Ekonomi Nereye Gidiyor?



Benzer belgeler
AYDIN TİCARET BORSASI

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ağustos 2012, No: 38

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2013, No: 71

EKONOMİK GELİŞMELER Mart 2012

ÜÇ AYLIK EKONOMİK RAPOR

Rakamlarla 2011'de Türkiye Ekonomisi

Türkiye nin TL cinsinden yatırım yapma açısından

EKONOMİK GELİŞMELER Mart 2013

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Nisan 2013, No: 58

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ

EKONOMİK GELİŞMELER Aralık 2012

TÜRKİYE EKONOMİSİ MAKRO EKONOMİK GÖSTERGELER. (Ağustos 2015)

Martta, ilk iki ayın toplamından daha fazla döviz geldi. (Milyon Dolar) Ocak Şubat Mart Ocak- Ocakvar.

AYDIN TİCARET BORSASI

2012 Nisan ayında işsizlik oranı kuvvetli bir düşüş ile 2012 Mart ayına göre 0,9 puan azalarak % 9 seviyesinde

AYDIN TİCARET BORSASI

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Temmuz 2013, No: 65

Sayı: 2009/18 Tarih: Aileler krize borçlu yakalandı; sorunu işsizlik katladı

TÜRKİYE EKONOMİSİ MAKRO EKONOMİK GÖSTERGELER. (Haziran 2015)

Gündemde Öne Çıkanlar

AB Ülkelerinin Temel Ekonomik Göstergeleri Üye ve Aday Ülkeler

Araştırma Notu #002 HER HARCAMA DÜZEYİ İÇİN FARKLI ENFLASYON. Seyfettin Gürsel ve Nazan Şak. Yönetici Özeti

Büyüme Değerlendirmesi: Çeyrek

Enflasyon çift haneye yaklaştı, cari açık daralıyor

EKONOMİK GELİŞMELER Şubat 2013

TÜRKİYE EKONOMİSİ MAKRO EKONOMİK GÖSTERGELER. (Temmuz 2015)

EKONOMİK GELİŞMELER Kasım

TİSK İŞGÜCÜ PİYASASI BÜLTENİ NİSAN 2013 (SAYI: 23) I. SON BİR YILDA İŞGÜCÜ PİYASASINDAKİ GELİŞMELER (OCAK 2013 İTİBARİYLE) a. İŞGÜCÜ KOMPOZİSYONU:

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Mayıs 2014, No: 92

TCMB O/N Faiz Oranları (% ) 70.0% 60.0% 50.0% 40.0% 30.0% 20.0% 10.0% 0.0%

Ekonomi Bülteni. 01 Haziran 2015, Sayı: 13. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Makro Veri. Cari açık yeni rekorda. Tablo 1: Cari Denge (milyon $) -month,

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Mart 2012, No: 26

Makro Veri. TÜİK tarafından açıklanan verilere göre -5,6 puan olan dış ticaretin büyümeye katkısını daha yüksek olarak hesaplamamızdan kaynaklandı.

Türkiye Ekonomisindeki Son Gelişmeler

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ

TÜRKİYE EKONOMİSİ MAKRO EKONOMİK GÖSTERGELER (NİSAN 2015)

A Y L I K EKONOMİ BÜLTENİ

AYDIN TİCARET BORSASI

EKONOMİK GELİŞMELER Mayıs 2012

5.21% -11.0% 25.2% 10.8% % Eylül 18 Ağustos 18 Eylül 18 Ekim 18 AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ ÖZET GÖSTERGELER. Piyasalar

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ DEVLET PLANLAMA ÖRGÜTÜ

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Mart 2013, No: 53

DÜNYA EKONOMİSİ. FED in faiz artırımı sürecine yönelik zamanlamayı fiyatlandırmakla güçlük çeken küresel piyasalar,

Halka Arz Seyri: Türkiye ye Bakış 2013 yılının ikinci çeyreği

EKONOMİK GELİŞMELER Kasım 2012

AYDIN COMMODITY EXCHANGE ARALIK 2013 TÜRKİYE NİN TEMEL EKONOMİK GÖSTERGELERİ.

AÇIKLANAN SON EKONOMİK GÖSTERGELERDE AYLIK DEĞERLENDİRME RAPORU

AKP ye Soruyoruz CHP EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI

T.C. AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI Ekonomik ve Mali Politikalar Başkanlığı

AYDIN TİCARET BORSASI

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Kasım 2013, No: 77

Ekonomi Bülteni. 22 Haziran 2015, Sayı: 16. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ekim 2011, No:7

BASIN DUYURUSU 30 Nisan 2015

AYDIN TİCARET BORSASI

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Temmuz 2012, No: 36

Milli Gelir Büyümesinin Perde Arkası

GÖSTERGELER YABANCI HAREKETİ:

Büyüme Değerlendirmesi : Çeyrek

RUS TÜRK İŞADAMLARI BİRLİĞİ (RTİB) AYLIK EKONOMİ RAPORU. Rusya ekonomisindeki gelişmeler: Aralık Rusya Ekonomisi Temel Göstergeler Tablosu

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Mart 2012, No: 28

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ

ezilen vatandaşın hesabının peşindeyiz.

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

AYDIN TİCARET BORSASI

EKONOMİK GELİŞMELER Kasım

TÜRKİYE EKONOMİSİNDEKİ SON GELİŞMELER

AÇIKLANAN SON EKONOMİK GÖSTERGELERDE AYLIK DEĞERLENDİRME RAPORU

GÜNE BAŞLARKEN 1 Haziran 2009

EKONOMİK GELİŞMELER Ocak 2013

EKONOMİK GELİŞMELER Aralık

Tüketici güveni yılın en düşük seviyesinde

AYDIN TİCARET BORSASI

AYDIN TİCARET BORSASI

Ekim 15. Emeklilik Fon Bülteni. Değişen dünyanın sigortası

MİLLİ GELİR VE BÜYÜME

AYDIN TİCARET BORSASI

MAKROEKONOMİK TAHMİN ÇALIŞMA SONUÇLARI

Cari açıktan fazla döviz geldi, on yılda 68 milyar Merkez Bankası rezervine eklendi (Milyon $)

HER 100 LİRALIK ANAPARA ÖDEMESİNE KARŞILIK 120 LİRA BORÇLANDIK (MİLYAR TL) Ödeme Borçlanma Borç çevirme oranı

Her. Pazar BRUNCH. #OlmasadaOlur. Düzenli destekte bulunmak için ü arayabilirsiniz.

