PARA ARZI VE PARA TALEBİ

Benzer belgeler
Ekonomi II. 20.Para Teorisi ve Politikası. Doç.Dr.Tufan BAL. Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından

M2 Para Tanımı: M1+Vadeli ticari ve tasarruf mevduatları (resmi mevduatlar hariç)

ÜNİTE 6: PARA TALEBİ VE PARA PİYASASINDA DENGE İŞLEM AMAÇLI PARA TALEBİ TEORİLERİ

Ekonomi II. 19.Para ve Bankacılık. Doç.Dr.Tufan BAL. Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından

SORU SETİ 11 MİKTAR TEORİSİ TOPLAM ARZ VE TALEP ENFLASYON KLASİK VE KEYNEZYEN YAKLAŞIMLAR PARA

1. KEYNESÇİ PARA TALEBİ TEORİSİ

Servet değer biriktirme araçlarının tümüne (tahvil, bono, hisse senedi, ev, arsa vb. verilen bir isimdir.

DERS NOTU 09 DIŞLAMA ETKİSİ UYUMLU MALİYE VE PARA POLİTİKALARI PARA ARZI TANIMLARI KLASİK PARA VE FAİZ TEORİLERİ

Doç.Dr.Gülbiye Y. YAŞAR

BÖLÜM I MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ

8. DERS: IS/LM MODELİ

9. DERS : IS LM EĞRİLERİ: MALİYE VE PARA POLİTİKALARI

ÜNİTE:1. Para ve Finansal Sistem ÜNİTE:2. Mali Varlık Fiyatlarının Belirlenmesi ÜNİTE:3. Finansal Kurumlar ve Piyasalar ÜNİTE:4

PARA VE BANKA I.BÖLÜM. PARANIN TEMEL KAVRAMLARI ve TARİHSEL GELİŞİMİ

Bölüm 7. Para Talebi. 7.1 Klasik İktisat ve Paranın Miktar Teorisi

Ayrım I. Genel Çerçeve 1

N VE PARA ARZININ ÖZELL

İÇİNDEKİLER III. Önsöz

Para Piyasasında Denge: LM (Liquit Money) Modeli

PARA POLİTİKASI AMAÇLARI VE ARAÇLARI TÜRKİYE UYGULAMASI

Chapter 15. Para, Faiz Oranları ve Döviz Kurları. Slides prepared by Thomas Bishop. Copyright 2009 Pearson Addison-Wesley. All rights reserved.

PARANIN ÖZELLİKLERİ, PARA ÇEŞİTLERİ VE EMİSYON REJİMLERİ

PARA TALEBİ VE KURAMLARI

PARA, FAİZ VE MİLLİ GELİR: IS-LM MODELİ

Merkez Bankası 1998 Yılı İlk Üç Aylık Para Programı Gerçekleşmesi ve İkinci Üç Aylık Para Programı Uygulaması

Ekonomi II. 23.Uluslararası Finans. Doç.Dr.Tufan BAL. Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından

SERMAYE PİYASALARI VE FİNANSAL KURUMLAR

M1 = Nakit + Vadesiz Mevduat + Diğer Çek Yazılabilir Mevduat (16.1)

Para talebi teorisi bu yüzden önemlidir. Yunus Emre ERDOĞAN 1

Rezerv para Rezerv Parasal taban Parasal Parası AKTİF: PASİF: Rezerv para Parasal Taban, Merkez Bankası Parası

A İKTİSAT KPSS-AB-PS / Mikroiktisadi analizde, esas olarak reel ücretlerin dikkate alınmasının en önemli nedeni aşağıdakilerden

-MAKROEKONOMİ KPSS SORULARI- 1) Nominal faiz oranı artarsa, reel para talebi nasıl değişir?( KPSS 2006)

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ ÜNİTE EKONOMİK VE FİNANSAL SİSTEM İKİNCİ ÜNİTE PARANIN ZAMAN DEĞERİ

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ

TOPLAM TALEP I: IS-LM MODELİNİN OLUŞTURULMASI

FİNAL ÖNCESİ ÇÖZÜMLÜ DENEME PARA VE BANKA SORULAR

SORU SETİ 7 IS-LM MODELİ

Bölüm 1. Para, Banka ve Finansal Piyasaları Neden Öğrenmeliyiz?

Tufan Samet ÖZDURAK THEMIS MAKRO İKTİSAT

DERS İÇERİĞİ. Para-Banka Teori ve Politikası. Zorunlu DERS HEDEFİ

M3 = M2 + Repo + Para Piyasası Fonları (B Tipi Likit Fonlar) + İhraç Edilen Menkul Değerler

GÖSTERGELER YABANCI HAREKETİ:

HER 100 LİRALIK ANAPARA ÖDEMESİNE KARŞILIK 120 LİRA BORÇLANDIK (MİLYAR TL) Ödeme Borçlanma Borç çevirme oranı

Para Arzı. Dr. Süleyman BOLAT

GENEL DEĞERLENDİRME TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI

Para talebi ekonomik bireylerinin yanlarında bulundurmak istedikleri para miktarıdır. Ekonomik bireylerin para talebine tesir eden iki neden vardır;

FİYAT İSTİKRARI ACI KAHVE

FİNANSAL HESAPLAMALAR

A. IS LM ANALİZİ A.1. IS

VII PARA, BANKA VE MALÝ PÝYASALAR

ÜNİTE 2: PARA VE ÖDEMELER SİSTEMİ

Makro İktisat II Örnek Sorular. 1. Tüketim fonksiyonu ise otonom vergi çarpanı nedir? (718 78) 2. GSYİH=120

BÖLÜM 9. Ekonomik Dalgalanmalara Giriş

Finansal Piyasa Dinamikleri. Yekta NAZLI

TEORİSİ KISA ÖZET KOLAYAOF

Cari açıktan fazla döviz geldi, on yılda 68 milyar Merkez Bankası rezervine eklendi (Milyon $)

ÜNİTE 4: FAİZ ORANLARININ YAPISI

Ata. Fonu ( Fonun BaşlangıcındB Performans. 4 Aralık 2012 : %44.93 : %9.41 : %34.79 : 2.7 ATYADEG TI)

PARA, FAİZ VE MİLLİ GELİR: IS-LM MODELİ

OSMANLI YATIRIM MENKUL DEĞERLER A.Ş. E-ŞUBE DE BONO İŞLEMLERİ


FİNAL ÖNCESİ ÇÖZÜMLÜ DENEME MALİYE POLİTİKASI 1 SORULAR

YATIRIM. Ders 3: Portföy Teorisi. Bölüm 1: Problemi Oluşturmak

OPSİYONLARDAN KAYNAKLANAN PİYASA RİSKİ İÇİN STANDART METODA GÖRE SERMAYE YÜKÜMLÜLÜĞÜ HESAPLANMASINA İLİŞKİN TEBLİĞ

Martta, ilk iki ayın toplamından daha fazla döviz geldi. (Milyon Dolar) Ocak Şubat Mart Ocak- Ocakvar.

