TÜRK E ve TÜRKLÜĞE KARŞI GELİŞTİRİLEN SİYASİ ORGANİZASYONLAR



Benzer belgeler
İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak Üçlü İtilaf...

MİLLİ MÜCADELE TRENİ

IV.HAFTA XX.YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU

I.DÜNYA SAVAŞI ve BALKANLAR

Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923)

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

SAYFA BELGELER NUMARASI

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

A. Sırp İsyanları B. Yunan İsyanları

SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA)

Musul Sorunu'na Lozan'da bir çözüm bulunamadı. Bu nedenle Irak sınırının belirlenmesi ileri bir tarihe bırakıldı.

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Sosyal bilgiler öğretmeninin verdiği bu bilgiye dayanarak Mustafa Kemal Paşa ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

BALKAN AVASLARI. alkan Savaşları, I. Dünya. Harbinin ayak sesleri niteliğinde olan iki şiddetli silahlı çatışmadır. Birinci Balkan Savaşı nda

Lozan Barış Antlaşması

TESALYA (YUNANİSTAN) SAVAŞI PULLARI ( )

SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

9 EYLÜL 1922 BAKİ SARISAKAL

Yunan, İzmir'e üç buçuk mil yaklaştı!..

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni

C D E C B A C B B D C A A E B D D B E B A A C B E E B A D B

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ü Ölümünün 78. Yılında Saygı ve Minnetle Anıyoruz

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

ABD NİN KURULMASI VE FRANSIZ İHTİLALİ

OSMANLI BELGELERİNDE MİLLÎ MÜCADELE VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

En İyisi İçin. Cevap 1: "II. Meşrutiyet Dönemi"

d-italya nın Akdeniz de hakimiyet kurma isteği

TARİH BOYUNCA ANADOLU

Edirne Tarihi - Bizans Döneminde Edirne. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

İÇİNDEKİLER. A. Tarih B. Siyasal Tarih C. XIX.yüzyıla Kadar Dünya Tarihinin Ana Hatları 3 D. Türkiye"nin Jeo-politik ve Jeo-stratejik Önemi 5

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Bu durumun, aşağıdaki gelişmelerden hangisine ortam hazırladığı savunulabilir?

BATI CEPHESİ'NDE SAVAŞ

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Haftalık ders sayısı 2, yıllık toplam 74 ders saati Kategoriler Alt kategoriler Ders içerikleri Kazanımlar Dersler arası ilişki IV.

SELANİK ALMANYA VE FRANSA KONSOLOSLARININ ÖLDÜRÜLMESİ 1876

Ege Adaları Lozan da Değil Osmanlı Döneminde Verildi Mustafa Kemal Atatürk ve

A) Siyasi birliklerini geç sağlamaları. B) Sömürge alanlarını ele geçirmek istemeleri. C) Sanayi devrimini tamamlayamamaları

Ermeniler in Yaptõğõ Mezâlim ve Soykõrõmõn Utanç Fotoğraflarõ

OSMANLI İMPARATORLUĞUNU SARSAN SON SAVAŞLAR HANGİLERİDİR?

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

AVRUPA VE OSMANLI (18.YÜZYIL) GERİLEME DÖNEMİ

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

BATI TRAKYA BAĞIMSIZ TÜRK CUMHURİYETİ

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ

YÜKSELME DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DERS NOTU I. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU. Ekonomik Durum:

Skyros adasında Robert Brooke nin mezar taşındaki yazı

ÜÇLÜ İTTİFAK VE İTİLAF:

1. Aile tarihimizi araştırırken aşağıdaki eşyalardan hangisi bize yararlı olabilir? A) Çeyiz sandığı B) Oyuncak kamyon C) Bilgisayar D) Tansiyon aleti

Bu durum, aşağıdakilerden hangisin gösteren bir kanıt olabilir?

KURTULUŞ SAVAŞI CEPHELER

BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876)

Trinidad ve Tobago 1990: Latin Amerika'nın ilk ve tek İslam devrimi

Emekli Albay Ümit Yalım : Gizli mutabakat yapıldı AKP döneminde 17 ada, Yunanistan a geçti

İÇİNDEKİLER... SAYFA NUMARASI 1. Genelkurmay Başkanlığının Afyon ve Kocaeli mıntıkalarındaki duruma dair 3 Ekim 1921 tarihli Harp BELGELER

SELANİK BAŞKONSOLOSUMUZUN KAÇIRILMASI

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

KURTULUŞ SAVAŞI KARTPOSTALLARI MEHMED İN HİKAYESİ *

ve AHLAK BÝLGÝSÝ TESTÝ

İÇİNDEKİLER... ÖN SÖZ... BİRİNCİ BÖLÜM SİYASİ, COĞRAFİ DURUM VE ASKERÎ GÜÇLER

ÇANAKKALE SAVAŞI NDA SAĞLIKÇILAR. Yrd. Doç. Dr. Burhan SAYILIR

Vatan istilacılarına isyan edenlerin kırık utangaç hali, benim için, ibadetle olanların sert ve dik tavırlarından iyidir.

DURAKLAMA DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

I. Dünya savaşı ve nedenleri

18 Martta Çanakkale Zaferinin yüzüncü yılını kutlayacağız. Tam bir asır önce dedelerimiz insanlık tarihinin en şanlı destanlarından birini yazmıştır.

Mağdur olmayın!...

ETKİNLİKLER/KONFERSANS

2018-LGS-İnkılap Tarihi Deneme Sınavı 9

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

Aziz Ogan: Kültürel ve Tarihsel Hazinelerin İzinde Bir Arkeolog ve Müzeci

Yrd. Doç. Dr. Ercan KARAKOÇ Yıldız Teknik Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölümü

KURTULUŞUN 95. YILI COŞKUYLA KUTLANDI

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERLİK HAYATI

Dunkirk'ün gerçek tarihi

Sınıf [ B-PİSA ] 1. Dönem - 1. Uygulama

Gazi Ahmet Muhtar Paşa


İNSANLIĞIN SAVAŞI YENDİĞİ YER; ÇANAKKALE SAVAŞ ALANLARI PROJESİ (TR R5)

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI, (1)

AVRUPA DA MEYDANA GELEN TEKNİK GELİŞMELER : 1)BARUTUN ATEŞLİ SİLAHLARDA KULLANILMASI: Çinliler tarafından icat edilen barut, Çinlilerden Türklere,

T.C İnkılap Tarihi Ve Atatürkçülük

İÇİNDEKİLER... SUNUŞ III

1.- GÜMRÜK BİRLİĞİ: 1968 (Ticari engellerin kaldırılması + OGT) 2.- AET den AB ye GEÇİŞ :1992 (Kişilerin + Sermayenin + Hizmetlerin Serbest Dolaşımı.

Edirne Tarihi - Edirne nin Yaşadığı İşgaller. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Mustafa Kemal Atatürk ün Hayatı

II. MAHMUT ( ) DÖNEMİ TANER ÖZDEMİR DETAY TARİHÇİ

Sultan Abdulhamit in hayali gerçek oldu BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU B İ L G İ. NOTU BALKANLAR 2 de İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI

2018-Inkilap Tarihi ve - Deneme Sınavı 7

Mübariz İbrahimov tek başına 45 Ermeni asker ve subayı


Ahmet TAKAN : "İşimiz burada" dediler... Türk toprağında İzmir'in işgalini sahnelediler..

Transkript:

TÜRK E ve TÜRKLÜĞE KARŞI GELİŞTİRİLEN SİYASİ ORGANİZASYONLAR ÇAYYÜZÜ ŞEHİTLİĞİ UMURLU-AYDIN VATAN İÇİN ÖLENLER BURADA YATIYOR MİLLİ AYDIN ALAYI (1920) YUNAN MESELESİ YUNAN MEGALİ İDEA SI (HELEN EMPERYALİZMİ) EYLÜL 2002 Halil KANARGI

2

İÇİNDEKİLER 1- Önsöz...3 2- Giriţ...4 3-1.BÖLÜM Yunan Meselesinin Başlangıcı...5,6,7 4-2.BÖLÜM Türkiyedeki Yunan Katliamlarının İçyüzü (YUNAN ZULMÜ). Marmara Bölgesi ve Ege Bölgesi Zulümleri...8 ila 16 5-3. BÖLÜM Türk Milli Kurtuluş Mücadelesi. Kurtuluş Savaşı...17,18,19 6-4.BÖLÜM Anlaşmazlık Konuları...20 ila 25 7-5. BÖLÜM Sonuç...26 8- Kaynaklar 1- Türk Yunan Münasebetlerinin Dünü Bugünü İsmet Binark 2- Türkün Siyah Kitabı. Yunan Mezalimi Kadir Mısırlıoğlu 3- Nutuk M.Kemal ATATÜRK 4- Atatürk ve İzmir İzmir Gazeteciler Cemiyeti. 5- Operasyon Tuncay Özkan 3

ÖNSÖZ TÜRK ÇOÇUĞU, ECDADINI TANIMADIKÇA GELECEĞE GÜVENLE BAKAMAZ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK Büyük Önderimiz Atatürk ün, TÜRK ü tarifi, Bu memleket dünyanın beklemediği, asla ümid etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine yüksek sahne oldu. Bu sahne 7 bin senelik, en aşağı bir TÜRK BEŞİĞİ dir. Beşik tabiatın rüzgarıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurlarıyla yıkandı, o çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu, sonra onlara alıştı. Onların oğlu oldu. Bir gün o Tabiat çocuğu, Tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; TÜRK oldu. TÜRK budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir. Bu araştırma başlıca, Yunan Meselesinin Başlangıcı, Türkiye deki Yunan Zulmü, Türk Milli Kurtuluş Mücadelesi, Anlaşmazlık Konularını içermektedir. Türklüğe karşı geliştirilen siyasi organizasyonların başında gelen en önemli sorunlardan birisi de Yunanlılarla olan meselemizdir. Yunan meselesinin özünü teşkil eden düşünce, Ermeni meselesinde olduğu gibi Şark Meselesi düşüncesidir. Avrupa nın birinci Hitler i Napolyon Bonaparte nin altüst ettiği Avrupa ya çekidüzen vermek amacıyla 1815 yılında toplanan konferansta Rus, İngiliz ve Fransız delegeleri tarafından Avrupa yla hiç ilgisi olmayan ŞARK MESELESİ fikri ortaya atılmıştır. ŞARK MESELESİ; Osmanlı İmparatorluğunun sınırları içinde yaşayan Hristiyan halkların durumuna dikkat çekmek, İmparatorluk topraklarında yaşayan Hristiyan halklar lehine reformlar yapmak, Hristiyan halkları muhtariyet ve istiklale götürecek imtiyazları koparmak, yani kısaca İmparatorluğu parçalamak fikridir. 1815 yılında ortaya atılan bu fikrin ilk ürünü 1828 yılında Yunanistan ın bağımsızlığına kavuşması olmuştur. 1821 yılında başlayan isyan hareketleri yedi yıl sürmüş, Navarin de Osmanlı donanmasının Ruslar tarafından yakılması sonucunda Edirne Antlaşması ile Yunanistan ın bağımsızlığı tanınmıştır. 1815 yılında ortaya atılan bu fikir 105 yıl sonra SEVR antlaşması olarak karşımıza gelmiştir. SEVR antlaşmasının sonucu iki kelimelik bir cümledir, TÜRKSÜZ DÜNYA. 105 yıl önce Rus, İngiliz ve Fransızların ortaklaşa yazdığı Türksüz Dünya oyunu sahneye konmuş ancak seyirci bulamamıştır. Seyirci bulan tek oyun ise büyük önderimiz MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ün sahneye koyduğu KURTULUŞ oyunu olmuţtur. Türk ün 1908 yılından itibaren Afrika, Arabistan, Irak, Kafkasya ve balkanlarda, kurtuluş tarihi olan 1922 yılına kadar asker olarak verdiği can kayıpları iki milyonun üstünde olmuştur. Türkün tarih boyunca uğradığı zulmü görmezlikten gelmek, hakkın ve adaletin bütününü öldürür. Türk milleti olarak, kan davası gütmek, cinayetler işlemek ve intikam almak gibi hareketlere başvurmak inancımıza da, tarihi şeref ve asaletimize de yakışmaz. Ancak hakikatleri ortaya koymak, unutulmamalıdır ki milli ve insani bir vazife, bu güne ve geleceğimize karşı en büyük sorumluluğumuzdur. 4

