MARKA HUKUKUNDA SESSİZ KALMA SURETİYLE HAKKIN KAYBI İLKESİ



Benzer belgeler
Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı

SESSİZ KALMA SURETİYLE HAKKIN KAYBI İLKESİ & MARKANIN TANINMIŞLIK DÜZEYİNİN TESPİTİ & MARKAYI KULLANMA ZORUNLULUĞU

MARKALARIN KORUNMASI HAKKINDAKİ KHK YA GÖRE MARKA HAKKININ KÖTÜYE KULLANILMASI

İTİRAZIN İPTALİ DAVASINDA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE. Stj. Av. Belce BARIŞ ERYİĞİT HUKUK BÜROSU / ANKARA

İlgili Kanun / Madde 2821 S. SK/45

Trabzon üçüncü noteri olan davalı ise, süresinde zamanaşımı itirazında bulunmuştur.

Endüstriyel Tasarım Tescilinde Yenilik ve Ayırt Edici Nitelik Değerlendirmesi. İç Mimarlık Ve Çevre Tasarımı Bölümü, Beytepe Kampusu Ankara,

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/6 İŞYERİ DEVRİ İŞYERİ DEVRİNİN İŞÇİ ALACAKLARINA ETKİSİ

BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ VE GEÇİCİ HUKUKİ KORUMA KARARLARI. DR. ADEM ASLAN Yargıtay 11.HD. Üyesi

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/ S. BK/100

ONÜÇÜNCÜ DAİRE USUL KARARLARI. Anahtar Kelimeler : Dava Açma Süresi, Yazılı Bildirim, Başvuru Mercii ve Süresi, Hak Arama Hürriyeti

T.C. D A N I Ş T A Y Yedinci Daire

MARKA HUKUKUNDA SESSİZ KALMA YOLUYLA HAK KAYBI İLKESİNİN İNCELENMESİ

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/18-21

İlgili Kanun / Madde 6356 S. TSK/41-43

İCRA İNKAR TAZMİNATI LİKİT ALACAK KAVRAMI MAL İADESİ YIPRANMA PAYI

MARKA HUKUKUNDA SESSİZ KALMA SURETİYLE HAKKIN KAYBI İLKESİ

TRAFİK KAZASINDAN DOĞAN TAZMİNAT TALEPLERİNDE ZAMANAŞIMI

İlgili Kanun / Madde 4847 S. İşK/22

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/115,120

İlgili Kanun / Madde 818 S.BK /125 İŞ KAZASI ZAMAN AŞIMININ BAŞLANGICININ MALULİYET ORANIN KESİN OLARAK TESPİT EDİLDİĞİ TARİH OLDUĞU

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /18-21

İstihkak prosedürü sonunda, üçüncü kişinin bu hakkı kabul edilir, lehine sonuçlanırsa, o mal üzerindeki haciz kalkar veya mal o hakla birlikte

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş. K/18-21

Yeni İş Mahkemeleri Kanununun Getirdiği Değişiklikler

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/2, S. TSK/25

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2014/3-686 K. 2016/18 T

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STSK. /5,41

EMLAK VERGİSİNDEN MUAF OLAN TAŞINMAZLA İLGİLİ DÜZENLENEN ÖDEME EMRİNE İLİŞKİN KANUN YARARINA BOZMA KARARI

MURAT ORUÇ Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi HAKSIZ REKABETTE MADDİ TAZMİNAT DAVASI

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/ 2 ALT İŞVEREN MUVAZAA

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/41

T.C. DANIŞTAY Yedinci Daire. Anahtar Kelimeler : Katma Değer Vergisi, Müteselsil Sorumluluk, Ek Tahakkuk, İdari İşlemin İcrailiği

PATENT HAKLARININ KORUNMASI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STK/25

İÇİNDEKİLER I.MAKALELER

TASARRUFUN İPTALİ DAVALARI

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /54,57 T.C YARGITAY 7. HUKUK DAİRESİ. Esas No. 2014/15897 Karar No. 2015/6846 Tarihi:

T.C. KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU RET KARARI :F.Y.

ZAMANAŞIMI SÜRESİ GEÇTİKTEN SONRA DİSİPLİN CEZASI VERİLMESİ

İlgili Kanun / Madde 5510 S. SGK. /81

T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ÖZEL HUKUK ANABİLİM DALI KONU MARKANIN TESCİLİNDE KÖTÜNİYET

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/6

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STSK/5, 41

DANIŞTAYIN SÜRESİNDE AÇILMAYAN DAVAYLA İLGİLİ KANUN YARARINA BOZMA KARARI

ANONİM İLE LİMİTED ŞİRKETLERDE İBRA KARARI NEDEN VE NASIL ALINMALIDIR?

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STSK. /26, 53 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2015/11497 Karar No. 2015/15217 Tarihi:

T.C. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü GENELGE NO: 2007/02....VALİLİĞİNE (Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü)

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/18-21

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş. K/41

İlgili Kanun / Madde 5521 S. İşMK. /1

İlgili Kanun / Madde 3201 S.YHBK./3

İlgili Kanun / Madde 5510 S. SGK. /88

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /6, S. İşK/14 T.C YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2015/1888 Karar No. 2015/6201 Tarihi:

TAZMİNAT HESAPLARINDA ASGARİ ÜCRETLERİN UYGULANMASI

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/18-21

KESİN SÜRE VERİLİRKEN GİDERLERİN KALEM KALEM AÇIKLANMASI GEREKTİĞİ

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /32,46

T.C. D A N I Ş T A Y Dördüncü Daire. Anahtar Kelimeler: Abonelik Sözleşmesi, Gecikme Faizi, Tahsil Edilince Beyanname Verilmesi

Hukuk Genel Kurulu 2017/1729 E., 2017/1186 K. "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi

T.C. DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU E. 2011/76 K. 2014/1397 T

İlgili Kanun / Madde 818.S.BK/161

KIDEM ZAMMI ÜCRETE UYGULANAN AYRI ZAMDIR ÖNCE KIDEM ZAMMI UYGULANIR DAHA SONRA TOPLU SÖZLEŞMEDEKİ NISBİ ZAM UYGULANIR Y A R G I T A Y İ L A M I

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ KISALTMALAR CETVELİ GİRİŞ ^ 1

İlgili Kanun / Madde 1475 S.İşK/14

DAVACI : Nesrin Orhan Şahin vekilleri Av.Serap Yerlikaya ve Av.İlter Yılmaz

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/2,18-21

AVUKAT YASİN GİRGİN

İlgili Kanun / Madde BK/66

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş. K/8

İŞE İADE DAVASI AÇMA ŞARTLARI ERYİĞİT HUKUK BÜROSU/ANKARA. Stj. Av. Müge BOSTAN

DAVA ARKADAŞLIĞI DAVAYA MÜDAHALE

UZUN SÜRELİ ARAÇ KİRALAMA - FİNANSAL KİRALAMA

İDARİ YARGILAMA USULÜ HUKUKU 3-B K. Burak ÖZTÜRK İDARİ YARGIDA DAVA AÇMA SÜRESİ

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/2

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK /41

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /18-21,25

İlgili Kanun / Madde 506.S.SSK/61 YAŞLILIK AYLIĞININ HESAPLANMA YÖNTEMİ

Yrd. Doç. Dr. Ali DEMİRBAŞ. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu nda ESER SAHİBİNİN MALİ HAKLARINA TECAVÜZ HALİNDE HAK SAHİBİNE SAĞLANAN HUKUKİ KORUMA

2- Dâvanın, her biri hakkında aynı sebepten neşet etmesi. hükmü öngörülmüş. iken,

KİŞİLİK HAKKI İHLÂLİNDEN DOĞAN VEKÂLETSİZ İŞGÖRME

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/17

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/8

Prof. Dr. Süha TANRIVER Doç. Dr. Emel HANAĞASI

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /18-21

İlgili Kanun / Madde 506.S.SSK/Ek-47

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İŞK. /8

: Karabük Valiliği İl Defterdarlığı - KARABÜK

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STSK. /9

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /112

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. HBYS Programı. Hukuk Başlangıcı Dersleri

İçindekiler Önsöz 5 Kısaltmalar 19 Giriş 21 Birinci Bölüm İDARÎ YARGININ GELİŞİMİ VE TÜRK YARGI TEŞKİLATININ GENEL GÖRÜNÜMÜ I. YARGISAL DENETİMİNDE

ÇOCUKLARIN DESTEKTEN YARARLANMA SÜRELERİ

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/2, S.İşK/14

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/ S.İşK/14 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ. Esas No. 2009/12918 Karar No. 2011/12793 Tarihi:

DAVACILARIN VARLIKLI OLMALARI DESTEK TAZMİNATI İSTEMELERİNE ENGEL DEĞİLDİR.