IS-LM MODELİNİN UYGULANMASI

YEDİNCİ BÖLÜM MAKROEKONOMİ: TANIM, KAPSAM VE GELİŞİM

BEH - Groupama Emeklilik Büyüme Amaçlı Hisse Senedi Emeklilik Yatırım Fonu

YATIRIM. Ders 19: Menkul Kıymet Analizi. Bahar 2003

KKTC MERKEZ BANKASI PARA ARZI

SORU SETİ 7 IS-LM MODELİ

Finansal Yatırım ve Portföy Yönetimi. Ders 7 Modern Portföy Teorisi

GÖSTERGELER ENFLASYON. Özel sektörün dış borcu rekor düzeyde (Milyon $) TÜFE nin ilk çeyrek-son üç çeyrek seyri (%)

CİGNA FİNANS EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU'NA AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU A

Para Teorisi ve Politikası Ders Notları

Bölüm 5. Para Arzı Süreci

PARA BANKA. Kariyermemur.com

1. Mal Piyasası ve Para Piyasası

Prof. Dr. Güven SAYILGAN Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü Muhasebe-Finansman Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

1. Toplam Harcama ve Denge Çıktı

Groupama Emeklilik Fonları

1 MAKRO EKONOMİ BİLİMİNE GİRİŞ

Haftalık Para ve Banka İstatistikleri ne İlişkin Yöntemsel Açıklama

Prof. Dr. Güven SAYILGAN Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü Muhasebe-Finansman Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

Zaman tercihinden dolayı paranın zaman değeri her zaman söz konusudur. Parayı şimdi yada gelecekte almanın tercihi hangisi daha avantajlı ise ona

Temel Finans Matematiği Örnek Soru Çözümleri Sayfa. 1 Eylül 2009

İşsizlik Çeşitleri, Para Kavramı. Spor Bilimleri Anabilim Dalı

Çankaya Üniversitesi-İİBF Bahar Yarıyılı. Dr. Ahmet OZANSOY

PARA BANKA VE FİNANSAL SİSTEM. Doç. Dr. Mehmet GÜNAL

Banka Bilançosunun Özellikleri Pazar, 26 Aralık :24

ÇALIŞMA SORULARI. S a y f a 1 / 6

KYD: Kurumsal Yatırımcılar Derneği ÖST: Özel Sektör Tahvili BRÜT BORÇ STOKU. 401,7 Milyar USD*

DURGUNLUK VE MALİYE POLİTİKASI

ÖZEL SEKTÖR BORÇLANMA ARAÇLARINA İLİŞKİN RİSK BİLDİRİM FORMU

3.seçenek. Seçiminizi yaparken, en doğru kararı vermenizi ve Bireysel Emeklilik avantajlarından sonuna kadar yararlanmanızı dileriz.

ZİRAAT HAYAT VE EMEKLİLİK A.Ş. LİKİT KAMU EMEKLİLİK YATIRIM FONU HESAP DÖNEMİNE AİT PERFORMANS SUNUŞ RAPORU VE YATIRIM PERFORMANSI

ÇALIŞMA SORULARI TOPLAM TALEP I: MAL-HİZMET (IS) VE PARA (LM) PİYASALARI

İÇİNDEKİLER. BİRİNCİ BÖLÜM EKONOMİNİN GENEL İŞLEYİŞİ ve FİNANSAL SİSTEM İKİNCİ BÖLÜM FİNANSAL SİSTEM VE İŞLEYİŞİ

PARA TEORİSİ VE POLİTİKASI

Transkript:

PARA ARZI VE PARA TALEBİ

PARANIN İŞLEVLERİ VE PARA TÜRLERİ Para; mal ve hizmet alımlarında kullanılan ve borçların ödenmesinde kabul gören her türlü ödeme aracıdır. Tarihte deniz kabukları, boncuklar, altın, gümüş, kağıt para ve II. Dünya Savaşı nın esir kamplarında sigara, para olarak kullanılmıştır. Günümüzde kullanılan kredi kartları da para işlevi görmektedir (plastik para, para benzeri). Vadesiz mevduat hesabında tutulan paralar ile seyahat ve yemek çekleri de para işlevi görmektedir.

PARANIN İŞLEVLERİ VE PARA TÜRLERİ Paranın olmadığı toplumlarda malların, mal ile değiştirildiği takas (barter/trampa) sistemi uygulanmıştır. Takas sistemi verimli bir sistem değildir. Paranın ekonomide yer almasıyla birlikte, iş bölümü, uzmanlaşma, zaman tasarrufu ve işlem maliyetlerinin düşmesi sağlanmış, verimlilik ve üretim artmıştır.

PARANIN İŞLEVLERİ VE PARA TÜRLERİ Para, onu elinde bulunduranın servetinin bir parçasıdır ve servetin parçası olmak itibariyle diğer herhangi bir varlıktan, örneğin bir evden ya da ayakkabıdan farkı yoktur. Ancak paranın serveti oluşturan diğer varlıklardan en önemli farkı, parayı kullanarak doğrudan mübadele yapılabilmesidir. Yani parayı diğer varlıklarla, mallarla ve hizmetlerle değiş-tokuş edebiliriz.

PARANIN İŞLEVLERİ VE PARA TÜRLERİ Gerçi başka varlıklar da mübadelede kullanılabilir, ancak mübadelelerde en yaygın kabul gören ve kullanılan varlık paradır. Ekonomistler paranın bu özelliğini likidite olarak adlandırırlar. Likidite; Bir finansal varlığın ödemelerde kullanılacak bir nakit aracına dönüştürülebilme hızına ve kolaylığına denir. Ulusal para en likit varlıktır. Onu sırasıyla; döviz, altın, hisse senedi, bono-tahvil ve diğer varlıklar izler.

Paranın İşlevleri (Fonksiyonları) Paranın dört geleneksel işlevi vardır. Bunlar aşağıdaki gibi maddeler halinde ifade edilebilir. Mübadele (değişim) aracı olması Değer biriktirme aracı olması Hesap birimi olması Gelecekteki ödemelerde standart olması

Paranın Özellikleri Bir varlığın para olarak kullanılabilmesi için bazı özellikleri taşıması gerekir. Bu özellikler : Taşınabilirlik Bölünebilirlik Algılanabilirlik / tanınabilirlik Standardizasyon Dayanıklılık

Para Çeşitleri 1. Mal Para: Para olarak kullanılmasa da kendi başına bir değer taşıyan varlıklara denir. Ör; Altın, gümüş 2. Fiat Para: Devlet para dediği için para kabul edilen, kendiliğinden bir değeri olmayan kağıt ver madeni paralardır. Değeri, devletin itibarına bağlı olduğu için buna «itibari para» da denir. Ör: Kağıt ve madeni paralar. 3. Plastik Para: Kredi kartları, banka kartları vb.

