NOT ENFLASYONU: ÜNİVERSİTELERDE NOTLAR ŞİŞİRİLİYOR MU? Prof. Dr. Hasan Şimşek İstanbul Kültür Üniversitesi (www.hasansimsek.net) 26 Ekim 2014 Klasik ve en basit tanımıyla eğitim bir davranış değişim süreci olarak tanımlanır. Bu davranış değişimi öğrenme yoluyla gerçekleşir. İdeolojik, vatandaşlık, beceri, ekonomik üretkenlik veya daha sayabileceğimiz pek çok gerekçeyle bilinçli olarak tasarlanmış bir süreçten söz ediyoruz. Bu tasarlanmış süreç okul gibi çok kontrollü bir ortam olabildiği gibi, halk eğitimi veya yetişkin eğitimi gibi amaçlarla daha az kontrollü ortamlarda da gerçekleşebilir. Denetimsiz ve amaçlanmamış yollarla da öğrenme gerçekleşebilir ancak başlangıç, süreç ve sonuçları açısından tasarlanmış bir süreçten söz etmediğimiz için böylesi bir süreci analiz etmek, sonuçlarından anlamlar çıkarmak zordur, dolayısıyla tasarlanmamış öğrenme ortamlarını belirli ölçülerde bu tartışmanın dışında bırakıyoruz. Konuya bu açıdan bakıldığında eğitim ve öğrenme süreçlerinde başlangıç ve bitiş arasında bir farkın olmasını bekliyoruz. Bu farkı da ölçerek anlamaya çalışıyoruz. Bu nedenle, eğitimde önemli konulardan birisi değişikliği veya süreç sonundaki kazanımı ölçme konusudur. Bu amaçla eğitimde çeşitli ölçme araçları kullanıyoruz. Bunlar açık veya kapalı uçlu sınavlar, sözlü sınavlar, projeler, raporlar, ödevler şeklinde olabilir. Bütün bunların sonucunda ise her şeyi bir araya koyarak, yani ölçme araçlarıyla elde ettiğimiz sonuçlara bireysel gözlem, algı ve yorumumuzu da ekleyerek öğrenme sürecine ilişkin bir performans değerlendirmesi yapıyoruz. Öğrenciler hakkındaki bu değerlendirme sonucunu çeşitli sayı veya harflerle ifade ediyoruz. Bu basitçe tanımlamaya çalıştığım süreç ilkokuldan doktora eğitiminin sonuna kadar ya da katıldığımız bir hizmet-içi eğitim etkinliğinde de aynı amaçla kullanılmaktadır. Doğal olarak yükseköğretim de bu tanımlanan sürecin içindedir. Yükseköğretimde de öğrenci performansı pek çok araçla ölçülerek en sonunda genellikle harf notları şeklinde ifade edilir. Yükseköğretimde Amerikan sistemi yoluyla dünyaya yayılan ve bugün bütün dünyada en yaygınıkla kullanılan değerlendirme 4 lük bir skala üzerinde Page 1 of 6
A ve F harfleri arasındaki değerlere karşılık gelen değerlendirmedir (aşağıdaki ODTÜ de kullanılan sistemdir): AA 4.00 90-100 BA 3.50 85-89 BB 3.00 80-84 CB 2.50 75-79 CC 2.00 70-74 DC 1.50 65-69 DD 1.00 60-64 FD -- -- FF -- -- Bu notlandırma sisteminde öğrencilerin performasının daha ayrıntılı belirlenmesi ve aralıklarda gösterilen değerleri daha iyi ayrıştırmak amacıyla harflerin sonuna + ve değerlendirmeleri ile yeni değerler de eklenmiştir. Dünyadaki bazı üniversiteler bu + ve ile rafine dilmiş değerlendirme sistemlerini de kullanabilmektedir. Aşağıdaki tabloda + ve değerlerin not karşılıkları verilmiştir: A 4.0 A- 3.7 B+ 3.3 B 3.0 B- 2.7 C+ 2.3 C 2.0 C- 1.7 D+ 1.3 D 1.0 D- 0.7 FD -- FF -- 4 lük sistemde + ve değerli bu harflere 100 lük sistemde hangi notların karşılık geldiğine ilişkin olarak Yükseköğretim Kurulu bir dönüşüm tablosu yayınlamıştır (https://www.yok.gov.tr/documents/10279/31737/4_luk_sistem_100/f3d72044-c756-4302-ab26-91af35f45f43). A 4.0 100.00 A- 3.7 93.00 B+ 3.3 83.66 B 3.0 76.66 B- 2.7 69.66 C+ 2.3 60.33 C 2.0 53.33 Page 2 of 6