BASIN DUYURUSU PARA POLİTİKASI KURULU TOPLANTI ÖZETİ. Sayı: Mayıs Toplantı Tarihi: 24 Mayıs 2016

MAKROEKONOMİK TAHMİN ÇALIŞMA SONUÇLARI

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2013, No: 72

GÖSTERGELER ENFLASYON. Özel sektörün dış borcu rekor düzeyde (Milyon $) TÜFE nin ilk çeyrek-son üç çeyrek seyri (%)

2017 OCAK-MAYIS AYLARI TÜRKİYE VE MALATYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER. Doç. Dr. Ahmet UĞUR Malatya Ticaret Borsası Akademik Danışmanı

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ

EKONOMİK GELİŞMELER Ağustos 2012

AYDIN TİCARET BORSASI

EKONOMİK GELİŞMELER Nisan

7. Orta Vadeli Öngörüler

GARANTİ EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. BÜYÜME AMAÇLI HİSSE SENEDİ EMEKLİLİK YATIRIM FONU 2010 YILI 9 AYLIK FAALİYET RAPORU

Ekonomi Bülteni. 06 Temmuz 2015, Sayı: 18. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

2017 YILI İLK ÇEYREK GSYH BÜYÜMESİNİN ANALİZİ. Zafer YÜKSELER. (19 Haziran 2017)

Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi

AYDIN TİCARET BORSASI

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

Ekonomik Görünüm ve Tahminler: Aralık 2012

Araştırma Genel Müdürlüğü Çalışma Tebliğ

Transkript:

Doç. Dr. Mehmet GÜNAL Ekonomi Nereye Gidiyor? Ankara - 2007 1

Yeni Dönem Yayınları : 2 Ekonomi Finans : 2 1. Baskı 2007, Yeni Dönem Yayınları Ekonomi Nereye Gidiyor? Doç. Dr. Mehmet GÜNAL Yeni Dönem Yayıncılık, 2007 Bu baskının bütün hakları Yeni Dönem Uluslararası Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri Anonim Şirketine aittir. Yayıncının yazılı izni olmaksızın, kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik, fotokopi veya başka herhangi bir yolla basımı, yayımı, çoğaltılması ve dağıtımı yapılamaz. Grafik-Tasarım : Davut Merzifonluoğlu Baskı-Cilt : Prestij Matbaacılık 0.312-815 12 26 ISBN: 978-9944-5799-1-9 Yeni Dönem Uluslararası Eğitim ve Danışmanlık Şirketi A.Ş. Bişkek Caddesi (8. Cadde) No: 23/2 Emek - Ankara Tel: 0.312 213 01 31 2

Ekonomi Nereye Gidiyor? 3

4

İÇİNDEKİLER GİRİŞ... 7 1. EKONOMİ NEREYE GİDİYOR? EKONOMİ NEREYE GİDİYOR?... 9 MODERNDEN POSTMODERNE EKONOMİK DÖNÜŞÜM VE TÜRKİYE... 21 2. BÜYÜME İSTATİSTİKLERİN AĞZI VAR DİLİ YOK!... 27 BÜYÜME SANAL, İŞSİZLİK GERÇEK... 32 SANAL BÜYÜME MASALINA DEVAM... 36 3. İŞSİZLİK, YOKSULLUK VE GELİR DAĞILIMI İŞSİZLİK, YOKSULLUK VE YOZLAŞMA... 39 İŞSİZLİK ORANI DÜŞMÜŞ(MÜŞ)!... 45 İŞSİZLİĞE ÇÖZÜM: DAMADI GENEL MÜDÜR, OĞULU ARMATÖR YAPMAK!... 48 İŞSİZLİK FONU İŞSİZLERE YARAMIYOR!... 51 MEMUR MAAŞLARI VE GELİR ADALETSİZLİĞİ... 54 4. ÖDEMELER DENGESİ VE CARİ AÇIK DALGALI KURU YENİDEN TARTIŞALIM... 59 CARİ AÇIK SORUNU BÜYÜYOR... 61 CARİ AÇIK KRİZE YOL AÇAR MI?... 64 KUR POLİTİKASINI TARTIŞMAYA DEVAM!... 68 5. BORÇLANMA VE BÜTÇE TAKKE DÜŞTÜ, BÜTÇE AÇIĞI GÖRÜNDÜ!... 71 BORÇ DEVLETİN DE VATANDAŞIN DA KAMÇISIDIR!... 73 BÜTÇE EKONOMİK Mİ, SİYASİ Mİ?... 75 2007 BÜTÇESİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME... 78 6. ÖZELLEŞTİRME ÖZELLEŞTİRME ÜZERİNE-1... 81 TÜRK TELEKOMU KİM ALACAK?... 81 ÖZELLEŞTİRME ÜZERİNE-2... 90 TÜRK TELEKOM UN SATIŞI TAMAMLANDI MI?... 90 ÖZELLEŞTİRME ÜZERİNE-3... 95 TÜPRAŞ GİTTİ, SIRA ERDEMİR DE!... 95 ÖZELLEŞTİRME ÜZERİNE-4... 100 YA ERDOĞAN YALAN SÖYLÜYOR, YA DA MUMCU!... 100 ÖZELLEŞTİRME ÜZERİNE-5... 105 5