Fiat Para Hakkında Her isteyen fiat para basabilir mi? Hayır. Fiat para basma hakkı devletin hükümranlık hakkından gelmektedir. Buna senyoraj (Senior, sinyor: Asil, soylu) hakkı da denir. Senyoraj Geliri: Paranın üzerinde yazan değeri ile bu parayı basma maliyeti arasındaki farktır. Not: Enflasyon, devletin senyoraj gelirlerini arttırır. Çünkü enflasyonist dönemlerde daha fazla para basılmaktadır.

Paranın Gelişimi ve Fiat Para Sistemi Pek çok farklı şeyin para olarak kullanılabileceğini ve tarihte de gerçekten kullanılmış olduğunu biliyoruz. Paranın kullanılmaya başlaması, insanların takasın zorluklarını fark etmeleriyle birlikte ortaya çıkmıştır. İlk önce neyin para olarak kullanıldığı bilinmemekle birlikte, metal paranın ki bu genel olarak altın ve gümüştür- ilk olarak MÖ 2000 yıllarında ortaya çıktığı sanılmaktadır. Kâğıt para daha önceleri de kullanılmış olmakla birlikte 18. yüzyılda yaygınlık kazanmaya başlamıştır. Banknot olarak adlandırılan ve bankalarca ihraç edilen bu dönemdeki kâğıt paralar, temsili paradır (kaime). Yani bu kâğıtları elinde bulundurana, kâğıdı çıkaran bankalar, üzerinde yazan miktarda altın veya gümüşü ödemeyi taahhüt etmektedirler. Bedeli Çanakkale de Şehit Kanlarıyla Tevdi Olunacaktır..

Fiat Paranın Güvencesi Nedir? Altına çevrilebilir banknot sisteminde, banknotu onu ihraç eden bankaya getiren kişiye banka, banknotun üzerinde belirtilen miktarda altını vermek durumundadır. Yani bu sistemde piyasada dolaşan kâğıtlar, üzerinde yazılı olan miktardaki altını temsil etmekte ve aslında mübadeleler altın karşılığında yapılmış olmaktadır. Oysa günümüzün kâğıt para sisteminde bu şekilde bir altın garantisi yoktur. Kâğıt paraların kullanılması tamamen arkasında yer alana devlete duyulan güvene dayalıdır.

Fiat Paranın Güvencesi Nedir? Paranın diğer mal ve hizmetlerden pek bir farkı yoktur. Paranın değerini de para arzı ve para talebi belirleyecektir. Bir liranın satış değeri, onu elde edebilmek için vazgeçilen şeydir, ki bu bir mal veya hizmetin belli bir miktarıdır ve bu bir liranın satın alma gücünün ölçüsüdür. İnsanlar başkalarının kabul edeceklerini bildikleri ve değerini de tahmin edebildikleri için parayı alış-verişlerde kolaylıkla kabul etmektedirler. Paranın değeri sorununu bir tarafa bırakıp, yukarıda söylediklerimizin geçerliliğini de aklımızda tutarak, paranın gerçekte neyin karşılığı olduğunu düşünelim. Paranın karşılığı, ekonomide üretilen mallar ve hizmetlerdir. Ekonomide üretilen mal ve hizmet miktarından daha fazla para basılacak olursa, paranın alım gücü düşer, enflasyon oluşur.

Paranın Gelişimi ve Fiat Para Sistemi Zaman içinde devletler para ihraç etme yetkisini tekeline almış ve paranın altına çevrilebilirliğine son verilmiştir. Yalnızca devletin para olduğunu belirten bir ibaresine dayanan kağıt paralara fiat para denmektedir. Buna karşılık bizatihi değeri olan paralara mal para adı verilmektedir. Türkiye de madeni paraları Hazine çıkarırken, kâğıt para basma yetkisi Merkez Bankası nındır. Kağıt ve madeni paraların üzerine bakınız Merkez Bankası kurulmadan önce kâğıt paraları Osmanlı Bankası ihraç etmekteydi. Günümüzde ticari bankalar da üzerine çek yazılabilen mevduat hesapları açarak fiat para ihraç edebilmektedir.

PARANIN TANIMI VE ÖLÇÜLMESİ (Kendiniz Okuyunuz) Para miktarının ölçülmesinde iki temel yaklaşım vardır: Muamele (işlem) yaklaşımı Likidite yaklaşımı Muamele yaklaşımında paranın ödeme aracı olma işlevine önem verilirken, likidite yaklaşımında paranın değer saklama aracı olma işlevi ön plana çıkmaktadır.

Muamele Yaklaşımı (Kendiniz Okuyunuz) Muamele yaklaşımına göre parayı, insanların mübadele aracı olarak kabul ettikleri varlıklar biçiminde tanımlayabiliriz. Bu varlıklar, madeni paralar, kâğıt paralar ve üzerine çek yazılabilir banka hesaplarını içermektedir. İnsanların muamele amaçlı olarak ellerinde tuttukları para, bir faiz geliri sağlamamaktadır. Şu halde bir başlangıç olarak, elde para bulundurmanın kaybedilen faiz biçiminde bir alternatif maliyetinin olduğunu söyleyebiliriz.

Likidite Yaklaşımı (Kendiniz Okuyunuz) Paranın ölçülmesinde likidite yaklaşımı, paranın diğer tüm varlıklardan daha likit olması özelliğini ön plana çıkarmaktadır. Likidite ile kast edilen bir varlığın istendiği anda alınıp satılabilmesi, bu işlemin bilinen bir fiyattan minimum maliyetle gerçekleşmesidir. Bu tanımda paranın değer saklama aracı olma işlevi ağırlık kazanırken, mübadele aracı olma işlevi ikinci planda kalmaktadır. Esasında her varlık değer saklama aracıdır, ancak her birinin likitlik derecesi farklıdır.

Para Arzı Bir ekonomide dolaşımdaki para miktarına, para arzı denir. Çeşitli para arzı (parasal büyüklük) tanımı vardır: M1: Dolaşımdaki nakit para + Vadesiz mevduatlardaki paralar M2: M1+Vadeli mevduat hesaplarındaki paralar M3: M2+Kısa vadeli hazine bonoları+ finansman bonoları + tasarruf bonoları + banka akseptansları + likit fonlar

Merkez Bankasının Para Arzı Tanımları M1 M2 M3 Dolaşımdaki para + + + Vadesiz mevduatlar (TL ve yabancı para) + + + Vadeli mevduatlar (TL ve yabancı para) + + Repo + Para piyasası fonları +

PARA ARZININ BELİRLENMESİ Para Arzı Sürecinin Aktörleri Para arzının belirlenmesi sürecinde üç farklı oyuncu vardır: Merkez bankası: Bankacılık sisteminin kontrolü ve parasal politikanın yönetiminden sorumlu olan kamu yönetimi birimidir. Bankalar: Bireyler ve firmalardan mevduat toplayan ve ödünç veren finansal aracılar olup ticari bankaları ve mevduat toplayıp ödünç veren diğer her türlü kuruluşu içerir. Banka dışı özel sektör: Bankalarda mevduatlarını tutan ve bankalardan ödünç alan hanehalkları ile firmalardan oluşmaktadır.

