DOLAŞIM VE VÜCUT SAVUNMASI



Benzer belgeler
11. SINIF KONU ANLATIMI 48 DOLAŞIM SİSTEMİ 1 KALP KALBİN ÇALIŞMASI

Sistemin Diğer Özellikleri Atar ve toplar damarlar birbirleriyle bağlantılı olduğu için devamlıdır. Bu bağlantıyı kılcal damarlar sağlar. Kan devamlı

HAYVANLARDA DOLAŞIM SİSTEMLERİ. YRD. DOÇ. DR ASLI SADE MEMİŞOĞLU

Fizyoloji PSİ 123 Hafta Haft 13 a

Şekil : Açık Dolaşım Şeması

Kardivasküler Sistem

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 2 DAMARLAR

İnsanda Dolaşım Sistemi ve Vücudun Savunulması

1- Kulakçıklar Gevşer, Karıncıklar Kasılır :

Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar

Gaz Alışverişi, İnsanda Solunum Sistemi

Kanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler


DESTEK ve HAREKET SİSTEMİ. Kemiklerin Görevleri: - Destek ve hareket sistemimiz: iskelet sistemi, eklemler ve kas sisteminden meydana gelir.

Dolaşım Sistemi Fizyolojisi - 2. Prof. Dr. Taner Dağcı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ab. D.

Dolaşım Sistemi Dicle Aras

Bio 103 Gen. Biyo. Lab. 1

Solunum, genel anlamda canlı organizmada gaz değişimini ifade etmek için kullanılır.

SINIFLAR/1.DÖNEM YAZILIYA HAZIRLIK ÇALIŞMASI-2

HAYVANSAL ÜRETİM FİZYOLOJİSİ

Solunum Sistemi Fizyolojisi

DOLAŞIM SİSTEMİ. Dr. Güvenç Görgülü

Spor fizyolojisi. Dr. M. Emin KAFKAS İnönü Üniversitesi Beden Eğitimi Spor Yüksekokulu Antrenörlük Eğitimi Bölümü Malatya/2015

Dolaşım sistemi OMURGASIZLARDA DOLAŞIM SİSTEMLERİ OMURGALILARDA DOLAŞIM SİSTEMLERİ

DOLAŞIM VE VÜCUDUN SAVUNULMASI AÇIK DOLAŞIM:

1.ÜNİTE: VÜCUDUMUZ BİLMECESİNİ ÇÖZELİM. Fen ve Teknoloji-4.sınıf

Egzersiz sırasında kasların enerji üretimi için daha fazla oksijene ihtiyaç duymaktadır

ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ SELİN HOCA

DOLAŞIM SİSTEMİ TERİMLERİ. Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire

Kanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler

DOLAŞIM SİSTEMİ. Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire

YGS ANAHTAR SORULAR #3

ADI SOYADI : OKUL NO : SINIFI : 4/ NOTU : FEVZİ ÖZBEY İLKOKULU FEN VE TEKNOLOJİ DERSİ 1. DÖNEM 1. YAZILISI

SİNİR SİSTEMLERİ. SANTRAL SİNİR SİSTEMİ Beyin. Anatomik Olarak PERİFERİK SİNİR SİSTEMİ His Motor

İnsanda Destek ve Hareket Sistemi

ADIM ADIM YGS-LYS 52. ADIM CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI-12 HAYVANLAR ALEMİ 3- OMURGALI HAYVANLAR SORU ÇÖZÜMÜ

solunum >solunum gazlarının vücut sıvısı ile hücreler arasındaki değişimidir.

DOLAŞIM VE SAVUNMA SİSTEMİ

KAN VE KAN HÜCRELERİ İNSAN VÜCUDU KONUSUNDA BİLİNMESİ GEREKENLER 33

DOLAŞIM SİSTEMLERİ (27)

Anatomik Sistemler. Hastalıklar Bilgisi Ders-2 İskelet-Kas-Sinir Sistemleri

Konu 6 Dolaşım Sistemi. Aslı Sade Memişoğlu

Kalp Fonksiyonları KALP FİZYOLOJİSİ. Kalp Fonksiyonları. Kalbin Lokalizasyonu ve Ölçüleri. Kalbin Lokalizasyonu ve Ölçüleri. Dolaşım Sistemleri

İnsan vücudunda üç tip kas vardır: İskelet kası Kalp Kası Düz Kas

Dolaşım Sistemi. Dolaşım sistemi, kan, kan plazması, şekilli elemanları. Dicle Aras

Konu 6 Dolaşım Sistemi. Yrd. Doç. Dr. Aslı Sade Memişoğlu

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 5 İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI

Kan Akımı ml/dk. Kalp Debisi DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ VII. Dr. Nevzat KAHVECİ

SOLUNUM SİSTEMİ ve DOLAŞIM SİSTEMİ. Hazırlayan: Yrd.Doç.Dr. Yosun MATER

Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü. Prof.Dr.Mitat KOZ

Akciğerin yapısı ve görevleri

11. SINIF KONU ANLATIMI 29 ENDOKRİN SİSTEM 4 BÖBREK ÜSTÜ BEZLERİ (ADRENAL BEZLER)

HİSTOLOJİ. DrYasemin Sezgin

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

11. SINIF KONU ANLATIMI 25 İNSAN FİZYOLOJİSİ SİNİR SİSTEMİ-9 ÇEVRESEL (PERİFERİK) SİNİR SİSTEMİ SİNİR SİSTEMİ HASTALIKLARI

KAN DOKUSU. Prof. Dr. Levent ERGÜN

DOLAŞIM SİSTEMİ ve GAZ ALIŞ VERİŞİ

Bağışıklık sistemi nasıl çalışır?

