EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2011, No:1
Bu sayıda; Ağustos ayı Enflasyon Gelişmeleri, Merkez Bankasının banka ekonomistleri ile gerçekleştirdiği toplantı ve Temmuz ayı sanayi üretim verileri değerlendirilmiştir.
Ağustos Enflasyonu Beklentileri Aştı Ağustos ayında enflasyon, piyasa beklentilerinin üzerinde gerçekleşti. CNBC e nin gerçekleştirdiği enflasyon beklenti anketinde Ağustos ayında TÜFE nin % 0,43, ÜFE nin ise % 1,02 artması beklenirken gerçekleşme sırasıyla % 0,73 ve % 1,76 olmuştur. Böylece Temmuz ayında % 6,31 olan TÜFE deki 12 aylık artış Ağustos ta % 6,65 e çıkarken; ÜFE deki 12 aylık artış aynı dönemde % 10,34 den % 11 e çıkmıştır. Bu artışla beraber ÜFE enflasyonu 2008 Kasım ayından bu yana en yüksek seviyeye ulaşmıştır. Çekirdek enflasyon göstergeleri H ve I Endeksleri ise Ağustos ayında sırasıyla yüzde 0,18 ve yüzde 0,02 oranında artış gösterdi. Böylece Temmuz ayında % 5,99 olan H endeksinin 12 aylık artışı Ağustos ayında % 6,67 ye çıkarken; I endeksindeki 12 aylık artış aynı dönemde % 5,43 den % 6,19 a çıkmıştır. Mevsimsel etkilerden arındırılmış çekirdek enflasyon göstergelerinde de Ağustos ta hızlı bir artış olduğu dikkati çekmektedir.
Kurdan kaynaklanan enflasyonist baskının arttığı gözleniyor 1 $ + 1 dan oluşan kur sepeti Ağustos ayında % 6,1 oranında artış gösterirken, sepetin 12 aylık artışı % 23,2 ye ulaşmıştır. Gerek ÜFE de hızlanan artış, gerek Ağustos ta çekirdek enflasyondaki artış ve gerekse TÜFE nin kur etkisine açık alt kalemlerindeki gelişmeler kurdan enflasyona geçişin başladığını göstermektedir. Bu çerçevede Ağustos ta TÜFE nin ulaştırma alt grubundaki % 1,9 fiyat artışı dikkat çekicidir. Ağustos enflasyonun % 40 ı (0,29 puan) ulaştırma grubundaki fiyat artışından kaynaklanmıştır. Bu çerçevede otomobil alım fiyatları da Ağustos ta % 2,46 artmıştır.
Üretici fiyatları ile tüketici fiyatları arasındaki makasın açılması, fiyatı kamu tarafından yönlendirilen mallardaki olası fiyat artışları ve kurların yüksek seviyelerde kalma eğilimi önümüzdeki aylarda enflasyondaki artışın sürebileceğine işaret etmektedir. Piyasalarda enflasyonun seyri ve kurun enflasyon üzerindeki etkisi açısından iki görüşün belirginleştiği dikkati çekmektedir. İlk görüş; kurdan enflasyona gelen etkinin, talep daralmasıyla, bir defalık olduğunu dile getirirken; diğer görüş kurdan enflasyona gelen bu etkinin kalıcı olacağını ifade etmektedir. Bununla birlikte yılsonu için piyasaların enflasyon beklentileri bozulmaya devam etmektedir. Merkez Bankası yılsonunda enflasyonun % 6,9 gerçekleşeceğini tahmin ederken; piyasa oyuncuları yılsonunda % 8 8,5 oranında bir enflasyon beklemektedir.
