OBEZİTE CERRAHİSİ, BESLENME VE SAÇ DÖKÜLMESİ



Benzer belgeler
OBEZİTE CERRAHİSİ, BESLENME VE SAÇ DÖKÜLMESİ

OBEZİTE CERRAHİSİNDEN SONRA YENİDEN KİLO ALMANIN TEDAVİSİ

OBEZİTE CERRAHİSİ, BESLENME VE SAÇ DÖKÜLMESİ

OBEZİTE CERRAHİSİ, BESLENME VE SAÇ DÖKÜLMESİ

TÜP MİDE AMELİYATI İLE NE KADAR KİLO VERİLEBİLİR? UYKU SOLUNUM BOZUKLUKLARI VE OBEZİTE CERRAHİSİNİN TEDAVİDEKİ YERİ

OBEZİTE CERRAHİSİ, BESLENME VE SAÇ DÖKÜLMESİ

TÜP MİDE AMELİYATI ÜZERİNE 3. DURUM BİLDİRİM RAPORU (2011)

OBEZİTE CERRAHİSİ TİP 2 DİYABETİ TEDAVİ EDEBİLİR!

OBEZİTE VE SANAT TARİHİ: GENEL BAKIŞ VE DEĞERLENDİRME

ÇOCUKLARINIZDA OBEZİTEYE DİKKAT!

BARİATRİK AMELİYATLARIN KİLO VERMENİN ÖTESİNDE 7 ÖNEMLİ YARARI

Kocaeli İlinde Obezite ve Bir Tedavi Alternatifi Olan Obezite Cerrahisi Farkındalığının Değerlendirilmesi

OBEZİTEYİ ANLAMAK! FAZLA KİLO İLE OBEZİTE ARASINDAKİ FARK NEDİR?

OBEZİTE ÇOCUK SAHİBİ OLMA ORANINI AZALTIYOR! AKŞAM GAZETESİ

LAPAROSKOPİK SLEEVE GASTREKTOMİ SONRASI METBOLİK VE HORMONAL DEĞİŞİKLİKLER

MİDE BALONU UYGULAMASI SONUÇLARIMIZ DOÇ. DR. HALİL COŞKUN

OBEZİTE CERRAHİSİ TİP 2 DİYABETİ TEDAVİ EDEBİLİR!

METABOLİK CERRAHİ İLE TİP 2 DİYABET NASIL TEDAVİ EDİLİR? (VİDEO) OBEZİTE CERRAHİSİ TİP 2 DİYABETİ TEDAVİ EDEBİLİR!

Metabolik Cerrahinin Diyabet Tedavisinde Yeri

DOÇ. DR. HALİL COŞKUN - KANALTÜRK ANA HABER - VBLOC UYGULAMASI

MERVE SAYIŞ TUĞBA ÇINAR SEVİM KORKUT MERVE ALTUN

Doç. Dr. Halil Coşkun. Dr. Hüseyin Kazim Bektaşoğlu

Obezite Nedir? Harun AKTAŞ - Trabzon

Prof.Dr. Muhittin Tayfur Başkent Üniversitesi SBF, Beslenme ve Diyetetik Bölümü

OBEZİTE CERRAHİSİNDEN SONRA YENİDEN KİLO ALMANIN TEDAVİSİ

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından da obezite, sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanmıştır.

KİLO KAYBI AMELİYATI VE ÇAPRAZ BAĞIMLILIK: AŞIRI YEME BOZUKLUĞUNA BİR BAKIŞ

Bilindiği üzere beslenme; anne karnında başlayarak yaşamın sonlandığı ana kadar devam eden yaşamın vazgeçilmez bir ihtiyacıdır

OBEZİTE CERRAHİSİNDEN SONRA KALSİYUM, B1 ve B2 VİTAMİNİ ALIMININ ÖNEMİ

BARİATRİK AMELİYATLARIN KİLO VERMENİN ÖTESİNDE 7 ÖNEMLİ YARARI

KİLOLU ÇİZGİ KARAKTERLER ÇOCUKLARI ŞİŞMANLATIYOR!

Op Dr Aybala AKIL. ACIBADEM Bodrum Hastanesi

Hipertansiyon. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı. Toplum İçin Bilgilendirme Sunumları 2015

Şişmanlık (obezite); sağlığı bozacak düzeyde vücutta yağ miktarının artmasıdır.

SAĞLIKLI OBEZLERDE FİZYOTERAPİ VE REFLEKSOLOJİ UYGULAMALARININ ZAYIFLAMAYA ETKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

BARİATRİK CERRAHİ GEÇİRMİŞ HASTALARDA SAÇ DÖKÜLMESİ VE NEDENLERİ

İLK 1000 GÜNDE UYGULANAN BESLENME POLİTİKALARI VE GELECEK NESİLLERE ETKİSİ

Bariatrik Metabolik Cerrahi Derneği nden BASIN AÇIKLAMASI

TÜP MİDE AMELİYATI ÜZERİNE DURUM BİLDİRİMİ: 2. RAPOR

DİYABET CERRAHİSİ ZİRVESİ KONSENSUS KONFERANSI

ÇEVİRMEN İHTİYACI Çevirmen gerekli miydi? Evet Hayır Gerekli ise onam sırasında nitelikli bir çevirmen yanınızda var mıydı?

Kilo verme niyetiyle diyet tedavisinin uygulanamayacağı durumlar nelerdir? -Hamilelik. -Emziklik. -Zeka geriliği. -Ağır psikolojik bozukluklar

BİR PSİKOLOĞUN OBEZİTE ZAFERİ!

BARİATRİK CERRAHİ İLE BESLENME KOMPLİKASYONLARI ARASINDAKİ İLİŞKİ

TİP 2 DİYABETİN TEDAVİSİNDE MİNİMAL İNVAZİV CERRAHİ

Sağlıklı besleniyoruz Sağlıkla büyüyoruz. Diyetisyen Serap Orak Tufan

OBEZİTE CERRAHİSİNDEN SONRA YENİDEN KİLO ALMANIN TEDAVİSİ

ESKİ ÇAĞLARDA OBEZİTE VE SANAT TARİHİ

OBEZİTENİN FARKLI ALT-TİPLERİ VE YENİ TEDAVİ YAKLAŞIMLARI

OBEZİTE ÇOCUK SAHİBİ OLMA ORANINI AZALTIYOR! AKŞAM GAZETESİ

14 Kasım Dünya Diyabet Günü. Kadınlar ve Diyabet: Sağlıklı bir gelecek hakkımız

Vitaminlerin yararları nedendir?

OBEZİTE CERRAHİSİNDEN SONRA GEBELİK VE SONUÇLARI

Kansız kişilerde görülebilecek belirtileri

YETİŞKİNLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI DOÇ. DR. ARTUNER DEVECİ

OBEZİTEYİ ANLAMAK! FAZLA KİLO İLE OBEZİTE ARASINDAKİ FARK NEDİR?

