Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan ın Konuşma Metni YÜKSEK BÜYÜMENİN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ: YURT İÇİ TASARRUFLARIN ROLÜ KONULU KONFERANS



Benzer belgeler
TÜRK-ARAP SERMAYE PİYASALARI FORUMU 2013 TÜRKİYE

Hazine Müsteşarı Sayın İbrahim H. Çanakcı nın 3 üncü Arap-Türk Bankacılık Forumu nda Yaptığı Konuşma. 13 Mart 2014, İstanbul

Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı. Dr. Vahdettin Ertaş. Finansal Erişim Konferansı. Açılış Konuşması. 3 Haziran 2014

ISLAMIC FINANCE NEWS ROADSHOW 2013-TURKEY

YENİ TEŞVİK SİSTEMİ 1 / 7

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2013, No: 74

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

SERMAYE PİYASASI KURULU BAŞKANI SN. DOÇ. DR. TURAN EROL UN

ZORLUKLAR, FIRSATLAR VE STRATEJĐLER

tepav Tasarruf kamudan başlar Nisan2012 N DEĞERLENDİRMENOTU Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı

MALİYE BAKANI SAYIN MEHMET ŞİMŞEK İN MAKROEKONOMİK GELİŞMELER İLE 2010 YILI OCAK- HAZİRAN DÖNEMİ MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE GERÇEKLEŞMELERİNİ

Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi

MERKEZ BANKASI VE FİNANSAL İSTİKRAR

Ekonomik Görünüm ve Tahminler: Nisan 2015

ABD Büyükelçiliği Ekonomi Müşaviri Treiber den SGK ya ziyaret

Küresel gelişmeler, Türkiye ekonomisi ve bankacılık sektörü. 21 Ocak 2015

Dünya ve Türkiye Ekonomisindeki Gelişmeler ve Orta Vadeli Program. 22 Kasım 2013

Küresel Kriz Sonrası Türkiye de Finansal Sistem Bankacılık Sektörü

Makro Veri. TÜİK tarafından açıklanan verilere göre -5,6 puan olan dış ticaretin büyümeye katkısını daha yüksek olarak hesaplamamızdan kaynaklandı.

Ekonomi Bülteni. 17 Ağustos 2015, Sayı: 23. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 24 Ağustos 2015, Sayı: 24. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 8 Ekim 2014

Sizleri şahsım ve TOBB adına saygıyla selamlıyorum. Biliyorsunuz başkasına gönderilen selam kişinin üzerine emanettir.

tepav Mart2011 N POLİTİKANOTU Cari Açığın Sebebini Merak Eden Bütçeye Baksın Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı

Bu yıl 2.si düzenlenen Euromoney Türkiye Finans ve Yatırım Forumu nda Akbank adına sizlerle bir arada olmaktan büyük mutluluk duyuyorum.

Ekonomi Bülteni. 15 Haziran 2015, Sayı: 15. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

İstihdamın teşviki ayrı olacak

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

Ekonomi Bülteni. 21 Kasım 2016, Sayı: 45. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Marmara Üniversitesi Finans Sektöründe Yabancı Sermaye Sempozyumu

Bankacılık sektörü değerlendirmesi ve 2012 yılı beklentileri

Sayı: 2009/18 Tarih: Aileler krize borçlu yakalandı; sorunu işsizlik katladı

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ocak 2012, No: 20

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum. Piyasalarda Bugün Ne Oldu? EURUSD USDTRY BRENT PETROL ALTIN GBPUSD

İSLAM KALKINMA BANKASI SERMAYE PİYASASI KURULU ORTAK KONFERANSI

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Mayıs 2012, No: 33

Değerli İhracatçılar, Değerli Basın Mensupları,

5.21% -11.0% 25.2% 10.8% % Eylül 18 Ağustos 18 Eylül 18 Ekim 18 AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ ÖZET GÖSTERGELER. Piyasalar

YÖNETİM KURULU BAŞKANI MUSTAFA GÜÇLÜ NÜN KONUŞMASI

Ekonomi Bülteni. 08 Haziran 2015, Sayı: 14. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Konuşmama ekonomik değerlendirmelerimle devam edeceğim.

AB Krizi ve TCMB Para Politikası

DEVLET BAKANI SAYIN MEHMET ŞİMŞEK İN YAPISAL REFORMALARIN MAKROEKONOMİK ETKİLERİ KONFERANSI AÇILIŞ KONUŞMASI (26 EKİM 2007 ANKARA)

İSPANYA ÜLKE RAPORU AĞUSTOS 2017 ULUSLARARASI İLİŞKİLER MÜDÜRLÜĞÜ

SAYIN BAKANIM SAYIN BAŞKAN OTOMOTİV SANAYİİ DERNEĞİ NİN SAYGIDEĞER TEMSİLCİLERİ DEĞERLİ MİSAFİRLER VE KIYMETLİ BASIN MENSUPLARI

Ekonomi Bülteni. 15 Ağustos 2016, Sayı: 32. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

AvivaSA CEO su Meral Eredenk: Bireysel. Emeklilik, Destekle Vites Yükseltecek

MALİYE BAKANI SAYIN MEHMET ŞİMŞEK İN MAKROEKONOMİK GELİŞMELER İLE 2013 YILI İLK YARI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE GERÇEKLEŞMELERİNİ

Rakamlarla 2011'de Türkiye Ekonomisi

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve Milletlerarası Ticaret Odası Değişen Küresel Ekonomi ve Türkiye Toplantısı 7 Mart 2014, İstanbul

