BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ KISIM FİNANSAL SİSTEM



Benzer belgeler
1. HAFTA (FİNANSAL PAZARLAR) Prof. Dr. Yıldırım B. ÖNAL

SERMAYE PİYASALARI VE FİNANSAL KURUMLAR

BİRİNCİ BÖLÜM FİNANSAL SİSTEM VE KAPSAMI

BİRİNCİ BÖLÜM FİNANSAL SİSTEM VE KAPSAMI

Finansal Piyasalar ve Bankalar


FİNANSAL PİYASALAR VE KURUMLAR. N. CEREN TÜRKMEN

TEORİSİ KISA ÖZET KOLAYAOF

Finansal Sistem ve Bankalar. 1. Bankacılık İşlemleri ve Banka Türleri. 2. Dünya da ve Türkiye de Bankacılığın Gelişimi

KURUMLAR KISA ÖZET KOLAYAOF

Prof. Dr. Güven SAYILGAN Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü Muhasebe-Finansman Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

FİNANSAL SİSTEM VE FİNANSAL PİYASALAR

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ ÜNİTE EKONOMİK VE FİNANSAL SİSTEM İKİNCİ ÜNİTE PARANIN ZAMAN DEĞERİ

Bölüm 1 (Devam) Finansal Piyasalar & Kurumlar

ÜNİTE:1. Para ve Finansal Sistem ÜNİTE:2. Mali Varlık Fiyatlarının Belirlenmesi ÜNİTE:3. Finansal Kurumlar ve Piyasalar ÜNİTE:4

ÜNİTE:6 Teknik Analiz ÜNİTE:7 Yatırım Politikaları ÜNİTE:8 Yatırım Şirketleri

BANKACILIK VE SİGORTACILIĞA GİRİŞ KISA ÖZET KOLAY AOF

Bölüm 1 Firma, Finans Yöneticisi, Finansal Piyasalar ve Kurumlar

BANKA DIŞI FİNANS KESİMİNİN GELİŞİMİ VE GELECEĞİ DR. GÜRMAN TEVFİK KURUMSAL YATIRIMCI YÖNETİCİLERİ DERNEĞİ

YRD. DOÇ. DR. ALİ BAYRAKDAROĞLU BANKACILIK & SİGORTACILIK DERS NOTU]

Banka Bilançosunun Özellikleri Pazar, 26 Aralık :24

Finansal Yönetim Giriş

FİNANS VE MAKROEKONOMİ. Finansal Sistem ve Ekonomik Büyüme. Finansal Krizler ve Ekonomi

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

Gedik Portföy Yönetimi A.Ş. Fon Bülteni. Kasım 2015

EURO KAPİTAL YATIRIM ORTAKLIĞI A.Ş DÖNEMİNE AİT PERFORMANS SUNUŞ RAPORU

Prof. Dr. Güven SAYILGAN Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü Muhasebe-Finansman Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

Ekonomi II. 19.Para ve Bankacılık. Doç.Dr.Tufan BAL. Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından

FİYAT İSTİKRARI ACI KAHVE

Mali Analiz Teknikleri

TEB PORTFÖY BİRİNCİ DEĞİŞKEN FON

Yatırım Analizi ve Portföy Yönetimi 1. Hafta. Dr. Mevlüt CAMGÖZ

SERMAYE PİYASALARI. Orta ve Uzun vadeli fon arz ve talebinin karşılandığı piyasalardır.

EURO TREND YATIRIM ORTAKLIĞI A.Ş DÖNEMİNE AİT PERFORMANS SUNUŞ RAPORU

Dar Kapsamlı Sermaye Piyasası Mevzuatı ve Meslek Kuralları

EURO MENKUL KIYMET YATIRIM ORTAKLIĞI A.Ş DÖNEMİNE AİT PERFORMANS SUNUŞ RAPORU

STRATEJİ PORTFÖY YÖNETİMİ A.Ş. STRATEJİ PORTFÖY İKİNCİ HİSSE SENEDİ FONU (HİSSE SENEDİ YOĞUN FON)

Ekonomi II. 23.Uluslararası Finans. Doç.Dr.Tufan BAL. Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından

MENKUL KIYMET YATIRIMLARI

TEB PORTFÖY İKİNCİ DEĞİŞKEN FON

Prof. Dr. Güven SAYILGAN Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü Muhasebe-Finansman Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

MAYIS 2012 FON BÜLTENİ

Bölüm 1. Para, Banka ve Finansal Piyasaları Neden Öğrenmeliyiz?

STRATEJİ PORTFÖY YÖNETİMİ A.Ş. STRATEJİ PORTFÖY BİRİNCİ HİSSE SENEDİ FONU (HİSSE SENEDİ YOĞUN FON)

SERMAYE PİYASASI HUKUKU

İçindekiler. Finansal Sistem. Finansal Piyasalar

İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM KALKINMA VE FİNANS

Chapter 15. Para, Faiz Oranları ve Döviz Kurları. Slides prepared by Thomas Bishop. Copyright 2009 Pearson Addison-Wesley. All rights reserved.

A. TANITICI BİLGİLER. PORTFÖYE BAKIŞ Halka arz tarihi: 20 Mayıs 2009 YATIRIM VE YÖNETİME İLİŞKİN BİLGİLER

FİNANSAL YÖNETİME İLİŞKİN GENEL İLKELER. Prof. Dr. Ramazan AKTAŞ

OSMANLI YATIRIM MENKUL DEĞERLER A.Ş. E-ŞUBE DE BONO İŞLEMLERİ

Fonun Yatırım Stratejisi

Rezerv para Rezerv Parasal taban Parasal Parası AKTİF: PASİF: Rezerv para Parasal Taban, Merkez Bankası Parası

3. HAFTA DERS NOTU BANKALARIN FON KAYNAKLARI

Aegon Emeklilik ve Hayat A.. Dengeli Emeklilik Yatırım Fonu İstanbul

İÇİNDEKİLER. BİRİNCİ BÖLÜM EKONOMİNİN GENEL İŞLEYİŞİ ve FİNANSAL SİSTEM İKİNCİ BÖLÜM FİNANSAL SİSTEM VE İŞLEYİŞİ

ÜNİTE 1:FİNANSAL SİSTEMİN UNSURLARI FİNANSAL SİSTEM VE ÖNEMİ

Dar Kapsamlı Sermaye Piyasası Mevzuatı ve Etik Kurallar

AKTİF YATIRIM BANKASI A.Ş. B TİPİ TAHVİL BONO FONU PERFORMANS SUNUM RAPORU

Fonun Yatırım Stratejisi

İÇİNDEKİLER YAZAR HAKKINDA

ING PORTFÖY YÖNETİMİ A.Ş. BİRİNCİ HİSSE SENEDİ FONU NA (HİSSE SENEDİ YOĞUN FON) AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU

FİNANSAL KURUMLAR PARA PİYASASI KURUMLARI

ING PORTFÖY YÖNETİMİ A.Ş. BIST 30 ENDEKSİ HİSSE SENEDİ YATIRIM FONU NA (HİSSE SENEDİ YOĞUN FON) AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU

TACİRLER PORTFÖY DEĞİŞKEN FON (ESKİ ADIYLA TACİRLER MENKUL DEĞERLER A.Ş. A TİPİ DEĞİŞKEN FONU)

SERMAYE PİYASASI ARAÇLARI

FİNAL ÖNCESİ ÇÖZÜMLÜ DENEME PARA VE BANKA SORULAR

MERRILL LYNCH MENKUL DEĞERLER A.Ş. YÖNETİM KURULU MART 2009 FAALİYET RAPORU

TÜRKİYE SERMAYE PİYASASI. 23 Kasım 2011

Tahvil Türleri. O Hamiline ve Nama Yazılı Tahviller. O Sabit Faizli ve Değişken Faizli Tahviller

M2 Para Tanımı: M1+Vadeli ticari ve tasarruf mevduatları (resmi mevduatlar hariç)

GROUPAMA EMEKLİLİK A.Ş. GELİR AMAÇLI KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU

GENEL İŞLETME. Dr. Öğr. Üyesi Lokman KANTAR

Finansal Piyasa Dinamikleri. Yekta NAZLI

Sunum Başlığı Arial Regular 20 pt. Departman Ad/Panel/Yer Tarih

CİGNA FİNANS EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. PARA PİYASASI LİKİT-KAMU EMEKLİLİK YATIRIM FONU'NA AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU

AEGON EMEKLILIK VE HAYAT A.Ş. KATKI EMEKLİLİK YATIRIM FONU

4. Sahibine eşit hak sağlayan paya ne ad verilir? a) Bedelli pay b) Nama yazılı pay c) Bedelli pay d) İmtiyazlı pay e) Adi pay

TACİRLER PORTFÖY HİSSE SENEDİ FONU (HİSSE SENEDİ YOĞUN FON) (ESKİ ADIYLA TACİRLER MENKUL DEĞERLER A TİPİ KARMA FONU)

GENEL DEĞERLENDİRME TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI


EURO MENKUL KIYMET YATIRIM ORTAKLIĞI A.Ş DÖNEMİNE AİT PERFORMANS SUNUŞ RAPORU

ALLIANZ HAYAT VE EMEKLİLİK A.Ş. GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI KAMU DIŞ BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU

2012/3.DÖNEM SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLİK SINAVLARI FİNANSAL TABLOLAR VE ANALİZİ 2 Aralık 2012-Pazar 13:30-15:00 SORULAR

A. BİLANÇO DİPNOTLARI Gedik Yatırım Menkul Değerler Anonim Şirketi A tipi Hisse Fonu ( Fon ) nun bilanço dipnotları aşağıda sunulmuştur.

Fonun Yatırım Stratejisi

PARA PİYASASI LİKİT KAMU EMEKLİLİK YATIRIM FONU NUN 31 ARALIK 2014 TARİHİ İTİBARİYLE BİTEN HESAP DÖNEMİNE AİT PERFORMANS SUNUŞ RAPORU

ÖZEL SEKTÖR BORÇLANMA ARAÇLARINA İLİŞKİN RİSK BİLDİRİM FORMU

GAYRİMENKUL SEKTÖRÜ İÇİN YENİ NESİL FİNANS ARAÇLARI. 28 Mayıs 2013

GARANTİ PORTFÖY YÖNETİMİ A.Ş. TARAFINDAN YÖNETİLEN GARANTİ YATIRIM ORTAKLIĞI A.Ş. 'NE AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU

KÜÇÜK İŞLETMELERDE FİNANSMAN İŞLEVİ VE YENİ FİNANSAMAN YÖNTEMLERİ. Öğr. Gör. Aynur Arslan BURŞUK

Finansal Yatırım ve Portföy Yönetimi. Ders 2

SERMAYE PİYASASI KURULU İKİNCİ BAŞKANI SAYIN DOÇ. DR. TURAN EROL UN KAMU ALTYAPI YATIRIMLARININ SERMAYE PİYASALARI ARACILIĞIYLA FİNANSMANI KONULU

TEB PORTFÖY İKİNCİ ORTA VADELİ KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI FONU

ZİRAAT HAYAT VE EMEKLİLİK A.Ş. ALTERNATİF KATKI EMEKLİLİK YATIRIM FONU FAALİYET RAPORU

MENKUL KIYMETLEŞTİRME

Dar Kapsamlı Sermaye Piyasası Mevzuatı ve Etik Kurallar

Aegon Emeklilik ve Hayat A.Ş. Dengeli Emeklilik Yatırım Fonu İstanbul

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM FİNANSAL PİYASALARIN GELİŞİMİ VE FİNANSAL SİSTEM

ZİRAAT HAYAT ve EMEKLİLİK A.Ş. LİKİT ESNEK EMEKLİLİK YATIRIM FONU 6 AYLIK RAPOR

Transkript:

BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ KISIM FİNANSAL SİSTEM I. FİNANSAL SİSTEMİN ÖNEMİ VE FONKSİYONLARI A. FİNANSAL SİSTEMİN ÇERÇEVESİ Ekonomik faaliyetlerin gelişmediği ekonomilerde, ekonomik birimler genellikle yatırım faaliyetlerini, kendi tasarruflarıyla gerçekleştirerek, tasarruf-yatırım dengesini kendi içlerinde sağlarlar. Ancak, ekonomik etkinliklerin genişlediği bir toplumda ise tasarruf ve yatırım değişik birimler tarafından ve değişik nedenlerle yapılabilir. Bu bağlamda, bir ekonomide ekonomik faaliyetleri yürütenler; hanehalkı, işletmeler ve devlet olmak üzere üç grupta toplanabilmektedir 1. Bu birimler, faaliyet tarzlarına bağlı olarak, hem tasarruf fazlasına sahip olanlar hem de tasarruf açığı bulunanlar statüsünde yer alabilirler. Sayfa1 1 Bazı kaynaklarda, bu üçlü gruba yabancılar da eklenmektedir. Ancak, yukarıdaki üç birim, yabancıları da içine almaktadır. Çünkü yabancılar da ekonomik faaliyetlere kişi veya kurum şeklinde katılacaklardır. Bu nedenle, ek olarak yabancılar biçiminde dördüncü bir birimi eklemek gereksiz görülebilir.