GİRİŞ OĞUZ BEYLERİ, MİLLET DİNLEYİN! ÜSTTE MAVİ GÖK ÇÖKMEDİKÇE ALTTA YAĞIZ YER DELİNMEDİKÇE EY TÜRK MİLLETİ! SENİN İLİNİ, TÖRENİ KİM BOZABİLİR. ( ) Binlerce yıllık Türk tarihi, gururla andığımız şanlı zaferlerle doludur. Dünyanın yedi harikasından biri olan Çin Seddi, Türk Akıncıları ndan korunmak için yapılmıştır. Atalarımızın Orta Asya daki büyük kuraklık sonucu, suya ulaşmak, suyun olduğu vadiler aramak için yürüdüğü yol, 26 Ağustos 1071 yılındaki Malazgirt Meydan Savaşı nı kazanarak 931 yıl önce Anadolu muza ayak basmasıyla sonuçlanmıştır. O tarihten itibaren Anadolu muz Türk Yurdu olmuştur. İki yüzyıl sonra da dünyanın en büyük imparatorluğu olan Osmanlı İmparatorluğu kurulmuştur. İmparatorluğumuz, üç yüz yıllık süre içinde Karadeniz, Ege ve Akdeniz i sınırları içine alan, batıda; Viyana kapılarına dayanmış, güneyde; Kuzey Afrika ve Arap Yarımadası, doğuda; Kafkasya ve İran a kadar bütün bölgeyi kontrol altına alan en büyük Dünya Devleti olmuştur. Bu büyük devleti ortaya çıkaran en önemli olay İstanbul un Fethi olmuştur. İstanbul un fethedilmesi ayni zamanda Anadolu daki Türk Siyasi Birliğini sağlamıştır. Fethedilen bütün yerlerde, Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yaşayan Müslüman olmayan topluluklar (gayri Müslim) bir yandan Türklüğün adil, insani töresinden, diğer taraftan da İslamiyet in hoş görülü ve birleştirici siyasetinden faydalanma imkanı bulmuşlardır. 1204 yılında Ege de üstünlük Bizans İmparatorluğu ndan, Katolik Venedik Devletine geçmesiyle birlikte, Katolik Venediklilerin, dini konulardaki hoşgörüsüzlükleri ve iktisadi alandaki sert tutum ve davranışları karşısında zor durumda kalan Ortodoks Rumlar, daha sonra buralara hakim olmaya başlayan dürüst ve adil Osmanlı yönetimini tercih etmekte hiç tereddüt göstermemişlerdir. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul u fetih ettikten sonra burada yaşayan Rumlara kendi patriklerini seçme hakkını tanıyarak, dini ve özel hukuk alanına ait meselelerin çözümünü, Rum Ortodoks kilisesine bir imtiyaz olarak bahşetmiştir. Ancak, Osmanlı Devleti'nin zayıflamaya başlayıp her konuda Avrupa'nın (İngiliz, Fransız ve Rus üçlüsünün) müdahalesi baş gösterince, Türk-Rum ilişkilerinde bir bozulma, kötüleşme devri başlamıştır. 1821 yılında Mora adasında başlayan Rum isyanları yedi yıl sürmüş ve 1829 yılında Yunanistan ın bağımsızlığına kavuşmasıyla sonuçlanmıştır. Bu tarihten sonra Yunanlıların bitmek tükenmek bilmeyen ihtirasları, kinleri bilhassa gözlerini kan bürümüş Rum Ortodoks kilisesinin eli kanlı papazlarının organizasyonuyla büyük bir Türk düşmanlığı haline gelmiş ve Türk- Yunan Meselesi doğmuştur. Sahipsiz olan memleketin batması haktır. Sen sahip olursan, bu vatan batmayacaktır. (M.Akif Ersoy) 5

1.BÖLÜM YUNAN MESELESİNİN BAŞLANGICI 29 Mayıs 1453 tarihi, Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet tarafından, Bizans İmparatorluğunun tarih sahnesinden indirildiği tarihtir. İstanbul teslim alınmış ve daha sonra İmparatorluk Başşehri olmuştur. Biz Türklerin her gittiği yerde kurtarıcı, adalet dağıtıcı, medeniyet kurucu, hürriyet getirici adil ve insani töresi gereği, Padişah Fatih Sultan Mehmet, İstanbul da yaşayan Rumlara kendi Patriklerini seçme hakkını tanıyarak dini ve özel hukuk alanlarına ait meselelerin çözümünü, Rum Ortodoks Kilisesine imtiyaz olarak bahşetmiştir. Yüzyıllar boyunca bu imtiyazlar sayesinde Osmanlı Devleti bünyesinde önemli mevkiler elde eden Rumlar ele geçirdikleri ilk fırsatta kendilerini maşa olarak kullanan Avrupalı büyük devletlerin Rusya, İngiltere, Fransa destekleriyle Osmanlı Devletine karşı ihanet ve isyana kalkışmışlardır. Rum isyanının temelini yukarıda söz ettiğim Şark Meselesi fikri oluşturmaktadır. Bu fikre bağlı olarak ilk Rum isyanı 1821 yılında Mora adasında başlamıştır. Bu isyanlar 1828 yılına kadar sürmüştür. 20 Ekim 1827 de Osmanlı Donanması Navarin Limanında demir atmış dururken, İngiliz, Fransız ve Rusların müşterek donanması tarafından yapılan baskında ağır kayıplar verdirildi. 57 gemimiz battı, 8000 askerimiz şehit oldu. Oysa bu baskın barış zamanında yapılmıştı. Osmanlı donanmasına yapılan bu baskının sebebi Hıristiyan milletlerin Yunan hayranlığıdır. Baskının liderliğini İngilizler yapmıştır. Bu onların eski bir adedidir. Fransa da Haçlı seferlerinden ve onun yaygın edebiyatından kalma bir Türk düşmanlığı vardı. Ruslar ise sıcak denizlere çıkmak için Türk İmparatorluğu nun yıkılmasını amaçlayan bir siyaset güdüyorlardı. Navarin baskınından sonra Rusya, 1828 Nisanında Osmanlı Devletine savaş açtı. 1829 ilkbaharında Erzurum u doğudan saldırarak aldılar. Batıdan ise 1829 Ağustosunda Edirne yi aldılar. Edirne nin düşmesi üzerine, Osmanlı Devleti barış istemek zorunda kaldı.14 Eylül 1829 da Edirne Antlaşması imzalandı. İngiltere, Fransa ve Rusya aralarında 6 Temmuz 1827 ve buna bağlı olarak 22 Mart 1829 da yaptıkları Yunanistan devletinin kurulması ve bağımsızlığını öngören protokolü, Osmanlı Devletine kabul ettirdiler. 3 Şubat 1830 da bu üç ülke arasında imzalanan Londra Protokolü ile bağımsız Yunanistan devletinin kurulduğu ilan edildi. 24 Nisan 1830 da Osmanlı Devleti Yunanistan ın bağımsızlığını kabul etmek zorunda kaldı. Yunan Krallığı kuruldu. Bu tarihten sonra günümüze kadar süre gelen Türk - Yunan çatışması başlamış oldu. Yunan Meselesinin kaynağında da, tıpkı Ermeni Meselesinde olduğu gibi Şark Meselesi diye adlandırılan Milletler arası bir Strateji ve Güçler dengesi politikası yatmaktadır. Lütfen dikkat ediniz!, İngiltere, Fransa ve Rusya iki yüz yıl önce Yunanistan ın hamiliğini yapmışlar, bugün de yapmaya devam etmektedirler. a) Yunan Megali İdeası (Helen Emperyalizmi) İngiltere, Fransa ve Rusya nın himayesinde kurulan Yunanistan, kurulduğu günden itibaren Osmanlı Devleti nin toprak bütünlüğüne yönelik yayılmacı bir politika takip etmeye başlamıştır. 1844 Ocak ayında, Milletvekili Kollettis, Yunan Millet Meclisinde Megali İdea yı şöyle tarif etmiştir. Yunan Krallığı, Yunanistan değildir. Yunanistan ın bu parçası, en küçük, en yoksul parçasıdır. Yunanlılar sadece krallık içinde oturanlar değildir. Ayni zamanda Yanya da, Selanik te, Serez de, Edirne de, yada İstanbul, Trabzon, Girit ve Sisam da, Yunan tarihine ya da Yunan ırkına bağlı başka yerlerde oturanlar da Yunanlıdır. Helenizmin iki büyük merkezi vardır. Krallığın başkenti Atina dır. İstanbul, büyük Başkent, bütün Yunanlıların kenti, rüyası, ümididir. Lütfen dikkat ediniz! Megali İdea düşüncesi Anadolumuzun büyük bir bölümünü Yunanistan a bağlama hayalini taşımaktadır. 6