Yurtdışına kâr transferi 8 yılda 54 milyar doları aştı

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Haziran 2014, No: 95

TÜRKİYE EKONOMİSİNDE YAŞANAN GELİŞMELER VE 2011 YILI EKONOMİK BEKLENTİLERİ. Dr.Süleyman Yaşar. 17 Nisan 2011

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN İŞ DÜNYASI BAKIŞ AÇISIYLA TÜRKİYE DE YOLSUZLUK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI

Ekonomik Görünüm ve Tahminler: Ağustos 2013

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI CANSEN BAŞARAN SYMES IN " TÜRKİYE DE ENFLASYON DİNAMİKLERİ: FIRSATLAR VE RİSKLER KONFERANSI AÇILIŞ KONUŞMASI

Türkiye reformlarımız ile krizden korundu

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 4 Ekim 2016

DEVLET BAKANI VE BAŞMÜZAKERECİ BABACAN: TÜRKİYE, İŞ YAPMAK, HİZMET ÜRETMEK, ÜRÜN ÜRETMEK, PARA KAZ

7.36% 2.9% 17.9% 9.7% % Temmuz 18 Nisan 18 Temmuz 18 Ağustos 18

Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler

1930 DÜNYA BUHRANI DÂHİL, TÜRKİYE BU KADAR AĞIR KRİZ YAŞAMADI.

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Temmuz 2013, No: 65

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ağustos 2012, No: 38

MECLİS TOPLANTISI. Ender YORGANCILAR Yönetim Kurulu Başkanı

Sabah Analizi

KÜRESEL GELİŞMELER IŞIĞI ALTINDA TÜRKİYE VE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ EKONOMİSİ VE SERMAYE PİYASALARI PANELİ

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş PARA PİYASASI LİKİT EMEKLİLİK YATIRIM FONU(KAMU) YILLIK RAPOR

Büyüme Değerlendirmesi : Çeyrek

TOPLUMSAL RAPORLAR YATIRIM TEŞVİKLERİ VE İSTİHDAM ( ) Yatırımlar büyürken istihdam küçülüyor

PİYASAYA BAKIŞ 24 Temmuz 2013

Zorunlu Karşılıklar ve Diğer Makro-İhtiyati Tedbirler: Gelişmekte olan Ülkeler Deneyimleri Konferansı Açılış Konuşması

Ekonomide Değişim. 15. ÇözümOrtaklığı Platformu. 15 Aralık

Ekonomi Bülteni. 01 Aralık 2014, Sayı: 48. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Cari işlemler açığında neler oluyor? Bu defa farklı mı, yoksa aynı mı? Sarp Kalkan Ekonomi Politikaları Analisti

Turkey Data Monitor. 1 Nisan Grafikte Büyüme Rakamları

Türkiye, bu oranla araştırmaya katılan 24 ülke arasında 5. sırada yer alıyor.

GARANTİ EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. BÜYÜME AMAÇLI HİSSE SENEDİ EMEKLİLİK YATIRIM FONU 2010 YILI 9 AYLIK FAALİYET RAPORU

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

İSO YÖNETİM KURULU BAŞKANI ERDAL BAHÇIVAN IN KONUŞMASI

ÖZELLEŞTİRME UYGULAMALARI ve ALTYAPI YATIRIMLARININ FİNANSMANI: ALTERNATİF YATIRIM FON VE ORTAKLIKLARI İLE DİĞER SERMAYE PİYASASI ARAÇLARI

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

Ulusal Finans Sempozyumu Dr. İbrahim M. Turhan Başkan Yardımcısı

BÖLGESEL TİCARET TOPLANTISI İZMİR

AKOFiS ÖDEME VE MENKUL KIYMET MUTABAKAT SİSTEMLERİ, ÖDEME HİZMETLERİ VE ELEKTRONİK PARA KURULUŞLARI HAKKINDA KANUN. Halkla İlişkiler Başkanlığı

2012 YILI OCAK-EYLÜL DÖNEMİ BÜTÇE GERÇEKLEŞMELERİ 2012 YIL SONU BÜTÇE TAHMİNLERİ 2013 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE TASARISI MEHMET ŞİMŞEK MALİYE BAKANI

Döneminde Türk Bankacılık Sektörü

TÜRKİYE EKONOMİSİ MAKRO EKONOMİK GÖSTERGELER (NİSAN 2015)

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

Finansal Krizler ve Türkiye Deneyimi. Nazlı Çalıkoğlu Aslı Kazdağlı

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2013, No: 71

Sayın Arsuz Belediye Başkanım,/ Saygıdeğer Konuşmacılar,/

15 Ekim 2014 Genel Merkez

Ekonomi Bülteni. 18 Temmuz 2016, Sayı: 28. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

ANADOLU NUN İKİNCİ 500 DE YILDIZI PARLADI ARAŞTIRMA

FİNANS VE MAKROEKONOMİ. Finansal Sistem ve Ekonomik Büyüme. Finansal Krizler ve Ekonomi

İZMİR TİCARET ODASI EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum. Piyasalarda Bugün Ne Oldu? USDTRY GBPUSD EURUSD BRENT PETROL ALTIN

Transkript:

Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan ın Konuşma Metni YÜKSEK BÜYÜMENİN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ: YURT İÇİ TASARRUFLARIN ROLÜ KONULU KONFERANS 14 Mart 2012 1

