Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 3, Sayı: 10, Mart 2015, s. 360-393



Benzer belgeler
Karasu Nehri Vadisinin Morfotektonik Gelişiminde Tiltlenme Etkisi

TABAKALI YAPILAR, KIVRIMLAR, FAYLAR. Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü

GİRİŞ. Faylar ve Kıvrımlar. Volkanlar

BÖLÜM 16 YERYÜZÜ ŞEKİLLERİNİN GELİŞMESİ

Akdeniz in Pleyistosen Deniz Düzeyi Değişimlerini Karakterize Eden, Çok Dönemli-Çok Kökenli Bir Mağara: Gilindire Mağarası (Aydıncık-İçel)

Bazı şekil grupları km 2 Ha Oran

YER DEĞİŞTİREN YERLEŞMELERE İKİ ÖRNEK: KIRATLI ve BAHÇELİ KÖYLERİ

INS13204 GENEL JEOFİZİK VE JEOLOJİ

COĞRAFYA DERGİSİ İSTANBUL UN ANADOLU YAKASININ JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLERİNİN ANA ÇİZGİLERİ 1

AFYONKARAHİSAR DİNAR DOMBAYOVA LİNYİT SAHASI

4. FAYLAR ve KIVRIMLAR

ERGENE (TRAKYA) HAVZASININ JEOLOJİSİ ve KÖMÜR POTANSİYELİ. bulunmaktadır. Trakya Alt Bölgesi, Marmara Bölgesi nden Avrupa ya geçiş alanında, doğuda

TOPOĞRAFYA, YÜKSELTİ VE RÖLİYEF

ÇAMLIDERE (ANKARA) NEOJEN SİLİSLEŞMİŞ AĞAÇLARI PALEOEKOLOJİ-PALEOKLİMATOLOJİ

BĠLĠMSEL ARAġTIRMA PROJESĠ SONUÇ RAPORU

YERKABUĞUNUN HAREKETLERİ

Tabakalı kayaçların dalga şeklindeki deformasyonlarına kıvrım denir. Kıvrımların boyları mm mertebesinden km mertebesine kadar değişir.

GANOS (IŞIKLAR) DAĞI VE YAKIN ÇEVRESİNDEKİ (TEKİRDAĞ) AKARSULARIN DRENAJ ÖZELLİKLERİ

Temel Kayaçları ESKİŞEHİR-ALPU KÖMÜR HAVZASININ JEOLOJİSİ VE STRATİGRAFİSİ GİRİŞ ÇALIŞMA ALANININ JEOLOJİSİ VE STRATİGRAFİSİ

Yapısal Jeoloji: Tektonik

FAYLARI ARAZİDE TANIMA KRİTERLER TERLERİ TEKTONİK IV-V. V. DERS. Doç.. Dr. Sabah YILMAZ ŞAHİN

DOĞRULTU-ATIMLI FAYLAR

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER BÖLGEMİZİ TANIYALIM TESTİ. 1- VADİ: Akarsuların yataklarını derinleştirerek oluşturdukları uzun yarıklardır.

NEOTEKTONİK. Doç.Dr. Yaşar EREN DOĞU ANADOLU SIKIŞMA BÖLGESİ

NEOTEKTONİK ORTA ANADOLU OVA REJİMİ. Doç.Dr. Yaşar EREN

2229 Ayrıntılı Etkinlik Eğitim Programı SAAT/ GÜN

Yapısal jeoloji. 3. Bölüm: Normal faylar ve genişlemeli tektonik. Güz 2005

DETERMINATION, MAPPING AND ANALYSIS OF LAND-USE CHANGES IN ÇORLU RIVER BASIN (THRACE PENINSULA)

DÜNYA KÖMÜR YATAKLARI GONDWANA KITASI BİTUMLU KÖMÜR YATAKLARI KUZEY AMERİKA VE AVRUPA TAŞKÖMÜR YATAKLARI

AYAŞ İLÇESİ BAŞAYAŞ KÖYÜ ARAZİ İNCELEME GEZİSİ GÖREV RAPORU

KAFZ genellikle geniş, çok sayıda bazen paralel bazen de saç örgüsü şeklindeki kollardan oluşan bir sağ yönlü doğrultu atımlı faydır.

DERS 1. Bölge Sınırlarını Tespiti

COĞRAFYA DERGİSİ Sayı 12, Sayfa 1-11, İstanbul, 2004 Basılı Nüsha ISSN No: Elektronik Nüsha ISSN No:

ABANT GÖLÜ CİVARININ TEKTONİK VE YAPISAL JEOLOJİSİNİN HAVA FOTOĞRAFLARI İLE KIYMETLENDİRİLMESİ GİRİŞ

VIII. FAYLAR (FAULTS)

KARTEPE-MAŞUKİYE-SAPANCA GEZİMİZ

DENİZ BİYOLOJİSİ Prof. Dr. Ahmet ALTINDAĞ Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Anabilim Dalı

INS13204 GENEL JEOFİZİK VE JEOLOJİ

MTA Genel Müdürlüğü nün Ortaya Çıkardığı Yeni Bir Kara Elmas Yöresi KONYA KARAPINAR Kömür Sahası

BÖLGE KAVRAMI VE TÜRLERİ

TÜRKİYE NİN DÜNYA ÜZERİNDEKİ YERİ

X. KIVRIMLAR, FAYLAR VE KAYAÇLARIN DEFORMASYONU

DOĞU KARADENĠZ BÖLGESĠNDE HEYELAN

Akarsu aşındırma ve biriktirme şekilleri nelerdir?

TABAKALI YAPILAR, KIVRIMLAR, FAYLAR. Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü

III.BÖLÜM A - KARADENİZ BÖLGESİ HAKKINDA

AKSARAY YÖRESĠNĠN JEOLOJĠK ĠNCELEMESĠ

TRABZON SARP ARASI, KARADENİZ SAHİL YOLU İNŞAATININ JEOMORFOLOJİK ETKİLERİ

Murat TÜRKEŞ ve Telat KOÇ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, Çanakkale

JEO156 JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİNE GİRİŞ

DOĞRULTU ATIMLI FAYLAR KIRIKLAR VE FAYLAR. Yaşar ar EREN-2003

Atım nedir? İki blok arasında meydana gelen yer değiştirmeye atım adı verilir. Beş çeşit atım türü vardır. Bunlar;

MADEN TETKĐK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

BAŞLICA TOPRAK TİPLERİ

KAYAÇLARDA GÖRÜLEN YAPILAR

İKİNCİ ÖĞRETİM DERS PROGRAMI

TUFA ve TRAVERTEN-III

VII. KIYILAR. Prof.Dr.Kadir Dirik Ders Notları


Hatalı Kıyı Kullanımının Neden Olduğu Bir Problem: Karaburun Limanın (İstanbul) Dolması

B.Ü. KANDİLLİ RASATHANESİ ve DAE.

XIII- SONUÇ ve ÖNERİLER


KIVRIMLAR (SÜNÜMLÜ / SÜNEK DEFORMASYON) Kıvrımlanma

T.C. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi

The geomorphological stady of the area Çınarcık and ite surroundings

JEOLOJİ İÇ KUVVETLER

DEFORMASYON, DAĞ OLUŞUMU

HEYELAN ETÜT VE ARAZİ GÖZLEM FORMU

DOĞAL PEYZAJ ÖZELLİKLERİNİN KIRSAL YERLEŞİMLER ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ: BARTIN ÖRNEĞİ

MARMARA COĞRAFYA DERGİSİ, SAYI: 10, TEMMUZ-2004, İSTANBUL

KONYA DA DEPREM RİSKİ

DEĞİRMENDERE-I İLE ENGİZ ÇAYI ARASI KIYI KESİMİNİN JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLERİ

GANOS (IŞIKLAR) DAĞI NIN (TEKİRDAĞ) SOSYOJEOMORFOLOJİSİ

AKARSU MORFOLOJİSİ TANIMLAR

NORMAL ÖĞRETİM DERS PROGRAMI

ÇATLAKLAR VE FAYLAR sistematik çatlaklar (a) sistematik olmayan çatlaklar (b)

OFLAK DAĞI VE ÇEVRESİNİN FİZİKİ COĞRAFYA ÖZELLİKLERİ

KÜRESEL ORTAM: BÖLGELER ve ÜLKELER

25 NİSAN 2015 NEPAL-KATMANDU DEPREMİ (M=7.8)

1967 YILI SAKARYA DEPREMİNE AİT KISA NOT

:51 Depremi:

Normal Faylar. Genişlemeli tektonik rejimlerde (extensional tectonic regime) oluşan önemli yapılar olup bu rejimlerin genel bir göstergesi sayılırlar.

EĞNER-AKÖREN (ADANA) CİVARI JEOLOJİSİ

Hitit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü. Öğr. Gör. Kayhan ALADOĞAN

Kıyı turizmi. Kıyı turizminin gelişiminde etkili olan etmenler; İklim Kıyı jeomorfolojisi Bitki örtüsü Beşeri etmenler

:51 Depremi:

TÜRKİYE JEOMORFOLOJİSİ PROF. DR. OĞUZ EROL. Hazırlayan: D.Doğu ATEŞ. Mizanpaj-Tasarım: D. Doğu ATEŞ ANKARA. Hazırlayanın Açıklaması;

TOPOÐRAFYA ve KAYAÇLAR

7. Türkiye nin Sismotektoniği SİSMOTEKTONİK DERSİ (JFM 439)

1- Çevresine göre alçakta kalmış ve vadilerle derin yarılmamış düzlüklere ne denir?

Rüzgarlar kum çakıl gibi gevşek maddeleri havalandırarak taşımak, zemine çarparak aşındırmak ve biriktirmek suretiyle yeryüzünü şekillendirirler.

DEMRE VE ÇEVRESİNİ ETKİLEYEN TARİHSEL DEPREMLER

Sarıçam (Adana, Güney Türkiye) Jeositi: İdeal Kaliş Profili. Meryem Yeşilot Kaplan, Muhsin Eren, Selahattin Kadir, Selim Kapur

TÜRKİYE DE İL MERKEZLERİNİN COĞRAFİ MEKANLA İLİŞKİLERİ

COĞRAFYA ARAZİ KULLANIMI VE ETKİLERİ ASLIHAN TORUK 11/F-1701

YUKARI HAVZA ISLAHI VE ÇAKIT HAVZASI ÖRNEĞİ. Prof.Dr. Doğan Kantarcı İ.Ü.Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Abd.

JAA ATPL Eğitimi (METEOROLOJİ)

Herhangi bir noktanın dünya üzerinde bulunduğu yere COĞRAFİ KONUM denir. Coğrafi konum ikiye ayrılır. 1. Matematik Konum 2.

