Roman: Oyun: Çocuk: Şiir: İnceleme:



Benzer belgeler
ısbn Remzi Kitabevi, 2014

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ

DESTANLAR VE MASALLAR. Muhsine Helimoğlu Yavuz HILE İLE DILE. Masal. KÜRT MASALLARI Resimleyen: Claude Leon

1. SINIF TÜRKÇE. Copyright YAZAR Ahmet KÜÇÜKAYDIN Hacer KÜÇÜKAYDIN. KAPAK TASARIMI Resul KÖSE. DİZGİ - SAYFA TASARIMI Resul KÖSE

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Çetin Öner. Roman GÜLİBİK. Çeviren: Aslı Özer. 26. basım. Resimleyen: Orhan Peker

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut GÜNAYDIN! GÜNAYDIN! Resimleyen: Burcu Yılmaz

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 220 HALİM SELİM İLE 40 HADİS

ORTA HAZIRLIK TÜRKÇE ORTAK SINAVI Açıklamalar GRADE. (20 Aralık 2015, Pazar)

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

FRANCESCA SIMON FELAKET HENRY İLE SPOR

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Bilmece ŞİPŞAK BİLMECELER DEYİM VE ATASÖZLERİ. 2. basım. Resimleyen: Ferit Avcı

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Öykü KURABİYE EV. Resimleyen: Burcu Yılmaz

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

Roman: Oyun: Duru ile Doruk Dizisi: Şiir: İnceleme-Araştırma:

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

3. Yazma Becerileri Sempozyumu. Çağrışım: Senden Kim Çıkacak?

ŞEKİL KAVRAMI TEMA ÇALIŞMALARIMIZ KAVRAMLAR RENK KAVRAMI SAYI KAVRAMI SES KAVRAMI ÖZEL BİLGİ İLKÖĞRETİM OKULU ANASINIFI

MATBAACILIK OYUNCAĞI

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ BESYO TME-110 TEMEL MÜZİK EĞİTİMİ 1.HAFTA

BÖCEK ORKESTRASININ MUHTEŞEM SINIFI

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK

KÜÇÜK UYKULAR BAHÇESİ

ISBN :

SEVECEN İLE TOMURCUK ETKİNLİK KİTABI KELEBEK KIZLAR

Söyleyiniz. 1- Çağdaş caddeye neden koştu? 2- Kazadan sonra Çağdaş a kim yardım etti? Sözcük Sayısı : 56

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Öykü ASLAN KRAL KORK. Resimleyen: Sedat Girgin

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

2016 Tudem Edebiyat Ödülleri Öykü Yarýþmasý Mansiyon Ödülü

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

KIRMIZI KANATLI KARTAL

İletişim Yayınları 2472 Çağdaş Türkçe Edebiyat 426 ISBN-13: İletişim Yayıncılık A. Ş. 1. BASKI 2017, İstanbul

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

HAZİRAN 2014/2015 ANASINIFI BÜLTENİ. Haziran 2015 Bülten

Yüz Nakli Doktorları Birbirine Düşürdü

Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI

ŞEBNEM İŞİGÜZEL Sarmaşık

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba.

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

KEREM ASLAN Her Şey Dahil

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

Murat Çelebi 2. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

Ö.Ç BİLFEN OKULLARI GÜNLÜK EĞİTİM PROĞRAMI 6YAŞ 20.EKİM.PAZARTESİ-25.EKİM.CUMA

Otistik Çocuklar. Berkay AKYÜREK 7-B 2464

GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU

frekans araştırma

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Beyni geliştirmek ve zekâmızı parlatmak mümkün. Beyin, yeni bilgiler ve beyin faaliyetleri ile gelişir ve büyür.

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

ŞİMDİKİ ÇOCUKLAR HÂLÂ HARİKA

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Akıllı Kral Süleyman

Babamın Sihirli Küresi AYTÜL AKAL

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU UĞUR BÖCEKLERİ SINIFI KASIM AYI BÜLTENİ

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman:

Orhan benim için şarkı yazardı

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

Delal Arya HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Sedat Girgin PERA GÜNLÜKLERİ. 5 Basım SIRLAR OTELİ. 2. Kitap

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Mehmet Ali Aktar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Hatırlatma: 1. Ünitede canlıların en küçük yapı biriminin hücre olduğunu,

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.


ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Cihan Demirci. Şiir ŞİİR KÜÇÜĞÜN. 2. basım. Resimleyen: Cihan Demirci

GARCİA'YA MEKTUP. Sayfa: 1 / 5

Delal Arya HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Mert Tugen YEDİ DENİZLERDE 2. 2 Basım İSKELET SAHİLİ NDEKİ SIR

Tanrı dan gönderilen Adam

Bilgin Adalı HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Mustafa Delioğlu SÜMBÜLLÜ KÖŞK

Eze meze Yýllar geçti geze geze. Neler gördüm neler! Daðlar gördüm yerden biter, gökte yiter. Daðlar gördüm kayalý, kayalarý oyalý.

TEMA: OKULUMUZU TANIYALIM KONU: OKULUMUZ TARİH: 01 EYLÜL / 30 EYLÜL YAŞAYAN DEĞERLER: SEVGİ

Bu haftaki yazımıza geçmişten bir medya kazasıyla giriyoruz Yıl 1983

Panayır, önce büyük bir insan kalabalığı demektir Kasabanın sakin hayatı bir anda birkaç günlüğüne hareketlenir, nüfusu 5 e 10 a katlanır

Aşşk Kahve ve Laduree

Derleyen ve çeviren Erol Erduran

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ NÜFUS ETÜTLERİ ENSTİTÜSÜ TÜRKİYE DE KADIN VE AİLE ARAŞTIRMASI 2014 HANEHALKI SORU KAĞIDI

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

TURK , Öğretim Görevlisi: Gönenç Tuzcu Ödev 3: Şiir(1)

"medya benim ayağımın altına muz kabuğunu biraz zor koyar" vari açıklamalarda bulunuyordu ki Olanlar oldu

Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti

Sevgi Başman. Resimleyen: Sevgi İçigen

Transkript:

2 PROF. DR. ÜSTÜN DÖKMEN, 1954 yılında İstanbul da dünyaya geldi. İlk ve ortaokulu Erzurum da, liseyi Ankara da bitirdi. Ha cettepe Üniversitesi Psikoloji Bö lümü nden lisans ve yüksek lisans derecesi aldı. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi nde Psi kolojik Danışma ve Reh berlik Bölümü nde 1988 de doçent, 1994 te profesör unvanı aldı. Uzun yıllar televizyonlarda Küçük Şeyler dizisini yazdı ve sundu. Dökmen in çok sayıdaki bilimsel makalesinin yanı sıra, psikoloji ve kişisel gelişim alanında kitapları, romanları, tiyatro eserleri, masal ve şiir kitapları bulunmaktadır. Üstün Dök men in yayınevimizden çıkan kitapları: Roman: Miyase nin Kuzuları; Ladesçi; Kelebekler ve İnsanlar; Kuzular Vadisi; Metrestepe; Menderes: Irmağın Gölgesi Oyun: Komşu Köyün Delisi/Nokta Nokta Hanım ın Hayatı; Otoyolda Piknik/ Padişah-ı Hali Osman/ Uluğ Bey; Pusulamı Ayarlar mısınız?/depremzâdeler Mahallesi; Tangramım Nerede?/Pepe mi Sobe mi?/duru nun Yıldızları Çocuk: Duru ile Doruk dizisi: Mevsimler; Oyuncak Şehir; Küçük Gezginler; Piknikte Şiir: Ankara Destanı İnceleme: İletişim Çatış maları ve Empati; Varolmak Geliş mek Uzlaşmak; Küçük Şeyler 1 Deniz Kabukları; Küçük Şeyler 2 Suflörlü Yaşamlar, Tulumbacı Sendromu, Psi kolojik Dü ğümler; Küçük Şeyler 3 Yaşama Yerleş mek; Küçük Şeyler 4 Eşit ler Evi; İnsanın Korunakları-1: Deriden Kültüre; İnsanın Korunakları-2: Mimari (Selcan Dökmen ile); Psikodrama ve Sosyometri

ÜSTÜN DÖKMEN YORGUN HEYKEL 3 (Roman)

4 YORGUN HEYKEL / Üstün Dökmen Remzi Kitabevi, 2016 Her hakkı saklıdır. Bu yapıtın aynen ya da özet olarak hiçbir bölümü, telif hakkı sahibinin yazılı izni alınmadan kullanılamaz. Editör: Neclâ Feroğlu Kapak: Ömer Erduran ısbn 978-975-14-1722-0 birinci basım: Mayıs 2016 Kitabın basımı 5000 adet yapılmıştır. Remzi Kitabevi A.Ş., Akmerkez E3-14, 34337 Etiler-İstanbul Sertifika no: 10705 Tel (212) 282 2080 Faks (212) 282 2090 www.remzi.com.tr post@remzi.com.tr Baskı ve cilt: Remzi Kitabevi A.Ş. basım tesisleri 100. Yıl Matbaacılar Sitesi, 196, Bağcılar-İstanbul Sertifika no: 10648

