ISTANBUL TİCARET ODASI YAYIN NO: 2002-3 TÜRKİYE'DE SİGORTACILIK SEKTÖRÜNÜN SORUNLARI ve YENİ AÇILIMLAR PANEL (12 EKİM 2001)
Bu eserin tüm telif hakları İstanbul Ticaret Odası'na (İTO) aittir. İTO'nun ve yazannın ismi kaydedilmek koşuluyla yayından alıntı yapmak mümkündür. Ancak, İTO'nun yazılı izni olmadan yayının tamamı veya bir bölümü kopyalanamaz, çoğaltılamaz, ticari amaçlarla kullanılamaz. Bu kitapta öne sürülen fikirler eserin yazarına aittir. İstanbul Ticaret Odası'nm görüşlerini yansıtmaz. Ocak 2002 İTO - İstanbul ISBN-975-512-611-2 İTO yayınları için ayrıntılı bilgi Etüt ve Araştırma Şubesi Ticari Dokümantasyon Servisi'nden edinilebilir. Tel Faks E. Posta (212) 455 63 20 (12 Hat) (212) 513 88 27-520 10 27 dokumantasyon@tr-ito.com BASKI: SU MATBAACILIK LTD. ŞTİ. Adres Göktaş Sok. 5/15 Çemberlitaş Tel (212) 516 17 49-516 49 56 i^aks (212) 638 95 87
ÖNSÖZ Ülkemiz, deprem ve sel gibi doğal afetlerin sıkça yaşandığı, başta trafik kazaları olmak üzere birçok alanda kaza oranının dünya ortalamalarının üzerinde olduğu bir ülke durumundadır. Her felaketten sonra da görüldüğü gibi, felaket yaşandıktan sonra değil yaşanmadan önce önlem alınması ve bu çerçevede sigorta güvencesi sağlanması büyük önem arzetmektedir. Ülkemizin ekonomik potansiyeli itibariyle dünyanın en gelişmiş sigorta sektörlerinden birine sahip olması gerekirken konuya ilişkin istatistiklere bakıldığında Gayri Safi Milli Hasıla büyüklüğü bakımından dünyada 16. sırada iken, toplam sigorta primi üretiminde ancak ilk 40 ülke arasında yer almaktadır. Ülkemiz sigortacılığının gelişmesi ve devletin bu konudaki giderlerinin en aza indirilmesi açısından insanlanmızın ve işletmelerimizin gelecek için kendilerini güvenceye almalan ve daha da önemlisi sigorta konusunda bilinçlendirilmeleri gerekmektedir. Odamız, ülkemizin kalkınması, ekonomimizin geliştirilmesi ve ticari hayatın canlandınimasına yönelik olarak yaptığı çalışmalar kapsamında üyelerimize, iş dünyasına ve diğer ilgililere yardımcı olmak ve çalışmalanna katkıda bulunmak üzere araştırmalar, etütler hazırlamakta, toplantılar, paneller düzenlemektedir. Sigortacılık faaliyetlerinin ülkemiz açısından taşıdığı önem gözönünde bulundurularak sektörün durumu, sorunlan, beklentileri ve giderek önem kazanan bireysel emeklilik gibi konuların tartışılması amacıyla "Türkiye'de Sigortacılık Sektörünün Sorunlan ve Yeni Açılımlar" başlıklı bir panel düzenlenmiş olup, panelin ses kayıtları bir kitap haline getirilmiştir. Yayınımızın konuyla ilgili yetkililere, üyelerimize ve iş dünyasına yararlı olmasını diler, konuşmacı olarak katılan değerli uzmanlara, panelimize yoğun ilgi gösteren üyelerimize, sektör temsilcilerine ve panelin organizasyonunu gerçekleştiren Etüt ve Araştırma Şubesi Araştırma Raportörü Taluy Emil'e teşekkür ederim. Genel Sekreter Prof. Dr. İsmail Özaslan
Sunuş Konuşmaları Mehmet YILDIRIM 7 İTO Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar OKUYAN 10 Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Oturum Başkanı Cemal ZAĞRA... 18 Koç Allianz Sigorta A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi I. OTURUM Sektörel Durum ve Mevcut Sorunlar Çetin ALANYA 19 Ray Sigorta A.Ş. Gn. Md., Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği Bşk. Yrd. Aydın SİLİVRİLİ 24 İTO Meclis Üyesi Prof. Dr. Samim ÜNAN 31 İstanbul Ünv. Hukuk Fakültesi Deniz ve Sigorta Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Ayşe KARABULUT....36 Karabulut Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti. Sahibi I. Oturuma Katkılar 39 II. OTURUM Yeni Açılımlar ve Özel Emeklilik Sigortası Oturum Başkanı Cemal ZAĞRA 48 Koç Allianz Sigorta A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Namık DAĞALP.49 Hazine Müst. Sigortacılık Genel Müdürü Ali Haydar ELVEREN.52 Hazine Müst. Sigortacılık Gn. Md. Daire Bşk. Kemal OLGAÇ. 63 Koç Allianz Sigorta A.Ş. Genel Müdürü UmurÇULLU. 68 Yapı Kredi Yaşam Sigorta A.Ş. Genel Müdür Yrd. II. Oturuma Katkılar 71 Ek: Tablolar...75
