TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNDE YENİ PARADİGMA ARAYIŞLARI



Benzer belgeler
Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

MÜSİAD Başarılı Öğrenciler Ödül Töreni KARADENİZ EREĞLİ 7 HAZİRAN 2018 Sayın Kaymakamım, Sayın Milletvekilim, Sn Rektörüm, Belediye Başkanlarım,

15 Ekim 2014 Genel Merkez

Yükseköğretim Kurumlarımızın Mühendislik Fakültelerinin Kıymetli Dekanları ve Çok Değerli Hocalarım..

YÖNETİM KURULU BAŞKANI MUSTAFA GÜÇLÜ NÜN KONUŞMASI

Sn. M. Cüneyd DÜZYOL, Kalkınma Bakanlığı Müsteşarı Açılış Konuşması, 13 Mayıs 2015

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

6. Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumu İzmir de Başladı

DTİK TÜRK GİRİŞİMCİLER KURULTAYI. Açış Konuşması. Ömer Cihad Vardan, DEİK Başkanı. 26 Mart 2016, İstanbul

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

IUA. Ortak yönetim kültürünü paylaşan ülkelerdeki devlet taşra temsilcileri arasında bilgi birikimi ve. Uluslararası. İdareciler Birliği IUA

MÜSİAD İFTARI ANKARA

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN İŞ DÜNYASI BAKIŞ AÇISIYLA TÜRKİYE DE YOLSUZLUK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI

Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı. Dr. Vahdettin Ertaş. Finansal Erişim Konferansı. Açılış Konuşması. 3 Haziran 2014

MÜSİAD 2 EXPO BY QATAR DOHA Exhibition and Convention Center. Değerli Yönetim Kurulu Üyelerim, Sektör Kurulu Başkanlarım,

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

Hepinizi Şahsım, Yönetim Kurulum ve etkinliğe emeği geçenler adına selamlıyorum.

Sizleri şahsım ve TOBB adına saygıyla selamlıyorum. Biliyorsunuz başkasına gönderilen selam kişinin üzerine emanettir.

TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri,

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

Başbakan Sayın Binali YILDIRIM KANAAT ÖNDERLERİ VE STK İLE BULUŞMASI KAYSERİ

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ SANDIKLI UYGULAMALI BİLİMLER YÜKSEKOKULU

TÜRKİYE DE MESLEKİ EĞİTİM

Cumhuriyet Halk Partisi

Uluslararası Yükseköğretim Hareketliliği ve Türkiye nin Konumu temalı Toplantı İstanbul TOBB Plaza da Gerçekleşti

DİYARBAKIR GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE GENÇLİĞİN SİYASAL, SOSYAL VE GELECEK BEKLENTİLERİNİN TESPİTİNE YÖNELİK SAHA ARAŞTIRMASI.

Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 60

ÇORLU MESLEK YÜKSEKOKULU GELENEKSEL EL SANATLARI PROGRAMI FAALİYET RAPORU

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE NİN DEMOKRATİKLEŞME SINAVINI DERİNLEMESİNE TARTIŞTI!

(09-11 Mayıs 2016, Ankara) Kıymetli İslam İşbirliği Teşkilatı Üye Ülkeleri Temsilcileri, Değerli Katılımcılar,

Bu bağlamda katılımcı bir demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanındaki çalışmalarımız, hız kesmeden devam etmektedir.

Türkiye-Yunanistan İş Forumu. İzmir, 8 Mart Ömer Cihad Vardan DEİK Başkanı

AB 2020 Stratejisi ve Türk Eğitim Politikasına Yansımaları

Türkiye İstişare Toplantısı. Hayvancılıkta Kalkınma MÜSİAD Kasım 2017

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DEKİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ VE STK LARIN DURUMUNU TARTIŞTI!

TÜRK İŞGÜCÜ PİYASASI MESLEKİ EĞİTİM İSTİHDAM İLİŞKİSİ VE ORTAKLIK YAKLAŞIMI

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

AKADEMİK ZAMMI ADIMDA ALDIK

Politika; (Latince kökenli) Şehir yaşamı ve bu yaşamı düzenleme anlamındadır.

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

Küresel Katılım Finans Zirvesi (GPAS) Haliç Kongre Merkezi Kurum ve Sivil Toplum Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

Mutlu ve Başarılı Çocuk Nasıl Yetiştirilir?

Nitekim işsizlik, ülkemizin çözümlenemeyen sorunları arasında baş sırada yer alıyor.

MÜSİAD TEKİRDAĞ ŞUBESİ GENEL KURULU Sayın Valim, Kaymakamım, Büyükşehir Belediye Başkanım,

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ÇALIŞMA TAKVİMİ

tepav Biyoteknolojide son yıllarda artan birleşme ve satın alma işlemleri ne anlama geliyor? Haziran2014 N POLİTİKANOTU

FL2018 YÜRÜTME KURULUNDAN

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK HİZMETLERİ

YILDIZ TEKNİKTE YENİ ANAYASA PANELİ

Hepinizi Şahsım, Yönetim Kurulum ve etkinliğe emeği geçenler adına saygıyla selamlıyorum.