C- 1.7 46.33 D+ 1.3 37.00 D 1.0 30.00 D- 0.7 -- FD 0.0 -- FF 0.0 -- Artık Türkiye de de pek çok yeni kurulan üniversite 4 lük sistemi benimsemekte, 100 lük sistemi kullanan pek çok devlet üniversitesi de 4 lük sisteme geçmiş durumdadır. Yukarıda ODTÜ de kullanılan sistem ve + ve değerlerin kullanıldığı sistemlerde YÖK dönüşüm tablosundaki değerler dikkatinizi çekmiş olabilir. ODTÜ sisteminde bir ders için geçer not 2.00 yani CC dir. YÖK dönüşüm tablosunda 2.00 a C notu denk gelmektedir, bu açıdan her iki not sistemi açısından benzerlik vardır. Oysa YÖK dönüşüm tablosunda 2.0 CC veya C notunun karşılığı 53.33 olarak gösterilmektedir. ODTÜ mezunu bir öğrenci bir dersten CC notu ile geçebilirken, benzer şekilde + ve değerleri kullanan bir üniversitemizde bir öğrenci bir dersten 2.0/C notu ile geçebilirken, dönüştürmelerde 100 lük sistemi kullanan bir üniversitemizde bir dersten 53.33 notu almış bir öğrencimiz o dersten geçmiş sayılmaktadır. İşte bu hafta konumuz tam da bununla ilgili. Türkiye de üniversitelerde genel anlamda notlandırma sistemlerinde ciddi bir aşağıya gidiş söz konusu iken, YÖK dönüşüm tablosu ile de bu az başarıyı yüksek notla ödüllendirme gerçeğe dönüşmüştür. Üniversitelerde değerlendirme sistemlerinin eskiye oranla daha gevşekleştiği ve öğrencilerden beklentilerin aşağı çekildiği konusunda da tartışmalar vardır. 10 Eylül 2014 tarihli The Economist dergisinde Bir A (Notu) Eskiden Olduğu Anlama Gelmiyor (An 'A' Is Not What It Used To Be) başlıklı bir yazı yayınlandı. Yazıda, Stuart Rojstaczer isimli ve üniversitede notlandırma konusunda uzun süredir resmi ve resmi olmayan veriler toplayan ve bunları analiz ederek şaşırtıcı sonuçlara ulaşan bir kişinin çalışmalarına ayrıntılı olarak değiniliyor. Daha da önemlisi, Rojstaczer in üzerinde çalışma yaptığı ve hakkında veri topladığı üniversitelerin bazıları Amerika nın ve dünyanın en prestijli üniversitelerinin başında geliyor. Amerikan sisteminde Fildişi Page 3 of 6
Ligi (Ivy League) olarak adlandırılan klasmana dahil Harvard, Columbia, Cornell, Princeton, Yale gibi üniversiteler de listeye dahil. Rojstaczer a göre, örneğin Harvard da 1950 de ortalama not C+ iken, 2013 yılında Harvad da en fazla verilen not A ve bütün öğrencilerin ortalama notu A- olmuştur. Aşağıdaki grafikte yıllar içinde Amerika nın, dolayısıyla da dünyanın sayılı üniversitelerinde ortalama öğrenci notlarının nereden nereye geldiğini görebilirsiniz. Kaynak: http://www.businessinsider.com/an-a-is-not-what-it-used-to-be-2014-9#ixzz3dbahoqxn Eylül/Ekim 2013 de Yale Mezunlar Dergisi nde Robert McGuire üniversitelerde not enflasyonu ile ilgili bir yazı yazdı (https://www.yalealumnimagazine.com/articles/3735). McGuire a göre, elli yıl önce Yale de verilen toplam notların 1963 yılında %10 u ve 1970 yılında %40 ı A ve A- iken 2012 Bahar döneminde bu oran %62 olmuştur. Bu veriler üzerine, Yale de verilen notlar konusunda yine Yale öğretim elemanları tarafından bir çalışma yapılmış. İnsani Bilimler de öğrencilere verilen ortalama notlar bir miktar daha yüksek çıkarken ortalama not yüksekliği sorunu Fen Bilimleri nde de ciddi oranda gözlemlenmiş. Wisconsin Üniversitesi nden Prof. Lester Hunt Not Enflasyonu (Grade Inflation) başlıklı bir kitap çalışması bile yapmış. Sonuçta, enflasyon kelimesini notlandırma konusunda pek isabetli bulmayan Hunt a göre, parayla ilgili olan enflasyonda bir üst limit yok. Ancak notlandırma sistesi 0.00-4.00 arasında kapalı bir sistem özelliği Page 4 of 6