İSTANBUL TİCARET ODASI YÖNETİM KURULU BAŞKANI MEHMET YILDIRIMIN SUNUŞ KONUŞMASI Sayın Bakanım, değerli konuklar, değerli panelistler, İstanbul Ticaret 0dası'nın "Türkiye'de Sigortacılık Sektörünün Sorunları ve Yeni Açılımlar" paneline hepiniz hoş geldiniz. Bugün burada sigortacılık sektörünü ele alacağız. Sigortacılık sektörü ülkemizde gerçek potansiyelini değerlendiremeyen sektörlerimizden birisidir. Ülkemiz bugün gerçekten çok önemli siyasi ve iktisadi sorunlarla karşı karşıyadır. Yıllardır başaşağı bir eğilimle gerileyen bir ekonomi, kronik enflasyon, elverişsiz iş ortamı, artan işsizlik, gelir dağılımı adaletsizliği gibi pek çok önemli sorunlarımız vardır çözmemiz gereken. Bunlara ilaveten içeride ve dışanda mücadele etmemiz gereken bir terör belası, hassas coğrafyamızın getirdiği siyasi risklere, bir de bölgemizde patlak veren savaşlar eklendi ve bize yansımaları ile mücadele etmeye çalışıyoruz, ulus olarak. Ancak, bu yoğun gündemimiz arasında temel sorunlanmızı ve güncel problemlerimizi de çözmek zorunda olduğumuzu unutmamak gerekmektedir. İstanbul Ticaret Odası, yıllardır ülkemizin kalkınması, ekonomimizin geliştirilmesi için elinden geldiğince çalışmaktadır. Bu çerçevede, karar alıcılara ve diğer ilgililere yardımcı olmak ve çalışmalarına katkıda bulunmak üzere araştırmalar, etütler hazırlamakta; toplantılar, paneller düzenlemektedir. Bu çalışmalar sayesinde ortaya çıkan görüş ve önerileri de, antipatik olmayı da göze alarak, her platformda ısrarla dile getirmekte; doğruları belirtmekten kaçınmamaktadır. Sayın Bakanım, değerli katılımcılar; bugün burada hem konunun yetkilileri, hem ilgilileri ve hem de uzmanları bulunmaktadır. Kendileri sektörün bugünkü durumunu ve özellikle bireysel emeklilik gibi yeni alternatifleri enine boyuna ele alıp, yapılması gerekenleri dile getireceklerdir. Sözlerimizi daha fazla uzatmak istemiyorum, ancak bazı hususlara değinmeden de geçemeyeceğim. Sigorta konusu Türkiye açısından çok önemli bir konudur. Ülkemiz maalesef deprem, sel gibi doğal felaketlerin sıkça yaşandığı, başta trafik kazaları olmak üzere, birçok alanda kaza oranının dünya ortalamalarının çok üzerinde olduğu bir ülke durumundadır. Bu şartlarda Türk sigorta sektörünün dünyanın en gelişmiş sigorta sektörlerinden biri olması gerekmektedir. Ancak halkımızda hakim olan kadercilik
anlayışı, felaket yada kaza gelmeden önce tedbir alma alışkanlığının gelişmemiş olması ve sigorta şirketlerinin hatalı uygulamaları, sigortaya olan ilgi ve güveni azaltmaktadır. Bunun sonucu olarak Türkiye, sigorta sektöründeki gelişme itibariyle oldukça gerilerde kalmakta, gelişmiş ülkeler bir tarafa gelişmekte olan bir çok ülkenin de gerisine düşmektedir. Gayri Safi Milli Hasıla büyüklüğü bakımından 16. sırada iken, toplam prim üretiminde ilk 40 ülke arasına zor girebilmekte, kişi başına prim üretiminde ise ilk 50 ülke arasına bile girememektedir. Tüm yasal zorlamalara rağmen, 2000 yılında Türk sigorta sektörünün toplam prim üretimi GSMH'nın %1,6'sı seviyelerinde kalmıştır. Bu oran Yunanistan, Rusya gibi ülkelerde bile bizim iki katımıza yakındır. Ülkemiz sigortacılığının gelişmesi açısından insanlarımızın gelecek için kendilerini güvenceye almaları, sigorta konusunda bilinçlendirilmeleri gerekmektedir. Deprem felaketlerinden sonra görüldüğü gibi, felaket yaşandıktan sonra değil yaşanmadan önce sigorta önlemi alınmalıdır. Bundan sonra yaşanacak bir doğal felakette devletin gerekli yardımları yapamayacağı aşikardır. Bugün geldiğimiz noktada, insanlann hastalık, sakatlık veya yaşlılıkta devletin sosyal güvenlik kurumlarından alacağı yardımların yeterli olmayacağı ve mutlaka ek bir desteğe ihtiyaçları olacağı konularında toplumun bilinçlendirilmesi lazımdır. Bu konuda devlete ve.sigorta şirketlerine büyük görevler düşmektedir. Bu bakımdan, öncelikle sektörde yaşanan mevzuat sorunları giderilmeli, sigorta alanında faaliyet gösteren bir üst kurum oluşturularak sektör bu üst kurum tarafından yönlendirilmeli ve denetlenmen, meslek disiplin altına alınmalı, artık önüne gelen sigortacılık yapmamalı, sigorta şirketlerinin sosyal güvenlik alanında bir alternatif olarak faaliyet gösterebilmeleri ve bazı sigorta dallannda, sigortalılann istediklerinde sosyal sigortalar yerine özel sigorta şirketlerini tercih edebilme imkanı sağlanmalı ve bireysel emeklilik uygulaması biran önce hayata geçirilmelidir. Bireysel emeklilik konusundaki gelişmeler maalesef insanların artık her şeye olan güvenlerini yitirmeye başladığı bugünkü olağanüstü kriz ortamında dikkatlerden kaçmaktadır. Aylardır devam eden ağır ekonomik krizin etkisi ile bunalan vatandaşlarımız medyamızın da hatalı yayınlarıyla bir de savaş psikolojisine sokulmuştur. Tedirginlik içerisine giren insanlarımız birikimlerini giderek artan bir eğilimle ellerinde tutmak istemekte, tasarruflar ekonominin dışına, yastık altına kaymaktadır. Bu gidişin durdurulması yönünde etkili bir önlemin alındığı da görülmemektedir.