Canlılarda Dolaşım ve Dolaşım Sistemi

Canlıların yapısına en fazla oranda katılan organik molekül çeşididir. Deri, saç, tırnak, boynuz gibi oluşumların temel maddesi proteinlerdir.

EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ

KALP-DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ

B.102 GENEL BİYOLOJİ. Bölüm 20 Dolaşım ve Solunum. Ders Kitabı: Biology: Life on Earth Audesirk, T., Audesirk, G., Byers, B.E.

Mekanik zedelenmelerde nazik olan solunum yüzeylerinin korunması

Prof. Dr. Ferit Çiçekçioğlu, Yrd. Doç. Ertan Demirdaş, Yrd. Doç. Dr. Kıvanç Atılgan

FİZYOLOJİ LABORATUVAR BİLGİSİ VEYSEL TAHİROĞLU

İskelet ve kemik çeşitleri nelerdir?

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ

DESTEK VE HAREKET SİSTEMİ

OTONOM SİNİR SİSTEMİ (Fonksiyonel Anatomi)

A BÖLÜMÜ NÜ DEĞERLENDİRELİM

Sıkı bağ dokusu yapısında parankimi yada dalak pulpasını. birbiriyle devamlılık gösteren bölümlere ayıran trabekulaların

FEN BİLİMLERİ TESTİ 6. SINIF

4- Solunum Sisteminin Çalışması : Solunum sistemi soluk (nefes) alıp verme olayları sayesinde çalışır.

EGZERSİZDE KALP - DOLAŞIM FİZYOLOJİSİ. Prof. Dr. Fadıl ÖZYENER UÜTF Fizyoloji AD

ENDOTEL YAPISI VE İŞLEVLERİ. Doç. Dr. Esra Atabenli Erdemli

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #18

DOLAŞIM SİSTEMİ VASKÜLER SİSTEM PROF.DR.MİTAT KOZ

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ

MEDİKAL FİZİK. Prof.Dr. Çiğdem ALTINSAAT. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı

HAYVANSAL DOKULAR Doku Histogenez

VÜCUT SIVILARI. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN. Copyright 2004 Pearson Education, Inc., publishing as Benjamin Cummings

3- Destek ve Hareket Sisteminin (Kasların) Çalışması :

KALP & DOLAŞIM FİZYOLOJİSİ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ...

Kan ve kan bozuklukları ile ilgili araştırmaların yapıldığı ve tedavinin geliştirildiği bilim dalına hematoloji (kan bilim) denilir.

11. SINIF KONU ANLATIMI 40 HUXLEY KAYAN İPLİKLER MODELİ KAS KASILMASI VE GEVŞEMESİ

KARDİYOVASKÜLER SİSTEM FİZYOLOJİSİ

KAS FİZYOLOJİSİ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

HAYVANLARDA DOLAŞIM SİSTEMİ

DOKU. Dicle Aras. Doku ve doku türleri

FEN VE TEKNOLOJİ KAZIM ÖZALP ORTAOKULU 6.SINIF 5.ÜNİTE VÜCUDUMUZDA SİSTEMLER

ADIM ADIM YGS-LYS 54. ADIM CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI-14 HAYVANLAR ALEMİ 5- OMURGALI HAYVANLAR-3 SORU ÇÖZÜMÜ

ENDOKRİN SİSTEM #4 SELİN HOCA

LÖKOSİT. WBC; White Blood Cell,; Akyuvar. Lökosit için normal değer : Lökosit sayısını arttıran sebepler: Lökosit sayısını azaltan sebepler:

11. SINIF KONU ANLATIMI 32 DUYU ORGANLARI 1 DOKUNMA DUYUSU

6.Sınıf. Canlılık Hücreyle Başlar Konu Testi FEN BİLİMLERİ. Test-01 I II III. Yukarıdaki şekilde bir hayvan hücresi genel kısımlarıyla modellenmiştir.

Kanın Bileşenleri. Total kan Miktarı: Vücut Ağırlığı x0.08. Plazma :%55 Hücreler : %45. Plazmanın %90 su

Bölüm 12 Kardiyovasküler Fizyoloji

11. SINIF KONU ANLATIMI 43 SİNDİRİM SİSTEMİ 2 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI

Transkript:

DOLAŞIM VE VÜCUT SAVUNMASI Tek hücreli canlılarda ve çok hücreli olup da hücreleri dış ortamla sıkı ilişkide olan canlılarda (hidra, planarya) özel bir dolaşım sistemi yoktur. Çünkü bunlarda gerekli maddeler difüzyonla hücreye girebilir, gereksizler de difüzyonla çıkabilir. Daha ileri hayvanlarda mesafeler uzak olduğundan difüzyon yetersiz kalır. Bu nedenle dolaşım sistemi oluşmuştur. Dolaşım sistemi; dolaşım sıvısı olan kan, damarlar ve kan pompalayan kalpten oluşmuştur. Hayvanlarda dolaşım sisteminin amacı; -Hücrelere gerekli olan besin ve O 2 yi taşımak -Hücrelerde oluşan artıkları boşaltım organlarına taşımak -Hormonları hedef organlara taşımak -Vücut ısısının düzenlenmesine yardımcı olmak -Vücudu mikroplara karşı korumak şeklinde özetlenebilir. Hayvanlarda damarların ve hücrelerin etrafı doku sıvısı adlı bir sıvı ile doludur. Kan ile hücreler arasında madde alışverişinin yapılması doku sıvısı aracılığı ile olur. Kalp tarafından pompalanan kanın, vücut boşluğuna çıkıp çıkmamasına göre iki tip kan dolaşımı vardır; 1. Açık dolaşım sistemi Kalp ile kısa atar ve toplardamardan oluşan bu sistemde, kılcal damar yoktur. Kan kalpten atar damarlara, oradan da sinüs denilen vücut boşluğuna geçer. Kan sinüs boşluğunda ağır ağır ilerlerken hücrelerle kan arasında madde alış verişi gerçekleşir. Sonra kan toplardamarlara giderek kalbe gelir. Bu dolaşımda kanın akışı yavaştır. Eklem bacaklılarda (böcekler, örümcekler, yengeçler...) ve yumuşakçaların çoğunda açık dolaşım sistemi vardır. Böceklerde; kalp, sırt bölgesinde yer alır (Bkz. şekil3.1). Önü açık, arkası kapalı olan kalbin üzerinde ostium adlı açıklıklar bulunur. Kalp kasılınca kan, öne doğru pompalanır ve vücut boşluğuna dağılır. Gevşediğinde kan, ostiumlar yolu ile tekrar kalbe dolar. Böcek kanı besin ve artık madde taşır, O 2 ve CO 2 taşımaz. 2. Kapalı dolaşım sistemi: Bu sistemde kan, kalp ve damarlar içinde dolaşır. Kalp kanı, kalından başlayıp (atar damar) organlar içine yayıldıkça incelen (kılcal) damarlara pompalar. Kılcal damarlarla hücreleri saran doku sıvısı arasında madde alış verişi olur. Daha sonra kan, toplardamarlar yolu ile yeniden kalbe döner (Bkz. Şekil3.2) Bu dolaşımda kanın akışı hızlıdır. Toprak solucanları, mürekkep balıkları, ahtapotlar ve tüm omurgalılar kapalı dolaşım sistemine sahiptir. Toprak solucanında; sırtta bir tane, karında iki tane ana damar bulunur. Sırttaki damar, kanı öne doğru pompalayan ana kalp olarak iş görür (Bkz. Şekil 3.2). Sırt ve karın damarlarını birbirine bağlayan, sindirim kanalını çevrelemiş beş çift damar, yardımcı kalpler olarak görev yapar. Bu kalplerin sıkışması ile kan karın bölgesindeki atar damara geçer ve önden arkaya doğru akar. Besin ve gaz alış verişi kılcal damarlarla olur. 3.1: Açık Dolaşım Sistemi Şekil Şekil 3.2: Kapalı dolaşım sistemi

OMURGALILARDA DOLAŞIM SİSTEMİ Omurgalılar, kardiyovasküler sistem denilen kapalı dolaşım sistemine sahiptirler. Bu sistemde bulunan kalp ile atar, kılcal ve toplardamarların görevleri tabloda gösterilmiştir: Kalp Atar damarlar (Arterler) Damarlardan gelen kanı alan bir veya iki kulakçık (atrium), kanı damarlara pompalayan bir veya iki karıncık (ventrikül) bulundurur. Kanı kalpten uzaklaştırarak tüm vücuda taşıyan damarlardır. Organların içinde ince atar damarlara (arteriyollere) dallanır. Kılcal damarlar (Kapillerler) Atar damarları, toplardamarlara bağlayan damarlardır. Çok ince ve geçirgen olan duvarları sayesinde kan ile doku sıvısı arasında madde alış verişi yapılmasını sağlar. Toplardamarlar (Venler) Kanı kalbe getiren damarlardır. Kılcal damarlar, venül denilen ince toplardamarlara açılır. Venüller de daha kalın venalara açılır. Kardiyovasküler sistemlerin evriminde metabolik hız önemli bir etkendir. Yani metabolik hızı yüksek olan hayvanlarda bu sistem daha karmaşıktır. Örneğin kalp daha güçlü ve organlardaki damar sayısı daha fazladır. Solungaç solunumu yapanların kardiyovasküler sistemi ile akciğer solunumu yapanların kardiyovasküler sistemi arasında önemli farklılıklar vardır. Solungaç solunumu yapanlarda tek dolaşım, akciğer solunumu yapanlarda çift dolaşım. (akciğer ve sistemik dolaşım) bulunur. Balıklarda Dolaşım: Bir kulakçık (atrium) ve bir karıncık (ventrikül) bulunduran balık kalbinde daima kirli kan vardır. Kirli kan karıncıktan çıkar atar damarla (arter) solungaçlara gider. Solungaçlardan geçerken temizlenir. Temiz kan, vücudun çeşitli bölgelerindeki kılcal damarlara taşınmak üzere solungaçtan uzaklaşır. Kan basıncı, solungaç kılcallarındaki sürtünme nedeni ile gittikçe azalır. Organlardaki kılcallardan (sistemik kapillerler) geçerken basınç iyice düşmüş olur. Bu nedenle kanın akışı çok yavaştır. Doku kılcallarında (sistemik kapillerlerde) kirlenen kan, toplar damar (vena) ile kalbin kulakçığına gelir (Bkz. Şekil 3.3). Balık kalbindeki kan, bir kez pompalanarak solungaç ve diğer organlara ulaştırılır. Kanın her dolaşımda, iki kılcal damar yatağından geçmesi gerekir.