Tdap Aşıları (Difteri, Toksoid ve Cansız Boğmaca)

OBEZİTE NEDİR? Erkeklerde %20,5 Kadınlarda ise % 41,0 Toplamda % 30,3 olarak bulunmuştur. İstanbul 33,0 Orta Anadolu 32,9

ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ. Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu

KARACIGERINI KORU SIGORTAYI ATTIRMA!

Cerrahi sonrası erken ve geç dönemde metabolik takip. Prof. Dr. İbrahim Şahin İnönü. Üniversitesi

Reflü Hastaları Ne Yapmalı?

TEMEL, İLK 3 YILDA ATILIYOR!

HIZLI ZAYIFLAMAK MÜMKÜN MÜ?

OKUL ÇAĞINDA BESLENME

OBEZİTE Doç. Dr. Erdal Vardar 46. UPK

OBEZİTE CERRAHİSİ SONRASI: KALSİYUM, B1 VE B2 VİTAMİNİ

OBEZİTE CERRAHİSİ SONRASI: KALSİYUM, B1 VE B2 VİTAMİNİ

DİYABET NEDİR? Özel Klinik ve Merkezler

Çocuğumun Obezite Sorununa Karşı Nasıl Önlem Alabilirim?

Kanser tedavisi sırasında sağlıklı bir diyet hemen hemen başka zamanlardakiyle aynıdır. Her gün çeşitli gıdalar yemeniz gerekir.

PERİOPERATİF ANEMİ. Dr. Hüseyin İlksen TOPRAK İnönü Ün. Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Rean AD

DUYGUSAL BESLENME VE OBEZİTE AKŞAM GAZETESİ

Zeytinyağı ve Çocukluk İnsanın çocukluk döneminde incelenmesi gereken en önemli yönü, gösterdiği bedensel gelişmedir. Doğumdan sonraki altı ay ya da

OBEZİTE CERRAHİSİ GEÇİREN KİŞİLERDE KİLO VERMEK BEYNİ İŞTE BÖYLE ETKİLİYOR!

OBEZİTE CERRAHİSİ GEÇİREN KİŞİLERDE KİLO VERMEK BEYNİ İŞTE BÖYLE ETKİLİYOR!

Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu

OBEZİTE KADERİNİZ DEĞİL!

METABOLİK-BARİATRİK CERRAHİDE BESLENME YAKLAŞIMI VE BARİATRİK CERRAHİ DİYETİSYENLİĞİ KURSU

AŞIRI ŞİŞMANLIK VE CERRAHİ TEDAVİSİ. Prof. Dr. Mustafa Taşkın Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilimdalı

Nedenleri tablo halinde sıralayacak olursak: 1. Eksojen şişmanlık (mutad şişmanlık) (Bütün şişmanların %90'ı) - Kalıtsal faktörler:

TÜRKİYE DE EN FAZLA GÖRÜLEN BESLENME HATALARI

HIZLI ZAYIFLAMAK MÜMKÜN MÜ?

İleri Obez Diyabetiklerde Tedavi Yaklaşım Bariatrik Cerrahinin Zamanlaması

KİLOLU ÇİZGİ KARAKTERLER ÇOCUKLARI ŞİŞMANLATIYOR!

OBEZİTE ÇOCUK SAHİBİ OLMA ORANINI AZALTIYOR! AKŞAM GAZETESİ

Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma. Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu

OBEZİTE CERRAHİSİ SONRASI ÇAPRAZ BAĞIMLILIK NEDİR?

Gerçek şilöz asit: yüksek trigliserid oranlarına sahip sıvı.

(İnt. Dr. Doğukan Danışman)

OBEZİTE CERRAHİSİNDE SIKÇA SORULAN SORULAR (SSS)

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ BESLENME ÜNİTESİ BESLENME DEĞERLENDİRME KILAVUZU

HASTALIKLARA ÖZEL BESLENME

Neden MGB Tercih Ediyorum? DR. HALİL COŞKUN İSTANBUL

BESLENME İLKELERİ BESLEME, BESİN ÖĞESİ VE SAĞLIK

DIŞ KULAK YOLUNDAN YABANCI CİSİM / POLİP ÇIKARTILMASI AMELİYATI HASTA BİLGİLENDİRME VE ONAM (RIZA) FORMU

OBEZİTE CERRAHİSİ SONRASI BESLENME: GLİSEMİK İNDEKS NEDİR? NEDEN ÖNEMLİDİR?

Kalp Kapak Hastalıkları

YALOVA BELEDİYESİ SAĞLIKLI YAŞAMI DESTEKLEME PROGRAMI. Dr. Metin SABUNCU YALOVA BELEDİYESİ SAĞLIK İŞLERİ MÜDÜRÜ

Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi

Transkript:

OBEZİTE CERRAHİSİ, BESLENME VE SAÇ DÖKÜLMESİ Belirli bir zamanda tipik olarak saçın yaklaşık yüzde 90 ı anagen (büyüme fazında), yüzde 10 u da telogendir (pasif ya da durgunluk fazında). Bunun anlamı dökülen saçınız çıkan saçınızdan çok daha az olduğundan, dikkate değer bir saç kaybınız olmamasıdır. Ancak bazen bu durum değişebilir. Obezite cerrahisi hastalarının operasyondan sonraki yaygın bir korkusu ve şikayeti, saç dökülmesidir. Biz insanların çoğu için saçlarımız, öz imajımız ile vücut imajımızın önemli bir parçası olmakla birlikte vücutlarımız için bu durum çok önemli değildir. Bu nedenle beslenmenin saç sağlığı üzerinde büyük bir etkisi olabilir, çünkü vücut bir seçim yapmaya zorlandığı zaman besin gereçlerini saçlarınızdan uzağa, beyniniz ve kalbiniz gibi yaşamsal organlarınıza kaydıracaktır. Saç dökülmesinin birçok nedeni vardır. Obezite cerrahisinden sonraki en yaygın saç dökülmesi şekli tıbbi olarak telogen effluvium olarak bilinen ve hem beslenme ile ilgili hem de beslenme ile ilgili olmayan nedenleri bulunabilen dağınık dökülmedir. Saç Çıkması ve Dökülmesi. Farkında olsanız da olmasanız da yaşamınızın çoğunda her zaman için hem saç çıkması hem de saç dökülmesi süreci yaşarsınız. İnsan saç foliküllerinin iki durumu vardır: büyüme fazı olan anagen ve pasif ya da durgunluk fazı olan telogen. Saçların tümü yaşamlarına anagen fazda başlar, bir süre için büyür ve sonra da yaklaşık 100 ila 120 gün süren telogen fazına geçerler. Bunu takiben saçlar dökülür. Belirgin stres türleri saçların çok daha büyük bir yüzdesinin telogen fazına geçmesine neden olur. Bu geçişle ya da telogen effluvium ile sonuçlandığı bilinen stres etkenleri şunları içerir: 1- Yüksek ateş 2- Ağır enfeksiyon 3- Önemli bir ameliyat 4- Akut fiziksel travma 5- Zayıf düşüren kronik hastalıklar (kanser ya da son aşamadaki karaciğer hastalığı gibi) 6- Hormonal bozukluklar (hamilelik, çocuk doğurma ya da östrojen tedavisinin kesilmesi gibi) 7- Sıkı diyet (şok diyet) 8- İştahsızlık 9- Düşük protein alımı 10- Demir ya da çinko eksikliği 11- Ağır metal zehirlenmesi 12- Bazı ilaçlar (beta blokerler, antikoagülanlar, retinoidler ve immünizasyonlar gibi) Obezite Cerrahisi ve Saç Dökülmesi: Beslenme ile ilgili nedenler bir yana obezite cerrahisi ameliyatı olanlarda zaten iki önemli risk mevcuttur, bunlar; önemli bir ameliyat ve hızlı kilo kaybıdır. Yalnız bu etkenler bile ameliyattan sonra görünen saç dökülmesinin çoğundan sorumlu olabilir. Beslenme ile ilgili bir nedenin yokluğunda saç dökülmesi, telogen faza geçen saçların tümü dökülene kadar devam edecektir. Bunları anogen faza geri döndürmenin bir yolu mevcut değildir. Diyetle ilgili bir nedenin yokluğunda saç dökülmesi, nadiren altı aydan fazla sürer. Telogen effluviumda saç folikülleri zarar görmediğinden, saçlar yeniden çıkacaktır. Bu nedenle doktorların çoğu obezite cerrahisi geçiren hastalarını zamanla, sabırla ve iyi bir besin alımı ile saçlarının