Sayın Bakanım, saygıdeğer konuklanmız; Yaşanan ekonomik krizin çözümü için öncelikle reel kesimin desteklenmesi gerektiği bugün herkes tarafından kabul edilmektedir. Sigorta sektörü ise reel kesime kaynak yaratan ve piyasaların istikrarını sağlayan sektörlerin başında gelmektedir, bu açıdan sigorta alanındaki gelişme krizin çözümüne de katkıda bulunacaktır. Bugün burada ortaya çıkacak değerlendirme ve önerilerin hayata geçirilmesini Odamız takip edecek, gereken çabayı gösterecektir. Sözlerime son vermeden önce, başta Sayın Bakanımız olmak üzere, tüm panelistlere ve katılımcılara teşekkür eder, panelimizin sigorta sektörümüz ve ülkemiz ekonomisi açısından faydalı sonuçlar yaratmasını diler saygılar sunarım.
ÇALIŞMA ve SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN'IN SUNUŞ KONUŞMASI İstanbul Ticaret Odası'nm Sayın Başkanı, değerli yöneticileri, değerli katılımcılar, değerli konuklar, İstanbul Ticaret Odamız'ın düzenlediği, Türkiye'de Sigortacılık Sektörünün Sorunları ve Yeni Açılımlar panelinde sizlerle birlikte olmaktan duyduğum öncelikle memnuniyeti ifade ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, aslında bu konuda benim Bakanlığımı ve beni doğrudan doğruya ilgilendiren özel emeklilik sistemleridir, ama geneliyle ilgili olarak da birkaç görüşümü sizle paylaşmak istiyorum. Demin Sayın Başkan da ifade etti, aslında olması, gelmesi lazım gelen çizgiden çok uzak bir noktadadır, sigortacılık sektörümüz ve yine aslında bütün dünyada sigortacılığın gelişmesi, adeta o ülkelerin medeniyet göstergelerinden birisi olarak algılanır. Ben de hasbelkader kısa ticari hayatımızda, bir sigorta şirketinin de bir müddet Ankara'da temsilciliğini yaptığımız için, hasbelkader sigortacılıkla ilgili, çok az da olsa, sınırlı da olsa, bunun faaliyetleriyle ilgili bizzat yaşadığımız, oradaki sorunları, bildiğimi zannediyorum. Tabii her şeyin başında da güven unsuru esastır, yani her şeyde ekonomimizle ilgili olsun, siyasi hayatımızla ilgili olsun, getirdiğiniz bütün tedbirler, gelip güven noktasında bir başka kulvarda tartışmaya tabi tutulur, çıkardığınız ne yasa olursa olsun aldığınız ne tedbir olursa olsun, uygulamada iyi neticeyi kısa sürede alabilmeniz de güvenle paralel değerlendirmeye alınır. Burada güven konusunda sigorta sektöründe zaman zaman geçmişe doğru gittiğimizde, en azından bunu zedeleyecek, bazı davranışların olduğunu da biliyoruz. Bunun çeşitli sebepleri olabilir, ama bir iki örnek vermek gerekirse, iyi anlatılamama, bir poliçedeki karınca duası gibi yazıları yazan ile, o poliçenin ne manaya geldiğini bilmeyen, o sigortada o poliçeyi imzalayan kişi arasında, eğer iyice bir diyalog kurup, anlatılmamışsa, daha sonra o sigorta poliçesinin gereği hasıl olduğunda, çok ciddi sorun çıkmaktadır. Bu sektörün içinde olanlar bunu daha iyi değerlendireceklerdir. Ben vatandaş olarak yangınla ilgili, bir sigorta poliçesi yaptırdığımda, bilmezdim ki onun alt kademesinde, bir çok detay var, farklı farklı prime muhatap olan, ama sonuçta yangın dediğimiz çerçevenin içerisinde yaptırdığım sigorta poliçesini kapsamı alanı dışında kalmış olan hususlar var. Dairenizi yaptırıyorsunuz veya işyerinizi yangın poliçesi yaptırdınız, rahatsınız zannediyorsunuz, ama yarın bir yangın gündeme geldiğinde, bir bakıyorsunuz ki, ben şunları şunları ödemem, şunlar kapsam dışında, şunların primini siz yatırmadınız, bu poliçenizin dışında değerlendirmesi oluyor. Örneğin, işte yangına müdahale eden itfaiye orada su sıktığı vakit, eşya-
