ÜREME BİYOLOJİSİ VE DOĞUM BİLGİSİ DERS NOTLARI



Benzer belgeler
DİŞİ ÜREME ORGANLARI

Prenatal devre insan ve memeli hayvanlarda uterus içerisinde geçer. Kanatlı hayvanlarda ise yumurta içinde kuluçkada geçen devredir.

Üreme (Reprodüksiyon)

GENİTAL SİKLUS Östrus Siklusu

Genital siklus Pubertaya ulaşan bir dişide, hipotalamus ve hipofiz bezinin kontrolü altında ovaryum ve uterusta bazı değişiklikler meydana gelir.

ÜREME SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ DOÇ.DR.MİTAT KOZ

Spermatozoanın Dişi Genital Kanalındaki Hareketi. Üreme Biyolojisi ve Yapay Tohumlama Prof. Dr. Fatin CEDDEN

Reprodüktif Endokrinoloji. Prof. Dr. Mithat EVECEN

Üreme Biyolojisi ve Yapay Tohumlama

DİŞİ EŞEY HÜCRELERİNİN GELİŞMESİ OLGUNLAŞMASI. Doç. Dr. A. Gürol BAYRAKTAROĞLU

ADIM ADIM YGS LYS. 73. Adım ÜREME BÜYÜME GELİŞME EMBRİYONİK ZARLAR İNSAN EMBRİYOSUNUN GELİŞİMİ-1

ÜREME SİSTEMİ (Systema genitalia)

EMBRİYOLOJİ VE GENETİK DERSİNE GİRİŞ ARŞ. GÖR. KEVSER İLÇİOĞLU

Üreme Biyolojisi ve Yapay Tohumlama

KADIN ÜREME SISTEMI. Kadın üreme organları dış üreme organları ve iç üreme organları olmak üzere iki bölümde incelenir.

DOĞUM BİLGİSİ VE SUNİ TOHUMLAMA

Dr. İhsan ESEN Fırat Üniversitesi Hastanesi Çocuk Endokrinoloji Kliniği

10.Sınıf Biyoloji. Üreme ve Gelişme. cevap anahtarı

Sperm sıvısı ve sperm sıvısının bileşimi

İNSANDA ÜREME, BÜYÜME VE GELİŞME

ÜREME FİZYOLOJİSİ 19/11/2015. ÜREME SİSTEMİ FiZYOLOJİSİ. Erkek Üreme Organları Fizyolojisi. ÜREME SİSTEMİ FiZYOLOJİSİ

Farklı fenotipte yavrularla, patojenler veya diğer çevresel koşullar hızla değiştiğinde ebeveynlerin üreme başarısı artabilir.

Genital Sistem Fizyolojisi

Reprodüktif Endokrinoloji. Prof. Dr. Mithat EVECEN

Üreme Biyolojisi ve Yapay Tohumlama

Özofagus Mide Histolojisi

Dişi genital organları; Ovaryum,ovidukt, uterus, serviks, vagina, vulva Ovaryum; sağda ve solda karın boşluğuna asılı olarak bulunan 1 çift organdır.

10. SINIF KONU ANLATIMI. 16 ÜREME BÜYÜME GELİŞME Döllenme ve Aile Planlaması Soru Çözümü

FERTİLİZASYON-Döllenme


Dr. Ayşin ÇETİNER KALE

Doç. Dr. Alev Gürol BAYRAKTAROĞLU

Kadın Genital Organlarının Anatomi ve Fizyolojisi. 10.Sınıf Kadın Sağlığı Hastalıkları ve Bakımı

Gonadlar: Dişide ovaryumlar (yumurtalıklar), erkekte de testislerdir. Gametler: Yeni bir canlının gelişmesini başlatmak için bir araya gelen dişi ve

Doç. Dr. Alev Gürol BAYRAKTAROĞLU


ENDOKRİN SİSTEM. Selin Hoca

Gebelikte Karşılaşılan Anormal Olgular. Prof Dr Fatin Cedden Üreme Biyolojisi ve Yapay Tohumlama

Östrus Belirtleri VEYSEL TAHİROĞLU

ERKEK EŞEY HÜCRELERİNİN GELİŞMESİ ve OLGUNLAŞMASI. Doç. Dr. A. Gürol BAYRAKTAROĞLU

MENSTURASYON VE HORMONLAR

SPERMANIN ALINMASI VE MUAYENESİ VEYSEL TAHİROĞLU

ÜREME SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ

MENOPOZ. Menopoz nedir?

Gebelik nasıl oluşur?

EŞEY ORGANLARI VE EŞEY HÜCRELERİNİN OLUŞUMU

Çiftlik Hayvanlarında Türlere Göre Üreme Özellikleri. Prof. Dr. Fatin CEDDEN

a. Segmentasyon Gelişimin başlangıcında hızlı ve birbirini takip eden mitoz bölünmeler gerçekleşir. Bu bölünmelere segmentasyon denir.

GELİŞİMİN 1. VE 2. HAFTASI

MEZODERMDEN MEYDANA GELENLER

Seksüel Siklus ve Suni Tohumlama

ERKEK GENİTAL ORGANLARI

PLASENTANIN OLUŞMASI. Doç. Dr. Alev Gürol BAYRAKTAROĞLU

Canlılarda Üreme ve Gelişme 1.Üreme Hücreleri (Gametler) 1.1.Erkek Üreme Hücreleri Spermler akrozom 1.2.Dişi Üreme Hücreleri Yumurtalar vitellus

EXTRAEMBRİYONAL KESELER

Fetus Fizyolojisi. 10.Sınıf Kadın Sağlığı Hastalıkları ve Bakımı

A. DIŞ GENİTAL ORGANLAR Dış genital organlar: Scrotum ve penis

ÜREME SİSTEMİNİN FİZYOLOJİSİ

P U B E R TA S, SUNİ T O H U M L A M A, G E B E L İ K V E T E R İ N E R HEKİ M : A H M E T K E S K İ N

11. SINIF KONU ANLATIMI 32 DUYU ORGANLARI 1 DOKUNMA DUYUSU

Dişi Genital Sistem Anomalileri

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ

DÖNEM II - 5. DERS KURULU ( )

Doğum Sonrası (post-natal) Büyüme

II.Hayvansal Dokular. b.bez Epiteli 1.Tek hücreli bez- Goblet hücresi 2.Çok hücreli kanallı bez 3.Çok hücreli kanalsız bez

LYS ANAHTAR SORULAR #6. Mitoz ve Mayoz Bölünme Eşeyli ve Eşeysiz Üreme İnsanda Üreme

Üreme Biyolojisi ve Yapay Tohumlama

Üreme Biyolojisi ve Yapay Tohumlama

Mikroskobun Yapımı ve Hücrenin Keşfi Mikroskop: Robert Hooke görmüş ve bu odacıklara hücre demiştir.

HAYVANSAL HÜCRELER VE İŞLEVLERİ. YRD. DOÇ. DR. ASLI SADE MEMİŞOĞLU RESİM İŞ ZEMİN KAT ODA: 111

ÜNİTE II- KADIN GENİTAL ORGANLARININ ANATOMİ VE FİZYOLOJİSİ

İNFERTİLİTE NEDENLERİ. İlknur M. Gönenç

GENEL SORU ÇÖZÜMÜ ENDOKRİN SİSTEM

KANATLILARDA ZYGOTE TAN SONRAKİ GELİŞMELER

DENEY HAYVANLARI ANATOMİSİ

Doç. Dr. Alev Gürol BAYRAKTAROĞLU

İmplantasyon. Plasenta

T.C. MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ TAYFUR ATA SÖKMEN TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM & ÖĞRETİM YILI DÖNEM II

Androjenler ve Anabolik Steroidler

Gebelik. Üreme Biyolojisi ve Yapay Tohumlama Dersi. Prof. Dr Fatin CEDDEN

T.C. MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ TAYFUR ATA SÖKMEN TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM & ÖĞRETİM YILI DÖNEM II

ÜRİNER SİSTEMİ. Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP Yrd. Doç. Dr. Önder AYTEKİN

*Canlıların canlılık özelliği gösteren en küçük yapı birimine hücre denir.

A. TOHUMLU BİTKİLERİN TEMEL KISIMLARI

ÜNİTE 4:HAYVANLARDA KİMYASAL SİNYALLER

Endokrin farmakoloji 1 (hipofiz hormonları, tiroid hormonları, adrenal korteks hormonları) Prof. Dr. Öner Süzer

ÜNİTE ÜNİTE. TEMEL ANATOMİ Yrd. Doç. Dr. Papatya KELEŞ İÇİNDEKİLER HEDEFLER ÜREME SİSTEMİ (SYSTEMA GENITALE) (ERKEK VE KADIN GENİTAL ORGANLARI)

ENDOTEL YAPISI VE İŞLEVLERİ. Doç. Dr. Esra Atabenli Erdemli

Kanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler

DOĞURGANLIK BİLİNCİ GELİŞTİRME VE İNFERTİLİTE AÇISINDAN ÖNEMİ. İlknur M. Gönenç

GİRİŞ PROF.DR. NURSEL GÜL

ÜNİTE 4 DÜNYAMIZI SARAN ÖRTÜ TOPRAK

GENİTAL SİSTEM EMBRİYOLOJİSİ

İNFERTİLİTE ANAMNEZ FORMU

HİSTOLOJİ. DrYasemin Sezgin

ENDOKRİN BEZ EKZOKRİN BEZ. Tiroid bezi. Deri. Hormon salgısı. Endokrin hücreler Kanal. Kan akımı. Ter bezi. Ekzokrin hücreler

Üreme Biyolojisi ve Yapay Tohumlama

fetal dönem denir. Fetal dönemde, embriyonal dönemde oluşan organ sistemleri gelişir. 10.Sınıf Kadın Sağlığı Hastalıkları ve Bakımı