İlgili Kanun / Madde 6098 S. TBK/ S. İşK/14

Anahtar Kelimeler : Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Ek 1 Nolu Protokol

Markayı Kullanma Zorunluluğu ve Kullanmamanın Sonuçları

Transkript:

MARKA HUKUKUNDA SESSİZ KALMA SURETİYLE HAKKIN KAYBI İLKESİ I. GİRİŞ Marka hakkı sahibinin, MK md. 2 uyarınca belli bir davranışta bulunması gerekirken sessiz kalması sonucu, iyi niyetli bir şekilde markayı daha sonra tescil ettiren kişiye karşı hükümsüzlük davası açma hakkını veya sonraki tarihli markanın kullanımını men etmek hakkını kaybetmesine sessiz kalma yoluyla hak kaybı denilmektedir 1. Çalışmamızda genel olarak hükümsüzlük davasının açılmasında sessiz kalmak suretiyle hak kaybından bahsedecek olsak da marka hukukunda bu ilke tecavüz, men davalarında ve haksız rekabet davalarında da gündeme gelmekte olduğundan söz konusu hallerde de ilkenin uygulamasına kısaca değinmeye çalışacağız. Öncelikle belirtmek gerekir ki, KHK da sessiz kalma suretiyle hak kaybını tanımlayan ve düzenleyen her hangi bir hüküm bulunmamaktadır. Bu eksiklik uygulama ve mahkeme kararları ile her somut olaya göre ayrı ayrı giderilmeye çalışılmaktadır. Hukukumuzda sessiz kalma nedeniyle hak kaybı müessesesi hakkaniyet ilkesine dayandırılmakta olup, kaynağını MK. md.2 dürüstlük kuralında bulur. Hak sahibi, hakkını uzun süre kullanmayarak karşı tarafa kullanmayacağı yolunda bir güven uyandırmışsa, uyandırılmış olan bu güven nedeniyle artık bu hakkını kullanamayacağı kabul edilmektedir. Sessiz kalma nedeniyle hakkın ileri sürülememesi bir hak kaybı olarak kabul edilmektedir. Ancak bu durum hakkı sona erdiren feragat olmayıp, hakkı ihlal edenin fiiline izin verme olarak anlaşılmaktadır. Böylece hak genel olarak sona ermemekte, bu durumdan sadece eyleme sessiz kalınan kişi ya da kişiler yararlanabilmektedir. Sessiz kalma yolu ile hak kaybı iddiası uygulamada mahkemeler tarafından 5 yıl olarak değerlendirilmektedir. Fakat tanınmış markalar hariç bu 5 yıllık sürenin bütün ihtilaflarda uygulanmasının hiçbir yasal dayanağı bulunmamaktadır. Dolayısıyla sessiz kalma yolu ile hak kaybı iddiası ve süresi için her olaya göre ayrı ayrı değerlendirme yapılmalıdır. Bu süre bazı ihtilaflar için 5 yıldan daha az olabileceği gibi, bazı ihtilaflarda 5 yıldan fazla da olabilecektir. 1 Hamdi YASAMAN, Sıtkı Anlam ALTAY, Tolga AYOĞLU, Fülürya YUSUFOĞLU ve Sinan YÜKSEL, Marka Hukuku 556 Sayılı KHK Şerhi, C:2, İstanbul, 2004, s. 856.

II. YABANCI MEVZUATLARDA İLKENİN UYGULAMASI AB nin Marka Konusunda Kanunların Yeknesaklaşmasını öngören Yönergesi ve Topluluk Markası Tüzüğü sessiz kalma suretiyle hak kaybı kurumunu düzenlemiştir. 556 Sayılı KHK nın kaynağı olan 89/104 sayılı Yönergenin 9. maddesine göre de; tescilli bir markanın sahibinin, markanın aynısının veya bir benzerinin bir başka kişi tarafından tesciline sessiz kalması nedeniyle ve fiilen kullanmadan itibaren beş yıl sonra marka hakkını yitireceğini hükme bağlamıştır 2. Mevzu bahis düzenlemelerin amacı, hükümsüzlük davasının açılacağı süreyi belirlemek değil, hangi hallerde önceki marka hakkı sahibinin hükümsüzlük davası açma hakkının ortadan kalktığını göstermektir. Burada marka sahibinin, dürüstlük kuralı gereğince sonraki aynı veya benzer markanın tescil ve kullanımı karşısında sessiz kalmayıp, buna aktif olarak karşı çıkması sağlanmaya çalışılmıştır 3. Alman ve İngiltere Marka Kanunu bu düzenlemeleri iç hukuklarına aktarmışlardır 4. Örneğin Alman Markalar Kanunu nda; tescilli bir marka hakkı sahibinin, sonraki bir tarihte markasının aynısı veya benzerinin tescil ettirildiğini, kullanıldığını bilmesine rağmen, arka arkaya beş yıl boyunca bu tescile ve kullanıma sessiz kaldığı takdirde, sonraki markanın iyiniyetle tescil edilmiş olduğu varsayımında, önceki tescilli markasına dayanarak sonraki markanın hükümsüzlüğünü isteyemeyeceği yönünde düzenleme mevcuttur 5. Alman Federal Mahkemesi nin ticaret unvanı ile ilgili verdiği bir kararına göre; Davalı iltibasa elverişli unvan üzerinde iyiniyetli bir zilyetlik durumu kazanmışsa ya da hak düşümü itirazına başarıyla dayanabilirse ticaret unvanının korunması artık ileri sürülemez. İltibasa elverişle bir unvandan davalının itiraza uğramaksızın uzun süre yararlanmasıyla, yararlanan için önemli bir durum (korunmaya layık zilyetlik durumu) yaratılmış olup da objektif iyiniyet kurallarına göre bu durumun korunması gerekiyorsa ticaret unvanının korunması hak düşümüne uğramıştır. Ticaret unvanı ihlale uğrayan kişi bu zilyetlik durumunu kendi davranışıyla mümkün kılmışsa, bundan yararlanana karşılık bu zilyetlik durumunu tartışma konusu yapamaz 6. III. TÜRK MEVZUATINDA İLKENİN UYGULANMASI Yönerge md. 9 un KHK ya alınmamış olması marka hukukunda bir boşluk yaratmıştır. Var olan bu boşluğun nasıl doldurulması gerektiği yönünde doktrinde bir takım fikirler ortaya 2 Osman ŞANAL, Markalarda Hükümsüzlük Davaları, Ankara, 2006, s. 196; Arslan KAYA, Marka Hukuku, İstanbul, 2006, s. 342; YASAMAN, s. 856. 3 YASAMAN, s. 856. 4 Ünal TEKİNALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul, 2004, s. 438. 5 KAYA, s. 342. 6 Sami KARAHAN, Haksız Rekabet Davalarında Dava Zamanaşımları ve Sessiz Kalma Nedeniyle Hakkın Kaybı İlkesi, Prof. Dr. Hayri DOMANİÇ e 80. Yaş Günü Armağanı ı, İstanbul, 2001, s. 301. Buna karşılık Federal Mahkemenin sonradan oluşan iyiniyetin de yeterli olabileceğini savunan kararı da bulunmaktadır.