yeniden çıkacağı konusunda ikna edebilmektedir. Kesintili besin yetersizliklerinin telogen effluviuma neden oldukları ve katkıda bulundukları bilinmektedir. Aşağıdaki durumlarda obezite cerrahisi sonrası saç dökülmesinde beslenme ile ilgili katkıdan daha fazla şüphelenilmelidir; * Ameliyattan sonra bir yıldan daha fazla süren saç dökülmesi * Ameliyattan altı aydan daha fazla bir süre sonra başlayan saç dökülmesi * Yemek yemede güçlük çekmiş ve/veya takviye alımına uymamış hasta * Ferritin, çinko ya da protein değerleri düşük çıkan hasta * Beklenenden daha hızlı kilo vermiş olan hasta * Diğer yetersizlik belirtilerinin bulunması Demir: Saç dökülmesi ile en çok bağlantısı bulunan tek besin öğesi demirdir. Kansızlığa bağlı olmayan demir eksikliği ile saç dökülmesi arasındaki bağlantı ilk olarak 1960 larda açıklanmışsa da son 10 yıla kadar izlem çalışması ya yapılmamış ya da çok az sayıda yapılmıştır. Yeni araştırmalar saç dökülmesinin tanısal aracı olarak ferritinin önemi konusunda çelişkili olmakla birlikte telogen effluviumdaki önemli sayıda insanın demir tedavisine yanıt verdiği saptanmıştır. Saç sağlığı için optimum demir düzeyleri belirlenmemiş olmasına rağmen 40 ug/l nin altındaki bir ferritin düzeyinin, kadınlardaki saç dökülmesi ile ilişkili olduğuna dair bazı sağlam kanıtlar vardır. Bu değer kansızlık için düşünülen düzeyin epey üzerinde olduğundan değersiz görülmekte ve doktorların bunu bir eksiklik olarak görmesi beklenmemektedir. Çinko: Çinko eksikliği hem hayvan çalışmalarında hem de insan olgularında saç dökülmesi ile ilişkilendirilmiştir. İnsanlarda çinko eksikliğini hem telogen effluviyuma hem de immün aracılı saç dökülmesine bağlayan veriler mevcuttur. Çinko eksikliği biliopankreatik diversiyon / duodenal switch sonrası için iyi bilinen bir problem olup, gastric bypass ve mide bandı gibi diğer prosedürlerle de oluşabileceğine ilişkin bazı göstergeler bulunmaktadır. 1996 yılında bir grup araştırmacı vertikal band gastroplasti (VBG) ameliyatı geçiren hastalardaki saç kaybı ile ilgili tedavi amaçlı olarak yükzek dozda çinko ile çalışmayı seçti. Çalışmada, ameliyat sonrası saçları dökülen hastalara günde üç kez 200 mg çinko sülfat (45 mg doğal çinko) verildi. Bu, hastaların almakta olduğu multivitamin ve demir takviyelerine ilave idi. Çinko ya da diğer besin öğeleri için laboratuar tetkikleri yapılmadı. Araştırmacılar, çinko alan hastalarda altı ay sonra saç dökülmesinin yüzde yüz durduğunu saptadılar. Daha sonra çinkoyu kestiler. Beş hastada çinko kesildikten sonra saç dökülmesi yeniden başladı, takviyenin yenilenmesinden sonra ise tekrar durdu. Beslenme kökenli olmayan telogen effluviyumda saç dökülmesinin normal olarak altı ay içinde durmasının beklenebileceğinin kaydedilmesi önemlidir. Araştırmacılar labratuvar çalışması yapmadıklarından ve kontrol grubu da söz konusu olmadığından, bu noktada anlamlı olan hastalar yalnızca çinkonun kesilmesinden sonra saç dökülmesi sürenlerdir. Bu nedenle de çinkonun obezite cerrahisinden sonraki saç dökülmesini önlediğini söyleyemeyiz, bu tür bir bağlantı kurulabilmesi için kesinlikle daha fazla çalışma yapılması gerekmektedir. İlave önemli bir not: Yetişkinlerde tolere edilebilir Çinko alımı üst düzeyi 40 mg/gün olarak tayin edilmiştir. Söz konusu çalışmada bu düzeyin üç katı fazla bir günlük doz kullanılmıştır. Bu düzeyler sindirim sistemi rahatsızlıklarına neden olmakla kalmaz, 60 mg/gün düzeyleri ile birlikte (çoğunlukla bakır eksilmesine bağlı olarak) kronik zehirlenme başlayabilir. Bu çalışmayla ilgili bilgiler yüksek dozda çinkonun kilo kaybı ameliyatı sonrasındaki saç dökülmesini önlediği mesajı ile birlikte birçok destek grubu ve sohbet odalarına, hatta doktor muayenelerine kadar taşınmıştır. Hastalara, yüksek dozlu çinko tedavisinin kanıtlanmış olmadığı ve zehirlenme risklerinden dolayı yalnızca gözetim altında yapılması gerektiği uyarısında bulunulmalıdır. Bu tür yüksek bir doz vermeden önce çinko