Çok Değerli Bakanım, Dünya Bankası nın Çok Değerli Ülke Direktörü, Kalkınma Bakanlığımızın, Hazine Müsteşarlığımızın ve Dünya Bankası nın Çok Değerli Mensupları, Değerli Basın Mensupları, Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Bir ülkenin kalkınması için iş gücü ve teknolojinin yanı sıra kaynak ve sermaye de gerekmektedir. Sermaye birikiminin en önemli ayaklarından birisini teşkil eden tasarruflar, sağlıklı ve sürdürülebilir büyüme sürecinin devamı açısından belirleyici bir rol oynamaktadır. Tasarruflar, bilhassa da yerli kaynaklar ülkenin dış kaynaklara bağımlılığını azaltmakta ve dışarıda olumsuz gelişmelere karşı ülke ekonomilerinin dayanıklılığını artırmaktadır. İşte bu sebeplerle Türkiye de sürdürülebilir büyümenin en önemli unsurlarından birisi olan yurt içi tasarruflarla ilgili mevcut durumun ortaya konması, trendlerin belirlenmesi ve politika önerilerinin geliştirilmesi açısından Dünya Bankası nın Kalkınma Bakanlığımızla beraber yapmış olduğu bu çalışmanın gerçekten çok zamanlı ve önemli bir çalışma olduğunu düşünüyorum ve emeği geçen herkese burada özellikle teşekkür etmek istiyorum. Raporla ilgili olarak biraz önce oldukça kapsamlı bir sunuş hep beraber izledik. Yine bu toplantı sonrasında sizlere dağıtılacak raporun detaylarında da pek çok unsuru göreceksiniz. Bu çalışma aslında bizim hükümet olarak geçtiğimiz ekim ayında açıkladığımız orta vadeli programımızın ve orta vadeli mali planımızın genel perspektifiyle de önemli bir örtüşme gösteriyor, konular oldukça birbiriyle örtüşüyor. Yine de Türkiye deki bu konuların uluslararası mukayeseli olarak ele alınması ve Dünya Bankası gibi önemli bir uluslararası kuruluşun da tecrübesinden ve birikiminden de istifade edilerek beraberce gözden geçirilmesi çok önemli ve kıymetli bir çalışmadır diye düşünüyorum. Değerli Konuklar, Değerli Katılımcılar, Türkiye yle ilgili daha somut konulara gelmeden önce, şu anda dünya ekonomisinin içinde bulunduğu durumu sizlerle kısaca paylaşmak istiyorum. Türkiye, hem finans kanalıyla, hem ticaret kanalıyla dünyayla ve özellikle de Avrupa yla çok entegre olmuş bir ülke. Dolayısıyla dünyada olup biten ve özellikle de Avrupa da olup biten bizim ekonomimizi çok yakından ilgilendiriyor. 2010 yılı biliyorsunuz 2009 krizinden sonra umutların tekrar yeşerdiği, dünyada yeni bir büyüme ivmesinin yakalandığı bir yıl oldu; beklentiler yükseldi, doğru politika kararları alınacak ümidi arttı. Ancak 2011 yılının başlarından itibaren ciddi bir hayal kırıklığını hep beraber yaşadık. 2008-2009 yıllarındaki hem finansal sektörün getirdiği yükler, hem de bazı ülkelerin maliye politikalarındaki gevşemenin getirdiği yükler pek ülkede kamu açıklarını 2

artırdı. Bu kamu açıkları maalesef merkez bankalarının çok yüksek miktarda karşılıksız para basmasıyla finanse edilir hale geldi. Biz 2011 yılını daha köklü yapısal tedbirlerin alınacağı bir yıl olacak diye beklerken, maalesef 2011 yılı hükümetlerin merkez bankalarına sırtlarını dayayıp, nasıl olsa merkez bankaları gerekeni yapıyor, bol bol para da sürüldü piyasaya, artık bir likidite krizi ihtimali de azaldı, dolayısıyla biz biraz daha bekleyelim. Hele bir seçimim geçsin, hele bir şu tarih geçsin ya da ben niye yıpranayım bir başkası bu işlerle uğraşsın gibi tutumlar sebebiyle maalesef 2011 yılı fırsatların kaçırıldığı bir yıl oldu. 2011 yılının sonuna doğru pek çok ekonomik gösterge dünyada biliyorsunuz bozuldu, büyüme rakamları aşağı doğru revize edilmeye başlandı ve Avrupa Birliği ekonomisi hafif de olsa bir resesyona şu anda fiilen girmiş durumda. Bu olumsuz gelişmelerin ve ikinci bir dip ihtimalinin kuvvetlenmesi pek çok Avrupa ülkesinde bir hareketlenmeyi de beraberinde getirdi. Yunanistan la ilgili bazı somut kararlar alındı. Avrupa Birliği 27 ülke olmasına, en azından 25 ülkeyle beraber bir maliye politikası çerçevesi, ortak bir maliye politikası anlaşması üzerine mutabık kaldı ve merkez bankaları da en iyi bildikleri işi yapmaya biraz daha devam ettiler. Yani para basmaya devam ettiler. Artık birinci dalga, ikinci dalga, üçüncü dalga parasal genişleme programları arka arkaya açıklandı. Şimdi öyle bir dönemdeyiz ki, artık söylenecek söylendi, alınabilecek kararların bir kısmı alındı. Ancak bu uygulama çok çok önemli olacak. Bugün bu 25 ülkenin beraberce aldığı kararın biliyorsunuz her bir ülkede anayasa gücünde ya da anayasa değişikliğiyle beraber her ülkenin kendi iç hukukuna derç edilmesi gerekiyor. Şimdi bu süreci izleyeceğiz, bir yol kazası olacak mı, olmayacak mı? Hele hele Avro Bölgesi ndeki ülkelerden birisinde, 17 ülkeden birisinde bir yol kazı olursa, bunun telafi edilmesi güç sorunlara yol açabileceğini unutmamak gerekiyor. Yine Yunanistan la alakalı yapılan anlaşmanın ve verilen karşılıklı taahhütlerin mutlaka tavizsiz bir şekilde uygulanması gerekiyor. Uygulamada olabilecek aksaklıklar, uygulamada olabilecek gecikmeler, kuşkusuz güven ortamını son derece bozacaktır, sarsacaktır. İtalya ve İspanya yla ilgili her ne kadar biraz daha olumlu bir hava şu anda varsa da, bu hükümetlerin vermiş olduğu taahhütlerin de yerine gelmesi gerekiyor. Özellikle bütçe konusunda 2011 de verilen taahhütlerin tutturulamaması, hedeflerin şaşması tabi yine bizler için bir endişe kaynağı oldu. Şu anda artık hata marjının son derece azaldığı bir dönemdeyiz. Çünkü piyasalar her hükümete bir kredi açar, hele bu teknokrat bir hükümetse ya da yeni seçilmiş bir hükümetse bir süre bir kredi açar, bir hesap verir. Bunu ben Yunanistan için de söylüyorum, İtalya için de söylüyorum, İspanya için de söylüyorum; ama eğer bu süreç iyi değerlendirilmese, bu piyasaların açtığı kredi iyi kullanılmazsa, arkadan gelip vuracak dalga 3