Kurbağalarda (Amfibilerde) Dolaşım: İki kulakçık ve bir karıncık bulunduran üç bölmeli kalpleri vardır. Karıncık, kanı akciğer ve diğer organlara pompalar. Böylece çift dolaşım sağlanır (Bkz. Şekil 3.3). Birinci dolaşım, küçük kan dolaşımı olarak adlandırılan kalp ile akciğer - deri arasındaki dolaşımdır. İkinci dolaşım, büyük kan dolaşımı (sistemik dolaşım) olarak adlandırılan kalp ile diğer tüm organlar arasındaki dolaşımdır. Kurbağaların karıncığında, akciğerden dönen oksijence zengin kan ile vücuttan dönen oksijeni düşük kan birbirine karışır. Fakat bu durum, deri solunumu da yaptıkları için sorun yaratmaz. Balıklardan farklı olarak, çift dolaşımın görülmesi yani kanın ikinci kez pompalanması kan basınçlarının yüksek olmasını sağlamıştır. Bu sayede organlarına bol miktarda kan gidebilmektedir. Sürüngenlerde Dolaşım: İki kulakçık ve yarım perde ile bölünmüş bir karıncık bulunduran üç bölmeli kalpleri vardır. Bu perde akciğerden dönen oksijence zengin kanla, vücuttan dönen oksijeni düşük kanın daha az karışmasını sağlar. Timsahlarda ise bu perde tamamlanmıştır. Ancak kalpten çıkan iki damar arasındaki panizza kanalında az da olsa karışma olmaktadır. Kuş ve Memelilerde Dolaşım: Kalpte karıncık sağ ve sol bölmeler olmak üzere tam olarak ikiye bölünmüştür (Bkz. Şekil3.3). Yani iki kulakçık ve iki karıncık bulunduran dört bölmeli kalpleri vardır. Kalbin sol bölümü sadece oksijence zengin kanı alıp pompalamakta, sağ bölümü ise sadece oksijeni düşük kanı alıp pompalamaktadır. Kuş ve memeliler sıcakkanlı hayvanlardır. Dört bölmeli güçlü bir kalbin evrimleşmiş olması, vücut sıcaklığını sabit tutmada önemli bir rol oynar. Sıcakkanlılar, aynı boyutlardaki soğukkanlılardan on kat daha fazla enerji harcarlar. Bu enerji ihtiyacı ancak çift dolaşım ve gerekli miktarda kanı pompalayacak güçlü bir kalp ile sağlanabilir. İNSANLARDA DOLAŞIM Memeli kardiyovasküler sistemindeki kan akışının ayrıntıları şekil 3.4 de yuvarlak içindeki numaralarla eşleşerek aşağıda açıklanmıştır; A) Akciğer Dolaşımı (Küçük kan dolaşımı) 1- Sağ karıncıktan pompalanan kan, 2- Akciğer atar damarı (arterleri) tarafından akciğere taşınır. 3- Kan, sağ ve sol akciğerdeki kılcallardan (akciğer kapilleri) geçerken oksijenle yüklenip, karbondioksiti boşaltır. Akciğeri terk eden oksijence kan, akciğer toplardamarı (venleri) ile sol kulakçığına gelir. zengin kalbin 4- Oksijence zengin bu kan kulakçığın kasılması ile gevşemiş olan sol karıncığa iner. B) Sistemik Dolaşım (Büyük kan dolaşımı): 5- Sol Karıncıktaki oksijence zengin kan, aort ile tüm vücuda yayılır (aorttan ayrılan ilk kol, şekilde görülmeyen koroner damardır, koroner damarlarla öncelikle kalp kasına kan sağlanmış olur). 6- Aort oksijence zengin kanı alır. Şekil 3.4: Kardiyovasküler Sistemi

7- Aortun yukarı giden kolu (şah damarı), baş ile kolların kılcallarına kanı taşır. 8- Aortun aşağı giden kolu karın iç organları ile bacakların kılcallarına kanı taşır. - Kan kılcallardan geçerken oksijenin çoğunu bırakır, karbondioksiti alır. - Kılcalların birleşmesi ile oluşan ince toplardamarlar (venüller), kanı kalın toplardamara (venler) taşır. 9- Baş, boyun ve kollardan gelen oksijence fakirleşmiş kan, üst ana toplardamara (anterior vena cava) yönelir. 10- Alt ana toplardamar (posterior vena ceva) da gövde ve bacaklardan kan getirir. 11- Her iki ana toplardamar da oksijence fakir kanlarını sağ kulakçığa boşaltır. 12- Bu kan daha sonra sağ kulakçığa iner. Küçük kan dolaşımı, sağ karıncıkta başlar sol karıncıkta biter. Büyük kan dolaşımı, sol karıncıkta başlar sağ kulakçıkta biter. İNSANDA KALBİN YAPISI Memeli kalbinde dıştan içe doğru; perikard, miyokard ve endokard olmak üzere üç kısım bulunur. 1- Perikard ( Kalp dış zarı): Kalbin üzerini örten çift katlı zardır. İki zarın arasında bir sıvı bulunur. Bu sayede kalbin kasılıp gevşemesi sırasında sürtünme en düşük düzeyde tutulur. 2- Miyokard (Kalp kası): Çizgili kas yapısındadır fakat düz kas gibi istek dışı çalışır. Miyokard, kalbin kulakçıklarında ince, karıncıklarında kalındır. Sol karıncık duvarı, sağ karıncık duvarına göre daha da kalındır. Böylece güçlü bir kasılma ile kanın tüm vücuda pompalanması sağlanır. Miyokard'ın arasında kalbi besleyen koroner damarlar bulunur. Kalp kendi içindeki kanı kullanmaz. Aorttan ayrılan kolun kılcallara ayrılması ile oluşan koroner damarlardaki kandan, besin ve O 2 alır. 3- Endokard (Kalp iç zarı): Kalbin içini örten bu zar, tek katlı epitel dokudur. Kalpte kanın geri gelmesini önleyen bağ doku yapılı dört kapakçık bulunur (Bkz. Şekil 3.5). Kulakçıklar (atriyumlar) ile karıncıklar (ventriküller) arasında, atriyoventriküler (AV) kapakçıklar bulunur. Sağdaki AV kapakçık, üçlü kapakçık (triküspit), soldaki AV kapakçık, ikili kapakçık (biküspit = mitral kapakçık) adını alır. Bu kapakçıklar kanın kulakçıklardan karıncıklara geçmesine izin verir fakat karıncıklardaki kanın kulakçıklara geçmesine engel olur. Karıncıklardan çıkan atar damarların (akciğer atar damarı ve aort) giriş kısmında, yarım ay (semiluner kapakçıklar) bulunur. Yarım ay kapakçıkları, karıncıkların kasılması ile kanın atar damarlara girmesine izin verirler fakat karıncıkların gevşemesi ile atar damarlardaki kanın geri hareketine engel olurlar.