SAYIN BAKANIM SAYIN BAŞKAN OTOMOTİV SANAYİİ DERNEĞİ NİN SAYGIDEĞER TEMSİLCİLERİ DEĞERLİ MİSAFİRLER VE KIYMETLİ BASIN MENSUPLARI

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

Türkiye ve Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler. 15 Ekim 2015, İzmir. Sayın Bakanlarım, Valim. Sayın MV'lerim,

2. ISRAIL VE YAHUDILIK KONFERANSI BANDIRMA DA GERÇEKLESTI

DEVLET BAKANI VE BAŞMÜZAKERECİ BABACAN: TÜRKİYE, İŞ YAPMAK, HİZMET ÜRETMEK, ÜRÜN ÜRETMEK, PARA KAZ

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

İÇİNDEKİLER. 1. BÖLÜM İSLÂMCILIK VE YENİ İSLÂMCI AKIM Yeni İslamcı Akımın Entelektüel Zemini Olarak İslâmcılık...17 Yeni İslâmcı Akım...

MÜSİAD, "Yeni Türkiye Vizyonu ve İş Dünyası" Kayseri, 25 Ekim 2014, Cumartesi. Değerli Bakanlarım, Sayın Valilerim, Büyükşehir Belediye Başkanım,

BÖLGESEL TİCARET TOPLANTISI İZMİR

2 Ekim 2013, Rönesans Otel

TÜRKİYE DE MÜHENDİSLERİ N SORUNLARI VE MÜHENDİS

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı

Değerli misafirler, Kıymetli iş insanları... Basınımızın değerli temsilcileri... Hanımefendiler... Beyefendiler...

TEMA 1 İZLEME VE DEĞERLENDİRME MEVCUT DURUM ÜST POLİTİKA BELGELERİ. Durum (2015) Hedef. Mali Kaynak Sorumlu. Gerçekleşme Durumu

TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI

Mesleki eğitim tanıtım ve işbirliği protokolü

ÜNİVERSİTE VE SOSYAL SORUMLULUK. Prof. Dr. Yunus Söylet İstanbul Üniversitesi Rektörü

MÜSİAD İSVİÇRE Değerli Yönetim Kurulu Üyelerim, Şube Başkanlarım,

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

İlköğretim (İlkokul ve Ortaokul) Programları. Yrd.Doç.Dr.Gülçin TAN ŞİŞMAN

GAZİ ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ STRATEJİK PLANI

İSO YÖNETİM KURULU BAŞKANI ERDAL BAHÇIVAN IN KONUŞMASI

TÜSİAD Kayıtdışı Ekonomiyle Mücadele Çalışma Grubu Sunumu

Geçmişten Günümüze Giresun da Dini ve Kültürel Hayat Sempozyumu (25-27 EKİM 2013)

MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ

12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017)

ASYA-PASİFİK MUCİZESİNİN SIRRI

Dünyada ve Türkiye de Tarımın Geleceği. Nisan 2011

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

İstiyoruz ki; Veliler Okulumuzun En Büyük Destekçisi Olsun. Her Veli; Öğrencisine Öğrenme İçin Her Türlü Fırsatın Verildiğini Bilsin.

20. IBF KONGRESİ Açılışı. 10 Kasım Perşembe, İstanbul. Katar Ekonomi ve Ticaret Bakanı Sn. Sheikh Ahmed bin Jassim Al Thani

MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ

Sayın Uşak Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Üyelerimiz ve Meslek Komite Başkanlarımız;

OSMANCIK KAYMAKMLIĞI NENAHTUN ORTAOKULU MÜDÜRLÜĞÜ AİLEM OKULDA PROJESİ

Her Okulun Bir Projesi Var

DÜZCE ÜNİVERSİTESİ Sanayi ve İş Dünyası İşbirliği Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSİMER) Yrd.Doç.Dr. Ethem TOKLU

YABANCI DİL ULUSLAR ARASI MIDIR? BAŞARILI BİR HAREKETLİLİK İÇİN ÖN ŞART MIDIR?

Murat Çokgezen. Prof. Dr. Marmara Üniversitesi

İş Yeri Hakları Politikası

Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller

DEVLET MALZEME OFİSİ TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ UYGULAMA VE ÖDÜL YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

AÇIK SİSTEM. Sistemler, çevrelerinden girdiler alarak ve çevrelerine çıktılar sunarak yaşamlarını sürdürürler. Bu durum, sisteme; özelliği kazandırır.