çok daha şiddetli, çok daha sert bir dalga olabilir. İşte bunun için artık marjının son derece azaldığının farkında olarak, Avrupa Birliği hükümetlerinin çok daha sorumluluk sahibi politikalar uygulaması gerekiyor ve uygulama konusunda da artık tavizsiz bir dönemin başladığını görmeleri gerekiyor. Son iki aydır, hani yılbaşından bu yana piyasalarda yaşanan rahatlamanın kalıcı olması, ancak ve ancak ülkelerin bütçe tedbirlerini alması ve ülkelerin yapısal reformlarının gerçekleşmesiyle mümkün olacak. Aksi halde bu birkaç aylık rahatlama ortamının çok hızlı bir şekilde geri dönebileceğini ve çok hızlı bir şekilde bozulmanın başlayabileceğini Avrupalı dostlarımızın unutmaması lazım. Hep söylüyorum, merkez bankalarının atacağı adımlar sadece geçici rahatlamayla alakalıdır ve hükümetlere aslında yapması gereken işleri yapmalarıyla alakalı bir süre tanımasıyla ibarettir, çözüm değildir. Para basarak hiçbir yapısal sorunun çözümü mümkün değildir. Para basarak bütçe açıkları kapatılmaz; para basarak bankaların mali bünyesindeki bozukluklar düzeltilmez. Asıl yapılacak işlerin yapısal alanda olduğunu ve bütçe açıklarının hızlı bir şekilde kapatılması gerektiğini unutmamak gerekiyor. Biz G-20 de de bunu çok tartıştık. Bazıları diyor ki, iyi ama diyor, bu kadar bütçe tedbiri alınacak sonra büyüme ne olacak? Biz büyüme konusuna değerli arkadaşlar, illa bir yıllık bir konu olarak bakmamalıyız. Bugün neredeyiz, bundan beş sene sonra nerede olacağız? Daha orta vadeli ve uzun vadeli bir bakış açısıyla büyümeye bakmamız gerekiyor. Belki alınan bazı tedbirler içinde bulunan yıl için büyüme üzerinde olumsuz etkileri olabilir. Ama bununla beraber güven ortamı oluşuyorsa, piyasalarda güveni sağlıyorsanız ondan sonra hızlı bir büyüme, hızlı bir ivme yakalanabilir. Ben bunu son Meksika daki G-20 toplantılarında da dostlarımıza açıkça söyledim. İlla 2012 değil; şimdi öyle politikalar uygulayabilirsiniz ki 2012 de tamam, belki birkaç puan daha yüksek büyüme elde edersiniz, ama sizin eğer 2013, 2014, 2015 yıllarını kaybetmenizi beraberinde getirecekse böyle bir yanlış yola sapmanın hiçbir anlamı yok. Büyüme diyoruz ama, büyüme illa bu yılın hemen büyümesi değil, orta ve uzun vadeli ve sürdürülebilir bir büyümenin bütün bu politikalarla göz önünde bulundurulmasın da önemini ben özellikle vurgulamak, altını çizmek istiyorum. Değerli Konuklar, Değerli Katılımcılar, Biraz önce değerli Kalkınma Bakanımız Türkiye nin 2002 yılından bu yana yaptıklarını ve elde ettiği olumlu sonuçları sizlerle ayrıntılarıyla paylaştı. Ben tekrar bu konuların detayına girmek istemiyorum. Ancak vurgulamak istediğim bir konu var ki, Türkiye eğer bu son 9,5 yıllık dönemde belli bir başarı elde ettiyse, belli bir noktaya geldiyse, bunun 4