Rezerv-Mevduat Oranının Belirleyicileri Bankaların, kendilerine yatırılan mevduattan, müşterilerine kredi olarak dağıtmayıp, bir kenara ayırdığı para miktarının, yatırılan toplam mevduata oranına, rezerv-mevduat oranı adı verilir. Bankaların rezerv tutmalarının iki nedeni vardır: Müşterilerinin hesaplarından çekmek istedikleri paraları ödemek ve müşterilerinin bankadaki hesapları üzerine yazdıkları çekleri için gerekli ödemeleri yapmak.

Rezerv-Mevduat Oranının Belirleyicileri Rezerv-mevduat oranı iki şeye bağlıdır: İlki; bankaların mevduatlarının belli bir oranı kadar merkez bankası nezdinde bulundurmak zorunda oldukları mevduat munzam (zorunlu) karşılıklarıdır. Zorunlu Karşılık Oranları (munzam karşılık): Mevduat kabul eden bankaların, bu mevduatlara karşılık olarak Merkez Bankası'nda bulundurmak zorunda oldukları mevduatların oranıdır.

Rezerv-Mevduat Oranının Belirleyicileri Zorunlu karşılık oranı mevduat türüne (vadeli-vadesiz) ve bankaların büyüklüğüne göre merkez bankası tarafından farklı oranlarda belirlenebilir. Merkez bankası karşılık oranlarını uygulanan para politikasına göre değiştirebilir. Zorunlu karşılıklar kısmen mudilere (mevduat sahiplerine) emniyet sağlamak, kısmen de merkez bankasının para arzını kontrol etmesine imkân sağlamak amacına yöneliktir. İkincisi; bankalar zorunlu olandan fazla karşılık bulundurmak isteyebilirler. Bankaların fazla karşılık tutması, bireylerin ihtiyat saikiyle para talep etmesine benzer.

Rezerv-Mevduat Oranının Belirleyicileri Zorunlu karşılıklar dışında tutulan rezervler, disponibilite (nakit ve nakde çevrilmesi kolay) olarak adlandırılır ve ülkemizde merkez bankası asgari disponibilite oranını ve bunun bileşimini belirleme yetkisine sahiptir.

Rezerv-Mevduat Oranının Belirleyicileri Rezervleri yetersiz kalan bir banka ya merkez bankasından ya da diğer bankalardan borçlanacaktır. Merkez bankasının, bankaların geçici nakit yetersizliğini reeskont kredileri veya açık piyasa işlemleri ile karşılaması mümkündür. Reeskont kredilerinde merkez bankasının uyguladığı faiz oranına reeskont oranı denir. Reeskont oranı merkez bankasından borçlanmanın açık (görünen) maliyetidir. Özetle, rezerv-mevduat oranı; piyasa faiz oranı, reeskont faiz oranı ve zorunlu karşılık oranını ile disponibilite oranının bir fonksiyonudur.

Banka Panikleri, Mevduat Sigortası ve Kayıtdışı Ekonomi Banka Panikleri (Kendiniz Okuyunuz) Az rezerv bulunduran bir banka, yüksek getiri elde etme imkânının yanında, mudilerinin toplu halde paralarını çekmek istemeleri halinde ciddi bir tehlikeyle de karşılaşabilir. Bankasının iflas edeceğini düşünen birisi, diğer mudilerden önce parasını çekmek için yarışacaktır. Şayet mevduat sahipleri başkalarının da böyle yapacağına inanarak bankalardaki parasını çekmeye koşarsa bir panik ve bankalara hücum başlar. Sonuçta mudilerin zannı yanlış bile olsa böyle hareket etmeleri halinde bankaların iflası gündeme gelebilir. Bir defa banka panikleri başladığında, olağan durumlar için yeterli rezerv tutan bir bankanın bile ayakta kalması güçleşir.

Mevduat Sigortası (Kendiniz Okuyunuz) Paniğin ve bankalara hücum başlaması sonuç itibariyle tüm bankacılık sistemini felç ederek ekonomiyi istikrarsızlığa sürükleyebilir. Geçmişte 1930'larda böyle bir deneyimi yaşamış olan devletler, mevduatları devlet güvencesine alarak böyle bir olasılığı ortadan kaldırmışlardır. Ülkemizde de 1994 yılında böyle bir ihtimalin belirmesi nedeniyle belli bir tutara kadar olan mevduatlar sigorta kapsamına alınmıştır. Mevduatların sigorta altına alınması, bankaların geçmişe göre daha düşük oranlarda rezerv bulundurmalarını mümkün kılar.

Yeraltı Ekonomisi (Kendiniz Okuyunuz) Nakit-mevduat oranı, ekonomide sürdürülmekte olan yasadışı faaliyetlerden de etkilenebilir. Uyuşturucu ve silah kaçakçılığı, fuhuş, karaborsa, kumar, tefecilik, çalıntı mal ticareti ve kaçak işçi istihdam edilmesi gibi yasadışı işlerle uğraşanlar işlemlerini çek ile yürütemezler, çünkü bu hesaplar izlenebilir ve ileride bu işlerle uğraşanlar aleyhinde potansiyel bir delil olma özelliği taşır. Diğer yandan nakit paranın takip edilmesi daha zordur. Bu nedenle bir toplumda yeraltı ekonomisine ait faaliyetler arttığında nakit-mevduat oranında bir yükselme eğilimi olacaktır.

Parasal Taban Baz para ya da gücü yüksek para olarak da adlandırılan parasal taban, H, dolaşımdaki kâğıt ve madeni paralar ile banka rezervlerinden oluşur. H C R cr D rr D cr rr D p Emisyonu gerçekleştiren ve rezerv oranını belirleyen merkez bankasının, para arzını belirleyebilmek için kontrol edebileceği değişken, parasal tabandır.