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

Gebeliğin Erken Teşhisi

Transkript:

v1.0 1810513 ÜREME BİYOLOJİSİ VE DOĞUM BİLGİSİ DERS NOTLARI YUSUF ZİYA GÜZEY

İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER ŞEKİLLER DİZİNİ ÇİZELGELER DİZİNİ GİRİŞ 1 BÖLÜM 1. DİŞİ ÜREME ORGANLARI 2 1.1. Ovaryumlar (Yumurtalıklar) 2 1.2.Oviduktlar 4 1.3. Uterus 6 1.4.Serviks [Cervix uteri] 8 1.5. Vajina 9 1.6. Vulva 9 1.7. Destek yapıları, sinirler ve kan temini 9 BÖLÜM 2. ERKEK ÜREME SİSTEMİ 10 2.1. Testisler 10 2.1.1. Fonksiyonel morfoloji 11 2.2. Skrotum ve Spermatik Kordon 11 2.2.1. Sıcaklık kontrolü 12 2.3. Epididimis 12 2.3.1. Taşınma 13 2.3.2. Konsantrasyon 13 2.3.3. Depolama 13 2.3.4. Olgunlaşma 13 2.4. Vas Deferans ve Uretra 13 2.5. Aksesuar Bezleri 14 2.5.1. Vesicula seminalis 14 2.5.2. Prostat bezi 14 2.5.3. Glandula bulbourethralis 14 2.6. Penis 15 2.7. Preputium (Uç deri, Kılıf) 15 BÖLÜM 3. REPRODÜKTİF ENDOKRİNOLOJİ VE NÖROENDORKİNOLOJİ 16 3.1. Hormonların Tanımı ve Etki Mekanizmaları 16 3.2. Hipofiz salgı bezinden salgılanan birincil üreme hormonları 17 3.3. Hipofiz Salgı Bezinin Nöroendokrin Kontrolü 19 3.3.1. Hipotalamus 19 3.3.2. Endojen Opioidler (Morfin benzerleri) 19 3.3.3. Epifiz Bezi 19 3.4. Gonadal Hormonlar 19 3.4.1. Dişide 20 3.4.1.1. Foliküler Sıvı 20 3.4.2. Erkekte 21 3.5. Böbreküstü bezleri tarafından salgılanan başlıca üreme hormonları 22 3.6. Uterus ve Plasentanın endokrin fonksiyonu 22 3.7. Prostaglandinlerin üremedeki rolü 22 BÖLÜM 4. ÖSTRUS SİKLUSU (KIZGINLIK DÖNGÜSÜ) 23 İ İİİ İV i

4.1. Pubertas (Ergenlik) 23 4.2. Kızgınlık döngüsünün aşamaları 24 4.2.1. Proestrus 24 4.2.2. Estrus 24 4.2.3. Metestrus 24 4.2.4.Diestrus 24 4.3. Kızgınlık Döngüsünün Hormonal Mekanizması 25 4.4. Foliküler Dinamikler 26 4.5. Çiftleşme Davranışı 27 4.6. Mevsime Bağlı Üreme 28 4.6.1. Koyun ve Keçi 29 4.6.2. Atlar 29 BÖLÜM 5. SPERMATOGENEZ VE SPERMATOZOA OLUŞUMU 31 5.1. Pubertas 31 5.2. Spermatogenez 32 5.2.1. Spermatositogenez 32 5.2.2. Mayoz Bölünme 32 5.2.3. Spermiyogenez 32 5.2.4. Spermatogenezin devamlılığı 33 5.2.5. Spermatogenezin Hormonal Kontrolü 33 5.3. Spermatozoanın Kapasitasyonu 34 BÖLÜM 6. OOGENEZ VE FERTİLİZASYON 35 6.1. Ovulasyon 35 6.2. Gametlerin taşınması 36 6.2.1. Oosit 37 6.2.2. Spermatozoa 37 6.3. Fertilizasyon 38 6.4. Polispermi 39 6.5. Gametlerin yaşlanması 39 KAYNAKÇA 40 ii

ŞEKİLLER DİZİNİ Şekil 1. Tek katlı kübik epitel hücreleri 2 Şekil 2. Dişi genital kanalının bölümleri 2 Şekil 3. İnekte üreme sistemi ve üriner sistem ile ilişkisi 3 Şekil 4. Etkin üreme düzenine sahip dişide yumurtalığın dikine kesiti ve üzerindeki yapılar 3 Şekil 5. Graaf folikülün önemli işlevsel kısımları 3 Şekil 6. Graaf folikül hücre duvarının yapısı 4 Şekil 7. Oviduktun görüntüsü 4 Şekil 8. ligamentum latum uteri üzerinde oviduktun görünümü 4 Şekil 9. Oviduktun anatomik yapısı 4 Şekil 10. Ovidukt kısımlarının şematik gösterimi 5 Şekil 11. Infundibulum un dikey kesiti 5 Şekil 12. Farede ampullanın dikey kesiti 5 Şekil 13. Ishtmus dikey kesiti 5 Şekil 14. Memelilerde bulunan temel uterus tipleri 6 Şekil 15. Uterus kesiti 7 Şekil 16. Uterus duvarının yapısı 7 Şekil 17. Plasenta üzerindeki şekillerine göre koryonik villi yapıları 7 Şekil 18. Yaygın ve kotiledonsu tutunma 7 Şekil 19. Anne ve fötüs arasındaki hücresel engellere göre farklı türlerde görülen plasenta tipleri 8 Şekil 20. İneklerde serviks yapısı 8 Şekil 21. Vulva görünümü 9 Şekil 22. Boğa, koç, domuz ve aygıra ait üreme sistemi 10 Şekil 23. Seminifer tüpleri dikey kesitinin elektron mikroskopta görünümü 11 Şekil 24. Testisin sajital kesiti 11 Şekil 25. Dolaşım sistemi yoluyla testislerde ısı değişimi 12 Şekil 26. Bazı türlerde aksesuar bezleri ve ampulla ve uretra ile ilişkileri 14 Şekil 27. Bazı türlerde glans penis in yapısı 15 Şekil 28. Penisin dikine kesiti 15 Şekil 29. Parakrin ve Otokrin etki 16 Şekil 30. Hormon-reseptör ilişkisi 16 Şekil 31. İnekte üremeyi düzenleyen hormonların salgılandığı endokrin bezlerin yaklaşık konumları 17 Şekil 32. Matür Graaf folikül 21 Şekil 33. İneklerde kızgınlık süresince periferal plazmadaki hormonal değişimler 26 Şekil 34. Koyunlarda kızgınlık süresince periferal plazmadaki hormonal değişimler 26 Şekil 35. İki foliküler dalgalı normal bir kızgınlık döngüsündeki ineğin folikül alanı 26 Şekil 36. FSH, LH, Progesteron (P4) ve östradiol (E2) salgısı, ve ineklerde östrus siklusu boyunca folikül gelişiminin şematik gösterimi. 27 Şekil 37. İneklerde atlama davranışı 28 Şekil 38. Üremenin kontrolü üzerine ışıklanmanın etkileri 30 Şekil 39. Epifiz salgı bezinden melatonin salgısının düzenlenmesi 30 iii

ÇİZELGELER DİZİNİ Tablo 1. Üremede rol oynayan hormonlar, kimyasal yapıları ve fonksiyonları 18 Tablo 2. Bazı ırk ve türlere göre pubertas yaş ve canlı ağırlıkları 23 Tablo 3 İnekte kızgınlık döngüsü devrelerinin temel karakteristikleri 24 Tablo 4. Kızgınlık döngüsü karakteristikleri bakımından türlerin karşılaştırılması 25 iv

GİRİŞ H ayvan yetiştiriciliğinde başarılı olmanın koşulu yetiştirilen hayvanlardan düzenli döl alınmasıdır. Üremeyen popülasyon ya da sürü belli bir süre sonra yok olmak zorundadır. Döl verimi, diğer verimlerin kaynağı olması nedeniyle doğrudan doğruya üretimin ekonomisi üzerine etki yapmaktadır. Bu ilişki et ve yumurta veriminde olduğu gibi doğrudan veya süt üretimindeki gibi, laktasyonun periyodik yenilenmesini sağlayarak, dolaylı biçimde gerçekleştirilir. Bütün bunlara ek olarak döl verimi yeni çevreye adaptasyonun en iyi ölçütlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Eğer bir hayvan grubu yeni götürüldüğü doğa ve beslenme koşullarında yaşayabiliyor, ancak yeterli düzeyde döl veremiyorsa bir süre sonra azalarak sonunda tükenecektir. Bu da söz konusu hayvanın tür, ırk ya da tipinin yeni götürüldüğü çevreye yeterince uyum sağlayamadığını gösterir. Ayrıca döl veriminin yüksekliği başarılı bir seleksiyon için de temel oluşturur. Çünkü bir popülasyonda ne kadar fazla döl elde ediliyorsa seleksiyona tabi tutulacak hayvan sayısı da o kadar çok olacaktır. 1