altında yatan en önemli faktör güven unsurudur. Güven sağlanmadıktan sonra ekonomide başarıyı elde etmek mümkün değildir ve bir ülkenin en önemli kaynağı o ülkeye duyulan güvendir, o ülkenin hükümetine, o ülkenin politikalarına, o ülkenin iş dünyasına, o ülkenin kurumlarına duyulan güvendir. Tabi güven kolay oluşmuyor, güveni oluşturmak basamak basamak ve zaman içerisinde oluyor; tuğla tuğla inşa ediyorsunuz güveni. Ama güvenin yıkılması da, bir yanlış, bir hata yılların birikimini bir anda yok edebiliyor, bir anda silip süpürebiliyor. İşte bunun da farkında olarak Türkiye de yakalanan bu güven ve istikrar ortamının korunması, hatta daha da güçlendirilmesi bizim hep en temel hedeflerimizden birisi oldu. Hedeflerin açıklandıktan sonra tutturulması, verilen sözlerin yerine getirilmesi, açıklanan politikaların, gerçekten uygulanıyor olması, taahhütlerin yerine gelmesi, bütün bunlar bu güveni inşa eden son derece önemli unsurlar. Yani söz veriyorsunuz yapıyorsunuz, şu adımları atacağım diyorsunuz atıyorsunuz; hedef gösteriyorsunuz o hedefler için elinizden gelen her şeyi yapıyorsunuz ve tutturuyorsunuz. İşte bunlar bizim bu elde ettiğimiz başarıların arkasındaki en önemli unsurlar. Bizim Türkiye olarak şöyle bir Avrupa yla mukayesemizi yapacak olursak -ki ekonomik olarak finans bağlarıyla olsun, ticaret bağlarıyla olsun en kuvvetli ilişkilerimiz olduğu bölgeyle yapımızı mukayese edecek olursak- gerçekten biz bu krize girmeden önce öyle adımlar attık ki kriz döneminde bizi bu adımlar oldukça korudu. Öncelikle bütçe açığımızın ve kamu borç stokumuzun düşmüş bir şeklide bu krize girmemiz, yine bankacılık sektörümüzü kuvvetlendirmiş bir pozisyondayken, bankalarımızı tek tek sağlamlaştırmış bir pozisyondayken bu krizin başlaması, krizin Türkiye üzerindeki etkilerini de sınırlı kıldı. Şu anda bakıyoruz, dünyadaki krizin iki önemli kaynağı var, iki önemli sebebi var: birisi bankacılık, ikincisi kamu açıkları. Her iki alanda Türkiye bünyesini sağlamlaştırdı, daha sonra bu kriz başladı. Bu, bizim krizden hızlı çıkmamızın önemli sebepleri oldu. Ancak kriz döneminde uyguladığımız politikalar da Türkiye yi ayrıştırdı. 2009 yılında krizin en derin döneminde pek çok Avrupa ülkesi kamu harcamasını artırma yoluyla krizden çıkma gibi bir yol izlerken, biz 2009 yılının Eylül ayında açıkladığımız bir programla bütçe açıklarımızı daha da düşüreceğimizi ve aynı zamanda borç stokumuzu daha da aşağı noktalara çekeceğimizi açıklamış olduk ve bunu da sadece bir yıl için değil, üç yıllık bir programla açıkladık. Bunu da özellikle vurgulamak istiyorum -ki pek çok ülke daha kısa vadeli hedeflerle yürüyor yoluna, işte ben bu yıl şunu yapacağım diyor ya da altı ay sonra şunu yapacağım diyor- öyle bir dönemde biz üç yıllık bir programla öngörülebilirlik getirmiş olduk. Bugün itibarıyla baktığımızda, işte 2012 yılındayız, o 2009 da açıkladığımız Orta 5

Vadeli Programın bütçe hedeflerinden daha da ötesinde bir performans, onun da üzerinde bir performans göstererek devam ediyoruz. Dolayısıyla ne demiştik? Hedef söylemek, tutturmak, program açıklamak ve uygulamak. İşte bunu da son üç yıldır kriz döneminden bu yana yaptığımız uygulamalarla da ortaya koymuş olduk. 2009 yılında daha fazla kamu harcaması yaparak, daha fazla borçlanarak ya da vergileri düşürerek krizden çıkma çabasına giren ülkelerin, özellikle Avrupa için söylüyorum, şu anda tamamının durumu 2009 yılına göre çok daha bozuk. Bir ülkenin kamu borç stoku yüksekse ve kamu borç stoku piyasalar açısından endişe kaynağı olabiliyorsa, o ülkenin daha fazla kamu parası harcayarak güveni sağlaması, büyümeyi sağlaması mümkün değil. Bu basit gerçeği maalesef görmekte bazen zorlanabiliyoruz. Hele hele işin içerisine şahsi, siyasi emeller ya da herhangi bir partinin siyasi hedefleri ve bekası söz konusu olunca, Avrupa da pek çok örneğini görüyoruz, maalesef doğru politikalar uygulanmayabiliyor, yanlış yollara sapılabiliyor. Şu anda öyle bir dönemdeyiz ki, siyasi karar vericiler hiçbir zaman ben dememeli ya da biz, şu parti dememeli; herkes ülkem demeli ve ülkenin geleceği için kararlar almalı. Burada nesiller arasında da adaleti mutlaka gözetmemiz gerekiyor. Ya bugün biz şöyle rahat edelim de gelecekte ne olursa olsun; biz buna inanmıyoruz. Zaten meşhur bir iktisatçı vardır, şimdi adını söylemeyeyim, ama der ki, Uzun vadede nasıl olsa hepimiz öleceğiz. İşte biz buna inanmıyoruz. Biz gelecek nesillerimizi de düşünmek zorundayız, memleketimizin uzun vadesini de düşünmek zorundayız. Dolayısıyla, bu yolu seçtik, böyle politikalar uyguladık ve çok şükür iyi neticeler aldık. Türkiye nin geçen yıl yüzde 8,5 a yakın bir büyüme oranını yakalayacak oluşu, evvelsi yıl yüzde 9 luk bir büyüme oranı, bunların hepsi özel sektör eliyle olan büyümelerdir. Yani, devletin yaptığı harcama, bütçeden yapılan harcamaların bizim büyümemize etkisi sıfırdır. Büyümenin tamamı özel sektör aktivitesinden gelmektedir. Güven ortamı oluşunca zaten özel sektör bunun gereğini yapıyor, bundan korkmamamız lazım ve illa devlet harcasın, illa devlet yatırım yapsın da değil. Kuşkusuz devletin asli bazı görevleri var, ama mümkün olduğunca özel sektörün önünü açıp özel sektöre biz daha çok nasıl yatırım yaptıracağız, özel sektörün ekonomideki aktivitesini nasıl artıracağız, bu da çok önemli bir konu. Tabii bunları yapıyoruz, ancak öte yandan bir başka makro ekonomik gerçek de, kuşkusuz Türkiye nin yatırımlarının ve tasarruflarının arasındaki fark, yani cari açık. Türkiye de tasarruf oranlarımız son 10 yıl boyunca inişler-çıkışlar da olsa genel olarak genel trend aşağı doğru oldu. Yani, tasarruf oranları düştü Türkiye de. Hemen bunun yanında ülkenin kuşkusuz bir yatırım ihtiyacı var, özel sektör yatırım yapıyor, kamu sektörü yatırım 6