a1) Girit Adası Girit Adası 1699 yılında Osmanlı hakimiyetine girmiştir. Yunanistan bağımsızlığını ilan ettikten sonra adayı ilhak etmek için, Girit te bir kaç defa ayaklanma çıkarmıştır. İngiltere ayni bölgede 1809 yılında işgal ettiği ve 1815 Viyana Kongresi kararlarıyla hukuken de ele geçirdiği Yedi Ada yı da 1864 te Yunanlılara terk edince Girit halkı, 1866 yılında ayaklanarak adayı Yunanistan a ilhak ettiklerini ilan etmişlerdir. Osmanlı Devleti Girit teki Rumların Yunanistan a katılmasını kabul etmemiştir. İngiltere, Fransa ve Rusya nın baskısı altında hazırladığı Girit Adası için Muhtariyet Planı ilan etmiştir. Giritli Rumlar, Osmanlı Devletinin hazırladığı bu planı kabul etmemişlerdir. Girit Adası, Balkan savaşları sonunda Yunanistan a katılacaktır. Rumlardan sayıca oldukça fazla olan binlerce Giritli Türk vatandaşı, bu sürede sayısız cinayete kurban gitmiş ve adadan kaçıp canını kurtarabilenler Anadolu muza bilhassa Ege Bölgesine sığınmıştır. Kurtuluş Savaşında efsane haline gelen Sökeli Cafer Efe aslen Giritli olup, Rumlar arasındaki Namı; Giritli Cafer Halzar dır. Araştırmacı Yazar Sabahattin Burhan Beyefendinin. Sökel Cafer Efe Kitabından) Lütfen dikkat ediniz! 150 yıl önce Girit Adası için oynanan oyunlar, bu günlerde Kıbrıs Adası için oynanmaktadır. Ne hazindir ki; Avrupalılar Kıbrıs Türklerini Rumların bir parçası olarak kabul etmemizi istiyorlar. a2) Balkan Savaşları Balkan savaşlarının sebeplerini şöyle sıralayabiliriz. Ayastefanos Antlaşmasına göre bağımsızlığını kazanan Sırbistan ın topraklarını genişletmeye başlaması, Yunanistan ın bağımsızlığını kazandığı tarihten itibaren topraklarını sürekli olarak kuzeye doğru genişletmek istemesi, Rusların, Balkanlardaki Slavları kışkırtmaları, Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun Bosna- Hersek i ilhak (işgal) etmesi Rusya, Balkan Slavlarını birleştirmek ve Avusturya - Macaristan İmparatorluğunun yayılmasını önlemek ve Balkanlarda geriye kalan Türk Topraklarını Slav ülkeleri arasında paylaştırmak istemiştir. Rusya nın asıl ve gizli amacı, Slavların üzerinden Boğazlara yerleşmektir. Bu gelişmeler sonucunda, 8 Ekim 1912 de Karadağ, 17 Ekim 1912 de Bulgaristan ile Sırbistan ve 19 Ekim 1912 de Yunanistan, Osmanlı Devletine savaş ilan etmişlerdir. Böylece Birinci Balkan Savaşı başlar. Birinci Balkan Savaşı nda Yunanlılar, Selanik i ele geçirmiş, Bozcaada, Limni, Somatraki ve Taşoz Adalarını işgal etmişlerdir. Bu işgallere stratejik açıdan bakıldığında, Osmanlı Devletinin Makedonya ile denizden bağlantısı kesilmiş oluyordu. Balkan Devletleri ile Osmanlı Devleti arasında 30 Mayıs 1913 de Londra da barış antlaşması imzalanmıştır. Bu Antlaşma ile Avrupa toprakları Balkan Devletlerine bırakılmıştır. Osmanlı Devletinin çekilmesi Balkanlarda büyük bir boşluk meydana getirmiş, aralarındaki ittifakı unutan Balkan Devletleri bu boşluğu doldurmak için birbirleriyle savaşa girişmişlerdir. İkinci Balkan Savaşı, kendi aralarında başlamıştır. Bunu fırsat bilen Osmanlı Devleti, Bulgar işgali altında bulunan Edirne yi geri almıştır. Osmanlı Devletine ihanet ve isyan eden Balkan Devletleri bir daha rahat yüzü görmemişlerdir. Balkan Devletleri arasındaki savaşlar günümüzde de sürmektedir. Arabistan da ayni durumdadır. 1905 yılından sonra İngiliz, Fransız ve Ruslar la birleşerek Osmanlı İmparatorluğu Askerlerini Tamamı Evlad-ı Fatihan soyu ve Müslümandır. Libya, Filistin, Ürdün, Musul, Yemen, Hicaz cephelerinde arkadan vuran Araplarda günümüzde rahat yüzü görmemektedirler. Yüce Yaradanın adaletinden şüphe edilir mi? a3) Birinci Dünya Şavaşı On dokuzuncu yüzyıl endüstrileşmenin hız kazandığı bir yüzyıl olmuş, bunun sonucu olarakta sömürgecilik gelişmiş ve genişlemiştir. Diplomatik münasebetlerin alanı Avrupa nın dar sınırlarından çıkarak Afrika ve Uzakdoğu ya yayılmıştır. Bloklaşan büyük devletler arasında çatışma alanları ve 7

imkanları da artmıştır. Boklar arasındaki rekabet (1- İngiltere, 2- Fransa, 3-Avusturya, 4- Rusya- Almaya) ve çıkar çatışması her an büyük bir bunalım yaratabilecek hale gelmişti. Bu bunalımın doğması da çok gecikmedi. 1914 yılının 26 Haziran günü Avusturya - Macaristan veliahdı Arşidük Franz Ferdinand ve eşi Saraybosna da bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülünce, Avusturya, 28 Temmuz 1914 de Sırbistan a savaş açtı. Bunun üzerine Ruslar Sırplar a, Almanlarda Avusturya ya arka çıkınca bir hafta içinde Avrupa da başlayan ve giderek bütün dünyayı saran ilk dünya savaşı başlamış oldu. Osmanlı Devleti, Almanya nın Müttefiki olarak Birinci Dünya Savaşı na girince Yunanistan ın Başbakanı Venizelos Megali İdea rüyasını gerçekleştirmek için Kral 1.Konstantin i savaşa girmeye ikna etmeye çalıştıysada, Kral bu riski göze alamadı. Oysa Yunan Başbakanı Venizelos, başta Loyd George olmak üzere İngiliz yetkililerle savaş sonrasında parçalanacak olan Osmanlı Devletinden pay kapmanın pazarlığına başlamıştı. Almanya nın yenilmesiyle sonuçlanan Birinci Dünya Savaşı nda müttefiki osmanlı Devleti de yenik sayılarak 30 Ekim 1918 tarihinde Mondoros Müterekesini imzalamıştır. 12 Ocak 1919 tarihinde barış şartlarını görüşmek üzere Paris te başlanan çalışmalar 1919 ve 1920 yıllarını da içine alarak Londra ve Sanremo da sürmüş ve Sevr Antlaşması yla sonuçlanmıştır. SEVR ANLAŞMASINA GÖRE OSMANLI DEVLETİ A B C BİZE BIRAKILAN YER D G F E A-Anlaşma Devletlerinin ortak yönetimine bırakılan Boğazlar Bölgesi. B-Yönetimi 5 yıl için Yunanistan a bırakılan, daha sonra onlara geçecek bölge C -İtalyan nüfuz bölgesi D -Fransız nüfuz bölgesi E -İngiliz nüfuz bölgesi F -Özerk olması düşünülen bölge G-Ermenistan a verilmesi düşünülen bölge Samsun dan doğan Kurtuluş Güneşi. Haritada görüldüğü gibi Yeşil renkli çizgi içinde kalan bölge elimizde kalan son toprak parçasıdır. Sevr anlaşması yalnızca iki kelimeyle özetlenebilir. TÜRKSÜZ DÜNYA anlaşması. Büyük Önderimiz, Silah Arkadaşları ve bu Kutsal Vatan topraklarını bize emanet eden dedelerimiz, ninelerimiz, kısaca Atalarımız ne kadar büyük bir iş başarmışlar. Yüce Allah, Onlardan rahmetini esirgemesin. a4) İzmir in Yunanlılar Tarafından İşgali. Azılı bir Türk düşmanı olan Yunan Başbakanı Venizelos, Ege yi bir yunan denizi durumuna getirmeyi, iki kıtaya ve beş denize (Adriyatik, Akdeniz, Ege, Marmara, Karadeniz) açılan Yunanistan ı yaratmak istiyordu. Bu istek Yunanistan ı Megali İdea nın doruğa çıktığı ve söndüğü Anadolu Macerasına götürecektir. Paris görüşmeleri başladıktan üç ay sonra, yine İngiltere, Fransa ve Rusya nın desteğiyle 15 mayıs 1919 da Yunanlılar İzmir i işgale başladılar. İşgali dünya kamuoyu önünde haklı göstermek için Venizelos un öne sürdüğü görüş Ege Adaları, coğrafi ve İktisadi bakımdan Anadolu nun devamı sayılması gereken yerlerdir şeklindeydi. (İsmet Binark. Türk Yunan Münasebetlerinin dünü bugünü. Sayfa : 28) Bu görüşlerini kabul ettiren Venizelos İzmir i işgalde hiç tereddüt göstermemiştir. 8

Yunan Başbakanı Venizelos un bu görüşüne, yani; Ege Adaları Anadolu nun devamı ve uzantısı olduğuna göre; Ege Adaları nın hepsini bize bırakmaları gerekmez mi? Bugün Yunanlılar, Venizelos un bu görüşünü nasıl karşılarlar bilinmez ama; unutulmamalıdır ki, tarih tekerrürden ibarettir. 9