Bu roman, dünyanın dört bir yanında geçmişin yüküyle ezilmiş, tarihten ötürü yorgun düşmüş bütün insanlara ve tarihin ve erkeklerin yükü altında ezilmiş, tecavüze uğramış cümle kadınlara, yani bütün güzel insanlara ithaf edilmiştir. 5

6

Aslında insanların cümlesi, tek bir cümledir. üstün dökmen 7

8

1 9 Sefte (*) Elinizdeki roman bir kurgudur; tümü bir teşbih belki. Bu roman, bilinmeyen bir kasabadaki, pek çok kişi bu kasabanın adının Sergen olduğunu iddia ediyor şimdi bilinmeyen bir heykelin başından geçenleri anlatırken, insanların bilinen öykülerini de söylüyor. Duyduk ki Michelangelo usta, Ben heykel yapmıyorum, heykel taşın içinde; ben fazlalıkları atıyorum, heykel ortaya çıkıyor dermiş. İnsanlar da böyledir. İnsanlığın üzerindeki fazlalıkları yani önyargıları, geçmişin yükünü ve kaygıları atarsanız, kavga etmeyen güzel insanlar çıkar ortaya. Sergen i unutmamak, geçmişle uzlaşmak, bugünde kucaklaşmak ve geleceğe kucak dolusu dostluk bırakmak dileğiyle. (*) Balkanlar da, Kosova da siftah demektir.

10 2 İki Gazeteci Sergen, bir zamanlar çok canlı olan ama şimdilerde unutulmuş, içinde arada bir film çekilen dekor kasabalara dönmüş bir kasabadır. Evlerin çoğu boştur; kasabalılar yıllar boyunca uzak şehirlere, uzak ülkelere göç etmişlerdir. Sergen de bugün yalnızca çok yaşlı bir çift, Anya Ana ile kocası yaşamaktadır. Bu buruş yanaklı yaşlı ve şirin çift, bir zamanlar Sergen de yaşanmış çok ilginç, inanılması güç bir olayın, yani canlı heykelin son görgü tanıklarıdır. Kısa bir süre önce İletişim Fakültesi nin Radyo Televizyon Bölümü nde okuyan iki öğrenci Sergen deki bu iki yaşlı Sergenlinin hayat öykülerini ve Sergen in artık unutulmaya yüz tutmuş olan efsanevi heykel öyküsünü bitirme tezi olarak hazırlamak istediler. Ellerinde fotoğraf makineleri, kameraları, defterleri ve sırt çantalarıyla Sergen e geldiler. Anya Ana ile kocasını, evlerinin önündeki bankta otururken buldular. Evin boyaları eskimişti ancak pencerelerin önünde, giriş kapısının çevresinde irili ufaklı saksılar içinde kırmızı, sarı,

mor, yeşil rengârenk çiçekler vardı. Bir de giriş kapısının yanındaki duvarın bahçeye bakan tarafına bir lavabo ve musluk yerleştirilmişti. Şimdilerde unutulmuş olan bu âdetin tanığı olan Anya Anaların lavabosu iyiden iyiye eskimiş, artık kullanılmaz olmuştu. Kapının diğer yanında kurusun diye ipe dizilmiş biberlerin, patlıcanların suları uçmuş, hepsi yaşlı insanların derileri gibi buruş buruş olmuştu. Anya Ana kışın bunlardan dolma yapacaktı. Biber, patlıcan kurutmayı gençlerin değil de yaşlıların tercih etmesinin sebebi, belki görünürdeki bu benzerlik, belki de bu yaz sebzelerinin kullanım ömrünü birkaç aylığına da olsa uzatma isteğiydi. Gençler ev sahiplerine selam verdiler, röportaj yapmak istediklerini söylediler. Yaşlı çift sevinçle kabul etti; tavırlarından bu tür röportajlara alışık oldukları anlaşılıyordu. Anya Ana misafirleri eve davet etti; gençler, saygılı ve çekingen bir tavırla girdiler. Giriş ve salon çok eski eşyalarla doluydu. Eskiydi ama şıktı ve iyi korunmuştu. Gençler birer koltuğun önünde durup yaşlı ev sahiplerinin oturmalarını beklediler, sonra onlar da oturdular. Sınıf arkadaşı olan bu iki genç flört de ediyorlardı. Kız öğrenci, sınıfın en çalışkanıydı, erkek ise en haylazıydı, ders çalışmazdı ancak sınavlarda kız arkadaşından kopya çektiği için, genelde sınıfın en yüksek ikinci notunu alırdı. Ondan biraz düşük not almasının nedeni, kız arkadaşının yazdığı bazı kelimeleri okuyamamasıydı. Öğretmenler öğrencileri ikişer kişilik gruplara bölüp her gruba ayrı bir bitirme ödevi vermişti. Grupları oluştururken de, zayıf öğrenciler sırtını güçlü olanlara dayamasınlar diye not ortalamaları yakın öğrencileri bir araya getirmeye çalış 11