KIRŞEHİR AFET DURUMU RAPORU

Transkript:

Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 3, Sayı: 10, Mart 2015, s. 360-393 Emre ÖZŞAHİN 1 ŞARKÖY DERESİ (ŞARKÖY) - BAĞLAR DERESİ (MARMARA EREĞLİSİ) ARASINDAKİ MARMARA DENİZİ AKAÇLAMA HAVZASININ (TEKİRDAĞ) JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLERİ Özet Bu çalışmada, Şarköy Deresi (Şarköy) - Bağlar Deresi (Marmara Ereğlisi) arasındaki Marmara Denizi akaçlama havzasının jeomorfolojik özelliklerinin açıklanması amaçlanmıştır. Bu amaçla temel materyal olarak Harita Genel Komutanlığı tarafından hazırlanan Türkiye Topoğrafya Haritalarının 1/25.000 ölçekli ilgili paftaları kullanılmıştır. Bunun yanında çeşitli ölçeklerde hazırlanmış farklı tematik haritalardan da yararlanılmıştır. Çalışma amacı kapsamında yöntem olarak öncelikle yerşekli jenerasyonları Erol sistemine göre gruplandırılmış ve akabinde ise yerşekilleri genetik olarak sınıflandırılmıştır. Ulaşılan sonuçlar arazi çalışmaları eşliğinde denetlenerek, metne aktarılmıştır. Çalışma sonucunda inceleme sahasında çeşitli dönemleri karakterize eden yerşekli jenerasyonlarının ve topoğrafyaya güncel görünümünü kazandıran değişik yerşekillerinin gelişmiş olduğu anlaşılmıştır. Bu bağlamda inceleme sahasında dağ, plato ve ova gibi ana yerşekillerinin yanında akarsu, kıyı, volkan ve karst topoğrafyasına ait elemanter yerşekillerinin varlığı da saptanmıştır. Ayrıca Neotektonik dönemin başlarında inceleme sahasının güneye doğru çarpıldığı ve su bölümü çizgisinin de Marmara Denizi ne doğru yaklaştığı belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Jeomorfoloji, Marmara Denizi akaçlama havzası, Tekirdağ. THE GEOMORPHOLOGICAL FEATURES OF THE MARMARA SEA DRAINAGE BASIN (TEKİRDAĞ) ŞARKÖY STREAM (ŞARKÖY) - BAĞLAR STREAM (MARMARA EREĞLİSİ) Abstract This study aims to explain the geomorphological features of the Marmara Sea drainage basin between Şarköy Stream (Şarköy) and Bağlar Stream (Marmara Ereğlisi). To this end, 1/25.000 scale map sheets of Turkey s Topographic Maps 1 Yrd. Doç. Dr., Namık Kemal Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, Tekirdağ. E-mail: eozsahin@nku.edu.tr

361 Şarköy Deresi (Şarköy) - Bağlar Deresi (Marmara Ereğlisi) Arasındaki Marmara Denizi Akaçlama Havzasının (Tekirdağ) Jeomorfolojik Özellikleri prepared by the General Command of Mapping were used as basic material. Different thematic maps with various scales were used, too. Landform generations were grouped through Erol system in the first place. Then they were classified genetically. The obtained results were checked through field surveys and transformed into texts. It was understood that the study area contains landform generations that characterize various periods and different landforms that provide its topography with its current appearance. Also, it was seen that the study area includes river, shore, volcano, and elementary landforms belonging to karst topography besides main landforms such as mountain, plateau, and plain. Furthermore, it was found out that the study area twisted southwards and watershed got closer to the Marmara Sea in the early neo-tectonic period. Keywords: Geomorphology, Marmara Sea drainage basin, Tekirdağ. 1. GİRİŞ Yerkabuğu üzerinde veya içinde, iç ve dış etmenler ile süreçler tarafından oluşturulan yerşekillerini tasvir etmek, onların oluşum ve gelişimleri ile coğrafi dağılışlarını nedenleriyle birlikte ortaya koymak jeomorfoloji biliminin temel amacıdır (Ekinci, 2011). Bu çalışmada jeomorfoloji biliminin genel amaç ve ilkeleri doğrultusunda, Şarköy Deresi (Şarköy) - Bağlar Deresi (Marmara Ereğlisi) arasındaki Marmara Denizi akaçlama havzasının jeomorfolojik özelliklerinin ortaya konulması hedeflenmiştir. Böylece doğal çevrenin yapısını meydana getiren unsurlardan jeomorfoloji alanındaki boşluğu bir parça da olsa doldurarak Türkiye jeomorfolojisine katkı sağlamaya ve bundan sonra yapılacak çalışmalara belirli bir altyapı oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu ve benzeri çalışmaların artması yaşama ortamının ayrı bir unsuru olan doğal çevre özelliklerinin bilinmesini ve tanınmasını sağlayacağı için çeşitli hedeflere yönelik planlama ve faydalanma çalışmalarının yürütülmesine (Koçman, 1989), insanın doğal çevreyi sevmesine ve korumasına destek olacaktır (Kopar, 2010; Özşahin, 2014a; 2014b). Aynı zamanda bu tür çalışmalar kamu ve özel sektörce yapılacak yatırımların isabetli olmasına da katkı sağlayacaktır (Zeybek, 2004a; 2010). Çalışmanın Şarköy Deresi (Şarköy) - Bağlar Deresi (Marmara Ereğlisi) arasındaki Marmara Denizi akaçlama havzası dâhilinde yürütülmesinin nedeni ise bu sahanın oldukça farklı yerşekillerini barındırmasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca daha önce yapılmış jeomorfolojik çalışmaların ise ya daha yerel (Önen, 1965; Başkütük, 1972; Yenilmez, 1972; Chaput, 1974; Çıkrıkçılı, 1976; Sönmez, 1979; Pur, 1984; Erkal, 1987; 1991; Kaya, 1988; Hancock ve Erkal, 1990; Abdioğlu, 1991; Altın, 1992; Sekin, 1993; Kaya, 1999) ya da daha bölgesel (Ardel, 1957; 1960; Erol, 1981; 1982; 1989; Erinç vd., 1985; Altın, 2000; Ertek, 2011) alan kapsamasına rağmen, bu sahaya tam olarak odaklanılmadığı için ilgili alanın çalışılması tercih edilmiştir. Araştırma amacı çerçevesinde İnceleme sahasının jeolojik özellikleri nasıldır? Bu sahada hangi yerşekli jenerasyonları ve yerşekilleri mevcuttur? Bunların özellikleri nelerdir? Sahada yaşanan jeomorfolojik oluşum ve gelişim süreci nasıl gerçekleşmiştir? şeklindeki araştırma sorularına da yanıtlar aranmıştır. 2. İNCELEME SAHASININ KONUMU VE BAŞLICA COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ İnceleme sahası, Türkiye nin kuzeybatı kesiminde, Marmara Bölgesi nin hem Ergene hem de Çatalca-Kocaeli Bölümü nde yer almakta olup, Şarköy Deresi (Şarköy) - Bağlar Deresi (Marmara Ereğlisi) arasındaki Marmara Denizi akaçlama havzasını kapsamaktadır (Şekil 1).

Emre Özşahin 362 Marmara Denizi ne doğru bir hilal şeklinde uzanan inceleme sahasının yüzölçümü 959 km², çevre uzunluğu ise 170 km dir. İnceleme sahası, idari olarak Tekirdağ ili sınırları dâhilinde kalmaktadır (Şekil 1; Foto 1). Şekil 1. İnceleme sahasının lokasyon haritası Foto 1. İnceleme sahasından genel bir görünüm (Tekirdağ civarı) KD-GB uzanımlı olan bu alanın, kuş uçuşu uzunluğu doğu ile batısı arasında en fazla 72.2 km, genişliği ise güneyi ile kuzeyi arasında en fazla 61.9 km dir. İnceleme sahasının en yüksek noktası, 1/25.000 ölçekli haritaya göre Ganos (Işıklar) Dağı üzerinde yer alan 924 m yükseklikteki Uçaktaşı (Radar) Tepe dir. En alçak noktası ise deniz seviyesidir. Bu duruma göre inceleme sahasındaki yükselti farkı 924 m, ortalama yükselti ise 142.83 m dir. İnceleme sahasında Orta-Üst Eosen den günümüze kadar çeşitli yaş ve türde değişik litolojik birimler bulunur. Ganos Dağı civarında temele ait formasyonların izlendiği inceleme sahasında, en genç oluşuklar akarsuların güncel vadi tabanlarında ve aktüel dalga birikiminin olduğu kıyı kesiminde görülmektedir. Tektonik olarak Lavrasya ve Anadolu kıtaları arasında yer

363 Şarköy Deresi (Şarköy) - Bağlar Deresi (Marmara Ereğlisi) Arasındaki Marmara Denizi Akaçlama Havzasının (Tekirdağ) Jeomorfolojik Özellikleri almakta olan inceleme sahası, Türkiye nin tektonik birliklerinden Trakya Havzası nın güneyinde yer alır (Okay ve Yurtsever, 2006). Aynı zamanda bu alan KAF (Kuzey Anadolu Fayı) sisteminin batı uzantısında bulunan Ganos (Saroz-Gaziköy) Fayı nın etkisi altındadır (Yaltırak, 1996). Jeomorfolojik olarak çeşitli yerşekillerinin bulunduğu inceleme sahasında dağ, plato ve ova gibi ana yerşekillerinin tamamını görmek mümkündür. En geniş sahayı, farklı yaş ve yükseltilerde izlenebilen aşınım ve birikim yüzeylerinin akarsular tarafından yarılması ile meydana gelmiş platolar kaplamaktadır. Dağ morfolojisi, inceleme sahasının en yüksek yeri olan Ganos Dağı ile temsil edilir. Akarsu vadi tabanlarının genişlediği kesimlerde yer alan önemli düzlükler ise ova olarak tanımlanabilecek yerşekillerine tekabül etmektedir. İnceleme sahasının en dikkat çekici elemanter yerşekillerini ise Marmara Denizi kıyısı boyunca denize ulaşan akarsuların meydana getirdikleri deltalar ve bu denize doğru eğim kazanmış çeşitli yükselti seviyelerinde yer alan denizel taraçalar oluşturmaktadır. İnceleme sahası esas itibariyle flüvyal süreçlerin farklı yapılar ve litolojiler üzerindeki aşındırma ve biriktirme faaliyetleri sonucunda şekillenmiştir. Buna göre sahanın uzun jeomorfolojik gelişimi sırasında iklim şartlarında yaşanan farklılıklara rağmen, inceleme sahası flüvyal morfojenetik bölge sınırları içerisinde bulunmaktadır (Erinç vd., 1985). İnceleme sahasında, Yarı Nemli Marmara (Geçiş) iklimi egemendir (Koçman, 1993). Tekirdağ Meteoroloji İstasyonu nun 1954-2013 yılları arasını kapsayan ölçüm sonuçlarına göre inceleme sahasında yıllık ortalama sıcaklık 14.1 C, yıllık toplam yağış ise 588.4 mm dir (Meteoroloji Genel Müdürlüğü, 2015). Buna göre inceleme sahası Akdeniz iklimi etki alanında yer almasına rağmen yaz kuraklığı Akdeniz iklimindeki kadar hissedilmemektedir. Bu iklim tipi kıyı kesimlerde yarı nemli, dağlık alanlarda ise nemli iklim şeklinde bir karakter gösterir (Dönmez, 1990). Marmara Denizi akaçlama havzasını kapsayan inceleme sahasındaki akarsular genellikle kısa boylu ve K-G, B-D, KD-GB şeklinde bir uzanışa sahiptir. En önemli akarsular Şarköy den başlamak suretiyle Marmara Ereğlisi ne doğru sırasıyla; Şarköy Deresi, Dişbudakdere, Hoşköy Deresi, Değirmendere, Kirazlıdere, Anadere (Ova veya Yazır), Cevizlidere, Ayvalıdere, Çayırlar Deresi, Gazioğlu Deresi, Ağılovası Deresi, Şereflidere ve Bağlar (Aligölü) Deresi dir. Ayrıca sahada yer yer rastlanan göletler ve taşkın koruma, erozyon ve rusubat kontrol tesisleri de diğer hidrografik unsurları meydana getirir. Yakın çevrede yapılan toprak çalışmalarından elde edilen bilgiler ışığında inceleme sahasında toprak nem rejimi xeric, sıcaklık rejimi ise thermic tir. Bu nem ve sıcaklık rejimi altında inceleme sahasında Toprak Taksonomisine göre çeşitli toprak serileri gelişim göstermiştir (Ekinci, 1990). Bunlar; Entisol, Andisol, Alfisol, İnceptisol, Mollisol ve Vertisol lerdir (Özşahin, 2014c). Doğal bitki örtüsü bakımından, Türkiye bitki coğrafyası ve flora bölgelerine göre Holarktik Flora Âleminin Akdeniz Bölgesi sınırları içerisinde kalan (Atalay, 2011), inceleme sahasında hâkim olan iklim tipine bağlı olarak oluşan doğal bitki örtüsü, iç kısımlarda su isteği az olan ağaçlardan oluşan orman, kıyı kesimlerde yarı nemli orman, dağlık alanlarda ise su isteği fazla olan ağaçlardan oluşan ormanlar şeklindedir (Dönmez, 1990). 3. MATERYAL VE METOT Çalışmanın ofis aşamasına eski literatürün gözden geçirilmesiyle başlanmıştır. Materyal olarak sahanın 1/25.000 ölçekli Türkiye Topografya Haritalarının ilgili paftaları kullanılmıştır. Bunun yanında çeşitli araştırmacılar tarafından yapılmış çalışmalardan yararlanılarak sahanın jeoloji haritası oluşturulmuştur. Bu materyallerden Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) nin bir araç