Kalp, belli bir düzen içerisinde kasılıp gevşer. Kalbin bölmeleri kasıldığında (sistol durumunda) kanı pompalar, gevşediğinde (diyastol durumunda) kanla dolar. Kulakçık ve karıncıkların kasılıp gevşemesi birbirine zıttır. Kalbin bir pompalama, bir kanla dolma döngüsüne kardiyak (kalp) döngü denir (Bkz. Şekil 3.6). Karıncıkların kasılması ile kanın atar damarlara girmesi sonucu esnek olan damar duvarları genişler. Atar damar duvarının bu şekilde düzenli gevşemesi nabız adını alır. Nabız sayıldığında kalp atım hızı ölçülmüş olur. Bir stetoskop aracılığı ile duyulan kalp sesleri kapakçıkların kapanma sesleridir. Duyulan kalp sesinden birincisi, AV kapakçıklarının kapanması ile ikincisi ise yarımay kapakçıklarının kapanması ile ortaya çıkar (ikinci ses daha yüksek frekanslıdır). Kapakçıkların birinde veya daha fazlasında olabilecek bir bozukluk sonucu kan, kapakçıklardan ters yönde fışkırabilir. Bu sırada bir tıslama sesi duyulur, bu durum kalpte üfürüm olarak adlandırılır. Çoğunlukla kalpte üfürüm bozukluğu, kan dolaşımını ameliyat gerektirecek ölçüde etkilemez. İnsanda Kalp Atışının Düzenlenmesi Kalp otomatik bir organdır. Kendi kasılması için gerekli uyarıyı kendisi yaratır. Kalbin uyarı yaratıcısı (peysmeyker) sağ kulakçık çeperindeki SA düğümü (sinoatrial düğüm) dür.

SA düğümü, kendiliğinden uyarı yaratır ve bu uyarı kulakçık kaslarına yayılarak kulakçıkların aynı anda kasılmalarını sağlar. Bu uyarı, sağ kulakçık tabanında bulunan AV düğümüne (atrioventriküler düğüm) geçer., AV düğümünde 0,1 saniye kadar bekletilir. Böylece kanın karıncıklara boşalması sağlanır. Daha sonra AV düğümü uyarıyı his demetine iletir. His demetinin sağ ve sol kolları aracılığı ile uyarı purkinje liflerine ulaşır. Purkinje lifleri de uyarıyı karıncık kaslarına iletir ve karıncıklar kasılır (Bkz. Şekil 3.7) Kalbin çalışması kendisi tarafından başlatılır. Fakat pompaladığı kan miktarı ve kalp atım sayısı otonom sinir sistemi tarafından kontrol edilir. Bir kalp döngüsünde, kalp kasında ilerleyen uyarılar vücut sıvıları aracılığı ile deriye iletilir. Deriden, elektrotlar aracılığı ile EKG (elektrokardiyogram) şeklinde yazdırılabilir. Kalbin atış hızını etkileyen etmenler: Sinirler: Omurilik soğanından çıkan otonom sinir sistemine ait sinirler (sempatik ve parasempatik sinirler) kalp atış hızını etkiler. Parasempatik sisteme ait vagus siniri kalp atış hızını yavaşlatır. Sempatik sisteme ait sinirler ise hızlandırır. Hormonlar: Korku ve heyecan halinde salgılanan epinefrin (adrenalin) hormonu kalp atışını hızlandırır. Tiroit bezinden salgılanan tiroksin hormonu da kalp atışını hızlandırır. Asetilkolin hormonu ise yavaşlatır. Sıcaklık Vücut sıcaklığındaki artış, SA düğümünü uyarır ve kalp atışı hızlanır. Ateşli hastalıklarda kalp atışının hızlanması bu nedenledir. Karbondioksit: Kandaki CO 2 artarsa kanın ph'sı düşer ve asitlik artar. Bu durumda kalp atışı hızlanır. İNSANDA KAN DAMARLARININ YAPISI VE ÇALIŞMASI Atar ve toplar damarların duvarları dıştan içe doğru; bağ doku, düz kas ve epitel doku (endotel) dan oluşmuştur (Bkz. Şekil: 3.8). Kılcal damarlar ise sadece tek sıra epitel hücreden (endotel) oluşmuştur. Bu sayede kanla doku sıvısı arasındaki madde alışverişi kolayca sağlanır. Atar damarlar (Arterler): Kalbin karıncıklarındaki kanı organlara ulaştıran bu damarlar, oksijence zengin kan taşırlar. Yalnız akciğer atar damarı oksijeni düşük olan kan taşır. Atar damarlar, toplardamarlara göre daha fazla elastik doku içerdikleri için duvarları kalın ve esnektir. Bu sayede karıncıkların pompaladığı kanın basıncına karşı koyabilirler. Kanın atar damar içindeki hareketi; - Kan basıncı - Duvarlarının esnekliği sayesinde olur. Kanın atar damar çeperine yaptığı basınca, tansiyon denir. Karıncıkların kasılması ile oluşan basınç büyük tansiyon (sistolik kan basıncı), gevşemesi ile oluşan basınç da küçük tansiyon (diyastolik kan basıncı) adını alır. Sağlıklı bir İnsanda dinlenme halinde büyük tansiyon 120 mm Hg, küçük tansiyon 70 mm Hg dır. Toplardamarlar (Venalar): Kanın kılcal damarlardan kalbe getirilmesini sağlayan bu damarlar, oksijeni düşük olan kanı taşırlar. Yalnız akciğer toplardamarı oksijence zengin kan taşır. Toplardamarlar, atar damarlara göre daha ince duvarlıdır ve çok daha fazla genişleyebilir. Kanın toplardamar içindeki hareketini sağlayan güç; 1- Duvarlarındaki düz kasların kasılması