atılmıştır. Bir görüşe göre, markanın haksız tescili devam ettiği müddetçe bu davanın açılabileceği, söz konusu tescilin ve kullanımın esas itibariyle haksız bir tescil ve kullanım olduğu, devamlılık arz eden bu durumda herhangi bir süreye bağlı olmadan dava hakkı verdiği savunulmaktadır. Buna karşılık, bu boşluğun TTK md. 62 de ki süre ile ve KHK md. 70 de ki genel zamanaşımı süresi ile doldurulması gerektiği 7 görüşleri de mevcuttur 8. KHK de hükümsüzlük davasının açılması için ne hak düşürücü süre, ne de bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir. Bunun sebebi hukuka aykırılık oluşturan tescilin devam ediyor olmasıdır 9. 551 Sayılı Markalar Kanununun 15. maddesinde terkin davaları için 6 aylık ve 3 yıllık hak düşürücü süreler düzenlendiği halde, 556 Sayılı KHK da hükümsüzlük davasının açılması için her hangi bir sürenin konulmamış olması, burada kanun koyucunun bilinçli bir boşluk bıraktığına delalet eder 10. Bu sebeple kıyas veya yorum yoluyla markanın hükümsüzlüğüne yönelik her davanın süreye bağlanması hakkaniyete aykırı sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Bu bakımdan genellemeye gitmemek gerekecektir. Nitekim hükümsüzlük davasının açılması bakımından süre sınırı istisnai olarak iki halde mevcut kabul edilir. Bunlardan ilki tanınmış markalara ilişkin düzenleme, ikincisi ise sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesidir. KHK m. 42/I-a 11 da tanınmış markalar 12 için öngörülen hal hükümsüzlük davasında süre sınırı getiren birinci istisnai durumdur. Paris Sözleşmesinin 1. Mükerrer 6. maddesine 13 göre tanınmış markanın herhangi bir mal veya hizmet için kullanılması sahibinin iznine bağlıdır. Tanınmış marka sahibinden izin alınmadan tescil işlemi yapılmışsa, bu durum hem 556 Sayılı KHK ya hem de Paris Sözleşmesi ne aykırılık oluşturacaktır. Marka sahibi bu tescil işlemine 7 Tekinalp in ve ŞANAL ın savunduğu bu görüş için bknz. TEKİNALP, s. 439., ŞANAL, s. 196. 8 KAYA, s. 342. 9 Erdal NOYAN, Marka Hukuku, Ankara, 2006, s. 192; ŞANAL, s. 194. 10 NOYAN, s. 192. 11 KHK m. 42/1-a: 7 inci maddenin (ı) bendinde belirtilen tanınmış markalarla ilgili davanın tescil tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde açılması gerekir. Markanın tescilinde kötüniyet varsa iptal davası süreye bağlı değildir. 12 Markanın henüz ilgili tacirler ya da o malın alıcıları değil, bu mal ile ilgisi bulunmayanlar tarafından da bilinmesi halinde tanınmış markadan bahsedebilineceği yönünde bknz. Ömer TEOMAN, Markaya Tecavüz, Yaşayan Ticaret Hukuku, Hukuki Mütalaalar, C:1, Kitap 8, (1997), İstanbul, 1997, s. 41. 13 Paris Sözleşmesi 1. Mükerrer 6. Madde: Birlik ülkeleri tescilin talep edildiği ülkenin yetkili makamları tarafından söz konusu ülkede bu sözleşmeden yararlanacağı kabul olunan bir şahsa ait olduğu aynı veya benzer ürünlerde kullanıldığı herkesçe bilindiği mütalaa edilen bir markanın karışıklığa meydan verebilecek surette örneğini, taklidini ve tercümesini yapan bir fabrika veya ticaret markasının tescilini gerek ülke mevzuatı müsait olduğu takdirde doğrudan doğruya, gerek ilgilinin isteği üzerine red veya hükümsüz kılmayı taahhüt ederler. Bu tür markaların kaydının terkininin istenmesi için, tescil tarihinden itibaren en az beş yıllık bir sürenin tanınması gerekir. Birlik memleketleri kullanmanın menini talep için bir mühlet derpiş etmekle muhtardır. Suiniyetle tescil edilen ve kullanılan markaların terkinini, kullanılmasının yasaklanmasını istemek için süre tespit edilmez.

karşı, tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde hükümsüzlük davası açılabilir. Bu 5 yıllık süre içerisinde hükümsüzlük davası açılmaması halinde hak sahibi hakkını kaybedecektir 14. Bu süre tescil sahibinin iyi niyetli olduğu durumda geçerlidir. Haksız tescil sahibinin kötü niyetli olması halinde bu davanın açılması süreye tabi değildir. Kötüniyetten anlaşılması gereken; markanın tanınmış olduğunun bilinmesi veya bilinmesinin gerekli olmasıdır 15. Hükümsüzlük davası için herhangi bir sürenin öngörülmemiş olması, davanın ilelebet açılabileceği anlamına gelmez. Aksi yaklaşım, hukuk güvenliğini tehdit eder. Hukukumuzda bu yönde pozitif bir düzenleme olmaması sebebiyle hakimin önüne gelen her uyuşmazlıkta, olayın somut özelliklerine göre durumu çözmesi gerekecektir 16. Marka sahibinin, üçüncü kişinin markanın özdeş veya benzerinin tescil edildiğini öğrenmesine rağmen uzun süre dava açmaması halinde MK md. 2 kapsamında davanın reddi mümkün olabilmektedir. Yargıtay bu yaklaşım tarzını benimsemekte ve birçok olayda sessiz kalmak suretiyle hak kaybı ilkesini uygulamaktadır. Türk uygulamasında mehazdaki gibi süre öngörülmemekte, somut olayın şartlarının dikkate alınacağı, Yönerge ve Alman Hukukuna kıyasla daha kısa veya daha uzun sürelerin yeterli olabileceği kabul edilmektedir. Bir işaret üzerinde hak sahibi olan bir kişinin, hareket tarzı ile hakkın ihlaline müsaade etmesi durumunda, örneğin bir kişinin senelerden beri iyiniyetle kullandığı ve tanıttığı marka konusunda sessiz kaldıktan sonra hükümsüzlük davası açması MK md.2 de yazılı dürüstlük kuralları ile bağdaşmaz. Zira hak sahibinin sessiz kalması genel görünüm itibariyle zımni icazet görüntüsü yaratır. Hak sahibi sessiz kalmak yerine aktif bir tutum seçmiş olsa, kullanıma veya tescile karşı çıksa, karşı tarafın başka hareket tarzını seçmesi muhtemeldir 17. TEKİNALP, KHK m. 42/1-(a) nin tanınmış markalar için öngördüğü beş yıllık hak düşürücü sürenin, hukuka aykırılığın, yani tescil olgusunun varlığı süresince zamanaşımının işlemeyeceği savının Türk kanun koyucusu tarafından kabul edilmediğinin bir göstergesi olduğunu söylemektedir. Başka bir deyişle, Türk kanun koyucusunun hukuka aykırılık devam ederken de hak düşürücü sürenin cereyanını öngörerek söz konusu tescilin varlığı devam ettikçe süreler durur kuralının, eşyanın doğası gereği olduğu savını reddetmiş bulunduğunu savunmaktadır. Ayrıca yazara göre markanın hükümsüzlüğü davası, terkini de kapsayan bir eda davası olduğundan, eda davalarının belirli bir süre içerisinde açılması zorunludur 18. 14 sözcüğünün, 19.2.1982 tarihinden itibaren tescilli marka olarak kullanıla gelmesine rağmen, yıllar sonra 17.9.1990 tarihinde, sözcüğün markadan silinmesi davasının ikame edilmiş olmasının MK. M.2 de yazılı iyiniyet kuralları ile bağdaştırılması mümkün görülmemiş bulunmaktadır. Y. 11. HD., 10.3.1997, 1996/9094 E. 1997/1587 K. ŞANAL, s. 195. 15 Necati MERAN, Marka Hakları ve Korunması, Ankara, 2004, s. 214; ŞANAL, s. 195; KAYA, s. 339. 16 KAYA, s. 342; Terkin, bir tecavüzün durdurulması olmadığı, hukuka aykırılığı belirli sebeplerle bertaraf ettiği için, tecavüz sürdükçe sürenin işlemeyeceğine ilişkin dogmanın bu halde geçerli olmadığına dair bknz. TEKİNALP, s. 439. 17 KAYA, s. 344. 18 TEKİNALP, s. 439; Benzer görüş için bknz. ŞANAL, s. 196.