12 mışlardı. Ancak sınıftaki en tembelin en çalışkandan sürekli kopya çektiğini bilmedikleri için, farkında olmadan bu iki öğrenciyi Sergen e göndermişlerdi. Yaşından daha olgun görünen, görmüş geçirmiş tavırlı kız öğrenci, Anya Ana ya kibar bir şekilde, Teyzeciğim, biz üniversite öğrencisiyiz, yakında gazeteci olacağız, kasabanızın tarihçesi bitirme ödevimiz. Hatırladığınız kadarıyla bize kasabanızın tarihçesini anlatabilir misiniz? Bu arada izniniz olursa kayıt yapacağız dedi. Anya Ana ve kocası, buruşuk yüzleriyle gülümseyerek, hareketleri ağırlaşmış başlarını, evet anlamında salladılar. Ben terziydim, kadın terzisi diye başladı söze Anya Ana. Anya nın kocası: Yanlış hatırlıyorsun Anya, sen ev hanımıydın; yalnızca oğlumuzun ve benim elbiselerimizi dikerdin. Anya Ana: Sen yanlış hatırlıyorsun bey, ben terziydim ve dükkânım vardı. Sen o zamanlar da benim çalışmamı içine sindiremezdin; hâlâ Ev hanımıydın diyorsun. Anya Ana gazeteci gençlere döndü. Çocuklarım, ben hem ev hanımı olarak, hem de terzi olarak Sergen ekonomisine katkıda bulunuyordum. Anya nın kocası: Kasabamız o zamanlar çok kalabalıktı; bir Yahudi kasabasıydı. Naziler geldi, herkesi öldürdü. Biz kuyuya saklanıp hayatta kaldık. Anya Ana: Yanlış hatırlıyorsun bey. Kasabamızda birkaç Yahudi vardı ama çoğunluk Protestan, Ortodoks tu. Katolikler bir gece saldırıp herkesi öldürdü. Nazi filan gelmedi. Saçmalama Anya, tarihi böylesine tahrif etme. Kasabamız

Yahudi kasabasıydı, katliam oldu. Eğer Yahudi kasabası olmasa bu gençler röportaj yapmaya gelirler miydi? Yahudi olmayanlara yapılan katliamlar tarihsiz ve talihsizdir, tarih onları yazmaz. Katliam filan olmadı. Kimi yaşlanıp öldü, gençler uzak ülkelere göç etti. Biz gidemedik, burada kaldık. Nöbeti biz sürdürüyoruz. Katliam oldu. Olmadı. Oldu. Şimdi çocukların önünde tartışmayalım bey. Tartışırsak ne olur? Ruh sağlıkları mı bozulur? Biz hep iyi insanlardık, ötekiler geldiler, yani kötüler, bize kötülük ettiler. Ötekiler bizim hep öteki olduğumuzu söylediler, oysa öteki olan asıl onlardı. Bizler, öteki değildik, bizdik. Kelime oyunları yapıyorsun bey. Bakın evlatlarım, burası bir Alman kasabasıydı, Doğu Alman. Komünistler geldiler, kasabanın birinci yarısını öldürdüler, ikinci yarısını da Sibirya ya sürdüler. Anya nın kocası: Bakın çocuklar gerçek şu: Burası bir Rum ve Ermeni kasabasıydı, halk Ortodoks tu; Türkler geldiler, herkesi öldürdüler. Biz kilere saklandık da kurtulduk; Türklerin karnı toktu, kilere bakmayı akıl etmediler. Sen beni öldüreceksin bey; az önce Yahudi kasabası diyordun, şimdi Ortodoks yaptın. Sen artık yaşlı bir adamsın, her şeyi birbirine karıştırıyorsun. Ben Yahudi kasabası demedim. Anya Ana: Sen aklımı koru Tanrım. Çocuklar bu demin Yahudi kasabası dedi mi, demedi mi? 13