eksikliğini kontrol etmeye yönelik olarak yapılacak bir test en iyi yöntem olacaktır. Protein: Düşük protein alımı saç dökülmesi ile ilişkilidir. Yetersiz protein alımı duodenal switch ile ve çok daha az bir derece de gastric bypass ile bildirilmiştir. Cerrahların yalnızca yaklaşık %8 i total protein, albümin ve pre-albümin laboratuar takibi yaptıklarından, görülme sıklığı ile ilgili olarak çok şey bilinmemektedir. Sınırlı çalışmalar, en çok riski bulunan hastaların, en hızlı ya da en fazla miktarda kilo kaybeden hastalar olduğunu ileri sürmektedir. Gastrik Bypass ameliyatı ile birlikte hidroklorik asit (HCl), pepsinojen ve normal mide sıvısı önemli ölçüde azaltılmış olmaktadır. Ayrıca protein sindirimine yardımcı olan pankreatik enzimler de ince barsağın alt kısmına yönlendirilmektedir. Bu nedenle de çoğu olgunun sorumlusunun yetersiz emilim değil, yetersiz sindirim olması muhtemeldir. Bazı çalışmalar da etken olarak düşük protein alımını göstermiştir. Araştırmalar aynı zamanda düşük amino asit I-Lisin düzeyinin saç dökülmesine katkıda bulunduğunu ve Lisin yokluğunun ise hem demir durumunu hem de saçların yeniden çıkmasını iyileştirebileceğini göstermektedir. Demir tedavilerine ek olarak 1.5-2 gram arasında I-Lisin ile takviye edilen saç dökülmeli anemik hastalar üzerinde yapılan bir çalışmada ferritin düzeyleri, tek başına demir terapisine kıyasla önemli ölçüde artmıştır. Pek çok kişi besin Biotini takviyesinin ya da topikal uygulamasının ya saç dökülmesini önlediğine ya da yeniden saç çıkmasını artırdığına inanmaktadır. Bugüne kadar her iki varsayımı da destekleyecek bir bilgi mevcut değildir. Biotin eksikliği cilt iltihabına neden olabilirse de saç kaybının yalnızca aşırı derecede indüklenmiş hayvan modellerinde ya da aşırı derecede yumurta beyazından oluşan uzatılmış ekstrem diyet durumlarında oluştuğu bilinmektedir. Diğerleri: Saç sağlığı ile ilişkili diğer besin öğeleri A vitamini, İnositol, Folik asit, B-6 vitamini ve başlıca yağlı asitlerdir. Saç dökülmesi ayrıca tiroid hastalığı ve polikistik over sendromu gibi sistemik hastalıklardan da kaynaklanabilir ve genlerden etkilenir. Sonuç: Saç dökülmesi obezite cerrahisi hastaları için rahatsız edici olabilir ve bir çoğu bunu önleyip önleyemeyeceğini görmek için kendi başlarına besin öğelerini denemeye kalkışırlar. Ne yazık ki erken saç dökülmesinin önlenebilir olduğuna ilişkin bulgular azdır, çünkü büyük bir olasılıkla ameliyat ve hızlı kilo kaybından ileri gelmektedir. Bununla birlikte sonradan oluşan saç dökülmesi beslenme ile ilgili bir problemin, özellikle de demir eksikliğinin bir göstergesi ve klinik olarak yararlı bir işaret olabilir. Potansiyel saç dökülmesi ve altta yatan muhtemel nedenleri konusunda hastaları bilgilendirmek, bilinçli seçimler yapmalarına ve gerçek değeri çok az olan reklam materyallerine para harcamaktan kaçınmalarına yardımcı olabilir. Doç. Dr. Halil Coşkun ÇOCUKLUK OBEZİTESİ NEDENLERİ VE DİKKATE ALINACAK HUSUSLAR Çocukluk çağındaki obezitenin yaygınlığı giderek artmaya devam etmektedir. Şu anda çocuklarımızın %20-25 i obez olarak sınıflandırılmaktadır. Yetişkin nüfusun obezite oranlarının yatay hale gelmeye başladığı günümüzde bu durum, endişe vericidir. Ne yazık ki çocuklarda bu yatay hale

geliş trendi henüz görülmemektedir. Yetişkinlerin obezite ile karşılaştıkları birçok tıbbi problemin artık genç nüfusta da göründüğünü biliyoruz. On yıl önce diyabet, yüksek tansiyon ve osteoartrit gibi hastalıklar çocuk hastalarda hemen hiç bilinmezken şimdi bunları çocuklarda görmekteyiz. HANGİ ÇOCUKLAR OBEZ SAYILIR Genel olarak kabul edilen tanıma göre yaş yüzdeliği için %95 ten büyük bir vücut kitle indeksi olan çocuklar obezdir. YEMEK YEME TARZIMIZI DEĞİŞTİRMEK Son 30 yılda yemek yeme tarzımızda önemli ölçüde değişim görülmektedir. Çocuklar öncekinden daha fazla ve daha farklı şeyler yemekte, tüketilen daha büyük porsiyonlar ve atıştırmalık yiyeceklerle şekerli içeceklere daha fazla bağımlılık artmaktadır. Oysa geçmişte şeker tüketimi beslenmemizin nispeten küçük bir bölümünü oluştururken, artık neredeyse tüm işlenmiş gıdalar, şeker içermektedir. Daha sağlıklı ve gerekli besinlerden mahrum ederek daha çok şeker verilen bebeklerde, bu tür gıdalara karşı bir tercih geliştiğini bilmekteyiz. Oldukça yakın dönemlere kadar nadir birer ikram olan meşrubat vs şekerli içecekler, beslenmemizin temel dayanağı haline gelmiştir. Büyük porsiyonlar da ayrı bir problemdir. Daha çok yemek verilen çocuklar, aşırı yemek yemeye eğilim göstermektedir. Yine de bu durum çözümsüz değildir. Anne babalar, çocuklarının sağlıklı besin seçimleri için tercih geliştirmelerine yardımcı olarak büyük bir fark yaratabilirler. Budurum, işlenmiş ve katkı maddesi bulunan gıdaların yerine, içinde ne olduğunu bildiğimiz yemekleri seçmemiz anlamına gelmektedir. Yemekleri fazla yaparak kalanları sonrası için dondurmak da farklı bir çözüm yoludur. Anne-babalar ve toplumunun tamamı, okul yemekleri için daha sağlıklı seçimlerin yapılmasına ve otomatik makinalardan abur cubur yiyecek satışının kaldırılmasını savunmada daha fazla katılımcı olmaları gerekmektedir. Bu yiyecekler, sigara kadar bağımlılık yapabilir. İyi bir temel kural, porsiyon başına 10 gramdan fazla şeker içeren gıdalardan kaçınmaktır. Beslenme ile ilgili bir diğer müdahale de daha fazla meyve ve sebze yenmesini teşvik etmektir. Sebze dilimlerinin ve parçalarının (parmak havuç, tatlı taze bezelye, kereviz vb) buzdolabının ön tarafında ve orta yükselklikte olduğundan emin olun. Gıda satıcıları, müşterilerinin satın almalarını istedikleri yiyecekleri göz hizasına yerleştirmeyi öğrenmişlerdir. Anne-babalar ve bakıcılar da aynı şeyi yapabilirler. Meyve kasesinin dolu olduğundan emin olun ve tatlı ya da atıştırma yerine düzenli olarak meyve verin. Sebze ve meyvelerin vitamin sağladığını, önemli anti-kanser özelliklerle uzun süre tok hissetmenizi sağlayan birçok lif içerdiklerini bilmekteyiz. Yaşam tarzımızla ilgili çocukluk obezitesine katkıda bulunan bir başka büyük farkda daha az ekzersizdir. Buna katkıda bulunan çeşitli etkenler bulunmaktadır; Video ve bilgisayar oyunlarının popülerliğiin artması Daha fazla otomasyon Artan güvenlik kaygısı Yine tüm bu etkenler için muhtemel çözümler bulunmaktadır. Yetişkinler olarak yeterince aktif değiliz. Bir aile olarak ekzersiz yapmak ve birlikte oynamak aile bağlarını güçlendirmenin yanında genel aktivite düzeyimizi artırmak için de önemli rol oynamaktadır. Çocuklarınız ile birlikte TV izlemek yerine, birlikte basketbol oynayın, yürüyüşe ya da gezmeye çıkın. Düzenli olarak hareketli fiziksel etkinliğe katılmanın, çocuklarda daha iyi beyin gelişimini ve sınavlara daha iyi konsantre