2.BÖLÜM YUNAN ZULMÜ Büyük Türk Milletinin Ecdadı olan Atalarımız, Anadolu topraklarına ayak bastıkları 26 Ağustos 1071 Cuma gününden itibaren fethettiği yerlerde yaşayan topluluklara, inanç özgürlüğü, yaşam tarzı özgürlüğü, can, mal, ırz ve namus güvenliği sağlamıştır. Türklük tarihinin hiç bir döneminde, toplu katliamlara, toplu yoketmelere, ırza ve namusa tecavüze rastlanamaz. Biz Türkler in, bin yıllık yazılı Türklük tarihi, daha eskiye dayanan taş yazıtlar, Türk Akıncılarından korunmak için Çin Seddi ni yapan Çin yazılı tarihinde, İngiliz Krallığı yazılı tarihinde, Fransız tarihinde yazılı belgelerin arasında, günümüzde insanlık suçu sayılabilecek bir suç işlendiğine rastlanmamıştır. Böyle bir belgeye rastlamış olsalardı şu ana kadar yapmadıklarını bırakmazlardı. Oysa Yunanlıları teçhiz ederek, silahlandırarak Yurdumuza saldırtan İngilizler, Fransızlar ve Ruslar insanlık suçu sayılan soykırımı en fazla gerçekleştirmiş ülkelerdir. İngilizler, Amerika ve Avustralya yerlilerini insafsızca yok etmişlerdir. Fransızlar, Kolonilerinde ve Cezayir de sayısız katliamlar ve cinayetler işlemişlerdir. Ruslar, hem çarlık döneminde hem de komünizm döneminde toplu katliamlar ve cinayetler işlemişlerdir. Ayrıca bu ülkeler ve pek çok Avrupa ülkesinde gerekçesi belli olmayan Tehcir hareketi tarzındaki sürgünleri, 1. ve 2.nci dünya savaşının filme alınmış belgelerinde, her televizyon kanalında Dünya savaşları belgeseli programlarında izlemek mümkündür. Bu üç ülkenin desteğiyle Anadolu muzu işgal eden Yunanlılar, Fener Rum Patrikhanesine bağlı eli kanlı papazlarının, oradan aldıkları talimatlarıyla yurdumuzun batısında akıl almaz katliamlar ve cinayetler işledikleri yabancı ülkelerin oluşturduğu komisyonların resmi raporlarıyla belgelenmiştir. Yunanlılar, Ülkemizi işgal etmeye başladıktan andan itibaren tüyler ürperten cinayetlere ve katliamlara girişmişlerdir. Kızılay ın müracaatı üzerine bu cinayet ve katliamları incelemek ve rapor altına almak için yabancılardan oluşan iki tetkik heyeti kurulmuştur. Birinci Heyet.: İngiliz Generali Franks (Başkan), İtalyan Albayı Roletto (Asil Üye), Fransız Albayı Vick, (Asil Üye) ve Fotoğrafçı M.Gheri den kurulmuştur. İkinci Heyet.: İngiliz Miralayı Permer (Başkan), İtalyan Miralayı İtelli (Asil Üye), Fransız Miralayı Mitofiski, (Asil Üye) den kurulmuştur. Yunanlıların Marmara Bölgesinde yaptıkları katliamlar ve işledikleri cinayetlerin bir kısmı, yerinde görülebilenler yukarıdaki heyet tarafından belgelenmiş ve rapor haline getirilmiştir. Bu iki heyetin raporları Dahiliye Vekaleti (İçişleri Bakanlığı) tarafından Türkiye de Yunan Fecayii, adı altında kitap haline getirilmiş, Türkçe, İngilizce ve Fransızca olarak İstanbul da Ahmet İhsan Matbaasında 1338 (1922) tarihinde basılmıştır. Bu iki heyet tarafından düzenlenen raporların bir kısmı aşağıdadır. A) MARMARA BÖLGESİNDE YUNAN ZULMÜ. (Yukarıdaki Heyetlerin Raporlarından) 1- ORHANGAZİ VE GEMLİK ( 11 Mayıs 1921 tarihli rapor): Bin evlik Orhangazi de yangından ancak beş ev kurtulmuştu. Bu evlerden birisi Türk cesetleriyle doluydu. Üst üste yığılmış cesetlerin arasından inleme sesleri geliyordu. Heyet azaları kan içinde olan bu cesetleri birbiri üzerinden indirerek hayatta kalanları ayırmak istedi. Ancak, koma halinde ve nabızları durmak üzere olan bir ihtiyarla, 16 yaşında bir genci ayırabildi. Diğer bir sokakta ağzına el bombası konulmuş bir delikanlı bulundu. Gözleri açık kalmıştı. İki adım ötede iki yaşlarında başsız bir çocuk bulunuyordu. Irzına geçilmiş 12 yaşında Kezban isimli bir kız güçlükle konuşabiliyordu. İç sokaklardan birinde 60 yaşında olan Huriye Hanım ın ırzına geçilmiş ve öldürülmüştü. İsimler, civar köylerden sağ kalan Türklere cesetler gösterilerek tespit edilmiştir. 10

Büyük Türk Milleti! Unutma! Bu yapılanları her zaman hatırla, çocuklarına torunlarına anlat. Atalarının başına gelenler onların başına gelmesin. Ellerine geçecek ilk fırsatta Yunanlılar ayni şeyi tekrar yapacaklardır.onların eline fırsat verme. 2- NARLI, KAPAKLI, KARACAALİ ( 15 Mayıs 1921 tarihli rapor. Saat 6.30 ): Bu üç köy ateşler içindeydi. Bilhasa Karacaali den yükselen alevler akşam karanlığında insanın içine korku veriyordu. Bu üç köye evvela ödeyemeyecekleri kadar fazla bir para cezası verilmiş. Para ödenemeyince erkekler Karacaali nin mezarlığına toplattırılmış, saat, para, yüzük gibi neleri varsa alınmış, kadınlarda ayni soyguna tabi tutulduktan sonra etrafları ikiyüz Yunan askeri tarafından çevrilmiş ve kocalarının gözleri önünde ırzına geçildikten sonra kurşuna dizilmişlerdir. Sonra da erkeklere de ayni canavarlık tatbik edilmiştir. Genç kızları kendilerine ayırmışlar. Irzlarına geçtikten sonra her birini koyun gibi boğazlayarak kesmişler. Sonra cesetlerinden koparılan başlar köy yolunun hemen yanına yığılmıştı. 3- HAMİDİYE KÖYÜ (14 Mayıs 1921 tarihli rapor): 11 Mayıs günü köye giren ikiyüz Yunan askeri evlere saldırmış, bütün halkı anadan doğma soymuş, erkekleri kasatura ve baltalarla öldürmüş, kızları kirletmiş ve çocukları süngü ile delik deşik etmişlerdir. 4- MURATOBA KÖYÜ (14 Mayıs 1921 tarihli rapor): Öğleden sonra 2.30 da bu köye 300 Yunan askeri girmiştir. Evvela erkeklerin hepsini bir kahveye, kadınları da köy camisine doldurmuşlardır. Camiyi gaz dökerek ateşe vermişler, erkeklerin bulunduğu kahveyi de makineli tüfekle yarım saat taramışlardır. Camiden kaçmak isteyen kadınları da makineli tüfek ateşine tutmuşlardır. Irza tecavüzler burada da korkunç hadde varmıştı. 5- SULTANİYE KÖYÜ (Rapor 209), TEŞVİKİYE KÖYÜ (10 Mayıs 1921,Rapor 210), ÇAKILLI KÖYÜ (16 Ekim 1921 tarihli rapor ), CİHANKÖY KÖYÜ (19 Ekim 1921 tarihli rapor).: Bu köylerin hepsinde de yukarıdaki gibi vahşetler, katliamlar, ırza tecavüzler ve cinayetler gerçekleştirilmiştir. YALOVA DA ZULÜMLER VE VAHŞET 6- ÇINARCIK NAHİYESİ (24 Nisan 1921 tarihli rapor).: 60 Yunan askerinden oluşan bir müfrezeye, KURU, ENGERE, KATIRLI, KADIKÖY, HACI MECİD ve ELMALI köylerinin yerli Rumları da katılarak Çınarcık köyü muhasara edilmiştir. Çınarcık taki yerli Rumlardan Kemiksizoğlu Dimitri, Yağ fabrikatörü Koço, Panuri, Muhtar Hristo ve doktor Lazar köy halkına bir beyanname hazırlayarak, Yunanlıların halkı korumak için geldiğini, kimsenin hiçbir yere kımıldamamasını ve bütün varlıklarını meydana getirip koymalarını söylemişlerdir. Ayrıca kaçmak isteyenler için bir mesuliyet kabul etmeyeceklerini de söylemişlerdir. Türk halkı bu emre itaat etmiş ve bütün mallar meydana biriktikten sonra Yunan askerleri sökün ederek hepsini at arabalarına yüklemeye başlamışlardır. Türklerin itirazlarına yerli Rumlar şu cevabı vermiştir. Ne yapalım, bunlar silahlı, biz karışmayız. Siz artık başınızın çaresine bakın Bu cevap, Türkler arasında paniğe sebep olmaya kalmadan üzerlerine makineli tüfek ateşi açılmıştır. Sağa sola kaçmaya çalışanlar da civar da pusu kurmuş yerli Rumlar tarafından öldürülmüşlerdir. İkişer ikişer sıralattıkları Türkler den birinin eline bıçak vererek karşısındakini öldürmeye zorlanmıştır. Bu şimdiye kadar heyetimizin karşılaştığı değişik bir işkence şeklidir. Bir taraftan ateşe verilen evler tutuşurken Yunan askerleri süngü ucuna taktıkları küçük bebekleri kuzu kızartır gibi ateşe tutmuşlar, genç kızların memelerini keserek kebap etmişlerdir. 7- KOCADERE NİN ZİR ve BALA KÖYLERİ (12-15 Mayıs 1921 tarihli rapor. :208) Bu iki köyde işlenen vahşet de tüyler ürperticidir. Döğmek, süngülemek, yakmak suretiyle ölümlere sebep olunmuştur. Çocukların hiçbiri bırakılmaksızın sıra ile süngülenmiştir. BALA köyünde heyet tarafından yakalanan bir Yunan askerinin çantasında bir avuç kınalı kadın parmağı, bilezikler ve altınlar çıkmıştır. 8- ORTABURUN KÖYÜ (13 Nisan 1921 tarihli rapor.) Yalova daki Yunan kumandanın yerli Rumlardan kurduğu çeteler, Kelek, Zindanköy, Uzunpınar, Müslim, Çalcıköy, Delipazar, Salucak, Dağıstani, Reşadiye, Kirazlı ve Yurtan köylerine baskın yapmışlar para ve kıymetli eşya 11