Emre Özşahin 364 olarak kullanıldığı bu çalışmanın tematik haritalarının hazırlanmasında istifade edilmiştir. Çalışmanın ikinci aşaması olan arazi etütleri safhasında çeşitli dönemlerde inceleme sahasına intikal edilerek gözlemler gerçekleştirilmiş, çeşitli amaçlar için ölçümler ve fotoğraf çekimleri yapılmıştır. Son aşamada ise bulgular dikkatle işlenerek makale kaleme alınmıştır. 4. JEOLOJİK ÖZELLİKLER 4. 1. Stratigrafi İnceleme sahası jeolojik olarak Trakya Havzası nın güney kesiminde yer almaktadır (Çınar Yıldız vd., 2013). Sismotektonik faaliyetlerin aktif olduğu KAF zonu üzerinde yer aldığı için bu sahadaki jeolojik özellikler çeşitlilik gösterir (Yiğit, 2006; Şekil 2). Bu bölümde inceleme sahasının jeolojik özellikleri jeomorfolojik özelliklere etkisi yönüyle stratigrafi ve tektonik başlıkları altında ele alınıp değerlendirilmiştir. 4. 1. 1. Tersiyer Şekil 2. İnceleme sahasının genelleştirilmiş ölçeksiz stratigrafik kesiti İnceleme sahasında temel araziyi kumtaşı, silttaşı ve silisifiye tüf serileri içeren ve derin deniz ortamında çökelmiş olan Gaziköy Formasyonu meydana getirmektedir (Şekil 3). Ganos Dağı nın güney eteklerinde KD-GB uzanımlı yüzeylenen bu formasyonun yaşının Orta-Üst Eosen olduğu bildirilmiştir (Siyako, 2006). Üzerindeki formasyonlarla dereceli geçişli bir karakterde olan bu istif (Şentürk vd., 1998), Üst Eosen e ait çakıltaşı ara düzeyli, kumtaşı ve kiltaşı ardalanmasından oluşan Korudağ Formasyonu tarafından örtülmektedir. Denizaltı yelpaze çökellerinden meydana gelen Korudağ Formasyonu inceleme sahasında Ganos Fayı nın güneyinde izlenebilmektedir (Şekil 3).

365 Şarköy Deresi (Şarköy) - Bağlar Deresi (Marmara Ereğlisi) Arasındaki Marmara Denizi Akaçlama Havzasının (Tekirdağ) Jeomorfolojik Özellikleri Şekil 3. İnceleme sahasının jeoloji haritası (Şentürk vd., 1998; Altın, 2000; MTA, 2002; Kayran, 2006; Okay vd., 2008 ve arazi çalışmalarından toplanan verilerden faydalanılarak çizilmiştir.) Bu istifin üzerinde tabanındaki birimlerle dereceli geçişli veya uyumsuz olarak bulunan Üst Eosen e ait kireçtaşlarından oluşan Soğucak Formasyonu bulunur. İnceleme sahasının güneybatısında Ganos Dağı nın yamaçlarında yayılış gösteren bu formasyon, Üst Eosen yaşındaki kumtaşı ve kiltaşı ardalanmasından oluşan Keşan Formasyonu tarafından kaplanmıştır. Taban ve tabanındaki birimlerle dereceli geçişli bir yapıda olan Keşan Formasyonu, inceleme sahasında Ganos Fayı nın güneyinde yayılış gösterir (Şekil 3). İlgili birimin üzerine Üst Eosen-Alt Miyosen e ait kiltaşı, miltaşı ve yer yer de kumtaşından meydana gelen (Şentürk vd., 1998) Yenimuhacir Formasyonu gelir. İnceleme sahasında Kumbağ civarında denize dökülen Anadere nin akaçlama havzasında yayılış gösteren bu formasyon, üstten aşındırılmıştır ve daha genç birimlerle uyumsuz olarak örtülür (Siyako, 2006). Bu istifin üzerinde yer alan Danişmen Formasyonu ise Orta Oligosen yaşlı çakıltaşı bantları ve kalın kireçtaşı seviyeleri ile değişik düzeylerde linyitler içeren kumtaşlarından oluşmaktadır (Şentürk vd., 1998). Delta düzlüğü ve akarsu ortamı çökellerinden meydana gelen bu istif, Barbaros tan Marmara Ereğlisi ne kadar olan su bölümü sahasında izlenmektedir (Şekil 3). Danişmen Formasyonu akarsu, göl ve kıyı ortamını karakterize eden kumtaşı, çakıltaşı, kireçtaşı, miltaşı, kiltaşı litolojilerinden meydana gelen Orta-Üst Miyosen yaşındaki Çanakkale Grubu tarafından uyumsuz olarak kaplanır. Bu jeolojik istif grubu, inceleme sahasının güneybatı kanadında yüzeylenmekte olup, Gazhanedere, Anafarta, Çamrakdere ve Bayraktepe olmak üzere 4 üyeden

Emre Özşahin 366 oluşur (Şekil 3). Gazhanederesi üyesi, Orta-Üst Miyosen e ait miltaşı, kumtaşı, kiltaşı ve çakıltaşı litolojilerinden meydana gelmektedir ve inceleme sahasında Hoşköy ün güneybatısı ve batısında yayılış gösterir. Akarsu kökenli kumtaşı, miltaşı ve kiltaşından oluşan Anafarta üyesi, inceleme sahasında Gaziköy-Şarköy arasında yüzeylenmekte olup, Orta-Üst Miyosen yaşındadır. Akarsu ve genellikle de göl ortamında çökelen kiltaşı, miltaşı, kumtaşından oluşan Çamrakdere Üyesi, bazı alanlarda içerisinde linyit düzeyleri de bulundurur (Şentürk ve Karaköse, 1987). Alttan ve üsten dereceli geçişli bir konuma sahip olan bu üye inceleme sahasında Şarköy ün kuzeyinde küçük bir sahada yüzlek verir ve Orta Miyosen yaşlıdır (Siyako, 2006). Lagün, kıyı ve kıyı ötesi ortama ait kireçtaşı, kumlu kireçtaşı ve oolitik kireçtaşı litolojilerinden oluşan çökellerden meydana gelen Bayraktepe Üyesi ise inceleme sahasında Eriklice nin kuzeyinde yayılış gösterir ve Üst Miyosen yaşındadır (Siyako, 2006). Temelindeki kayaçları uyumsuz bir şekilde örten Ergene Formasyonu, Üst Miyosen e ait akarsu ve göl ortamı ürünü olan çapraz tabakalı kumtaşları ve çakıltaşları ile bol bitki veya omurgalı fosili içeren kumtaşı, miltaşı ve kiltaşlarından meydana gelmektedir (Duman vd., 2004). İnceleme sahasının kuzey-kuzeydoğusunda başta Çorlu olmak üzere Tekirdağ ve Köseilyas yerleşim alanları çevresinde yüzeylenen bu istif (Şekil 3), Karatepe Formasyonu ile uyumsuz olarak örtülmektedir. Lav akıntısı şeklinde gözlenen bu bazalt birimi, genellikle siyah, bazen kahve renkli, yer yer masif ve dayanımlı, yer yerde kalsit içerikli aglomeralar şeklindedir. Sütün ve akma yapıları gösteren bu bazaltlar, ojit ile olivin kristallere sahip ve ojit, olivin, magnetitli hamurlu olup, alkali özellikler taşımaktadır (Şentürk vd., 1998). İnceleme sahasında tipik olarak Çorlu nun güneybatısındaki Kara Tepe ve Gazioğlu Deresi nin kaynak kesimindeki Balabanlı yerleşmesi civarlarında rastlanan Karatepe Formasyonun K/Ar mutlak yaş tayinlerine göre yaşı, Üst Miyosen (6-9 my) dir. Kendinden daha yaşlı formasyonlar üzerinde flüvyal ortamda alüvyal yelpaze çökeli olarak şekillenmiş olan Trakya Formasyonu Üst Miyosen-Pliyosen e ait çakıltaşı, kumtaşı ve çamurtaşından oluşmaktadır (Siyako, 2006). İnceleme sahasının kuzey kesiminde yüzeylenen bu istif, genellikle Türkgücü ve Köseilyas yerleşim alanları çevresinde yaygın bir halde izlenmektedir (Şekil 3). 4. 1. 2. Kuvaterner İnceleme sahasındaki Kuvaterner istifin tabanına Marmara Denizi ve çevresinde gelişen sedimantasyonun çeşitli sahil fasiyeslerini temsil eden ve gevşek tutturulmuş kumtaşları ve yalıtaşları ile tufa çökellerinden meydana gelen Marmara Formasyonu yerleşmiştir. İnceleme sahasında bu birim gerek karada Mürefte, Marmara Ereğlisi ve Uçmakdere çevresinde (Şekil 3), gerekse denizde 100 m den sığ ve kısmen derin alanlarda tespit edilmiştir (Siyako, 2006). Karada kendinden yaşlı tüm birimlerle uyumsuz olarak bulunan istif, denizde derin kesimlerde uyumlu, sığ kesimlerde uyumsuz bir şekildedir. Radyometrik yaş tayinlerine göre bu istifin, karada 240-40 bin yıl, denizde ise 400-24 bin yıl arasında çökeldiği tespit edilmiştir (Siyako, 2006). İnceleme sahasındaki en genç oluşumlar Kuvaterner e ait alüvyonlardır. Bu birimler litolojik olarak kil boyutundan çakıl boyutuna kadar değişen ve tutturulmamış malzemeler içerir. Bu malzemeler genellikle akarsuların yataklarında veya denize döküldükleri sahalardaki kıyı ovalarında yayılış gösterir (Şekil 3). 4. 2. Tektonik İnceleme sahası, bölgesel ölçekte yerkabuğunun en hareketli kısımlarından birinde, levha tektoniğine göre ise Avrasya ve Anadolu levhaları arasında bir konumda bulunur. Yani