GALATAPORT VE TÜPRAŞ ÖZELLEŞTİRMELERİ İPTAL!... 105 ŞEKER SEKTÖRÜNDE ÖZELLEŞTİRME ÜZERİNE... 109 İSTANBUL U SATANLARA FATİH SULTAN MEHMET İN LANETİ... 117 HALKBANK I KİM UCUZA KAPATMAK İSTİYOR?... 119 ELEKTRİK İHALELERİ NEDEN ERTELENDİ?... 122 İZMİR LİMANI PEŞKEŞ ÇEKİLDİ... 125 7. BANKACILIK VE FİNANS FAİZ, DÖVİZ VE BORSADA NELER OLUYOR?... 129 FİNANS SEKTÖRÜ TAMAMEN YABANCILAŞIYOR... 132 BANKACILIK SEKTÖRÜNDE YABANCILAŞMA... 138 ZENGİNİN MORGIÇ I FAKİRİN ÇENESİNİ YORARMIŞ!... 145 PİYASA DEDİKLERİ NEDİR? YABANCI KİMDİR?... 148 8. MERKEZ BANKASI VE PARA POLİTİKALARI MERKEZ BANKASI BAŞKANI NA KİM ŞANTAJ YAPIYOR?... 151 DERVİŞ, SERDENGEÇTİ, MERKEZ BANKASI VE KUR POLİTİKALARI... 158 MB REZERVİNİN ARTMASI ÖVÜNÜLECEK BİR ŞEY Mİ?... 162 MERKEZ BANKASI NIN İSTANBUL A TAŞINMASI: KİM, NEDEN İSTİYOR?... 164 ENFLASYONDA TÜİK SİHİRİNİ TCMB BOZDU!... 167 9. ESNAF, SANATKAR, KOBİ ESNAF, SANATKAR VE ŞİRKETLER KEPENK KAPATIYOR!... 169 YOKSULLUK ARTIYOR, ŞİRKETLER KAPANIYOR... 171 10. ENERJİ-SU SU SORUNU YA DA SU DAN SAVAŞ SENARYOLARI... 173 PETROL KANUNU NE GÖTÜRÜYOR?... 178 YÜKSEK PETROL FİYATLARI KİMİN İŞİNE YARIYOR? SUÇLU KİM?... 181 11. AB, GÜMRÜK BİRLİĞİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER TÜRK BİRLİĞİNE GİDEN YOL: TÜRK EKONOMİK TOPLULUĞU (TET)... 185 GÜMRÜK BİRLİĞİ NDEN ÇIKSAK NE OLUR?... 199 KİM KİME REST ÇEKTİ? AB Mİ? ERDOĞAN MI?... 201 12. İŞ ALEMİ BEN BU İYİMSER HABERLERİ BİR YERDEN HATIRLIYORUM!... 205 AYDIN DOĞAN A VERGİ İNDİRİMİNİN PERDE ARKASI... 208 MÜSİAD, TÜSİAD, SEÇİMLER VE İSTİKRAR MASALI!... 211 SERMAYENİN GEORGE Sİ DE OLUR, HARİRİ Sİ DE!... 214 6

GİRİŞ Ülkemizde ekonomiye ilişkin olarak çok farklı yorumlar ve görüşler ortaya atılıyor. Yapılan tartışmaların ise iki ana eksende gerçekleştiği gözleniyor. Bunlardan birincisinde; ekonomiye ilişkin pembe tablolar çizen AKP iktidarı ve bu iktidarın sıkı yandaşı olan bazı medya mensupları, işadamları ve bürokratların yaymaya çalıştığı iyimser hava gözleniyor. İkinci grupta ise, iyimser rakamlara rağmen geniş kitlelelerin, özellikle de memur, işçi, esnaf ile orta ve dar gelirli vatandaşların bu iyimser havayı hiç hissetmediklerini söyleyenler yer alıyor. Başka bir deyişle; büyümede rekor kırıldığını, enflasyonun düştüğünü, ihracatın rekor düzeylere ulaştığını, ekonominin çok iyi gittiğini söyleyenler bir tarafta... Büyümenin sanal olduğunu, işsizliğin azalmadığını, yoksulluk ve yolsuzluğun arttığını, dış ticaret açığının gittikçe bir kara deliğe dönüştüğünü, cari işlemler açığının rekor düzeylere ulaştığını, bütün bunların ekonomide bir kırılganlık yarattığını ve ülkenin her an bir ekonomik krizle karşı karşıya kalabileceğini söyleyenler diğer tarafta... Biz ekonomideki hava algılamalarından ikincisinin doğru olduğunu düşünüyoruz. Bu çerçevede, ekonominin genel görünümüne ana başlıklar itibarıyla göz atmanın fayda sağlayacağı inancındayız. Hükümetçe son dört yıldır açıklanan yüksek büyüme rakamlarına rağmen, bu durum halka istihdam artışı olarak dönmemekte ve gelir dağılımına yansımamaktadır. Bunun nedeni baz yılı kaydırması, stok değişimi ve revizyonlar gibi manipülasyonlar ile büyümenin içsel dinamikleridir. Mevcut büyüme önemli ölçüde tüketime ve ithalata dayanmaktadır. Diğer bir önemli husus ise, bina ve konut-inşaat harcamalarının büyümeye katkısıdır. Kısacası, ithalata ve tüketime dayalı olan mevcut büyüme sağlıklı ve sürdürülebilir bir büyüme değildir. Revizyonlarla ve baz yılı kaydırmalarıyla şişirilen büyümenin istihdam artışı sağlaması ve işsizliği azaltması da mümkün değildir. Rakamsal olarak düşen enflasyonun etkisinin halk tarafından hissedilmemesinin nedeni de büyük ölçüde bu sağlıksız büyümedir. Enflasyonun düşmesi için döviz kurunun aşırı değerlenmesine göz yumulmakta, bu da ithalatın cazip hale gelmesine ve ihracatçının sıkıntı yaşamasına yol açmaktadır. Nitekim 2006 Mayıs-Haziran aylarında yaşanan mini krizde kurda yaşanan artışlar enflasyonu önemli ölçüde yükseltmiş ve hedefler revize edilmek zorunda kalınmıştır. AKP Hükümeti ve yandaşları ihracatta rekor kırıldığını sürekli ön plana çıkarırken, ithalatta kırılan rekorlardan ve ekonomideki kırılganlığı ar- 7