BÖLÜM 1. DİŞİ ÜREME ORGANLARI D işi üreme sistemi, iki adet ovaryum ve genital kanaldan meydana gelmektedir. Kanal sistemi oviduktlar, uterus, serviks, vajina ve vulva dan meydana gelmektedir. Embriyonik gelişimde yumurtalıklar ikincil seks karakterleri arasında yer almaktadır. Embriyoda ilk olarak, böbreklerin yanında ve birer çıkıntı şeklinde ortaya çıkarlar. Kanal sistemi ise embriyonik gelişim süresince ortaya çıkan bir çift kanal olan Müllerian kanallarından gelişir. Çizelge 1 de dişi üreme sisteminde yer alan organlara genel bir bakış yapılmış ve bazı temel fonksiyonları sıralanmıştır. 1.1. Ovaryumlar (Yumurtalıklar) Ovaryumlar (dişi gonadlar), dişi gametlerini (ovumyumurta) ve dişi reprodüktif hormonlarını (estrojen ve progestinler) üretmeleri bakımından dişide birincil üreme organları olarak tanımlanabilirler. İnek, kısrak ve koyun genel olarak monotokoz (batında tek yavru veren) canlılardır. Bu açıdan her kızgınlıkta bir oosit serbest kalmaktadır. Oysa domuz politokoz bir canlıdır ve kızgınlık başına 10-25 tane oosit üretebilir. İneklerde ovaryum badem şekilli olarak tanımlanabilir, fakat büyüyen foliküllerin veya gelişen corpora lutea 1 etkisiyle şekli değişebilir. Ovaryumun boyutları ineklerde ortalama 35 mm x 25 mm x 15 mm civarındadır. Bireyler arasında büyüklük bakımından farklılıklar görülebildiği gibi, aktif ovaryumlar inaktif olanlardan daha büyüktür. Koyun ve keçilerde de ovaryumlar badem şeklindedir fakat büyüklük olarak ineklerin yarısı kadardır. Kısraklarda ise ovaryumlar böbrek şeklinde olup büyüklükleri ineklere oranla 2-3 kat daha fazladır. Domuzlarda ovaryumlar koyunlardan biraz daha büyük olmakla birlikte, görüntüsü folikül ve corpora lutea gelişimine bağlı olarak üzüm salkımına benzemektedir. Ovaryumlar, dıştan peritonun iç (visceral) yaprağından (mezotelden) gelen, bağdoku karakterinde bir zar (tunica albuginea) ile sarılmış olup, dışta bir kabuk kısmı (zona parenchimatoza, substantia corticalis, korteks) vardır. Kısraklarda ise bu durumun tersine dışta vazküler kat, içte ise parenkima dokusu yer almaktadır. Ovaryum korteksi, dıştan tunica albuginea altında, tek katlı, kübik veya prizmatik, germinatif epitellerle örtülmüştür. Korteks üzerinde, gelişimin farklı dönemlerinde foliküller, corpus luteum, corpus albicans ve atretik foliküller yer alır. Ovaryum, medulla ve korteks ten oluşmaktadır. Medulla, ovaryumun ortasında yer alan, yaygın biçimde ve bol şekilde kan ve lenf damarları ile sinirlerin yer aldığı, bağdokudan oluşan kısımdır. Bağ doku içerisinde yer yer düz kas lifleri de yer almaktadır. Şekil 1. Tek katlı kübik epitel hücreleri Yüzey epitelyumunun hemen altında yoğun bir bağ doku katmanı olan tunica albuginea ovarii, bu katmanın hemen altında ise, yumurtalık foliküllerinin ve yumurtalık hormonlarının üreten hücrelerin bulunduğu fonksiyonel katman olarak ta bilinen parenkima yer alır. Dişi bireyin hayatı boyunca üretebileceği primer folikül miktarı prenatal 2 dönem içerisinde ovaryumlarda şekillenmektedir. Primer foliküller bir sıra granulosa hücresi ile çevrelenmiş olan üreme hücreleridir. Parenkima içerisinde yerleşmiş durumdadırlar. Genç bir buzağının ovaryumlarında yaklaşık olarak 75 000 adet primer folikül bulunduğu tahmin edilmektedir. Yaşlı bir inek, fertil hayatı süresince devam eden foliküler büyüme ve maturasyon süresince yalnızca 2 500 kadar potansiyel ova 3 üretebilir. Bu yumurtalardan bazıları tam olarak mature olur ve kanal sistemine salınıverir. Birçoğu ise gelişimin henüz başlarında dejenere olurlar. Foliküllerin büyüme ve maturasyonları sürekli değişken yapıdadır. Şekil 2. Dişi genital kanalının bölümleri 1 Corpus luteum, çoğulu 2 Doğum öncesi 3 Fertilize olmamış dişi gamet 2

Şekil 3. İnekte üreme sistemi ve üriner sistem ile ilişkisi İki veya daha fazla granulosa katmanı ile çevrelenmiş ovuma sekonder folikül adı verilir. Gelişimin ilerleyen dönemlerinde, granulosa hücrelerinin arasındaki sıvı antrum şekillenmesini sağlar. Antrum şekillenmesini takiben folikül tertiyer folikül adını alır. Matur tertiyer folikül aynı zamanda Graaf folikül olarak ta adlandırılır. Tertiyer foliküllerin antrumu içerisinde yer alan sıvı, folikül sıvısı olarak adlandırılır. Bu sıvı steroidlerce zengin olan vizkoz bir sıvıdır. Graaf foliküller fonksiyonel öneme sahip birkaç katmandan oluşmaktadır. En dışta fibröz hücre katmanı teka externa yer alır. Bu iki hücre katmanı dolaşım sistemi tarafından desteklenmektedir ve mikroskop altında histolojik olarak birbirinden ayrılabilir. Bir bazal membran teka interna ile diğer hücre katmanlarını birbirinden ayırır ve vazküler sistemin bu hücrelere girişini engeller. Antrum ise granulosa hücreleri tarafından çevrelenmiştir. Buna ilaveten, granulosa hücrelerinden oluşan bir öbek olan cumulus oophorus, antrumun bir kenarında yerleşmiş durumdadır. oynamaktadırlar. Kabul gören yaygın teoriye göre teka interna hücreleri tarafından üretilen androjenler bazal membrandan difüze olarak granulosa hücrelerinde aromataz enzimi aracılığıyla estrojen dönüşümünün gerçekleşmesini sağlarlar. Bununla birlikte, granulosa hücreleri, CL 4 tarafından progesteron üretimini sağladıkları gibi, ovaryum fonksiyonlarının düzenlenmesine yardımcı olan ve foliküler sıvı içerisinde yer alan diğer bileşenlerin de salgılanmasına katkı sağlarlar. Ovulasyonun gerçekleşmesi ile birlikte folikül yırtılır ve foliküler sıvı ile birlikte bir miktar granulosa hücresi ve oosit ovidukta taşınır. Bu çıkışla birlikte corona radiata ve granulosa (kümülüs) hücrelerini içeren yapışkan diğer bir katmanla çevrili olan oosit infundibulum tarafından alınarak aşağıya doğru taşınır. Bazı türlerde corona radiata fertilizasyon sırasında mevcut olurken, bazı türlerde ise fertilizasyon sırasında bulunmaz ve sonradan hızlı bir biçimde şekillenir. Folikülün yırtılması ile kanama meydana gelir ve ovulasyonun gerçekleştiği bölgede kan pıhtısı oluşur. Yırtılan folikül ve kan dolu boşluğuna corpus hemorrhagicum adı verilir. Bu yapı ise yerini teka ve granulosa hücrelerinden hızlı bir biçimde şekillenen corpus luteum a bırakır. Corpus luteum sığır ve kısraklarda sarımsı, domuz ve koyunlarda ise grimsi renktedir. Corpus luteum içerisinde belirgin iki tip hücre bulunmaktadır. Bunlar teka orjinli küçük luteal hücreler ve granulosa orjinli büyük luteal hücrelerdir. Granulosa hücreleri genişleme sırasında progesteron sentezinde rol oynayan ekstra mitokondri ve diğer hücre içi yapıları edinir. Şekil 5. Graaf folikülün önemli işlevsel kısımları Şekil 4. Etkin üreme düzenine sahip dişide yumurtalığın dikine kesiti ve üzerindeki yapılar Potansiyel ovumu çevreleyen granulosa hücreleri corona radiata olarak adlandırılır. Teka interna ve granulosa hücreleri estrojen üretiminde rol 4 Corpus luteum 3

bölünmesinin erken aşamaları da burada gerçekleşmektedir. Şekil 6. Graaf folikül hücre duvarının yapısı Corpus luteum kan damarları bakımından oldukça zengindir ve ovaryumlar tarafından salgılanan progesteron ve diğer progestinlerin tek kaynağıdır. Holstein düvelerde siklusun 1-4. günlerinde corpus luteum çapı ortalama 8 mm kadar iken, 5-9. günler arasında 15 mm büyüklüğe erişir. Gebe olmayan düvelerde maksimum büyüklüğü olan 20.5 mm ye ise 15-16 günlerde ulaşır. Büyüklükteki bu artışın temel sebebi hücrelerdeki genişlemedir. Devam eden siklusla birlikte 18-21 günlerde ortalama 12,5 mm çapa kadar tekrar küçülür. Bu küçülme ile birlikte corpus luteum artık progestinleri üretemez hale gelir. Bu noktadan sonra rengini kaybetmeye başlar ve ovaryum yüzeyinde yara şeklinde bir görünümdedir. Bu yapıya corpus albicans 5 adı verilir. Eğer gebelik şekillenmişse, çoğu türde corpus luteum gebelik sonuna kadar varlığını devam ettirir, fakat bazı istinai türler de mevcuttur. Ovaryumların bir diğer önemli görevi ise endokrin faaliyeti olup, başta strojen ve progesteron hormonları ile az miktarda da testosteron ve relaksin hormonu üretmektir. Ayrıca bir miktar oksitosinin de ovaryumlardan salgılandığı ile ilgili bulgular mevcuttur. Şekil 7. Oviduktun görüntüsü Histolojik olarak 3 hücre katmanından meydana gelmektedir. Temel olarak bağ dokudan ibaret olan en dış katman, tunica serosa olarak adlandırılır. Bu katmanın hemen altında yer alan orta katman, kas liflerinden oluşan tunica muscularis tir. En içte ise, üzerinde kirpiksi yapı ve salgı epitelleri bulunan tunica mucosa yer almaktadır. Dişi üreme kanalının geri kalan kısmı da aynı temel histolojik dizilişten oluşmakla birlikte içteki iki katmanda bazı küçük farklılıklar mevcuttur. Şekil 8. ligamentum latum uteri üzerinde oviduktun görünümü 1.2.Oviduktlar Oviduktlar 6, salpinks-fallopi kanalları-tuba uterina gibi adlarla da anılan, yumurtalıkların hemen altından başlayan ve kornu uterilere bağlanan, ligamentum latum uteri ler üzerinde zikzaklı kıvrımlarla seyreden bir çift kanaldır. Fonksiyonları arasında, her ikisi farklı yönlerde hareket etmekte olan dişi ve erkek gametlerinin taşınması yer almaktadır. Ayrıca fertilizasyon ve hücre 5 corpora albicantia çoğul 6 Fallopi tüpleri Şekil 9. Oviduktun anatomik yapısı 4