olarak ne varsa alıp gitmişlerdir. Ertesi gün aynı çeteler tekrar bu köylere yayılarak türlü zulüm ve işkenceler yapmışlardır. BEYKOZ DA ZULÜMLER VE VAHŞET 9- HÜSEYİNLİ KÖYÜ (8 Mayıs 1921 tarihli rapor :365).: 15 Temmuz 1920 tarihinde bir Yunan taburu Hüseyinli köyünü kuşatarak mitralyöz ve yaylım ateşiyle ahaliyi katlettikten sonra her şeyi yağmalayıp, otuzbeş haneli köyün, ev, ahır, samanlık, cami, mektep ve harmanlardaki ekinleriyle tamamiyle yakmışlardır. 10- ÖMERLİ NAHİYESİ, SARPINAR KÖYÜ (14 Mayıs 1921 tarihli rapor :375) Bu köylerde de ayni soygun ve cinayetleri yaptıktan sonra buraları baştan başa yaktılar. 11- BUZHANE KÖYÜ, ÖRÜMCE KÖYÜ, MURATLI KÖYÜ (1 Mayıs 1921 tarihli rapor.).: Yunan müfrezesi hemen her girdiği köyde yağma, talan, yangın, dövme ve genç kızlara hemen her köyde erkeklerin gözleri önünde tecavüzde bulundular. Bu hususta heyet muhtelif raporlarla bu hadiseleri tespit etti. ŞİLE DE ZULÜMLER VE VAHŞET Yunanlılar genellikle ayni çeşit işkenceler yapmaktaydılar. Başvurdukları usüller şunlardır. Tırnak sökme, un çuvalında dövme, çuvala koyup suya atma, ayaktan ağaca asma, ağaca asılanları kasap gibi parça parça etme, diri diri kazdırılan çukura gömme, göz oyma, kulak kesme, kol ve bacak kesme, camiye doldurup yakma, evlerde soygun, ırza geçme, kadın memelerinden kebap yapma, göz ve kulak kesip oymalar, kadınlara zorla çiğnettirilen erkek uzuvları, anne ve babasına zorla tecavüz ettirmeler, kurşuna dizme, edep yerine bomba koymalar, ağza bomba koymalar, Kur anı Kerime hakaretle muamele, kızgın demirle dağlamalar,... 12- KARA MANDRA KÖYÜ, KURUCAKÖY KÖYÜ (12 Mayıs 1921 tarihli rapor.:365).: İkisi makineli tüfekli 9 Yunan askeri Kara Mandra köyüne gelmişler, evvela iki bin (2000) altın istemişlerdir. Köyün eşrafından Hacı Mustafa Efendi nin paramız yoktur!... demesi üzerine evvela onun sakalını tutuşturmuşlar, kurşunlayarak öldürdükten sonra kızının namusunu telef etmişler ve boynundan bir iple ahırdaki atın kuyruğuna bağlamış ve atı süngü ile kovalamaya başlamışlardır. Kız parça parça olmuştur. Yunanlılar köy erkeklerini ayaklarından birbirlerine bağlayarak kırbaç ve odunla dövmek suretiyle köyü dolaştırmışlar ve bir çoğunu kurşuna dizerek öldürmüşlerdir. Bir Yunan askeri doktoru otuz Yunan askeriyle birlikte Kurucaköy üne girmiş Çuloğlu Mehmet, Eğriboyun Ahmet, Yakup oğlu Recep, Pehlivan Ahmet ve Abdullah oğlu Mustafa yı rehin tutarak köylüden 3000 altın istemişlerdir. Heyetimiz saat iki buçukta (14.30) bu köye doğru yaklaşmış ve devamlı silah sesleriyle karşılaşmıştır. Köye girince iki Yunan askerinin bir genç kızın elbiselerini yırtmaya çalıştığı görülmüş, ismi Ayşe olan kız bize doğru kaçarken arkadan vurulmuştur. İleride kümelenmiş erkeklere yaylım ateşi açılmakta idi. Heyet ancak Yunanlılar köyü ateşe verip kaçtıktan sonra köye girmiş ve alevler arasında kalan evlerden yükselen bağrışmalar duymuştur. Sokaklarda çıplak veya elbiseli genç kadın ölülerinden sekiz tanesi sayılmış, sağ kalan üç Türk bizi Yunanlı zannederek kaçmışlardır. 13- TEKE DİVANI KÖYÜ, ŞUAYİPLİ KÖYÜ ( 14 Mayıs 1921 tarihli rapor:367).: Teke Divanı köyüne giren üç yüz (300) silahlı Yunan askeri önce altı bin (6000) altın istemişler, fakat köylü bunu yarım saatte temin edemeyince evvela ihtiyar kadınları toplayıp ayaklarından asarak, altlarında saman tutuşturarak yakmaya başlamışlardır. Galeyana gelen erkeklerin üzerine makineli tüfek ateşi açılmış, sonra kızlar toplanmıştır. Bunlardan Asiye isimli genç kızın iki göğsü bıçakla kesilerek saman ateşine atılmış ve kız öldürülmüştür. Şuayipli köyüne teğmen Koçaros un kumandasında giren yüzelli (150) Yunan askeri, saman çuvallarına köylüleri koyarak dövdürmüş, sonra çuvaldan çıkarıp ayaklarından ağaçlara asarak hepsini iki saat içinde parça parça etmiştir. Bu arada nerden atıldığı belli olmayan kurşunla Koçaros vurulmuş ve oraya yığılmıştır. Bu hadise üzerine Yunanlılar derhal camiyi ateşe vermişler ve korkudan kaçmışlardır. Ertesi gün tekrar üçyüz (300) kişilik bir kuvvetle bu köye giren Yunanlılar bir 12

tek canlı insan bırakmadan kadınlara her türlü azap ve işkence (...) yapmak suretiyle hepsini öldürmüşlerdir. 14- KAPAKLI KÖYÜ ( 7 Mayıs 1921 tarihli rapor) Komisyonun elde ettiği ikinci faciaya ait bilgiler.: 1 Mayıs 1921 günü Gemlik ve civarında Yunan zulmünden kurtulmak ve İstanbul a gitmek için binlerce insan Kapaklı ya birikmişti. Bunlar gelecek motörleri beklerken Yunanlılar tarafından haber alınarak bölgeye bin (1000) asker gönderilmiş. Yunanlılar Kapaklı ya girer girmez müthiş bir ateşle köyde bulunan binlerce Türk ü öldürmeye başlamış, bu ölüm rüzgarından hiç kimse kurtulamamış, 6 saat içinde bütün Türkler öldürülmüştür. 15- KÜÇÜK KUMLA KÖYÜ: (15 Mayıs 1921- Rapor:208), KARACAALİ KÖYÜ (Rapor:234), KIZILCAKÖY (7 Mayıs 1921 tarihli rapor), ÇANAKLI KÖYÜ.(14 Mayıs 1921. Rapor:365), YAYLA KÖYÜ (12 Mayıs 1921 tarihli rapor), ŞAHİNBURGAZ KÖYÜ (15 Kasım 1921 tarihli rapor), RODOSTO KÖYÜ (21 Nisan 1921- Rapor : 155) vs... Yukarıdaki köylerin hepsinde bütün vahşetler tekrarlanmış ve gerçekleştirilmiştir. Daha fazlası var ama okurken bile insanın yüreği dayanmıyor. Belgelerin önemli bölümlerine bakalım. Beynelminel Kızılhaç Temsilcisi Mr.Maurice Gehri nin on günlük izlenimleri ve şahit olduğu olaylar sonucu hazırladığı rapordan elim sayfalar...: Öğleden sonra Gemlik Ortodoks kilisesini ziyaret ettim. Güya İznik te Türkler in Rumlara saldırdığını iddia eden başpapaz şu itirafta bulundu.» Yunan ordusu, tedip hareketinde çok mutedil davrandı. Ben ki, asker değil, bir din adamıyım. İsterdim ki, bir teki kalmamacasına bütün Türkler imha edilsin. «Lütfen dikkat ediniz! Bu sözleri söyleyen papaz İznik Başpiskoposu «Vasilyos» du. Bir din adamı mı? Yoksa eli kanlı bir katil mi? Ne kadar düşündürücü! Öyle değil mi? BURSA DA ZULÜMLER VE VAHŞET Bursa da en fazla zulüm görmüş vilayetlerimizdendir. İçişleri bakanlığının resmi tahkikat tutanaklarından bildirdiğine göre Yunanlılar bu havalide caman 15977 ev ve bina yakmışlardır. Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ün Ordular ilk hedefiniz Akdeniz dir emri üzerine Ordumuzun çok hızlı hareketi yüzünden Bursa, Mudanya, Mustafa Kemal Paşa, (Kirmasti) ve Gemlik kasabalarını yakmaya fırsat bulamamışlar fakat, Karacabey kasabasını baştan başa yakmışlardır. Ayrıca kazalara yakın elliyi aşkın köyleri de yağma etmiş ve köy halkına çeşitli zulümler yapmışlardır. Yunan ordusunun Bursa ya girişinde, Venizelos un oğlu olan kumandan SOFOKLİS, Osmanlı İmparatorluğu nun kurcusu olan OSMAN GAZİ nin sandukasını tekmeleyerek Kalk da Milletini Kurtar diye hakaret ettikten sonra sandukaya elini dayayarak poz verip fotoğraf çektirmiştir. (Yunan Mezalimi. Sayfa :223) İZMİT TE ZULÜMLER VE VAHŞET İZMİT.: M.Gheri nin 5 nolu raporu. 10 Temmuz 1921 İzmit Dört gün önce Yunanlıların İzmit te büyük bir katliama hazırlandıkları haberi İstanbul Müttefik Kuvvetler Komutanlığı na bildirilince yine beraber bulunduğumuz heyet görevlendirildi. Dün Gülnihal vapuruyla İzmit e geldik. Gülnihal sıcaklık ve alev dalgalarından rıhtıma yanaşamıyordu. Yunanlılar İzmit i ateşe vermişlerdi. Bütün mahalleler, bütün sokaklar alevler içindeydi. Kadınların çığlıkları sahile yüz metre mesafede demirlemiş olan Gülnihal e kadar geliyordu. Kızıllıklar içinde koşuşanları, düşenleri, feryat edenleri görüyorduk. Bu halde toprağa ayak basmamıza imkan yoktu. Şehir içinden hiç kesilmeyen silah sesleri geliyordu... 28 Haziranda bizden başka bir müttefik heyeti de İzmit teymiş. Yunan kumandanına katliam yapılmaması için ikazda bulunduğu halde biz gelmeden bir gün evvel müthiş bir insan öldürme faaliyeti başlamış. Üç bin (3000) Türk Fransız Mektebi ne sığınmış. Bunu haber alan yerli rumlar binayı havaya uçurmak istemişler. Fransız Yüzbaşısı Nicol Jayers, Amerikan kumandanı ile birleşerek mektebin etrafını askerlerle çevirtmiş. Yunanlılar yaklaşmaya cesaret edememişler... Fransız Papazı Pierre Banait şunları anlatmıştır. Kilisenin karşısında bulunan altı Türk evinin kapılarının kırılmasına uyandım. Yunan askerleri dipçiklerle kapılara vuruyor, deviriyorlar, bir kaç el 13