Tasarruf sahipleri, fonlarını dönüştürecekleri yatırım araçlarını ararken, çeşitli ihtiyaç, istek ve projeleri için hâlihazırda yeterli kaynağa (fona) sahip olmayan ve böylece tasarruf açığı bulunanlar, sahip olmadıkları fonları bir şekilde elde etmek isteğindedirler. Bu durumda, tasarruf sahiplerinin fonlarını değerlendirecekleri ve aynı zamanda kaynak ihtiyacı bulunanların da fon ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri bir ortamın oluşturulması, yani taraflar arasında fon aktarımının sağlanması gerekli görülmektedir. Sonuç itibariyle, tasarruf edilmiş fonların, ekonomik (reel, gerçek) yatırımları yapacak olan birimlere aktarılmasıyla, tasarrufların yatırımlara kaynak olma süreci gerçekleşmiş olacaktır. Bu bağlamda finansal sistem; tasarruf fazlası bulunanlardan, tasarruf açığı bulunanlara doğru fonların akmasını sağlayan bir kanal olarak tanımlanır. Geniş anlamda finansal sistem ise fon arz ve talep fonksiyonunun bulunduğu bir ekonomide, finansal piyasalar, kurumlar ve araçlar (varlıklar) ile bunları düzenleyen hukuki ve idari kurallardan oluşan organik bir dokudur. Aynı zamanda; ekonomik gelişmenin belirli bir aşamasında ortaya çıkan ekonomik gelişmelerin oluşturduğu bir üst yapı kurumudur. Buna göre bir finansal sistemin temel fonksiyonu, ekonomideki fon arz ve talebini dengeleyerek, fonları zaman, miktar ve vade bakımından kullanılabilir hale getirmektir. Böylece, bir taraftan bireylerin gelirlerinin bir kısmının tüketim harcamalarına gitmesini önleyecek, diğer taraftan tasarrufların önemli bir kısmını finansal sistem içerisine çekmek suretiyle, tasarruf edilmiş fonların ülke ekonomisine doğrudan fayda sağlamasını, yani reel yatırımlara kaynak olmasını sağlayabilecektir. Temel fonksiyonunu yerine getiren bir finansal sistem, sonuç itibariyle, ekonomik büyümeye ve büyümenin hızlanmasına önemli katkı sağlayacaktır. Yukarıda genel kapsamı, temel fonksiyonu ve faydası ifade edilen bir finansal sistemin, sistemde yer alan piyasa, kurum ve araçlarla fon arz ve talep eden taraflar arasındaki fon akışı şematik olarak gösterilmektedir. Sayfa2

Fon Arz Edenler (Tasarruf Fazlasına Fon Arz Sahip Edenler Ekonomik Birimler) (Tasarruf Fazlasına Sahip Ekonomik Hanehalkı Birimler) İşletmeler Devlet - Hanehalkı FİNANSAL - ARAÇLAR İşletmeler (VARLIKLAR) - Devlet Fon Talep Edenler (Tasarruf Açığı Fon Bulanan Talep Ekonomik Edenler Birimler) (Tasarruf Açığı Bulanan Ekonomik Hanehalkı Birimler) İşletmeler Devlet - Hanehalkı - İşletmeler - Devlet F O N F O N Finansal Piyasalar Para Piyasası Finansal Piyasalar Sermaye Piyasası Para Piyasası Sermaye Piyasası Finansal Kurumlar Para oluşturan finansal kurumlar Para oluşturmayan finansal kurumlar Finansal Kurumlar Sermaye piyasası kurumları Para oluşturan finansal kurumlar Para oluşturmayan finansal kurumlar Sermaye piyasası kurumları F İ N A N S A L A R A Ç L A R DÜZENLEYİCİ VE DENETLEYİCİ KURUMLAR MERKEZ BANKASI (MB) SERMAYE PİYASASI KURULU (SPK) BANKACILIK DENETLEME VE DÜZENLEME KURUMU (BDDK) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Sayfa3 Çizim 1: Finansal Sistem Şeması

ffinan B. FİNANSAL SİSTEMDE FİNANSMAN TÜRLERİ Finansal sistemde taraflar arasında fon akışı doğrudan ve dolaylı finansman olmak üzere iki farklı şekilde gerçekleşebilecektir. Bu iki farklı finansman biçimi bir arada, şematik olarak gösterilmektedir. FİNANSAL SİSTEMDE FON AKIŞI DOGRUDAN FİNANS Finansal Araçlar Fonlar FİNANSAL PİYASALAR Fonlar Finansal Araçlar FON ARZ EDEN EKONOMİK BİRİMLER Tasarruf Sahipleri / Borç verenler (Öncelikle hane halkı) FON TALEP EDEN EKONOMİK BİRİMLER Borç alanlar ve harcayanlar (Çoğunlukla İşletmeler ve Devlet) FONLAR FONLAR FİNANSAL KURUMLAR FİNANSAL ARAÇLAR Fon FİNANSAL ARAÇLAR DOLAYLI FİNANS 3-1 Çizim 2: Finansal Sistemde Fon Akışı Doğrudan finans metodunda, fon arz edenlerle fon talep edenler arasındaki fon akışı aracısız olarak finansal piyasalarda gerçekleşmektedir. Yani, fon talep edenler, finansal piyasalarda finansal varlıklarını tasarruf sahiplerine satmak suretiyle fon ihtiyaçlarını karşılamaktadırlar. Bu tür finansman biçiminde, fon transferinin gerçekleşmesi için taraflar birbirleriyle doğrudan temas kurmak zorundadırlar. Ancak, fon arz ve talep edenlerin sayısının fazlalığı, farklı yörelerde bulunmaları, taraflar arasında miktar ve vade uyumsuzluğu, taraflar arasındaki fon aktarımını zorlaştırmaktadır. Çünkü fon aktarımının gerçekleşmesi, ancak vade, miktar ve risk bakımından uyum içerisinde bulunan tarafların Sayfa4 birbirlerini bulabilmeleri ile mümkündür. Açıkçası, bu tür metot kullanımıyla fon aktarımı, içerisinde birçok problem ve zorluğu barındırmaktadır.

Dolaylı finansman metodunda ise devreye finansal kurumlar girmekte ve taraflar arasındaki fon aktarımı bu kurumlar aracılığıyla gerçekleşmektedir. Tasarruf sahipleri, fonlarını finansal kurumlara aktarmakta ve fon açığı bulunanlar da ihtiyaçlarını finansal kurumlarda toplanan bu fonlardan karşılayabilmektedirler. Böylece, fon arz ve talep edenlerin doğrudan bir araya gelme ve birbirlerini arayıp bulma problemi ortadan kalkmaktadır. C. FİNANSAL SİSTEMİN FONKSİYONLARI Finansal sistemler ister basit ister karmaşık olsunlar esasında aynı fonksiyonları yerine getirirler. Fonksiyonların yerine getirilme sürecinde para (tasarruflar, fonlar), finansal araçlarla değiştirilir. 1. Ödeme aracı sağlamak; Bir finansal sistem alım satım işlemlerini kolaylaştırmak için ödeme araçları sunar. Mal ve hizmetlerin elde edilmesini kolaylaştırmak için çek, kredi, banka kartı, kredi kartı, elektronik fon transferi (EFT), gibi ödeme araçları hane halkının kullanımına sunulur. 2. Tasarruf yapma ve fon bulma imkânı sağlamak; bir finansal sistem, finansal kaynakları hem zaman ve mekân bakımından hem de ekonominin farklı sektörleri arasında dağıtır. Böylece finansal sistem, fonların çok farklı şekillerde tahsisine imkân sağlar. Bazı insanlar, yaşlılıkta iyi bir yaşantı sürdürmek için tasarruf ederken, bazıları evlenmek ya da ev, araba almak için fon talep eder. İşletmeler ise, faaliyetlerini sürdürmek, büyümek için fon talebinde bulunurlar. Finansal sistemin varlığı, tasarruf sahiplerinin küçük miktardaki fonlarını dahi çeşitli finansal varlıklara dönüştürerek getiri elde etmelerine imkân verir. Bu varlıklar, aynı zamanda istenildiğinde hemen likiditeye çevrilebilecek hisse senedi, bono, mevduat hesabı gibi likiditesi yüksek varlıklardır. İşletmelerin ise sadece kendi tasarruflarıyla faaliyetlerini sürdürmeleri uzun vadede söz konusu olmadığı gibi, esas itibariyle, finansal sistemin desteği olmaksızın şirketlerin büyümesi de mümkün değildir. Sayfa5 Sonuçta, finansal sistem, tasarruf edilmiş fonları sistem içerisine çekmekle, girişimcilerin fon bulma imkânlarının genişlemesine ve çeşitlenmesine imkân sağlar. Buna bağlı olarak fon elde eden girişimcilerin yüksek performans sağlamaları beklenir.

Gelişmekte olan ülkeler, ileri gelişmişlik seviyesine ulaşabilmek için gerekli fon kaynaklarını finansal sistemden sağlarlar. Endüstrileşmiş bir ülke, tüketebileceğinden daha fazla tasarrufa sahip olduğunda, tasarruf fazlasını finansal sistemlere arz eder. Böylece, yaşlı ekonomiler, sermaye birikimleriyle genç ekonomileri finanse etmek amacıyla finansal sistemleri kullanırlar. 3. Miktar ve Vade (dengesizliği giderme) uyumu sağlamak; bir finansal sistem, büyük ölçekli yatırımların finansmanı için, küçük tasarrufların bir havuzda toplanmasını sağlayacak araçlar sunar. Fon arzı, esas itibariyle küçük miktarda tasarrufa sahip olan ve fonlarını çoğunlukla kısa vadeli sunma eğiliminde bulunan çok sayıdaki hanehalkından oluşur. Buna karşılık, fon talep eden birimlerin fon istekleri birbirinden farklıdır. Fon talebinin önemli kısmı, ya geçici likidite sıkıntısını gidermek isteyen ya da reel yatırımları için büyük ölçekli fona ihtiyaç duyan, işletmeler ve devletin talebinden oluşur. Büyük ölçekte sağlanan fonların geri ödemesi de doğal olarak uzun vadede söz konusu olacaktır. Fon arz ve talep edenler arasındaki miktar ve vade açısından var olan uyumsuzluklar, Finansal sistem tarafından uyumlu hale getirilmeye çalışılır. Çünkü tasarruf edilmiş fonların finansal sisteme çekilebilmesi, ayrıca fon talep edenlerin ihtiyaç duydukları ölçek ve vadede fon sağlayabilmeleri, finansal sistemin iki taraf arasındaki uyumsuzlukları gidermesine bağlı olacaktır. Bu kapsamda, piyasalara sunulan fonların vadesine göre finansal piyasaların, para ve sermaye piyasası şeklinde ayrıştırılması aynı vadeye sahip fon arz ve talebinin bir araya gelmesine yol açmaktadır. Diğer taraftan, fon arz ve talep den taraflar arasındaki vade ve miktar uyumsuzlukları ise bazı finansal kurumların dönüştürme fonksiyonlarını yerine getirmeleriyle giderilebilmektedir. 4. Finansal varlıklara likidite kazandırmak; Likidite, ödeme aracı olmayan bir varlığın, ödeme aracına dönme hızı ve kolaylığıdır. Yüksek likiditeye sahip varlıklar, sahiplerine, beklenmeyen olaylar ve fırsatlar karşısında, daha çabuk tepki verme imkanı sunarlar. Bu bağlamda, finansal varlıklar, fiziki varlıklara göre daha yüksek likiditeye Sayfa6 sahiptirler. Çünkü nakde ihtiyaç duyduğunda veya istenilen herhangi bir zamanda, finansal sistemde yer alan çeşitli finansal piyasalarda (ikincil ve üçüncül piyasalar), finansal varlıkları likiditeye, yani, nakde dönüştürmek mümkün olmaktadır.

Diğer taraftan, yüksek likiditeye sahip finansal varlıkları ellerinde bulunduran tasarruf sahipleri, yüksek likidite nedeniyle, genelde düşük getiriye razı olabilmektedirler. Bu da finansal varlığı ihraç eden şirketin, daha düşük maliyetle fon toplamasına imkan sağlamaktadır. 5. Riskin dağıtılmasına ve transferine imkân sağlamak; bir finansal sistem, risk yönetimi için araçlar sunar. Finansal sitem, farklı risk isteğine sahip tasarruf sahiplerine çeşitli risk düzeyinde finansal araçlar sunmak yoluyla, tasarruf edilmiş fonları sistem içerisine çekebilmektedir. Genelde, sabit getirili finansal varlıklar, riskten kaçınan düşük risk isteğindeki tasarruf sahiplerine sunulur. Yüksek riski göze alabilen yatırımcılar için de değişken getirili finansal varlıklar sunulmaktadır. Ayrıca, çeşitli türev araçlar vasıtasıyla da taraflar arasında risk transferi mümkün hale gelmektedir. Tasarrufların tek bir şirketin menkul kıymetlerine yatırılması, şirketin iflas riskinin bulunması nedeniyle özellikle bireysel yatırımcılar açısından yüksek riske sahiptir. Bu durumda kişi, bütün varlığını kaybedebilecektir. Kolektif yatırım kurumları, risk yönetimi konusunda önemli bir fonksiyon yerine getirmekte, tasarruf sahiplerinin maruz kaldıkları ve tek başlarına üstesinden gelemeyecekleri riskleri, çeşitlendirme yoluyla kısıtlayabilmektedirler. Benzer şekilde, sigorta şirketleri, hanehalkının risklerini bir araya toplayarak, onları bireysel olarak üstesinden gelemeyecekleri risklere karşı sigortalamaktadır. 6. Bilginin toplanmasını ve dağıtılmasını sağlamak; Finansal sistem, karar almada serbestlik sağlayacak, fiyat bilgisini oldukça düşük maliyetle sağlayabilir. Finansal varlık fiyatları ve faiz oranları, bireylerin ne kadar tüketecekleri, ne kadar tasarruf edecekleri veya fonlarını farklı varlıklar arasında nasıl dağıtacakları konusundaki bilginin kullanılmasıyla oluşur. Ancak, borç alıcıların finansal şartları hakkında uygun bilginin araştırılması ve analizi, zaman tüketici, maliyetli ve tipik olarak tecrübe sahibi olmayanların ufkunun ötesindedir. Hâlbuki binlerce yatırımcı faydasına faaliyet gösteren bir finansal kurum bu çalışmayı yaptığında, maliyet oldukça kısıtlayabilecektir. Kısacası, finansal sistem, fon talep edenler ve menkul kıymet getiriyle ilgili beklentiler Sayfa7 hakkında bilgi toplanmasını ve bu bilgilerin dağıtılmasını mümkün kılar. Fon arzı sürecinde en önemli problem, bilginin asimetrikliğidir. Yani, fon arz edenlerle fon talep edenlerin aynı bilgi seviyesine sahip olmamaları, sözleşme taraflarından