IV. İLKENİN ŞARTLARI 1. Hak Sahibinin Dava Açma Hakkına Sahip Olması Hak sahibinin böyle bir dava açma imkanının bulunmaması halinde, sessiz kalma yoluyla dava hakkının kaybı ilkesinin ileri sürülmesine de esasen gerek olmayacaktır 19. Yönerge ve Tüzükte önceki marka sahibi nin dava açma hakkı bulunduğu düzenlenmektedir. KHK md. 8/3 e göre önceki bir hakkın sahibinin de hükümsüzlük davası açma hakkı düzenlendiğinden, önceki markanın tescilli olma zorunluluğu bulunmamaktadır 20. 2. İyi Niyet Başkasının hakkını ihlal eden kişinin, iyiniyetli olması gereklidir. MK md. 2 de de ifade edilmiş olduğu üzere, kanun hiçbir zaman kötüniyeti himaye etmez. İyiniyetin kapsamı, aynı veya benzer markanın önceki bir tarihte bir başkası adına tescil edilmiş olduğunu ya da tescile hak kazanıldığını, bilmeme ve bilebilecek durumda olmamadır. Kötüniyetin varlığını iddia eden bunu ispat yükümü altındadır. (MK md. 3/1) Tescilli markanın sahibi aksi ispat olununcaya kadar iyiniyet karinesinden yararlanacaktır. Zira MK m. 7 uyarınca resmi sicil, belgelediği olguların doğruluğuna kanat oluşturmaktadır. Özel bir düzenlemenin bulunmadığı hallerde bunun ispatı herhangi bir şekle bağlanmış değildir 21. Bir kimsenin ithalatını yaptığı ve Türkiye de de tescilli olmadığını bildiği markayı kendi adına tescil ettirmesi ya da bir kişinin unvanının asıl unsurunu oluşturan ibareyi marka olarak da tescili hazırlıklarını bilen bir çalışanın erken harekete geçerek, markayı bir kişiye bedel karşılığında satmak amacıyla tescil ettirmesi hali uygulamaya sıklıkla yansıyan kötüniyet örnekleridir 22. Yargıtay uygulamasında markanın dünyaca tanınmış olması halini, yaygın tescil halini ve tescil başvurusunda bulunanın aynı sektörde faaliyet göstermesini bilme olgusunun varlığı için yeterli görülmüş, aksini iddia etmenin hayatın olağan akışına aykırı olduğu belirtilmiştir 23. 19 KARAHAN, Haksız Rekabet, s. 302; Sami KARAHAN, Gerçek Kişi Unvanlarının Korunması ve Sessiz Kalma Nedeniyle Hakkın Kaybı İlkesi-Karar Tahlili, BATİDER, 2001, C:XXI, S:1, s. 280. 20 YASAMAN, s. 858. 21 KAYA, s. 342; KARAHAN, Sessiz Kalma, s. 283; YASAMAN, s. 862. 22 Tescil girişimini bilen kişinin erken harekete geçerek markayı kendi adına tescil ettirmesi olgusu marka vekilleri marifetiyle de gerçekleşebilmektedir. Bu tarz durumlarda marka hakkı sahibinin hükümsüzlük davası açmasında bir sakınca bulunmamakla birlikte, KHK md. 17 de düzenlenen tescilli markanın kendi adına devrini talep etmesi, marka hakkı sahibinin daha lehine olan bir yoldur. 23 Yargıtay, Alvorado kararında; Aynı sahada çalışan davalının, 15 ülkede tescilli bir markayı bilmediğini ve o nedenle Türkiye de tescil ettirdiğini ileri sürmesi, TTK md. 20/2 ye aykırı olduğu gibi, MK 2. Maddesine göre de mümkün görülmez. Şu halde Paris Sözleşmesi nin 6 ıncı maddesinin 3 üncü bendi anlamında kötüniyetli tescil vardır ve bu şekilde oluşturulan tescilin terkini gerçek marka sahibince talep edilebilir. demektedir. Y. 11. HD. 19.4.2002, 2001/9903 E. 2002/3699 K.; Aynı yönde ki karar için ayrıca bknz. Y. 11. HD. 23.6.2000, 2000/5459 E. 2000/5902 K., KAYA, s. 341.

İyiniyetin aranması gereken zaman dilimi ise tescil anıdır. Markanın tesciline engel olan durumun sonradan öğrenilmesi, ikinci tescili yapan kişinin kötüniyetli sayılmasını gerekli kılmayacaktır 24. 3. Hak Sahibinin Hak İhlalini Bilmesi Sessiz kalma yoluyla hak kaybının söz konusu olabilmesi için, önceki marka sahibinin, sonraki markanın tescil edildiğini veya kullanıldığı bilmesi gerekir. Hak sahibinin ihlali bilmesi durumu, objektif kriterler ile belirlenecektir. Yargıtay Telsim kararında davalının kamuoyunda bilindiği esasını kabul etmiştir 25. Marka hakkı sahibinin kullanmayı öğrenme tarihi tespit edilemiyorsa, bu tespit iyi niyet ve dürüstlük kuralları çerçevesinde yapılmalıdır. Kullanımdan haberdar olmak için öncelikle markanın kullanılmış olması gerekmektedir. Kullanım, markalı malların kamuya sunulmuş olması, markanın tanıtılması için yapılan reklamlar vb. şeklinde gerçekleşir. Marka hakkı sahibinin basiretli bir tacir gibi davranarak bu kullanımdan haberdar olması gerekmektedir. İşte bu gibi kullanım durumlarında marka hakkı sahibinin kullanımı bilmediği kabul edilemez 26. Spot Markasına ilişkin bir davada; markanın hükümsüzlüğünü talep eden şirket, bizzat bu şirketi ve logoyu yeni kurulan şirkette kullanan kişidir. Dolayısıyla davacı şirketin dava konusu logonun davalı şirket tarafından kullanıldığını bilmeme hali söz konusu olamaz. Aynı kişiler tarafından kurulan her iki şirkette de aynı tanıtıcı ibare ve logonun kullanılmasının açık kabul oluşturacağı yönünde hukuki mütalaa verilmiştir 27. 4. Süre Dava açan kişinin, markanın kullanıldığını bildiği halde, bu kullanıma belirli bir süre katlanmış olması gerekmektedir. Sessiz kalma süresinin ne kadar olacağı konusunda bir kesinlik yoktur. Her ne kadar, Yönergede ve Alman Markalar Kanununda beş yıllık süre öngörülmüş olsa da, Türk Hukukunda somut olayın şartlarının dikkate alınması ve daha kısa veya uzun sürelerin yeterli olabileceği kabul edilmektedir 28. İlk marka sahibinin tedbirli bir tacir gibi davranma zorunluluğu kapsamında süre değerlendirilecek olursa, tedbirli bir tacirin, markasına tecavüz durumunu öğrenmesinden kısa bir süre içerisinde markasını korumak için harekete geçmesi beklenecektir. Burada öğrenmeden itibaren başlayan beş yıllık süre çok uzun sayılacaktır. Dolayısıyla sürenin doğru olarak tayin edilmemesi hukuk güvenliğini sarsacaktır. Nitekim iyiniyetli olarak bir markanın tanıtılması için 24 YASAMAN, s. 863. 25 KARAHAN, Haksız Rekabet, s. 302; KARAHAN, Sessiz Kalma, s. 281. 26 YASAMAN, s. 858. 27 Hamdi YASAMAN, Marka Hukuku İle İlgili Makaleler, Hukuki Mütalaalar, Bilirkişi Raporları III, İstanbul, 2008, s. 176. 28 YASAMAN, s. 860; KARAHAN, Haksız Rekabet, s. 303; KARAHAN, Sessiz Kalma, s. 281.