silah attıktan sonra içeriye giriyorlardı. Bir an evin içinde kıyamet kopuyordu. Bağrışmalar, ağlamalar ve silah sesleri birbirine karışıyordu. Sonra evin genç kızları merdivenlerden tekmelerle ve sürüklenerek dışarı atılıyordu. Bir yunan neferi kızın bileğini büküp yanında götürüyordu. Muhtarzade Emin Bey i, kızının götürülmesine mani olmak istediği için evinin önündeki ağaca astılar. Papaz Pierre Banait gece kiliseden çıkarak, ilerideki bir mahalleye gidip Türk evlerinin kapılarını birer birer çalarak Yunanlıların kendilerini öldüreceklerini, hemen gelip kiliseye sığınmalarını söylemiş. Bu haberi her Türk evi iki saat içinde birbirlerine duyurmuşlar. Böylelikle kiliseye üçbine yakın sayıda Türk toplanmış. Yunanlılar Fransız Mektebinde olduğu gibi kiliseyi de basarak Türkleri almak istemişler. Fransız Yüzbaşısı Allen Gaumard ın sert tutumu ve müdahalesi üzerine bunu gerçekleştirememişlerdir. Fransız Yüzbaşısı Nicol Jayers ve Allen Gaumar da, ismi yazılmamış Amerikalı kumandana yaptıkları bu yardımdan dolayı şükranlarımı sunuyorum. Bu gün onlarda fani dünyadan göçtüler. Allah rahmetini onlardanda esirgemesin. Ayni şekilde katliamlar, Ezine ve köyleri, Biga, Bandırma, Erdek, Çatalça ve Gelibolu ve köylerinde de gerçekleştirilmiştir. Yunanlıların aslında ne olduğunu anlatan Tahrik Heyeti Kızılhaç Mümessili M. Gheri nin 5 nolu raporun sonundaki şu sözlerine dikkat ediniz. Yunanlılar son derece korkak. Korkak olanlar, kendilerine bir başkasının galip geleceğini zannederek ellerine geçen fırsatlarda çok zalim olurlar. Yunanlılar bize kitaplarda okutulan «Helen Medeniyeti» nin varisi değillerdir. İstila orduları girdikleri memleketlerde yerleşmek isterlerse zulüm ve işkenceden vazgeçerler. Yunanlılar buralarda bir gün mağlup olacaklarını ve kendilerinden intikam alınacağını sezmişlerki; bu vahşeti işlediler. Türklerin bu zulüm ve işkencelerin acısını alacaklarını tahmin ediyorum. Nitekim Eskişehir de başlayan çözülmenin pek feci bir ricat olduğu haberleri geliyor. Yapılan bu vahşetin hesabı çok uzun sürecektir. Türklerin can, mal, para olarak büyük kayıpları vardır. Eğer Türkler hafızaları zayıf bir millet değillerse, komşularına pek güler yüzlü olmayacaklardır. Lütfen dikkat ediniz! M Gheri nin son cümlesi Eğer Türkler hafızaları zayıf bir millet değillerse, komşularına pek güler yüzlü olmayacaklardır. B) EGE BÖLGESİ ZULÜMLERİ Yunanistan Megali İdeası nın en önemli hedeflerinden biriside Anadolumuzun en verimli yeri olan EGE BÖLGESİ ne sahip olmaktı. Yunanistan ın başında maceraperest bir yapıya sahip olan, hudutsuz ihtias ve şımarıklılığına Yunan Milletini alet eden Başbakan Elefteriyos Venizelos vardı. Sevr antlaşmasından sonra İngilizlerden koparılan taviz ve yardımlarla Büyük Yunanistan Büyük Bizans hayaliyle başı dönen maceracı siyaset adamı Anadolu yu işgal etmek hayal ve çılgınlığı ile Yunan Ordusunu 15 Mayıs 1915 tarihinde İzmir e çıkarttı. Bu tarihten itibaren Türk Milleti cihan tarihinde hiç bir zaman görülmemiş olan vahşi, kanlı ve haince cinayetlere maruz kalmıştır. Yunanlıların İzmir de giriştiği kıyım harekatı tüyler ürperticidir. İşgalin ilk kırksekiz saatinde İzmir ve banliyölerinde iki binden (2000) fazla Türk katledilmiştir. Vahşice işlenen bu cinayetler, İzmir rıhtımında demirleyen yabancı devletlerin savaş gemilerinin subay ve erlerinin gözleri önünde yapılmıştır. (Hüseyin ışık. Anadolu da Yunan Mezalimi. Tarih Boyunca Türk Yunan İlişkileri. Üçüncü Askeri Tarih Semineri. 1986,381.s.) 1- İZMİR İLİNDEKİ VAHŞET Yunanlıların işlediği bu vahşet ve katliamın baş sorumlusu onları techiz eden ve kışkırtan İngilizler, Fransızlar ve İtalyanlardır. 4 Ekim 1933'de Yugoslavya Kralı Alexandre, Mustafa Kemal Paşa'yı ziyaret eder. Kral Alexandre size bir sırrımı söyleyeceğim Mustafa Kemal Paşa. der ve konuşmaya devam eder. " Eğer bazı Avrupa Devletlerinin vaadlerine kanmış olsaydık, (Yugoslavya Kralı Bu sözleriyle İngilizleri ve Fransızları kastetmiştir.) Anadolu'ya Yunanlıların yerine biz çıkacaktık. 14

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK gülerek; -Geçmiţ olsun Kral Hazretleri... diye cevap verir. İngiliz ve Fransızlar, Yunanistan dan önce, Yugoslavya ya Anadoluyu işgal ettirmeyi düşünmüşler. Maliye Müfettişlerinden Muvaffak Bey in raporundan: İngiliz ve Fransızları vaatlerine kanarak 15 Mayıs 1919 tarihinin sabahı, saat sekiz buçukta Yunan askerleri yerli rumların coşkulu tezahüratları arasında işgale başlamışlardır. (İngiliz Amiral Calthorpe...: İşgalin hakikaten muvafak olacaktır diyerek şifahi teminat vermiştir. Türkün Siyah Kitabı Sayfa.:171) Yunan kıtaları rıhtıma çıkıp iki yüz metre ilerledikten sonra, iki el silah atıldı. Yerli Rumlar tarafından atılan kurşunlarla Komiser Hüseyin Efendi şehit edildi. Bu iki el silah sesi üzerine Yunanlıların, sessiz ve müdafasız duran kışla ve hükümet konağını şiddetli bir ateşe tabi tuttuklarına, benim gibi orada bulunan bir çok kişi tarafından şahit olunmuştur. Yarım saat devam eden bombardımanın bir aralık hafiflediğini gören Kolordu Kumandanı Ali Nadir Paşa, Teğmen Celal Bey i eline beyaz bir bayrak alarak ateşin kesilmesini talep etmeğe memur etti. Genç Türk subayının elinde beyaz bayrağı gördükleri halde, ateşi kesmeyerek onu yaraladılar. Ancak bir müddet sonra silah atmaktan vazgeçtiler. Yunan subayı hayatlarını korumak şartıyla kışladaki subay ve erlerin teslimini istedi. Teslim olan subay ve erler başlarında Ali Nadir Paşa olduğu halde kışladan çıkmaya başladılar. Ali Nadir Paşa, kapıdan çıkar çıkmaz bir Yunan subayı tarafından yakasına sarılarak yere düşürüldü ve ayakları altında çiğnendi. Maiyetindeki subaylarda ayni hakaret ve muameleyi görmüş birçok defa Zito Venizelos (Yaşasın Venizelos), diye bağırmaya zorlandı. Zito Venizelos (Yaşasın Venizelos), diye bağırmayı reddeden Türk Miralayı Fethi Bey, süngü ve dipçik darbeleriyle vahşice şehit edildi. Türk subay ve er kafilesi hapishane haline getirilen Patris Vapuruna sevk ettiler. Giderken elerini yukarda tutulmaya zorlanan, serpuşları alınmış, elbiseleri yırtılmış Türk askerlerinin üzerlerinde kıymetli ne varsa soyulduğu gibi yapılmadık işkence ve hakaret de bırakılmamıştır. Bizzat Yunan subayları fiil ve sözleriyle bu işe önderlik etmişlerdir. Rıhtıma gelindiğinde Türk askeri kafilesi, gerek demirli duran gemilerden ve gerekse güzergahta dizilmiş olan Yunanlılar veyahut evlerin pencere ve balkonlarına çıkmış olan yerli rumlar tarafından açılan müthiş bir ateşe maruz kaldı. Bilhassa LEON adındaki Yunan torpidosuyla Anadolu yakasından pek çok mermi atıldı. Türk subaylarından otuz kadarı şehit oldu atmış kadarı da yaralandı. Bu katliam bir çok yabancının ve limanda demirli bulunan İtilaf Devletleri Kuvvetlerinin gemilerindeki personelin gözleri önünde cereyan etti... İzmir de ve Ege Bölgesi ndeki katliamların planlayıcısı, işlenen cinayetlerin asıl sorumlusu yıllarca Türk ün ekmeğini yemiş, adalet ve hoşgörüsüne sığınmış olan yerli Papaz Hrisostomos tu. Aslen bir domuz kasabı bir yerli rumun oğluydu. Atina da hususi surette yetiştirilerek İzmir e Baş Metropolit olarak gönderilmişti. İstanbul Patrikhanesinde planlanan ihtilal ve katliam programının Ege Bölgesi baş idarecisiydi. Yunan ordusu İzmir e çıkmadan önce gerekli bütün hıyanet hazırlıklarını ikmal etmişti. ( 15 Mayıs 1919 sabahı İzmir de vatan toprağını işgal eden Yunan askerlerini, rıhtımda takdis eden yine bu hain papaz Hrisostomos tu. Kurtuluş Şavaşı nın zaferle sonuçlanmasına kadar işlenen tüyler ürpertici cinayetlerin baş sorumlusu olduğu için, zaferden sonra İzmir de halk tarafından linç edilmiştir.) İzmir in bugün sınırları içinde kalan ilçeleri o zamanlar birer köy halindeydi. Urla, Bornova, Cumaovası, Görece, Palamut, Nifeyaka, Sivrihisar, Doğanbey, Buca, Akçaköy, Dereköy, Çatallar, Çamurdere vb. yerlerde yapılan katliamlar ve işlenen cinayetler son derece vahşiceydi. İZMİR YANGINI..: İzmir Sigortaları İtfaiye Kumandanı Mösyö Greskoviç in İzmir Büyük Yangını Hakkında Raporu. 15