ların sudan tahrip olması, eğer poliçenizde bu detay yoksa, farklı bir noktaya getirilebiliyor. Şimdi bu örneği şunun için arz ediyorum. Sadece böyle ve buna benzer örnekler bile sigortacılıkta önemli sorunlann yaşanmasına sebep olmuştur. Özellikle vatandaşla, o sigorta kuruluşları arasında, işte belki burada yapılması lazım gelen en önemli tedbir, bu noktada vatandaşla muhatap olan kimselerin, burada vatandaşla o poliçeyi imzalayan arkadaşlanmızın belki o poliçenin kapsamını, biraz daha detaylı bir şekilde paylaşmaları gerekebilir. Bu örnek veya başka örnekler tam konum değil, ama ben sadece genelinde de sigorta sektörünün mevcut durumu ve gelişmesindeki problemler de ele alındığı için, bu örnekle de görüşlerimi paylaşmak istedim. Değerli arkadaşlarım, zannediyorum ikinci oturumda ele alınacak, bireysel emeklilik sistemleri, bu bildiğiniz gibi Sosyal Güvenlik Reform Yasası'nm genel çerçevesi içerisinde ve tamamlayıcı bir unsur olarak hayata geçirildi. Ve zannediyorum 7 Ekim itibariyle de yürürlüğe girdi ve sanıyorum Dış Ticaret Müsteşarlığımız, Hazine Müsteşarlığımız, bu konuyla da ilgili yönetmelikleri tamamlama aşamasına gelmiştir. Ve yine zannediyorum ki internette bu yönetmelik taslakları da yayınlanmış ve sektörün ilgili, kurum ve kuruluşlann bu konudaki değerlendirmeleri istenmiştir. Ben ümit ediyorum ki çok kısa süre içerisinde bu yönetmelikleri de kesinleştirip, fiili uygulamaya geçilecektir. Burada bu konuyla ilgili zaten daha geniş bilgi, Ali Haydar Elveren arkadaşımız buradalar, onlar verecekler öyle ümit ediyorum. Tabii Tuncay Bey yok değil mi? Tuncay arkadaşımızın da hakikaten Ali Haydar arkadaşımızın da bu konuda büyük emekleri olmuştur. Bu yasaların hazırlık aşamasında kendilerine de huzurunuzda teşekkür ediyorum. Burada temel amaç, bireyleri emekliliklerinde ek bir gelir sağlayarak, refah düzeylerinin artırılmasıdır. Bu sistemin, kamu sosyal güvenlik sistemlerini tamamlayıcı özelliği de buradan kaynaklanmaktadır. Bir ara kamusal sigorta kurumlarının lağvedileceği, özelleştirileceği, bu özel emeklilik imkânı getiren, bu Bireysel Emeklilik Yasası'nm hayata geçmesiyle bunların tamamen ortadan kaldırılmasının amaçlandığı tartışmalan yaşanmıştı. Bunlar yanlış tartışmalardır. Çünkü kamusal sigorta kurumlarının yerini tutacak, ikame edecek bir sigorta anlayışı yoktur. Tam tersine, demin de arz ettiğim gibi, sistemi tamamlayan bir unsur olarak ele alınmıştır ve çıkartılan yasa da bunu öngörmüştür. Burada çok önemli bazı ayrıntılar var. Sadece bu bireysel emeklilik sisteminin devreye girmesiyle, bu sisteme dahil olan kişinin, yurttaşın, kendi emeklilik gelirlerine ilave, kendi tasarrufları oranında, kendi diledikleri zaman
dilimi içerisinde o yasanın verdiği genel çerçevedeki güvenceler altında, kendi tasarrufunun değerlendirilmesi ve sonuçta da emekli olma aşamasında kamusal sigorta kurumundan aldığı emekli maaşına ilaveten bu özel emeklilik sisteminden de ilave bir maaş almasından ibaret değildir. Bu ona sağlanan önemli bir imkândır, önemli bir avantajdır. Bir çok OECD ülkesinde, bir çok Avrupa ülkesinde Amerika'da, Japonya'da veya birçok ülkede bu sistem zaten yıllardan beri var olan bir sistemdir. Bu, bireye olan önemli katkısının yanı sıra, bu sistemin devreye girmesiyle, esas ekonomimize ve istihdama ve yatırımlara da ilişkili olarak çok küçümsenmeyecek oranda katkısının olabileceğini düşünüyorum. Bunun çeşitli ülkelerdeki uygulamalarına baktığımızda, bu emeklilik fonlarının, hakikaten çok küçümsenmeyecek boyutlarda bir meblağı kendi bünyesinde barındırdıkları ve bu fonlarla yatırımların organize edildiği ve sonuçta da o ülkelerin istihdam sorununun çözümünde çok ciddi katkı sağladığını biliyoruz. Bir kaç örnek verilebilir. Örneğin İtalya'da bugünkü tarih itibariyle toplam fon miktarı, 36.3 milyar dolara ulaşmıştır. Bu da Gayri Safi Yurt İçi Hasılası'nda (GSYİH) yaklaşık %3'lük bir kısmı temsil etmektedir. Almanya'da bu rakam 136 milyar dolar civarındadır, fondaki toplam miktar ve bu da GSYİH'nın %5.8'ine karşılıktır. Ama bazı ülkeler var ki, bu rakamlar çok daha ileri bir boyuta gelmiştir. Örneğin Hollanda^da 345.7 milyar dolar fonda biriken para vardır. Ve bunun Gayri Safi Yurt İçi Hasılası'nm karşılığı da %87.3'tür. Çok büyük bir rakam ve demek ki Hollanda'da bu emeklilik fonu, adeta ekonominin ana unsuruna dönüşmüştür. Etkileme sonuçları