2- İskelet kası pompası: Toplardamar çevresindeki iskelet kaslarının kasılması, toplardamarı sıkıştırır Kan kalbe doğru itilir. Kanın geriye dönmesi, içindeki tek yönlü açılan kapakçıklarla engellenir (Bkz. Şek. 3.9). 3- Solunum pompası: Nefes alma sırasında diyafram kasılır ve karın içindekileri aşağı iter. Bu basınç artışı karın içi toplardamarlara iletilir aynı anda sağ kulakçıkta basınç azalır. Bu basınç farkından dolayı kan kalp içine çekilir. Kılcal damarlar (Kapiller): Atar damarlarla toplardamarlar arasında bulunan kılcal damarlar, kan ile hücreler arasında madde alış verişi sağladığı için geniş yüzeyler oluşturacak şekilde dallanmışlardır. Metabolik faaliyetlerin hızlı olduğu dokularda çok fazla sayıda, yavaş olduğu dokularda da az sayıda bulunurlar. Kanın en düşük hızla aktığı yer kılcal damarlardır. Boruların kesit alanları azaldıkça içlerinden akan sıvının hızı artar. Bir kılcal damarın çapı çok küçüktür fakat bir atar damar çok sayıda kılcal damara açılır. Yani kılcallardaki toplam enine kesit alanı, kendisine kan getiren atar damardan daha büyüktür. Bu nedenle kılcal damarlarda kanın akışı çok yavaşlar. Kılcallardan toplardamarlara geçen kan yeniden hızlanır çünkü toplardamarlardaki enine kesit alanı daha küçüktür (Bkz. Şekil 3.10). Kan akış hızı= Atar damar > Toplardamar > Kılcal damar Kan basıncı= Atar damar > Kılcal damar > Toplardamar Kan basıncı, damarların çeşidine ve bulunduğu yere göre değişir. Kan basıncını; - Kalbin atış gücündeki artış - Kan miktarındaki artış - Kan damarlarının büzülmesi arttırır. Bu durumların tersi kan basıncını azaltır. Kan basıncı en yüksek aorttadır. Kan, atar damarlarda ilerledikçe kan basıncı azalır. Kılcallarda daha düşük ve toplardamarlarda en düşük seviyeye ulaşır (Bkz. Şekil3.10).

Kılcal damarlarla doku hücreleri arasında madde alış verişi: Doku hücreleri, doku sıvısı ile çevrilidir. Kan ile hücreler arasındaki madde alış verişi, doku sıvısı aracılığı ile olur. Madde alış verişinde, kan basıncı ve kandaki protein ozmotik basıncı olmak üzere iki gücün etkisi vardır (Bkz. Şekil 3.11). Kan basıncı (hidrostatik basınç): Kanı damarın dışına iten güç Ozmotik basınç: Doku sıvısını damarın içine çeken güç Kan basıncı kalbin kasılıp gevşemesiyle, kanın ozmotik basıncı kan plazmasındaki protein yoğunluğundan ileri gelir. Kılcallarda, atar damar ucundan toplardamar ucuna gidildikçe kan basıncı azalır (Bkz. Şekil3.10). Albumin, globulin gibi kan proteinleri sayesinde oluşan ozmotik basınç ise kılcalların her noktasında aynıdır (Bkz. Şekil 3.11). Bu iki basınç birbiri ile karşılaştırıldığında, kan basıncının büyük olduğu yerlerde kılcallardan doku sıvısına, ozmotik basıncın büyük olduğu yerlerde ise doku sıvısından kılcallara madde geçişi olur (Starling hipotezi). Bu sayede kanın içindeki besin ve oksijen doku hücrelerine, hücrelerden çıkan artıklarda kana geçmiş olur. Bu geçişler difüzyonla olmaktadır. Kılcallardaki hidrostatik basınç ve ozmotik basınç arasındaki denge bozulursa önemli etkiler ortaya çıkabilir. Örneğin kılcal kan basıncındaki artış, kandan sıvı kaybına yol açar. Kan basıncındaki azalma da doku sıvısının kana geçmesine neden olur. Bu durumda dokular yeterince O 2 alamaz. Kılcal damarlarda difüzyondan başka çok az miktarda endositoz ve ekzositoz olur. Bazı proteinler endositoz ile alınır, ekzositozla doku sıvısına iletilir. Starling hipotezine göre, kılcal damarların toplardamar ucunda, doku sıvısı kana geçmektedir. Fakat bu geçiş yeterli değildir. Geriye kalanlar lenf damarları ile kana döner. LENF DOLAŞIMI Balıklar hariç tüm omurgalılarda kan dolaşım sistemi dışında lenfatik sistem (lenf sistemi) adını alan ikinci bir dolaşım sistemi bulunur. Lenfatik sistem; lenf kılcalları, lenf damarları ve lenf düğümlerinden oluşmuştur (Bkz. şekil 3.12). Lenf kılcalları Bir ucu kapalı olan tüp şeklinde borucuklardır. Doku hücreleri arasına bir ağ gibi yayılmışlardır (Bkz. Şekil3.12 (b)). Tek tabakalı epitel hücre yapısındaki duvarları çok geçirgendir. Kan kılcalları, proteinlerin doku sıvısına çıkışına izin vermediği halde bir miktar protein doku sıvısına çıkar. Bu proteinlerin yeniden kana taşınması gerekir. Doku sıvısına çıkan proteinler lenf kılcallarına geçer ve lenf yolu ile kana taşınır. Lenf kılcallarına geçen doku sıvısı lenf (akkan) adını alır.