olma ve performans yeteneğini desteklediği konusunda gerçekten iyi kanıtlar vardır. Güvenlik endişeleri de azalan etkinlikler için bir etken olarak göz ardı edilemez. Anne babalar, çocuklarını oynamak için dışarı göndermekten daha fazla endişe duymaktadırlar. Güvenli seçenekler mevcuttur ve çocukları araba ile okula bırakmak yerine birlikte yürüyerek ya da bisikletle gitmek, herkesin etkinlik düzeyini artırmak için iyi bir yoldur. Sosyoekonomik statü de çocukluk obezitesinde rol oynamaktadır. Ekonomik olarak zorlu bir geçmişe sahip çocukların daha yüksek obezite oranlarına sahip olduğunu biliyoruz. Bu, kısmen sınırlı bir eğitimi olanların beslenme hakkında az eğitilmiş olmalarının yanında besin seçeneklerine de daha kısıtlı erişimlerinden kaynaklanmaktadır. Ergenlikten önce müdahale ederek değişiklik yapabilirsek, çocukların yetişkinler gibi obez olma olasılıklarının azaltılabileceğini bilmekteyiz. Başlamak için en iyi yol, size en yakın çocuk hastanesini arayarak kilolu çocukların tedavisi için mevcut imkanlarını sormaktır. Çocukluk obezitesi problemi yaygın bir hale gelmiş olduğundan, bunu ele alan programlarda da gelişme söz konusudur. Özellikle çocuklara yönelik bir programın başarılı olma olasılığı, yetişkinlere yönelik olanlardan daha fazladır. Aynı zamanda obeziteye yol açabilen ve giderilmesi gereken tıbbi durumlar da mevcuttur. SONUÇ: Ülkemizin çocukları bugün, tarihte ilk defa anne-babalarından daha kısa bir ortalama ömür beklentisi ile yüzleşmektedirler. Bu durum, daha çok obezitenin sonuçlarından kaynaklanmaktadır. Obeziteyi önlemek ve tedavi etmek için yapabileceğimiz her şeyi yapmak zorundayız. Bu, hepimiz tarafından önemli bir kararlılık ve yaşam tarzı değişiklikleri gerektirmektedir. Ancak çocuklarımız için en iyisi neyse onu isteriz ve bu da bazı seçimler yapmak anlamına gelmektedir. İyi haber, değişimin yalnız çocuklarımız için değil, aynı zamanda bu çocukların yaşamlarında bulunan büyükler için de yarar sağlayacağıdır. Doç. Dr. Halil Coşkun TÜP MİDE AMELİYATI ÜZERİNE DURUM BİLDİRİMİ: 2. RAPOR Şimdiki gücelleştirilmiş durum bildiriminin amacı, ilk ya da aşamalı operasyon olarak Tüp Mide (TM) yönteminin güvenliği, etkinliği ve dayanımı ile ilgili şu anda mevcut verileri gözden geçirmektir. Öneriler, yayımlanmış hakem değerlendirmeli bilimsel kanıtlardan ve uzman görüşlerinden yapılmıştır. Obezite Cerrahisi Yöntemi Olark TM Tüp Mide (TM) ya da Vertikal-Düşey Gastrektomi, Sleeve Gastrectomy olarak adlandırılan obezite cerrahisi yöntemi; midenin alt kıvrımı boyunca uzun, borumsu bir mide kanalı oluşturmak üzere mide rezeksiyonunu kapsayan bir obezite cerrahisi yöntemdir. TM den sonra görülen kilo kaybı mekanizmaları, mide rezeksiyonu, mide rezeksiyona bağlı nörohümoral değişiklikler, mide boşalımı veya tanımlanmamış diğer etken veya etkenlerle ilgili olabilir.