yatırım yapan, markalı ürünleri piyasaya süren kişinin hakkının uzun süre muallâkta kalması hukuk güvenliğini sarsar. Genellikle, daha sonra tescil edilen markanın tanınmış hale gelmesi durumunda, tanınmış fakat önce tescil edilmiş markanın terkinini talep etmesi oluşan malvarlığı değerinden haksız olarak kazanç sağlamasına yol açar. Nitekim İsviçre Hukukuna göre, sessiz kalma yoluyla hak kaybının gerçekleşmesi için, ikinci marka hakkı sahibinin korunmaya değer bir malvarlığı değerinin oluşması aranmaktadır 29. Benzer markaların söz konusu olduğu durumlarda, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunup bulunmadığının ve ikinci markanın kullanılmasının birinci marka üzerindeki hakkı ihlal edip etmediğinin tespiti için belli bir sürenin geçmesi gerekir. Bu sebeple bu hallerde sürenin daha uzun tutulması gerekecektir 30. Altınbaşak Markasına ilişkin bir davada verilen hukuki mütalaaya göre; 17 yıl boyunca Altınbaşak markasının havlu ve bornoz gibi ürünlerde kullanılmasına izin verildikten sonra, marka hakkına dayanarak bu kullanıma ve dolayısıyla tescile karşı çıkma, MK md. 2 uyarınca dürüstlük kuralına aykırı görülmüştür 31. Tescilli bir marka ile işletme adının, bir başkasının ticaret unvanına tecavüz teşkil etmesi durumunda markanın terkinin söz konusu olacağı söylenen Kültür markası ile ilgili olan davada verilen hukuki mütalaada; tescilli markayı oluşturan ismin 20 yıldan bu yana kullanılmasına rağmen, ticaret unvanı sahibinin sessiz kalması sebebiyle, markanın hükümsüzlüğüne karar verilemeyeceği sonucuna varılmıştır 32. 5. Sessiz Kalma Sürenin geçmesine rağmen, dava hakkı sahibi dava açma hususunda, kendi isteğiyle hareketsiz kalmalıdır. Hareketsiz kalma mücbir sebepten veya objektif imkansızlıktan kaynaklanıyorsa bu takdirde davacıya bu ilkenin savunma olarak ileri sürülmemesi gerekir 33. 29 Vatan Gazetesi ile ilgili verilen bilirkişi raporuna göre; Davalı yayına uzun süre ara vermiş, yerel bir yayının adına istinat ederek diğer tarafın markasına ve mevkute beyanına dayanarak, ulusal düzeyde VATAN esas unsurunu havi isimli gazetenin çıkarılmasına, maruf ve meşhur hale getirilmesine, VATAN isminin davalı lehine ayırt edicilik kazanmasına, bütün yurt çapında örgütlenmesine, milyonlarca liralık makine, teçhizat ve personel yatırımlarına girilmesine sessiz kalması iyiniyetli ve dürüstlük kurallarına uygun bir davranış olarak vasıflandırılmaz. Hamdi YASAMAN, Marka Hukuku ile İlgili Makaleler, Hukuki Mütalaalar, Bilirkişi Raporları, İstanbul, 2005, s. 210. 30 YASAMAN, s. 865. 31 Hamdi YASAMAN, Marka Hukuku İle İlgili Makaleler, Hukuki Mütalaalar, Bilirkişi Raporları II, İstanbul, 2005, s. 225. 32 YASAMAN II, s. 161. 33 KARAHAN, Haksız Rekabet, s. 303; KARAHAN, Sessiz Kalma, s. 282. Örneğin davacı fiili öğrendikten sonra ciddi bir hastalığa yakalanmış ve bunu belgelendirebiliyorsa, burada ilkenin uygulanmaması gerekir. Buna karşılık,

Sessiz kalma, genel olarak dava açma konusunda hareketsiz kalma olarak kabul edilmekte, sadece ihtarname gönderimi, marka hakkı sahibinin kullanıma katlanamadığı sonucu doğurmamaktadır. Dolayısıyla marka hakkı sahibinin, kullanımın daha fazla devam etmesini istemediği iradesini sadece ihtarname ile ortaya koyması durumunda, kullanımın devam etmesi ihtimalinde dava yolu açık olmasına rağmen bu yolu kullanmaması, kullanıma sessiz kaldığına delalet edecektir 34. 6. Sessiz Kalmanın MK 2 Çerçevesinde Zımni İcazet Olarak Değerlendirilmesi Dava hakkı sahibinin dava açma hususunda ki hakkını kullanmaması, MK 2 çerçevesinde zımni bir icazet ve aksine hareket edilmesi hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilebilmelidir 35. Özellikle markanın terkini için dava açılmayacağı izlenimi yaratılmışsa, davanın açılması halinde hakkın sona erip ermediği dürüstlük kuralları çerçevesinde değerlendirilmelidir. Bir hak uzun süre kullanılmayarak karşı tarafta bir güven oluşturulmuşsa, oluşturulan bu güven sebebiyle, bu hakkın kullanımına imkan tanımamak gerekir 36. 7. İtiraz Niteliğinde Olması Sessiz kalma nedeniyle kendisine karşı dava açılamayacağı savunması bir defi olmayıp itirazdır. O nedenle hakimin hükmüne esas olabilmesi için mutlaka davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli olmayıp, MK md. 2 ye dayanan her durum gibi, mahkemenin durumu kendiliğinden dikkate alması gerekecektir 37. Şartları anlatmayı bitirmeden önce şunu da söylemek gerekir ki; marka hakkı sahibinin markasının kullanımına sessiz kalması, üçüncü kişiler bakımından bir hak doğurmayacaktır. Sessiz kalan marka sahibi, sadece sessiz kaldığı kişiye karşı dava açma hakkını kaybedecektir. Yoksa bu sessiz kalmadan üçüncü kişiler lehine hak veya sonuç çıkmamaktadır 38. dava harcını karşılayacak maddi gücü olmaması gibi haller objektif kriter olarak kabul edilemeyeceğinden, ilke bu hallerde uygulama alanı bulacaktır. 34 YASAMAN, s. 862. Nitekim Paris İstinaf Mahkemesinin vermiş olduğu son tarihli kararlara göre, markanın kullanılmasına itiraz edilmesi, hükümsüzlük talebinin olumlu sonuçlanması için yeterli görülmemiş, beş yıllık süre içerisinde dava açılması gerektiği sonucuna varılmıştır. 35 KARAHAN, Haksız Rekabet, s. 303; KARAHAN, Sessiz Kalma, s. 282. 36 YASAMAN, s. 867. 37 Sami KARAHAN, Cahit SULUK, Tahir SARAÇ ve Temel NAL, Fikri Mülkiyet Hukukunun Esasları, Ankara, 2007 s. 14; KARAHAN, Haksız Rekabet, s. 305; KARAHAN, Sessiz Kalma, s. 284 38 YASAMAN, s. 859.

V. MARKA HAKKINA TECAVÜZ DAVALARINDA İLKENİN UYGULAMA ALANI KHK md. 70 uyarınca marka hakkına tecavüzden doğan özel hukuka ilişkin taleplerde, zamanaşımı süresi için, Borçlar Kanunun zamanaşımına ilişkin hükümleri uygulanır denilmektedir. Marka hakkına tecavüz esasen bir haksız fiil niteliğinde olduğuna göre KHK da ki bu madde gereğince haksız fiil ile ilgili olan BK md. 60 hükmünün burada da uygulanması gerekecektir 39. Bu durumda marka hakkına tecavüz ile ilgili açılacak olan tazminat davaları zarar ve faili öğrenme tarihinden itibaren bir yıl 40, ve her halükarda tecavüz fiilin gerçekleşmesinden itibaren on yıl içinde açılmalıdır. Bu zamanaşımı özel hukuka ilişkin tüm talepler bakımından uygulanır 41. Tanınmış marka hakkına tecavüz söz konusu olduğunda ise marka sahibinin tescil olunmuş markaya karşı açacakları davalarda beş yıllık hak düşürücü süre öngörülmüştür. Kötüniyet halinde ise, bu dava süreye bağlı değildir 42. İki tescilli marka söz konusu ise, ilk olarak tescil ettirenin öncelik hakkı bulunduğundan sonradan tescil ettirene karşı süreye bağlı olmaksızın terkin davası açabilir. Ancak uzun süre ikinci markanın kullanılmasına sessiz kalan kişinin talebi MK md. 2 uyarınca değerlendirilmeli ve talebi hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ya da talep sahibinin önceki tutum ve eylemleri karşısında çelişkili bir davranış sergilemesi anlamına geliyorsa açılan marka tecavüz davasının zamanaşımının ilk görünüşte dolmamış olmasına karşılık yine de reddi gerekecektir 43. Marka hakkına tecavüzün meni davasında ise, zamanaşımı söz konusu değildir. Çünkü tecavüz devam ettiği sürece zamanaşımı işlemeye başlamayacaktır. Tecavüz durmuş veya tekrarlama tehlikesinin bulunmaması durumunda ise, durdurma davasının açılması zaten söz konusu değildir. Zamanaşımı, markaya tecavüz oluşturan eylem tekrarlandıkça kesilip yeniden işlemeye başlar 44. İşte bu durumlarda da tecavüz eylemi devam ettiği müddetçe zamanaşımı işlemeyeceği kuralı bir takım haksız sonuçlara yol açabileceğinden, sessiz kalma suretiyle hak kaybı ilkesinin gündeme getirilmesi gerekecektir. Nitekim tecavüz eylemeni bildiği halde, hak kaybına yol açacak kadar uzun süre sessiz kalan kişinin, iyi niyetle markayı kullanıp yatırımlar yapan kişi karşısında ilelebet üstün tutulması, yasanın ruhu ve mantığı ile bağdaşmayacaktır. 39 Buna karşılık TEOMAN, md. 70 in yasadaki sistematik yeri itibariyle tazminat ve yoksun kalınan kazanç ile ilgili md. 64 ve 66 dan sonra geldiği için, bunun sadece marka hakkı tecavüze uğrayanın maddi ve manevi tazminat istemlerinde uygulama alanı bulabileceği söylenebileceği gibi, BK nın genel zamanaşımını düzenleyen hükmü olan md. 125 de on yıllık zamanaşımı düzenlendiği göz önünde tutulacak olursa, KHK nın BK md. 60 a gönderme yapmasının başarılı olduğunu söylemenin güç olduğunu dile getirmiştir. Ayrıca BK md. 60 da on yıllık üst sınırın hukuk güvenliğini sarsacak nitelikte olduğunu, marka hakkına tecavüzün haksız rekabetin özel bir hali olduğu kabul edilerek, burada özel düzenleme niteliğindeki TTK md. 62 in uygulanması gerektiğini savunmaktadır. TEOMAN, Kitap 8, s. 43. 40 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girecek olan 6098 Sayılı TBK m. 72 de iki yıl olarak düzenlenmiştir. 41 MERAN, s. 266; KAYA, s. 313. 42 MERAN, s. 266. 43 KAYA, s. 316; TEOMAN, Kitap 8, s. 43. 44 MERAN, s. 267; TEOMAN, Kitap 8, s. 43.