PARA ÇOĞALTANI VE PARA ARZI (Kendiniz Okuyunuz) Para arzının çoğaltan teorisi para arzını parasal taban ile büyüklüğü rezerv ve nakit oranlarına bağlı olarak tanımlanan bir çoğaltan katsayısının çarpımı olarak tanımlamaktadır. Para stoku dolaşımdaki para ile mevduatların toplamıdır,. Parasal taban ise banka rezervleri ile halkın elindeki nakit miktarından oluşmaktadır, H R C p. Para arzı, parasal tabanı arz eden merkez bankası ile talep eden bankalar ve banka dışı özel sektörün karşılıklı etkileşimleri sonucu belirlenmektedir. Para stokunu temel değişkenler cinsinden şöyle ifade edebiliriz: Para M D C p piyasasında denge için para arzı, M, para talebine, eşitliğini denge şartında yerine koyarak para arzını D C p M D C D cr D 1 cr D p, eşit olmalıdır. olarak yazabiliriz. Buna karşılık parasal tabanın da, olarak tanımlandığını biliyoruz. Bu durumda para arzının parasal tabana oranı olan para çoğaltanını şöyle yazabiliriz: M (1 cr) D 1 cr m H ( rr cr) D rr cr

PARA ÇOĞALTANI VE PARA ARZI (Kendiniz Okuyunuz) Bir önceki eşitliğe göre göre para arzını para çoğaltanı ile parasal tabanın çarpımı olarak ifade edebiliriz: 1 cr M m H H rr cr Bu basit formülasyonda para arzı ile ilgili şu sonuçları hemen fark ederiz: Rezerv oranı, rr düştükçe para çoğaltanı büyür. Nakit-mevduat oranı, cr küçüldükçe para çoğaltanı büyür. Para arzı parasal taban ile orantılıdır. Bu nedenle parasal tabandaki bir artış para arzında aynı oranda bir artışa yol açacaktır.

PARA ARZINI ETKİLEYEN UNSURLAR (Kendiniz Okuyunuz) Merkez bankası para politikasını esas olarak parasal tabanın arzını kontrol ederek yürütmektedir. Parasal tabanın nelerden ve nasıl etkilendiğini merkez bankası bilançosu yardımıyla izleyebiliriz. Basitleştirilmiş bir merkez bankası bilançosu şöyledir:

PARA ARZINI ETKİLEYEN UNSURLAR (Kendiniz Okuyunuz) Bu bilanço merkez bankasının pasiflerini oluşturan iki temel bileşenin emisyon ve banka karşılıkları olduğunu göstermektedir. Emisyon merkez bankasının ihraç ettiği paralardır. Bu paralar ya halkın elinde, ya da bankaların kasalarında nakit olarak tutulur. Bankaların kasalarında nakit tutmalarının amacı, mevduat sahiplerinin hesaplarından para çekme taleplerini karşılamaktır. Banka karşılıkları ya da bankaların merkez bankasındaki mevduatları zorunlu karşılıklar ile bankaların gönüllü olarak merkez bankasında tuttuğu mevduatlardan oluşur. Bu bilanço merkez bankasının aktiflerinin dış ve iç varlıklardan oluştuğunu göstermektedir. Dış varlıklar uluslararası ödemelerde ödeme aracı olarak kabul edilen yabancı paralar ile altından oluşur. İç varlıklar ise merkez bankasının devlete ve bankacılık sistemine açtığı kredilerden oluşmaktadır.

PARA POLİTİKASI, AMAÇLARI VE UYGULANMASI Merkez bankaları para politikalarını, uygun para politikası araçlarını kullanarak, belirli nihai hedefler doğrultusunda uygularlar. Bu nihai hedefler genellikle fiyat istikrarı, düşük işsizlik oranı, ekonomik büyüme, finansal piyasalarda istikrarın korunması ile faiz oranları ve döviz kurlarında istikrarın sağlanmasıdır. Bu hedefler birbirleri ile yakından ilişkili olduklarından, fiyat istikrarı ve ekonomik büyüme olarak iki ana başlık altında toplanabilir. Para politikası araçlarından nihai hedefe ulaşma aşamaları aşağıda gösterilmektedir.

PARA POLİTİKASI, AMAÇLARI VE UYGULANMASI Ana hedeflere ulaşılma yolunda merkez bankalarının ara hedeflere ve faaliyet hedeflerine ihtiyaçları vardır. Faaliyet hedefleri, ara hedeflere ulaşılmasında kullanılır. Ara hedefler merkez bankası tarafından doğrudan kontrol edilememesine rağmen, para politikası araçları yoluyla bu hedefleri etkin bir şekilde etkilemek mümkündür. Ara hedef değişkenleri, para politikası göstergeleri olarak kullanılabilirler. İki temel ara hedeften söz etmek mümkündür: Parasal büyüklükler ve kısa vadeli faiz oranları.

Kurala ve duruma göre para politikası Para politikalarının belli bir kuralı izlemesi gerekip gerekmediği önemli bir tartışma konusu olmuştur. Bunun aksini savunan iktisatçılar merkez bankalarının para politikalarını duruma uygun olarak belirlemesi gerektiğini iddia etmektedirler. Bu iki farklı politika uygulaması kurala göre ve duruma göre para politikası olarak adlandırılmaktadır. Bu tartışmanın arkasında zaman tutarsızlığı olarak bilinen problem yatmaktadır.

Para politikası kuralları Kurala göre para politikası uygulandığı durumlarda en uygun kuralın ne olması gerektiği de ayrıca tartışma konusu oluşturmaktadır. Bu konuda üç temel kuraldan bahsetmek mümkündür: Para arzı hedeflemesi Bu kurallardan para arzı hedeflemesi monetaristlerin savunduğu bir para politikası kuralıdır. Para arzı kuralına göre merkez bankası para arzını çıktıdaki büyüme oranına uygun bir olarak istikrarlı bir şekilde artırmalıdır. Nominal GSYH hedeflemesi Nominal GSYH hedeflemesinde ise merkez bankası bir nominal çıktı hedefi ortaya koyar ve bunu kamuoyu ile paylaşır. Daha sonra para politikasını bu hedefe uygun olarak uygulamaya koyar. Enflasyon hedeflemesi 1980 li yıllardan başlayarak birçok merkez bankası tarafından benimsenen bir para politikası kuralı da enflasyon hedeflemesidir. Bu kurala göre merkez bankası bir enflasyon oranı hedefi açıklar hedeften sapmalara göre para arzında gerekli ayarlamaları yapar.

Taylor kuralı Günümüzde birçok merkez bankası ara hedef olarak kısa dönemli faiz oranlarını kullanmaktadır. Amerikalı iktisatçı John Taylor, kurala göre para politikası çerçevesinde kısa dönemli faiz oranlarının nasıl belirlenmesi gerektiğine ilişkin bir öneri getirmiştir. Taylor kuralı olarak bilinen bu öneri, kısa dönemli faiz oranları ile merkez bankasının nihai hedefleri, enflasyon oranı ve faaliyet hedefleri arasında ilişki kuran bir formülasyondan ibarettir. * * * i i ( ) ( Y Y ) Görüldüğü gibi Taylor kuralında hem enflasyon oranındaki değişiklikler hem de çıktıdaki değişiklikler bir arada mevcuttur. Bu durum merkez bankasının her iki nihai hedefe de önem verdiğini göstermektedir. Formüldeki parametreler olan α ve β nın toplamları bire eşittir. Taylor para otoritesinin hem enflasyona hem de toplam çıktıya eşit derecede önem verdiğini varsayarak her iki parametrenin de 0,5 olduğunu varsaymıştır.