TM bilimsel çalışmaları, 2 rastlantısal kontrollü deneme, 1 rastlantısal olmayan eşleştirilmiş kohort analizi ve 33 kontrolsüz olgu serisini kapsamaktadır. Bu 36 çalışma, toplam 2570 hasta üzerine raporlanmıştır. Orta vadeli izleme, 3,4 ve 5 yıllık izlem periyodları ile raporlanmıştır. Yayımlanan verilerde bu izleme periyodlarına ulaşan hasta sayısı, sırasıyla 123, 26 ve 8 dir. Raporlar, ameliyat öncesi vücut kitle indeksleri; 35-69 kg/m 2 olan hastaların tedavilerini açıklamaktadır. Fazla kilo kaybı yüzdesi, toplamda %55 ortalama ile %33-85 arasındadır. Az sayıdaki hastanın 5 yıllık izlenmesi ile birlikte 10 çalışma ve 754 hastada, kiloyla ilgili eş zamanlı hastalıklardaki belirgin iyileşmenin ayrıntılı bir açıklaması raporlanmıştır. Bu çalışmalar, diyabet, hipertansiyon, hiperlipidemi ve uyku apnesindeki iyileşme ve gerileme oranlarını, diğer kısıtlayıcı prosedürlerle karşılaştırılabilecek şekilde göstermiştir. Komplikasyon oranları tüm çalışmalar için %24 ve daha büyük çalışmalar için (n>100) %15 tir. Raporlanmış sızıntı, kanama ve daralma oranları, ayrıntılı kamplikasyon verileri raporlayan tüm çalışmalar için sırasıyla %2.2, %1.2 ve %0.63 tür. Yayımlanmış verilerde 30 ameliyat sonrası ilk 30 günde mortalite oranı, %0.19 dur. TM sonuçları, birincil prosedür olarak kabul edilen diğer obezite cerrahisi prosedürlerinden sonraki sonuçlarla karşılaştırılmıştır. İlk prospektif rastlantısal çalışmada, LTM (laparoskopik tüp mide) ile Mide Bandını karşılaştırmış (her grupta n=16) ve LTM den sonraki 3. yılda daha fazla bir fazla kilo kaybı yüzdesi (%66 ya karşılık %48, P=.025) bildirilmiştir. İkinci prospektif rastlantısal çalışmada ise, LTM ile Roux en Y Gastric Bypass ı karşılaştırılmış (her grupta n=40) ve 1. yılda LTM ile daha iyi kilo kaybı (fazla kilo kaybı yüzdesi sırasıyla %70 e karşılık %61, P=.05) raporlamıştır. LTM ile Roux en Y Gastric Bypass ı karşılaştıran eşleştirmeli bir kohort analizi de ameliyattan sonraki 1. yılda benzer kilo kayıpları (başlangıçtaki kilonun %31 i) ve diyabet ile metabolik sendromda gerileme (sırasıyla %84 ve %62) bildirilmiştir. Kabul edilmiş yüksek risk faktörleri; ortalama 60 kg/m 2 lik vücut kitle indeksine sahip olanlar da dahil olmak üzere, dikkate değer bir şekilde düşük komplikasyon oranı (toplam %9.4, sızıntı %1.2 ve kanama %1.6) ve ilk 30 günde 821 hastanın sadece 2 sinde oluşan mortalite oranını (%0.24) göstermiştir. Teknik yönden ameliyat sırasında, tipik olarak tüp segmentini ayarlamada kullanılan kalıcı bujinin optimum çapı ile ilgili bir konsensusa ulaşılmış değildir; ancak yayımlanmış verilerde küçük çaplara yönelen genel bir eğilime rastlanmıştır. Raporlanmış verilerde buji ölçüsü, 32 F den 60 F ye kadar değişmektedir. Bulgular, kesip çıkarılan mide hacminin, uzun süreli kilo kayıpları ile ilişkili olduğunu ve gastrik tübün genişlemesinin, kilo kaybının uzun süreli olarak devam etmesinde bir başarısızlık mekanizması olabileceğini öne sürmektedir. Ne var ki sorun, tüp segmentini ayarlamada daha küçük çapta buji kullanılmasındaki daralma oluşumu ile ilgilidir ve daralmalar, TM den sonraki gastrik sızıntı ve fistüllere katkıda bulunabilir. Özet ve Öneriler Yüksek riskli ve süper obez hastalar için 5 yıllık uzun vadeli izleme verileri, kısmen bazı hastaların TM den sonraki 2 yıl içinde planlanmış bir ikinci operasyon (Roux en Y gastric baypass ya da duodenal switch) geçirmeleri, toplam aşamalı tedavi stratejilerinin bir kısmı olması ya da kilo kaybı başarısızlığı veya yeniden kilo kazanmaları nedeni ile kısıtlıdır. TM nin birincil bir prosedür olarak kullanılması için bilgilendirilmiş muvafakat, diğer obezite cerrahisi prosedürleri için sağlanan muvafakatla tutarlı olmalı ve uzun vadede yeniden kilo kazanımı

riskini kapsamalıdır. Şimdiki durumda, başlangıç tedavisi olarak düşük riskli prosedürler kullanan aşamalı obezite cerrahisi konseptinin, yüksek riskli hastalarda bir risk azaltma stratejisi olarak değeri olduğunu onaylamaktadır. TM bir obezite cerrahisi yöntemi olarak, diğer mevcut obezite cerrahisi yöntemlerine kıyasla önemli ölçüde kilo kaybından sonra, alternatif bir yönteme daha kolay bir şekilde dönüştürülebilmesi amacıyla birlikte riski azaltan bir başlangıç tedavisi stratejisi olarak gelişmesi nedeniyle benzersiz konumdadır. TM yi bir obezite cerrahisi yöntemi olarak destekleyen yayımlanmış verilerin çoğunda yüksek riskli olarak tanımlanmış hastalarda olumlu sonuçlar açıklanmış olması TM yi bu altgrup için kabul edilebilir bir seçenek kılmaktadır. Ayrıca hastaların önemli bir bölümü, TM den sonra kalıcı kilo kaybı göstermiş olup, bir diğer yönteme dönüştürmeye gerek kalmayabilmektedir. TM yi tek başına bir müdahale olarak onaylamak için 5 yıllık uzun vadeli izleme verilerinin eksikliği, yayımlanmış raporlarda devam etmektedir. Bu uzun vadeli veriler, sonuçta prosedürün aşamalı tedavi müdahalesi kategorisinde kalıp kalmayacağını doğrulayabilecektir. Ayrıca TM vitamin B 12 ve demir gibi bazı vitamin ve gıdaların emilimini azaltan kapsamlı mide rezeksiyonu yüzünden ameliyat sonrası uzun dönemde beslenme komplikasyonlarına sebep olma potansiyeline sahiptir. Diğer obezite cerrahisi yöntemlerine benzer şekilde TM den sonra da beslenme ile ilgili uzun süreli gözetim önerilmektedir. Sonuç Her ne kadar TM den sonraki 3-5 yıllık orta vadeli izleme verileri artmakta ise de veriler yine de sınırlı kalmaya devam etmektedir. Hastaların, TM den sonra sonuçta hangi sıklıkla başka bir yönteme dönüşüm gerektireceği, TM nin revizyonu için optimum stratejiler, aşamalı prosedür stratejisini kullanmakla obezite cerrahisi yönetimi risklerinin kesin bir değerlendirmesi ve obezite cerrahisi müdahalesinden yararlanabilecek milyonlarca morbid obez hasta için yöntem seçimi konuları ile ilgili sorular, cevaplanmamış olarak durmaktadır. TM gerçekleştiren cerrahlar, sonuç verilerini prospektif olarak toplamaya ve bilirkişi incelemeli bilimsel çalışmalarda raporlamaya devam etmeleri konusunda teşvik edilmektedir. Doç. Dr. Halil Coşkun OBEZİTE CERRAHİSİNİN GÜVENLİĞİ ÜZERİNE ÖNEMLİ BİR ÇALIŞMA Obezite Cerrahisi üzerine yürütülen çalışmaların en önemlilerinden biri bugün, New England Journal of Medicine de yayımlanmıştır. Bu çalışmanın bulguları, obezite cerrahisinin güvenliğini çok güçlü