Büyük Taarruz başladıktan ve Yunan Ordusu bozguna uğradıktan sonra, Yunan subay ve erlerinin ağzından Biz İzmir i Türklere bırakmak mecburiyetinde kalırsak yakacağız, yıkacağız, sözleri dolaşıyordu. (( Ayni tarihte 7 Eylül 1922 saat 6:00 da Gazi Başkomutan ve yakın silah arkadaşları, İzmir'e giriş hazırlıklarını konuşurken İzmir Körfezi'ndeki Edgard Quinet zırhlısından bir mesaj alınır. Mesaj şöyledir. "Yabancı Konsolosluklar İzmir'i Türk Ordusuna teslim edeceklerini bildirirler." Gazi Mustafa Kemal Paşa çok sinirlenir. Yumruğunu masaya vurarak "kimin şehrini kime veriyorlar." diye bağırır. Bu yumruk emperyalizmin diz çöküţünün belgesidir. )) 8 Eylül 1922 Cuma günü saat altıda iki yunan askeri Hacı Üstan Mahallesi Çavuş Sokağında iki numaralı evin hizasına gelerek bir kutu kibriti ateşleyerek evin penceresinden içeriye attıklarını gördüm. Kibrit sönünceye kadar oradan ayrılmadım. 10 Eylül 1922 Pazar günü İngiliz vapurundan bir çavuş ile sekiz İngiliz eri yangın kulesine geldi. 11 Eylülde İngiliz çavuşu elinde bir kağıtla bana geldi ve dedi ki. Gemi Kumandanı ile olan muhaberemiz şundan ibarettir. Bu akşam Karantinadaki Türk Hastanesini yakacaklardır. 12 Eylül sabahı Buca Mahallesinde bulunan itfaiye komisyonu katibi Mösyö Zakmesir, gece yarısı Buca ya iki tren geldiğini ve bütün İngiliz ailelerinin İzmir e nakli ve gemiye sevkedildiklerini söyledi. Anladım ki; İzmir in başına tarif edilmez bir felaket gelecektir. Üç gün zarfında çıkan yangınların adedi ve bu yangınlarda gözlemlediğim haller itfaiyenin otuz senelik istatistik cetvellerinde görülmemiş bir mahiyet arzediyordu...bütün mevcudiyetimle İzmir i yangından kurtulmasına gayret ettim. Yangının ikinci günü ateşleri söndürmeye uğraşırken Yunanlılar, bana dahi kurşun sıktılar. BERGAMA İLÇESİ.: Yunan askerleri Bergama ya gelip yerleştikten sonra ertesi gün katliamlara başladılar. Tekeli köyü muhtarı Mehmet Ali Ağa, civarda çiftlikleri olan Hacı Niyazi Efendi, Yörük Mustafa, Hamacızade İsmail ve eniştesi Kenan, Tuzcu Mustafa öldürüldüler. Abdurrahman Ağa, cebindeki 180 adet 100 lirası alınarak serbest bırakıldı. Bu soygun ve yağma üzerine halk bir araya gelerek Yunan kuvvetlerine saldırdı. Kendinden hayli üstün kuvvetteki Yunanlıları sekiz saat süren çatışmalar sonunda ağır kayıp verdirerek Bergama dışına çıkardılar. Yunanlılar hemen ertesi gün Midilli den Dikili ye 4000 kişilik yeni bir kuvvet çıkardı. Üç koldan Dikili ye hücuma geçtiler. Bir çok kimseyi feci şekilde katlettiler. Bergama ya kadar uzanan yol boyunca, Kırıklar, Sabancı, Sazköy, Kalarga, Çamköy, Alacalar, Tekeli ve Sandal köyleri tamamen yakılarak kundaktaki çocuktan yetmişlik ihtiyarına kadar bütün ahalisi katledildi. İlk işgallerinde karşılaştıkları direnişe içerleyerek Bergama ya yeniden saldıran Yunanlılar, eşi benzeri görülmemiş bir katliamdan sonra Kınık ve Turanlı nahiyeleri istikametinde bulunan Kaşıkçı ve Dündarlı köylerini yağmalayıp yaktıktan sonra ahalisini kurşuna dizdiler. Yağmalayarak ele geçirdikleri malları Dikili üzerinden Midilli adasına naklettiler. MENEMEN İLÇESİ.:(1- Menemen deki bu katliamı içinde yaşayarak gören Menemen Fabrikatör tüccarlarından Sefer Efendi anlatmıştır. 2- İtalyan Zaşinania, Alfred Vermen, Madam Şnayder, Mister Prays, Mister Prencis, İstanbuldan Naşit, İzmirden Sırrı Bey, Amerikan Viskonsolosu Mr.Pack tan kurulu heyetin raporu. ) İzmir i işgal eden Yunan kuvvetlerinin bir koluda Bergama İlçesi istikametine hareket etmişti. Bergama dan geri çekilmek zorunda kalınca evvelce planlamış oldukları cinayetlerine başladılar. Geceleyin yerli rumların rehberliğinde hristiyan mağazalarına HAÇ işareti çizildi. Yerli rumlar ve hristiyan ahaliye silah dağıtıldı. Şehrin hakim noktalarına mitralyöz (makinalı tüfek) yerleştirildi. Cinayetlere Kaymakam Kemal Beyi öldürmekle başladılar. Gecelik entarisiyle yataktan kaldırıp işkenceyle öldürdüler. Türklerin evlerini bastılar, mallarını yağmaladılar. Çocukları süngü uçlarında havalara kaldırdılar. Ertesi sabah çarşı ve sokak içlerinde umumi bir katliama başladılar. Şoselerin kenarları kısa zamanda katledilen Türklerin cesetleriyle doldu. Salhane civarında Kovacı Bağı adlı yerde Türklerin cesetlerini üstüste yığarak gaz döküp yaktılar. Bergama da uğradıkları yenilginin acısını masum Menemen halkını katlederek çıkarmışlardı. Hisarlık, Dirlik çiftlikleri ve 16

Kozluca köyü tamamen yakılmış ve köyün bütün kadınlarına tecavüz edilmiştir. Bu köyün kadınları, kız ve erkekleri tamamiyle öldürülmüştür. Menemen ovasında 150 ceset sayılmıştır. 2- AYDIN İLİNDEKİ VAHŞET İzmir İşgal Kuvvetleri Kumandanlığı nın Türk Hükümetine verdiği notada, işgalin İzmir ve çevresi ile sınırlı kalacağını bildirmiş olmasına rağmen, Yunan askerleri ileri hareketlerine devam ettiler. İzmir Yunan işgal kuvvetleri kumandanı Miralay Zafiriyo imzasıyla Aydın Halkına şu beyannameyi yayınladılar. İşgalden maksat mevcut kanunların himayesi suretiyle umum ahalinin refahını temindir. Üç bin seneden beri Yunanistan a çeşitli sabeplerle bağlı bulunan şu arazi hakkında devletler arasındaki müzakere neticesinde verilecek olan karardan evvel iltihak (katılmak) etmek fikir ve maksadı kamilen mevcut değildir. Eski vazifelerini ifaya (yerine getirmeye) devam edecek olan milli ve dini dairelerin memurları vazifelerinin icra ve kolaylaştırılması ve asayişinin her hususta temini için her an askeri kuvvetlerin yardımını isteyebilirler. Askerler kendisiyle temasta bulunacakların, dini ve kavmi itikatlarına, adet ve an anelerine (gelenek ve göreneklerine) tamamiyle hürmetkar bulunacağından emin olunuz. Kumandanlığın kapısı arz edilecek müracaat ve şikayetleri Kemal-i Şevkatle (Eksiksiz Özenle) dinlemeye daima açıktır. Herkesin sükunetle iş ve gücüyle meşgul olarak güzel vatanları hakkında verilecek olan kararı beklemelerini cins ve mezhep tefrik (ayırma) etmeksizin bütün memleket halkına tavsiye ederim. Yukarıdaki beyannamede altı çizgili satırları çok iyi düşünmek lazımdır. Bin yıllık Türk toprağını, 1828 yılında kurulmuş bulunan, 1919 yılında 91 yaşındaki bir devlet nasıl olurda üç bin yıllık Yunanistan toprağı sayar. Dine ve geleneklere saygılı olacağını belirten Yunanlılar, Aydın ımızda binlerce insanımızı camilere kapatıp yakarak katletmiştir. (Bakınız. Yörük Ali Efe. Cilt 1,2,3.. Sökeli Cafer Efe. Cilt1. Sabahattin Burhan. Araştırmacı Yazar.) Bizlere Güzel vatanları hakkında verilecek kararı beklemelerini tavsiye ederim diyen Yunan Miralayı, beyannamenin önceki satırlarında ata toprağımızı üç bin yıllık yunan toprağı olarak göstermektedir. Kendi içinde çelişkilerle dolu beyannameyi nasıl bir ihtiras ile hazırladıkları son derece açıktır. Büyük Türk Milleti nin her ferdi vatan savunmasının ne kadar önemli olduğunu çok iyi bilmelidir. Yukarıdaki beyanname yayınlandıktan sonra Aydın Türk Ahalisi, İtilaf Devletleri Mümessillerine şiddetli protestolar yağdırdılar. Bunun üzerine bilhassa İngilizler, işgalin muvakkat (geçici) olduğunu, İzmir ve çevresi ile sınırlı kalacağını, bunun sırf askeri maksatlı bir tedbirden ibaret bulunduğunu söyleyerek Türk Halkına teminat verdiler. Bu teminata rağmen asıl amaçları dünyanın en verimli toprağı olan Ege Bölgesini Megali İdea (Büyük Yunanistan Hayali) çerçevesinde Helen İmparatorluğu nun bir parçası haline getirmek olan Yunanlılar 27 Mayıs 1919 Pazartesi günü Aydın ımızı işgal ettiler. Ayni gün eşraftan, Öğretmen Ahmet Emin Efendi, Kamil Efendi, Davavekili Reşit ve kardeşi Asım efendi, Şefik, Safi ve Ödemiş Davavekillerinden Refik Şevket Bey ve Nazilli Davavekillerinden Ömer Lütfü Bey tutuklandılar. Gerekçe ise Siz içinizden bu işgali tasvip etmiyorsunuz diye açığa vurulmamış hislerden sorumlu tutuluyorlardı. İşgalin üçüncü günü gecesi kahveden evlerine gitmekte olan Aydın ın ileri gelenlerinden altı şahıs sebepsiz yere sokak ortasında bir Yunan subayı tarafından ölüm derecesinde dövdürüldüler. Ayni gece bir çok Türkün evine girildi, namusları kirletildi, kıymetli eşyaları yağmalandı. Karşı koyanlar kırbaç ve dipçiklerle dövülerek öldürüldü. Germencik nahiyesi nden Aydın a bilet alarak trene binen 27 Türk ile cebren trene bindirilen 34 Türk toplam 61 kişi trenin hareketi esnasında koyun boğazlar gibi kasaturalarla kesip doğramışlar, zavallıların üzerinde don gömlek ne varsa alınmış, çıplak cesetleri tren penceresinden dışarıya atılmıştı. Neşetiye köyü, Karapınar ve Erikli köyleri yağmalandıktan sonra ahalisi en adi tecavüz ve hakaretler icra edilerek öldürülmüştür. Yunanlılar boşalan bu köyleri yağmaladıktan sonra yakmışlardır. Aydın da Türkler dükkanlarını açamıyordu. Yerli rumlardan Popuşçu Mihalaki, tüccarlardan Cambazzade Ali Efendi ye şu tehditi savurmuştu. Yunan ordusu Aydın ı tahliye ederse, Aydın a gelecek hükümet burasını insansız ve evsiz bulacaktır. Yunan kumandanı 26 Haziran 1919 günü 17