Lenf damarları; Birleşen lenf damarları daha iri lenf damarlarını oluşturur. Lenf damarlarının çeperlerinde düz kaslar vardır. Düz kasların ritmik kasılmaları ile lenf ileri doğru hareket ettirilir. Ayrıca iskelet kaslarının sıkıştırıcı etkisi ve lenf damarları içindeki kapakçıklar lenfin tek yönlü hareket etmesinde önemli etkendir. Lenf damarları birleşe birleşe iki büyük lenf damarını meydana getirir; Birinci lenf damarı: Göğüs lenf kanalı (torasik kanal) adını alır ve vücudun alt bölgesinin lenfini, sol köprücük kemiği altındaki kan toplardamarına taşır. İkinci lenf damarı: Büyük lenf damarı adını alır ve vücudun üst bölgesinin lenfini sağ köprücük kemiği altındaki toplardamara taşır. Lenfin alyuvarı ve atar damarı yoktur. Akyuvarı, kılcal damarı ve toplardamarı vardır. Lenfatik Sistem, dolaşım sistemine üst ana toplardamarın sağ kulakçığa girdiği noktanın yakınında bağlanır. Lenf düğümleri; Lenf damarlarının yolları üzerinde bulunurlar. En önemli lenf düğümleri dalak ve bademciklerdir. İçlerinde çok miktarda akyuvar bulunur. Lenf bu düğümlere girer, çıktığında içindeki lenfosit adlı akyuvarların sayısı artar. Bakteri ve virüslere karşı vücut savunmasında lenf düğümleri önemli işleve sahiptir (Bkz. Şekil 3.12 (c)). Lenfatik sistemin görevi: - Doku sıvısı fazlasını ve proteinleri kana geri götürmek - Vücut savunmasında rol almak - Sindirim sisteminden yağları alıp kana taşımak Ödem: Hücreler arası ortamda sıvı birikmesi ödem olarak adlandırılır. Ödem durumunda sıvı, hücre içinde hareket eder ve hücreler şişer. Beyin hücreleri sıvı artışına en hassas yapılardır. Ödem Nedenleri: - Lenf damarlarının tıkanması - Kılcal kan damarlarında hidrostatik basıncın artması - Kan proteinlerinin azalması ile kanın ozmotik basıncının düşmesi - Dokularda ozmotik basıncın artması - Dokularda sodyum ve su tutulması