yapıyor, belki ihtiyacımızın da altında bu yatırımlar, ama tasarruflarımız bunun çok daha altında olduğu için işte ikisi arasındaki fark cari açık olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye de yatırımları azaltalım, işte bu şekilde de cari açık düşsün; tabii bu da bir çıkış yolu değil. Çünkü, gelişmekte olan her ülkenin yatırım ihtiyacı. İşte ne yapmamız gerekiyor peki diye sorduğumuzda da, tasarrufların artırılmasının gerektiği en önemli çalışma alanı olarak bizim hemen karşımıza çıkan konu. Zaten bugünkü bu toplantının amacı, bu hazırlanan raporun amacı, Türkiye nin büyümesinin sürdürülebilir kılınması için tasarruf oranlarıyla ilgili neredeyiz, bunun dinamikleri nedir ve gelecekle ilgili neler yapmalıyız. Bu raporun önerileri ve içeriği kuşkusuz bugün gün boyunca yapılacak panellerde tartışılacak, görüşülecek ve bizim arkadaşlarımız da burada bunları takip edecekler ve burada konuşulanları, burada oluşan fikirleri de kuşkusuz biz dikkate alacağız, değerlendireceğiz. Ancak bizim hükümet olarak özellikle şu anda üzerinde çalıştığımız ve önümüzdeki aylarda açıklayacağımız ve uygulamaya koyacağımız konulara ben kısa kasa değinmek istiyorum. Öncelikle yatırım ortamını iyileştirme ve böylece Türkiye nin rekabet gücünü artırma, bizim önemli çalışma alanlarımızdan bir tanesi. Bununla ilgili bir eylem planımızın son şeklini en kısa zamanda verip açıklayacağız ve burada önemli bir çaba göstermiş olacağız. Herhangi bir iş yerinin açılması için örneğin, çok miktarda adım gerekiyor, çok miktarda işlem gerekiyor. Biz bu son pazartesi günkü Bakanlar Kurulunda aldığımız bir kararla -ki bu yakında yayınlanacak- bu işleri çok çok basitleştiriyoruz. Şirket kurmayı zaten basitleştirmiştik ama, iş yeri açmayı da çok basitleştiriyoruz. İş yeri açmak da, birkaç basit adımla çözülecek bir işlem haline gelecek ve müteşebbisimizi, iş adamımızı, iş kadınlarımızı bir bakıma fazla işlemlerle, bürokrasiyle uğraştırmayıp hızlı bir şekilde işini yapıp geçmesini sağlayacak adımları atacağız. Bu sanırım birkaç güne kadar resmi gazetede yayınlanır ve görürsünüz. Öyle işler var ki, bir iş yeri açmak için dört ayrı devlet kurumuna gidiyor ve dört ayrı devlet kurumuna da aynı belgeleri veriyor vatandaş. Bunun hepsi devlet ve üstelik verdiği belgelerin çoğu da yine devletin bir başka kurumdan alınmış belgeler. Yani, devletin içinde zaten olan bilgiyi alıp tekrar devletin başka kurullarına vermeyle uğraştırıyoruz vatandaşlarımızı. Buna benzer pek çok konu var. Ancak yatırım ortamını iyileştirme, kapsamlı bir çalışma ve bununla ilgili eylem planı açıklandığında göreceksiniz ki daha önümüzde yapacak çok işler var. İş gücü piyasasıyla ilgili atacağımız adımlar son derece önemli olacak. Türkiye de bir yandan çalışanlarımızın hakkını korurken, öte yandan esneklik unsurunu mutlaka artırmamız gerekiyor. Bu da, Türkiye nin rekabet gücünün korunması ve artması için son derece önemli bir çalışma alanı. 7