birinin eksik bilgiye sahip olmasıdır. Eksik bilgilenme, borç almak isteyen tarafın, borç verecek tarafın sahip olmadığı bazı bilgilere sahip olması ve yapılan finansal işlemlerde bu bilgilerin avantajını kullanmasına yol açabilir. Böylece, eksik bilgilenmenin sonucu olarak hatalı seçim (adverse selection) ve kötüye kullanım (moral hazard) ortaya çıkarabilir. Hatalı seçim; fonların dönüştürüleceği finansal varlık hakkında yeterli sahip olunmaması halinde geçerlidir. Kötüye kullanım ise kaynakların borç alan tarafından ahlaki olarak kullanılmaması ile ortaya çıkacaktır. Sonuçta, bilgi eksikliği, kredi riskini yükseltir, yanlış kararlara ve kullanımlara yol açar. Fonlar, ekonomik kullanılmadığında geri dönüşü zorlaşır. İyi niyetle kullanılmadığında ise borçlu tarafından geri ödenmeyip batak alacağa dönüşebilir. Bütün bu nedenler, fon aktarımında bir maliyeti olmasına karşılık finansal aracılık hizmetini gerekli kılmaktadır. Finansal sistem, eksik bilgilenme kaynaklı problemlerin giderilmesi ile ilgili konularda uzmanlaşmıştır. Ek olarak, sistem içersinde toplanan bütün bilgiler ilgililere duyurulur. Mevcut bilgilerin finansal varlık fiyatlarına yansıtılması ile bilgilendirme görevi yerine getirilir. Kısaca, bilginin finansal varlık fiyatlarına yansıması, etkin çalışan bir finansal sistemin ayıt edici özelliğidir. Ancak, bu durum finansal sistemin daima mükemmel bilgiyi sunacağı anlamına gelmemektedir. Örneğin, sürü hareketi ortaya çıktığında, yatırımcılar sürü şeklinde hareket eder ve piyasada herkes ne yapıyorsa, kararlarıyla onları takip eder. Bu gibi olgu, finansal varlık fiyatını gerçek değerinden uzaklaşmasına neden olur. Sayfa8

D. FİNANSAL SİSTEMİN EKONOMİYE ETKİLERİ Bir ekonomide, finansal sistemin var olması ve kendinden beklenen fonksiyonları getirmesi durumunda ekonomiye sağlayacağı faydalar şu noktalarda toplanabilir: 1. Gelir ve refah artışına katkı: Alt yapısı tamamlanmış bir finansal sistem, ekonomi içerisinde kaynakların (tasarruf edilmiş fonların) en verimli bir şekilde dağılımını sağlayabilir. Böylece, fertlerin düşük verimli yatırımlar yapması yerine, kaynakların kurumsal yatırımcıların eline geçerek, yüksek verimli yatırımlarda değerlendirilmesi milli gelir ve refah artışına katkı sağlayacaktır. 2. Büyük ölçekli firmaların kurulması: Ekonomik birimlerce tasarruf edilmiş fonların finansal sistem içerisine çekilerek, sanayi kesimine kaynak sağlanması, diğer ifadeyle, taraflar arasında etkin işleyen kanalların kurulmasıyla, sanayi kesiminde büyük ölçekli sermaye şirketlerinin kurulup, büyümesine imkân sağlanmış olur. 3. Rekabet artışı: Finansal sistemin etkin bir şekilde çalışması, kurumlar arasında yatırım danışmanlığı, yönetim ve değerlendirme gibi çeşitli fonksiyonlar arasında rekabeti de artıracaktır. Rekabet sonucu, piyasa faiz oranının reel büyüklüklere göre belirlenme ihtimali artarken, tasarrufların kazandığı faiz oranıyla, kredi faiz oranı arasındaki fark (fon kullanım maliyeti) giderek kapanacaktır. 4. Toplumda daha dengeli bir gelir dağılımının sağlanması: Özellikle sermaye piyasasının gelişmesi ile birlikte, küçük tasarruf sahiplerinin hisse senetlerine yatırım yaparak sermaye şirketlerine ortak olması mümkündür. Bu durum, mülkiyetin tabana yayılmasına imkan sağladığı gibi, küçük tasarruflarla elde edilen kâr payı (temettü, dividant) ile gelir dağılımında nispi düzelme sağlanabilme imkanı ortaya çıkacaktır. E. FİNANSAL SİSTEMİN GELİŞMİŞLİK KISTASLARI Bir sistem, farklı fonksiyonlara sahip unsurların bir araya gelmesiyle oluşur. Yukarıda finansal sistem çiziminden anlaşılacağı üzere, bir finansal sistemin unsurları, fon arz edenler, fon talep edenler, piyasalar, kurumlar ve araçlardır. Dolayısıyla, bir finansal sistemin gelişmişlik düzeyinin belirleyicisi de, şüphesiz bu unsurların gelişmişliği ve Sayfa9 yeterliliği ile yakından ilişkilidir. Ayrıca, sistemi oluşturan unsurların gelişme düzeylerinin

dengesiz olması, bir bütün olarak finansal sistemin gelişimini ve kendinden beklenen fonksiyonları yerine getirmesini de olumsuz yönde etkileyecektir. Bir ekonomide finansal sistemin gelişmişlik kıstaslarını aşağıdaki gibi sıralamak ve kısaca açıklamak mümkündür. 1. Tasarrufların finansal araçlara dönüşme oranı; bir ekonomide tasarruf düzeyinin yüksek ve yeterli olmasının yanı sıra, bu tasarrufların hangi alanlarda değerlendirildiği veya hangi tür araçlara dönüştürülme eğiliminde olduğu, tasarrufların ekonomiye kaynak olması açısından önem taşır. Finansal sistemin gelişmesiyle birlikte, tasarruf sahipleri için yeni yatırım imkân ve araçları devreye girecek ve tasarrufların finansal araçlara dönüşme oranı yüksek olacaktır. Aynı zamanda, tasarruf sahiplerinin farklı risk ve getiri tercihlerine uygun finansal varlıkların çıkarılması, tasarrufların finansal varlıklara dönüştürülmesine önemli katkı sağlayacaktır. Tersi olarak, finansal sistemin yeterince gelişmediği ekonomilerde tasarruf sahiplerine sunulacak imkânlar ve araçlar kısıtlı olacaktır. Bu nedenle, tasarruflar büyük ölçüde finansal sistem dışında, tüketici yatırımlarına yönelecek ve tasarrufların finansal araçlara dönüşme oranı düşük olacaktır. 2. Finansal araçların çeşitliliği; bir finansal sistemde, farklı risk ve getiri derecelerine sahip varlıkların bulunması, yani, finansal varlık çeşitliliği, finansal sistemin gelişmişlik derecesine bir ölçü olacaktır. Çünkü finansal araç çeşitliliği, aynı zamanda, bu araçları ihraç eden kurumların yeterliğine, yine bu varlıkların işlem gördüğü piyasaların da gelişmişliğine işaret edecektir. Doğal olarak, piyasa, kurum ve araç yönünden yeterliğe sahip olan bir finansal sistem de gelişmiş kabul edilecektir. 3. Fon aktarım maliyetinin düşüklüğü; bir finansal sistem içerisinde, fon aktarımının dolaylı, yani aracı kurumlar vasıtasıyla gerçekleşmesi, doğal olarak fon aktarım maliyeti artmasına yol açmaktadır. Ancak, bilginin asimetrikliğinin olumsuz sonuçları, bir maliyeti olmasına karşılık fon aktarımında finansal aracılık hizmetini gerekli kılmaktadır. Ayrıca, değişik getiri ve risk özelliklerine sahip araç çeşitliliği nedeniyle finansal sisteme yeterli fon akışının sağlanması, fon aktarımında yer alan finansal aracı Sayfa10 kurumların nicelik ve nitelik olarak yeterliğe sahip olması ve diğer olumlu çevre faktörleri fon aktarım maliyetinin düşmesine yol açacaktır.

İKİNCİ KISIM FON ARZ VE TALEP EDEN BİRİMLER I. FON ARZ EDEN EKONOMİK BİRİMLER Bir ülkede ekonomik faaliyetleri gerçekleştiren birimler; hane halkı, işletmeler ve devlet biçiminde gruplandırılmaktadır. Bu birimler, davranış tarzlarına bağlı olarak hem fon arz eden hem de fon talep eden birim statüsünde bulunabilirler. Hane halkı, işletmeler ve devlet, tasarruf fazlasına sahip olma özelliği taşıdıklarında aynı tarafta yani, tasarruf fazlasına sahip birim durumundadırlar. Bu birimler, tasarruflarını getiri sağlama karşılığında başkalarının kullanımına sunmak istediklerinde ise fon arz eden birim pozisyonuna geçmektedirler. Ekonomik birimlerden devlet; ülke için gerekli görülen ekonomik ve sosyal harcamaları yapar. Devletin kamu harcamalarını yapabilmek için topladığı vergi, resim, harç vb. gelirler, kamu harcamalarından fazla olduğunda, yani devlet bütçe fazlası verdiğinde tasarruf fazlasına sahip birim durumundadır. Günümüz şartlarında, sosyal devlet anlayışı kapsamında devletin bütçe fazlasına sahip olması oldukça zordur. Dolayısıyla, devletin fon arz eden konumunda bulunması sık görülen bir durum değildir. İşletmeler ise kar elde edip, karlarını ortaklarına dağıtmadıklarında ve dağıtılmamış kar olarak şirket bünyesinde tuttukları sürece tasarruf fazlasına sahip birimdirler. Ancak, işletmeler karlarını genellikle, kendi faaliyetlerinde kullanırlar ve başkalarının kullanımına nadiren sunarlar. Bazı durumlarda, şirket bünyesindeki fonlarını iştirak gayesiyle diğer işletmelerin menkul kıymetlerine yatırıp, fon kaynağı yaratma açısından faydalı olurlar. Hanehalkı hanehalkının oluşturduğu tasarruflar, toplam tasarruflar arasında finansal piyasalara kaynak aktarma açısından en geniş boyutlu fonları oluşturur. Hanehalkının fon arzı, tasarruflarını finansal piyasalarda, finansal kurumlar aracılığıyla, finansal varlıklara Sayfa11 dönüştürmesi şeklinde gerçekleşir.

Hane halkının, yani bireylerin, gelirleri zorunlu tüketimlerinden fazla olduğunda, tasarruf yeteneğine sahiptirler. Tasarruf yeteneğine sahip olanlar, çeşitli saiklere bağlı olarak gelirlerinin tamamını tüketmeyip bir kısmını tasarruf ederler. Ancak, hanehalkı, tasarruf yoluyla oluşturdukları fonlarını fiziki veya finansal varlıklara dönüştürmek yoluyla değerlendirmek, tüketimden vazgeçmenin karşılığında getiri elde etmek isterler. Diğer ifadeyle, tasarruf ettikleri fonlarını tüketici yatırımına veya finansal yatırıma yöneltmek suretiyle, servetlerini artırmayı amaçlarlar. Hanehalkı tasarruflarının çeşitli yatırım araçlarına dönüştürülmesinde servetin azamileştirilmesi öncelikli amaç olarak görülür. Bu durumda, tasarrufların reel yatırımlara kaynak olması veya olmaması, tasarrufları oluşturanlar açısından önem taşımaz. Hâlbuki tasarrufların değerlendirilme tarzı, ülke ekonomisinin tasarruf edilmiş fonlardan doğrudan fayda sağlaması ya da sağlamaması açısından önemlidir. Çünkü tasarrufların büyük ölçüde finansal yatırımlara dönüşmesi, fonların finansal sistem içerisine çekilerek reel yatırımlara kaynak olmasını sağlayabilecektir. Buna karşın, tasarrufların büyük oranda tüketici yatırımlarına gitmesi ise fonların finansal sistem dışında değerlendirildiğini gösterecek ve bu fonlardan ekonominin doğrudan fayda sağlaması mümkün olmayabilecektir. Doğal olarak, tasarrufların finansal sisteme çekilebilmesi için etkin çalışan ve fonksiyonlarını büyük ölçüde yerine getiren bir finansal sisteme gerek duyulmaktadır. Finansal sistemin varlığı ve fonksiyonlarını yerine getirmesi durumunda, tasarruflar büyük ölçüde, finansal yatırımlar vasıtasıyla finansal sisteme içerisine aktarılacaktır. Ancak, finansal sistemin yokluğunda veya yeterince gelişmediğinde, fonksiyonunu gereğince yerine getiremeyip çekici alternatifler sunmadığında, tasarruf sahipleri, fonlarını farklı tarzlarda değerlendireceklerdir. Ancak, bu alternatiflerin her biri tasarruf sahipleri için avantaj ve dezavantajlara sahiptir. Tasarrufları nakit para olarak elde tutmak; Elde para tutma genellikle az bir çabayı gerektirir. Gelirlerin çoğu nakit para olarak elde edildiğinden, tasarruf para şeklinde kolayca biriktirebilir. Fakat enflasyon ortamında paranın satın alma gücünün sürekli erimesi sebebiyle nakit para biriktirme ideal bir servet edinme şekli olmaktan çıkar. Sayfa12 Fiziki mallara (menkul veya gayri menkul varlıklara) dönüştürmek; Bazıları paranın satın alma gücündeki düşmeden kaçınmak için tasarruflarını fiziki varlıklara dönüştürür. Bu malların fiyatı, enflasyonla aynı oranda arttığında satın alma gücü korunmuş olur.