Tablo: TÜFE nin Alt Harcama Gruplarındaki Değişim (%) Ağustos 12 Aylık Fark Puan 2011 2010 2011 2010 Aylık 12 Aylık GENEL 0.73 0.40 6.65 8.33 0.32 1.68 1 GIDA VE ALKOLSÜZ İÇECEKLER 1.38 2.95 6.00 10.37 1.57 4.37 2 ALKOLLÜ İÇECEKLER VE TÜTÜN 0.01 0.00 1.50 26.72 0.01 28.21 3 GİYİM VE AYAKKABI 4.35 4.79 7.42 6.34 0.44 1.08 4 KONUT, SU, ELEKTRİK, GAZ VE DİĞER YAKITLAR 0.54 0.15 4.96 7.68 0.39 2.72 5 MOBİLYA, EV ALETLERİ VE EV BAKIM HİZMETLERİ 0.83 0.02 8.13 3.55 0.85 4.59 6 SAĞLIK 0.06 0.67 0.49 0.07 0.73 0.56 7 ULAŞTIRMA 1.90 0.17 12.08 8.12 2.07 3.96 8 HABERLEŞME 0.09 0.96 0.90 1.44 0.87 2.34 9 EĞLENCE VE KÜLTÜR 0.83 0.10 3.17 0.99 0.72 2.18 10 EĞİTİM 0.31 0.14 5.59 5.90 0.17 0.31 11 LOKANTA VE OTELLER 0.64 0.47 7.98 9.91 0.18 1.93 12 ÇEŞİTLİ MAL VE HİZMETLER 4.55 0.22 18.38 5.47 4.77 12.92 Tablo: ÜFE nin Alt Sektörlerindeki Değişim (%) Ağustos 12 Aylık 2011 2010 Fark 2011 2010 Fark Genel 1.76 1.15 0.61 11.00 9.03 1.97 Tarım 0.76 3.48 2.34 20.25 Sanayi 2.24 0.10 2.14 13.91 6.70 7.21 İmalat Sanayi 1.99 0.22 1.77 15.86 5.33 10.52 Merkez Bankası taş atmadan kuş vurmaya çalışıyor Merkez Bankası banka ekonomistleri ile gerçekleştirdiği toplantıda önümüzdeki günlerde zorunlu karşılıklara yönelik atacağı adımlara ilişkin ipuçları verdi. Bu çerçevede TL zorunlu karşılıkların belirli bir kısmının döviz cinsinden tutulmasının yolunun açılacağı anlaşılıyor. Bu karar bir yandan bankaların kullanılabilir TL likiditesini artırmayı amaçlarken; diğer yandan Merkez Bankası nın son çalkantılarda erimeye başlayan döviz rezervlerini artırmayı amaçlar görünmektedir. Nitekim uluslararası piyasalarda tansiyonun yükselmeye başladığı 15 Temmuz tarihinden Ağustos ayı sonuna kadar Merkez Bankasının brüt döviz rezervleri 4,7 milyar dolar gerileyerek 88,8 milyar dolara inmiştir.
Merkez Bankasının ilgili dönemde 4,7 milyar dolarlık döviz satışına karşın, aynı dönemde kur sepeti TL karşısında, % 8,6 oranında değer kazanmıştır. Merkez Bankasının Bankalara yönelik bu hareketi Hükümetin bugüne kadar sürdürdüğü TL ye itibar kazandırdık söyleminin de iflasıdır. İddia edildiği gibiyse Bankalar TL yükümlülükleri karşılığında neden döviz cinsinden karşılık tutmaya zorlansınlar. Sanayi üretiminde Temmuz sürprizi!!! Temmuz ayında sanayi üretimi, geçen yılın aynı ayına göre, % 6,9 oranında artarken; aynı dönemde imalat sanayi üretimi % 7,2 oranında artmıştır. Piyasa Temmuz ayında sanayi üretiminde % 4,6 oranında artış bekliyordu. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimindeki Temmuz ayı artışı da dikkat çekicidir. Etkilerden arındırılmış sanayi üretimi Temmuz da, bir önceki aya göre, % 2,7 oranında artarken, imalat sanayi üretimi aynı dönemde % 2 artmıştır. Böylece son beş aydır sürekli aylık düşüş sergileyen mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi Temmuz ayında ilk kez artmıştır. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimine Temmuz ayları itibariyle bakıldığında bu derece yüksek bir aylık artışa rastlanmamaktadır. Ayrıca Temmuz da imalat sanayi kapasite kullanım oranı hem mevsimsel düzeltmesi yapılmış ve hem de ham serilerde gerilemiştir. Temmuz da gerileyen kapasite kullanımı ile üretimde böylesine bir artış gerçekten sürpriz olmuştur.