Party markasına ilişkin bir davada verilen hukuki mütalaaya göre; marka hakkına tecavüz teşkil eden durumun, tescilden itibaren 16 ay sonra dava edilmesi hak kaybına yol açmayacak kadar kısa görülmüş, ayrıca davacının ceza davası ikame etmek suretiyle de tecavüze rıza göstermediği yönündeki iradesini ortaya koyduğu kabul edilmiştir 45. VI. HAKSIZ REKABET DAVALARINDA İLKENİN UYGULAMA ALANI TTK md. 62 ye göre; haksız rekabetten doğan davalar, davaya hakkı olan tarafın bu hakkın doğumunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl ve her halde bunların doğumundan itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar 46. Ancak, haksız rekabet devam ettiği sürece zamanaşımı işlemeye başlamayacaktır. Zamanaşımı ancak haksız rekabetin maddi öğesini oluşturan eylemin son bulması ile başlar 47. TTK md. 62 hükmünün tüm haksız rekabet davaları açısından mutlak anlamda uygulama alanı bulmadığı kabul edilmektedir. Genel kabul edilen görüşe göre tespit ve durdurma davalarında zamanaşımı işlemeyecektir 48. Ancak durdurma davaları eda davası niteliğinde olduğundan, zamanaşımının bunlar bakımından işlemeyeceği kuralı her zaman hakkaniyete ve dürüstlük kuralına uygun sonuçlar doğurmayacaktır. Bununla beraber hukuka aykırı davranışın önlenmesine ya da hukuka aykırı davranışa son verilmesine ilişkin talebin kullanılmasını çok geciktiren kişinin MK md.2 de ki dürüstlük kuralına aykırı davranıp davranmadığı da somut olayda hükme varılırken göz ardı edilmemesi gerekir. Dolayısıyla her ne kadar hukuka aykırı eylem devam etiği sürece zamanaşımı süresi işlemeye başlamasa da, hukuka aykırı davranışın önlenmesine ya da hukuka aykırı davranışa son verilmesine ilişkin talebin kullanılması MK md. 2 anlamında dürüstlük kuralına aykırı düşecek kadar geciktirilmemelidir 49. 45 YASAMAN III, s. 478. 46 Ceza kanunlarına göre daha uzun zamanaşımı süresine tabi olan cezayı gerektiren bir fiil işlenmiş bulunursa, bu süre hukuk davaları hakkında da uygulanır. KARAHAN, Haksız Rekabet, s. 295. 47 Ömer TEOMAN, Haksız Rekabette Zamanaşımı, Yaşayan Ticaret Hukuku, Hukuki Mütalaalar, C:1, Kitap 5 (1992-1993), İstanbul, 1995, s. 46. 48 Haksız rekabet dava türleri bakımından hükmün uygulama alanı için bknz. KARAHAN, Haksız Rekabet, s. 295-296. 49 TEOMAN, Kitap 5, s. 47. Hukuki mütalaası yapılan olay bakımından; Davalı şirket Mart 1990 da kurulduğu ve Davacı ile aynı yerdeki taşınmazı kiraladığı ve Davacının da bunu bilmemesine olanak bulunmadığı, nitekim yayınlanan ilan ile bu müspet vukuf dile getirildiği halde, davanın aradan 2 yıl geçtikten sonra açılması Teoman tarafından dürüstlük kuralının ihlali olarak değerlendirilmiştir.

VII. KARARLAR 1. Genel Olarak Yargıtay ın İlkeye Bakışı Yargıtay dava açma hakkının sınırsız süreye yayılmasını yasanın ruhu ve hukuk mantığı yönünden bağdaşmayacağını, sessiz kalmanın muvafakat veya zımni izin anlamına geldiğini belirtmekte ve beş yıllık hak düşürücü sürenin tanınmış markalar için olduğu gibi diğer markalar için açılan hükümsüzlük davaları için de uygulanması gerektiği görüşünü benimsemektedir 50. Yargıtay a göre özellikle başkasının hakkına iyi niyetle el atan kimsenin, büyük harcamalar yaparak yatırım yapmış olabileceği, bu durumda uzun süre sessiz kalmış kişinin bundan istifadeye kalkışmasının MK md. 2 ye aykırı olacağı üzerinde durulmaktadır. Yargıtay a göre uzun süre sessiz kalma zımnen icazet anlamına gelmektedir. Bu nedenle aradan uzun süre geçtikten sonra açılacak dava hakkın kötüye kullanılması teşkil edebilir. Ancak hak sahibinin gecikmede haklı sebebi bulunuyorsa hak kaybından söz edilmez. Bu halde hakka tecavüz eden kimse, gecikmenin haklı bir nedeninin bulunmadığını ve gecikme nedeniyle kendisinin önemli derecede zarar göreceğinin ispatı gerekir. Diğer yandan ilkeye dayanan tecavüz edenin iyi niyetli olması gerekmektedir. Zira ilkenin temeli dürüstlük kuralına dayanmaktadır 51. 2. Merinos Kararı Davacı vekili, müvekkilinin "Merinos Yünlü Sanayi İşletmesi" unvanını 11.5.1955 tarihinden, "Merinos" markasını 29.5.1991 tarihinden beri tescilli olarak kullandığı halde davalının 16.12.1997 tarihinde unvanını ve 147589 nolu "Demmerinos+Türk Malı" ve 99019691 nolu "Merinos Halı San ve Tic. A.Ş. + özel bir şekil"den oluşan markalarını haksız olarak kullandığını, unvan ve markalar arasında iltibas olduğunu, ileri sürerek davalının eylemlerinin haksız olduğunun tespiti ile önlenmesine, davalı markalarındaki ve unvanındaki "Merinos" ibaresinin terkinine, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, 556 sayılı KHK'nin 42/a maddesi uyarınca hükümsüzlük davasının 5 yıllık süre içerisinde açılması gerektiği bu sürenin markanın tescilinden itibaren başlayacağı, davalının 50 Ülker Kararı; 556 sayılı KHK.da, marka tescil başvuruları değerlendirilirken marka tescilinin hükümsüz sayılması için dava açma olanağı da tanınmasına rağmen, bu davanın hangi sürede açılacağı hususunda bir düzenleme getirilmemiş ise de, yine anılan KHK.nın 42. maddesinde Paris Konvansiyonuna göre tanınmış sayılan marka sahiplerinin hükümsüzlük davasını, tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde açması gerekeceği belirtilmiş, dava açma hakkının sınırsız sürede kullanılmasının da yasanın ruhu ve hukuk mantığı ile bağdaşmayacağı gözetilerek bu yasal boşluğun yukarıda sözü edilen tanınmış sayılan markalar için öngörülen 5 yıllık sürenin, en azından diğer markalar yönünden açılacak davalar için de uygulanarak yasal boşluğun doldurulması dairemizce uygun görülmüştür. Nitekim, Avrupa Topluluğu Antlaşması'nın 189 ncu maddesi uyarınca kabul edilen 89/104 sayılı Yönerge'de tanınmamış markalar için de, 5 yıllık hak düşürücü süre öngörülmüştür. Y. 11. HD. 11.9.2000, 5607/6604, www.kazanci.com. 51 KARAHAN, SULUK, SARAÇ ve NAL, s. 14.