Bununla birlikte bu malların gelecekteki fiyatları hakkındaki belirsizlik, buna ilaveten satın alma, saklama masrafları, likiditelerinin düşüklüğü ve çoğu kez de bu yatırım alanlarının uzmanlık gerektirmesi, bu tarz yatırımı çekici olmaktan çıkarır. Doğrudan finansman da bulunmak; Tasarruf sahipleri için uygun son seçim fonların doğrudan fon ihtiyacı olan birimlere transferini içerir. Bu transferle servet sahipleri fonlarını fon talep edenlere ya borç olarak ya da ortaklık hakkı satın alma yoluyla aktarabilirler. Finansal sistemin yokluğunda birimler borç verme veya ortaklık hakkı şartlarının kabulü için birbirleriyle doğrudan temas etmek zorundadırlar. Ancak çoğu durumda doğrudan temasın gerçekleşmesi vade, miktar ve risk problemleri nedeniyle oldukça zor, masraflı ve bazen de imkânsızdır. Tasarruftan vazgeçip tüketimi artırmak; hanehalkı, tasarruflarını değerlendirecek uygun yatırım aracı bulunamadığında ya da mevcut araçlardan sağlanan getiriler yeterli görülmediğinde, tasarruftan vazgeçip tüketimi artırmak tarzı da seçebilecektir. II. FON TALEP EDEN EKONOMİK BİRİMLER Fon talep eden ekonomik birimler de hane halkı işletmeler ve devletten oluşur. Ancak, bu birimlerin özelliği, tasarruf fazlasına değil, tasarruf açığına sahip olmalarıdır. Yani, gider veya harcamalarının gelirlerinden fazla olması, diğer deyişle, gelirlerinin çeşitli gider ve harcamalarını karşılayamaması durumunun var olmasıdır. Bu durumdaki birimler gider veya harcamalarını karşılayabilmek için başkalarının tasarruflarına ihtiyaç duyarlar. Böylece, fon talep eden birim pozisyonunda yer alırlar. Hanehalkı, esas itibariyle, elde etmek istedikleri arsa, ev, araba, beyaz eşya vb bir takım menkul ve gayrı menkul varlıklar için kendi tasarrufları yeterli olmadığında fon talebinde bulunurlar. Bu fonları sağlamanın yolu ise genellikle finans kurumlarından kredi kullanma yoluyla gerçekleşir. Yani, bu durumda hane halkı finansal sisteme fon sunan, fon arz eden değil, aksine fon talep eden birim durumundadır. İşletmeler, işletme faaliyetlerinin finansmanı için sürekli olarak iç finansmana (oto Sayfa13 finansman) başvurmazlar. Çünkü bu fon kaynağını oluşturan dağıtılmamış karlar, işletme

büyümesi için yeterli olmayabilecektir. Ayrıca, bu kaynağın işletme için belli bir maliyeti ve diğer fon kaynaklarına göre bir takım dezavantajları da bulunmaktadır. Bu durumda işletmeler dış finansmana, hisse senedi ihracıyla öz kaynak sağlama ya da işletme dışından borçlanma yoluyla yabancı kaynak sağlama yoluna giderler. Böylece işletmeler, uzun veya kısa vadeli fon sağlamak gayesiyle, finans kurumlarından kredi talebinde bulunmaları ya da finansal piyasalara menkul kıymet ihraç etmeleri, finansal piyasalardaki fon talebinin önemli bir bölümünü meydana getirir. Devletin tasarruf açığına sahip birim olarak fon talebinde bulunması ise genelde, ülkenin ekonomik büyümesi için gerekli reel yatırımların yapılmasında belirleyici rolde bulunmasının bir sonucudur. Bunun yanı sıra, sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak da kar amacı gütmeksizin bir takım kamu harcamalarını yapmak durumunda olmasıdır. Böylece vergi vb kaynaklardan sağlanan gelirler, genelde toplam kamu harcamaları için yeterli olmamakta ve devlet bütçe açığı vermektedir. Bütçe açığını karşılama amaçlı uzun ve/veya kısa vadeli borç araçları ihraç edip, finansal piyasalardan fon toplama girişimleri, devleti fon talep eden birim statüsüne dâhil edecektir. Ekonomik birimlerin fon talep amaçları göz önünde bulundurulduğunda, hane halkının fon talebi ile işletme ve devletin fon talebinin birbirinden farklı olduğu görülmektedir. Bu nedenle hane halkı ile işletme ve devletin finansal sitemden fon taleplerinin ayrı biçimde değerlendirilmesi gereklidir. Çünkü hane halkı, çoğunlukla, tüketim mallarına yönelik çeşitli istek ve ihtiyaçları için, ayrıca küçük ölçekte ekonomik yatırım harcamaları için (örn. mesken yapımı), fon talebinde bulunmaktadırlar. Buna karşılık işletme ve devlet ise çoğunlukla, ekonomik yatırımları gerçekleştirmek için, bazen da borç ödeme gibi farklı amaçlarla fon talebinde bulunmaktadırlar. Sonuç itibariyle, devlet ve işletmeler ülkenin ekonomik büyümesini ortaya çıkaran, ülkenin ihtiyaç duyduğu reel yatırımları gerçekleştiren birimlerdir. Bu nedenle, bir finansal sistem bu birimlerin ihtiyaç duyduğu ölçek ve vadeye sahip fonları, onlara sağlamak durumundadır. Ancak bu şekilde kendinden beklenen fonksiyon ve temel faydayı sağlamış olacaktır. Bunun gerçekleştirmek içinde finansal sistemde faaliyet gösteren çeşitli piyasa Sayfa14 kurum ve araçlara ihtiyaç bulunmaktadır.

ÜÇÜNCÜ KISIM FİNANSAL PİYASALAR I. FİNANSAL PİYASALARA GENEL BAKIŞ Finansal piyasalar, para ekonomisinin ve iş bölümünün ürünü olup, toplumda fon arz ve talep edenlerin var olduğu temeline dayanır. Finansal piyasaların oluşabilmesi için tasarruf sahiplerinin fonlarını finansal piyasalara arz etmeleri, fon talep edenlerin de fon ihtiyaçlarını finansal piyasalardan sağlamak istemeleri şarttır. Finansal piyasalar fon arz ve talep edenlerin karşılaştığı, değişik türdeki finansal varlıkların alınıp satıldığı birbirine bağlı piyasalar grubudur. Finansal sistem, fonksiyonunu finansal araç ve hizmetlerin alınıp satıldığı piyasalar aracılığıyla yerine getirir. Bu piyasalarda, çeşitli nedenlerle tüketim ihtiyaçlarını karşılamak için, ancak çoğunlukla da yatırımları için büyük fonlara ihtiyaç duyan birimler, fon ihtiyaçlarını tasarruf sahiplerine getiri sağlamak karşılığında finansal piyasalardan sağlarlar. Dolayısıyla finansal piyasalar gelecekteki tüketimle şimdiki tüketim arasındaki tercihin yapıldığı ve faiz oranlarının belirlendiği yerlerdir. Bu piyasalar gelişmediği veya iyi işlemediği zaman birimler ya tasarruflarını azaltarak tüketimlerini artırırlar ya da tasarruflarını verimsiz alanlara yatırırlar. Finansal piyasaların iyi çalışmadığı bir toplumda fertlerin bir kısmı çok düşük verimli yatırımlar yaparken kurumsal yatırımcılar yüksek verimli yatırımcıları için uygun şartlarla kaynak temin edemezler. Bir ekonomide kaynakların verimli bir şekilde dağılımı için finansal piyasaların iyi çalışması gerekir. İyi çalışan finansal piyasalar, bireylerin gelirini tasarruf ve tüketime daha iyi paylaştırmalarını ve tasarrufların daha verimli alanlara yatırılmasını sağlayarak milli gelirin ve refahın artmasına katkıda bulunacaktır. Sayfa15

II. FİNANSAL PİYASA SINIFLANDIRILMASI Finansal piyasalar, çeşitli dolaylı ve dolaysız finansal araçlarla fonların değişiminin yapıldığı, karşılıklı etkileşim içerisinde birbirine bağlı piyasalar gurubudur. Bu nedenle finansal piyasaları farklı kıstaslara göre değişik alt gruplara ayırarak incelemek uygundur. A. PİYASAYA SUNULAN FONLARIN VADESİNE GÖRE Finansal piyasalarla ilgili olarak yapılan en yaygın ayrım, finansal işlemlere konu olan fon ve finansal araçların vadelerine göre yapılan ayrımdır. Buna göre piyasalar; para ve sermaye piyasaları olmak üzere iki tür piyasaya ayrılır. 1. Para Piyasaları Kısa vadeli fon arz ve talebinin karşılaştığı, kısa vadeli fonların sunulduğu ve kısa vadeli fon ihtiyaçlarının karşılandığı piyasalardır. Böylece bu piyasalarda genellikle bir yıldan daha az vadeye sahip fonlar ve finansal araçlar el değiştirir. Para piyasalarında işlem gören finansal araçların vadeleri kısa olduğundan riskleri düşüktür. Para piyasalarına, genellikle kısa vadeli fon ihtiyaçlarını ve geçici likidite sıkıntılarını gidermek isteyen ekonomik birimler başvurur. Böylece bu piyasalar genellikle firmaların çalışma sermayeleriyle, devletin kısa vadeli ödemelerine fon aktarır. Ayrıca hane halkı da birikimleri yeterli düzeyde olmadığında değişik türdeki harcamalarını karşılamak için, tüketici kredisi kullanmak suretiyle fon ihtiyaçlarını para piyasalarından karşılarlar. Bu piyasalarda işlem gören finansal araçlar; para ve benzeri finansal varlıklar, ticari senetler, mevduat hesapları, mevduat sertifikaları, çekler gibi finansal araçlardır. Sayfa16 2. Sermaye Piyasaları Uzun vadeli fon arz ve talebinin karşılaştığı, uzun vadeli fon ihtiyaçlarının karşılandığı piyasalardır. Sermaye piyasalarının temel araçlarını, hisse senedi gibi özsermaye araçları ile tahvil gibi uzun vadeli finansal varlıkların oluşturması nedeniyle, sermaye piyasaları dar anlamda hisse senedi ve tahvillerin alınıp satıldığı piyasalar olarak da tanımlanmaktadır.

İşletmeler, sermaye piyasalarına duran varlıklarının finansmanı için başvururlar. Diğer deyişle, sermaye piyasalarından sağlanan fonlar, işletmelerin uzun vadeli yatırımlarının finansmanında, genişleme ve yenileme yatırımlarında, yeni kurulacak şirketler de gerekli sermayenin oluşturulmasında kullanılırlar. Devlet ise büyük ölçekli fon ihtiyacını, uzun vadeli borçlanma aracı çıkarmak yoluyla karşılamak istediğinde sermaye piyasasından fon talebinde bulunmuş olur. Sermaye piyasalarında işlem gören finansal varlıklar uzun vadeli borçlanma araçları ile öz sermaye araçları olmaları nedeniyle taşıdıkları riskler nispeten yüksektir. Böylece, bu piyasalardan sağlanacak getirilerin de yüksek olması beklenir. Hisse senedi ve tahvilin yanı sıra, kar-zarar ortaklığı belgeleri, gelir ortaklığı senetleri, yatırım fonu katılma belgeleri, ipotek senetleri gibi belgelerde bu piyasalarda işlem gören araçlar arasındadır. 3. Para ve Sermaye Piyasalarının farklılıkları Para ve sermaye piyasaları arasında bir takım farklılıklar bulunmamaktadır. Bu iki piyasa arasındaki farklılar tablo halinde aşağıda gösterilmektedir. Farklar Para Piyasası Sermaye Piyasası 1- Süre yönünden Kısa vadeli Uzun vadeli 2- Kaynak sağlama yönünden Bireysel tasarruflar Bireysel tasarruflar + Kurumsal tasarruflar 3 Fon kullanım yeri yönünden Dönen varlıklar Duran varlıklar 4- Araç yönünden Çek, ticari senet, bono gibi Kısa vadeli finansal araçlar Hisse senetleri ve tahvil 5- Faiz oranı Yönünden Daha düşük Daha yüksek Sayfa17 4. Para ve Sermaye Piyasalarının İç içe Geçme Nedenleri Yukarıdaki tabloda gösterilen farklılıklara karşılık, bu iki piyasa birbirinden tamamen ayrılmış değillerdir. Bazı faktörler bu iki piyasanın iç içe olmalarına yol açmaktadır. Bu faktörler de aşağıda sıralanmıştır. i. Her iki piyasaya kaynak sağlayanlar açısından birlik vardır. Fon arz eden birimler; yatırım politikası ve getiri oranına bağlı olarak, her iki piyasaya da yönelebilirler.

ii. Piyasalardan fon kullananlar açısından birlik vardır. Yukarıda ifade edildiği gibi, işletmeler ve devlet kısa vadeli ve geçici fon ihtiyaçları için para piyasasına başvururken, aynı birimler, büyük ölçekli uzun vadeli ve yatırımları için sermaye piyasalarından fon talebinde bulunurlar. iii. Faaliyet gösteren finansal kurumlar açısından birliktelik vardır. Ülke ekonomisinin gelişme düzeyi ile ilgili olarak, başlangıçta, küçük boyutlu reel yatırımlar için küçük ölçekli fon talebinin varlığı ortaya çıkmaktadır. Ekonomik büyümenin sürmesi halinde de büyük boyutlu yatırımlar için, büyük ölçekli ve uzun vadeli fon talepleri söz konusu olmaktadır. Bu gelişime paralel olarak, finansal piyasaların gelişim sürecinde de öncelikle para piyasaları oluşmakta ve sürecin devamında ise sermaye piyasaları ortaya çıkmaktadır. iv. Doğal olarak, finansal piyasalarda faaliyet gösteren kurumlar arasında da öncelikle para piyasası kurumları, yani mevduat bankaları, daha sonrada sermaye piyasası kurumları faaliyete geçmektedir. Ancak, sermaye piyasası kurulup, gelişinceye kadar para piyasaları kurumları, yani mevduat bankaları türündeki finansal kurumlar her iki piyasada da faaliyetlerini yürütmektedirler. Bazı durumlarda ise ülkelerin kanuni düzenlemeleri, çoğunlukla, kurumsallaşmalarını tamamlamış, güvenilir kurum olmaları nedeniyle bankalara, hem para hem de sermaye piyasalarında faaliyet göstermelerine izin verebilmektedir. v. Piyasalar arasında karşılıklı ve sürekli bir fon akımı vardır. Para piyasaları ile sermaye piyasaları arasında sürekli olarak bir fon akımı bulunmaktadır. Kısa vadeli olarak, para piyasalarına sunulan fonlar, genelde vade dönüşümü sonucunda sermaye piyasalarına aktarılabilmektedir. Aynı şekilde, sermaye piyasası araçlarından elde edilen getiriler, para piyasalarına kaynak olarak sunulabilmektedir. vi. Faiz oranlarındaki değişme aynı yöndedir. Ekonomideki kısa süreli ekonomik dengesizlikler hariç tutulduğunda, faiz oranlarındaki değişme para ve sermaye piyasalarında ayni doğrultuda gerçekleşmektedir. Yani, para piyasası faiz oranlarında yükselme ortaya çıkması, sermaye piyasalarında da faiz artışına yol açmaktadır. Benzer şekilde, bir piyasada faiz oranlarında ortaya çıkan düşmeyi, diğer piyasa faiz oranlarında da düşme Sayfa18 takip etmektedir.