Tunica serosa, peritonun iç yaprağıdır. Oldukça belirgin olan tunica muscularis, içte sirküler ve daha fazla yer tutan, dışta ise uzunlamasına düz kas hücrelerinden oluşur. Tunica serosa ise kanalın içini örter ve kanal boşluğuna doğru pliler (uzantılar) yapar. Bu uzantılar, uterusa doğru gidildikçe kısalır ve daha az dallanma gösterirler. Mukoz çıkıntıların en uzunlar infundibulum üzerinde bulunur ve ovaryum yüzeyine doğru uzanırlar. Tunica mucosa, lamina epitelialis ve lamina propria katlarından ibarettir. Lamina epitelialis tek katlı prizmatik epitel hücrelerden 7 oluşmaktadır. Uterusa doğru gidildikçe kirpikli epitellerin yükseklikleri azalır. Orta segment olan ampulla 3-5 mm çapa sahiptir ve oviduktun toplam uzunluğunun yaklaşık yarısını teşkil etmektedir. Ampulla mukozası içerisinde yer alan hücrelerin büyük kısmı kirpiklidir fakat salgı hücreleri de mevcuttur. Kirpiklerin görevi yumurtanın ampulla içerisinde ilerlemesini sağlamaktır. Histolojik olarak infundibuluma benzer. Oldukça kalın bir tunica mucosa ve nispeten kalın tunica muscularis ile karakterize olmaktadır. Şekil 12. Farede ampullanın dikey kesiti Şekil 10. Ovidukt kısımlarının şematik gösterimi Çiftlik hayvanlarında yaklaşık 20-30 cm uzunluğa sahip olan ovidukt, 3 segmentten oluşmaktadır. Ovaryumlara yakın, huni şeklindeki kısmı olan infundibulum (fimbria ovarica) ovulasyonun ardından yumurtanın yakalanmasını sağlamaktadır. Çeper kalınlığının büyük bölümünü tunica mucosa teşkil etmektedir.bazı türlerde (kedi, tavşan vb) infundibulum yumurtalığı çevreleyen bir kese yapısındadır. İnek, koyun, keçi, domuz ve kısraklarda ise yumurtalıklardan ayrı bir yapısı vardır. Ampulla, üçüncü segment olan isthmus a bağlanır. Bu bağlantı noktasının anatomik olarak yerinin tam olarak belirlenmesi oldukça zordur ve yumurtanın taşınmasını birkaç saat geciktiren fizyolojik bir daralma olarak tanımlanır. Kornu uteri lere yakın olarak konumlandırılmıştır. Fertilizasyon işte bu bağlantı noktasında gerçekleşmektedir. İsthmus 0.5-1 mm çapı ile ampulla dan daha küçük bir yapıdadır. İsthmus oldukça yüksek oranda içerdiği salgı hücreleri ile karakterize olur. En kalın katman tunica muscularis tir. En ince katman ise tunica submucosa dır. İç duvarındaki düz kaslar peristaltik kasılmalar ile fertilize ovumun hareketini destekler. Görevi hareketli spermleri fertilizasyonun gerçekleşeceği bölgeye taşımak ve bununla birlikte ölü spermleri ayıklamaktır. İsthmus uterotubal bağlantı noktası aracılığı ile uterusa bağlanır. Genel olarak, ovidukt kontraksiyonları estrojenler tarafından uyarılmakta ve progestinler tarafından ise inhibe edilmektedir. Şekil 11. Infundibulum un dikey kesiti Şekil 13. Ishtmus dikey kesiti 7 Birçok bezin salgı kanallarında yer alırlar ve mukoz salgı üretirler Ovidukt epitelyumunda siklus periyoduna bağlı olarak bazı değişimler de gerçekleşmektedir. Östrojen 5

hormonunun etkisiyle, kirpikli epitellerin uzunluğu ve sayısı artarken, progesteron hormonunun etkisiyle, kirpikli epitellerin uzunluğu ve sayısı azalmaktadır. Epitel hücrelerin en uzun ve sayıca en yoğun zamanı ovulasyon anıdır. 1.3. Uterus Uterus, dölyatağı-rahim, uterotubal bağlantıdan servikse kadar uzanan yapıya verilen addır. Embriyonun yerleştiği, korunduğu ve yeterince gelişen fötusun doğum zamanında kontraksiyonlar yardımıyla dışarı çıkmasını sağlayan organdır. İnek, domuz ve kısrakta toplam uzunluğu 35-60 cm olmakla birlikte kornuların uzunluğu canlının yaşına ve ırkına bağlı olarak değişir. Domuz, keçi, koyun ve inekte uterus boynuzları toplam uzunluğun % 80-90 ını, kısrakta ise % 50 sini oluşturmaktadır. Keçi ve koyunlarda uterus büyüklüğü bahsi geçen diğer türlerin yarısı kadardır. Uterus un başlıca görevi embriyo ve fötüsün beslenmesi ve muhafazasıdır. Embriyo uterus duvarına tutunmadan önce besleme görevini vitellus kesesi veya mukoza katmanında yer alan bezler tarafından salgılanan uterus sütü yerine getirir. İmplantasyonun 8 ardından, besinler ve atıkların ebeveyn ile fötüs arasındaki alışverişi plasenta yolu ile olmaktadır. İnekte uterusun esas kitlesini cornu uteri ler (kornu uteri, uterus boynuzları) teşkil etmektedir. Corpus uteri (korpus uteri, uterus gövdesi) 2-4 cm uzunuluğundadır ve kesin sınırlarla ayrılmaz. Lamina epitalis, uterusun iç duvarını döşeyen tabaka olup, insan, etçil ve atlarda tek katlı, ruminantlarda ise yalancı çok katlı prizmatik (silindirik) epitellerden oluşmaktadır. Lamina propria (propria mucosa), hücrelerce zengin bir bağdokudur. İçerisinde yer yer dallanma gösteren basit tübüler bezler bulunur. Ruminantlarda bez ihtiva etmeyen bölümleri de bulunur. Hayvanlarda 5 temel uterus tipi mevcuttur. Bunlarda sadece 2 tanesi çiftlik hayvanlarında bulunmaktadır. Bikornuat uterus (gövdesiz) domuz, inek, keçi ve koyunlarda mevcuttur. Serviks kanalının hemen girişinde yer alan küçük uterus gövdesi ve iki uzun uterus boynuzu ile karakterize olmuştur. İnek ve koyunlarda boynuzların, uterus gövdesi yakınında birleşmesi ile oluşan görüntü uterus gövdesinin olduğundan daha uzun görünmesine, hatta bazı durumlarda bipartit (boynuzsuz) olarak sınıflandırılmasına neden olabilmektedir. Domuzlarda uterus boynuzları ineklere oranla biraz daha uzun ve hafif kıvrımlıdır. Kısraklar bipartit uterus (boynuzsuz) yapısına sahiptirler. Belirgin bir uterus gövdesine ve bikornuat yapıdaki kadar olmasa da iki adet uterus boynuzuna sahiptir. Kısraklarda gebelik süresince, fötüs her iki boynuza doğru uzayabilmekte iken tek yavru doğuran bikornuat uterus yapısına sahip türlerde fötus uterus gövdesini işgal etmemektedir. Her biri ayrı serviks kanalına ve oradan da vajinaya açılan iki uterus boynuzundan meydana gelen dupleks uterus (çift) rat (sıçan), tavşan gibi küçük hayvanlarda yer alan uterus tipidir. Şekil 14. Memelilerde bulunan temel uterus tipleri Armut şekilli, boynuzları olmayan uterus yapısı olan Basit uterus, insanlarda ve diğer primatlarda görülmektedir. Oviduktta olduğu gibi, uterusun da en dış katmanı tunica serosa dır (perimetrium). Uterusun kaslı orta katmanı olan tunica muscularis (myometrium) iki ince düz kas katmanı arasındaki kalın dairesel bir katmandan oluşmaktadır ve bu katman büyük kan damarlarını içermektedir. Estrojenler myometriumun yumuşaklığını artırarak diri ve şişkin bir yapı kazanmasını sağlarlar. Progestinler ise yumuşaklığı azaltarak yumuşak yapının kaybolmasına neden olurlar. Uterusun mukozal iç astarı olan tunica mucosa (endometriyum) kanal sisteminin diğer kısımlarına göre daha karmaşık yapıya sahiptir ve basit salgı bezleri içermektedir. Estrojenler damarlanmayı artırarak endometriyumun kalınlaşmasına neden olurlar. Ayrıca estrojenler, endometriyum salgı bezlerinin büyümesini de uyarır. Progestinler endometriyum salgı bezlerinin kıvrımlanmasına ve dallanmasına neden olarak uterus sütü salgısını uyarırlar. Estrojen ve progestinlerin endometriyum üzerine yaptıkları bu sinerjik etki uterusun gebeliğe hazırlanmasını sağlamaktadır. 8 Uterus a tutunma 6