tıran dış ticaret ve cari işlemler açığından hiç bahsetmemektedir. Türkiye son yıllarda bir ithal mal cenneti haline gelmiş ve yerli sanayinin gücü azalmıştır. Sanayide yerli aramalı üreten birçok fabrika kapanmış ve birçok ihracatçı artık ithalatçı olmuştur. Cari açık kadar önemli bir diğer sorun ise hızla artan iç ve dış borçlardır. 2002 yılında 130 milyar dolar olan dış borç stoku 2006 da 200 milyar dolara ulaşmıştır. Keza 2002 yılında 155 milyar YTL olan dış borç stoku 2006 da 250 milyar YTL ye ulaşmıştır. Bu rakamların 2007 sonunda daha da artması beklenmektedir. Kısacası Türkiye ekonomisi bir borç ekonomisi haline gelmiştir. Aktif pazarlamacı ve sat kurtulcu AKP Hükümeti nin övündüğü bir diğer konu olan özelleştirme ihalelerinin tamamı kamuoyu nezdinde tartışmalı hale gelmiş ve özelleştirme adeta yabancılaştrma şeklinde algılanmaya başlamıştır. En çok tartışılan özelleştirmeler TÜPRAŞ, Türk Telekom ve Galataport ihaleleleri olmuştur. TÜPRAŞ ın Ofer e imtiyazlı satışının Danıştay tarafından iptal edilmesi, özelleştirmelerden gelen kötü kokulara çarpıcı bir örnektir. Merkez Bankası nın verilerine göre, protestolu senet ve karşılıksız çek miktarı ile kredi kartı ve ferdi kredi borcunu ödeyemeyenlerin sayısı AKP iktidarı döneminde hızla artmış, 2005 ve 2006 yıllarında ise adeta patlamıştır. Bu durum esnaf, sanatkâr ve tüccarların yanı sıra vatandaşların da ekonomik sıkıntı içinde olduğunu ve Başbakan ın çizdiği pespembe tabloların onların hayatını yansıtmadığını açıkça göstermektedir. Türkiye yi önce içinde bulunduğu bu ekonomik kıskaçtan çıkarmak, sonra ekonomiyi modern ülkelerin ekonomileri gibi güvenli bir ekonomi haline getirmek, sonra da gelişmelerin geniş toplum kesimlerine adaletli bir biçimde yansıtılması sağlamak için; ithalata ve tüketime dayalı, borçla ve cari açıkla finanse edilen bir ekonomiden kurtulup üreten, istihdam yaratan ve ihraç eden bir ekonomiye geçiş yapmamız, bunun için de kaynaklarımızı etkin bir şekilde kullanarak milli bir iktisat politikası uygulamamız gerekmektedir. Atatürk ün 1923 İzmir İktisat Kongresi nde yaptığı gibi tüm toplumsal kesimleri birararaya getirerek milli bir ekonomi hamlesine başlarsak, gelişmiş ülkelerle aramızadaki mesafeyi kapatarak Cumhuriyet in 100. yılı olan 2023 yılında ekonomik ve siyasi olarak bölgemizde güçlü ve lider bir ülke haline gelmemiz mümkündür. Mesele, bu durumun farkında olan ve poziyonunu bu hedef istikametinde belirleyen milli bir yönetim anlayışının başa geçirilmesi, Türk milletinin muazzam kaynak ve potansiyelinin bu uğurda seferber edilmesidir. 8

1. EKONOMİ NEREYE GİDİYOR? EKONOMİ NEREYE GİDİYOR * 1) Büyüme Sanal mı Gerçek mi? Türkiye İstatistik Kurumu nun (TÜİK) 2006 yılı son çeyreğine ve yılın tamamına ilişkin büyüme rakamlarını açıklamasıyla birlikte, rakamların güvenilirliğine ilişkin tartışmalar hız kazandı. Önceki yıllarda açıklanan büyüme rakamları hakkında da yoğun tartışmalar yaşanmış ve büyümenin sanal ya da hormonlu olduğu ifade edilmişti. Geçtiğimiz yıl TÜ- İK beklenmedik düzeyde artış gösteren büyüme rakamlarına ilişkin eleştiriler üzerine bir açıklama yaparak bunun normal bir revizyon olduğunu söylemişti. Ancak DPT den sorumlu olan Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener in DPT nin büyüme tahminlerinin TÜİK tahminlerinden az da olsa farklı olduğunu açıklaması ise kafalarda soru işareti yaratmıştı. Büyüme sanal mı gerçek mi? Madem büyüyoruz, bu neden alt gelir gruplarına yansımıyor? Neden istihdam artmıyor? Neden işyerleri kapanıyor? Ekonomi gerçekten iyiye mi gidiyor? Yoksa kötüye mi? Acaba kimin dediği doğru? Ekonomideki gelişmelere ilişkin farklı yorumlar ve görüşler ortaya atılıyor. İktidar ve bir kısım köşe yazarı ve ekonomist pembe tablolar çizerken, bazı kesimler de acı gerçeklerden bahsediyor ve rakamlardaki iyileşmelere rağmen halkın, özellikle de orta ve dar gelirli kesimin bu iyileşmeyi hiç hissetmediğini ifade ediyor. Büyümede rekor kırıldığını, enflasyonun ve faizlerin düştüğünü, ihracatın rekor düzeylere ulaştığını söyleyenler bir tarafta; büyümenin sanal olduğunu, işsizliğin arttığını, ithalatın ve dış ticaret açığının arttığını, cari açığın rekor düzeylere ulaştığını, gelir dağılımının bozulduğunu söyleyenler diğer tarafta. Kimin söylediğinin doğru olduğunu anlayabilmek için ekonomideki gelişmelerin hem rakamsal boyutuna hem de perde arkasına göz atmamız gerekiyor. TÜİK in Açıkladığı Büyüme Rakamlarının Analizi TÜİK in açıkladığı rakamlara göre; 2006 yılının dördüncü üç aylık döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre sabit fiyatlarla gayri safi milli hasıla (GSMH) % 4,6 lık artış gösterdi. Yılın tamamında ise sabit fiyatlarla % 6,0 lık artış kaydedildi. Gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) ise 2006 * 2023 Degisi, Nisan 2007, Yıl:6, Sayı: 72, ss.26-31. 9