367 Şarköy Deresi (Şarköy) - Bağlar Deresi (Marmara Ereğlisi) Arasındaki Marmara Denizi Akaçlama Havzasının (Tekirdağ) Jeomorfolojik Özellikleri inceleme sahasının bir kısmı Avrasya, bir kısmı da Anadolu levhasında yer almaktadır. Tektonik olarak bu saha Trakya Havzası sınırları dâhilindedir (Okay ve Tüysüz, 1999). İnceleme sahasının jeolojik ve jeomorfolojik tekâmülü önemli tektonik olayların derin izlerini taşımaktadır. Bu sahada ilk litolojik istifin birikmeye başladığı Tersiyer den günümüze tektonik etki sıkışma rejimi şeklinde kendini göstermiştir. Bunun sonucunda bölgede kıvrımlar ve faylanmalar yaşanmıştır. Temeli oluşturan araziler Alpid orojenezi nedeniyle kıvrılmış, daha sonra gelişen faylanmalar ise güncel jeomorfolojinin ortaya çıkmasında ve biçimlenmesinde etkili olmuştur. İnceleme sahasının güneybatısında Ganos Dağı civarında gözlenen kıvrım yapıları hem Paleotektonik hem de Neotektonik dönemde oluşmuştur. Paleotektonik dönemde oluşan kıvrımlar, Üst Oligosen de meydana gelen tektonizmanın varlığı altında şekillenmiştir. Bu zamanda bölgenin yükselmesi esnasında KB-GD eksenli, süreksiz, asimetrik kapalı kıvrımlar ve bazı yerlerde yatık kıvrımlar gelişmiştir. Neotektonik dönemde oluşan kıvrımlar ise Üst Miyosen de başlayan bir tektonizmanın akabinde vuku bulmuştur. Üst Miyosen tektonizması sonucunda Neojen e ait birimler sağ yönlü bir makaslama nedeniyle kıvrımlanmıştır. KD-GB eksenli ortaya çıkan bu kıvrımlanma, yaklaşık 10-20 bir açıyla gelişmiştir. Bu nedenle KD- GB eksenli kıvrımların fayın yırtılmasından önceki dönemde oluştuğu ve döndüğü düşünülmektedir. Makaslamayı takiben oluşan yırtılmayla beliren blok hareketleri bölgede yeni bir tektonik rejimin başlamasına neden olmuştur. Bu tektonik rejim altında ise KKD-GGB eksenli ikincil kıvrımlar inkişaf etmiş ve KD-GB eksenli kıvrımlarla çakışarak bölgede dom, küvet, semer tipi kıvrım morfolojileri oluşturmuştur. Pliyosen de gelişen kıvrımlar ise Ganos Fayı nın aktifleşmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu dönemde fayın kuzeyinde yaklaşık 100 m lik bir zonda kaotik kıvrım meydana gelmiştir. Ayrıca inceleme sahasındaki bazı alanlarda birincil kıvrımlar ikincil kıvrımlanmaya uğrayarak karmaşık bir yapı kazanmıştır (Yaltırak, 1995; Şekil 4). Şekil 4. İnceleme sahasında Ganos Fayı ve Çukurunun sadeleştirilmiş tektonik yapı haritası (Yaltırak, 1995 den değiştirilerek) İnceleme sahasındaki kıvrım yapılarının durumlarını daha iyi anlamak için Ganos Dağı nda yapılan tabaka ölçümlerinin (doğrultu ve eğim) yoğunluk diyagramı, dağı oluşturan

Emre Özşahin 368 kıvrımın KB kanadının yataya yakın ve bütününün ¼ elipsoid (sandal) biçimli senklinal olduğunu göstermiştir (Yaltırak, 1995). Bu durumda yapıyı oluşturan sıkışma ekseni, GD-KB yönlüdür. Bu dağ içinde gözlenen yapılar alt, orta ve üst olmak üzere üç bölüme ayrılmıştır. Alt kesimlerde (Mursallı, Gaziköy ve Uçmakdere sahil yolu arasında) KB-GD uzanımlı, atımları bir kaç santimden bir kaç on metreye kadar değişen normal faylar ve KD-GB uzanımlı ters faylar ile tabaka içinde sağ yönlü bir hareketle oluşmuş açılma çatlakları bulunur. Orta kesimlerde (Güzelköy, Uçmakdere ekseni üzerinde ve Dut Limanı nın batısında) alttan üste doğru, KB eğimli, dik çatlaklı, az deforme tabakalar, üzerinde asimetrik kıvrımlar, kıvrımların üzerinde domino tipi küçük ölçekli faylar görülmektedir (Şekil 4). Üst kesimlerde hâkim yapılar ise, Ganos Dağı nın KDD-GBB uzanan zirvesinde, bu zirveye ulaşan Marmara ya yönelmiş vadilerde ve Kumbağ yerleşmesinin güneybatısındaki sahillerde yer alan, asimetrik devrik kıvrımlar ve ters faylardır (Yaltırak, 1996). İnceleme sahası ve yakın çevresinde belli yerlerde yoğunlaşan kıvrım yapılarının yanında çeşitli büyüklüklerde bindirme faylarının etkisiyle meydana gelmiş sürüklenimler de mevcuttur. Bu bindirme faylarının yarattığı sıkışma bileşeni jeolojiye kıvrımlı deformasyon, jeomorfolojiye de yükselmeler olarak yansımıştır (Kaya, 1999). Bu sürüklenimler; Kumbağ, Işıklar, Kocaçay, Dolucatepe ve Tepeköy bindirmeleridir (Şekil 4). Kumbağ sürüklenimi, Kumbağ ile Işıklar arasında uzanan, batıya doğru atımı azalarak kaybolan ve ters oblik (sağ) atımlı bindirme fayı tarafından temsil edilir. Işıklar sürüklenimi, Kumbağ bindirmesinin 1-2 km güneyinde ona paralel olarak uzanan ikinci bir ters oblik faydır. Bu fay, arazide devrik tabakalarla ve ani yükselti değişimiyle ayırt edilebilen kör bir bindirme fayıdır. Kumbağ ve Işıklar bindirme faylarının en önemli özellikleri bulundukları sahil çizgisini sağ yanal ötelemiş olmalarıdır. Kocaçay sürüklenimi, Ganos Dağı nın batısında yer alan Kocaçay üzerinden Marmara Denizi ne doğru yönelir. Dolucatepe sürüklenimi ise Tepeköy ün kuzeyinden geçen ve bu güzergâhtaki Orta Miyosen birimlerini devrik ve yer yer kıvrımlanmış şekilde bırakan bindirme fayıdır. Dolucatepe sürükleniminin 1.5 km önünden Tepeköy Bindirme Fayı geçer (Yaltırak, 1996). İnceleme sahasının günümüz tektonik yapısının şekillenmesinde KAF ve bu bölgedeki uzantıları etkili olmuştur. Bilindiği gibi Avrasya ile Anadolu levhası arasındaki sınırın bir bölümünü oluşturan transform fay özelliğindeki sağ yönlü doğrultu atımlı KAF tek bir fay değil, birçok faydan oluşan faylar ailesidir (Şengör, 2011). Bu ailenin kuzey kolunun en batı uzantısında inceleme sahasını etkileyen Ganos veya Saroz-Gaziköy Fayı bulunur (Şekil 4). Ayrıca inceleme sahasının kuzeydoğu köşesi Terzili Fay Zonu veya Trakya Fay Zonu olarak adlandırılan tektonik bir oluşumun etkisi altındadır (Okay, 2014). İnceleme sahasını esas etkileyen Ganos Fay sistemi, Marmara Denizi nden Gaziköy de karaya çıkar ve birbirine yarı paralel uzanan bir ile üç faydan oluşur. Bu faylar çoğunlukla doğrultu atımlı ve bindirme karakterlidir (Yaltırak, 1996). Buna göre Ganos Fay Zonunun genişliği, fayın kuzeyinde ~9 km, güneyinde ~7 km olmak üzere toplam ~16 kilometredir (Okay vd., 2008). Bölgedeki bütün birimleri kesen bu fay, yaklaşık K70 D ile K62 D doğrultusunda uzanmakta olup (Altunel vd., 2004), karada toplam 46 km uzunluğa sahiptir (Okay vd., 2008). Fayın toplam atımı, 70-85 km olarak saptanmış ve son aktivitesinin başlangıç yaşı ise 3.4-3.7 milyon yıl arasında olduğu öne sürülmüştür (Yaltırak vd., 2000). KAF ile eş yaşlı olduğu düşünülen Ganos Fayı günümüzde de aktiftir (Sakınç ve Yaltırak, 1997). Bu fay üzerinde

369 Şarköy Deresi (Şarköy) - Bağlar Deresi (Marmara Ereğlisi) Arasındaki Marmara Denizi Akaçlama Havzasının (Tekirdağ) Jeomorfolojik Özellikleri yapılan jeodezi çalışmalarında sahanın hareket mekanizmasının Oligo-Miyosen den beri farklı karakterlerde sürdüğü ortaya konmuştur (Yaltırak, 1996). İnceleme sahasında Ganos Fay sistemi Marmara Denizi içindeki Tekirdağ Çukuru (Havzası) veya Ganos Çukuru olarak adlandırılan alçalım alanının da oluşumunu denetlemiştir. Ganos Dağı nın doğusunda Marmara Denizi içerisinde 1.100 m derinliğe ulaşan bu çukur, asimetrik yamuk biçimli ve faylarla sınırlı bir çöküntüdür (Yaltırak, 1996). Bu çöküntünün oluşumunun Miyosen de KAF ın faaliyetinin başlamasıyla gelişen tektonik süreçler sonucunda olduğu ileri sürülmüştür (Görür vd., 1997). Bilhassa çeşitli araştırmacılar tarafından bu çukurun oluşumu üzerine farklı tektonik modeller de önerilmiştir (Yiğit, 2006). Tekirdağ Çukuru nun en derin kesimleri Ganos Dağı nın kıvrım eksenine paralel doğrultuda uzanmaktadır. Sahadaki izobat eğrilerinden anlaşıldığı kadarıyla bu çöküntü, Ganos Dağı nın deniz içerisindeki negatif uzantısını teşkil etmektedir. 5. JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLER İnceleme sahasında topografyaya güncel görünümünü kazandıran farklı karakterde gelişmiş yerşekilleri bulunmaktadır. Bu yerşekilleri dağ, plato ve ova gibi ana yerşekilleri ile yamaçlar, taraçalar vs. gibi elemanter yerşekillerinden oluşmaktadır. Hatta bu şekiller, jeomorfolojik gelişim döngüsü esnasında meydana gelen hem tektonik hareketler hem de iklim ve deniz düzeyi değişmeleri ile kesintilere uğramış uzun bir aşınım sürecinin farklı evrelerini karakterize eden yerşekli jenerasyonlarını da meydana getirir (Erol, 1989). Bu nedenden dolayı inceleme sahasındaki yerşekli jenerasyonları Erol (1979; 1983) tarafından geliştirilen aşınım yüzeyleri ve yaşıt (korelan) çökelleriyle birlikte beş jeomorfolojik döneme ayrılmıştır (Tablo 1). Bu yerşekli jenerasyonları bölgede çalışan farklı araştırmacılar tarafından değişik şekillerde isimlendirilmiştir (Tablo 1). SEMBOL SY SA DI DII DIII VT SY1 SY2 SA1 SA2 Tablo 1. İnceleme sahasındaki yerşekli jenerasyonları ve korelan tortulları YERŞEKLİ JENERASYONLARI MORFOKLİMATİK ÖZELLİKLERİ Altın (1992) Sekin (1993) Bekir dede aşınım yüzeyi sistemi Işıklar aşınım yüzeyi Tepeköy sistemi Düzeyi Emirali aşınım yüzeyi Yeniköy sistemi Düzeyi Sağlamtaş yüksek seki sistemleri Eriklice Sekileri Yazır yüksek seki sistemleri Naip alçak seki sistemleri Gaziköy alçak seki sistemleri Vadi tabanları Hoşköy Sekileri Vadi tabanları İKLİM KORELAN TORTULLAR FORMASYON TANIMLAMASI Sıcak- Nemli Çanakkale Grubu Kurak- Yarıkurak Ergene Formasyonu Subtropikal Nemli Trakya Formasyonu Subtropikal Nemli Yüksekte kalmış dolgular Subtropikal Nemli Yüksekte kalmış dolgular Serin-Nemli Denizel ve akarsu kökenli dolgular Serin-Nemli Denizel ve akarsu kökenli dolgular Güncel Güncel akarsu sekileri İnceleme sahasında aşınım yüzeylerinin kendi içinde ve arasında parçalı bir yapı göstermesi ve farklı yükseltilerde yer alması, hem aşınım hem de tektonik veya östatik olarak gerçekleşen yükselmelerden kaynaklanmaktadır. Özellikle bu sahada gerçekleşen yükselme hareketleri daha henüz çok yeni bir karakter taşımaktadır (Hancock ve Erkal, 1990; Erkal, 1991;