Şekil 15. Uterus kesiti Endometrium yumurtalık faaliyetine paralel olarak değişen proliferasyon, sekresyon ve involusyon devrelerini gösterir. Proliferasyon devresinde (östral devre), estrojen hormonu etkisiyle, bağdoku hücrelerinin artışı ve uterus bezlerinin büyümesiyle, lamina propria kalınlaşır ve genleşir. Bağdoku genişlediği halde, çok uzayan uterus bezleri, lamina proria ya sığabilmek için kıvrımlar yaparlar. Sekresyon devresi (progestatif devre, luteal devre), östral dönemi takiben, progesteron hormonunun etkisiyle, bez epitellerin sitoplazması salgı ile dolarak hacim kazanır ve uterus bezleri daha kıvrımlı bir hal alarak salgı yapmaya başlarlar. Bu salgıya uterus sütü adı verilir. Kılcal damarların geçirgenliği arttığı için lamina propria (dolayısıyla da uterus) ödemli bir görünüm kazanır. Böyle bir uterus, fertilizasyon gerçekleştiği takdirde, implantasyon için hazırdır. Fertilizasyon gerçekleşmemişse, sekresyon devresi sonunda endometrium faaliyetleri geriler, sekresyon durur ve bezler küçülür. Endometrium kalınlığı azalır ve eski inaktif haline döner. Endometriumda görülen bütün bu değişimler, uterus siklusunun, ovaryum siklusu ile birlikte şekillendirdiği genital siklus, hipofiz gonadotrpin hormonları tarafından idare edilir. Myometrium içte kuvvetli olan sirküler, dışta düz uzunlamasına ve bu iki katı birbirinden ayıran, organı besleyen, bol damarların bulunduğu, vasküler katlardan oluşan, uterusun en kalın tabakasıdır. Organizmadaki en uzun düz kas hücreleri burada yer almaktadır. Gebeliğin sonunda uzunlukları en yüksek seviyesine ulaşır ve doğumdan sonra yine eski hallerine dönerler. Şekil 16. Uterus duvarının yapısı Perimetrium, ovaryum ve oviduktları saran periton iç yaprağından ibarettir. Endometriyum, embriyonik membranların tutunmasında rol oynamaktadır. Bu birleşme plasentanın şekillenmesine yol açar ve bu işlem ise plasentasyon olarak adlandırılır. Plasentanın şekillenmesi ile anneden yavruya kan yoluyla besin aktarımı sağlandığı gibi yavrudan anneye da artık ürünler aktarılarak dışarı atılmaları sağlanır. Plansental tutunmanın doğası türler arasında farklılık gösterebilmektedir. İnek, keçi ve koyunlar kotiledonsu plasental tutunmaya sahiptirler. Embriyonik membran üzerindeki koryonik villi, endometriyum üzerinde düğmeye benzer yapıdaki karünküller içerisine girer. Koryonik villi ve karünkül arasındaki bu birleşme plasentom (kotiledon) olarak adlandırılır. Gebeliğin ilerleyen dönemlerindeki bir inekte bu kotiledonlardan 70-120 adet bulunabilmektedir. Koyun ve keçilerde ise bu sayı 88-96 civarındadır ve büyüklükleri ise ineklerdekilerden biraz daha küçüktür. Domuz ve kısraklarda plasental tutunma yaygın (yüzeysel, dağınık) olarak adlandırılır ve inek, koyun ve keçilere oranla çok daha kırılgandır. Şekil 17. Plasenta üzerindeki şekillerine göre koryonik villi yapıları Şekil 18. Yaygın ve kotiledonsu tutunma 7

Plasental tutunmalar, bağlanma derecelerine göre de sınıflandırılmaktadır. Bu bağlanmalar sonrası anne ve fötusta kanlarının birbirinden ayrılmasını sağlayan 6 kadar katman şekillenebilmektedir. Bu katmanlar anne de uterin vezküler endotelyum, bağ doku ve epitelyum, fötusta ise allanto-koryon epiteli, bağ doku ve vezküler epitelyumdur. Kısrak, inek, koyun, keçide plasental tutunmalar epitelokoryal olup 6 katmanın tamamı plasentasyon sonrasında mevcuttur. Epitelokoryal dizilim anneden fötüsa immoglobunler gibi büyük moleküllerin geçişine izin vermemektedir. Bu nedenle bu yapıya sahip türlerde yavru dünyaya geldiğinde anneden geçen immoglobunlere sahip değildir. Şekil 19. Anne ve fötüs arasındaki hücresel engellere göre farklı türlerde görülen plasenta tipleri 1.4.Serviks [Cervix uteri] Teknik olarak uterusun bir parçası gibi görünse de, serviks ayrı bir organ olarak değerlendirilmektedir. Kalın bir duvara ve elastik olmayan bir yapıya sahip olan serviksin bir ucu korpus uteri ile devam etmekte diğer ucu ise vajinaya çıkıntı yapmaktadır. Çiftlik hayvanlarının birçok türünde uzunluğu 5-10 cm, dıştan dışa çapı ise 2-5 cm civarındadır. Uterusa açılan bir kanala sahiptir. Serviksin temel görevi uterusu mikrobiyal kontaminasyonlardan korumaktır. İnek, koyun ve keçilerde çiftleşme sonrası sperm rezervuarı gibi görev yapmakta, ölü spermlerin dışarı atılmasında bir bariyer görevi görmekte ve hareketli spermlerin ise serviks mukozası aracılığı ile uterusa aktarılmasını sağlamaktadır. Domuz ve kısraklarda semen doğal aşım esnasında servikste depolanmaktadır. Şekil 20. İneklerde serviks yapısı İnek, koyun ve keçilerde servikal kanal iç içe geçmiş ve birbirine kenetlenmiş çıkıntılar şeklindedir ve bu yapısıyla uterusu kontaminasyonlardan koruyan bir mühür özelliği taşımaktadır. Domuzlarda serviks huni şeklindedir, içerisindeki çıkıntılar erkeğin penis şekline uygun olacak biçimde tirbüşon görünümündedir. Kısraklar serviks kanalı, diğer çiftlik hayvanlarına oranla daha açıktır fakat kanal içerisindeki mukoz katmanlar kontaminasyonlara karşı muhafaza görevi görür. Histolojik olarak serviksin en dış katmanı zayıf bir bağ dokudan ibaret olan tunica serosa dır. Orta katman olan tunica muscularis düz kaslar arasına serpiştirilmiş bağ doku yapısındadır ve serviksin düzgün ve elastiki olmayan bir yapı kazanmasını sağlar. İçte sirküler, dışta ise uzunluğuna düz kaslardan oluşur. Kas katları içinde ve özellikle sirküler kaslar arasında bol miktarda elastik iplikler bulunur ve kanalın doğumda ve doğumdan sonra görevini en iyi biçimde yapmasına yardımcı olurlar. İç katman olan tunica mucosa, çoğunlukla salgı epitel hücrelerinden meydana gelmektedir fakat bir miktar kirpikli epitel hücre de ihtiva etmektedir. Kızgınlık süresince yüksek miktarlardaki östrojen konsantrasyonları serviks kanalının açılmasına neden olmaktadır. Yükselen östrojen ve relaksin arasındaki sinerjitik etki dolayısıyla çiftleşmenin hemen öncesinde açılma düzeyi maksimum olmaktadır. Kanaldaki bu açılma, uterusu mikroorganizmalara karşı korumasız hale getiriyor gibi görünse de, epitel hücreler östrojenin etkisiyle antibiyotik özelliğe sahip mukoz salgısını başlatarak uterusun korunmasını sağlarlar. Rektal muayene yaparken, kalın duvarlı yapısıyla tavuk gırtlağına benzer yapısından dolayı, vajina ve uterustan rahatlıkla ayırt edilebilir. Serviksin anatomisi, uzunluğu ve genişliği, memeliler arasında farklılık göstermektedir. Kanalın vajinaya açılan ağzına orificium uteri externa, uterusa bakan ağzına ise 8

orificium uteri interna, vajinaya doğru olan çıkıntısına ise portio vaginalis adı verilmektedir. Servikal mukozun vizkozitesi, seksüel siklusun evrelerine göre değişir. Östral dönemde daha akışkan ve oldukça berrak iken; gebelikte ve progestatif dönemde daha katı kıvamlı ve koyu renktedir. Gebelik süresince mukoz salgı kalınlaşarak jelimsi bir yapı alır. Servikal tıpa görünümündeki bu yapı uterusun korunmasını sağlar. Bu mukoz yapının olmaması durumunda yavru atma gerçekleşmektedir. 1.5. Vajina Vajina yapısal olarak tüp şeklinde, ince duvarlı ve oldukça elastik bir yapıya sahiptir ve anatomik olarak serviks ile vulva arasında kalan, dişi genital kanalının kaslar bakımından en az gelişmiş bölümüdür. Dorsalinde rektum, ventralinde ise idrar kesesi yer alamaktadır. Vagina ile vulva sınırında hymen vagina adı verilen delikli bir zar bulunmaktadır. Bazen de ineklerde doğuştan bir anomali olarak, delinmemiş hymen şeklinde (Beyaz Düve Hastalığı) olarak ortaya çıkar. İnek ve kısraklarda 25-30 cm; domuz, koyun ve keçilerde ise 10-15 cm uzunluktadır. İnek, keçi ve koyunlarda, doğal aşım esnasında, semen vajinanın hemen ağzına, servikse açılan kısmına bırakılır. Vajina dişi çiftleşme organıdır. Vajina duvarı tunica mucosa, tunica muscularis ve tunica adventitia katlarından oluşmuştur. Tunica muscularis, östrus ve anöstrus dönemlerinde çok katlı yassı epitellerden oluşmaktadır. Gebelik döneminde ise yüzey epitelleri kübik ya da prizmatik olurlar. Gevşek bağ doku tunica submucosa yı, içte güçlü sirküler, dışta ise daha zayıf olan uzunluğuna düz kas hücrelerinden oluşan tunica muscularis izlemektedir. En dışta ise fibröz bir bağ doku katmanı olan tunica adventitia yer alır. 1.6. Vulva Üreme organının dışa açılan kısmı olan vulva, vestibül (giriş) ve labia (dudak) kısımlarından oluşmaktadır. Vestibül, dişi üreme kanalının hem üreme ve hem de üriner kısımlarını içeren kısmıdır. İnek ve kısraklarda 10-12 cm; domuzlarda bunun yarısı kadar; koyun ve keçilerde ise ¼ ü kadardır. Vestibül, vajinaya dış uretral açıklık (orificium uretra externa) ile bağlanır. Bu noktada mevcut olan zar koyun ve kısraklarda açıkça gözlenirken, sığır ve domuzlarda daha az belirgindir. Vulva nın labia kısmı ise labia minora (iç dudaklar) ve labia majora (dış dudaklar) olmak üzere iki kısımda incelenebilir. Labia minora erkek bireylerdeki uç deri nin karşılığıdır ve çiftlik hayvanlarında dışarıdan bakıldığında görülemez. Labia majora ise skrotum un karşılığı olarak değerlendirilebilir ve bakıldığında gözle görülebilir. İneklerde labia majora ince kıllarla kaplanmıştır. Dişilerde klitoris, erkeklerdeki penis ucunun karşılığıdır ve labia nın 1 cm içerisinde, ventralinde yerleşmiştir. Erektil doku içerir ve duyusal sinirler bakımından zengindir. Kızgınlık süresince erekte durumdadır. Gizli geçen kızgınlıklarda çoğu türde kızgınlığın belirlenmesinde kullanılabilir. Vestibülün arkasında yer alan vestibüler bezler kızgınlık süresince aktiftirler ve yağlayıcı etkiye sahip bir mukus salgılarlar. Bu faaliyet nedeniyle ineklerde kızgınlık süresince vulva nemli bir görüntüye sahiptir. Şekil 21. Vulva görünümü 1.7. Destek yapıları, sinirler ve kan temini Her ne kadar dişi üreme kanalı tamamıyla pelvis tabanından destek alıyor gibi görünse de, geniş ligament temel destek yapısını teşkil etmektedir. Bu ligament yumurtalıklar, oviduktlar ve uterusun, pelvis dorsal duvarına tutunmasını sağlar. Kan damarları ve sinirler, dişi üreme sistemine bu ligament aracılığı ile girerler. Dişi üreme sistemi temel olarak otonom sinirler tarafından desteklenmektedir. Fakat vulva, özellikle de klitoral bölgede, duyusal sinirler de yer almaktadır. Bu yumurtalık arterleri 9, uterus-yumurtalık arterleri olarak adlandırılırlar ve yumurtalık, ovidukt ve uterus boynuzlarına kan geçişini sağlarlar. Bu arterler, inekler gibi sadece tek yumurtalığında aktif corpus luteum (CL) bulunduran hayvanlarda, CL taşıyan yumurtalık tarafındaki uterus boynuzunda daha gelişmiştir. Uterus boynuzlarının kalan kısmına ve uterus gövdesine kan akışını orta uterus arterleri sağlar. Orta ve ilerleyen gebelik döneminde genişleyip büyümesi nedeniyle inek ve kısraklarda gebeliğin elle tayininde yardımcı ölçüt olarak kullanılabilir. Serviks, vajina ve vulvaya olan kan akışı ise karın iç arteri vasıtasıyla sağlanır. 9 atardamar 9