14 Kız öğrenci: Dedi. Erkek öğrenci: Demedi. Anya Ana: Bak çocuklar gerçeği nasıl hatırlıyorlar. Sen yanlış hatırlıyorsun bey. Bakın çocuklar, teyzeniz biraz yaşlandı, bu yüzden olayları karıştırıyor. Bu kasabada Türkler yaşıyordu, biz de o zamanlar Türktük. Önce Çarın askerleri geldi, halka zarar vermediler; onlar gidince Ermeniler halkı camilere doldurup yaktılar. Biz minareye sığındık, hayatta kaldık. Minareye sığınanlar daima dik dururlar; mecburen. Anya Ana: Yanlış hatırlıyorsun bey; Ermeniler filan gelmedi. Olabilir. Durun, durun, şimdi hatırladım; biz Katalandık. Zırh giymiş, zırhlı atlara binmiş Haçlılar geldiler, kılıçlarıyla biz Katalanları kat kat kestiler. Ne katliamdı! Ne ilgisi var bey. Sen yine amatör tarihçilerin yazdığı tarih kitaplarından okudun galiba. Bak şimdi, tarih dedin de aklıma geldi Anya, kasabanın yarısı Tatar dı, Tatar Türkü; diğer yarısı da Ahıska Türkü. Stalin zamanında komünistler gelip herkesi Sibirya ya sürdü. Sürülenlerin onda dokuzu yolda öldü; ölmeyenleri de Stalin öldürdü. Gerçek bu çocuklar. Anya Ana: Bey ne çabuk unuttun, kasabamız Hıristiyan kasabasıydı; El-Kaide teröristleri geldi, herkesi öldürdü. Sen Yahudi olduğun için kurtuldun. Affedersiniz çocuklar, teröristler amcanızın önüne baktılar, sünnetli olduğunu görünce Müslüman sandılar, öldürmediler. Yahudi ve Müslüman erkeklerin önleri

tamamen birbirine benzer; ama onlar hiçbir bakımdan birbirlerine benzemediklerini düşünürler. Erkek öğrenci: Başlangıç iyiymiş de sonra ayrılık olmuş anlaşılan. Sosyal medyada bir yazı okumuştum; yazıda, Ben sünnete karşıyım, gençlerin önünü kesmeyin diyordu. Şakadan tabii. Kız öğrenci erkek öğrenciye sert bir bakış attı, oğlan sustu. Kız, onu biraz patavatsız, çokça da bilgisiz buluyordu, ayrılmayı düşünüyordu ama ya başkasını bulamazsam, ya sevgililer gününde yalnız kalırsam endişesiyle ayrılamıyordu. Anya Ana devam etti: İşte böyle çocuklar, amcanızın önüne baktılar, Müslüman sandılar; karısı olduğumu söyledim, beni de Müslüman sandılar. Gelenler IŞİD di. İşit de inanma. O zamanlar IŞİD yoktu. Anya Ana: Çok zaman geçti insan karıştırıyor bazen. Gelenler galiba El-Kaide ydi. Her duyduğuna inanıyorsun hanım, El-Kaide diye bir şey yok, tamamen Amerikan uydurmasıdır. Amerika uydurmaz, üretir, icat eder. Teknolojiyi icat eder. Bak elektrik lambasını icat etti Amerika, sonra televizyonu, tansiyon ilaçlarını, doktorları icat etti, mühendisleri icat etti, şimdilerde tüp bebekleri icat ediyormuş. Bakın çocuklar, tarih kitapları yazmaz ama olayın gerçeği şu: Biz o zamanlar Kızılderili idik; amcanızın adı Oturan Boğa idi, benim adım ise Sağa Sola Koşturan Geyik ti; yani hiç oturmazdım. Beyazlar geldiler, kabilemize saldırdılar, oturanları toptan öldürdüler, kaçanları perakende öldürdüler. Biz ikimiz bir bizonun arkasına saklanıp kurtulduk. Hanım sen tarihi tahrif ediyorsun. Biz Kızılderili değil, 15