Sermaye piyasalarımız ve genel anlamda finansla ilgili konular da çok öncelikli alanlarımız. Biliyorsunuz yeni bir SPK yasamız var. Bu yasa tasarısı kurumların görüşüne açıldı; sanıyorum bugünlerde web sitesine de konacak, daha geniş bir görüş alınacak. İMKB nin bir anonim şirket haline getirilmesi, İMKB nin uluslar arası bağlantılarının güçlendirilmesi, İMKB nin kendisinin halka arzı yine sermaye piyasalarımızın derinleştirilmesi açısından ve İstanbul Menkul Kıymetler Borsası nın gerçek anlamda bir uluslar arası borsa olması için yine atacağımız önemli adımlar olacak. Banka dışı finans sektörüyle ilgili bir yasa tasarımız var biliyorsunuz Meclis te. O da yine bu dönem önemli gündem maddelerimizden bir tanesi. Bankalarla ilgili adımlarımızı attık. Çok sayıda yasal düzenleme yaptık. Fakat banka dışı finans sektörüyle ilgili de yasa tasarımız şu anda Meclis te. Onu da yine önümüzdeki aylarda yasalaştırıp yürürlüğe sokmayı planlıyoruz. Bireysel emeklilik konusu, uzun vadeli tasarrufların buluşması için ve ülkenin genel tasarruf oranının artması için son derece kritik bir konu. Bununla ilgili de sistemi tamamen değiştirecek şekilde kararlarımızı aldık. En son teknik çalışmalar bittikten sonra bunu da yakından açıklayacağız ve tamamen farklı bir sisteme geçiyoruz bireysel emeklilikte ve bu yeni sistemle beraber de katılımın ve tasarrufların oldukça artacağına inanıyoruz. Ben detaylarını vermeyeyim; teknik çalışma tamamlandıktan ve ilgili yasa maddeleri hazırlandıktan sonra derli toplu bir şekilde sizlerle paylaşacağız, açıklayacağız. Sigortacılık sektörünün gelişmesi de yine son derece önemli. Bir ülkede sigorta bilincinin oluşması ve sigorta ettirme kavramının yaygınlaşması, tasarruf oranlarının artması için önemli bir alan. Tüm bu konularda bilincin artması, finansal okur-yazarlıkla alakalı. Biz bu konuda iki kurumumuzu görevlendirdik; bunlar SPK ve İMKB. Finansal İstikrar Komitesinde yaptığımız çalışmalarda bu iki kurumumuzun bir eylem planı hazırlaması ve bu eylem planı çerçevesinde de ilgili kurumlarla bu farkındalığın artırılması ve vatandaşlarımızın finans sektörüyle ilgili konulara daha fazla aşina olması, oradaki seçeneklere, oradaki imkanların, oradaki hizmetlerin daha iyi farkına varması gerçekten Türkiye de yine tasarruf oranlarının artmasını sağlayacak önemli bir konu. Yeni bir alan örneğin, bu Merkez Bankasının zorunlu karşılıkla alakalı altını da kabul etmesi. Yani, bankalar mevduatla ilgili zorunlu karşılıklarda, Merkez Bankasında bulundurması gereken zorunlu karşılıklarda artık belli limitler çerçevesinde altın da bulundurabiliyor -ki bu biliyorsunuz çok yeni bir alan açtı-. Bankalar çok ciddi miktarlarda altın cinsinden mevduat almaya başladı, hızla artıyor. Rapordaki tespitlerden bir tanesi, bu 8

yastık altı dediğimiz rakamlar artık bankalarda değerlendirilmeye başlandı. Bu işte yine bizim tasarruf oranının artması için önemli bir adım ve şu anda Bankalar Birliği, BDDK ve altıncılık, kuyumculuk sektörü beraber bir proje üzerinde çalışıyorlar ki, bu daha çok hani evlerde yastık altında tutulan, pek de kullanılmayan ziynetin, ziynet niteliğindeki altının, yani illa tasarruf nitelikli külçe ya da işte lira, Cumhuriyet altınlarının değil, ama ziynet niteliğindeki altınların da bankalarda tasarruf edilebilmesiyle ilgili bir konu üzerinde şu anda çalışılıyor. Bu çalışma bittikten sonra bununla ilgili açıklamaları da birimlerimiz yapacak. Dolayısıyla, gerçek rakamlarımızı daha açık, net bir şekilde görmüş olacağız Türkiye nin tasarruf rakamlarıyla alakalı. Uzun vadede eğitim, Türkiye için en temel alan. Eğer biz 25 bin dolarlık bir milli gelire ulaşmak istiyorsak, Türkiye eğer dünyanın en büyük 10 ekonomisinden birisi olacaksa, bu mevcut eğitim sistemimizle mümkün değil. Eğitimi, ideolojik çatışma alanı olmaktan çıkarıp ülkenin geleceğiyle alakalı stratejik bir alan olarak görmedikten sonra, Türkiye nin gerçek anlamda gelişmiş bir ekonomi olması da mümkün değil. Bu birbiriyle çok alakalı. Bugün bakıyoruz, 25 yaş üstü nüfusumuzun ortalama eğitim aldığı süre 6,5 yıl. 25 yaş üstü nüfusumuz, yani çalışan nüfusumuzun ortalama eğitim durumu 6. sınıfı bitirmiş, ama 7. sınıfı bitiremeden okuldan ayrılmış bir tablo; eski tabirle orta ikiden terk bir çalışma yaşı nüfusumuz var. Şimdi böyle bir eğitim seviyesine sahip bir ortalama çalışma nüfusuyla Türkiye nin 25 bin dolarlık milli gelire ulaşması 2023 yılı itibariyle mümkün değil. Dolayısıyla, bizim Türkiye deki tüm sosyal taraflara ve siyasi partilere çağrımız şu: Türkiye için en iyisini hep beraber yapalım. 12 yılı mecburi hale getiriyoruz bu yasal düzenlemeyle. Bir sürü dezenformasyon, yani kasıtlı olarak yanlış bilgilendirme var ya da hani yanlış anlama var, tam bilmeden yorum yapma var, bir gürültüdür patırtıdır gidiyor. Şöyle bir toz duman yatışıp iki haftalık bir şöyle bu konuyu inşallah dinlendirten sonra tekrar bu Meclis te kuşkusuz Genel Kurul da da gündeme gelecek. Ama ben herkese şöyle bir aklıselimle konuya yaklaşıp komisyondan çıkan metinlere şöyle bir bakmasını ve gerçekten en iyi uluslararası uygulamalara paralel bir reform yapmakta olduğumuzu anlamalarını istiyorum. Biz bu eğitim konusunu uluslararası kuruluşlarla da çok çalıştık. Uluslararası kuruluşlarla, özel ya da kamu niteliğindeki kuruluşlarla çok çalıştık. Dünyadaki en iyi uygulamalara gittik baktık, hepsini inceledik. Şu anda yaptığımız her şey, Türkiye yi eğitim konusunda bir üst sınıfa, bir üst sınıfa, bir üst sınıfa taşımayla alakalı adımlardır. Dolayısıyla, bunları yapmazsak Türkiye nin bu arzu ettiğimiz ekonomik güce ulaşması, o arzu ettiğimiz refah seviyesine ulaşması da kesinlikle mümkün olmayacaktır. 9