ise 1993 yılından beri bu unvan ve markayı kullanmakta olduğu, davacının zamanında tescillere itiraz etmediği halde bu davayı açmasının iyiniyetle bağdaşmadığı sebebi ile davanın reddine karar verilmiştir. KHK.nin 42. maddesinde, Paris Konvansiyonu'na göre tanınmış sayılan marka sahiplerinin hükümsüzlük davasını, tescil tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde açılması gerekeceği belirtilmiş, dava açma hakkının sınırsız sürede kullanılmasının da yasanın ruhu ve hukuk mantığı ile bağdaşmayacağı gözetilerek yukarıda sözü edilen sürenin en azından diğer markalar yönünden açılacak davalar için de uygulanarak yasal boşluğun doldurulması Dairemizce uygun görülmüştür. Nitekim, Avrupa Topluluğu Anlaşması'nın 189. maddesi uyarınca, kabul edilen 89/104 sayılı Yönerge de tanınmış markalar için de, 5 yıllık hak düşürücü süre öngörülmüştür. 5 yıllık sürenin başlangıcı tescil tarihidir. Ancak, Paris Konvansiyonunun 1.mükerrer 6.maddesinde sözü edilen ve herkesçe bilindiği kabul olunan markanın başkası adına kötüniyetle tescil olunması halinde ise, hükümsüzlük davasının beş yıl içinde açılmasını öngören hüküm uygulanmaz. Paris Konvansiyonu'nun bu hükmünün kapsamına giren ve dolayısıyla Türkiye'de de tanınmış olan markanın bir başka kişi tarafından kendi adına tescilinin istenmesi halinde kötüniyetin varlığı asıldır. Bu anlamda kötüniyetten kasıt; iyiniyetli olmamak, yani tanınmış markanın varlığını bilmek veya öğrenebilecek durumda bulunmaktadır. Yoksa bir hilenin, aldatmanın veya dolanmanın varlığını veya TPE'nin kusuru bulunup bulunmadığını aramaya gerek yoktur. TPE'nin tanınmış markanın varlığını bilmesi tanınmış markayı tescil ettirenin kötüniyetini ortadan kaldırmaz. Dairemiz uygulamasına göre ise; davalının kötüniyetli olmadığının ispatının somut verilere dayanması gerekir. Örneğin, davacının, davalının ticaret unvanından haberdar olduğu halde uzun süre sessiz kalınması, aralarında ticari işlemlerin varlığını gösteren belgeler olmasına rağmen uzun süre sonra dava açılması vs. gibi hallerde davalının MK.2. madde hükmünden yararlanmasının mümkün olduğu kabul edilmektedir. Mahkemece davalının yalnızca "DEMMERİNOS " markası yönünden 5 yıllık süre geçmesi nedeniyle ve MK.2.maddesinden hareket ederek davanın REDDİNE karar verilmesi doğru görülmemiştir. Davalının markalarını tescilde kötüniyetli olup olmadığı bu şekilde davanın süresinde açılıp açılmadığı hususunda rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir. Ve karar davacı lehine bozulmuştur. 52 3. Adese Kararı Dava konusu markanın kapsadığı ve mahkemece de kullanılmadığı belirlenen emtialar yönünden, uzun süre sessiz kalındıktan sonra açılan davanın MK m.2 kapsamında hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmesi hali ancak tescil edilmemesi gereken bir markanın tescili 52 Y. 11. HD. 8.4.2002 T, 2001/10860 E, 2002/3275 K. (MERAN, s. 215-217).

ile bu markanın kullanımına karşı çıkma hakkı bulunan bir kimsenin bu duruma uzun süre ses çıkarmaması sonucu, karşı tarafın bu şekilde ticari faaliyette ve yatırımda bulunmasından sonra 556 Sayılı KHK nin 42/1-(a) ve (b) bentlerine dayalı olarak açılan hükümsüzlük davasında uygulanması mümkün olup, somut olayda ki gibi kullanılmayan bir markanın hükümsüzlüğüne ilişkin olarak aynı KHK nın 14 ve 42/1-(c) bendine göre açılan bir iptal davasında açıklanan ilkenin uygulanması mümkün bulunmamaktadır 53. 4. Telsim Kararı Davacı vekili müvekkilinin unvanında yer alan ve aynı zamanda markası olan Telsim ibaresini davalının unvan ve marka olarak kullanmasının haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz oluşturduğunu öne sürerek haksız rekabetin tespit ve men ine ve bu sözcüğün davalı unvanından silinmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili zamanaşımı iddiasıyla davanın reddini istemiştir. Mahkemece zamanaşımı itirazı reddedilmiş, davacının üstün hakkı varsa da davalının dava dışı PTT Genel Müdürlüğü ile sözleşmeler yaptığının tüm kamuoyunca bilindiği, davacının uzun süre davalının unvanından haberdar olduğu halde, sessiz kalmasının zımni icazet olduğu, davacı başta karşı çıksaydı belki de davalının başkaca bir hareket tarzı seçeceğinin muhtemel olduğu, uzunca bir süre sonra böyle bir dava açılmasının hakkın kötüye kullanımı oluşturup, MK nın 2. maddesine aykırı bulunduğu gerekçeleriyle dava reddedilmiştir. Kararın davacı vekilince temyizi üzerine Dairece onanmıştır 54. 5. Sabuncakis Kararı 551 sayılı Markalar Kanunu'nun 15/2 maddesi hükmü gereğince tescilli marka sahibine karşı, aynı marka üzerinde üstün ve öncelikli hak sahibi olduğunu ileri sürenlerin açacakları marka terkini davaları için 6 ay ve 3 yıllık hak düşürücü süreler getirilmiş iken, her ne kadar, 556 sayılı KHK.da, marka tescil başvuruları değerlendirilirken ilgililere, itiraz olanağı ile birlikte sonradan marka tescilinin hükümsüz sayılması için dava açma olanağı da tanınmasına rağmen,bu davanın hangi sürede açılacağı hususunda bir düzenleme getirilmemiş ise de yine anılan KHK.nun 42.maddesinde Paris Konvansiyonuna göre tanınmış sayılan marka sahiplerinin hükümsüzlük davasını, tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde açması gerekeceğinin belirtilmesi ve bu hususta dava açma hakkının sınırsız sürede kullanılmasının yasanın ruhu ve hukuk mantığı ile de bağdaşmayacağı nazara alındığında, bu husustaki yasal boşluğun, yukarıda sözü edilen tanınmış sayılan markalar için öngörülen 5 yıllık sürenin, en azından diğer markalar yönünden açılacak davalar içinde uygulanarak doldurulması Dairemizce uygun görülmekle ve somut olayda, marka tescilinin 1.9.1992 olması, 556 sayılı KHK.nin önceki yasada ( 551 sayılı Markalar Yasası Md.15 ) benimsenen 3 yıllık hak düşürücü sürenin dolmasından önce ve 27.6.1995 tarihinde yürürlüğe girmesi ve iş bu davanın 22.7.1996 tarihinde ve sözü edilen 5 53 Y. 11. HD. 19.11.2009, 2008/5295 E. 2009/12100 K. BATİDER, 2010, C:XXVI, Sayı: 1, s. 239-242. 54 Y. 11. HD. 30.6.2000, 2000/5841 E. 2000/6238 K. KAYA, s. 343.