16 kara deriliydik, zenciydik; Zulular geldiler, kabilemizi kırdılar; biz ölü taklidi yapıp kurtulduk. Zulular bize hep öteki muamelesi yaptılar. Oysa öteki olan biz değildik, onlardı. Bakın gençler, o zamanlar ben çok yakışıklıydım, bütün kızlar bana âşıktı, sekiz-on defa nişanlanıp ayrılmıştım. Sonunda teyzenizin babası yüksek bir drahoma verdi de evlendik. Bey sen beni çıldırtacaksın; ne nişanlısı, ne drahoması! Çocuklar amcanızda hafıza sorunu var; bazı ihtiyarlar, olmuş şeyleri unuturlar, amcanız olmamışları üretiyor. Anya nın kocası uzaklardan bir ses duymuş gibi birdenbire irkildi: Durun çocuklar, şimdi hatırladım, biz o zamanlar Güney Koreli masum insanlardık, öteki yarımız, yani kötü kardeşlerimiz, aç bıraktıkları köpekleriyle gelip kasabamızı infaz ettiler. Anya Ana: Koreliler iyi insanlardır. Bütün milletler iyidir, yalnızca bazılarının yöneticisi kötüdür. Kötü yöneticileri kim seçiyor hanım? Milletler seçmiyor mu? Evet milletler seçiyor, halklar seçiyor. Milletler iyidir, seçtikleri yöneticiler de başlangıçta iyidir. Yöneticiler sonradan kötü olurlar, arkalarındaki toplumları da kötü yola düşürürler. Kötü kadın da yoktur, kötüye kullanılmış kadın vardır. Anya cığım sen tarihçi olsaydın geçmişteki olayları, Tarihteki herkes iyi huyluydu, Napolyon da bankada veznedardı diye anlatırdın. Para, para demiş ya, o yüzden yani. Sonuçta kötüler olmasa tarih yazmaya değmezdi. Sen yanlış hatırlıyorsun. Anya: Aslında bütün bebekler güzeldir; büyüdüklerinde açlık onları çirkinleştirir. Ve bütün milletlerin hafızaları vardır ama açlık hafızalarını karartır.

Anya cığım, sen hem tarihçi hem siyasetçi olmalıydın, tabii aynı zamanda anaokulu öğretmeni. Hayatım, demin unuttum, biz Çinli değildik. Çinli demedim hanım, Koreli dedim. Ne fark eder? İkisi aynı zaten, hepsi birbirine benziyor. Türkiye diye bir ülke varmış; oradaki vatansever ve misafirperver gençler, Çinliler Uygurlulara baskı yapıyor sanmışlar, Çinli, Koreli, Japon, Özbek, Kırgız pasaportlu sokakta gördükleri bütün çekik gözlü turistleri, yani misafirlerini dövüyorlarmış. Şimdi bu gençlere bunu kim öğretti? Ne Çin i görmüşlerdir, ne Kore yi. Neyse biz Çinli değildik, bizi dövmezlerdi. Anya, şimdi sen, adı neydi, O ülkedeki vatansever gençler de iyi çocuklardır ama onların başı olan siyasetçiler kafalarını karıştırıyor, parazit yapıyorlar diyorsun, öyle mi? Öyle. Bak hanım, şu an bir aydınlanma oldu zihnimde, Hintliler gibi aydınlanıverdim. Biz Sırp tık o zamanlar; Türkler geldi, halkımıza işkence etti, kazığa oturttular hepimizi. Saçmalıyorsun bey, kazığa oturttular da şimdi nasıl yaşıyoruz? Kazığa oturtan Kazıklı Voyvoda ydı, Türkler değildi. Sen galiba İvo Andriç in Drina Köprüsü nü okudun bu aralar yine. Romancıydı o, bütün romancılar gibi uydurmuştu. Tarihi biliyorum zanneden romancılar uydururlar. Tarihi kaşıdılar mı, kan akar tarihten bolca. Türkler dürüst insanlardır, yalan söylemezler, çalmazlar, uydurmazlar. Nereden biliyorsun hanım? Türkler insan değil mi? Uydur madan ünlü, çalmadan zengin olunur mu? Türk romancılar uydurmazlar. Bal gibi uydururlar; en çok da mankurtlaşan romancılar, yabancı yalakaları uydurur. Bu Türklerin avukatlığını yapmak da nereden çıktı? 17 YH 2