BÖLÜM 2. ERKEK ÜREME SİSTEMİ Erkek üreme sistemi, gonadlar ve hücreleri taşıyan yollar (rete testis, tubulus rectus, ductus epididimis, ductus deferens, uretra) ile salgılarını bu yollarla akıtan eklenti bezleri (glandula seminalis, vesicula seminalis ve glandula bulbouretralis) ve çiftleşme organı penis ve preputium dan meydana gelir. 2.1. Testisler Dişilerde üremenin temel organı yumurtalıklar olduğu gibi, erkeklerde de bu görevi testisler görmektedir. Başlıca üreme organı olmalarının nedeni erkek gametleri olan spermatozoaları ve üreme hormonları olan androjenleri üretmeleridir. Testisleri, dişilerdeki karşılığı olan yumurtalıklardan ayıran nokta ise, üretebilecekleri tüm potansiyel gametleri doğumla birlikte ihtiva etmemeleridir. Seminifer tüpcüklerinde yer alan gametler erkeklerde normal devam eden üreme hayatı süresince, sürekli bölünerek spermatozoaları meydana getirirler. Testisleri yumurtalıklardan ayıran diğer bir özellik ise, vücut boşluğu içerisinde yer almamalarıdır. Testisler evcil hayvanlarda, embriyonal dönemde böbrekler yakınında şekillenir ve birçok memeli türünde daha sonra skrotuma inerler. Yalnız kanatlılarda bu inme görülmez. Testisin aşağı inmesi gubernaculum daki kısalma dolayısıyla gerçekleşmektedir. Esasen gubernaculumdaki kısalma ise vücut duvarı kadar hızlı büyüyememesinden kaynaklanmaktadır. Androjenler ve diğer testikal faktörler testislerin aşağı inmesine yardımcı olmaktadır. Testislerin bu inmesi boğa ve koçlarda gebelik ortalarında, domuzlarda gebelik sonunda ve aygırlarda ise doğumdan hemen sonra gerçekleşmektedir. Bazı istisnai durumlarda testislerden biri veya her ikisi, gelişme bozukluklarından dolayı skrotuma inmeyebilir. Bu durum yaygın olarak aygırlarda görülmekle birlikte diğer çiftlik hayvanlarında da gözlenebilmektedir. Eğer testislerin her ikisi de skrotuma inmezse, bu hayvanlar bilateral kriptorşid olarak adlandırılırlar. Bilateral kriptorşid hayvanlar sterildir. Eğer testislerden bir tanesi sktoruma inmemişse, bu tür hayvanlar da unilateral kriptorşid olarak isimlendirilirler. Unilateral kriptorşid hayvanlar, inen testis vasıtasıyla fertildirler. Kriptoşidizm cerrahi müdahele ile düzeltilebilir fakat çiftlik hayvanlarında uygulanmaz. Bu durum kalıtsaldır, bu yüzden cerrahi müdahele istenmeyen bu özelliğin yeni generasyonlara aktarılmasına neden olmaktadır. Şekil 22. Boğa, koç, domuz ve aygıra ait üreme sistemi 10

2.1.1. Fonksiyonel morfoloji Boğalarda testislerin uzunluğu bireyler arasında farklılık göstermekle birlikte 10-13 cm, çapı 5-8 cm ve ağırlığı ise yaklaşık olarak 300-400 g kadardır. Testis büyüklüğü domuzlarda boğaya yakın; koç, teke ve aygırlarda ise daha küçüktür. Tüm türlerde testisler seroz bir doku olan ve periton (karın zarı) un bir uzantısı şeklindeki tunica vaginalis ile çevrelenmiştir. Testislerin en dış katmanı olan tunica albuginea testis elastik bağ dokunun ince beyaz bir membranıdır. Bu katmanın hemen altında testisin fonksiyonel katmanı olan parenkima yer almaktadır. Parenkima sarımsı renktedir ve segmentlere ayrılır. Bu parenkima segmentleri arasında ise seminifer tüpleri yer almaktadır. Seminifer tüpleri primer seks karakterlerindendir ve spermatogonia ve sertoli hücrelerini ihtiva ederler. Sertoli hücreleri spermatogonia lara oranla sayıca daha azdır ve daha büyüktürler. Bazal membranda yaptıkları bağlantı kantestis bariyeri olarak adlandırılır. Sertoli hücreleri FSH etkisiyle androjen bağlayıcı protein ve inhibin üretirler. Spermatozoa üretimi seminifer tüplerinde gerçekleşmektedir. Yaklaşık 200 µ çapa sahip, kıvrımlı ve küçük tüplerdir. Bir çift testiste yer alan seminifer tüplerinin, uçtan uca toplam uzunluğu yaklaşık boğalar da 3000-5000 m, koçlarda 3000-4000m, köpekte 150m ve kedilerde ise 25m kadardır. Boğa ve koçlarda toplam testis ağırlığının %85 i, aygır ve domuzlarda ise biraz daha azını seminifer tüpleri teşkil etmektedir. Seminifer tüpleri, tüplerden meydana gelen bir ağ olan rete testis e bağlanır, bu yapı ise epididimisin başı ile birleşen ve 12-15 küçük kanaldan oluşan vasa efferentia ya bağlanmaktadır. Se : Sertoli hücreleri Sg : Spermatogonium Sc : Spermatozit Sd : Spermatid Seminifer tüpleri arasındaki parenkima dokusunda Leydig hücreleri yer almaktadır. LH etkisi altında bu hücreler testosteron ve bir miktar da diğer androjenlerden üretirler. İkincil cinsiyet karakterlerinin gelişimi ve normal çiftleşme davranışının şekillenmesi açısından testosterona ihtiyaç duyulmaktadır. Bu görevlerinin yanında testosteron, aksesuar bezlerinin faaliyet göstermesinde, spermatozoa üretiminde ve erkek üreme sisteminin devamlılığı için gereklidir. Testosteron erkek bireylerde spermatogenesisin şekillenmesine katkı sağlarken, dişi üreme kanalı içerisinde de spermatozoanın taşınması ve depolanmasına yardımcı olur. Normal vücut ısısı Leydig hücrelerinin faaliyetleri üzerine etki yapmamaktadır. Bu durumu özetlemek gerekirse bilateral kriptorşid bireyler ikincil cinsiyet karakterlerini geliştirirler, normal bir cinsel güce sahiptirler ve spermatozoa üretimi dışında tüm üreme faaliyetlerini gerçekleştirebilirler. Şekil 24. Testisin sajital kesiti 2.2. Skrotum ve Spermatik Kordon Şekil 23. Seminifer tüpleri dikey kesitinin elektron mikroskopta görünümü Ta : Lumen içerisindeki bir tutam spermatozoa kuyruğu Skrotum testisleri çevreleyen 2 loblu bir kesedir. Birçok türde kasık bölgesinde, arka bacaklar arasında yer almaktadır. Skrotum, dişilerdeki labia majora ile aynı embriyonik orijinden gelmektedir. En dış katmanı ter ve yağ bezlerini içeren kalın bir tabakasıdır. Bu dış katman tunica dartos olarak adlandırılan ve bağ doku katmanları arasında yer alan düz kaslardan oluşan bir katman 11