yıllık süreden önce açılmış olması karşısında ve dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanması gerekmiştir 55. 6. Jump Kararı Davacının markasının tanınmış marka olarak değerlendirilmesi halinde bu markayı davalının farklı mal ve hizmetlerde dahi kullanması mümkün olmayacaktır. Ayrıca tanınmış marka olarak kabulü halinde de hükümsüzlük davasının tescili tarihinden itibaren 5 yıllık süre içinde açılması, ancak markanın tescilinde kötüniyetin varlığı durumunda ise iptal davasının süreye bağlı olmaması nedeniyle öncellikle mahkemece davacı markasının tanınmış olup olmadığı hususunda gerekli delillerin toplanarak değerlendirilmesi, tanınmış olduğunun kabulü halinde de davalının tescilinin kötüniyetli olduğunun ispatı gerekmekte olup, buna göre davanın süreye tabi olup olmadığı hususlarının belirlenmesi zorunlu bulunmaktadır. Oysa mahkemece bu konuda yeterli inceleme yapılmadan ve bu yönler açıklığa kavuşturulmadan yazılı şekilde karar verilmiştir. Bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir 56. 7. Mita Kararı Üç yıl boyunca bir markanın distribütörlüğünü yapan bir kişinin, daha sonra markaya çok benzer bir ibareyi ticaret unvanı olarak tescil ettirmesi ve bu ibareyi marka olarak yaklaşık 6 yıl kullanması; bu kişinin markaya büyük değer kazandırması ve marka sahibinin bundan yararlanması gerçekleşmediği için, MK md. 2 uygulama alanı bulmayacak ve ticaret unvanının ticaret sicilinden terkini sonucunu doğuracaktır 57. 8. Grin Nicci Kararı Markalı saatleri ithal eden kişinin, Türkiye deki satış yetkisinin elinden alınmasından sonra, bu markayı iltibasa meydan verebilecek şekilde kendi adına tescil ettirmesi, hukukun temek ilkelerinden olan ve MK md. 2 de yer alan iyiniyet kuralları çerçevesinde hareket etme yükümlülüğüne ters düşmekte olduğundan hukuken himaye edilmesi mümkün değildir 58. 55 Y. 11. HD. 25.12.1997, 1997/5417 E. 1997/9676 K. www.kazanci.com ; Aynı yöndeki karar için bknz. Y. 11. HD. 1.9.2000, 2000/5607 E. 2000/6604 K. 56 Y. 11. HD. 26.2.2004, 2003/7150 E. 2004/1792 K. ŞANAL, s. 198-200. 57 Y. 11. HD. 17.9.2001. 2001/4321E. 2001/6860 K., YASAMAN, 889. 58 Y. 11. HD. 29.1.1999. 1998/5372 E. 1999/256 K. YASAMAN, s. 887.

VIII. DEĞERLENDİRME ve SONUÇ Kural olarak tescil süreklilik arz ettiği için hükümsüzlük davası her zaman açılabilmelidir. Örneğin marka olarak tescil edilemeyecek işaretler her nasılsa tescil edilmişse, bu işaretler sicilden terkin edilmediği müddetçe marka olarak korunacaklardır. Burada beş yıllık bir dava açma süresi kabul edilirse, kural olarak marka olarak tescil edilemeyecek işaretlerin zaman geçmesi ile marka olabilme niteliği kazanması gibi bir sonuç ortaya çıkacaktır. Kamu düzenine ve genel ahlaka aykırı, dini değerler ve semboller içeren markaların bu şekilde marka olarak muhafazası hukuki güvenliği sarsacaktır. Ancak her halde hak sahibinin haksız tescil aleyhine hükümsüzlük davası açabilmesi bakımından sınırsız süreye sahip bulunmaması gerekir. Marka hakkı sahibinin uzun süre boyunca dava açmayarak sessiz kalması MK md. 2 anlamında bu kullanıma zımni icazet verdiği ve aksi halin hakkın kötüye kullanılması olduğu şeklinde yorumlanmalıdır. Bu düşünce sistemi ticari hayatın olağan akışına ve hakkaniyet prensibine de uygun düşmektedir. Zira haksız tescil yapıldığı tarih ile hükümsüzlük davasının açıldığı tarih arasında çok uzun bir sürenin geçmiş olması ve bu süre içerisinde marka sahibi markasını, emek, zaman ve para harcamak suretiyle, yatırımlar yaparak, reklam ve ilan faaliyetleri gerçekleştirerek, piyasada tanıtımlar yapmış ve bunun sonucunda da ticari piyasada korunmaya değer ekonomik bir yer edinmiş olabilir. Böyle bir durumda, bu marka üzerinde hak sahibi olan kişi uzunca bir süre bekledikten sonra dava açması ve böylece marka sahibinin büyük çalışmalar ve harcamalarla elde etmiş olduğu ekonomik değeri yok etmeye çalışması, ayrıca davacının marka sahibinin bu ekonomik durumundan faydalanmak istemesi hakkaniyet prensibine aykırılık oluşturacaktır. Ayrıca iyiniyetli olarak kullanımda bulunan kişinin hakkını da ilelebet muallak durumda bırakmak hukuki güvenliği sarsacaktır. Bu bağlamda her olay için geçerli olacak somut normlar konulmasından kaçınılarak, her somut olayın şartlarının MK md. 2 çerçevesinde değerlendirilmesi doğru sonuca ulaştıracaktır.

KISALTMALAR CETVELİ BK. Bknz. : Borçlar Kanunu : Bakınız C. : Cilt E. : Esas Numara K. : Karar HD. KHK. md. MK. : Hukuk Dairesi : Kanun Hükmünde Kararname : Madde : Medeni Kanun s. : Sayfa S. : Sayı T. : Tarih TBK. TPE TTK : 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu : Türk Patent Enstitüsü : Türk Ticaret Kanunu Y. : Yargıtay

KAYNAKÇA BATİDER 2010, C:XXVI, S:1, s. 239-241. KARAHAN, Sami Gerçek Kişi Unvanlarının Korunması ve Sessiz Kalma Nedeniyle Hakkın Kaybı İlkesi -Karar Tahlili-, BATİDER, 2001, C:XXI, S:1, s. 271-285. (Sessiz Kalma) KARAHAN, Sami Haksız Rekabet Davalarında Dava Zamanaşımları ve Sessiz Kalma Nedeniyle Hakkın Kaybedilmesi İlkesi, Prof. Dr. Hayri Domaniç e 80. Yaş Günü Armağanı, C:1, İstanbul, 2001, s. 293-305. (Haksız Rekabet) KARAHAN, Sami, SULUK, Cahi, SARAÇ, Tahir, NAL, Temel Fikri Mülkiyet Hukukunun Esasları, Ankara, 2007. (Fikri) KAYA, Arslan Marka Hukuku, İstanbul, 2006. MERAN, Necati Marka Hakları ve Korunması, Ankara, 2004. NOYAN, Erdal Marka Hukuku, Ankara, 2006. ŞANAL, Osman Markalarda Hükümsüzlük Davaları, Ankara, 2006. TEKİNALP, Ünal Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul, 2004. TEOMAN, Ömer Haksız Rekabette Zamanaşımı, Yaşayan Ticaret Hukuku, C:I Hukuki Mütalaalar, Kitap 5 (1992-1993), İstanbul, 1995. (Kitap 5) TEOMAN, Ömer Markaya Tecavüz, Yaşayan Ticaret Hukuku, C:I Hukuki Mütalaalar, Kitap 8 (1997), İstanbul, 1997. (Kitap 8) YASAMAN, Hamdi Marka Hukuku İle İlgili Makaleler, Hukuki Mütalaalar, Bilirkişi Raporları, İstanbul, 2005. (YASAMAN I) YASAMAN, Hamdi Marka Hukuku İle İlgili Makaleler, Hukuki Mütalaalar, Bilirkişi Raporları II, İstanbul, 2005. (YASAMAN II)

YASAMAN, Hamdi Marka Hukuku İle İlgili Makaleler, Hukuki Mütalaalar, Bilirkişi Raporları III, İstanbul, 2008. (YASAMAN III) YASAMAN, Hamdi, ALTAY Sıtkı Anlam, AYOĞLU Tolga, YUSUFOĞLU Fülürya, YÜKSEL Sinan, Marka Hukuku 556 Sayılı KHK Şerhi, C:2 İstanbul, 2004. (YASAMAN) Kazancı İçtihat Arama Motoru www.kazanci.com