Kuşkusuz bu reformlar önemli. Ancak bu reformların yanında mikro tedbirler de son derece önemli, yani günlük kararlar. Bunlarla ilgili kuşkusuz kayıt dışılık Türkiye nin önemli bir sorunu, raporda da ifade ediliyor. Kayıt dışıyla mücadele mutlaka bu konuda bize yardımcı olacak. Öte yandan vergi uygulamalarımız, yani yatırım araçları arasında, tasarruf araçları arasındaki vergi uyumu, vergi harmonizasyonu da çok önemli bir konu. Bununla da ilgili Maliye Bakanlığımızca epey çalıştık, kararlar aldık, bununla ilgili açıklamalarımızı da yine yakında yapacağız. Yani bütün bu konularla ilgili gerçekten çok önemli hazırlıklar var, ancak derli toplu bir perspektif içerisinde bunlarla ilgili kararlarımızı en kısa zamanda açıklayıp uygulamaya başlayacağız. Yine vade uzaması, bankacılık sisteminde, daha uzun vadeli araçlara, enstrümanlara, seçeneklere insanların yönelmesi ve bunun teşviki. Bunlarla da ilgili önemli kararlar aldık dediğim gibi, ama derli toplu yapacağımız açıklama içerisinde bunların hepsini göreceksiniz. Bankacılıkla ilgili makro ihtiyati tedbirler. Bu da özellikle bankaların kredi hacmi üzerinden Türkiye deki tasarruf dengesini oluşturabilmek, ki 2010 yılının sonundan itibaren biliyorsunuz bir yandan Merkez Bankamız, bir yandan BDDK güzel tedbirler aldılar ve kredi hacminin Türkiye de artması, ama kontrollü bir şekilde artması yine önemli bir konu. Harcamadan, daha doğrusu harcama yaparken kazanarak mı yapıyoruz, yoksa borçlanarak mı yapıyoruz; bu çok temel bir konu. Bizim hane halkımızın şu anda yaklaşık yüzde 45 i gelirinden daha fazla harcama yapıyor. Yani aylık gelirine bakıyorsunuz, aylık giderine bakıyorsunuz -TÜİK in raporlarından bir derleme, bir analiz bu. Yoksa TÜİK bunu bu şekilde açıklamıyor ama, TÜİK in işte gelir anketleri var, gider anketleri var, bakıyorsunuz- yaklaşık olarak çarpıyorsunuz bölüyorsunuz kaba bir rakam, ama yüzde 45. Yine bakıyorsunuz banka tüketici kredileri hacmi hızla artıyor. 2010 yılındaki artış 43 milyar TL, geçen yıl ki artış 52 milyar TL. Yani iki yıl üst üste topladığınızda neredeyse 95 milyarı bulmuş bir kredi hacmi artışı var. Bu, şu demek: Türk halkı, daha kazanmadığı 95 milyarı peşinen 2010 ve 2011 yılının içerisinde harcamış. İleride kazanır, nasıl olsa öderim bu borcu diye. Şimdi büyümenin bir kısmı oradan geliyor. Hani yüzde 9 büyüme, yüzde 8,5 büyüme diyoruz da, bunların bir kısmı da oralardan geliyor. Daha henüz kazanmadan harcadığı vatandaşımızın rakamlar bunlar. Dolayısıyla, eğer biz bu yıl büyüme oranının geçen yıllara göre biraz daha düşük olacağını söylüyorsak, bu aslında planlı, hedefli ve büyümenin sadece yüksek değil ama aynı zamanda sürdürülebilir olmasını sağlayıcı bir tedbir. Dolayısıyla, kontrolsüz, hani Avrupa da şu anda yaşanan hafif de olsa resesyon gibi ya da Çin de büyüme oranı biliyorsunuz 7,5 a düştü, Amerika Birleşik Devletleri nin büyüme oranı aşağıya doğru 10

revize edildi 2012 yle alakalı. Yani bizdeki böyle elde olmadan ya da işte politikalar uğraştık uğraştık da büyüyemedik, öyle değil. Tam tersine bu kontrollü bir şekilde büyümenin sürdürülebilir seviyelere indirilmesiyle alakalı atılan adımlarla ilgili sonuçlar bunlar. Değerli Konuklar, Değerli Katılımcılar, Bu konu tabi dediğim gibi tartışılacak, konuşulacak gün boyu, sonuçlarını da biz takip edeceğiz. Ama şöyle raporun en azından sunuşuna, özetine baktığımızda oldukça güzel bir çalışma olduğunu ben düşünüyorum. Net, özet bir şekilde ana konulara değinilmiş ve tedbir alanları, politika seçenekleri alanlarında da güzel öneriler var. Tabi bu öneriler her şeyi kapsayan öneriler değil, bunlara belki pek çok şey de eklenebilir. Ama ben tekrar bu çalışma için emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Dünya Bankası na, Kalkınma Bakanlığımıza, Hazine Müsteşarlığımıza katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. Hepinize tekrar saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. ----- / ----- 11