B. FİNANSAL VARLIKLARIN İŞLEM GÖRMESİNE GÖRE Finansal varlıkların işlem görmesine göre yapılan tasnif, finansal piyasaların para ve sermaye piyasası şeklindeki tasnifi ile aynı öneme sahip diğer kıstasıdır. Bu kıstas, finansal varlıkların piyasalara ihracı ve daha sonra finansal yatırımcılar arasında el değiştirmesini esas alır. Bu kıstasa göre piyasalar, birincil, ikincil ve üçüncül piyasa şeklinde adlandırılır. Bu piyasaların oluşumu aşağıda çizim olarak gösterilmektedir. Finansal Piyasaların Oluşumu ÜÇÜNCÜL PİYASA [Tezgahüstü Piyasalar] Menkul Kıymetler Finansal Aracı Kurumlar Menkul Kıymetler Menkul Kıymetler FONLAR Finansal Kurumlar FONLAR Menkul Kıymetler Finansal Yatırımcılar {Bireysel ve Kurumsal Tasarrufçular} Menkul Kıymetler Menkul Kıymetler Borsası {Borsa Üyesi Aracı Kurumlar} Menkul Kıymetler Fon Arz Edenler {Tasarruf Sahipleri - Finansal yatırımcılar} Menkul Kıymetler FONLAR BİRİNCİL PİYASA Fon Talep Edenler {İşletmeler ve Devlet} İKİNCİL PİYASA [ Menkul Kıymet Borsaları] Çizim 3: Finansal Piyasaların oluşumu Sayfa19 1. Birincil Piyasalar Fon temin etmek amacıyla finansal varlık ihraç eden birimin, bu varlıkları satışa sunduğu, finansal varlıkların ilk kez alım satıma konu olduğu piyasalar, birincil piyasa olarak adlandırılır. Çünkü ihraca konu finansal varlıklar, ilk kez bu piyasalarda satışa sunulmakta ve yine bu piyasalarda tasarruf sahipleri tarafından ilk kez satın alınmaktadır. Birincil piyasalar, esas itibariyle, fon arz ve fon talep eden birimlerin bir araya geldiği ve taraflar arasında fon aktarımının gerçekleştiği yerler olması açısından önem taşır. Fon, bu piyasaların ana unsurudur. Çünkü bu piyasalara fon arz edilmekte ve yine piyasalardan

fon talep edilmektedir. Fon ihtiyacının bu piyasalardan karşılanması nedeniyle de, birincil piyasalar asıl finansal piyasalar ve asıl sermaye piyasaları olarak değerlendirilmektedir. Finansal piyasaların sınıflandırma kıstası olan finansal varlıklar ise taraflar arasındaki fon aktarımının ispat belgeleri olarak bu piyasalarda ortaya çıkmaktadır. Birincil piyasalardan sağlanan fonların, ekonomik (reel, gerçek) yatırımlarda kullanılması halinde, tasarrufların yatırımlara kaynak olma süreci gerçekleşmiş olacaktır. Bu nedenle, birincil piyasalar reel yatırımlara kaynak sağlayan ve böylece, ekonomik büyümeye ve büyümenin hızlanmasına katkı sağlayan piyasalardır. 2. İkincil Piyasalar Birincil piyasalara ihraç edilerek alım satıma konu olmuş finansal varlıkların, finansal yatırımcılar arasında ve borsa üyesi aracı kurumlar vasıtasıyla, yeniden işlem gördüğü, alım-satıma konu olduğu piyasalardır. Bu piyasalarda taraflar arasında fon akımı bulunmamaktadır. Birincil piyasaların aksine menkul kıymetlere arz ve talep bulunmaktadır. Finansal varlıkların taraflar arasında el değiştirmesiyle de taraflar arasında getiri aktarımı söz konusudur. 3. Üçüncül Piyasalar Birincil piyasalarda alım satıma konu olmuş finansal varlıkların, menkul kıymet borsaları dışında ve yine aracı kurumlar vasıtasıyla ya da aracı kurumların kendi aralarında alınıp satıldığı piyasalar üçüncül piyasalar olarak adlandırılır. Üçüncül piyasalarda da ikincil piyasalarda olduğu gibi, finansal varlıklara karşı arz ve talep vardır. Bu tür piyasalarda alım satım işlemleri aracı kurumların ofislerinde ya da elektronik iletişim araçlarıyla veya internet aracılığıyla gerçekleşebilmektedir. Sayfa20 4. Piyasalar Arasındaki İlişkiler Birincil piyasaların gelişmesinde ikincil ve üçüncül piyasaların büyük önem taşır. Bu piyasalar, finansal yatırımcıların birincil piyasalardan satın aldıkları finansal varlıkları, ihtiyaç duydukları ya da istedikleri zaman likiditeye dönüştürebildiği veya başka finansal varlıklarla değiştirebildikleri piyasalardır.

Bir ülkede ikincil piyasaların varlığı, tasarruf sahiplerinin fonlarını finansal varlıklara dönüştürme eğilimlerine olumlu katkı yapacaktır. Çünkü elindeki finansal varlığı istediği zaman ve kolayca paraya dönüştürme imkânına sahip olunması, finansal varlık yatırımını daha cazip hale gelecektir. Buna bağlı olarak, daha düşük getiriye de razı olabilecektir. Bu ise sonuçta, tasarruf edilmiş fonların daha ucuz bir maliyetle ekonomiye aktarılması anlamına gelecektir. Ancak, birincil piyasaya sunulan her finansal varlığın mutlaka ikincil piyasasının oluşması, yani, birincil piyasalardan ikincil piyasalara aktarılması söz konusu değildir. Genelde bir finansal varlık için kuvvetli bir ikincil piyasanın oluşması, finansal varlıkta aşağıda kısaca ifade edilen üç özelliğin bulunmasına bağlıdır. Sayfa21 Piyasaya sunulan finansal varlığın, uygun vade yapısına ve pazarlanabilirlik özelliğine sahip olması gerekir. Uygun vade, genelde, uzun vadeyi ya da belli bir vadeye sahip olmaksızın ihraç edilmiş olmayı ifade eder. Ancak, uygun vade, bazen kısa vadeyi de kapsar. Böylece uygun vade, finansal varlığın yatırımcılar arasında el değiştirmesine imkân sağlayacak bir süre olarak anlaşılır. Ayrıca, finansal varlığın, pazarlanabilirlik özelliğinin bulunması ve kaliteli olması gereklidir. Finansal varlığı ihraç eden firma hakkında yatırımcının kolay, maliyetsiz veya düşük maliyetle bilgi sahibi olunması gereklidir. İhraççı şirket hakkında bilgi toplama uzun zaman alıyor ve pahalıya mal oluyorsa, bu firmanın ihraç ettiği finansal varlıklar için ikincil piyasa oluşmayacaktır. Çünkü yatırımcılar, hangi faaliyeti yürüttüğünü, karını nereden sağladığını ve karlılığının ne ölçüde olduğu bilmediği bir şirkete ortak olma veya borç verme konusunda çekinceli davranacaklardır. Finansal varlığın piyasada sürekli olarak alınıp satılabilecek miktarda, yani çok sayıda ihraç edilmiş olması gereklidir. Doğal olarak, az sayıda ihraç edilmiş finansal varlıklar için ikincil piyasanın oluşması güçtür. Çünkü birincil piyasalara ihraç edilen finansal varlıkların tamamı değil, sadece bir kısmı ikincil piyasalara aktarılacaktır. Bu da az sayıdaki finansal varlıkların, finansal yatırımcılar arasında el değiştirmelerine engel oluşturacaktır. Çünkü finansal yatırımcıların, yatırım yapmak istekleri finansal varlığı, istedikleri zamanda ve istenilen miktarda piyasalardan bulabilmeleri gereklidir. Çok sayıda ihraç, aynı zamanda finansal varlıkların, düşük nominal fiyatlarla ihraç edilmelerini de ifade etmektedir.

C. PİYASALARIN ÖRGÜTLENME DURUMUNA GÖRE Bu kıstasa göre de piyasalar, örgütlenmemiş, (organize olmamış, serbest piyasalar) ve organize piyasalar biçiminde iki gruba ayrılmaktadır. Bu sınıflandırma şekli esas itibariyle, daha önce birincil, ikincil ve üçüncül piyasa olarak isimlendirilen piyasaları, teşkilatlanma açısından değerlendirmektedir. 1. Örgütlenmiş (Organize) Finansal Piyasalar Devletin denetimi ve kontrolü altında faaliyet gösteren piyasalardır. Örgütlenmiş piyasaların çalışma esas ve ilkeleri özel hukuki düzenlemelerle gerçekleşmektedir. Piyasanın işleyişi ve kuralları kendine hastır. Yani, bu piyasalarda işlemler belirli kurallara göre, üye kuruluşlarca yapılabilmektedir. Bu tür piyasaların ayırıcı diğer temel özellikleri ise merkezi bir pazar yerinin varlığıdır. Bu tür piyasalarda çok sayıda alıcı ve satıcı mevcuttur. Bu nedenle de fiyatlar çoğunlukla tam rekabet şartları içerisinde oluşur. Örgütlenmiş piyasaların en önemli fonksiyonu, finansal varlıklar için devamlı likit piyasa oluşturmalarıdır. Sermaye piyasasının örgütlenmiş piyasa şeklini menkul kıymet borsaları oluşturur. Sayfa22 2. Örgütlenmemiş Piyasalar (Serbest piyasalar) Serbest piyasalar, özel hukuki düzenlemeye tabi tutulmaksızın, genel hukuki düzenlemelere göre çalışan piyasalardır. Genelde katı çalışma usulleri ve belirli bir fiziki pazar yeri yoktur. Bu piyasalarda işlemler, pazarlık usulü ile yapılmakta ve fiyatlar da buna göre oluşmaktadır. Üçüncül piyasa işlemleri ile birincil piyasa işlemlerinin çoğunluğu serbest piyasalarda olmaktadır. Birincil piyasa dışındaki, diğer piyasa işlemlerinin yeri ise örgütlenmiş veya örgütlenmemiş piyasalardan biridir. Tezgahüstü piyasa olarak da bilinen, örgütlenmemiş piyasalarda, çoğunlukla borsaya kaydedilmemiş menkul kıymetler alınıp satılmaktadır. Tezgahüstü piyasalar, esas itibariyle bankalar, borsa aracı kurumları ve diğer aracı kurumlardan oluşmaktadır. Fiziki bir pazar yerinin olmaması nedeniyle, işlemler merkezi bir yerden ziyade, aracı kurum bürolarında ya da internet, telefon veya faks aracılığıyla gerçekleşebilmektedir.

Genelde büyük şirketlere ait menkul kıymetler, menkul kıymet borsalarında işlem görürken, borsa kotuna alınmamış küçük ve az tanınan şirketlerin hisse senetleri, borçlanma araçları ve yabancı paralar da tezgahüstü piyasalarda işlem görmektedir. Ülkemizde, faaliyetleri devam eden finansal piyasaların, teşkilatlanma durumlarına bağlı olarak gruplanmaları aşağıda tablo halinde gösterilmektedir. Örgütlenmiş piyasalar TC Merkez Bankası piyasaları o Açık piyasa, o İnterbank para piyasası, o Döviz piyasası BİST Piyasaları o Hisse Senedi Piyasası, o Borçlanma araçları Piyasası o Vadeli İşlem ve Opsiyon piyasası o Yabancı menkul kıymetler piyasası o Altın piyasası Örgütlenmemiş piyasalar Bankalar arası piyasalar o TL Piyasası o Repo Piyasası o Döviz Piyasası Serbest Piyasalar o Serbest altın piyasası o Serbest döviz piyasası D. PİYASADA İŞLEM GÖREN FİNANSAL VARLIĞIN TESLİM SÜRESİNE GÖRE Bu tip kıstasta da piyasada alım satıma konu olan finansal varlığın alıcıya teslim süresi esas alınmaktadır. Buna göre piyasalar, spot ve vadeli piyasa adını almaktadır. 1. Spot Piyasalar (Nakit Piyasası) Spot piyasalar, alım satım işleminin cari piyasa fiyatları üzerinden yapıldığı piyasalardır. Ayni şekilde, bu piyasalarda satışı yapılan varlığın alıcıya teslim edilmesi, anında olabileceği gibi, t+1 veya t + 2 olarak ifade edilen bir veya iki iş günü sonrasında da mümkün olmaktadır. Sayfa23 2. Vadeli İşlem Piyasaları (Türev Piyasalar) Vadeli piyasalarda, alım satımı gerçekleştirilen varlığın, spot piyasadan daha uzun bir vadede ve gelecekte belirlenen bir tarihte, baştan belirlenen miktar, kalite ve fiyattan tesliminin yapıldığı piyasalardır. Türkiye de BİST bünyesindeki vadeli işlem ve opsiyon piyasası (VİOP), ABD de Chicago Borsası, İngiltere de LIFFE gibi borsalar en çok tanınan vadeli işlem borsalardır.