itibariyle, İngiltere'de 861.9 milyar dolardır. Burada fonda biriken meblağ, GSYİH itibariyle %74.7'sine tekabül etmektedir. Japonya'da 1 trilyon 919 milyar dolar civarında bir birikim sağlanmıştır. %41.8'e eş değerdir. Amerika Birleşik Devletleri'nde ise 4 trilyon 303 milyar dolar, bu fonda biriken paradır ve bu da Amerika'nın GSYİH'nın yaklaşık %58'ine karşılıktır. Bu rakamlar hiç de küçümseyemeyeceğimiz, gözardı edemeyeceğimiz, çok önemli ekonomik dinamikleri harekete geçirebilecek rakamlardır ve Türkiye maalesef bu gerçeklerden bir çok konuda olduğu gibi, uzun yıllar bihaber olarak kalmış, yaşantısını sürdürmüştür. İşte bu göstergeler de bize şunu ifade etmektedir ki, bireysel emeklilik ile ilgili çıkardığımız yasa ve bunun fiilen yürürlüğe girmesinden itibaren, sadece buna muhatap olan vatandaşın emeklilikle ilgili kendi tasarrufları oranında, emekli olduktan sonra alacağı yaşlılık maaşı, ki düzgün ismi odur ama bizde hep emekli maaşı adlandırılır. Ona ilave edeceği önemli katkıların yanı sıra, ülkenin ekonomisi bakımından da çok ciddi sorunların çözümünde önemli katkı sağlayabilecek bir potansi-
yele de sahiptir. Onun için Özel Emeklilik Yasası'nı çok önemsiyoruz. Ve bunun önümüzdeki süreç içerisinde çok sağlıklı bir platform üzerinde işlemesini sadece hü~ kümet olarak değil, bütün bu devletin bir vatandaşı olarak da canı gönülden temenni ettiğimizi ifade etmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, burada bazı ülke deneyimlerinden de bazı örnekler paylaşabiliriz. Mesela Latin Amerika ülkelerinde son 5-6 yıl içerisinde bu reform uygulamaları gerçekleşmiş ve bu çerçevede bu özel emeklilik fonlarıyla ilgili önemli gelişmeler kat edilmiştir. Mesela, Arjantin'de 1994 yılında bu uygulamaya geçilmiş, şu anda fondaki miktar 11.5 milyar dolara ulaşmıştır. Bolivya'da 97 yılında geçilmiş, orada çok fazla bir kaynak teşekkül etmemiş, ama Brezilya'da 1994 yılından itibaren, geçen 7 yıllık süreç içerisinde 78.3 milyar dolar bu fonda birikim sağlanmıştır ve bugün Brezilya'da hakikaten bu fon etkin bir rol oynamaktadır. Ekonominin belli dengeler üzerinde yürümesi bakımından, örneğin Meksika'da 1998 yılında bu fon yürürlüğe girmiş, 3 yıl gibi kısa bir sürede 10.6 milyar dolarlık bir birikim sağlanmıştır. Bunlar yani GSYİH bakımından Meksika'nın %2.7'sine karşılıktır. Şili'de 1981 yılında, o çok önceleri başlamış, fondaki miktar 42 milyar dolar civarındadır. Tabii burada bu birikimleri o ülkelerin nüfuslarını da dikkate alarak değerlendirirsek, daha sağlıklı bir karşılaşma yapma imkânı olabilir. Şimdi bizim Türkiye'de de aslında hiç bu yasa çıkmadan önce de bildiğiniz gibi, emeklilik tarzında, sigorta faaliyetlerimiz vardı, belli yasalar çerçevesinde ve bu manada çok önemli bir katılım sağlanmadığı halde veya halk, buna katılacak olan yurttaş çok fazla bir bilgi sahibi yapılmadığı halde, bu fonda biriken miktar 1.2 milyar dolar olmuştur. Şu andaki durum itibariyle, şimdi bu özel emeklilik sistemiyle eğer demin sözlerimin başında sizlerle paylaştığım ve sektörün ve diğer konularına bir örnek olarak verdiğimde de güven diye başladığımız, o tartışmadan, mümkün olabildiğince uzak bir noktada, yani güven unsurunu hiç zedelemeyecek tarzda bir platforma bu sistem oturtulursa, bu sistemin fevkalade önemli ve kısa süre içerisinde önemli mesafe kat edebileceğinizi ifade edebilirim. Burada önemli olan demin yine arz ettiğim gibi, güven meselesidir. İşte burada bir talihsizliğimiz var, maalesef, ekonomimizdeki bu zor ve olumsuzluğun öne çıktığı bir süreçte biz bu emeklilik sistemini hayata geçiriyoruz, bu belki bu sistemin önündeki bana göre en önemli handikaptır. Burada sektörün içindeki kuruluşlar, buna ilgi duyan kuruluşlar, sivil toplum örgütlerimiz bu manada bu sektörle ilgili olarak, belki bunu bir ortak çalışmanın sonunda, bir ortak konuyu anlatımını getirecek, konuyu halkla paylaşabilecek bir ortak gi-