Emre Özşahin 370 Altın, 1992). Gerçekten de Erol ve Çetin (1995) ile Çetin vd. (1999) göre Ganos Dağı nda Orta Miyosen den beri yükselme yaşandığı halde dağın güneyinde böyle bir yükselmenin mevcut olmadığını, buna mukabil aynı sahada KAF ın kuzeyindeki ve güneyindeki birimler arasında da ciddi bir farkın görülmediğini tespit etmişlerdir. Bu durumun muhtemelen Üst Miyosen den itibaren KAF ın düşey atımından ziyade yanal atımında ortaya çıkan belirgin bir etkinin eseri olabileceğini ileri sürmüşlerdir. Ayrıca bu bölgede Pliyosen aşınım/birikim yüzeylerinin Ergene Havzası nda tespit edilen yüzeylerden daha yüksekte bulunmasını da olasılıkla Pliyosen de flüvyal erozyon süreçlerinin başlamasıyla alakalı bir hadise olarak yorumlamışlardır. 5. 1. Anayerşekilleri İnceleme sahasında bütün ana yerşekillerine rastlanmaktadır (Şekil 5). Bu şekillerden dağ ve platolar tipik özellikte olmasına rağmen, ovalar daha çok delta şeklinde gelişmiş kıyı ovası karakteristikleri gösterirler. Alanın % 91 (886 km²) i plato sahalarından, geriye kalan % 5 (39 km²) i ova ve % 4 (34 km²) ü ise dağlık alanlardan oluşmaktadır. 5. 1. 1. Dağ Şekil 5. İnceleme sahasının jeomorfoloji haritası İnceleme sahasındaki tek dağlık kütle, Ganos (Işıklar) Dağı dır. KDD-GBB uzanımlı bu kütle inceleme sahasının en yüksek yerine karşılık gelmekte olup, aynı zamanda Istranca (Yıldız) Dağları ndan sonra Trakya nın en yüksek noktasıdır. Deniz seviyesinden itibaren bir

371 Şarköy Deresi (Şarköy) - Bağlar Deresi (Marmara Ereğlisi) Arasındaki Marmara Denizi Akaçlama Havzasının (Tekirdağ) Jeomorfolojik Özellikleri duvar gibi aniden yükselen Ganos Dağı, yaklaşık 5 km lik bir mesafe dâhilinde 924 m yüksekliğe erişir (Şekil 5). Ganos Dağı nı oluşturan mekanizma önemli ölçüde Ganos Fayı ve Marmara Denizi içinde bulunan olası transgresyon havzası tarafından denetlenmektedir (Yaltırak, 1995). Bu kütle, coğrafi ve yapısal olarak alttan üste doğru değerlendirildiğinde; alt kesimlerde gerilme, orta kesimlerde gerilme ve sıkışma, üst kesimlerde sıkışma yapılarını içerir (Şekil 5). Bu yapıyı oluşturan sıkışma ekseninin yönü ise GD-KB dır (Yaltırak, 1996). Gerçekten de yaklaşık 2 milyon yıldan beri bu bölgede sıkışmadan kaynaklanan gerilmelerin neden olduğu yükselme ve alçalma hareketlerinin varlığı bildirilmiş ve Ganos Dağı nın da bu olaylar neticesinde ortaya çıktığı vurgulanmıştır (Okay vd., 2004). İnceleme sahasındaki dağlık alanları meydana getiren zirvelerin düzlükleri Alt-Orta Miyosen (DI) yaşlı aşınım yüzeyinin kalıntılarıdır. İnceleme sahasının en yüksek kesimlerine karşılık gelen bu yüzeyler adeta sahanın çatısı vazifesini görür. Bu aşınım yüzeyleri, Miyosen başlarında yükselerek karasal koşulların etkisine giren inceleme sahasında kuvvetli aşınım sonucunda ve nemli-sıcak morfoklimatik şartların denetimi altında meydana gelmiştir (Altın, 1992). Yine Alt Miyosen de vuku bulan tektonik hadise aynı yüzeye ait parçaların farklı yükseltilerde konumlanmalarına yol açmıştır. Zira Altın (1992) Ganos Dağı civarında bu yüzeye ait kalıntıların iki farklı yükselti kademesinde (700-750 m ve 800-900 m) tanımlanabildiğini kaydetmiştir. Orta Miyosen de tektonik hareketler eski şiddetini kaybetmiş ve dönem sonlarında bölgede nemli ve sıcak (tropikal) iklim koşulları altında bir aşınım süreci yaşanmıştır. Bu sürecin akabinde ise Alt-Orta Miyosen (DI) aşınım yüzeyleri, üzerinde aşınım artığı tepelerin (adatepe) bulunduğu hafif dalgalı bir röliyef şekli kazanmışlardır (Erol, 1981; 1983; 1989). İnceleme sahası dâhilinde yapılan bir çalışmada Bekir dede aşınım yüzeyi sistemi olarak isimlendirilen (Altın, 1992) bu aşınım yüzeyleri, Orta-Üst Eosen e ait kırıntılılar ve karbonatlardan oluşan bir temel üzerine yerleşmiştir. Günümüzde 470 m ve üzerindeki yükselti basamaklarında gözlenen bu yüzeyler, dağların üzerindeki aşınım süreçlerinin yaşıtı olduğu için, uzun ömürlü bir aşınım yüzeyi şeklinde değerlendirilebilir. Bu yüzeylerle yaşıt tortullar ise muhtemelen inceleme sahasındaki Çanakkale Grubudur. Zira Altın (1992) Çanakkale Grubunun Gazhanedere Üyesinin bu yüzeylerle yaşıt tortullar olduğunu zikretmiştir. Alt-Orta Miyosen (DI) aşınım yüzeyleri üzerinde eğim değerleri genellikle düz ve düze yakındır. Buna karşın ilgili yüzeyi diğer morfolojik birimlerden ayıran yamaçlar ise eğimli dik yamaçlar şeklindedir. Diğer yandan Alt-Orta Miyosen (DI) aşınım yüzeyleri akarsular tarafından da derince yarılmışlardır. Bu nedenle inceleme sahasında Alt-Orta Miyosen (DI) aşınım yüzeylerindeki bütünlük bozulmuş ve ilgili yüzey sistemi sırtlar üzerinde parçalar halinde kalmıştır. Yine bu aşınım yüzeyleri Neotektonik dönemde meydana gelen tektonik hareketler nedeniyle Marmara Denizi tabanında gerçekleşen çökmelere bağlı olarak güneye doğru çarpılmıştır (Altın, 1992). İnceleme sahasındaki Alt-Orta Miyosen (DI) aşınım yüzeyleri Ganos Dağı nın yüksek kesimlerine tekabül ettiği için daha çok ormanlık alanlarla kaplıdır. Genellikle su isteği fazla olan ağaçlardan oluşan bu ormanlar, kaynağını Ganos Dağı nın zirvesine yakın alanlarından alan akarsu havzalarında yayılış gösterir (Güngördü, 1999). Bu sınırın altında ise su isteği az olan ağaçlardan oluşan ormanlar egemendir (Dönmez, 1990).

Emre Özşahin 372 5. 1. 2. Plato İnceleme sahasında aşınım veya birikim yüzeyi şeklinde sonradan akarsular tarafından yarılarak gelişmiş ve çeşitli yükselti seviyelerinde yer alan plato alanları mevcuttur (Şekil 5). Ana yerşekillerinden ovalar ile dağlar arasında yer alan, çok çeşitli litolojik birimler üzerinde gelişmiş bulunan ve inceleme sahasının % 91 (886 km²) ini kaplayan morfolojik ünite olan platolar, bulundukları yükselti seviyelerine göre yüksek ve alçak platolar şeklinde dağılış gösterir. Genel olarak Marmara Denizi ne doğru yönelimli olan bu düzlükler, 100-470 m yükselti basamakları arasında izlenmektedir. Alandaki yüksek platolar daha çok Paleojen; alçak platolar ise Neojen temel üzerine yerleşmiştir. Esasında bu yerşekilleri, Üst Miyosen (DII) ve Pliyosen (DIII) yaşlı aşınım yüzeylerinin oluşumundan günümüze nispeten derince yarılmaları ile meydana gelmişlerdir. Bu nedenle inceleme sahasında tanımlanan yerşekli jenerasyonlarına göre yüksekte olan plato Üst Miyosen (DII), alçakta olan plato ise Pliyosen (DIII) yaşındaki aşınım/birikim yüzeylerine tekabül etmektedir (Foto 2). İnceleme sahasındaki Üst Miyosen (DII) yaşlı aşınım yüzeyine karşılık gelen yüksek plato yüzeyi (Şekil 5), dağlık alanları meydana getiren Alt-Orta Miyosen (DI) yaşlı aşınım yüzeyinin zararına gelişmiştir. Foto 2. Ganos (Işıklar) Dağı civarındaki (Işıklar yerleşim alanı) aşınım yüzeyleri (En arka planda Alt-Orta Miyosen aşınım yüzeyi, onun önünde Üst Miyosen (DII) aşınım yüzeyi, en önde ise Pliyosen (DIII) aşınım/birikim yüzeyi) Bu yüzeyler Alt-Orta Miyosen (DI) yaşlı aşınım yüzeylerinin parçalanmasıyla ortaya çıkmış olmaları ve Miyosen e ait birimler üzerinde yer almaları nedeniyle Üst Miyosen (DII) olarak yaşlandırılmıştır. İnceleme sahasında bu yüzeyler Altın (1992) tarafından Işıklar, Sekin (1993) tarafından da Tepeköy aşınım yüzeyi sistemi olarak adlandırılmıştır. Aslında bu aşınım yüzeyi bir bakıma Alt-Orta Miyosen (DI) yaşlı yüzeyin devamı halindedir ve onun etek kısımlarında konumlanmaktadır. Eğimli pediment yüzeyleri olarak değerlendirilen bu yüzeyler üzerinde kılavuz şekiller olarak adatepeler bulunmaktadır (Altın, 1992). Bu yerşekli sistemi inceleme sahasındaki dağlık alanlardan çevreye doğru % 10-20 eğimli bir şekilde uzanmakta olup tüm Eosen-Oligosen formasyonları keserek ortaya çıkmıştır. Buna mukabil üzerinde herhangi bir örtü tabakası yer almaz. Bu birimlerle yaşıt tortulları Şarköy ve Çorlu çevresinde yüzeylenen Ergene Formasyonu oluşturmaktadır (Altın, 1989).