Nitekim mevsimsel düzeltilmiş imalat sanayi kapasite kullanım oranı Temmuz da bir önceki aya göre 1,4 puan gerileyerek % 73,4 e inmiştir. Temmuz imalat sanayi kapasite kullanım oranı ile sanayi üretimi verileri arasında dikkat çekici bir farklılık bulunmaktadır. Temmuz ayının aksine, Ağustos ta ise kapasite kullanım oranlarında artış gözlenmektedir. Ağustos ta mevsimsel etkilerden arındırılmış kapasite kullanım oranı, Temmuz a göre, 1 puan artarak % 74,3 e çıkmıştır. Bu, daha düşük bir kapasite ile Temmuz da üretim artışı sağlayabilen sanayi sektörünün Ağustos ta artan kapasiteyle daha fazla üretim yapacağına yönelik bir tablo çizmektedir.
Sanayi üretimindeki bu artış, Merkez Bankasının uyguladığı politikaların ve aldığı kararların başarısını ve doğruluğunu da sorgulatmaktadır. Merkez Bankası 2010 yılının son aylarından başlayarak Temmuz ayı sonuna kadar büyümeyi kontrollü bir biçimde düşürerek cari açık üzerinde yarattığı baskıyı hafifletmek üzere para politikası çerçevesini sıkılaştırdığını iddia ederken; Ağustos ayı başında büyümeyi desteklemek üzere para politikasının çerçevesini gevşetmiştir. Ancak Temmuz ayı sanayi üretim verileri 2011 de ekonomide bir yavaşlamanın söz konusu olmayacağını tersine ekonominin tarihsel ortalamalarının (potansiyelinin) üzerinde bir büyüme göstereceğinin işaretlerini vermektedir. Nitekim ekonomi yılın ilk üç ayında % 11 büyümüştür. Yine reel milli gelir içinde % 25 26 paya sahip olan sanayi sektörü 2011 yılının ikinci üç ayında % 7,9 oranında üretim artışı göstermiştir. Açıklanan son sanayi üretim artışı cari açık ve bu açığın finansman kalitesi konusunda kaygıları artıracak niteliktedir. Böyle bir ortamda Merkez Bankası bir yandan kendisine gecelik park edecek kısa vadeli yabancı sermayeye vereceği faiz oranını artırmakta, diğer yanda politika faizlerini indirerek iç talebi daha da genişletmenin altyapısını hazırlamaktadır. Son dönemde yabancı yatırımcı raporlarında da Türkiye ye yönelik risk iştahının arttığına yönelik sinyaller gelmeye başlamıştır.
Dışarıda riskler ve kaygılar artmaktadır. Böyle bir dönemde kısa vadeli sermaye hareketlerinin tetiklediği hızlı büyüme oldukça riskli bir seçimdir. Kısa vadeli fonların küresel bir şok esnasında ülkeden çıkışı Türkiye nin elini daha da sıkıştıracak ve büyüme cinsinden ödenecek maliyeti artıracaktır. Bu durumda iç talebin aşamalı bir şekilde kontrol edilerek kısa vadede daha düşük bir büyümeye razı olunmasına karşın; orta vadede sert bir daralmadan kaçınılmasının daha anlamlı bir politika seçeneği olacağı düşünülmektedir.