tarafından ikiye ayrılmaktadır. Bu yapı her bir bölümün alt kısmında tunica vaginalis e bağlanır. Testisler; sinir ağları, toplar ve atardamarlara spermatik kordon vasıtasıyla bağlanmaktadır. Bu kordon kas lifleri, bağ doku ve vas deferansın bir kısmından oluşmaktadır. Spermatik kordon ve skrotum birlikte testislere fiziki destek sağladıkları gibi, testis sıcaklığının düzenlenmesine de yardımcı olurlar. Sıcak havalarda ise bu kaslar gevşeyerek skrotumun ve spermatik kordonun uzamasına izin verir. Böylece testis aşağıya, vücuttan uzağa çekilmiş olur. Tunica dartos, hayvan ergenliğe ulaşana, yani testosteron salgısı artıp bu düz kasları hassas hale getirene kadar çevre sıcaklıklarına karşı tepki göstermez. 2.2.1. Sıcaklık kontrolü Testislerde sıcaklık kontrolünün önemini belirtmek açısından çok sayıda örnek verilebilir. Eğer bir koçun testisleri izole edilecek ya da karın kısmına bağlanacak olursa, sterilite ortaya çıkacaktır. Yüksek sıcaklıklar seminifer tüplerinin duvarında sıralanmış olan hücrelerin dejenerasyonuna neden olmaktadır. Fakat testisler dejenerasyondan önceki doğal haline tekrar döndürülecek olursa fertilite de devam eder, ancak bu normale dönüş yeni semenin üretilmesi için geçecek zamandan dolayı birkaç haftayı bulabilmektedir. Çiftlik hayvanlarının bazı türlerinde yaz aylarında, testislerin serinletme mekanizması yeterli gelmediğinden düşük fertiliteye sahip semen üretilebilmektedir. Sığırlarda çevre sıcaklığı 5-25ºC arasında iken testislerdeki sıcaklık, vücut sıcaklığının (38,6ºC) 4ºC altındadır. Çevre sıcaklığının 38ºC ye yükselmesi ile birlikte testislerin iç sıcaklığı da artmakta ve vücut sıcaklığı ile arasındaki fark yarı yarıya azalarak 2ºC ye düşmektedir. Testis iç sıcaklığındaki artış spermatogenesinin durması bakımından yeterlidir. Düşük sıcaklıkların fertilite üzerine olumsuz etkileri ile ilgili herhangi bir bulgu mevcut değildir. Skrotum ince olup, koçlar dışındaki hayvanlarda genellikle seyrek kıllıdır. Deri altında gevşek bağ dokju bulunur. Bağ doku, iskelet kası yapısında olan musculus cremaster i örter. M. cremaster ve skrotum, testislerin normal spermatozoa üretimi için gerekli ısı düzenlemesinde, testisleri vücut ısısından 4-7ºC aşağı tutmar için işbirliği yaparak, vücuda yaklaştırır veya uzaklaştırırlar. Skrotum ve spermatik kordon, soğuk havalarda testisleri vücuda yaklaştırarak ve sıcak havalarda ise aşağıya doğru sarkıtarak, sıcaklığın ayarlanmasını görevini yerine getirmektedir. Bu işlev 2 kas tarafından yerine getirilmektedir. Bu iki kas, tunica dartos (skrotumu ikiye ayıran düz kas) ve external cremaster (spermatik kordonu çevreleyen çizgili kas), sıcağa karşı duyarlıdırlar. Soğuk havalarda tunica dartos kasılmalar sonucu testisleri vücuda daha yakın bir konuma yükseltmektedir. Bu kasılma ile external cremaster kısalarak spermatik kordonun testisleri vücuda yakın tutmasına yardım eder. Şekil 25. Dolaşım sistemi yoluyla testislerde ısı değişimi Testislerin serinletilmesi esasen iki mekanizma yolu ile gerçekleşmektedir. Skrotum üzerindeki ter ve yağ bezleri sıcak havalarda oldukça aktiftirler. Bu bezlerden evaporasyon yolu ile gerçekleşen ısı kaybı testislerin serinletilmesini sağlamaktadır. Dış skrotumdaki sıcaklık testis içerisinden 2-5ºC daha düşüktür. Sıcak havalarda testislerin vücuttan uzağa sarkması ile birlikte, evaporasyon yolu ile serinleme için kullanılan yüzey genişlemektedir. Evaporasyon yolu ile serinlemeye ilaveten dolaşım sistemi aracılığı ile ısı değişimi yoluyla da önemli miktarda serinletme sağlanabilmektedir. 2.3. Epididimis Testislerden çıkan ilk kanal olan epididimis, boylu boyunca testis yüzeyine bağlanmış durumdadır. Epididimis başı (caput epididimis) testisin en uç noktasında, 12-15 kanaldan oluşan vas efferentianın tek bir kanal halinde birleşerek, düzleşmiş olan kısmıdır. Epididimis gövdesi (corpus) ise testis boyunca uzanan ve tek kanaldan oluşan yapıdır, kuyruk kısmı (cauda) ile son bulur. Bu kıvrımlı kanalın toplam uzunluğu boğalarda 34 metre; koç, aygır ve domuzlarda ise biraz daha uzundur. Kuyruk lümeni, gövdedekinden daha geniştir. Epididimis ve diğer kanalların (vas deferens ve uretra) yapısal özellikleri dişi üreme sistemindeki tüpsü kısım ile benzerdir. Dış katman olan tunica seroza düz kaslardan 12

oluşan orta katman ile ve en içte de epitel katman ile devam eder. 2.3.1. Taşınma Testislerden spermatozoaların taşınması epididimis aracılığı ile olmaktadır. Bu süre cinsel olarak aktif domuzlarda 9-14 gün, koçlarda 13-15 gün ve boğalarda ise 9-11 gün sürmektedir. Sık ejekülasyonun taşınmayı %10-20 artırabileceği de bazı çalışmalarda belirtilmiştir. Spermatozoaların epididimis içerisindeki hareketi birkaç faktöre bağlıdır. Bu faktörlerden birincisi spermatozoa üretiminden kaynaklanan basınçtır. Seminifer tüplerinde spermatozoa üretimi devam ettiği sürece rete testis ve vas efferentiadan epididimise doğru itilirler. Cinsel olarak aktif olmayan erkek bireylerde, er ya da geç epididimis içine doğru bir itme kuvveti söz konusudur. Bu etkiye dışarıdan testislere masaj yapmak yoluyla da katkıda bulunulabilir. Epididimisin iç yüzeyinde kirpikli epitel hücreleri yer almaktadır fakat bu hücrelerin spermatozoa hareketindeki katkısı tam olarak belirlenememiştir. Spermatozoaların bu hareketine en iyi katkı ejekülasyon ile olmaktadır. Ejekülasyon süresince, epididimisin düz kas katmanı da dahil olmak üzere, gerçekleşen peristaltik (sağınımlı) kasılmalar ve aktif spermatozoa hareketinden dolayı vas deferens ve uretrada gerçekleşen negatif basınç spermatozoaların epididimisten vas deferans ve uretraya doğru hareket etmelerine sebep olmaktadır. 2.3.2. Konsantrasyon Epididimisin ikinci görevi spermatozoa konsantrasyonunun ayarlanmasıdır. Boğa, koç ve domuzlarda, testislerde üretilen kısmen sulandırılmış spermatozoa (yaklaşık 100 milyon spermatozoa / ml) epididimise girmektedir. Epididimiste konsantrasyon yaklaşık 4x10 9 spermatozoa/ml olarak gerçekleşir. Konsantrasyondaki bu artış, spermatozoayı testiste süspansiyon halinde tutan sıvıların, epididimisteki epitel hücreler tarafından absorbe edilmesi ile gerçekleşir. Sıvıların absorbsiyonu temel olarak gövdenin son kısmında ve kuyrukta gerçekleşmektedir. 2.3.3. Depolama Epididimisin üçüncü görevi spermatozoların depolanmasıdır. Spermatozoanın büyük kısmı epididimisin baş kısmındaki geniş lümenlerde depolanmaktadır. Ergin bir boğanın epididimisi 50-74 milyar sperm depolayabilir. Diğer türlerde depolama kapasitesi ile ilgili bir bilgi mevcut değildir. Baş kısmındaki koşullar, spermatozoaların uzun süreler boyunca canlılığını korumasına yetecek düzeydedir. Düşük ph, yüksek vizkozite, yüksek CO 2 konsantrasyonu, yüksek K / Na oranı, testosteron etkisi gibi birkaç faktör bir araya gelerek düşük metabolik oran ve uzayan canlılığa katkı sağlamaktadır. Aynı koşulların epididimis dışında sağlanması mümkün değildir. Epididimis bağlansa ve yeni spermatozoaların girişi ve eskilerin ise dışarı atılması engellense bile içerideki spermatozoa 60 gün boyunca fertil kalabilmektedir. Diğer taraftan, uzun bir cinsel dinlenmenin ardından ilk birkaç ejekülat, fertil olmayan spermatozoa oranı bakımından zengin olabilmektedir. 2.3.4. Olgunlaşma Epididimisin dördüncü görevi spermatozoaların olgunlaştırılmasıdır. Yeni şekillenen spermatozoa vas efferentiadan, epididimisin kuyruk kısmına girdiği anda hareket ya da fertilizasyon yeteneğine sahip değildir. Epididimis boyunca devam eden seyahatleri esnasında bu yetenekleri kazanırlar. Kuyruk kısmı her iki ucundan bağlanacak olursa, gövdeye daha yakın olan uçtaki spermatozoalar 25 güne kadar fertil kalabilirken vas deferense yakın olan uçtakiler bu yeteneklerini kaybedeceklerdir. Kuyruk kısmında olgunlaşan spermatozoa kullanılmayacak olursa yaşlanır ve kalitesi düşmeye başlar. Asıl fertilite spermatozoanın dişi üreme kanalı içerisinde ikinci kez olgunlaşmaya maruz kalması ile gerçekleşmektedir. Epididimis içerisindeyken, spermatogenez esnasında her spermatozoanın ense kısmında şekillenen sitoplazmik damla kaybolur. Bu damlanın fizyolojik önemi tam olarak bilinmemektedir fakat, spermatozoanın epididimiste yeterli olgunluğa erişmesinde indikatör görevi gördüğü varsayılabilir. Yeni ejeküle olmuş semen içerisinde yüksek oranda sitoplazmik damlacığa sahip spermatozoa bulunması, fertilizasyon kabiliyetinin de düşük olması sonucunu doğurmaktadır. 2.4. Vas Deferans ve Uretra Vas deferans her bir epididimisin kuyruk kısmından başlayan bir çift kanaldır. Tüm spermatik kordon boyunca uzanarak idrar kesesi yakınlarında uretra ile birleşirler. Vas deferansın uretra yakınında genişleyen kısmı ampulla olarak adlandırılır. Vas deferans duvarı kalın bir düz kas katmanı ile kaplıdır ve spermatozoaların taşınmasında rol oynar. Bazı araştırmacılara göre ampulla semenin kısa süreli olarak depolanmasında da rol oynamaktadır. Ama bu durum daha çok ejekülasyon esnasında spermatozoaların bir havuzda toplanması gibidir. Uretra, ampullanın bittiği yerden başlayarak penis sonuna kadar devam etmektedir. İdrar ve semen için ortak bir çıkış noktası olarak işlev görmektedir. Boğa ve 13