rişime belki ihtiyaç olabilir. Çünkü işin neticesinde güven dediğimiz unsurda, tereddütlerin tamamen ortadan kalkması ve bu çıkan yasanın bu noktada hangi güvenceleri de beraberinde getirdiğini, bununla ilgilenebilecek olan kişilere, çok iyi anlatılması lazım. Eğer sistem iyi izah edilemezse, baştan çok tereddüt ve soru işaretleri gündeme gelir, o da iştiraklerin asgari düzeyde kalmasına yol açabilir diye endişemi paylaşıyorum. Bu konuda tabii ki kamu olarak da elimizdeki imkânlarla, özellikle konudan doğrudan doğruya ilgili olan Hazine Müsteşarlığımız, gerekli açıklamalarda, aydınlatıcı faaliyetlerde bulunurlar, bulunacaklar. Ama bence bize işi bırakmadan, özel sektör olarak bu işle ilgilenen kurumlar, kuruluşlar olarak bunu bir ortak çabayla alınacak bir karar neticesinde belki ortak bir reklam kampanyasıyla, bir tanıtım faaliyetiyle belli bir süre bu konunun halkla paylaşılmasında yarar vardır diye düşünüyorum. Değerli arkadaşlarım, buradan son olarak ifade etmek istediğim bir konu, sektör itibariyle, bütün diğer sektörlerdeki sorunlar, üç aşağı beş yukarı, bu tabii sigortacılık sektöründe de yaşıyoruz, ekonomideki olumsuzluklar dediğiniz vakit, doğrudan doğruya sigortacılık kesimindeki sektöre de yansımaları kaçınılmaz. Ama bir şeyi hatırdan çıkartmamamız lazım. Belki de sigorta bu en zor dönemde daha fazla iyi aydınlatılabilirse, iyi anlatılabilirse, bu sektörün önünün belki de bu zor dönemde, zor süreçte daha açık olduğunu da düşünebiliriz. Şimdi depremle ilgili de Sayın Başkan demin ifade etti. Evet, mesela yüzyılın en büyük felaketi olan 17 Ağustos ve 12 Kasım depremlerine muhatap olduk. Benim kendi seçim bölgem olan Yalova da dahil 5 il, hakikaten çok büyük tahribata uğradı, 20 binin üzerinde insanımızı kaybettik. 50 binin üzerinde yaralı insanımız, ona da şükrediyoruz kurtardık ve 178 bin konut ve işyeri hasar gördü, bunların içinde 138.800'ü oturulamaz halde. Şimdi bunlan da hemen akabinde bu hadiseden sonra, bildiğiniz gibi, depremle ilgili bir sigorta, zorunlu sigortacılık fiiliyata geçirildi, yasasını çıkardık, ama orada da aldığımız mesafe çok sınırlı. İşte bu tanıtım eksikliği, bilgilendirme eksikliği, şimdi zorunlu hale getirmek meseleyi çözmüyor. Zorlayıcı tedbirler alabilirsiniz ama, ona eğer inanç, sisteme inancı öne çıkartmazsanız, o zorunlu olduğu için, bir formül bulup onu nasıl alt edebilirim veya oradan nasıl yakamı sıyırabilirim anlayışı çok öne çıkar. Onun için bu zorunluluk yerine, belli şartlarda zorunluluk mutlaka gereklidir onu kabul ediyorum. Ama gönüllülük esasını öne çıkartacak, bir anlayışı öne çıkartmamız lazım. Bunun için de en önemli hadise, tanıtım ve paylaşımdır. Bilgi paylaşımıdır, halkla, kamuoyuyla bunun gerekliliği üzerinde mutlaka bire bir olsun, iletişim araçları yoluyla olsun, tanıtım faaliyetleri, reklam aracılığıyla olsun, ama mutlaka bu bilgi paylaşımını öne çıkartmamız lazım gelir diye düşünüyorum.
Burada da özel sektöre çok önem düşüyor. Her şeyi devletten bekleyen bir anlayıştan da uzaklaşmamız lazım. Devletin yapacağı işler sınırlıdır. Ama esas işi alıp götürecek olan öze! sektördür, özel sektör bu açıdan meseleye yaklaşırsa, öyle zannediyorum ki, bu ekonomideki zor olan dönemde, sigortacılık sektörünün, sorunlannı aşmada, çözmede, ve hele hele bu özel emeklilik sistemiyle olsun, deprem sigortasıyla olsun, önemli bir aktivite kazanabileceğini değerlendirebiliriz. Ben İstanbul Ticaret Odamız tarafından düzenlenen bu panelin hayırlı olmasını diliyorum. Bu paneldeki bütün tebliğleri arkadaşlarımız da takip ediyorlar, onları değerlendireceğiz, benim Bakanlığım'la ilgili olan kısım demin de arz ettiğim gibi, fevkalade sınırlı, ama biz de diğer hükümet üyesi, konuyla ilgili Bakanlar'a, Maliye Bakanımız'a, Hazine'den Sorumlu Devlet Bakanımız'a da buradaki konuşmalan, arkadaşlanmız ve biz ileteceğiz. Ben panelin hayırlı olmasını diliyorum ve panelist arkadaşlanmıza basanlar diliyorum. Sizlere saygılar sunuyorum.