PARA POLİTİKASININ ARAÇLARI Para politikasının üç temel aracı vardır. Bunlar: Açık Piyasa İşlemleri Merkez bankalarının parasal tabanı değiştirmesinin bir yolu açık piyasa işlemleri ile devlet tahvilleri ya da hazine bonoları alıp satmasıdır. Merkez bankası tarafından bir tahvil alımı, bir açık piyasa alımı olarak adlandırılırken bir tahvilin merkez bankası tarafından satılması açık piyasa satışı olarak adlandırılmaktadır. Reeskont Kredileri Merkez bankası devlete olduğu gibi bankalara da kredi açar. Burada uygulanan faiz oranına reeskont oranı denir. Merkez bankasının bankalara reeskont yoluyla kredi açması parasal tabanı artırır. Merkez bankasının reeskont faiz oranını düşürmesi -bu reeskont penceresini genişletmek olarak adlandırılır- bankaların kredi taleplerini artırır ve parasal taban yükselir. Reeskont oranının yükseltilmesi ise parasal tabanı daraltır. Reeskont kredileri parasal tabanı ve para arzını kontrol etmenin yanında finansal sistemde paniklerin önlenmesinde de önem taşımaktadır. Zorunlu Karşılık Oranları Merkez bankasının parasal tabanı kontrol etmede kullanabileceği bir diğer araç bankaların mevduatlarının belli oranında merkez bankasındaki hesaplarına yatırmakla yükümlü bulundukları karşılıkların oranını değiştirmektir. Karşılık oranlarında bir artış para çoğaltanının değerini düşürmektedir.

PARA TALEBİ (Kendiniz Okuyunuz) Para piyasasının bir tarafında para arzı yer alırken, diğer tarafında ise para talebi yer almaktadır. Para talebi ekonomideki aktörlerin ellerinde tutmak istedikleri toplam para miktarı olarak tanımlanır. Ekonomideki aktörler portföylerinde sadece para tutmazlar. Dolayısıyla ellerinde tutacakları para miktarı daha kapsamlı bir portföy oluşturma kararının bir parçasıdır. Para talebi teorileri ekonomik aktörlerin bu kararı nasıl verdiklerini açıklamaya çalışırlar. Ekonomideki para talebini açıklamaya yönelik üç temel teoriden söz edebiliriz. Bunlar: Klasik miktar teorisi Keynesyen para talebi Friedman ın modern miktar teorisi

Klasik Para Talebi ve Miktar Teorisi Paranın Dolaşım Hızı ve Fisher in Değişim Denklemi (Kendiniz Okuyunuz) Irving Fisher 1911'de yayımlanan Paranın Satınalma Gücü adlı kitabında toplam para miktarı ya da para arzı ile paranın ekonomide üretilen nihai mal ve hizmetlere harcanan toplam miktarı arasındaki ilişkiyi ortaya koymuştur. Y V P M Bu tanımın her iki tarafını M ile çarparsak, nominal gelir ile para ve dolaşım hızı arasında ilişki kuran değişim denklemini elde ederiz: M V P Y Irving Fisher, paranın dolaşım hızının, bir ekonomideki bireylerin muamele (alış-veriş) biçimlerini etkileyen kurumlar tarafından belirlendiğini söylemektedir. Eğer bir ekonomide işlemler için kredi kartları veya kredili satışlar yaygın biçimde kullanılıyorsa nominal geliri yaratan muameleler için daha az para gerekecek ve paranın dolaşım hızı yükselecektir. Aksine eğer muamelelerde nakit veya çek ile ödeme yaygınsa, ki her ikisi de paradır, nominal gelire eşit tutardaki muamelelerin yürütülmesi için daha fazla para kullanılacak ve sonuçta paranın dolaşım hızı düşecektir

Para Talebinin Miktar Teorisi (Kendiniz Okuyunuz) Paranın miktar teorisi bize, belirli bir toplam nominal gelir düzeyi için ne kadar paranın elde tutulması gerektiğini söylediği için, aynı zamanda para talebinin de bir teorisidir. Değişim denkleminin her iki yanını V ile bölerek bunun nasıl olduğunu görebiliriz: M 1 V PY (1/V) yi göstermek için k simgesini kullanarak (V bir sabit olduğu için k da bir sabittir), eşitliği şu şekilde yeniden yazabiliriz: d M k PY Bu eşitlik bize, sabit bir nominal gelir düzeyini, PY, yaratan muamelelerin, k bir sabit olduğu için, kişilerin talep ettikleri para miktarını belirleyeceğini söylemektedir. Fisher in miktar teorisi para talebinin tamamıyla gelirin bir fonksiyonu olduğunu ve faiz oranlarının para talebi üzerinde hiçbir etkisinin olmayacağını iddia etmektedir.

Para Talebine Cambridge Yaklaşımı (Kendiniz Okuyunuz) Fisher in para talebine kendi miktar teorisi yaklaşımını geliştirmesi sırasında, İngiltere deki Cambridge üniversitesinde, aralarında Alfred Marshall ve A. C. Pigou nun da bulunduğu bir grup klasik iktisatçı aynı konu üzerine çalışıyorlardı. Analizleri onları Fisher in para talebi denklemi ile hemen hemen aynı bir eşitliğe götürüyorsa da, buna ulaşırken kullandıkları yaklaşımları önemli ölçüde farklılık göstermektedir. Cambridge iktisatçıları, para talebini, ana belirleyiciler olarak sadece işlem düzeyleri ve insanların işlemlerini yürütme biçimlerini etkileyen kurumlara bakarak incelemek yerine şu soruya cevap aramışlardır: Belirli koşullar altında bireyler ellerinde ne kadar para tutmak isterler?

Para Talebine Cambridge Yaklaşımı (Kendiniz Okuyunuz) Para bir değişim aracı olduğu için, insanlar onu işlemlerini yerine getirmek için kullanabilirler. Para talebinin işlem düzeyi ile ilişkili olabileceği (fakat yalnızca onun tarafından belirleneceği değil) ve nominal gelir ile orantılı olarak, para talebinin bir işlem bileşeni olacağı konusunda Fisher ile Cambridge ekonomistleri hemfikirdir. Paranın bir servet biriktirme aracı olması, Cambridge ekonomistlerini, servet düzeylerinin de insanların ellerinde tuttukları para miktarını etkileyen bir değişken olabileceğini düşünmeye itmiştir. Cambridge ekonomistleri nominal servetin, nominal gelir ile orantılı olduğuna ve aynı zamanda para talebinin servet bileşeninin de nominal gelir ile orantılı olduğunu varsaymışlardır.