göstermektedir. Bu kapalı sistemde notlar yukarıdaki üst limite doğru sıkıştıkça öğrenci başarısı ve performans konusunda notların ayırıcı olmaması sorunu ortaya çıkmaktadır. Yale deki çalışmaya katılan ekonomi profesörü Ray Fair ise, tersi bir durum ortaya çıksaydı, yani, örneğin öğrencilere verilen toplam notların ortalamasının %68 i C+ ve B- notları arasına olsaydı da durumun sorunlu olacağını dile getirmektedir. Buradaki sorun, öğrencilerin büyük çoğunluğunun performans göstergesinin anlamında not skalasının dar bir aralığına sıkışmasıdır. Yani, öğrencilerin büyük çoğunluğu aynı notu almaktadır. Dolayısıyla, bu durumda, notların öğrenciler arasında isabetli bir performans ayrımı yapmadığı sonucu çıkar. Yıllar içinde notlardaki yukarı doğru ivme bazı üniversitelerin radikal kararlar almalarına bile yol açmış durumda. Princeton Üniversitesi 2004 yılında aldığı bir kararla bir derse katılan öğrencilerin %35 inden fazlasına A notu verilemeyeceğini benimsemiş. Bu yolla 2002-2003 de verilen toplam notların %49.7 si A düzeyindeyken bu oranın 2008-09 da %39.7 ye düşmesi sağlanmış. Notre Dame ve Swartmore gibi prestijli Amerikan üniversiteleri de Princeton ın yoluna benzer bir yol keşfetme konusunda çalışmalarını yoğunlaştırmış durumdalar. Üniversitelerde notların yıllar içinde yukarıya doğru istikrarlı bir şekilde yükselmesini çeşitli nedenlere bağlayanlar var. Bu trendi öğrencilerin bilişsel ve entelektüel kapasitelerindeki yükselmenin bir sonucu olduğunu vurgulayanlar var. Öte yandan, bu artış eğilimine daha kötümser yalaşanların sayısı diğer gruptan bir hayli fazla. Bu artışa şüpheyle yaklaşanların üzerinde durdukları en önemli nedenlerin bazıları üniversitelerin dışından bazıları ise üniversitelerin iç işleyiş ve süreçlerinden kaynaklanmaktadır. Dış faktörlerden birini gençliği de etkileyen kültürel bir atmosferin değişmesi olarak açıklayanlar var. Buna göre, insanlar ve doğallıkla öğrenciler haklarını daha ileri götürmek konusunda bugün daha ısrarcı ve agresifler. Bu konular arasında notlar da var. Bugünün öğrencileri yüksek not konusunda öğretim elemanlarına daha fazla baskı yapma konusunda daha girişimciler. Bir diğer dışsal neden, özellikle neoliberal politikalarla da tırmanışa geçen öğrenciyi paydaş, veya daha ilerisi, müşteri olarak gören bakış açısı. Müşteri memnuniyetini artırmanın en kolay yolu başarıyı gerektiğinden daha cömertçe değerlendirmek. Üniversitenin iç Page 5 of 6
işleyişi ile ilgili konuların başında öğrencilerin öğretim elemanlarının performanslarını değerlendirme uygulamasını gündeme getirenler de var. Özellikle öğrenci değerlendirmesini atama ve yükseltmelerde asgari zorunlu koşullar arasında gören kurumlarda bu durumun öğretim elemanları üzerinde psikolojik bir baskıya dönüşmüş olabileceğini dile getirmektedirler. Bu trend böyle sürdüğü sürece karşımıza bir kaç önemli sorun çıkacak. Bunlardan ilki, notlar öğrenciler arasında performans ayrımını yapamaz hale geldiğinde iş piyasası ve işverenler ek performans göstergelerini devreye sokacaklar. Kendilerinin veya profesyonel kurumların hazırladığı ek sınavlar devreye girebilir. Ya da, notların yanı sıra öğrencinin üniversite eğitimi sırasında başka nelerle ilgilendiğini gösteren ek delillere bakacaklar (sosyal ve kültürel etkinlikler, kulüpler). Bu trend böyle sürdüğü sürece bu ek deliller arasına sertifikalar, yüksek lisans ve doktora gibi üst eğitim dereceleri de asgari koşul olarak girmeye başlayacak demektir. Sonuç olarak, ciddi bir yeniden yapılanmanın eşiğinde olan yüksek öğretim, ölçme ve değerlendirme sistemleri açısından da hızla bir krize doğru yol almaktadır. Acaba bu konuda biz neredeyiz? Türk yüksek öğretiminde bu sorunun ciddiyeti ve ağırlığı nedir? Bu konuları da bazı meslektaşlarımıza araştırma konusu olarak önerelim. Page 6 of 6