Bu piyasalarda işlem gören varlıkların genelde türev ürünlerden oluşması, bu piyasaların aynı zamanda türev piyasalar olarak da adlandırılmalarına yol açmıştır. E. PİYASANIN GELİŞMİŞLİK DÜZEYİNE (GENİŞLİĞİNE) GÖRE Bu kıstas da piyasaları gelişmişlik seviyelerine bağlı olarak sınıflandırmaktadır. 1. Yöresel (Bölgesel) Finansal Piyasalar Genelde küçük ölçeğe sahip olan ve faaliyet sahaları belli bir bölge ile sınırlı olan işletmelerin finansal varlıklarının alınıp satıldığı piyasalardır. 2. Ulusal Finansal Piyasalar Ülke çapında faaliyet gösteren, orta ve büyük ölçeğe sahip işletmelerin finansal varlıklarının işlem gördüğü piyasalardır. Sayfa24 3. Uluslar arası Finansal Piyasalar Son yıllardaki küreselleşme ve finansal gelişmelere paralel olarak, birçok uluslar arası finansal piyasa ortaya çıkmış, etkinlik ve hacimleri artmıştır. Ülke mevzuatlarında, vergi oranlarında ve ekonomilerdeki farklılıklar, yani, eksik rekabet şartlarının varlığı finansal piyasaların uluslararasılaşmasına yol açmıştır. Bu kapsamda önem arz eden uluslararası piyasalar arasında aşağıdakiler gösterilebilir. Döviz Piyasası; Uluslararası ticareti veya finansal işlemleri kolaylaştırmak amacıyla, çeşitli para birimlerinin birbirine değiştirilmesine imkân sağlayan piyasalardır. Eurocurrency piyasası; bu piyasasının temelini Eurodollar piyasası oluşturur. Eurodollar piyasasının oluşumu, ABD deki bazı çok uluslu şirketlerin Avrupa daki bankalara dolar cinsinden mevduat yapmasıyla başlar. Daha sonraları, farklı para birimlerinden mevduatların da Avrupa bankaları tarafından kabul edilmeye başlanmasıyla, Eurodollar piyasası genişleyerek Eurocurrency piyasasını ortaya çıkarmıştır. Eurokredi piyasası; Eurocurrency piyasalarında faaliyet gösteren büyük ölçekli bankaların, çok uluslu şirketlere veya kamu kurumlarına bir yıl veya daha uzun vadeli

olarak kullandırdıkları kredilere Eurokredi adı verilmektedir. Bu kredilerde genel itibariyle, LIBOR faiz oranı uygulanır. Eurobond piyasası; çok uluslu şirketlerin, uluslar arası piyasalara tahvil ihracıyla yabancı piyasalardan uzun vadeli fon sağlamak istekleri sonucunda oluşan piyasadır. Bu tür tahviller, tahvilin para biriminin belirlendiği ülkenin dışındaki ülkelerde satılmaktadır. Faizleri piyasa şartlarına göre değişen oranlarda gerçekleşir. Uluslararası menkul kıymet borsaları; çok uluslu şirketler ulusal menkul kıymet piyasalarına olduğu gibi uluslar arası menkul kıymet piyasalarına da hisse senedi ihraç edebilmektedirler. Bu tür ihraçların yapıldığı piyasaların en çok tanınanları New York (NYSE) ile Londra borsasıdır. Turkcell şirketine ait hisseler, NYSE de işlem görmektedir. BİST te de fazla gelişmiş olmamakla beraber uluslar arası piyasa mevcuttur. F. PİYASADA İŞLEM GÖREN FİNANSAL VARLIK TÜRÜNE GÖRE Bu tür piyasaların adlandırılması da piyasada işlem gören finansal varlığın adına göre olmaktadır. Örneğin, Hisse senedi piyasası, Tahvil piyasası, Bono piyasası, Devlet tahvili piyasası, altın piyasası vs. şeklinde isimlendirme yapılmaktadır. Sayfa25

DÖRDÜNCÜ KISIM FİNANSAL KURUMLAR I. FINANSAL KURUMLAR VE BİLANÇO YAPILARI Finansal Kurumlar; finansal piyasalarda fon arz edenler ile fon talep edenler arasında fon akışını gerçekleştirmek üzere kurulan ve kapsamda faaliyet gösteren kurumlardır. Finansal kurumların temel özelliği bilançolarının aktif ve pasiflerinin büyük ölçüde finansal varlık ve borçlardan oluşmasıdır. Bu özellik, finansal kurumları, finansal olmayan sınaî, ticari ve hizmet alanında faaliyet gösteren işletmelerden ayırmaktadır. Finansal kurumlar Finansal olmayan kurumlar AKTİF (Varlık) PASİF (Kaynak) AKTİF (Varlık) PASİF (Kaynak) DÖNEN VARLIKLAR Kısa ve uzun vadeli Alacaklar (Krediler) % 80-90 YABANCI KAYNAK Kısa vadeli borçlar Uzun vadeli Borçlar % 80-90 DÖNEN VARLIKLAR Alacaklar (Krediler) % 40-50 YABANCI KAYNAK Kısa vadeli borçlar Uzun vadeli Borçlar % 40-50 MADDİ DURAN VARLIKLAR % 20-10 ÖZ KAYNAK % 20-10 Aktif Toplam % 100 Pasif Toplam %100 MADDİ DURAN VARLIKLAR Bina, arsa, Makine ve teçhizat parkı % 60-50 ÖZ KAYNAK % 60-50 Aktif Toplam % 100 Pasif Toplam %100 Finansal Kurumlar ile Finansal Olmayan Kurumların Bilanço Yapıları Çizim 4: Finansal Kurumlar ile Finansal Olmayan Kurumların Bilanço Yapılarının Karşılaştırılması Sayfa26 Finansal olmayan, üretim yapan veya ticari faaliyet yürüten işletme bilançolarının pasif toplamı içinde öz kaynak oranın yüksek, yabancı kaynak oranının ise düşük olması

sağlıklı bir yapıyı gösterir. Bu oluşumun nedeni, işletmelerin faaliyetlerini sürdürürken öncelikle öz kaynak, ek olarak da yabancı kaynak kullanımının uygun bir finansal davranış olarak kabul görmesidir. Çünkü bir işletmenin yabancı kaynağının yani, borcunun fazla olması istenen bir durum değildir. Yine bu tür kurumların aktif yapılarında maddi (sabit) varlık oranı yüksek, Dönen (cari) varlık oranı ise daha düşüktür. Bu tür aktif yapı üretim işletmelerinde daha bariz biçimde ortaya çıkar. Çünkü üretim yapan işletmeler büyük tutarlarla elde edilebilen bina, teçhizat, makine vb sabit varlıklara ihtiyaç duyar. Üretim işletmeleri dışında, ticaret işletmeleri ise daha dengeli bir aktif yapıya sahiptir. Finansal kurumlarda ise, finansal olmayan işletmelerin bilanço yapılarına ters bir oluşum söz konusudur. Bu kurumların pasif toplamı içinde öz kaynak oranı düşük, yabancı kaynak oranı yüksektir. Aktif toplamları içerisinde de dönen varlık oranı yüksek, sabit varlık oranı düşüktür. Finansal kurum bilanço yapılarının bu oluşumu, temel fonksiyonları olan fon aktarımına aracılığın doğal bir sonucu olduğundan, normal kabul edilmektedir. Pasif yapıda yabancı kaynağın fazla olması, faaliyetlerinde, öncelikle öz kaynaklarını değil, başkalarından topladıkları fonları kullanmalarından kaynaklanır. Bu fonları başkalarına kullandırmaları (aktarmaları) ise, dönen varlıklarının aktif toplamı içinde büyük boyutlara ulaşmasına yol açar. Üretimde bulunmadıkları için sabit varlık ihtiyaçlarının az olması da maddi varlık payının düşük olmasına yol açar. Finansal kurum bilançolarının pasif toplam içerisinde yabancı kaynak oranının yüksekliği, finansal olmayan kurumlara göre finansal risklerinin daha yüksek olmasına yol açmaktadır. Finansal riskin bu yüksekliği, aktif yapıda yüksek likiditeye sahip varlıkların fazlalılığıyla, yani düşük iş riski ile dengelenebilmektedir. Dolayısıyla, finansal kurumların ve özellikle mevduat bankalarının finansal risk göstergesi olan finansal kaldıraç derecesi yüksek, faaliyet riskinin göstergesi olan faaliyet kaldıracı ise düşüktür. II. FİNANSAL KURUMLARIN ARACILIK FAALİYETLERİ Finansal kurumlar faaliyetlerini, birincil piyasalarda fon arz edenlerle fon talep Sayfa27 edenler arasında fon aktarımına aracılık ve ikincil piyasalarda ise finansal yatırımcılar arasında menkul kıymetlerin el değiştirmesine aracılık yaparak sürdürürler. Bu faaliyetleri esnasında da pazarlama ve dönüştürme fonksiyonlarından birini yerine getirirler.

A. PAZARLAMA FONKSİYONUNUN YERİNE GETİRİLMESİ Finansal kurumların bir kısmı, tasarruf edilmiş fonların ve/veya menkul kıymetlerin el değiştirmesinde rol alırken, pazarlama fonksiyonu kapsamında sadece komisyonculuk faaliyetini yürütürler. Bu fonksiyonu yerine getiren aracı kurumların görevi nispeten basittir. Çünkü görevleri, birincil ve ikincil piyasa faaliyetleri kapsamında fon arzı ile fon talebini bir araya getirmek veya menkul kıymetlerin satışını gerçekleştirmekle sınırlıdır. Pazarlama fonksiyonunu yerine getiren başlıca finansal aracı kurum olarak, yatırım bankaları ile borsa aracı kurumları sayılabilir. Yatırım bankalarının temel faaliyeti, birincil piyasada menkul kıymet ihracıyla fon ihtiyaçlarını karşılamak isteyen şirketlerin menkul kıymetlerini tasarruf sahiplerine pazarlanması kapsamaktadır. Borsa aracı kurumlarının başlıca faaliyeti ise menkul kıymet borsalarında, menkul kıymetlerin finansal yatırımcılar arasında el değiştirmesinde aracılık yapmaktır. B. DÖNÜŞTÜRME FONKSİYONUNUN YERİNE GETİRİLMESİ Finansal kurumların, finansal sistem içerisinde asıl önemli rolleri, birincil piyasada fonların aktarımında ortaya çıkmaktadır. Bu piyasalarda, dolaylı finans kapsamında fonlar doğrudan ve dolaylı fon aktarımı olmak üzere iki farklı biçimde gerçekleşmektedir. i. Doğrudan fon aktarımı; Bu tür fon aktarımı, fon talep eden birimin fon ihtiyacını karşılamak için menkul kıymet ihracı ve ihracın başarılı olması ile gerçekleşir. Bu durumda, taraflar arasında fon aktarımı, doğrudan finans biçiminde aracısız olarak gerçekleşebileceği gibi, dolaylı finans biçiminde finansal kurumların aracılığı ile de gerçekleşebilir. Birincil piyasada, bu tür fon aktarımı aynı zamanda, finansal kurumların pazarlama fonksiyonu nu yerine getirmesiyle gerçekleşecektir. ii. Dolaylı fon aktarımı; bu tür fon aktarımı ise finansal kurumların dönüştürme fonksiyonlarını yerine getirmesiyle gerçekleşmektedir. Bu durumda, finansal kurumlar, Sayfa28 tasarruf sahiplerinin fonlarını, kendilerine ait olan yani, kendilerinin ihraç ettikleri finansal varlıklar ile toplamaktadırlar. Finansal kurumlarda bir araya getirilen bu fonlar, daha sonra

fon talep eden birimlere çeşitli finansal araçlar ile kullandırılmaktadır. Bu aktarım sırasında fonların miktar, vade ve risk dönüşümü gerçekleşmektedir. Dönüşüm fonksiyonunun yerine getirilmesiyle fonlar, fon talep edenlerin isteklerine uygun ölçek ve vadeye dönüştürülür. Aynı zamanda, fon arz edenlerin risk transferi ve risk dağıtımı yapmalarına da imkân sağlanır. Böylece, fon arz ve talep eden birimler arasındaki uyumsuzluklar, finansal kurumlarca giderilmeye çalışılır. Dönüşüm fonksiyonunu yerine getiren başlıca finansal kurumlar arasında, mevduat ve katılım bankaları, kalkınma bankaları, kolektif yatırım kurumları, sosyal güvenlik kurumları ve sigorta şirketleri sayılabilir. Bu kurumlardan mevduat ve katılım bankaları ile kalkınma bankaları, sosyal güvenlik kurumları genelde miktar ve vade dönüşümünü gerçekleştirirler. Kolektif yatırım kurumları başlığı altında toplanan menkul kıymet yatırım ortaklıkları ve menkul kıymet yatırım fonlarının yanı sıra, sigorta şirketleri de öncelikle risk dönüşümü ve risk transferi konusunda öne çıkan kurumlar olarak bilinmektedir. Finansal aracılık faaliyetini yerine getiren kurumların, pazarlama ve dönüşüm fonksiyonlarını yerine getirmeleri aşağıda çizim şeklinde gösterilmektedir. Finansal Piyasalara Giriş Borçlanma senetleri ve Hisse senetleri Fonlar Komisyoncu veya Pazarlamacı gibi faaliyet gösteren FİNANSAL KURUMLAR Borçlanma senetleri ve Hisse senetleri Fonlar FON ARZ EDEN EKONOMİK BİRİMLER Tasarruf Sahipleri / Borç verenler (Öncelikle hane halkı) FON TALEP EDEN EKONOMİK BİRİMLER Borç alanlar ve harcayanlar (Öncelikle İşletmeler ve Devlet) Fonlar Mevduatlar Sigorta poliçeleri ve diğerleri Fon Dönüşüm gerçekleştiren FİNANSAL KURUMLAR Krediler, Borçlanma senetleri, Hisse senetleri Fonlar Sayfa29 DOLAYLI FİNANS Çizim 5: Finansal kurumların fon toplama ve kullandırma yolları