373 Şarköy Deresi (Şarköy) - Bağlar Deresi (Marmara Ereğlisi) Arasındaki Marmara Denizi Akaçlama Havzasının (Tekirdağ) Jeomorfolojik Özellikleri İnceleme sahasında Üst Miyosen (DII) aşınım yüzeyleri 270-470 m yükselti basamakları arasında yayılış gösterirken ilgili yüzeylerin seviyeleri Şarköy e doğru genel olarak azalmaktadır (Altın, 2000). Bu durum, tektonik hareketlerin etkisinin lokal olarak değiştiğinin alametidir. Zira Altın (1992) Ganos Dağı nda bu yüzeyler üzerinde basamaklı bir görünümün mevcut olduğunu dillendirmiştir. Keza Erol ve Çetin (1995) ile Çetin vd. (1999) tarafından yapılan çalışmalarda bu bölgede KAF hattının kuzey ve güneyinde ilgili yüzeylerin konuçlandığı seviyelerin farklı olduğu ifade edilmiştir. Bilhassa KAF ın kuzeyinde güneyine oranla bütün jeomorfolojik birimlerde belirgin bir yükselmenin varlığından söz edilmiştir. Üst Miyosen (DII) aşınım yüzeylerine tekabül eden ve akarsularla yarılmış olan yüksek plato yüzeyleri, Trakya-Kocaeli Platosu nun bir devamı olarak tanımlanmaktadır (Erol, 1989; Erol ve Altın, 1991). Pediment karakterli bu aşınım yüzeyleri Üst Miyosen sonrasında Pliyosen döneminde artan flüvyal etkinlik nedeniyle kısmen işlenmiş ve bilhassa yüksekliklerinin azaldığı kesimlerde akarsular tarafından yarılarak, parçalanmıştır. Hatta Naip Ovası ve çevresinde olduğu gibi bazı sahalarda yer yer tamamen ortadan kaldırılmıştır (Altın, 1992). İnceleme sahasındaki yüksek plato alanlarının zararına gelişen ve alçak plato alanlarına tekabül eden diğer bir aşınım/birikim yüzeyi sistemi de Pliyosen (DIII) yaşlıdır (Erol, 1989). Bu yerşekli sistemi Altın (1992) tarafından Emirali, Sekin (1993) tarafından da Yeniköy aşınım yüzeyi jenerasyonu olarak isimlendirilmiştir. Bu yüzeyler hem tektonik gençleşme hem de iklimin kurak şartlardan yarı nemli (subtropikal) şartlara değişimi sonucunda artan akarsu etkinliğine bağlı olarak Üst Miyosen (DII) aşınım yüzeylerinin zararına gelişmiştir (Erol, 1979; 1982; Fairbridge vd., 1997). Post-Pliyosen tektonik hareketleri ile kısmen deforme olmuş olan bu aşınım yüzeyleriyle yaşıt depolar ise inceleme sahası ve çevresinde (özellikle Ergene Havzasında) yayılış gösteren Trakya Formasyonuna ait akarsu çökelleridir (Altın, 1992; 2000). Pliyosen (DIII) aşınım/birikim yüzeyleri inceleme sahasında 100-270 m yükselti basamakları arasında yayılış gösterir (Şekil 5). Bu yüzeylerde tıpkı Üst Miyosen (DII) aşınım yüzeylerinde olduğu gibi inceleme sahasının kuzeybatısına doğru alçalmaktadır. Zira inceleme sahası dâhilinde yapılan çalışmalardan da durumun bu şekilde olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Şarköy civarında 120 m (Sekin, 1993) yükselti seviyesinde izlenen bu yüzeyler, Ganos Dağı nda 130 m (Altın, 1992), Tekirdağ şehri dolaylarında 100 m (Altın, 2000; Özşahin, 2014d) ve daha batıda Marmara Ereğlisi civarında ise 150 m ler (Kaya, 1988) civarında bulunmaktadır (Erol ve Çetin, 1995; Çetin vd., 1999). Bu yöredeki Pliyosen (DIII) aşınım/birikim yüzeyleri hemen hemen alanın her yerinde izlenmesine rağmen, daha çok sahanın kuzey kesimindeki Neojen formasyonlar üzerinde yoğunluk kazanmaktadır. Günümüzde bu yüzeyler tarım ve yerleşme amaçlı olarak kullanılmaktadır. İnceleme sahasındaki farklı plato yüzeyleri üzerinde dikkat çeken diğer önemli bir husus da drenaj ağıdır. Özellikle yüksek plato kademesinde drenaj son derece gelişmiş ve akarsular bu alanda derin vadiler açmıştır. Bu nedenle yüksek plato yüzeyi çok arızalı bir görünüm kazanmış ve parça parça şeklinde kalmıştır. Daha çok V profilli vadi türünün yaygın olduğu bu plato yüzeyindeki vadi yamaçları, eğimli dik yamaçlar şeklindedir ve söz konusu yamaçların eğim değerleri ise genellikle % 10 un üzerindedir. Alçak plato kademesinde ise drenaj sistemi, özellikle dirençsiz kısımlarda gelişme imkânı bulmuştur. Bilhassa inceleme sahasının kuzeyinde bütün bir halde izlenebilen alçak platolar, güneybatıya doğru daha parçalı bir yapı özellikleri kazanır. Her iki plato kademesinde akarsu vadilerinin enine profillerinde görülen bu farklılıklar

Emre Özşahin 374 bir yandan litolojinin, diğer yandan da yatakta taşınan yükün akarsu yatağı üzerindeki etkisine bağlı olarak gelişmiştir. 5. 1. 3. Ova Çeşitli yükseltilerde yer alabilen düz veya düze yakın hafif dalgalı sahalar olan ovalar, karasal ve kıyı ovaları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Karasal ovalar karaların iç kısımlarında, kıyı ovaları ise kıyı bölgelerinde bulunur (Hoşgören, 2010). İnceleme sahasında her iki tip ova da mevcuttur. Ayrıca alüvyal vadi tabanları (VT) da bu kapsamda değerlendirilmiştir (Şekil 5). İnceleme sahasındaki karasal ovaları, Yazır ve Kiremithane ovaları oluşturmaktadır. Bunlar Kumbağ ve Barbaros arasında denize dökülen Anadere nin Naip Ovası olarak adlandırılan kıyı ovasının gerisindeki alüvyal vadi tabanlarına karşılık gelmektedir. Bu iki karasal ova, Altın (1992) tarafından Naip Ovası başlığıyla tek bir ova şeklinde tanımlanmış olmasına karşın, bu çalışmada münferit olarak ayrılmıştır. Bu karasal ovalardan Kiremithane Ovası, Naip ile Yazır ovaları arasında bir konumda yer almakta olup, yüzölçümü 2.8 km² dir. Yazır Ovası ise Kiremithane Ovası nın daha batısında Ganos Dağı na doğru olan vadi tabanında bulunan 1.3 km² lik bir alüvyal vadi tabanıdır. Söz konusu ovalar jeolojik mazide denizin içeriye doğru sokulduğu haliç durumunda iken denizin geri çekilmesini takip eden aşamada akarsular tarafından getirilen materyallerle doldurulmuş taban seviyesi ovası karakterindedir (Altın, 1992). Eğim değerlerinin genellikle çok düşük (% 0-2) olduğu bu sahalarda ilgili nedenden dolayı bazı dönemlerde taşkınlar yaşanmaktadır. Günümüzde bu ovalarda sulamalı bir şekilde çok çeşitli tarımsal faaliyetler gerçekleştirilmektedir. İnceleme sahasında ovalar içinde en geniş sahayı kıyı ovaları kaplamaktadır. Bu kıyı ovaları akarsu vadilerine karşılık gelen alçak kıyılarda izlenmektedir. Marmara Ereğlisi nden başlamak kaydıyla Şarköy e doğru sırasıyla Bağlar (Aligölü), Şerefli, Ağılovası, Gazioğlu, Çayırlar, Ayvalı, Cevizli, Kirazlı, Değirmen, Hoşköy, Dişbudak derelerinin mansap kısımları ile Kumbağ-Barbaros arasındaki Naip Ovası ve Aşağıkalamış-Şarköy arasında kalan Deniz Ovası kıyı ovaları türünde gelişmiş yerşekillerindendir. Ayrıca bu ovaların çoğu dar akarsu vadilerini işgal etmelerinden dolayı geniş düzlükler şeklinde olmayıp, tipik ova karakteri göstermez. 5. 2. Elemanter Yerşekilleri İnceleme sahasında ana yerşekillerinin yanında çeşitli özellikte elemanter yerşekilleri de bulunmaktadır (Şekil 5). Bu yerşekilleri genetik olarak akarsu, kıyı, volkan ve karst topoğrafyalarına ait olmak üzere dört grup altında incelenebilir. Ayrıca bu sınıflandırmaya insanın jeomorfoloji üzerindeki etkisi sonucunda ortaya çıkan antropojenik yerşekilleri de dâhil edilebilir. 5. 2. 1. Akarsu Topoğrafyası İnceleme sahasındaki akarsu ağı, bugünkü karakterini esas olarak Üst Pliyosen de kazanmıştır (Altın, 1992). Pleyistosen de östatik salınımlara bağlı olarak bu karakter belirginleşmiştir. İklimdeki değişimlere uygun olarak geriye aşınım etkinlik kazanmış, Pleyistosen deki tektonik aktivitenin de etkisiyle ana drenaj ağı denge profilini kazanmaya başlamıştır. Bu süreç aktüel olarak devam etmektedir (Sekin, 1993). İnceleme sahasındaki en yaygın drenaj sistemi dandritik akarsu ağı şeklindedir. Bu sistem, drenaj şebekesini meydana getiren akarsuların Pliyosen (DIII) aşınım/birikim yüzeyleri