bir şekilde onaylamış olup, kamuoyu üzerinde daha büyük bir güven inşa edilmesine yardımcı olmuştur. Sizlere, bu çalışmayı aşağıda inceleyerek değerlendirmeye sunmaktayım. Perioperative Safety in the Longitudinal Assessment of Bariatric Surgery by the Longitudinal Assessment of Bariatric Surgery (LABS) Consortium N Engl J Med 2009;361:445-54. Bulgular: * Ulusal Sağlık Enstitüleri nin (NHI) çalışması, obezite cerrahisi riskinin çarpıcı bir şekilde azaldığını ve şu anda bir safra kesesi veya kalça protezi operasyonundan daha riskli olmadığını ortaya çıkarmıştır. * Riskler; kalp rahatsızlığından, şeker hastalığından veya obeziteye bağlı yandaş hastalıkların sonuçlarına bağlı oluşabilecek ölümlerin uzun vadeli riskinden daha düşüktür. * Araştırmacılar, operasyonun 30 gün sonrasında mortalite oranını Ruox-en-Y gastric bypass veya laparoskopik ayarlanabilir mide bandı geçiren hastalarda %0.3 olarak bulmuşlardır. * Bu veriler, doktorların, obezite cerrahisine daha yüksek bir düzeyde güven duymalarını desteklemektedir. * Bu makaleden elde edilen çıkarım: Obezite ameliyatları güvenli, etkili ve düşük maliyetlidir, çünkü doktora yapılan vizite sayısını, ilaç kullanımını ve diğer tıbbi masrafları azaltmaktadır. Çalışma Parametreleri: LABS (Longitudinal Assessment of Bariatric Surgery) tarafından gerçekleştirilen ilk büyük ölçekli çalışma olup, 2005-2007 yılları arasında ABD deki 10 hastanede ilk kez obezite ameliyatı geçiren 4.776 hasta, 30 gün boyunca takip edilmiştir. (Hastaların 3.412 si gastric bypass, 1.198 i mide bandı hastaları olup, 166 hastaya da diğer prosedürler uygulanmıştır). Komplikasyon oranları; pıhtı problemleri (emboli), uyku apnesi ve diğer yandaş hastalıkları bulunan kişilerde daha fazla tespit edilmiştir. Bu çalışma uluslararası medyada yer almış olup, uzman yorumlarını da kapsamaktadır: * Diğer pek çok çalışmada olasılıklar karşılaştırılmış ve cerrahi tedavi olmamış obez hastalarda ölüm riskinin, cerrahi tedavi olmanız durumundan daha yüksek olduğunu göstermiştir * LABS dan önce obezite cerrahisi için riskler ve yararlar, çok merkezli ve titiz bir metodoloji ile bütünüyle değerlendirilmemiştir * Ameliyat güvenlidir. Hastaların ve onlara temel sağlık hizmeti sağlayanların ameliyata çok daha fazla güvenle bakmasını sağlamalıdır * Koroner bypass ameliyatı, bu çalışma ile obezite cerrahisi için bulunmuş olandan 10 kat daha fazla ölüm riski taşımaktadır * Kilo kaybının, aşırı kilolu kişilerin sağlığı için açıkça faydaları konusunda veriler mevcut olup, kilo

kaybının en etkili yolu, ameliyattır * Bu çalışma ile çok düşük bulunan mortalite oranı, son zamanlarda, obezite cerrahisinin komplikasyon ve mortalitesinin önemli bir şekilde düştüğünü doğrulayan yayınlarla da tutarlıdır Doç. Dr. Halil Coşkun TÜP MİDE AMELİYATI ÜZERİNE DURUM BİLDİRİMİ 1. RAPOR Aşağıdaki durum bildirimi, Amerikan Metabolik ve Obezite Cerrahisi Derneği tarafından; hastalar, doktorlar, hastaneler, sağlık sigortası mükellefleri, medya ve diğerleri tarafından, nisbeten yeni olan ve yaygın olarak tüp mide olarak bilinen obezite cerrahisi prosedürü ile ilgili olarak derneğe yapılan çok sayıda başvuruya bir yanıt olarak yayımlanmıştır. Bu bildirimde belirli hastalar için bir tedavi seçeneği olarak tüp midenin güvenlik, etkinlik ve sürekliliği ile ilgili mevcut veriler özetlenmekte ve şu anda mevcut bilgi, uzman görüşü ve yayımlanmış olan bilimsel kanıtlara dayalı olarak makul kullanımı ile ilgili önerilerde bulunulmaktadır. Böyle bir bildirim yayımlamanın amacı tüp mide prosedürünün, morbid obez hastaların tedavisinde kabul görmüş alternatif bir prosedür olarak muhtemel rolü hakkında objektif bilgi sağlamaktır. Bildirim, herhangi bir obezite prosedürü için yerel, bölgesel veya ulusal bir yaklaşım standartı getirmek ya da oluşturmak amacı taşımamakta olup, bu şekilde de yorumlanmamalıdır. Bildirim gelecekte, ilave kanıtlar elde edildikçe revize edilecektir. Amerikan Metabolik ve Obezite Cerrahisi Derneği (AMSB) Bildirimi (Ağustos 2007) Genellikle Tüp Mide Ameliyatı olarak adlandırılan obezite prosedürü, uzun ve dar bir mide kanalı oluşturmak için verikal (dikey) subtotal mide rezeksiyonunu kapsamaktadır. Tüp mideden sonra görülen kilo kaybı ve bunun sonucunda eşlik eden iyileşme mekanizması, mide hacim azalması ile veya mide rezeksiyonu ile takiben gözlemlenen nörohümoral değişikliklerle ya da belirlenemeyen diğer etken (ler) le ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Hali hazırda, 775 adet hastanın, tüp mideden sonraki kısa vadeli sonuçlarını açıklayan, gözden geçirilmiş literatürde yayımlanmış 15 adet rapor mevcuttur. Tek bir çalışma, prosedürden 3 yıl sonrasına kadar veri sağlamakta olup, 3 yılı aşan bir raporlama bulunmamaktadır. Raporlar, ameliyat öncesi vücut kitle indeksleri 35 69 kg/m 2 olan ve aşırı kiloların kaybı %33 ile %83 arasında değişen hastaların cerrahi tedavisini tanımlamaktadır. 345 adet hastada tüp mide den 12-24 ay sonra eşlik eden iyileşmeler, diyabet, hipertansiyon, hiperlipidemi ve uyku apnesinin iyileşme oranlarını, diğer kısıtlayıcı prosedürlerle kıyaslanabilir şekilde açıklayarak raporlanmıştır. Tüp mide için ameliyat riski, yüksek riskli hastalar da dahil nisbeten daha düşük görünmektedir. Yayımlanmış komplikasyon oranları, %0-%24 arasında değişmekte olup raporlanan toplam mortalite (ölüm) oranı %0.39 dur. Tüp mideyi, daha yaygın kabul gören bir obezite prosedürü ile karşılaştıran, yalnızca 1