Yukarıdaki çizimden de anlaşılacağı üzere, finansal kurumlar, birincil piyasada fon talep eden birimin ihraç ettiği menkul kıymetleri, tasarruf sahiplerine pazarlamak yoluyla fon aktarımında rol oynaktadırlar. Benzer faaliyeti, ikincil piyasalarda, menkul kıymetlerin el değiştirmesinde yerine getirirler. Asıl önemli faaliyetleri ise, birincil piyasalarda fon aktarımına aracılık yaparken, fonların dönüşümünü gerçekleştirmektir. Bu faaliyeti de dolaylı fon aktarımıyla, yani kendi çıkardıkları finansal varlıklarla fon toplayıp, fon talebinde bulunan birimlerin isteklerine uygun biçimde kullandırmaktır. III. FİNANSAL KURUMLARIN SINIFLANDIRILMASI Finansal kurumlar, faaliyet alanları, fonksiyonları, resmi yapıları vb. kıstaslara göre farklı sınıflandırılabilir. Bununla birlikte, finansal sistem içindeki fonksiyonları açısından; Para sağlayan, para sağlamayan ve sermaye piyasasında hizmet veren finansal kurumlar olmak üzere 3 temel gruba ayrılabilirler. 1. Para Oluşturan Finansal kurumlar a) Merkez Bankası b) Ticaret (Mevduat Bankaları) c) Katılım Bankaları Sayfa30 2. Para Oluşturmayan Finansal Kurumlar d) Kalkınma ve Yatırım bankaları e) Sosyal Güvenlik Şirketleri f) Sigorta Şirketleri g) Esnaf ve Kefalet Birlikleri (Kooperatifleri) 3. Sermaye Piyasası Kurumları h) Yatırım Bankaları i) Menkul Kıymet Borsaları ve Borsa Aracı Kurumları j) Kolektif Yatırım Kurumları i. Menkul Kıymet Yatırım Ortaklıkları ii. Menkul Kıymet Yatırım Fonları

A. MERKEZ BANKASI Sayfa31 1. Merkez Bankacılığının Tanım ve Kısa Tarihçesi Bir ülke finansal sisteminin dört temel aktörü; Merkez Bankası, Finansal kurumlar, fon fazlasına sahip birimler ve fon açığı olan birimlerdir. Merkez Bankası, bu aktörler içerisinde gerek görevleri gerekse aktif büyüklük açısından en önemlisidir. Merkez Bankaları ülkelerin merkezi para organıdır. Ülke ekonomisinin ihtiyaç duyduğu banknot basımı bu kurum tarafından gerçekleştirilir. MB Bu yönü ile para oluşturan finansal kurumların başında gelmektedir. Kâğıt para basımı merkez bankalarının tek görevi değildir. Ülkeden ülkeye ve bir ülkede de zaman içerisinde değişkenlik gösteren görev ve yetkilere de sahiptirler. Bu görev yetkiler merkez bankalarını finansal sistemin merkezine yerleştirmektedir. Merkez Bankası için net bir tanım yoktur. Merkez bankalarının üstlendikleri fonksiyonlarına göre farklı tanımlar yapılabilir. Bunlar da zamana, ihtiyaçlara ve ülkenin finansal sisteminin yapısına bağlı olarak değişmektedir. Genel bir merkez bankası tanımı, kâğıt parayı üreten, en yüksek likiditeye sahip olan ve temel görevi ülkedeki para miktarını kontrol etmek olan finansal kurum şeklinde yapılabilir. Merkez bankacılığı, ticari bankaların banknot ihraç yetkilerinin kaldırılması ve bu yetkinin tek bir bankaya verilmesiyle başlar. Ancak ilk zamanlar aynı ülkede birden fazla ticari banka banknot ihraç edebilmiştir. Ör., Almanya da banknot ihracı için kurulmuş Prusya Bankası nın yanı sıra 1871 yılında 30 civarında banka banknot ihraç etmiştir. Merkez Bankası özelliğine sahip ilk banka bir görüşe göre İsveç devlet bankasıdır (Sveriges Riksbank-1668). Çünkü Riksbank, ticari senetlerini iskonto ettirenlere madeni para yerine kendi çıkardığı banknotları veren ilk banka olarak bilinir. Banknotlar, madeni para ile değiştirildiği için müşteriler tarafından kabul görmüştür. Ancak bu şekilde dolaşıma çıkan banknotlar, çok daha önceki yıllarda kullanılan kâğıt paradan (temsili para) farklı olmamıştır. Çünkü bunlar da istenildiğinde madeni paraya dönüştürülmüşlerdir. Diğer bir görüşe göre ise ilk Merkez bankası, İngiltere Merkez Bankasıdır (Bank of England- 1694). İngiltere Bankası nın kuruluşundan sonra, Avrupa nın diğer ülkelerinde de merkez bankacılığı gelişmeye başlamıştır. Merkez bankalarının gelişmesinde en önemli

etken, batılı ülkelerin kâğıt paraya geçmelerinden sonra, bu parayı tedavüle çıkaracak bir merkezi otoriteye ihtiyaç duymalarıdır. Bazı kaynaklara göre; Almanya da Purissian Bank- 1846, Japonya da Nippon Ginko- 1882, ABD de Federal Reserve System- 1913 ve Kanada da Bank of Canada- 1934, Türkiye de ise TCMB- 1930 tarihinde kurulmuştur. Böylece, diğer birçok buluş gibi merkez bankacılığının da 20. yüzyıla özgü olduğu söylenebilir. Bu yüzyılda merkez bankacılığı; i) üniter devlet uygulamasının yaygınlaşması, ii) ekonomik faaliyetlerin artması ve iii) devletin ekonomik alanlarda daha etkin hale gelmesinin bir sonucu olarak ülke ekonomilerinde önemli bir yeri ve söz hakkı olan bir kurum niteliğini kazanmıştır. 2. Merkez Bankalarının Temel Fonksiyonları Merkez bankaları üstlendikleri görevler nedeniyle, devletin para politikalarının yönlendirilmesi ve uygulanmasından sorumludurlar. Merkez bankalarının faaliyetleri, piyasa faiz oranları, kredilendirilebilir fonlar ve para arzı üzerinde etki yapar. Bu etki de kendisini sadece finansal piyasalar üzerinde değil bütün ekonomi üzerinde hissettirir. Hâlihazırda ülkemizde Merkez Bankası nın temel fonksiyonu, finansal piyasalarda fiyat istikrarının sağlanması ve sürdürülmesi olarak belirtilmektedir. Bu kapsamda para politikasına uygun olarak piyasaların likiditesinin ayarlanması ve piyasalarda istikrarın sağlanması TCMB nin başlıca fonksiyonları arasındadır. Ülkeden ülkeye farklılıklar göstermekle birlikte, modern bir merkez bankasının yerine getirmesi beklenen dört ana fonksiyondan bahsedilir. i.finansal piyasalarda istikrar sağlama Merkez bankaları, milli ekonomik hedeflerin başarılmasını kolaylaştırmak için, ülkedeki para sistemini kontrol altında tutma ve piyasaların istikrarlı çalışmasını sağlama yönünde çaba gösterir. Bu amaca yönelik olarak para ve kredi arzını, maliyetini ve elde edilebilirliğini düzenlerler. Bunun için çalışırken, kar amacıyla değil genel ekonomik çıkarları gerçekleştirmek için hareket eder. Hâlihazırda merkez bankaları mülkiyet yapıları ne olursa olsun kar amaçlı değil, kamu yararına hizmet eden kuruluşlardır. Sayfa32 Piyasalarda istikrarı sağlama fonksiyonu, finansal sistemin faydası açısından değerlendirildiğinde (tasarruf edilmiş fonların finansal sisteme çekilerek, reel yatırımlara

kaynak sağlanması sonucunda ekonomik etkinliğin artması ve büyümenin hız kazanması), merkez bankalarının ekonomideki önemi daha iyi kavranabilecektir. Ülkedeki finansal piyasaların etkin çalışabilmeleri için, tasarruf sahiplerinin finansal kurumlara güven duyması ve fonlarını finansal sisteme aktarmada istekli olmaları gereklidir. Finansal varlık fiyatlarında büyük çaplı dalgalanmalara bağlı istikrarsız piyasalar, sıklıkla ödeme güçlüğüne düşen kurumlar tasarruf sahiplerinin finansal sisteme olan güvenini sarsacaktır. Bu durum tasarruf edilmiş fonların sistem içerisine çekilmesine engel oluşturacaktır. Sonuçta, fon arz ve talep eden taraflar arasındaki fon akımında daralma, ekonomik büyümede gerileme, kesinti ve işsizlik oranında artış ortaya çıkabilecektir. Bu tür olumsuzların vuku bulmasını engellemek için merkez bankaları, piyasalarda istikrar sağlamaya çalışırlar. Bu kapsamda, ekonomide likidite fazlalığı nedeniyle fiyat istikrarının bozulmasına (enflasyona) ve likidite sıkıntısı nedeniyle de resesyona (durgunluğa) girilmesini önlenmeye çalışırlar. ii. Likiditenin son kaynağı olma Merkez bankaları, bankaların bankası olmalarının doğal bir gereği olarak likidite güçlüğü çeken bankalar için likiditenin son kaynağıdır. Merkez bankaları finansal sistemde ortaya çıkan panikleri önlemede önemli rol üstlenirler. Sistem içindeki bankalar, ödeme güçlüğü çeken bir bankaya kredi açmada isteksiz davrandıklarında merkez bankaları bu kurumlara kaynak sağlama sorumluluğunu taşır. Yani, likiditenin son kaynağı olarak gerektiğinde ve ihtiyaç halinde bankacılık sistemine gerekli likiditeyi sağlar. Bu sorumluluk, merkez bankalarının rezerv oluşturma gücüne sahip olmalarından kaynaklanır. Merkez bankaları bu fonksiyonları nedeniyle de karın azamileştirilmesi amacı taşımazlar. Likiditenin son kaynağı olma, ekonomi açısından son derece önemli olmasına karşılık, finansal panikler sık yaşanmadığı için göz ardı edilme ihtimali yüksektir. Ayrıca, fonksiyonun yerine getirilmesi, bazı durumlarda Merkez bankalarını geçici olarak diğer hedeflerinden (ör. Enflasyonla mücadele) vazgeçmesine yol açabilir. Fonksiyonun yerine getirilmesi banka hücumlarını ve finansal panikleri önlemede faydalıyken, bazı maliyetleri de birlikte getirebilmektedir. Bu maliyet, her zor durumda Sayfa33 merkez bankasının, bankaların yardımına koşacağı beklentisi oluşturmasıdır. Böylece

bankalar, yüksek riskli bazı faaliyetlere girişmekten ve risk almaktan çekinmeyebilirler. Sonuçta, likiditenin son kaynağı olma fonksiyonu kötü niyet problemini ortaya çıkarabilir. iii. Bankaların bankası olma Merkez bankaları, ticari (mevduat) bankaların müşterilerine sundukları hizmetlerin benzerini bu kurumlara sağlar. Örneğin; banka sisteminin rezervlerini tutar, bankalara kredi ve avans sağlar, para piyasası işlemlerine doğrudan katılır ve yönlendirir, çeklerin takasına aracılık yaparlar. Ayrıca, bankalar üzerinde belli ölçülerde denetim ve gözetim yetkileri vardır. Merkez bankalarının, bankalara sundukları bu hizmetlerin bazısı aynı zamanda parasal kontrol fonksiyonunu destekleyen özelliklere sahiptir. iv. Devletin bankacılığını yapma Bu fonksiyon kapsamında merkez bankaları, devletin fonlarını toplama, tutma, aktarma ve fonlardan ödemede bulunma işlemlerini gerçekleştirir. Yani, devletin bankerliğini yaparlar. Ek olarak, kamu borcuna ilişkin teknik hizmetler sunar ve devlete belirli şartlarda kısa vadeli avans verebilirler. Aynı zamanda devletin mali danışmanı ve bazı ülkelerde kamu borcunun yönetilmesinden sorumludurlar. 3. Merkez Bankalarının Mülkiyet Yapıları ve Bağımsızlıkları Merkez bankası örgütlenmesi ülkeden ülkeye farklılık gösterir. Bazı ülkelerde tamamen devletin mülkiyetindedirler. Bazı ülkelerde karma mülkiyete (devlet payı %10 ila %55 arasında) sahiptir. Az sayıda ülkede ise, devletten bağımsız özel mülkiyete sahiptir. Merkez bankasının özel mülkiyete sahip olması, devletin banka karından pay almasına engel değildir. Mülkiyette devlet payı olmasa da karın büyük kısmı devlete aktarılır. Tablo: Bazı Ülkelerde Merkez Bankalarının Mülkiyet Yapıları Sayfa34 Kamu Mülkiyeti Özel Mülkiyet Karma Mülkiyet Almanya İngiltere ABD Belçika (%50) Arjantin İspanya Güney Afrika Japonya (%55) Danimarka İsveç İsviçre Meksika (%51) Fransa Kanada Şili (%50) Hindistan Yeni Zelanda Türkiye (%55)