yılının dördüncü üç aylık döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre sabit fiyatlarla % 5,2, yılın tamamında ise % 6,1 oranında arttı. Üretim yöntemiyle GSMH nın alt kalemlerine bakılınca,inşaat sektöründe son üç yıldır açıklanan büyüme rakamlarının çok dikkat çekici boyutlara ulaştığı görülüyor. 2001, 2002 ve 2003 yıllarında küçülme kaydeden inşaat sektörü 2004 yılında % 4,6, 2005 yılında ise birden % 21,5 oranında büyüme kaydetti. 2006 yılında da bu aşırı büyüme eğilimi devam etti ve % 194 oranında büyüme gerçekleşti. Başka bir deyişle, geçen yıl sektörel bazda en yüksek büyüme yüzde 19,4 le inşaatta yaşandı. GSMH içinde % 30 la en yüksek paya sahip olan sanayideki büyüme ise 2005 teki % 6,5 seviyesinden geçen yıl yüzde 7,4 e çıktı. TÜİK in 1987 bazlı sabit fiyatlarla yaptığı hesaplamaya göre, ticaretteki büyüme ise 2006 da % 5,9 olarak gerçekleşti. Öte yandan tarımın ekonomideki ağırlığı azalmaya devam ediyor. 2005 te de yüzde 5,6 yla toplamda yüzde 7,6 olan büyümenin altında kalan tarım sektörü, 2006 da sadece yüzde 2,9 büyüdü. Büyüme ulaştırma-haberleşmede yüzde 3,1, konut sahipliği ve mali kuruluşlarda yüzde 2,2 şer, serbest meslek ve hizmetlerde yüzde 5,2, devlet hizmetlerinde yüzde 2, ithalat vergisinde yüzde 9 oldu. Geçen yılın son çeyreğinde ise sektörel bazda en yüksek artış yüzde 16,1 le yine inşaat sektöründe oldu. Son çeyrekte tarım yüzde 9,7, sanayide yüzde 6,5, ticaret sektöründe de yüzde 4 oranında büyüme yaşandı. Büyümenin harcamalar itibarıyla alt kalemlerine baktığımızda; en önemli gelişmenin özel nihai tüketim harcamalarında olduğunu görüyoruz. Bunda da en büyük payı, dayanıklı tüketim malları ile gıda ve içki almaktadır. Bina ve konut inşaatının katkısı da 2006 yılında artış göstermiştir. Özel tüketimden sonra büyümeyi en çok etkileyen kalem ise ithalattır. Büyümenin kaynaklarına bakıldığında istihdamın yeterince artmamasının ve yüksek büyüme oranları açıklanmasına rağmen işsizliğin azaltılamamasının nedenleri açıkça görülmektedir. Sonuç olarak, ithalata ve tüketime dayalı bir büyüme söz konusudur. Bu sağlıklı ve sürdürülebilir bir durum değildir. Önemli istihdam sağlayan tarım sektörü de ancak revizyonlarla büyütülebilmektedir. Bu durumda işsizlik de azaltılamamaktadır. Yüksek büyüme oranları açıklanmasına rağmen, işsizlik oranı hâlâ % 10 lar düzeyinde devam etmektedir. 2002 yılında %10,3 olan işsizlik oranı 2003 te % 10,5, 2004 ve 2005 te % 10,3 olarak gerçekleşmiş olup, Ekim 2006 itibarıyla % 9,1 e düşmüştür. Özellikle 15-24 yaş arası genç nüfusta işsizlik oranı hâlâ % 20 ler civarındadır. Yani genç ve eğitimli nüfusta işsizlik oranı çok yüksektir. 1 0

Yine Revizyon! Yine Hormonlu Büyüme! TÜİK, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi 2006 sonu itibariyle geçen yılın çeyrek dönemlerine ilişkin oranlarda revizyona gitti. Sabit fiyatlarla GSMH, geçen yıl birinci dönem için aynı kalarak 6,4 olurken; ikinci dönem için yüzde 8,8 den yüzde 9,3 e çekildi. Üçüncü dönem oranı yüzde 3 ten yüzde 4,3 e çıkarıldı. Dördüncü dönem ise yüzde 4,6 olarak gerçekleşti. GSYİH da birinci dönem için sabit fiyatlarla büyüme oranı yüzde 6,5 ten yüzde 6,7 ye çekildi. İkinci dönem yüzde 7,8 den yüzde 8,3 e, üçüncü dönem yüzde 3,4 ten yüzde 4,8 e yükseltildi. Dördüncü dönemde ise yüzde 5,2 büyüme yaşandı. Bu revizyonların anlamı şu: 2006 yılının 9 aylık dönemini içeren büyüme rakamı 0,8 puan kadar yukarı çekilmiş. Yine en yüksek revizyon önceki yıllarda da olduğu gibi tarım sektöründe olmuş. Tarımı inşaat, ticaret ve ulaştırma sektörleri izlemiş., Son çeyrek büyümesi yüzde 5,23, ilk üç çeyrekte de revizyonlarla 9 aylık büyüme yüzde 6,4 ol(durul)unca, 2006 yılı büyümesi yüzde 6 olmuş. 2004 ve 2005 in Revizyonları TÜİK büyümeye ilişkin revizyonları önceki yıllarda da yapmıştı. Bunları da birçok kere eleştirmiştik. Şimdi kısaca 2004 ve 2005 teki revizyonları hatırlayalım. 2005 yılına ilişkin büyüme oranının beklentilerin oldukça üzerine çıkması yılın önceki dönemlerine ilişkin büyüme oranlarının da revize edilmesinden kaynaklandı. TÜİK daha önce yüzde 5,3 olarak açıkladığı yılın ilk çeyreğine ilişkin büyüme oranını yüzde 7,5 e, yüzde 3,4 olarak açıkladığı ikinci çeyreğe ilişkin büyüme oranını yüzde 4,7 ye, üçüncü çeyrek büyüme oranını da yüzde 7,3 ten yüzde 8 e çıkarmıştı. Öte yandan, 2005 in son üç ayında yüzde 6 civarında beklenen büyüme yüzde 9,5 çıkınca, GSYİH artışı toplamda yüzde 7,4 e ulaşmıştı. TÜ- İK, 2005 in ilk dokuz ayında GSYİH nın yüzde 5,5 oranında büyüdüğünü tahmin etmişti. Ama revizyon sonrası ilk dokuz ayda büyüme yüzde 5,5 ten yüzde 6,7 ye çıktı. Özellikle birinci ve ikinci çeyreklerdeki düzeltme olağanüstü dikkat çekici boyuttaydı: İlk çeyrekte yüzde 4,8 yerine 6,6, ikinci çeyrekte yüzde 4,2 yerine 5,5 hesaplanmıştı. Son çeyrekte ise yüzde 6 civarında bir büyüme beklenirken, rakam sürpriz şekilde yüzde 9,5 olarak açıklanmıştı. Sonuç olarak 2005 yılını yüzde 7,4 lük büyüme ile tamamladığımız açıklandı ama bunun nasıl olduğunu kimse anlayamadı! Büyüme rakamlarına ilişkin diğer önemli bir revizyon da 2004 yılı rakamlarında yapılmıştı. TÜİK in (o zamanki adıyla DİE) yaptığı baz yılı 1 1