adet ileriye dönük randomize çalışma yayımlanmıştır. Bu çalışmada tüp midenin, ameliyatı takip eden 1. ve 3. yılda en az mide bandı (kelepçesi) kadar etkili ve dayanıklı olduğu bulunmuştur. Tüp mide prosedürü, yüksek riskli hastalarda kilo kaybının başlamasına neden olarak cerrahi riski azaltmakta olup, bu durum şu anda tüp midenin en yararlı uygulamasıdır. Tüp mide, süper-süper obez (VKİ>60 kg/m 2 ) hastalar da dahil olmak üzere kompleks veya yüksek riskli hastalarda, Gastric Bypass ya da malabsorbsiyon prosedürlerinden teknik olarak daha kolay ve/veya daha hızlı bir laparoskopik prosedür gibi görünmektedir. Tüp midenin oluşturulmasında kullanılan genişletici dilatatörler 32 ile 60 Fr arası çaplar arasında önerilmekle birlikte, teknik açıdan bir konsensus bulunmadığı görünmektedir. Tüp Mide ameliyatı için, uzun vadede kilo kaybı mekanizmasında başarısızlık sağladığı ileri sürülmüştür. Şu ana kadar tüp mide için uzun vadeli (>5 yıl) kilo kaybı ve eşlik eden iyileşme raporlanmamıştır. Her bir hasta için tüp mideden önce uzun vadede yeniden kilo alma ve bir başka prosedüre geçiş ihtimali ile ilgili olarak ayrıntılı bir şekilde bilgilendirme önerilmektedir. Bu prosedürün gerçekleştirilmesi için alınacak kararlar, aynı zamanda AMOCD (Amerikan Metabolik ve Obezite Cerrahisi Derneği) tarafından yayımlanan etik kurallarla uyum içinde olmalıdır. AMOCD Tüp Midenin, obezite cerrahisi için seçilmiş hastalara, özellikle de yüksek riske sahip ya da süper-süper obez hastalara uygun bir seçenek olduğunu ve aşamalı obezite cerrahisinin yüksek riskli hasta popülasyonunda risk azaltımı strajerisi için bir değer taşıdığını onaylamaktadır. Tüp mide ameliyatı gerçekleştiren cerrahların, ileriye yönelik olarak verileri toplayıp, sonuçlarını bilimsel literatürde raporlamaları önerilmektedir. Ayrıca tüp mide ameliyatı gerçekleştiren cerrahların hastaları, bu prosedürde 3 yılı aşkın durumlar için kilo kaybının sürdüğünü gösteren kanıtların yokluğu ve alternatif prosedürler için mevcut verilerin, uzun vadede (>5 yıl) sürdürülebilen kilo kaybı ve eşlik eden iyileşmeleri doğrulaması konusunda bilgilendirilmesinin sağlaması önerilmektedir. Tüp Mide Durum Bildirimi ve Standart Yaklaşım Bu durum bildiriminin amacı, katı kurallar ve uygulama gereksinimleri sağlamak olmadığı gibi, yerel, bölgesel ya da ulusal yasal yaklaşım standardı oluşturmak ta değildir. Sonuç olarak her bir hasta için çeşitli uygun tedavi yaklaşımları mevcut olup cerrah uygulanabilir farklı tedavi seçenekleri arasından hastanın karar verdiğini kullanmalıdır. Doç. Dr. Halil COŞKUN OBEZİTE VE SANAT TARİHİ: GENEL BAKIŞ VE DEĞERLENDİRME Bilinen en eski eserler, abartılmış göğüsler ve kalçaların yer aldığı büyük, obez kişilerdir. Bu heykellerin, doğurganlık ile ilgili ritüel ya da dinsel bir önem taşıdığına inanılmaktadır. Bu anlamda eserlerde yansıtılan beden imgesi gerçek bir insan formu ile değil, imgesel, büyülü bir formla ilgili olmuştur.

Anatomik bileşenler, esere sembolik ve tinsel bir güç vermek amacıyla çarpıtılmıştır. Daha sonraki antik Yunan ve Roma kültürlerinde de insan vücudu, mitolojik tanrıları simgelemek için sanatta kullanılmıştır. Ancak bu kültürlerde vücut betimlemesi abartılmamıştır. Yunanlılar la Romalılar, varoluşun arkasındaki bilinmeyen büyülü güçlerden yararlanarak simgelemekten çok insan vücudunu çok gerçekçi bir şekilde tasvir etmişlerdir. Tarihsel olarak vücudun betimlenme yöntemi değişmekle birlikte vücut imgesi sürekli sağlıklı, düzgün ve zamanın ideal güzelliğini yansıtan bir şekilde kalmıştır. Tarihte, Rubens ve Renoir in eserlerinde olduğu gibi şişkin bir figürün beğenildiği zamanlar da vardır. Şimdikinin aksine böyle bir kütle, sağlıksızlık belirtisi olarak görülmemiştir. Tam tersine doymuş yağlar, transyağ asitleri ve kalp hastalığının henüz keşfedilmediği o zamanlarda böylesine bir tombulluk, servet ve sağlık işareti olarak kabul edilmiştir. Kültürün bir yansıması olarak zamanımızın güzel sanatları, bu bedensel çatışma ve koşulları yansıtmaktadır. Süper model, Antik Yunan da halkın esinlendiği fantezi bir ideal olan Afrodit in oynadığı rolü yerine getirirken, günümüzün güzel sanat imgeleri ise altta yatan sosyal konularla uğraşmaktadır. Bu nedenle modern sanatta obezlerin kullanılması daha olağan bir hale gelmektedir. Rubens ve Renoir in farklı olarak modern obez figürleri büyük, sağlıklı güzeller olarak sunulmamakta, ancak sembolik olarak kullanılmaktadır. Örneğin bir Slowinski ya da Turner tablosundaki obez bir figür, yalnızca bir şekil değil, kültürel obezite ve toplumsal koşulların şişkinliğinin bir sembolüdür. Koşulların sembolik simgeleri olan bu figürler; bireyleri tasvir etmek için kullanılmayıp, genel olarak toplumun bir simgesi olmaları bakımından prehistorik ya da antik klasik modellerle benzerlik gösterirler. Tıpkı doğurganlık ve dini mitolojinin geçmişte yansıtıldığı gibi günümüzde de diyet ve obezite sanatta yansıtılmaktadır. Doç. Dr. Halil Coşkun