375 Şarköy Deresi (Şarköy) - Bağlar Deresi (Marmara Ereğlisi) Arasındaki Marmara Denizi Akaçlama Havzasının (Tekirdağ) Jeomorfolojik Özellikleri üzerindeki vadilerine gömülmeleri ve yeni oluşan akarsuların henüz yapıya uyacak derecede gelişmemiş olmalarının yanı sıra, farklı direnç sahalarının da etkisi sonucunda gelişmiştir. Hoşköy Deresi kollarıyla birlikte bu sahadaki dantritik drenajın en güzel örneğini oluşturur (Şekil 6). Şekil 6. İnceleme sahasındaki dantritik drenaj ağına ait görünüm İnceleme sahasında dantritik drenajdan sonra en yaygın olarak görülen diğer drenaj tipi paralel dir. Bu tür akarsu şebekesi bir tarafı denize bakan bu sahada oldukça sık bir şekilde seçilebilmektedir. Aslında inceleme sahasında genellikle akarsular münferit olarak dantritik bir drenaj karakteri göstergeler bile yan yana konuçlandıkları için ayrıca paralel drenaj tipi de oluşturur. Kancalı drenaj ağı da, inceleme sahasında görülen başka bir drenaj şebekesi örneğidir. Bu drenaj tipi sahadaki faylanmalara bağlı olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle fay hatları ile bu tür drenaj şebekesinin dağılışı paralellik gösterir. En iyi örnekleri inceleme sahasının batısında yani Ganos Dağı civarında görülmektedir. Zira Sekin (1993) Hoşköy Deresi nde kancalı drenajın hâkim olduğunu dile getirmiştir. Bununla birlikte Ganos Dağı nın doğusunda bulunan Kiraz Dere, Dolapdere Fayı nedeniyle kancalı drenaj ağına sahiptir. İnceleme sahasında aşınımdan arta kalmış volkanik mesalar üzerinde ise zirvelerden doğan ve eteklere doğru birbirinden uzaklaşarak akan akarsuların oluşturduğu radyal bir akarsu ağı bulunur. Bunun en güzel örneği volkanik bir mesa şeklinde gelişmiş olan Kara Tepe dir. Bu volkanik kütleden kaynaklarını alan akarsular çevredeki alçak sahalara ulaşarak radyal bir akarsu ağının oluşmasına neden olmuştur. İnceleme sahasında akarsuların meydana getirdiği yerşekilleri yaygın olarak bulunmaktadır. Bu yerşekilleri özellikle topoğrafyanın güncel çeşitliliğine katkı sağlamıştır. Flüvyal süreçler sonucunda inceleme sahasında çeşitli büyüklük ve genişlikte hem aşınım hem de birikim şekilleri gelişmiştir (Şekil 5). Bunlardan yamaçlar ve sırtlar ile vadiler akarsuların aşınım; delta, taraça ve birikinti konisi ile yelpazesi ise akarsuların birikim süreçlerinin eseri olarak değerlendirilebilir. İnceleme sahasında akarsu aşındırmasının en belirgin etkisi, özellikle yamaç araziler boyunca izlenebilmektedir. Bilhassa dağ ile plato ve yüksek ile alçak plato alanları arasındaki geçişi sağlayan yamaçlar basamaklar şeklinde uzanmaktadır. Bu basamaklı yapı yüksek ve alçak platolar arasında az eğimli bir özellikte iken, dağlık alanlardan platolara geçişte eğimli dik yamaçlar şeklindedir. Ayrıca yamaç arazilerde bilhassa bitki örtüsünün tahrip edildiği alanlarda

Emre Özşahin 376 yer yer şiddetli erozyon şeklinde sel yarıntıları ile kaya düşmesi ve heyelan gibi farklı türde kütle hareketleri gelişme göstermektedir. Zira Gaziköy-Uçmakdere arasındaki kıyı şeridinde kaya düşmeleri yaşanırken (Altın, 1992), kıyının farklı kesimlerinde heyelan türünde kütle hareketleri gelişmiştir (Özşahin, 2014c). Benzer şekilde Mürefte-Barbaros yolu üzerindeki bazı yamaç arazilerde şiddetli erozyon şeklinde sel yarıntıları tespit edilmiştir. Hatta bu sahada herhangi bir önlem alınmadığı için ilgili yarıntıların zamanla daha büyük boyutlara kavuştuğu da anlaşılmıştır. İnceleme sahasındaki yamaçların eğim değerleri fay yamaçlarında daha belirgindir. Nitekim fayların yerleşmiş olduğu alanlarda bu durum çok açık bir şekilde görülür. Örneğin, Gaziköy den kuzeye doğru uzanan yüksek falezli kıyılar fay diklikleri şeklinde oluşmuştur (Altın, 1992). Bu nedenle ilgili kıyılar üçgen yüzeyler şeklinde fay façetalarına sahiptir. İnceleme sahasında akarsuların etkinliği altında oluşan vadi sistemleri de önemli jeomorfolojik bir oluşumdur. Bu alanda akarsu ağının bugünkü görünümünü kazanmasında litolojik ve tektonik yapının etkisi net bir şekilde belirgindir (Abdioğlu, 1991). Litolojik özellikler bilhassa tabakaların doğrultu ve eğim dereceleri şeklinde aşınıma neden olarak vadi oluşumunu etkilemektedir. Buna mukabil tektonik şartlarda akarsuların bazı yerlerde fay ve kıvrım eksenlerine uyumlu vadi sistemleri oluşturmalarına yol açmıştır (Altın, 1992). Güncel jeomorfolojik şeklini Neotektonik dönemde kazanan ve genç bir drenaj ağına sahip olan inceleme sahasında daha çok V şekilli vadiler bulunmaktadır. Zira bu durum akarsuların enine profillerinde de izlenmektedir. Bilhassa bu tür vadiler akarsuların yukarı ve orta çığırlarında yaygındır. Bunun yanında eğim değerlerinin azaldığı ovalık sahalarda yani akarsuların aşağı çığırlarında da geniş tabanlı vadiler mevcuttur. Vadilerdeki bir diğer durum ise yapı özellikleri nedeniyle ortaya çıkan asimetrik vadilerdir. İnceleme sahasında hem litolojik hem de tektonik yapı özellikleri bu tür vadilerin ortaya çıkmasına imkân sağlamıştır. İnceleme sahasındaki en yaygın desimetri tektonik kökenli olandır. Bu bölgede Neotektonik dönemde yaşanan tektonik hareketler Marmara Denizi ne doğru eğimlenme şeklinde bir deformasyona neden olmuştur (Şengör, 2011; Özşahin, 2013). İnceleme sahasında Marmara Denizi ne doğru gerçekleşen bu yönelme hadisesiyle ortaya çıkan yeni eğim şartlarına bağlı olarak boyuna konsekant akarsular ve zamanla bunların subsekant kolları kurulmuştur. Yapı ile akarsu şebekesi arasındaki uyumsuzluğun da sebebini teşkil eden bu durum, akarsuların eğim nedeniyle Marmara Denizi yönünde olan yamaçlarını karşı yamaçlara oranla daha fazla aşındırmalarına ve dikleştirilmelerine yol açmış ve tektonik kökenli asimetrik vadiler ortaya çıkmıştır. Örneğin; inceleme sahasında Yeniköy ün güneyinde bulunan Limne Deresi vadisinin yamaçları ilgili durumdan dolayı asimetriktir. İnceleme sahasında litolojik kökenli asimetrik vadiler ise genç bazalt kütleleri ile Neojen formasyonları arasına yerleşmiş akarsu sistemlerinde görülür. Bu alanlarda bazalt örtüsüne nazaran Neojen formasyonlarını daha çabuk aşındıran akarsular asimetrik vadiler meydana getirmiştir (Abdioğlu, 1991). İnceleme sahasında doğudan batı ve güneybatı istikametine doğru gidildikçe akarsuların boyuna profillerinde vadilerini derinleştirdiği görülür. Bu durum su bölümü çizgisinin Marmara Denizi ne yaklaşmasıyla beraber akarsuların boylarının küçüldüğü ve yakınlaşan taban seviyesine bağlı olarak deniz yönünden iç kısımlara doğru şiddetinin azaldığı bir yarılmaya maruz kaldığının işaretidir.

377 Şarköy Deresi (Şarköy) - Bağlar Deresi (Marmara Ereğlisi) Arasındaki Marmara Denizi Akaçlama Havzasının (Tekirdağ) Jeomorfolojik Özellikleri Gerçekten de Ardel (1956) Marmara Denizi aklanına ait akarsu havzasının Ergene Nehri havzasına nazaran kıyının daha yakınından geçmesinin aşınım nedeniyle parçalanarak gençleşmesinin bir sonucu olduğunu ifade etmiştir. Altın (1992) gerçekleşen her yeni aşınım döneminin bir önceki döneme ait yerşekillerini onun aleyhine bir şekilde yarıp, parçalayarak geliştiğini vurgulamıştır. Özşahin (2009) ise Marmara Denizi havzasındaki akarsu ağının kuzey kısımda daha dar, buna karşın güney kısımda ise daha geniş olduğunu belirtmiştir. Bugün yaklaşık 80-100 m yi bulan bu yarılmada muhtemelen Würm regresyonunun büyük bir etkisi olmuştur (Abdioğlu, 1991). Ayrıca boyuna profillerdeki eğim kırıkları da inceme alanındaki deniz seviyesi değişimlerinin göstergesi olarak değerlendirilebilir. Yine akarsu şebekesinin büyük ölçüde Pliyosen de kurulduğu ve Kuvaterner başında günümüzdeki şeklini aldığı inceleme sahasında, yine bu zamanda meydana gelen iklim değişimleri ve epirojenik hareketler sonucunda akarsularda gençleşmeler yaşanmıştır. İnceleme sahasında görülen kapma olayları bu durumun jeomorfolojik delillerindendir. Bu kapma hadiselerinin en tanıtıcı özellikleri, kapılan alanda belirgin bir kapma dirseğinin meydana gelmesi ve kapılan akarsu kolunun kurumuş olmasıdır. Ayrıca kapılan akarsuya ait olduğu düşünülen akarsu çakılları ve eski alüvyonlara kuru vadi içerisinde rastlanılması, bu tür bir müsadere olayının işareti olarak yorumlanabilir. İnceleme sahasının Marmara Ereğlisi ne doğru olan kesiminde yer alan Bağlar Deresi nde bu tür bir kapma hadisesi yaşanmıştır. Bu sahada Kınıklıdere, Bağlar Deresi ni kapmıştır (Abdioğlu, 1991). Yine inceleme sahasının güneybatısında Gaziköy yakınlarından denize dökülen Değirmendere nin Karamehmetdere isimli kolu memba kesiminde Sakıbın Deresi tarafından kapılmıştır (Altın, 1992). Benzer şekilde Yeniköy civarında Köydere ile Ihlamurluk Deresi arasında bulunan kuru vadi, bir zamanlar Ihlamurluk Deresi nin Köydere istikametinde aktığının delilidir. Bir diğer kapma olayı da Kavakdere ile Azının Deresi arasında yaşanmıştır. Bu iki akarsu arasında yer alan kuru vadi, drenajın bir zamanlar Kavakdere yönünde olduğuna işaret etmektedir. Kumbağ ın güneybatısında bulunan Çınarlıdere ile Kurukavak Deresi arasında mevcut kuru vadi, Çınarlıdere nin keskin bir kapma dirseği ile Kurukavak Deresi ni kaptığının göstergesi olarak tabir edilmiştir (Pur, 1984). İnceleme sahasında akarsu biriktirme süreçleri sonucunda oluşmuş en önemli elemanter yerşekli, deltalardır (Şekil 5). Bu yerşekilleri, özellikle karasal ovaların dışında bazı akarsu ağızlarında gelişen kıyı ovalarıdır. Bu şekillerden en tanınmışları ise Şarköy den başlamak suretiyle Marmara Ereğlisi ne doğru sırasıyla; Şarköy Deresi deltası, Dişbudakdere deltası, Hoşköy Deresi deltası, Değirmendere deltası, Kirazlıdere deltası, Uçmakdere deltası, Ayrasıldere deltası, Anadere deltası, Cevizlidere deltası, Çayırlar Deresi deltası, Gazioğlu Deresi deltası, Seymendere deltası, Şereflidere deltası ve Bağlar Deresi deltası dır (Özşahin, 2009). Akarsu birikiminin eseri olan diğer elemanter yerşekilleri ise akarsu taraçaları ve/veya sekileridir (Şekil 5). Pliyosen (DIII) aşınım/birikim yüzeyi sisteminin yarılmasıyla seki görünümü kazanan bu yerşekilleri, Pliyosen sonu-kuvaterner de yaşanan morfodinamik ve morfoklimatik şartlar neticesinde ortaya çıkmıştır. Bu seki sistemlerinden flüvyal kökenli olanlar akarsu vadilerinin kenarlarında ve Pliyosen (DIII) aşınım/birikim yüzeylerinin önünde basamak şeklinde bulunmakta olup, akarsuların taban seviyelerinde yaşanan değişikliklere göre konumlanmıştır (Altın, 2000). İnceleme sahasında çeşitli yükselti kademelerinde yer almakta olan bu yerşekilleri, literatür çerçevesinde (Abdioğlu, 1991; Altın, 1992; 2000; Sekin, 1993)