düzeltmesi bazı kesimlerce önemsenmemiş veya görmezden gelinmişti. TÜİK in ilk üç çeyreğe ilişkin büyüme oranlarını revize etmesi, 2004 yılı büyüme rakamlarını değiştirmişti. TÜİK, 1987 yılını baz alan hesaplama yöntemini değiştirerek, 1998 yılını baz alan yeni yönteme göre milli geliri hesaplamaya başlayınca, 2004 yılının diğer üç çeyreğine ait veriler revize edilmişti. Önceden sırasıyla % 12,4, % 14,4 ve % 4,7 olarak açıklanan 2004 yılının ilk üç çeyrek GSMH verileri % 13,9, % 15,7 ve % 5,7 e yükseltilmişti. Daha önce aynı sırayla % 10,1, % 13,4 ve % 4,5 olarak açıklanan 2004 yılı ilk üç çeyrek GSYİH verileri de % 11,8, % 14,4 ve % 5,3 olarak revize edilmişti. Daha önce açıklanan ilk üç çeyreğin büyüme rakamları geçerli olsaydı 2004 büyümesi % 9,9 değil, % 8,9 olacaktı. % 8,9 olarak açıklanan GSYİH de, revizyon yapılmasaydı % 8,1 olarak gerçekleşecekti. Kısacası; 2004 te bu kadar yüksek bir büyüme oranı açıklanmasının altında yatan neden TÜİK in ilk üç çeyrek büyüme oranlarını revize ederek artırmış olması ve son çeyreği de bu revizyona göre hesaplamış olmasıydı. Bu değişikliğin sonucunda hem dördüncü çeyrek, hem de yıl ortalaması açısından büyüme rakamları beklenenden yüksek gelmişti. Açıkça görüldüğü üzere, sadece 2006 değil, hem 2004 hem de 2005 yılı rakamları aynı şekilde revize edilerek büyüme olduğundan yüksek gösterilmiştir. Tarımda Yine Sürpriz Büyüme 2006 yılının son çeyreğindeki büyümeye en önemli katkı tarım sektöründen geldi. 2006 nın ilk çeyreğinde % 5,4 büyüdüğü açıklanan tarım sektörü, ikinci çeyrekte % 1,6, üçüncü çeyrekte ise % 2,0 oranında küçüldü. Son çeyrekte ise tarım sektörü beklenmedik şekilde % 9,6 oranında büyüdü. Bu oran toplam GSYİH büyümesi olan % 5,23 e yaklaşık 1 puanlık katkıda bulunuyor. Aslında, son çeyrekteki (geçen yıl olduğu gibi) bu sürpriz büyümeye rağmen, geçtiğimiz yıla göre 2006 yılında en az büyüyen sektör tarım sektörü oldu. Tarım sektörü 2004 yılında son çeyrekteki beklenmedik (!) %9,1 lik artışla yıl genelinde % 2 büyümüştü. Yine 2005 yılında da ikinci ve üçüncü çeyrekteki beklenmedik (!) büyüklükteki büyüme oranlarıyla tarım sürpriz şekilde % 5,6 büyü(tül)müştü. 2005 te tarım üretiminin % 1,7 oranında küçüleceği beklenirken ve hesaplamalar ona göre yapılmışken, sürpriz bir şekilde % 5,6 oranında bir artış olduğu tahmin edilmiş ve büyüme rakamları bu şekilde hormonlu olarak yükseltilmişti. 2005 yılının ikinci üç ayında bu sektörde katma değer % 0,1 artmış gözükürken, yapılan revizyon sonunda artış %8,2 ye yükseltilmişti. 1 2

