FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 3 Prof. Dr. Yıldırım Beyazıt ÖNAL 5. HAFTA
1.)MALİ PİYASALARIN ULUSLAR ARASI DÜZEYDE ENTEGRASYONU 1.1.Mali Piyasalarda Yaşanan Entegrasyon: Uluslar arası düzeyde yaşanmakta olan liberalizasyonun sonucunda, mali piyasalar arasındaki sermaye ve fon hareketleri yoğunlaşmış ve artan rekabetle birlikte önceleri birbirinden bağımsız olarak faaliyette bulunan piyasalar adeta tek bir piyasaymış gibi faaliyet göstermeye başlamıştır. 1980 li yılların sonlarına yaklaşılırken özellikle belli başlı finansal merkezler arasındaki entegrasyon düzeyi artmış, diğer bir deyişle getiri oranları ve fon maliyetlerinde önemli yaklaşmalar olmuştur. Bu sırada; yüksek teknolojiler kullanan ve farklı ihtiyaçlara yanıt verebilecek, çeşitli hizmetler veren finansal kurumlar sayısı artmıştır.
Piyasa katılımcısı bakımından çeşitliliğin ve işlem hacmi bakımından derinliğin mevcut olduğu bu piyasa, sahip olduğu rekabetçi ortam nedeniyle, bir yandan getiri oranlarının artmasına, diğer yandan da borçlanma maliyetlerinin azalmasına katkıda bulunmuş ve böylece sistemde yer alan ülkeler açısından olumlu sonuçları olmuştur. Mali kurumların en önemli fonksiyonu, bilgi toplama ve işlemedir. İletişim maliyetlerindeki düşme ve bilgi toplama, derleme ile analiz etme maliyetlerinin azalması, finansal kurumların, hizmet alanlarını daha geniş bir coğrafik alan üzerine yaymalarına ve sonuçta müşterilerinin farklı seçenekler üzerinden yatırım kararlarını oluşturmalarına imkan hazırlamıştır.
Mali piyasalarda yaşanan bu gelişmelerin sonucunda, finansal kurumlar, yalnız kurulmuş oldukları ülkelerde değil, uluslar arası düzeyde faaliyet gösterir konuma gelmişlerdir. Bu bağlamda, burada ilk olarak teknolojik gelişmelerin mali piyasa katılımcıları açısından değerlendirilmesi, ikinci olarak liberalizasyonun mali piyasalar üzerindeki etkileri ve son olarak da; mali piyasalardaki entegrasyon incelenecektir.
1.2. Teknolojik Gelişmelerin Mali Piyasa Katılımcıları Üzerindeki Etkileri: Fon talep eden kesimler likiditelerini artırmak ve borçlanma maliyetlerini düşürmek için sürekli olarak fon sağladıkları kaynakları artırmaya çalışmış ve böylece borçlanma tabanı ulusal olmaktan çıkarak uluslararasılaşmıştır. Borçlanma araçlarında da banka kredilerine alternatif olarak menkul kıymet ihracı ön plana çıkmaya başlamıştır. Gelişmekte olan ülkelerde kurumsal yatırımcıların menkul kıymet yatırımları üzerindeki payları sınırlıdır. Özellikle sermaye piyasası gelişmiş olan ülkelerde kurumsal yatırımcılar içinde bulundukları rekabetçi ortamda Pazar paylarını koruyabilmek için getirilerini arttırmak ve portföy çeşitlendirmesi yaparak karşı karşıya oldukları riskleri azaltmak amacıyla yatırımlarını uluslar arasılaştırmaktadırlar.
Finansal kurumlar alt yapı yatırımlarının yanı sıra önemli diğer finansal merkezlerde de şubeler açarak ya da buralarda mali kurumlar satın alarak yerleşme eğilimine girmiş ve oluşturulmuş olan networkler dünya çapında yayılmış olan bu kurumların çok etkin bir şekilde işlemesini mümkün kılmıştır. Finansal kurumlar diğer merkezlerde de örgütlenerek yayılırken genellikle girdikleri yabancı piyasalarda perakende hizmetlerden ziyade toptan sunulan hizmetlere ağırlık vermişlerdir. Finansal kurumların uluslar arası düzeydeki müşteri kitlesine hizmet verebilmesi, hiç şüphesiz teknolojik imkanlarla mümkün olmuştur. Hindistan daki sistem analistleri dünyanın her yanındaki mali kurumlara destek hizmeti sunan bilgi satıp iş yapmaktadır. Benzer şekilde İrlanda da ABD ve Kanada dahil birçok ülkeye yazılım desteği vermektedir.