I. OTURUM Sektörel Durum ve Mevcut Sorunlar Oturum Başkanı Cemal ZAĞRA Koç Allianz Sigorta A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi KONUŞMACILAR Çetin ALANYA Ray Sigorta A.Ş. Gn. Md., Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği Bşk. Yrd. Aydın SİLİVRİLİ İTO Meclis Üyesi Prof. Dr. Samim ÜNAN İstanbul Ünv. Hukuk Fakültesi Deniz ve Sigorta Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Ayşe KARABULUT Karabulut Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti. Sahibi
OTURUM BAŞKANI: Cemal ZARA Koç Allianz Sigorta A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Sayın Bakanım, Sayın Başkanım, değerli katılımcılar, hepinize saygılar sunarak, iki bölümden oluşacak toplantımızı açıyorum efendim. Birinci bölümde, dört arkadaşımız var. Onlara bildiri mi demek lazım, tebliğ mi demek lazım? Adını siz koyun isterseniz, bildirilerini sunacaklar. Ondan sonra iki bölümün arasındaki konu birazcık farklı olduğu için, sizlerden gelecek suallere, tebliğleri yahut bildirileri sunacak arkadaşlara cevap hakkı vereceğim. Ondan sonra bir ara vereceğiz, sonra ikinci bölüme geçeceğiz. İkinci bölüm daha ziyade bireysel emekliliği ilgilendiren bir konudur, bireysel emeklilik ile ilgili yine 4 arkadaş görüşlerini açıklayacaklar, ondan sonra size tekrar söz vereceğim. Soruları olan varsa, o arkadaşlara yöneltmenizi rica edeceğim. O arkadaşlardan da cevapları alacağız, şimdi izninizle ilk bölüm için oturuma tebliğ sunacak arkadaşlarımı yerlerine davet ediyorum. Lütfen buyursunlar efendim. Efendim bildirilerini sunacak arkadaşlan size uzun uzun tanıtmaya gerek yok. Ama ben kısa olarak kendilerini kısaca tanıtayım istiyorum. Sayın Çetin Alanya, Ray Sigorta Genel Müdürü ve Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği Başkan Yardımcısı. Sayın Aydın Silivrili, İstanbul Ticaret Odası Meclis üyesi. Prof. Dr. Samim Ünan, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim üyesi, Sayın Ayşe Karabulut, Karabulut Sigorta Limited Şirketinin sahibi. Efendim ilk konuşmacımız. Sayın Çetin Alanya, kendilerini bildirilerini sunmak üzere, buraya davet ediyorum.
Çetin ALANYA Ray Sigorta A.Ş. Genel l\/lüdürü, Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği Başkan Yrd. Sayın Başkan teşekkür ediyorum, İstanbul Ticaret Odası'na düzenledikleri bu panele beni de davet ettikleri için ayrıca teşekkürlerimi arz ediyorum. Konumuz önce Türkiye sigorta sektöründe bir durum tespiti yapmak, ondan sonra da sorunlar hakkında görüşlerimizi iletmek. Durum tespiti derken önce dünya sigortacılığı nerede, Türkiye nerede ona kısaca bir bakmak istiyorum. Elimizdeki rakamlar dünya sigortacılığı açısından, 1999 yılı sonuçları, 2000 sonuçları bir iki ay sonra açıklanacak. Buna göre dünya sigortacılık üretimi 2 trilyon 325 milyar dolar. Bu üretimin %91'ini Kuzey Amerika, Batı Avrupa, Japonya ve Okyanusya ülkeleri sağlamakta, bakiye %9 da gelişmekte olan ülkelerden elde edilmekte. Bu 2 trilyon 325 milyar dolarlık üretimin %61'i, hayat sigortalarından, %39'u hayat dışı branşlardan elde edilmekte. Demek ki dünya sigortacılığında hayat sigortaları branşı, hayat dışı sigortalar branşına göre çok daha büyük ve bir daha önemli. Dünyada 1999 yılında kişi başına 387 dolar prim harcaması var. Yani her bir dünya vatandaşı ortalama olarak 387 dolar sigorta harcaması yapıyor, ama gelişmiş ülkelere baktığımızda bu ortalama yaklaşık 2.300 dolar. Gelişmekte olan ülkelerde, kişi başına ortalama 40 dolar olduğu için dünya ortalaması 387 dolara düşüyor. Gelişmekte olan ülkelerdeki nüfus toplamı, gelişmiş ülkelerdekinden daha fazla olduğu için, ortalama 387 dolara düşüyor. Türkiye bu tablonun neresinde? 