Çiftçiler tarlalarını ekmekten vazgeçerken, ekenlerin de ürünleri tarlada kalırken, tarımda bu oranda büyümenin nasıl tahmin edildiğini anlamak mümkün değildir. Stok Artışının Büyümeye Etkisi 2002 yılından bu yana tartışılan stok artışlarının büyümeye etkisi 2006 da negatife dönüşmüş ve % -2,1 olmuştur. Ancak bu durum dört yıldır yapılan tartışmayı ortadan kaldırmamaktadır. 2005 yılı büyümesinde bir diğer tartışma ise, stok artışlarıyla ilgili tartışmalar oldu. TÜİK 2005 yılında, hem cari hem de sabit fiyatlarla, yurtiçi gelirin yüzde 5,3 ü düzeyinde bir stok artışı olduğunu açıkladı. Ancak kimse bu rakamın gerçeği yansıttığını söyleyemiyor, çünkü mantıklı ve ekonomik bir açıklaması yok. 2005 yılında 2023 Dergisi nde yayınlanan İstatistiklerin Ağzı Var, Dili Yok başlıklı yazımızda bizim de belirttiğimiz gibi, aslında stok artışına ilişkin tartışmalar yeni değil. Aslında, ulusal gelir hesaplarındaki stok artışlarıyla ilgili tartışma, 2002 yılından bu yana sürüyor. Stok artışı; harcama yöntemine göre milli gelir hesaplaması ile üretim yöntemine göre milli gelir hesaplaması arasındaki farkın, TÜİK tarafından stok artışı olarak kabul edilerek büyüme hesaplarına yansıtılmasından kaynaklanıyor. Bu durumda Türkiye de sanayi kesiminin dört yıldır sürekli olarak stoklarını kesintisiz olarak arttırdığı gibi anlaşılmaz bir sonuç ortaya çıkmaktaydı. Ancak bu durum biraz ekonomi bilenlere pek de mantıklı gelmiyor. Çünkü stok tutmak maliyetli bir iş ve her sene stokların artıyor görünmesi iktisadi açıdan mümkün değil. Şimdi siz bir işadamı olarak elinizde geçen yıldan satamadığınız bir mal deponuzda dururken bu malları üretmeye devam eder misiniz? Stok tutmanın işletmelere maliyeti ortadayken, üç yıl üst üste stoklarda aşırı artış olması gerçekçi bir durum değildir. Bizim gibi düşünenlerin yaptığı eleştiriler galiba bu yıl dikkate alınmış ve revize işlemlerinin sonucunda stokun azaldığı belirtilmiştir. Ancak bu durum dört yıldır stoka yapılan üretim konusunda bir açıklık getirmemekte, sadece 2006 yılını ilgilendirmektedir. Fert Başına Milli Gelir Artışı Düşük Kura Bağlı Fert başına milli gelirde gözlenen artış sanal büyümenin yanı sıra, döviz kurlarında gözlenen düşüşten, yani TL nin değer kazanmasından kaynaklanmaktadır. 2005 yılı itibarıyla 5.008 dolar olan, 2006 da ise 5.477 dolara çıktığı açıklanan fert başına milli gelir artışı reel bir artış değildir. Sabit fiyatlarla karşılaştırıldığında, fert başına milli gelirin hâlâ 2000 yılı düzeylerinin pek üstüne çıkamadığı görülmektedir.gsmh daki artışın 1 3

da büyük bir kısmı baz yılı kaydırması, revizyonlar ve stok artışı gibi rakamsal manipülasyonlardan kaynaklanmıştır. Geri kalan reel kısım ise büyük ölçüde ithalattan ve tüketimden kaynaklanmış olup sürdürülebilir değildir. Kişi başına milli gelir dolar bazında 5.477 dolar olarak tahmin edilmesine rağmen, YTL bazında satınalma gücümüz artmamıştır. Dolar kurunda ani bir artış (nitekim Mayıs-Haziran 2006 da oldu), başka bir deyişle gerçek düzeyine dönüş bizim gelirimizi dolar bazında 3.000 dolarlar seviyesine düşürebilecektir. Öte yandan, kişi başına milli gelirimiz artarken, kişi başına borcumuz artmış ve 5.400 dolar düzeyine yükselmiştir. Sanal Büyüme İstihdam Yaratmıyor: İşsiz Sayısı Artıyor Son birkaç yıldır büyüme rakamları yüksek açıklanmasına rağmen, bu durum istihdama yansımamakta ve gelir dağılımında bir iyileşme sağlamamaktadır. Baz yılı kaydırmanın etkisi, stok değişiminin etkisi, ithalatın payı gibi hususlar dikkate alındığında bunun gerçek bir büyüme olmadığı, yani sanal bir büyüme olduğu dikkate alındığında, sözde büyümenin istihdamda aynı ölçüde artışa yol açmaması normaldir. Bu nedenle, son yıllarda açıklanan yüksek büyüme rakamlarına rağmen işsiz sayısı artmaktadır. 2002 yılında 2.464 bin kişi olan işsiz sayısı, 2006 yılı itibariyle 2.446 bin kişi olup, 18 bin kişi azalmıştır. 2002 yılında 21.354 bin kişi olan istihdam edilenlerin sayısı, 2006 yılında 22.330 bin kişiye yükselmiş olup, 976 bin kişi artmıştır. Çalışabilir nüfusun işgücüne katılma oranı 2002 yılında % 49,6 iken 2006 yılında % 48,0 oranına düşürülmüştür. Bu durumda 2002 yılı oranı dikkate alındığında 2006 yılında 830 bin kişinin işgücüne, dolayısıyla işsiz sayısına dahil edilmediği anlaşılmaktadır. Buna rağmen, işsizlik oranı 2002-2005 yıllarında % 10,3 seviyesini korumuş, 2006 yılı itibariyle de % 9,9 oranına inmiştir. Ancak; çalışmaya hazır olduğu halde iş aramayanlar işgücüne, dolayısıyla işsiz sayısına dahil edilmemekte olup, 2002 yılında 1.020 bin kişi olan iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar, 2006 yılında 2.087 bin kişiye yükselmiştir. Bunlar içerisinde iş bulma ümidini kaybedenlerin sayısı 2002 yılında 73 bin kişi iken, bu sayı 2006 yılı itibariyle 706 bin kişiye yükselmiştir. Kısacası, iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar dikkate alındığında, 2002 yılında 3.484 bin kişi olan işsiz sayısı, 2006 yılı itibariyle 4.533 bin kişiye yükselmiş olup, 1.049 bin kişi artmış durumdadır. Buna göre, 2002 yılında % 14 olan işsizlik oranı da 2006 yılında % 16,9 oranına yükselmektedir. İstihdam ise tarım dışı sektörde belli ölçüde artarken, tarımda azalmaya devam etmektedir. Öte yandan, istihdamdaki artışın çok küçük bir kısmının kamu sektöründe sağlanmış olması sıkı maliye politikalarının işgü- 1 4