koçlarda ejekülasyon süresince, vas deferans ve epididimislerden gelen spermatozoa ile uretranın pelvik kısmındaki aksesuar bezlerinden gelen sıvılar tam olarak birbirine karışarak semeni oluşturur. Aygır ve domuzlarda bu karışım tam değildir bu yüzden ejekülat spermatozoa varlığı bakımından zengin veya fakir olabilmektedir. Ureter kaslar, enine lifler halinde, pelvik uretra ile prostatın bir kısmını örter. Bu kasın güçlü kontraksiyonları orgazm esnasında ejakülasyonun oluşmasını sağlar. İdrar kesesi boynunun arka kısmında, yaklaşık olarak fındık büyüklüğünde bir oluşum olan colliculus seminalis yer alır. Geniş kavernöz kan damarları ihtiva eden bu yapı, ejekülasyon esnasında idrar kesesinin girişini kapatarak spermatozoaların idrar kesesine girmesine engel olur. 2.5. Aksesuar Bezleri Aksesuar bezleri uretranın pelvis kısmı boyunca yerleşmişlerdir ve salgılarını uretraya aktaran kanallara sahiptirler. Bu bezler vesicula seminalis (veziküler bezler, Gll. seminalis), prostat bezi ve glandula bulbourethralis (cowper bezi) dir. Semenin sıvı hacmine oldukça önemli katkı yaparlar. Ayrıca salgıları tampon solüsyon, besin maddeleri ve optimum hareketlilik ve fertilite için ihtiyaç duyulan diğer substratları da içermektedir. 2.5.1. Vesicula seminalis Vesicula seminalis yumrulu yapıları nedeniyle kolaylıkla tanımlanabilen loblu yapıdaki bir çift bezdir. Epitelleri tek katlı prizmatiktir. Yapışkan, uzayan, renksiz ve kokusuz bir salgı yapar. Üzüm salkımı gibi bir görünüme sahiptirler. Boğa, domuz ve aygırlarda uzunlukları hemen hemen aynı (13-15 cm) olmakla birlikte genişlik ve kalınlık olarak boğalarda (5 cm), domuz ve aygırların yarısı kadardır. Koç ve tekelerde uzunluğu 4 cm civarındadır. Veziküler bezlerin salgı açıklıkları, uretra ile ampullanın birleşim noktası yakınına açılmaktadır. Boğalarda semenin toplam sıvı içeriğinin yarısı veziküler bezlerden gelmektedir. Bu bezlerin salgıları içerisinde yer alan birçok organik bileşen vücutta başka bir yerde bulunmamaktadır. Bu komponentlerden iki tanesi olan fruktoz ve sorbitol, boğa ve koç spermatozoalarının başlıca enerji kaynağıdır fakat domuz ve aygır semeninde daha düşük konsantrasyonlarda yer alırlar. Bu salgılar içerisinde hem fosfat ve hem de karbonat tamponlar yer almaktadır ve bunlar semeni ani ph değişimlerine karşı korurlar. ph da gerçekleşebilecek bu tür değişimler spermlerin kalitesinin düşmesine ve fertilizasyon yeteneklerinin kaybolmasına neden olabilmektedir. Bu bezler kedi ve köpeklerde bulunmamaktadır. Şekil 26. Bazı türlerde aksesuar bezleri ve ampulla ve uretra ile ilişkileri 2.5.2. Prostat bezi Prostat bezi veziküler bezlerin hemen arkasında uretra boyunca, çevresine yerleşmiş olan tek bir bezdir. Boğa ve aygırlarda elle muayenede hissedilebilir. Koçlarda uretral kaslar içerisine gömülüdür. Semenin sıvı içeriği üzerine katkısı sınırlıdır. Bununla birlikte prostat bezinin domuzlardaki katkısı, veziküler bezlere oranla daha önemlidir. Domuzlarda prostatın büyüklüğü boğalardan daha fazladır. Prostat salgısı sodyum, klor, kalsiyum ve magnezyum inorganik iyonları bakımından zengindir. Tek katlı epitel hücrelerden oluşan bu bez, kendisine has kokulu bir salgı (sukkus prostaticus) yapar. Bu salgı içerisinde spermiumlar, kamçılarıyla aktif hareket yeteneğini kazanılrlar. İnterstitiyumda 10 düz kas hücreleri ve elastik teller bol miktarda yer alır. Corpus glandulanın lümeninde, özellikle yaşlı hayvanlarda, sekret konkrementlerine (prostat taşları) rastlanır. 2.5.3. Glandula bulbourethralis Bulbouretral bezler uretranın pelvisten ayrıldığı noktadan itibaren uretra boyunca yerleşmiş olan bir çift bezdir. Büyüklük ve şekil olarak boğalarda cevize benzerler fakat domuzlarda daha büyüktür. Aygırda 4-5 cm çapındadırlar. Köpeklerde bu bez bulunmaz. Duvarı, tek katlı yüksek prizmatik epitel hücrelerle kaplıdır. Semenin sıvı içeriğine katkıları çok azdır. Salgıları boğalarda, ejekülasyondan hemen önce, uretradaki idrar kalıntılarının temizlenmesini sağlar. Bu salgılar cinsel birleşmenin hemen öncesinde penis uç derisi üzerinde 10 Pulmoner alveoller ile kan dolaşımı arasındaki doku 14

damlacıklar şeklinde görülür. Domuzlarda bu salgı semenin jölemsi kısmına katkı yapmaktadır. Bu kısım suni tohumlamada semenden ayrılmaktadır. Domuzlarda doğal aşım esnasında bu jölemsi pıhtılaşma dişi üreme kanalına, servikse bırakılan semenin tekrar vajinaya akmasına engel olmaktadır. 2.6. Penis Erkeklerde kopulasyon 11 organı olan penisin, idrarı boşaltmak ve seminal sıvıyı dişinin genital sistemine iletmek gibi iki görevi vardır. İkinci görevini yerine getirebilmesi için ereksiyon gereklidir. Boğa, domuz ve koçlarda flexura sigmoidea (s-şekilli kas) sayesinde penis tamamen vücut boşluğu içerisine alınmaktadır. Bu 3 türde ve aygırlarda penisin dışarı çıkması ve tekrar içeriye alınmasını sağlayan bir çift düz kastan meydana gelmiş olan penis retraktör kası bulunmaktadır. Penisin serbest ucu olan glans penis algılayıcı sinirler bakımından zengindir ve dişilerdeki klitorisin benzeridir. Türler arasında glans penis bakımından farklılıklar mevcuttur. Boğada uretra, glans penis içinde kıvrımlı bir oyuk şeklini almaktadır. Domuzlarda glans penis tirbüşon gibi kıvrımlıdır. Aygırlarda ise düzleşmiş yapıdadır. Çoğu türde penis bir miktar erektil doku içeren fibroelastik bir yapıya sahiptir. Aygırlarda penis daha damarlıdır ve boğa, domuz, teke ve koçlara oranla daha fazla erektil doku içermektedir. Erektil doku süngerimsi yapıdadır ve peniste iki bölge üzerinde yerleşmiştir. Uretra çevresindeki kısmı corpus spongiosum penis olarak adlandırılır. Bu kısmın dorsalinde yer alan geniş süngerimsi dokuya sahip alan ise corpus cavernosum penis olarak adlandırılır. Bu süngerimsi yapılar seksüel arzunun arttığı zamanlarda kan akışının geçici olarak tıkanmasına neden olarak penisin erekte olmasına ve ejekülasyona katkı sağlar. Şekil 28. Penisin dikine kesiti Tunica albuginea dan ayrılan kollar, penisin derinliğine doğru ilerleyerek, içleri endotelle 12 kaplı düzensiz kas boşluklarının (kavern) duvarını yaparlar. Kavernler, penisin ereksiyonunu sağlayan iki büyük (corpus cavernosum penis) ve bir küçük (corpus cavernosum uretra, corpus spongiosum) yapıdan oluşurlar. Corpus cavernosum penis (erektil doku) türlere göre, vasküler tip ve fibroelastik tip olmak üzere, iki ayrı şekil gösterir. VASKÜLER TİP: Penis, bütün uzanımca, içeleri endotelle kaplı kavernlere sahiptir. İnsan, tek tırnaklı ve etçillerde görülür. FİBROELASTİK TİP: Kavernler penisin sadece kök kısmında bulunur. Geviş getirenlerde görülür. Penise gelen fonksiyonel damarlardan özellikle, arteriyel kolların ve kavernlerin yapılış özelliklerinin, ereksiyonda etkisi büyüktür. Kavernlere kan dolmasıyla ereksiyon gerçekleşir. Düz kaslar kasıldığında, elastik iplikler esnekliklerinden ötürü gevşer ve eski haline dönerler. Böylece kavernlerden kan boşalır ve ereksiyon sona erer. Boğada, koçta ve tekede uzun, silindirik ve fibröz elastik yapıda olan penis, ereksiyon dışında da oldukça serttir. 2.7. Preputium (Uç deri, Kılıf) Preputium penis ucunu tamamıyla kapatan bir kılıftır. Dişilerdeki labia minora ile aynı embriyonik orijine sahiptir. İç ve dış kısım olmak üzere ikiye ayrılabilir. Domuzlarda uç deri açıklığının hemen dorsalinde bir kese yer alır. Burada biriken salgılar domuza özgü kokuya katkı sağlar. Uç deri ağzı uzun ve kaba kıllarla çevrilidir. Şekil 27. Bazı türlerde glans penis in yapısı 11 Cinsel birleşme 12 Dolaşım sisteminin tüm yapılarının iç yüzeyini örten çok ince katman 15