1999 yılı sonuçlarına göre söyleyeceğim. Sonra 2000 ve 2001 arz edeceğim. Türkiye 1999 yılı sonu itibariyle, 2 milyar 318 milyon dolarlık üretimle bu dünya sıralamasında 39. sırada, pazar payı da binde 10 civarında. Kişi başına harcama 35 dolar, yani dünya ortalaması az gelişmiş ülkeler ortalamasının da altında. Böylece dünyanın oldukça geri bir noktasında bulunuyor. Örneği biraz daha çarpıcı hale getirmek için, bazı rakamlar vermek istiyorum. Mesela prim üretimi İspanyada 34 milyar dolar, Türkiye'de 2.3 milyar dolar, Yunanistan'da 2.5 milyar dolar. İsrail'de 6 milyar dolar, Polonya'da 4.5 milyar dolar, Meksika'da 8 milyar dolar gibi rakamlarda. Kişi başına prim Türkiye'de 35 dolar. İsrail'de 1.011 dolar. Finlandiya'da 2.000 dolar, Yunanistan'da 245 dolar. Polonya'da 117 dolar, Meksika'da 85 dolar. Bu ülkelerin sigorta sektörlerinin Gayri Safi Milli Hasıla'daki payları da Türkiye'de %1.2, Amerika'da %8.5, İngiltere'de %13, Yunanistan'da %2, Finlandiya'da %9. Bu tablodan hemen şunu çıkartmak mümkün. Türkiye Avrupa Birliği'ne aday bir ülke, Polonya da aday. 38 milyon nüfuslu Polonya'da kişi başına harcama yaklaşık 3 katımız. Bizim 2 katımız kadar prim üretiyor. Komşumuz Yunanistan'ın prim üretimi yaklaşık bizim seviyemizde, bizle bir kaç 100 milyon dolar daha üstü. Ama kişi başına prim harcaması bizim 7 katımız. 6 milyonluk İsrail'de sigorta harcaması bizim 29 katımız. Bir zamanlar ulaşmayı hayal
ettiğimiz Güney Kore vardı, bilirsiniz. 10 yıl sonra, 5 yıl sonra Güney Kore ekonomisine ulaşacağız denirdi. Güney Kore'nin prim üretimi 48 milyar dolar, bizim 2.3 milyar dolarımıza karşılık ve Güney Kore'de sigorta sektörü Gayri Safi Milli Hasıla'nın %8.5'i oranında. 2000 yılının özelliğine gelelim, Türkiye'de 2000 yılı itibariyle 40 tane hayat dışı, 22 tane de hayat sigorta şirketi faaliyet gösterdi, bunlardan 11 tanesi bilanço zararı gösterdi. Bazıları o kadar küçük karlar gösterdiler ki, gösterdikleri karlarla işte Göztepe'de, Erenköy'de bir apartman dairesi satın alabilirsiniz, demek ki çok ağır makyajlı bilançolar oldu. Bazı şirketler var ki, bunların"sonuçları kendi öz kaynaklarının zararları, daha doğrusu öz kaynaklarının %75'ini aştı ve sektör bayağı sallanmaya başladı. Haziran 2001 sonu itibariyle üretime baktığımızda, bu yılın ilk 6 ayındaki üretim, sağlık sigortaları dahil hayat dışı branşlarda 956 trilyon lira, yafiii Haziran sonu kuru ile bakarsak, 755 milyon dolar. Hayat branşında 211 trilyon lira, yani 165 milyon dolar, toplamda ilk 6 aylık üretimimiz 920 milyon dolar. Kurların bugünkü seviyelerde devam ettiği varsayılırsa, yıl sonu itibarîyle üretimimizin yaklaşık 1.8 1.9 en kabasından 2 milyar dolar olması beklenir. Bu sonuçla da Türkiye 39'unculuktan, İran'ın gerisine 45'inciliğe düşüyor. Dolardaki değer artışı, bizi sıralamada daha geriye bırakıyor. Yine Haziran 2001 sonu itibariyle baktığımızda, hayat dışı branşlarda (40 şirket artık 37'ye düştü, 3 şirket faal değil 2001 yılında) üretimin %80'inin ilk 12 şirket tarafından yapıldığını, bakiye %20'sinin de 25 şirket tarafından paylaşıldığını görüyoruz. Ama piyasa payları, her birine baktığımızda, %0.3 %0.5, en kabasından % 0.6, bir de geride kalan %20'lik bölüm var. Bu şunu gösteriyor bize, aynen bankacılıkta olduğu gibi sigortacılıkta da önümüzdeki birkaç yıl zarfında piyasanın çok daha büyük bir bölümü, %80'in üzerindeki bir bölümü, 10-11 şirket tarafından yapılacak, kalan şirketler ya var ama adı sanı duyulmayan, yahut da bitkisel hayatta küçük şirketler olarak devam edecek ve piyasa 12-13 tane anlamlı pazar payına sahip olan sigorta şirketleri tarafından paylaşılacak. Şimdi tabii bu niye böyle oldu: 1980 yılına geldiğimiz zaman, 18, 20 tane sigorta şirketi vardı. O tarihten itibaren, özellikle 83 ve daha sonra da 90'dan itibaren çok sayıda sigorta şirketi kuruldu. Bu bir soruna işaret ediyor. Sektörün %80'inin 12 şirket tarafından yönlendirilmesi, prim üretiminin 12 şirket tarafından sağlanması, sigorta şirketlerinin gereğinden fazla, çok olduğuna işaret ediyor. Demek ki ülkenin bu kadar çok sigorta şirketine ihtiyacı yok. Şimdi biz Avrupa Birliği'ne aday bir ülkeyiz, 10 yıl sonra mı, 15 yıl sonra mı bilemiyorum ama, iyimser bir görüşle Avrupa Birliği'ne üye olacağız. Burada Avrupa Birliği'ndeki finansal sektörün kriterlerine bir bakmak istiyorum. 1999 yılı sonunda Lizbon'da toplanan zirve, finansal hizmetler için, ki sigortacılık da bunun içerisindedir, üç tane önemli kriter koydu. Birincisi, daha liberal bir finansal sistem, ikincisi, daha rekabetçi bir finansal sistem, üçüncüsü tüketici hakları daha fazla koruyan bir finansal sistem. Yani burada anahtar cümle, tüketici haklarını