Para Talebine Cambridge Yaklaşımı (Kendiniz Okuyunuz) Cambridge ekonomistleri, para talebinin nominal gelir ile orantılı olabileceği sonucunu çıkarmışlar ve para talebi fonksiyonunu şu şekilde ifade etmişlerdir: d M k PY Burada k orantı sabitidir. Bu eşitlik tıpkı Fisher inkine benzediği için, Cambridge grubunun, faiz oralarının kısa dönemde para talebi üzerinde hiç bir rol oynamayacağı konusunda Fisher ile hemfikir olduğu görünmektedir. Fakat durum böyle değildir. Her ne kadar Cambridge ekonomistleri k yı sabit kabul edip, Fisher in, nominal gelirinin para miktarı tarafından belirlendiği konusundaki fikirlerine katılsalar da, yaklaşımları, bireylerin ellerinde tutmak istedikleri para miktarını belirlemelerine olanak tanımaktadır. Servetin biriktirilmesinde paranın kullanılmasına yönelik verilen kararlar, aynı ölçüde servetin de bir fonksiyonu olan diğer varlıkların beklenen getirisi ve gelire bağlı olacağından, k nın kısa dönemde dalgalanmasına imkân verilmiştir.

Keynes in Likidite Tercihleri Teorisi John M. Keynes e göre klasiklerin paranın dolaşım hızını sabit olduğu şeklindeki varsayımları gerçekçi değildi. Bu nedenle paranın dolaşım hızı yerine bireylerin para tutma motiflerinden hareket eden ve dolayısıyla faiz oranlarının önemini vurgulayan bir para talebi teorisi geliştirdi. John M. Keynes para talebinin arkasında yatan 3 saikin (güdünün) bulunduğunu varsaymaktaydı: Muamele saiki İhtiyat saiki Spekülasyon saiki

Muamele Saikiyle Para Talebi (Kendiniz Okuyunuz) Para talebinin muamele saikinden kaynaklanan kısmı esas olarak gelir seviyesine bağlıdır. Muamele saiki ile para talebi (nominal) gelirin artan bir fonksiyonu olarak gösterilebilir.

Baumol ve Tobin in Nakit Yönetimi Modeli (Kendiniz Okuyunuz) William Baumol ve James Tobin birbirinden bağımsız olarak, muamele amacıyla elde tutulan paranın da faiz oranlarına duyarlı olduğuna işaret eden benzer para talebi modelleri geliştirdiler. Modellerini geliştirirlerken dönemlik olarak bir kere gelir elde edip, bu gelirini bu dönem boyunca harcayan hipotetik bir bireyi ele almışlardır. Modellerinde, sıfır faiz getirisi olan para sadece alış verişlerde kullanılmak için elde tutulmaktadır. Boumol-Tobin analizdeki ana fikir parayı elde tutmanın bir fırsat maliyetinin olduğudur ve bu diğer varlıklardan kazanılabilecek olan faizdir. Aynı zamanda parayı elde bulundurmanın işlem maliyetlerinden kurtulmak biçiminde bir faydası vardır. Faiz oranları yükseldiğinde, parayı elde bulundurmanın fırsat maliyeti yükselmiş olduğu için insanlar işlem amacına yönelik tutulan para miktarlarında tasarrufta bulunmaya çalışacaklardır. Baumol ve Tobin, basit modeller kullanarak diğer türlü ulaşamayabileceğimiz bir takım sonuçları ortaya çıkarmışlardır: Sadece spekülasyon saikiyle para talebinin değil muamele saikiyle para talebi de faiz oranlarına duyarlıdır.

İhtiyat Saiki ile Para Talebi (Kendiniz Okuyunuz) İhtiyat saikiyle para talebi de esasen muamele saikinde olduğu gibidir ve gelir düzeyiyle pozitif ilişkisi vardır. İhtiyat saikinin muamele saikinden pek farklı olmaması nedeniyle her ikisi de muamele saiki olarak düşünülebilir. Bu iki saikle elde tutulan para miktarı, az sonra tartışacağımız spekülatif para talebinden ayırmak için aktif para talebi olarak adlandırılır.

Spekülatif Para Talebi (Kendiniz Okuyunuz) Keynes klasik Cambridge ekonomistleri ile paranın bir servet biriktirme aracı olduğu konusunda da hemfikirdi ve buradan hareketle paranın spekülasyon amacıyla kullanılabileceği gibi, kendinden öncekilerin pek üzerinde durmadığı bir noktaya büyük önem vermekteydi. Keynes aynı zamanda zenginliğin gelir ile yakından ilişkili olduğu ve para talebinin spekülatif amaçlı bileşeninin de gelir ile ilişkili olduğu konusunda klasik Cambridge ekonomistleri ile aynı görüşte idi. Ayrıca Keynes, bir servet unsuru olarak ne kadar paranın elde tutulması gerektiğine yönelik kararları etkileyecek faktörlerin üzerinde dikkatle durmuştur. Para talebinin servet bileşenine de gelirin bir oranı olarak bakan klasik Cambridge ekonomistlerinin aksine Keynes, faiz oranlarının da para talebi üzerinde çok önemli bir rol oynayacağına inanmıştır.

Spekülatif Para Talebi (Kendiniz Okuyunuz)

Spekülatif Para Talebi (Kendiniz Okuyunuz) Keynes servetin tutulabileceği varlıkları para ve tahviller olmak üzere iki kategoriye ayırmıştır. Dolayısıyla şu soruyu sormaktadır: Bireyler servetlerini para ile tahvil arasında bölüştürürken nasıl davranırlar ve neyi göz önünde bulundururlar? Parayı elde tutmanın beklenen getirisi, elde tahvil bulundurmanın beklenen getirisinden daha yüksekse, bireyler para bulundurmayı tercih edeceklerdir. Keynes, çoğu vadesiz mevduat faiz getirmediği için paranın beklenen getirisinin sıfır olduğunu varsaymaktadır. Buna karşın, tahviller için beklenen getirinin iki bileşeni vardır: Faiz ödemeleri ve beklenen sermaye kazançları.

Spekülatif Para Talebi (Kendiniz Okuyunuz) Bilindiği gibi faiz oranları yükseldiğinde bir tahvilin fiyatı düşer. Faiz oranlarının yükseleceğini bekliyorsanız tahvillerin fiyatlarının düşeceğini ve böylelikle negatif bir sermaye kazancı yani sermaye kaybı beklersiniz. Eğer faiz oranlarının önemli ölçüde yükseleceğini bekliyorsanız sermaye kayıpları faiz ödemelerini aşabilir ve tahvillerden beklediğiniz getiri negatif olabilir. Bu durumda, beklenen getirisi daha yüksek olacağı için servetinizi para olarak tutmayı düşünebilirsiniz, çünkü paranın getirisi sıfır iken tahvilin negatif getirisi negatiftir. Keynes, bireyler için belirli bir asgari faiz oranının olacağını varsaymaktadır. Eğer faiz oranları bu düzeyin altında seyrederse, bireyler tahvillerin faiz oranının gelecekte yükseleceğini ve böylece sermaye kaybı nedeniyle zarar göreceklerini düşünürler. Bunun bir sonucu olarak bireyler servetlerini tahvillerden çok para olarak tutma yönünde daha istekli olacak ve bu durumda para talebi yükselecektir.