cü alanında da devam ettiğinin bir göstergesi olarak algılanmaktadır. Ayrıca, aşırı değerli kur politikası da ihracatı engellediği için, istihdam artışında sorun yaşanmaktadır. Yeni iş yaratmadaki yetersizlik özellikle genç nüfusa yansımakta olup, 15-24 yaş grubunda işsizlik oranı 2006 yılında hafif düşmesine rağmen, % 18,7 olarak gerçekleşmiştir. Tarımdaki azalmayı ve artan nüfusu karşılayacak düzeyde bir istihdam artışının sürekli olarak sağlanması gerekmektedir. Büyüme Dar Gelirliye ve Yoksula Yansımıyor! Devlet Bakanı Ali Babacan, büyüme rakamlarının açıklanmasının hemen ardından yaptığı açıklamada; büyümenin alt gelir gruplarının gelirini artırdığını ve gelir dağılımının düzeldiğini, asayiş olaylarının nedeninin ise ekonomik değil, ahlâki olduğunu söylemiş. Ancak, büyümenin sektörel dağılımına ve harcama kalemlerine bakılınca bu durumun doğru olmadığı ortaya çıkıyor. Büyümede yaklaşık yüzde 64 ağırlığı olan özel tüketim harcamaları 2005 te yüzde 8,8 büyürken, 2006 da bu rakam yüzde 5,2 ye düşmüş. Son çeyrekte ise neredeyse büyüme durmuş. Alt gelir grupları için önemli olan gıda harcaması ise 2005 te yüzde 8,2 büyürken, 2006 da sadece yüzde 3,1 büyümüş. Yani dar gelirlinin refahına büyüme oranı tam olarak yansımamış. Yine bu çerçevede önemli gösterge olan, dayanıklı tüketim malları için yapılan harcamalar da 2005 te yüzde 15 büyürken, 2006 da sadece yüzde 2,9 büyümüş. Burada da alt gelir grubunun alım gücünün toplam büyüme oranının çok altında arttığı açıkça görülüyor. Bu durumda Ali Babacan ın söylediklerinin, sadece rakamlarla oynayarak pembe tablolar çizmek olduğu anlaşılmaktadır. Harcamaları esas alan göreli yoksulluk oranlarındaki gelişmeler de büyümenin dar gelirli vatandaşlarımıza yansımadığını göstermektedir. 2002 yılında yüzde 14,74 olan göreli yoksulluk oranı 2005 yılında yüzde 16,16 ya yükselmiştir. Kırsal kesimde yaşayan vatandaşlarımızın göreli yoksulluk oranı ise yüzde 19,86 dan yüzde 26,35 e yükselmiştir Her ne kadar, Başbakan Erdoğan ve Bakan Babacan bize sanal büyüme masalları anlatsa ve pembe tablolar çizse de gerçekler ortadadır. Bu sanal büyüme vatandaşa yansımıyor. Bu ekonomik politika gerçek büyüme ve istihdam yaratmıyor. 2) Çiftçinin Durumu Tarım sektöründeki daralmanın yanı sıra, tarımsal destekleme politikalarındaki aksamalar ve girdi maliyetlerindeki artışlar çiftçinin durumu- 1 5

nu olumsuz etkilemiştir. Bu çerçevede önemli olan tarımsal desteklemelerin milli gelire oranı 2002 yılında % 1,11 iken, bu oran sürekli azalarak 2004 yılında % 0,76 ya inmiş ve 2006 yılında da % 0,92 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye de yaklaşık 3 milyon çiftçi hububat üretmekte olup, hububat politikası 15 milyon insanı doğrudan ilgilendirmektedir. Hükümetin, dört yıldır maliyetlerin altında açıkladığı hububat taban fiyatları çiftçi kesimini mağdur etmiştir. Dört yıldır çiftçiye ödenmesi gereken doğrudan gelir desteği zamanında ödenmemiş, her yılın ödemesi bir sonraki yıla sarkmış, 2004 yılının ödemeleri hiç yapılmamış, dolayısıyla biriken ödemelerin büyük bir kısmı 2006 yılında yapıldığı için, bugüne kadar en yüksek rakam bu yılda ödenmiştir. Bu ödeme, Hükümetin çiftçiye olan ve ödemesi geciken borcu olup, bu rakamın büyüklüğünden övgü ile bahsetmek ancak insanlarla alay etmek olarak değerlendirilebilir. Yapılan yanlış düzenleme ve uygulamalar sonucunda bazı alanlar doğrudan gelir desteği ödemesi dışına çıkarılmış, çiftçi mağdur edilmiş, bu gelirle borçlarını ödemeyi düşünen çiftçinin faiz kamburu altında ezilmesine yol açılmış ve çiftçiler tefecilerin insafına terkedilmiştir. Dekar başına 16 YTL olan DGD ödemesi 10 YTL ye düşürülmüş, getirilen mazot desteği dahi bu kaybı karşılamamıştır. 3) Esnaf, Sanatkâr ve Tüccarın Durumu Esnaf ve sanatkârlar ile küçük işletmeler ekonomimizin can damarıdır. Ancak bunun da ötesinde toplumumuzun önemli bir kesimi geçimini esnaf ve sanatkâr olarak sağlamaktadır. Dolayısıyla meselenin ekonomik olduğu kadar, sosyal boyutu da önemlidir. Bu kesimin ekonomik durumunu görmek için, Merkez Bankası nın ödeme güçlüğüne ilişkin rakamlarına bakabiliriz. Merkez Bankası verilerine göre protestolu senet ve karşılıksız çek miktarında, kredi kartı ve ferdi kredi borcunu ödemeyenlerin sayısında, AKP iktidarı döneminde her geçen yıl artış görülmüş, özellikle 2005 ve 2006 yıllarında patlama yaşanmıştır. Protestolu senet tutarı bir önceki yıla göre 2003 yılında yüzde 11, 2004 yılında yüzde 82 oranında artmış, 2005 yılında ise 2,8 milyar YTL yi aşmıştır. 2006 yılında ise protesto edilen senetlerin toplam tutarı % 30 oranında artarak 3,6 milyar YTL ye ulaşmıştır. Ferdi kredi ve kredi kartı borcunu ödemeyen ve geç ödeyenlerin toplamı 2002 yılında 55.540 kişi iken, 2004 yılında bu rakam 142.981e, 2005 te ise iki mislinden fazla artarak 313.484 e yükselmiştir. 2006 yılı Kasım ayı itibarıyla bu sayı 508.476 ya ulaşmıştır. 2003 yılında 220.237 adet karşılıksız çek bildiri- 1 6