Teknolojik gelişmelerden, mali piyasalarla ilgili taraflar içinde en fazla düzenleme ve gözetim yapan kamusal otoriteler etkilenmiştir. Çünkü teknolojik gelişmeler düzenleyici kurumların, yurtiçi piyasalarla ilgili sınırlamalar getirici ve maliyet artırıcı düzenlemeler yapmalarını adeta imkansız hale getirmiştir. Bunun nedenlerinden birincisi; teknolojik gelişmeler yeni finansal ürünlerin yaratılmasına olanak tanımıştır. İkincisi ise, teknoloji coğrafi ve siyasi sınırların önemini çok azaltmıştır.
Teknolojik gelişmeler mali piyasaların entegrasyonu üzerinde çok önemli rol oynamıştır. Bu gelişmeler bir yandan bu finansal hizmetleri kullananların daha geniş ve böylece daha rekabetçi ve daha çeşitli ürünlere sahip bir mali piyasada işlem yapmasına zemin hazırlamış, diğer yandan da mali kurumların finansal işlemleri uluslar arası düzeyde gerçekleştirebilmelerini imkan dahiline sokmuştur. Bu gelişmeler sonucunda kamusal otoriteler oldukça önemli bir tercih ile karşı karşıya kalmışlardır. Mali piyasalarla ilgili çok kısıtlayıcı düzenlemeler yapmaları halinde piyasa katılımcıları diğer ülke piyasalarına yöneleceklerdir. Bu nedenle birçok ülke tercihini bu yönde değil, mali piyasaların liberalizasyonu ve sermaye kontrollerinin kaldırılması yönünde kullanmıştır.
1.3. Liberalizasyonun Mali Piyasalar Üzerindeki Etkisi Özellikle 1980 li yıllardan sonra sanayileşmiş ülkelerin başını çektiği ülkeler grubunda liberalizasyon ve deregülasyon hareketleri başlamış ikinci dalga olarak da bu hareketlerden sonra mali piyasaların kurumsal yapısı, mali araçları, düzenlenmesi ve gözetimi alanlarında benzerlikler/paralellikler oluşmaya başlamıştır. Mali sektör kadar olmasa da, ticaret ve sanayi alanlarında da yaşanmakta olan uluslar arası serbesti, sermayenin serbest dolaşımı ile birleştiğinde, doğal olarak uluslar arası entegrasyonda yer alan ülkeler arasındaki getiri oranlarını birbirine yaklaştırmakta ve uluslar arası finansal entegrasyon gerçekleşmektedir.
1.4. Uluslar arası Finansal Entegrasyon Uluslar arası sermaye sınır tanımadan rahatça dolaşabildiğinden, fon talep eden kesimler bu fonları en ucuza sağlayabilecekleri, fon arz eden kesimler de bu fonlara en iyi getiri sağlayabilecekleri merkezlere yönelmiş ve fon arzı ile talebi uluslar arası düzeyde oldukça rekabetçi bir yapı kazanmıştır. Mali piyasaların uluslar arasılaşması ve entegrasyonu sonucunda, gerek ulusal ve gerekse uluslar arası düzeyde bir piyasada yaşanan olumlu ya da olumsuz gelişmeler, diğer piyasaları da etkiler hale gelmiştir. Mevcut entegrasyon düzeyi, ekonomik yapıları ve gelişmişlik düzeyleri birbirine yakın olan gelişmiş ülkeler arasında söz konusu olup, gelişmekte olan ülkelerin entegrasyon düzeyi oldukça zayıftır.
Faiz Oranlarındaki Yakınlaşmalar: Liberalizasyon hareketlerinin yaşandığı ülkelerde spot ve forward faiz oranları arasında yakınlaşma gözlenmiştir. Ülkelerin sınır ötesi sermaye hareketlerini serbestleştirerek bölgesel veya uluslar arası düzeyde diğer ülkelerle entegrasyona girmesi sonucunda faiz oranlarının birbirine yaklaşması AB ülkeleri arasında da yaşanmıştır. Para ve Borçlanma Piyasaları: Uluslar arası anlamda borçlanma araçları piyasası, esas itibariyle sermaye hareketlerine getirilen kısıtlamaların gevşetilmesi hatta ortadan kaldırılmasıyla bugünkü seviyesine ulaşmıştır. Euro piyasaların oluşmasında, ABD nin fon açıklarının yanında Euro piyasaların, yurtiçi piyasalara kıyasla daha az sınırlamalara tabi olması rol oynamıştır. Euro piyasaların en etkin ve işlem hacmi bakımından en büyüğü olan Euro currency piyasası, merkezi Londra olan toptancı bir para piyasası olup fon alım satımlarında LIBOR oranını bir kriter olarak kullanmaktadır.