Emre Özşahin 378 dayanılan bilgiler göz önünde bulundurularak jeomorfolojik gelişim dönemlerine göre yüksek ve alçak seki sistemleri olmak üzere iki ana grupta toplanmıştır. Yüksek seki sistemleri 50-100 m yükselti basamakları arasında konumlanmakta olup, değişen taban seviyesi ile birlikte akarsuların geriye doğru aşınımla sokuldukları yüzeyler içinde oluşturdukları yerli kaya/aşınım sekisi konumunda olan yerşekilleridir. Yüksek seki sistemlerinin ilk basamağı (SY1) olan sistemler Enalt Pleyistosen (DIV), ikinci basamağı (SY2) olan sistemler ise Orta Pleyistosen yaşlıdır (Altın, 1992). Altın (1992) inceleme sahasındaki yüksek seki sistemlerinin ilk grubunu Sağlamtaş, ikinci grubunu ise Yazır yüksek seki sistemleri olarak tanımlamıştır. Aynı sistem Sekin (1993) tarafından Eriklice sekileri olarak tek bir grup altında toplanmıştır. İnceleme sahasındaki alçak seki sistemleri ise 10-50 m yükselti basamakları arasında tespit edilmiştir. Bu sekiler Üst Pleyistosen de yaşanan iklimsel salınımların yanında kaide seviyesi değişimleri neticesinde vuku bulmuştur. Altın (1992) bu sistemin ilk grubunu Naip, ikinci grubunu da Gaziköy alçak seki sistemleri olarak isimlendirirken, Sekin (1993) ise ilgili sistemi sadece Hoşköy sekileri olarak tanımlamıştır. İnceleme sahasındaki akarsu sekilerinin karakteristik örneklerine Naip Ovası çevresinde (Altın, 1992), Hoşköy Deresi nin kıyı bölgesine yaklaştığı kesimdeki karşılıklı yamaçlarda (Pur, 1984), Tekirdağ şehri yerleşim alanının doğusundaki akarsu vadileri ile Marmara Ereğlisi civarındaki akarsu vadilerinde rastlanmaktadır (Abdioğlu, 1991). Yine inceleme sahasında görülen diğer elemanter yerşekilleri birikinti konileri ve yelpazeleridir (Şekil 5). Bu yerşekilleri eğim değerlerinin yüksek olduğu yamaçtan inen akarsuların az eğimli sahalara geçerken eğim ve akarsu gücünün azalmasına bağlı olarak getirdiği yükü biriktirmesiyle meydana gelmiştir (Doğan, 2012). Bu alüvyal dolguların eğim değerleri 10-25 arasında olduğunda birikinti konisi, 1-10 arasında olduğunda ise birikinti yelpazesi olarak isimlendirilir (Hoşgören, 2010). İnceleme sahasında bu yerşekillerinin tipik örneklerine akarsuların dağlık alanlardan depresyon tabanına ulaştıkları yerlerde rastlanır. Bu şekilleri oluşturan materyaller genellikle kaba tanelidir ve kötü boylanmıştır. Altın (1992) Ganos Dağı ndan kaynaklarını alan akarsuların dağdan indikleri yerde güçlerinin tükenmesi nedeniyle taşıdıkları materyalleri alüvyal koniler oluşturacak şekilde biriktirdiklerini belirtmiştir. Yine inceleme sahasında Çayırlar ve Gazioğlu derelerinin küçük kollarına ait akarsu sistemlerinde küçük boyutlu alüvyal yelpazeler de gelişim göstermiştir (Şekil 5). 5. 2. 2. Kıyı Topoğrafyası Marmara Denizi ne doğru bir hilal şeklinde duran inceleme sahasının kıyı uzunluğu 119 km dir. Bu kıyılar, barındırdığı yerşekilleri ile kıyı morfolojisi bakımından oldukça önemlidir (Şekil 5). İnceleme sahasındaki kıyı bölgesi, günümüzden yaklaşık 7.000 yıl önce en son Buzul Çağı sonrasında gelişen ve bugünkü deniz seviyesine ulaşan son deniz basması (Flandrien transgresyonu) sonucunda sular altında kalmış, boğulmuş kıyılardır (Ardel, 1957). Aynı zamanda bu transgresyon neticesinde sular altında kalan sahaların farklı jeomorfolojik özellikleri çeşitli kıyı tiplerinin oluşmasına da yol açmıştır. Yine o zamandan beri baskın olan doğal (dalga, akıntı) ve antropojenik kökenli etkenler, kıyı bölgesinde bazı önemli değişiklikleri de beraberinde getirmiştir (Şekil 5).

379 Şarköy Deresi (Şarköy) - Bağlar Deresi (Marmara Ereğlisi) Arasındaki Marmara Denizi Akaçlama Havzasının (Tekirdağ) Jeomorfolojik Özellikleri İnceleme sahasındaki kıyılar, morfolojinin prensiplerine uygun bir şekilde coğrafi olaylar dikkate alınarak öncelikli olarak yüksek ve alçak kıyılar, daha sonra da kıyı haline geçen sahanın jeomorfolojik özelliklerine göre çeşitli tiplerde incelenebilir. Buna göre coğrafi olaylar göz önüne alındığında, akarsuların getirdikleri malzemelerin birikimi sonucunda şekillenen deltaların ve plajların bulunduğu kıyılar alçak kıyıları, falezlerin ve dalgalar tarafından işlenmiş platformların bulunduğu kıyılar ise yüksek kıyıları oluşturmaktadır. İnceleme sahasında alçak kıyıların uzunluğu 32 km, yüksek kıyıların uzunluğu ise 87 km dir (Şekil 5). Bu bağlamda inceleme sahasında yüksek kıyı morfolojisinin hâkim olduğu görülmektedir. İnceleme sahasındaki kıyılar genel olarak girintisi çıkıntısı az olan kıyılardır. Jeomorfolojik özelliklerine göre inceleme sahasında çeşitli kıyı tipleri vardır. Ancak genel olarak geniş koylu kıyı tipi egemendir (Ardel, 1957). Buna mukabil Mürefte-Şarköy arasında daha çok düzenlenmiş koylu kıyılar (Ardel, 1957), Gaziköy-Kumbağ arasında yer yer küçük çentiklerin görüldüğü düzenlenmiş falezli yüksek kıyılar ve Kumbağ-Tekirdağ ile Tekirdağ- Marmara Ereğlisi arasında ise tabakaların denize dik olarak uzandığı alçak sırtlar ile birbirinden ayrılmış geniş taban seviyesi ovalarının yer aldığı alçak kıyılar izlenmektedir (Altın, 1992). Diğer yandan Erinç (2010) Tekirdağ-Şarköy arasındaki kıyıları tektonik kıyılar kategorisine dâhil etmiştir. Henüz gençlik safhasında olan ve Flandrien transgresyonu sonrasında güncel görünümünü alan bu kıyılarda hem aşınım hem de birikim eseri olan yerşekilleri mevcuttur. Aşınım şekli olarak falez, abrazyon platformu bulunurken; birikim şekli olarak da tombolo, denizel taraça, kıyı kumulları, yalıtaşı, plaj ve sahil dolguları gibi şekiller baskındır (Şekil 5). İnceleme sahasındaki kıyı aşınım şekillerinin başında falezler gelmektedir (Şekil 5). Sahada yüksek kıyıların daha fazla alan kaplaması nedeniyle bu yerşekli oldukça yaygın olarak izlenebilmektedir. İnceleme sahasındaki falezli kıyılar aktüel ve ölü olmak üzere iki tür falez şeklinde ortaya çıkmıştır. Aktüel falezler güncel dalga etkisinin devam ettiği kesimlerde yayılış göstermektedir. Ölü falezler ise aktüel falezlerin önlerinde mevcut dolguların gelişmesiyle dalga etkisinden mahrum kalmaları sonucunda oluşmuştur. Bu tür falezler, daha çok Kumbağ çevresinde konumlanmıştır. Burada ölü falezlerin önünde meydana gelmiş geniş bir kıyı ovası bulunmaktadır. Ayrıca inceleme sahasındaki farklı yaştaki denizel taraçalar arasında geçişte yer alan basamaklar da muhtemelen ölü falezlerdir (Ardel, 1957). Kıyı aşınımının eseri olan diğer bir yerşekli ise abrazyon platformudur (Şekil 5). Bu yerşekli, inceleme sahasındaki alçak kıyı morfolojisini temsil eden deniz aşındırma şekillerinden birisidir (Mater vd., 1998). Bilhassa yüksek kıyıların aşındırılmasına paralel olarak meydana gelen bu sahanlıklar, kıyının gerileyen bir özellik gösterdiğinin alametidir. İnceleme sahasında Gaziköy-Uçmakdere arasında dar bir abrazyon platformu yer almaktadır. Hatta kıyı boyunca uzanan sahil yolu bu platform üzerinden geçmektedir. İlgili nedenden dolayı yol sürekli blokal taş akıntılarının tehdidi altında kalmaktadır (Altın, 1992). Bununla birlikte Tekirdağ-Marmara Ereğlisi arasında bu türden yerşekillerinin varlığı tespit edilmiştir (Mater vd., 1998). Kıyı sahasındaki birikim şekillerinin ilki tombolodur (Şekil 5). Marmara Ereğlisi nin bulunduğu kesime karşılık gelen bu tombolo sahası, kuzey ve kuzeybatı kısmından alüvyal bir berzahla karaya bağlı bulunan çıkıntıya sahiptir. Muhtemelen yakın jeolojik mazide ada olan bu çıkıntı zamanla denizel etkenlerle tombolo şeklini kazanmıştır (Ardel, 1957; Ardel ve İnandık, 1957).