halkı hükümet binası önünde topladı.. Türklerin elinde altı bin silah olduğunu, 18 saat zarfında bu miktardan bir silah bile eksik teslim edilirse, bütün Türklerin kurşuna dizileceğini ve Yunan işgalinin geçici değil, kalıcı olduğunu ve bu işgalin Aydın ın Yunanistan a İlhakı (katılması) manasını taşıdığını söyledi. 27 Haziran 1919 Cuma günü Türk eşraftan ve memurlardan bir çok kişi çeşitli sebeplerle tutuklandı. Tutuklanan bu zavallıların şurada, burada, yol kenarlarında, çöplüklerde parça parça olmuş cesetlerine rastlanıldı. Aydında on binin üstünde Türkün canına kıyan Yunanlılar, karşılarında bir yumruk haline gelen Efeler Diyarı Aydın ın eli öpülesi güzel insanlarından oluşan Milli Aydın Alayı nı, Türklüğün yiğitliğini, esarete başkaldırının görkemli şahlanışını Kurtuluş Savaşımızın ilk şanlı direnişini gördüler. Bugün Aydın ın Umurlu kasabasının beş kilometre kuzeyinde bulunan ÇAYYÜZÜ şehitliği Kurtuluş Savaşımızın, Şehitlik Abidesi dikilen ilk şehitliği olup çevre düzenlemesi yapılmış ve halkımızın ziyaretine açılmıştır. Bu topraklara şehit olup düşenler, Allah hepinize gani gani rahmet eylesin... NAZİLLİ İLÇESİ..: Aydın da durmayarak ileri hareketine devam eden Yunan kuvvetleri 3 Haziran 1919 günü Nazilli ye girdiler. Önce İzmir ve Aydın da olduğu gibi burada da Türkleri Zito Venizelos diye bağırmaya zorladılar. Daha sonra İzmir ve Aydın daki gibi yerli rumlarla birleşerek katliam ve tecavüzlere giriştiler. Genç kadın ve kızlara tecavüz, dükkanların yağmalanması ve sebepsiz önüne geleni öldürmeler. Yunan ordusunun Nazilliye girişinde hiç bir direnme göstermeyen halk, Nazilli yi kurtarmak, canını ve namusunu korumak için kanlı bir direnişe başladı. Sokak çatışması biçiminde uzun zaman devam eden çatışmalar neticesinde yerli halk, Yunanlıları üstün silahlarına rağmen Nazilliden çıkarmayı başardı. Yunanlılar Nazilli den çekilirken tutukladığı bir çok insanı da beraberinde götürdüler ve yolda hepsini katlettiler. Çekilirken güzergahtaki bir çok köyün ahalisini öldürdükten sonra, köyleri ateşe verdiler. 3- MANİSA İLİNDEKİ VAHŞET (Manisa Tüccarlarından Musa Kazım Efendi anlatmıştır.) İzmir i işgal eden Yunan kuvvetlerinin bir taburu 23 Mayıs 1919 tarihinde Yarbay Konstantin Çaraklos komutasında yerli rumların coşkun tezahüratları arasında Manisa ya girdi. Ertesi gün kimse evden çıkmasın arama yapılacak dendi. Her mahallede iki çavuş, iki nefer, iki de yerli rum genciyle buldukları silahı taşımak için bir de arabacı vardı. Evden eve gezdiler. Müfitzade Kamil Efendi yi ağır şekilde dövdüler. Sandığından 350 lirasını aldılar. Bir çok evden altın, saat, bilezik ve yüzük gibi kıymetli eşya kayboldu. Bu durum akşama kadar devam etti. Yerli rumlar, sizi kışlaya götüreceğiz diyerek ahaliden bir kısmını evlerinden alıp götürdü. Götürülenlerden on iki kişi meydana çıkmadı. Bu on iki kişiden beşinin cesedi şehir civarında bir dere içinde tesadüfen bulunup getirildi. Bunların kalabalık bir cemaatle cenaze namazları kılındı. Fransız, İngiliz ve İtalyan memessillerin hazır bulunduğu halde defnedildiler ve fotoğrafları alındı. Cenazelerden birisi Uncu Mahmut beye ait olup, elli beş yaşlarındaydı. Cenazenin muayenesinde burnunun ve kulaklarının kesildiği ve bir gözünün süngü ile oyulduğu, karnının derisinin koyun gibi yüzüldüğü ve bu işkencelerin kendisine canlı olduğu sırada yapıldığı anlaşılmıştır. Manisa da 10700 ev, 13 cami, 272 dükkan, 19 han, 26 bağ evi, 3 fabrika, 5 çiftlik, 1740 köy evi ateşe verilerek yakılmış, 3500 ü yakılmak ve 8550 kişide kurşunlanarak öldürülmüştür. TURGUTLU, ALAŞEHİR VE SALİHLİ KASABASINDA VAHŞET.: (İtalyan Zaşinania, Alfred Vermen, Madam Şnayder, Mister Prays, Mister Prencis, İstanbuldan Naşit, İzmirden Sırrı Bey, Amerikan Viskonsolosu Mr.Pack tan kurulu heyetin raporundan.): 6000 ev bulunan Turgutlu dan yalnız kenar semtlerdeki kulübeler kalmıştır. Halktan 1200 kişi öldürülmüştür. Yangın ve katliama iştirak eden yerli rumlardan Eczacı Kosti idam edilmiştir. Burada gözleri oyulmuş 18

çocuklar, göğüsleri parçalanmış kadınlar, ırzına geçilmiş ve öldürülmüş yüzlerce ceset görülmüştür. Sokaklarda yaralılar inlemektedir. Alaşehir, yakılıp yıkılmıştır. 4500 evden 4350 si tamamen yakılmış, 11500 kişi olan ahalisinden 400 ü ve 15 yaşın altındaki 7500 kişi kalmıştır. Burada yangını yerli rumlardan tüccar Miamandapolis çıkarmış ve idare etmiştir. Burada bir çok genç kız tecavüze uğramış ve bekaret kanları yüzlerine sürülmüştür. Taşçı Mehmet Usta nın karısının göğüsleri oyulmuş ve içine barut konularak ateşlenmiştir. Yunanlıların beraberlerinde alıp götürdükleri kadın sayısı 150 dir. Irzlarına tecavüz edilen kızlardan on dört tanesi çıldırmıştır. Bu kızlardan üçünün yangın külleri üzerinde şarkı söyleyip oynadıkları görüldü. Üç yüz kişilik kadın kafilesi Yunanlılarla beraber götürülmek istenirken kadınların itiraz etmeleri ve kaçmaları üzerine bir makineli tüfek bölüğü hepsini kurşunlamıştır. Yirmi otuz kadın ancak kurtulabilmiştir. Yetmiş iki kişi diri diri ateşte yakılmıştır. Salihli nin ev, dükkan, mektep, cami, han ve hamamları kamilen yakılmıştır. Yunanlılar buradan 110 kızı alıp götürmüşlerdir. Bunlardan 60 kadarı tecavüz edildikten sonra kaçmayı başarmış ve bilahare dağlarda toplanmıştır. Ayrıca 110 kişi yakılmıştır. Bir kısmı kadın olan yaralıların bir çoğunun kulak ve burunları kesilmiştir. KÜTAHYA, AFYONKARAHİSAR, UŞAK illerimizde yukarıda anlattığım yerleşim yerlerindeki gibi yangın, yağma, tecavüz, cinayet ve katliamlar yaşanmıştır. Yunanlılar, buralarda da yüzlerce kadın, çocuk, ve yiğit Türk insanını vahşice katlettiler. BİR İNGİLİZ SUBAYININ ŞAHİTLİĞİ (29 Mayıs 1921 tarihli serbest rapor.) Heyetimize müracaat eden İngiliz subayı Mister Cockhill, Teğmen Koçaros un Türklere yaptığı zulmü anlatmak için heyetimizi Gemlik te bulmuş ve şunları söylemiştir. Şile ye bağlı Kabakoz köyünde vazifeli olarak bulunuyordum. Birden piyade tüfeği ateşiyle karşılaştım. Yunanlılar köye giren yol üzerinde diz çökmüşler, kurşun yağdırıyorlardı. Bir duvarı kendime siper alarak bekledim. Türkler evlerine girip kapıları kapayınca Yunanlılar köye girdiler ve hemen bütün evlere taksim oldular. Bana selam vermek lüzumunu duymadı ama orada ne için bulunduğumu merak ettiğini hayretinden anladım. Evlerden çıkartılan kadın, kız, çocuk ve erkekler süngülerle dürtülerek meydanlığa toplandı. Hepsi durmadan dövülüyordu. Genç kızlara feci sarkıntılıklar yapılıyor ve elbiseleri süngü ile yırtılıyor ve göğüsleri kesiliyordu. Yunan teğmeninin yanına gittim. Bu vahşete neden lüzum gördüğünü sordum. Rumca bir şeyler söyledi ve beni azarladı. Tüylerim diken diken olarak daha feci manzaralara şahit oldum. Bir rum askeri 80 yaşlarında ihtiyar bir köylünün sırtına binmiş kendisini taşıtıyordu ve devamlı hayvan gibi ihtiyarı kırbaçlıyordu. Teğmen Koçaros, yakasına yapışıp kendine doğru çektiği Türklere ağızlarını açtırıyor ve kurşun sıkıp öldürüyordu. Ağızlarını açmayanların alnının ortasına nişan alıyordu. Kızlar, kadınlar, büyük feryatlarla bağırıp, çağırıyorlardı. Yunan askerlerine yalvaranlara ve ayaklarına kapananlara merhamet edilmiyordu. Evlerin pencerelerinden alevler çıkmaya başlamıştı. Büyük ağacın altında bir gebe kadın koyun gibi boğazlandı. Sonra karnı deşilerek çocuğu süngüye takılıp bir Türk erkeğine uzatıldı. Bu feci manzara bir saat sürdü. Yerde inleyen Türkler, can çekişiyorlardı. Benim tabancam alınmıştı. Hatta arkamda süngü takmış bir yunan neferi bekliyordu. Hava kararıncaya kadar vahşet devam etti. Sonra yunanlılar isminin Koçaros olduğunu söyledikleri teğmenlerinin etrafında toplanıp cenube (güneye) giden yoldan çekilip gittiler. İfadem tasdik ederim. (İmza. Majer COCKHİLL) DÜNYA GENÇLİĞİNE BEYANNAME 6 Haziran 1921 günü İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğrencileri, bütün dünya gençliğine şu mesajı yayınladılar. 19

Bugün felaketlerin en büyüğüne düçar olmuş (uğramış) insanlık aleminin bir parçası namına sizlerin merhamet ve insanlık duygularınıza hitap ediyoruz (sesleniyoruz). Belirtmek istediğimiz nokta, üç yıldan beri silahsız müdafasız Türk Halkının Yunan zulmünden neler çektikleridir. Ege ve Marmara kıyılarında Yunanlılar bir ölüm fırtınası estirmektedir. Türk Milleti nin içine düşmüş olduğu ızdırap ve felaketleri fırsat bilen Yunan Milleti, Türkiye yi iyi tanımayan diğer milletlerin bilgisizliğinden istifade ederek akla hayale gelmeyen zulümler yapmaktadır. Onlar, dünyayı kandırmak için her türlü zulmü yaptıkları halde bunları Türklere yüklemek için kesif bir propaganda yapmaktadırlar. Bu propagandanın altında Anadolu da Müslüman ve Türk Halkın toptan imhası projesi vardır. Süngülerle öldürülen, başı kesilen, ateşlerde yakılan ve parça parça doğranan Türklerin ızdırabını size anlatmak pek güçtür. Sizlerin vicdan ve insanlık duygularınıza hitap ediyoruz. Gerçek olayların pek az bir kısmını aksettirecek olan fotoğraf ve dökümanları size gönderiyoruz. Bu vesikalar din ve mezhep gözetmeksizin insan olan herkesi titretecektir. Bu vahşet müttefiklerarası bir tahkikat komisyonu tarafından da teyid edilmiştir. Büyük Britanya delegesi General Franks, Fransız delegesi Albay Vick, İtalyan delegesi Albay Roletta bu vahşete şahit olnuşlardır. Raporlarında bu vahşeti kinci yunan ordusu kumandanı Leonardolunos un üzerine atmaktadırlar. Her türlü ızdırap ve mahrumiyet içinde ilim ve irfan aşkı ile çalışmakta olan Türk Üniversiteli kardeşleriniz bu müthiş cinayetleri sizin pek saf ve ulvi vicdanınıza sunmayı bir vazife bilir. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğrencileri 6 Haziran 1921 20