Dünya tahvil piyasaları esas olarak, yabancı tahviller, Eurobond ve hacmi daha küçük olmakla beraber Euro-commercial Paper piyasalarından oluşmaktadır. Eurobondlar (dolar bazında Avrupa, Singapur ve Hong Kong da borçlanma), baz alınan paranın ülkesinin dışına ihraç edilen ve satılan tahvilleri ifade etmektedir. Eurobondların aracılık yükümlülükleri genellikle yatırım bankalarının oluşturduğu sendikasyonlar tarafından yapılmaktadır. Uluslar arası entegrasyonun en fazla yaşandığı, diğer bir deyişle getiri-faiz oranları arasındaki farkların en aza indiği piyasalar Eurocurrency piyasalardır. Eurocurrency piyasalarında yatırımın sonucu açısından üzerinde işlem yapılan dövizin cinsinin çok fazla önemi yoktur.
Hisse Senedi Piyasaları: Uluslar arasılaşmanın en hızlı yaşandığı piyasalar hisse senedi piyasaları olmuştur. Bunun temel nedeni, özellikle kurumsal yatırımcılar başta olmak üzere, yatırımcıların getiri düzeylerinde fazla fedakarlık yapmadan portföy çeşitlendirmesine giderek risklerini azaltma isteğidir. Amerikalı yatırımcılar genellikle ADR ler vasıtasıyla yabancı şirketlerin hisse senetleri üzerinde işlem yapmaktadırlar. Amerika da hisse senedi piyasası çok gelişmişken Kara Avrupa sında çok daha fazla gelişmiştir. Bunun nedeni şirketler kesiminin hisse senetlerinden ziyade finansman aracı olarak tahvilleri seçmesidir.
1.5. Değerlendirme ve Sonuç Telekomünikasyon ve bilgisayar teknolojilerindeki gelişmeler ulusal ve özellikle uluslar arası finansal işlemlerinin yapılmasının önündeki gerek teknik gerekse maliyetten kaynaklanan engelleri ortadan kaldırmış ve günümüzde uluslar arası finans, çeşitli merkezler arasında kurulmuş olan teknolojik ve finansal bağlantılar sayesinde 24 saat aralıksız devam eden bir süreç haline gelmiştir. Bu gelişmeler doğal olarak, finansal hizmetleri kullananlar, bu hizmetlere aracılık edenler, hizmetlerde kullanılan araçlar ve bu piyasalarla ilgili düzenleme ve gözetim işlevini yerine getiren otoriteler üzerinde önemli etkilere sahiptir.
Bugün gelinen noktada kısa vadeli faiz oranları ile kısa ve orta vadeli sabit getirili menkul kıymetlerin getirileri arasında yakınlaşmalar olmakla beraber, uzun vadeli menkul kıymetlerin getirileri ve özellikle hisse senedi piyasalarındaki getiri oranlarında önemli farklılıklar mevcuttur. Bu farklılıkların aşılmasının önündeki en önemli engellerden biri ise, döviz kurlarındaki belirsizliklerdir. Uluslar arası finansal entegrasyon, esas itibariyle önde gelen sanayileşmiş ülkeler arasında gerçekleşmekle birlikte, bu konuda gelişmekte olan ülkelerde önemli adımlar atılmaktadır (Kore, Singapur, Malezya, Hong Kong ve Endonezya gibi ülkelerde bazı gelişmeler sağlanabilmiştir). Gelişmekte olan ülkelerin hala birçok yapısal sorununu çözememiş ve uygulanan politikalarda tam istikrar sağlayamamış olması nedeniyle uluslar arası finansal entegrasyona katılmaları daha zaman alıcı olacaktır.
Esas itibariyle, uluslar arası finansal işlemlerde bulunan mali kurumlar, yalnızca yurt içi işlemler yapan mali kurumların maruz kalmadığı üç tür riskle karşı karşıya kalabilmektedir. Bu riskler: 1.)Döviz kuru riski, 2.)Transfer riski ve 3.)İşlemlerin takası riskidir.