Merkez bankalarına, hemen her ülkede bağımsız bir yapı verilmeye çalışılır. Bunun temel gerekçesi, siyasi otoritenin enflasyonist ortam oluşturulmaması için yeterli özeni göstermeyebileceğidir. Ancak, hiçbir ülkede de merkez bankası devletten tam bağımsız faaliyet gösterememektedir. Başlıca neden hükümetlerin para politikalarını uygulamadaki yetkilerini tamamen başka bir kuruma devretme konusundaki isteksizlikleridir. Bu kapsamda, Merkez bankasının para piyasalarında istikrar sağlama görevini yerine getirirken siyasi otoriteden (hükümet) bağımsız hareket etmesi, merkez bankası bağımsızlığı olarak anlaşılır. Daha kapsamlı olarak merkez bankası bağımsızlığı; para otoritelerinin, kurumsal, idari, finansal ve para politikalarına ilişkin kararlarını herhangi bir baskı unsurundan bağımsız bir şekilde alabilme kabiliyetini ifade eder. Merkez bankası bağımsızlığı çoğunlukla, kullanılacak para politikası araçlarına ilişkin kararların serbestçe alınması anlamında kullanılır. Ancak, ekonomi literatüründe çeşitli sınıflandırmalar mevcuttur. Bunlar; amaç, araç, finansal ve kurumsal bağımsızlıktır. Amaç bağımsızlığı; bu tür bağımsızlık, politik bağımsızlık olarak da bilinir. Merkez bankasının, uygulayacağı politikalarda esas aldığı temel amaçları ya da hedefleri seçmede serbest olmasını ifade eder. Günümüzde, merkez bankalarının birçoğuna, kanunla fiyat istikrarını sağlama görevi verilmiştir. Böylece, amaçları kanunlarla belirlenen merkez bankaları için amaç bağımsızlığı söz konusu değildir. Ancak, belli ölçülerde de olsa amaç bağımsızlığı na sahip tek banka ABD Merkez Bankasıdır. Araç bağımsızlığı; Fonksiyonel ya da ekonomik bağımsızlık olarak da adlandırılır. Merkez bankasının kanunla belirlenmiş olan nihai hedefine ulaşmak için, kullanacağı para politikası araçlarını ve metotlarını, hükümetin veya bir başka otoritenin iznine gerek duymadan seçebilmesi ve kullanabilmesidir. Merkez bankalarının birçoğu için bağımsızlık, araç bağımsızlığını ifade eder. Araç bağımsızlığının sağlanması, uzun vadeli ekonomi politikalarının uygulanmasını kolaylaştırır. Bu nedenle, bağımsızlık konusunda genel kabul gören görüş, temel amacın Hükümet ve Banka tarafından ortaklaşa belirlenmesi, ancak, para politikası araçlarını kullanmakta serbest olmasıdır. Sayfa35 Finansal Bağımsızlık; Merkez bankasının, faaliyetlerini sürdürerek, hedeflerini yerine getirebilmesi için yeterli mali kaynağa ve kendi bütçesini belirleme yetkisine sahip

olması gereklidir. Ayrıca, bütçenin onaylanması sürecinde kurum dışı müdahalelerden uzak olması ve fonksiyonel harcamalarında serbestlik finansal bağımsızlık kapsamındadır. Merkez bankalarının, hükümetlerin bütçe açıklarını finanse etmek durumunda bırakılması ve bu kapsamda çeşitli uygulamalarla piyasaya para sürmesi, enflasyonu artıran nedenlerin başında gelmektedir. Bunu önlemek için birçok ülkede kamuya kaynak aktarımını yasaklayan kanunlar çıkarılması da finansal bağımsızlık kapsamındadır. Kurumsal bağımsızlık; Merkez bankasının üst düzey yöneticilerinin görev sürelerinin atanma, çalışma ve görevden ayrılma kurallarının kanunla net bir biçimde ve siyasi baskıdan bağımsız olarak belirlenmesidir. Merkez Bankalarının bağımsızlıklarının değerlendirilmesi yapılırken, genelde kanunla bankalara tanınan bağımsızlık dikkate alınmaktadır. Bu kapsamda, bir merkez bankası için bağımsızlık kriteri (kıstası, ölçüsü) olarak şunlar göz önünde bulundurulabilir. i. Başkan ve yönetim kurulu üyelerinin görevde kalma süresi (süre uzadıkça, bağımsızlık derecesi artar), ii. Fiyat istikrarı dışında Merkez Bankası na görev verilip verilmemesi (verilmemişse, bağımsızlık derecesi artar), iii. Para politikası belirlenirken, Bütçe hazırlanırken Merkez Bankası nın aktif olarak sürece dâhil edilip edilmemesi (dâhil edilirse, bağımsızlık derecesi artar), iv. Başkan ve yönetim kurulunun hükümetçe atanıp atanmaması (Hükümetçe atanırsa, bağımsızlık derecesi azalır), v. Hükümet yetkililerinin banka yönetim kurulunda yer alıp almaması (yer alırlarsa, bağımsızlık azalır), vi. Merkez Bankası nın kamuya borç verme zorunluluğunun bulunması (Borç miktarı arttıkça bağımsızlık azalır). Merkez Bankası nın bağımsızlığı konusunda yapılan çalışmalar, Merkez bankalarının bağımsızlığının fiyat istikrarının sağlanmasında etkili olduğunu ve bağımsızlık artışının fiyat istikrarını artırdığını göstermiştir. Sayfa36 4. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nın Kısa Tarihçesi Ülkemizde gerçek anlamda merkez bankası kurulması cumhuriyet döneminde gerçekleşmiştir. İslam ın faizi haram kılması nedeniyle, Osmanlı döneminde Müslüman

halk banka, bankerlik ve benzer örgütlenmelerden uzak durmuşlardır. Böylece, bu tür örgütler az sayıda ve genelde gayrimüslim azınlık tarafından kurulup yönetilmiştir. Bu kişilerin ekseriyetinin, İstanbul da Galata semtinde yerleşik sarraflar olması sebebiyle finans faaliyetini yürüten bu kişiler Galata Bankerleri olarak ünlenmişlerdir. Galata bankerleri, sadece başkalarına ait paraları işletmek, senet alım satımı ve kambiyo işlemleriyle uğraşmamış, savaşlar nedeniyle zor duruma düşen Osmanlı Hazinesi ne de borç vermişlerdir. Bu bağlamda, Osmanlı imparatorluğu döneminde Merkez Bankası fonksiyonlarını yerine getiren ilk banka, yabancı sermaye ile 1863 tarihinde kurulmuş olan Osmanlı Bankası dır. Bu bankaya banknot çıkarmak ve Devlet in hazine işlerini yürütmek görevleri verilmiştir. Cumhuriyet döneminde ise merkez bankasına sahip olma düşüncesi 1923 I. İzmir iktisat Kongresi nde dile getirilmiştir. Ancak, ekonomik durumun uygun olmaması nedeniyle, Osmanlı Bankası nın 1925 te bitecek olan para basma imtiyazı, 1935 yılına kadar uzatılmıştır. 1929 dünya ekonomik krizi, kambiyo kontrolü ve her ülkenin bir merkez bankasına sahip olma gerekliliği gibi etkenlerle TCMB, Şili örnek alınarak 1715 Sayılı Kanun la Haziran 1930 da kurulmuş ve Ekim 1931 de çalışmaya başlamıştır. Kanun da Banka nın temel amacı, ülkenin ekonomik kalkınmasına yardım etmek şeklinde belirlenmiştir. Ayrıca, Banka nın müdahaleden uzak, anonim şirket statüsünde ve para değerinin istikrarını esas alan bir nitelik taşıması, Kanun un liberal anlayışla hazırlandığına bir gösterge sayılmaktadır. Ancak, Banka, zaman içerisinde Hazine ve KİT lere kredi sağlama amaçlı bazı değişikliklerle, etkin bir para politikası yürütmekten çok kamu finansman açığını kapatmaya yöneltilmiştir. Nihayet, 1715 Sayılı Kanun, 40 yıl süren yürürlük süresinden sonra, Ocak 1970 tarihinde 1211 sayılı Kanun ile değiştirilmiş ve TCMB yeni bir yapı ile yeni görev ve yetkilere kavuşturulmuştur. Kanun a göre Banka nın temel görevleri, para kredi politikasını yürütmek, paranın değerinin korunmasına yönelik tedbirler almak, para basma ve ödünç para verme işlemlerini düzenlemektir. Banka nın kanununda yapılan önemli değişiklikler kronolojik olarak; Sayfa37 1983 de Banka ya açık piyasa işlemleri yapmak, mevduat ve vade türlerini belirlemek, milli para ile altın ve yabancı paralar arasındaki değişimi hükümetçe belirlenecek esaslar çerçevesinde tayin etmek, borsada kıymetli madenler üzerinden işlemler

yapmak, Tasarruf Mevduatı ve Sigorta Fonu nu temsil ve idare etmek görevleri verilmiştir. 1986 daki değişiklikle, Merkez Bankasının para ve kur politikasını fiyat istikrarı amacına uygun olarak yürüteceği ilk defa belirtilmiştir. 1994 de Bankanın, Hazine ve kamu kurumlarına açacağı avans miktarı sınırlandırılmıştır. 2001 de Avrupa Birliği normları ve dünya merkez bankacılığındaki son gelişmeler ışığında Banka kanununda kapsamlı değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklerle, bağımsızlığın artırılması ve enflasyonist eğilimlerin önlenebilmesi amacıyla kamu yönetiminin Banka ya müdahalesi engellenmeye çalışılmıştır. Banka nın temel amacının fiyat istikrarını sağlamak olduğu belirtilmiş, para politikasının belirlenmesi ve uygulanmasında tek yetkili ve sorumlu olduğu hükme bağlanmıştır. Bu kapsamda Banka nın kamuoyuna hesap verme ve şeffaflık ilkeleri benimsenmiştir. Bağımsızlık kapsamında 2001 deki değişiklikle de Banka nın hazine ile kamu kurum ve kuruluşlarına kredi ve avans vermesi yasaklanmıştır. Yani, Banka nın karşılıksız para basımı engellenmiştir. İstisna olarak, TMSF na ihtiyaç duyduğunda avans verme yetkisi tanınmıştır. Ayrıca, Merkez Bankası na teminat karşılığında bankacılık sistemine gün içi ya da gün sonu kredi sağlama imkânı tanınmıştır. Sayfa38 5. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nın Yapısı, Görev ve Yetkileri i. Mülkiyet ve Örgüt Yapısı Merkez Bankası ilk kanununda %25 ile sınırlandırılan devlet mülkiyet payı, 1211 sayılı Kanun ile %51 den aşağı olamayacağı hükmü getirilmiştir. Temel gerekçe merkez bankası emisyon yetkisinin bir kamu fonksiyonu niteliği taşımasıdır. Dünya uygulamasında da özel sermaye ile kurulmuş bu tür bankalar zamanla devletleştirilmişlerdir. Nitekim dünyada sadece birkaç ülkenin merkez bankasının sermayesi özeldir. Anonim şirket statüsündeki Merkez Bankasının sermayesi, 25.000 TL olup, 10 kuruş luk 250.000 adet hisse senedi içinde dört sınıf hisse senedi mevcuttur. A sınıfı hisse senetleri Devlet adına Hazine ye, B sınıfı Türkiye de faaliyette bulunan milli bankalara,

C sınıfı yabancı sermayeli banka ve imtiyazlı şirketlere aittir (15.000 adetle sınırlıdır). D sınıfı Türk uyruklu gerçek ve tüzel kişilere aittir. 2014 yılsonu itibariyle, Banka sermayesinin %55, 12 si (A), %25,74 ü B, %0,2 si C ve %19,12 si de D grubu hisselerden oluşmaktadır. Çizim 6: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Teşkilat Yapısı Hissedarlar Genel Kurulu: Banka nın anonim şirket statüsü dolayısıyla, yılda bir kez olmak üzere nisan ayında ve Banka Başkanı başkanlığında toplanır. Banka Meclisi: Banka nın en yüksek karar organıdır. Başkan ile Genel Kurulca 3 yıl için seçilen 6 üyeden oluşur. Ayda en az bir kez Başkan ın başkanlığında toplanır. En önemli görevi, para politikası stratejisine ve araçlarına ilişkin kararlar almaktır Para Politikası Kurulu: 2001 değişikliği ile oluşturulmuştur. Başkanın başkanlığında, yardımcıları, Banka Meclisince seçilen 1 üye ve Başkan önerisiyle atanan 1 üyeden oluşur. Başlıca görev ve yetkileri; fiyat istikrarını sağlamak amacıyla para politikası ilke ve stratejilerini belirlemek, hükümetle birlikte enflasyon hedefini belirlemek, politikalar Sayfa39 konusunda hükümet ve kamuoyunu bilgilendirmek, hükümetle birlikte, milli paranın iç ve dış değerini korumak için gerekli tedbirleri almak ve kur rejimini belirlemektir. Denetleme Kurulu: Genel Kurul tarafından 2 yıl için seçilen 4 üyeden oluşur.