Üç Saikin Birlikte Ele Alınması (Kendiniz Okuyunuz) Keynes in öne sürdüğü para talebinin üç saikini tek tek ele aldıktan sonra, bu üç saiki birlikte değerlendirerek bir para talebi denklemi yazmak istersek, kullanacağımız değişkenler reel gelir düzeyi ve faiz oranı olacaktır. d M P f ( i, Y) Bu fonksiyona göre, para talebi faiz oranı ile negatif, gelir düzeyi ile pozitif bir ilişkiye sahiptir. Likidite tercihleri fonksiyonundan paranın dolaşım hızını, PY/M, türetmek suretiyle Keynes in para talebi teorisinin, paranın dolaşım hızının sabit olmayıp, faiz oranındaki dalgalanmalarla birlikte dalgalanacağını ima etmekte olduğunu görebiliriz. P 1 d M f ( i, Y) Buradan paranın dolaşım hızını şöyle tanımlayabiliriz: PY Y V M f ( i, Y)

Üç Saikin Birlikte Ele Alınması (Kendiniz Okuyunuz) Dolayısıyla paranın dolaşım hızını aşağıdaki gibi olduğunu artık biliyoruz. Şimdi bu denklemden hareketle Keynes in paranın dolanım hızı ile ilgili görüşlerini ortaya koyalım. Para talebinin faiz oranları ile negatif yönlü bir ilişki içinde olduğunu, i yükseldiğinde, f(i,y) nin düşeceğini ve böylece paranın dolaşım hızının da yükseleceğini anlıyoruz. Diğer bir deyişle faiz oranlarındaki bir yükselme veri bir gelir düzeyi için insanları daha az para tutmaya teşvik edecektir ve böylece paranın el değiştirme hızı (paranın dolaşım hızı) daha yüksek olacaktır. Bu mantık, faiz oranları önemli ölçüde dalgalanmalar gösterdiği için, paranın dolaşım hızının da aynı şekilde dalgalanacağına işaret ettiğini ima etmektedir.

Friedman ın Modern Miktar Teorisi (Kendiniz Okuyunuz) Milton Friedman ın 1956 da Paranın Miktar Teorisi: Yeni Bir Yaklaşım adlı ünlü makalesi ile yeni bir para talebi teorisi geliştirdi. Her ne kadar Friedman sık sık Irving Fisher ve miktar teorisine atıfta bulunuyorsa da para talebi analizleri, Fisher in analizlerinden çok Keynesyen ve Cambridge ekonomistlerinin analizine yakındır. Portföy tercihleri teorisi, para talebinin, bireylerin servetlerinin ve para dışındaki varlıkların beklenen getiri oranlarının bir fonksiyonu olması gerektiğini söylemektedir. Friedman da Keynes gibi insanların belirli bir miktar para balansları (reel para miktarı) bulundurmak isteyeceklerini fark etmiştir. Friedman, elde tutulacak paranın miktarını belirleyen bir dizi değişkenler öne sürmektedir: d M e f ( Yp, rb rm, re rm, p rm ) P f f f f 0; 0; 0; 0 e Y ( r r ) ( r r ) ( r ) p b m e m m

Friedman ın Modern Miktar Teorisi (Kendiniz Okuyunuz) Şimdi Friedman ın para talebi fonksiyonundaki değişkenlerin para talebini nasıl ve niçin etkilediğine bakalım. Bir varlığa yönelik talep servet ile doğru orantılı olduğu için Friedman ın servet kavramı olan sürekli gelir de para talebi ile pozitif bir ilişki içindedir. (r b -r m ) ve (r e -r m ) terimleri paraya oranla tahviller ve hisse senetlerinden beklenen getirileri göstermektedir; bunlar yükseldikçe, paranın nispi beklenen getirisi düşer ve sonuç olarak para talebi de düşer. Bir birey servetini para dışında pek çok farklı varlık biçimlerinde tutabilir. Friedman bunları, tahviller, hisse senetleri ve mallar olmak üzere üç gruba ayırmaktadır. Bireyleri para yerine bu varlıkları tutmaya sevk eden şey bu varlıkların her birinin beklenen getirilerinin paranın beklenen getirisinden daha yüksek olmasıdır. Nitekim her üç değişkene ilişkin kısmi türevler negatif işaretlidir ve bunun anlamı her bir varlığın getirisinin yükselmesi durumunda para talebinin düşeceğidir.

Friedman ın ve Keynes in Teorilerin Birbirinden Ayrılması (Kendiniz Okuyunuz) Friedman ın para talebi teorisi ile Keynesyen teoriler arasında pek çok farklılık vardır. Bunlardan bir tanesi, paraya alternatif olarak pek çok alternatif aracın para talebi denklemine dahil edilmesidir. Keynes in aksine Friedman para ve malları birbirinin ikamesi olarak görmektedir. Yani insanlar ellerinde ne miktar para bulunduracakları konusunda karar verirlerken bu ikisi arasında da bir seçim yapacaklardır. Bu nedenle Friedman kendi para talebi fonksiyonunda bir değişken olarak paraya oranla mallardan beklenen getiriyi fonksiyonuna ilave etmiştir. Faiz oranlarının para talebinin önemli bir belirleyicisi olduğuna işaret eden Keynes in teorisinin aksine, Friedman ın teorisi, faiz oranlarındaki değişmelerin para talebini çok az etkileyeceğini iddia etmektedir. Böylece aslında sürekli gelir para talebinin en önemli belirleyicisi olarak kalmaktadır.

Friedman ın ve Keynes in Teorilerin Birbirinden Ayrılması (Kendiniz Okuyunuz) Bu durumda Friedman ın para talebi fonksiyonu yaklaşık olarak şu şekilde ifade edilebilir: d M P f( Y ) p Friedman a göre para talebinin faiz oranına duyarlılığı çok düşüktür. Faiz oranlarındaki bir artış sonucu diğer varlıkların beklenen getirilerindeki bir artış, paranın beklenen getirisindeki bir artış tarafından dengeleneceği için diğer varlıklarla paranın getirilerinin farkı ya da oranı pek değişmemektedir. Friedman ın vurguladığı ikinci nokta para talebi fonksiyonunun istikrarlılığıdır. Keynes in aksine Friedman para talebindeki tesadüfi dalgalanmaların küçük olduğunu ve para talebi fonksiyonu ile para talebinin tam olarak tahmin edilebileceğini iddia etmektedir.