KAN DOKU Kan plazma adı verilen sıvı ile farklı tipte hücrelerden oluşmuş olan özelleşmiş bağ dokudur. Bir miktar kan alınıp içine pıhtılaşmayı önleyici bir madde damlattıktan sonra santrifüj edilirse, tüpün dibinde yoğun kırmızı bir çökelti görülür. Yoğun kırmızı çökelti kan hücreleri, üzerindeki açık sarı renkli sıvı plazmadır Plazma: Kan plazmasının %90 kadarı su, geriye kalanı suda çözünmüş olan organik ve inorganik maddelerdir. - İyonlar: İyonların toplam derişimi kanın ozmotik dengesinin sağlanmasında önemli rol oynar. Bazı iyonlar kan ph'sının düzenlenmesinde görev alır. - Plazma proteinleri: Albumin, globulin ve fibrinojen adı verilen plazma proteinleri birlikte kanın ph dengesinin sağlanmasında önemli rol oynar. Bazı proteinler, suda çözünmeyen ancak kanda proteinlere bağlı olarak bulunabilen lipitlerin taşıyıcısıdır. İmmünoglobülinler (antikorlar), vücudu istila eden virüs ya da diğer yabancı maddelere karşı savaşta görev alır. Fibrinojenler, kan damarları yaralandığında pıhtılaşma yolu İle buraları tıkama işini üstlenmişlerdir. Albumin sayesinde kanın ozmotik basıncı düzenlenir. Plazma proteinleri karaciğer tarafından üretilen proteinlerdir. Pıhtılaşma maddesi olan fibrinojeni uzaklaştırılmış kan plazmasına, serum denir. Kan ile taşınan maddeler: Plazmada, vücudun bir bölümünden diğerine taşınan besin maddeleri, metabolik artıklar, solunum gazları ve hormonlar bulunur. Kan plazması ve doku sıvısının (plazmanın çok daha yüksek derişimde protein içermesi dışında) içerikleri aynıdır. Doku sıvısı ile de lenfin içeriği aynıdır. Kan Hücreleri: Alyuvarlar, akyuvarlar ve kan pulcukları olmak üzere üç çeşit kan hücresi vardır; 1) Alyuvarlar (Eritrositler): En fazla sayıda olan hücrelerdir (Bkz. Şekil3.13). İçlerindeki hemoglobin kana kırmızı renk verir. Hemoglobin, hem ve globin olmak üzere iki kısımdan meydana gelmiştir. Hem kısmı demir atomu bulundurur. Globin ise proteindir. Oksijen, hemoglobinin hem kısmındaki demire zayıf bir bağla bağlanır. Embriyo döneminde (8. haftada başlar) karaciğer ve dalakta, daha sonra kemik iliğinde yapılan alyuvarlar (Bkz. Şekil 3.14) olgun halde çekirdek ve organeller bulundurmaz (memeli dışındaki omurgalıların alyuvarları çekirdeklidir). Çekirdeksiz ve organelsiz olan memeli alyuvarları yaklaşık 250 milyon hemoglobin bulundurur. Her bir hemoglobin molekülü dört O 2 bağlayabildiğinden, bir alyuvarın bir milyon kadar O 2 taşıyabileceği anlaşılır. Her alyuvar ATP ihtiyacını da anaerobik solunumla karşıladığı için O 2 molekülünü hiçbir şekilde kullanıp azaltmaz. Alyuvarlar kan dolaşımına girdikten sonra 120 gün yaşayabilir. Yaşlı alyuvarlar dalak, karaciğer ve lenf düğümlerinde yıkılır. Yıkım ile oluşan demir, dalak ve kırmızı kemik iliğinde depolanarak yeniden alyuvar yapımında kullanılır. Hem in diğer kısmı ise bilirubine çevrilerek karaciğere taşınır. Karaciğerden safra yolu ile bağırsağa gönderilir. Daha sonra dışkı ile atılır. Ortamda O 2 azalırsa alyuvar yapımı hızlanır. Alyuvarların zarı üzerindeki özgün polisakkarit ve proteinler kan gruplarını ortaya çıkarır. 2) Akyuvarlar (Lökositler): Vücudu mikroplara karşı koruyan hücrelerdir. Vücuda mikrop veya toksin girdiğinde akyuvar sayısı arttırılır. Lenfosit, monosit, nötrofil, bazofil ve eozinofil olmak üzere beş çeşidi vardır. Kemik iliğinde üretilir. Lenfositler En küçük akyuvar çeşididir. Akyuvarların %25'ini oluşturur fagositoz yapmaz. Üretim yeri olan kemik iliğinde olgunlaşanlarına B Lenfosit, timus bezinde olgunlaşanlarına T lenfosit denir. B lenfositler antikor üreterek mikroplarla savaşır (humoral bağışıklık), T lenfositler hücresel bağışıklık sağlar. Monositier En büyük akyuvarlardır. Fagositoz yaparak bakteri ve yıpranmış dokuları temizlerler. Lenfosit ve monositler kemik iliğine ek olarak timus, bademcikler, lenf düğümleri ve dalak gibi organlarda da sentezlenir. Nötrofiller Akyuvarların en çoğunu oluştururlar (%65-70). Fagositoz yaparak bakteri ve yıpranmış doku hücrelerini yok ederler. Bazofiller: Fagositoz yapmazlar. Kanın damar içinde pıhtılaşmasını önleyen heparin salgılar ve histamin taşırlar. Histamin, normal kan damarlarını genişletir, akciğer kan damarlarını daraltır ve kılcal damarların geçirgenliğini artırır. Eozinofiller: İltihaplanma bölgelerinde oluşturdukları maddeler sayesinde parazitlerle savaşırlar. 3) Kan Pulcukları (Trombositler = plateletler): Kemik iliğinin büyük hücrelerinden koparak oluşurlar. Çekirdekleri yoktur, sekiz gün kadar yaşarlar. Kan pıhtılaşmasında kullanılırlar. Tüm kan hücreleri, kemik iliğinde bulunan kök hücreler (pluripotent kök hücreler) tarafından yapılır (Bkz. Şekil3.15).

KAN PIHTILAŞMASI Vücudumuzda oluşan kesikler veya sıyrıklar kanda bulunan maddeler sayesinde tıkanarak tamir edilir. Böylece kan kaybetmemiş oluruz. Kanda sürekli olarak bulunan tıkayıcı madde inaktif durumdaki fibrinojendir. Fibrinojenin aktif şekli fibrindir. İplikçikler halinde olan fibrin kanın hücrelerini toplayarak çöker ve pıhtıyı oluşturur. Pıhtılaşma mekanizması şekil 3.16 da yuvarlak içindeki numaralarla eşleştirilerek açıklanmıştır; 1- Bir damarın iç duvarı (endotel) hasar gördüğünde damar duvarındaki bağ doku kanla temas eder. Trombositler bağ dokunun kollojen liflerine yapışır. Bu trombositler salgıladıkları yapışkan madde ile yakındaki trombositleri de yapışkan hale getirir. 2- Trombositler, kan kaybını acil olarak önlemek amacı ile bir tıkaç oluşturur. 3- Yumaklanmış trombositlerden ve hasarlı hücrelerden salgılanan pıhtılaşma unsurları, plazmadaki pıhtılaşma unsurları ile karışır. Bu karışım protrombin adlı inaktif plazma proteininin aktif şekli olan trombine dönüşmesini sağlar (Bkz. Şekil3.15). Trombin, fibrinojenin fibrine dönüşümünü katalizleyen bir enzimdir. Fibrin liflerinin bir örgü oluşturması ile hasarlı yer kapanır.