Transkript:

EĞİTİM-BİR-SEN EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ SENDİKASI www.egitimbirsen.org.tr TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNDE YENİ PARADİGMA ARAYIŞLARI Bildiriler Kitabı 4-5 Kasım 2006 Ankara

Eğitim-Bir-Sen Yayınları: 16 Sahibi: Eğitim-Bir-Sen Genel Merkezi Adına Ahmet GÜNDOĞDU Genel Başkan Genel Yayın Yönetmeni Şaban ABAK Genel Basın Yayın Sekreteri ISBN: 978-975-6153-08-6 Yayın Türü: Süresiz Yayın İdare Yeri: Eğitim-Bir-Sen Genel Merkezi GMK Bulvarı, Ş. Daniş Tunalıgil Sk. 3/13 Maltepe ANKARA Basıldığı Yer: Pozitif Matbaacılık Çamlıca Mah. 12. Sk. 10/16 Yenimahalle/Ankara Tel: 0 312 397 00 31 Baskı Tarihi ve Yeri: Şubat 2007 / ANKARA EĞİTİM-BİR-SEN GMK Bulvarı Ş. D. Tunalıgil Sk. No: 3/13 Maltepe / ANKARA Telefon: 0 312 231 23 06 Faks: 0 312 230 65 28 Bürocell: 0 533 741 40 26 e-posta: egitimbirsen@egitimbirsen.org.tr www.egitimbirsen.org.tr

TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNDE YENİ PARADİGMA ARAYIŞLARI SEMPOZYUMU 4-5 KASIM 2006 ANKARA Düzenleme Kurulu Halil ETYEMEZ Mustafa AYDIN Erol BATTAL Şaban ABAK İrfan COŞKUN Akademik Danışma Kurulu Prof. Dr. Ramazan KAPLAN Prof. Dr. Mehmet ŞİŞMAN Prof. Dr. Osman ÇAKMAK Prof. Dr. Necmettin TOZLU Doç. Dr. Selahattin TURAN Dr. Adil ŞEN

SEMPOZYUM AKIŞI 4 KASIM 2006, CUMARTESİ 10.00 Açılış konuşması - Genel Başkan Ahmet Gündoğdu 10.30 Protokol Konuşmaları Necat Birinci MEB Müsteşarı Ömer Bolat Müsiad Genel Başkanı Vehbi Dinçerler Milli Eğitim Eski Bakanı, Filistin Koord. Mehmet Sağlam Milli Eğitim Eski Bakanı Mehmet Tekelioğlu İzmir Milletvekil Gültekin Uysal DYP Genel Başkan Yardımcısı Recai Kutan SP Genel Başkanı Erkan Mumcu ANAP Genel Başkanı Atilla Koç Kültür ve Turizm Bakanı Muhsin Yazıcıoğlu BBP Genel Başkanı Hüseyin Çelik Milli Eğitim Bakanı I. Oturum EĞİTİMDE REHBERLİK VE YÖNLENDİRME Oturum Başkanı : Prof. Dr. Hasan BACANLI 14.00 Yrd.Doç.Dr. Metin PİŞKİN 14.15 Yrd.Doç.Dr. Davut AYDIN 14.30 Yrd.Doç.Dr. Başaran GENÇDOĞAN 14.45 Tartışmalar II. Oturum OKUL KADEMELERİ ARASINDA GEÇİŞLER Oturum Başkanı : Prof. Dr. Ramazan KAPLAN 15.45 Prof. Dr. Necmettin TOZLU 16.00 Prof. Dr. Muhittin ŞİMŞEK 16.15 Doç. Dr. M. Bahaddin ACAT 16.30 Tartışmalar

5 KASIM 2006, PAZAR III. Oturum EĞİTİMDE ÖLÇME DEĞERLENDİRME VE SINAV SİSTEMLERİ Oturum Başkanı : Prof. Dr. Reşat KASAP 09.30 Prof.Dr.Osman ÇAKMAK 09.45 Doç.Dr.Halit EV 10.00 Yrd.Doç.Dr.Cemil YÜCEL 10.15 Tartışmalar IV. Oturum KÜRESELLEŞME VE AB SÜRECİNDE TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ Oturum Başkanı: Erdinç YAZICI 11.15 Prof. Dr. Yunus ÇENGEL 11.30 Prof. Dr. Mustafa BALCI 11.45 Prof. Dr. Davut DURSUN 12.00 Tartışmalar V. Oturum EĞİTİMDE ÖRGÜT YAPISI VE YÖNETİM SÜRECİ Oturum Başkanı : Prof. Dr. Ali İlker Gümüşeli 14.15 Prof. Dr. Yüksel ÖZDEN 14.30 Prof. Dr. Ali BALCI 14.45 Prof. Dr. Vehbi ÇELİK 15.00 Tartışmalar VI. Oturum EĞİTİMDE DEMOKRATİKLEŞME ve STRATEJİK BİR KURUM OLARAK OKUL Oturum Başkanı Prof. Dr. Mümtazer TÜRKÖNE 16.00 Prof. Dr. Mustafa ERDOĞAN 16.15 Prof. Dr. Mehmet ŞİŞMAN 16.30 Doç. Dr. Selahattin TURAN 16.45 Tartışmalar 17.30 Kapanış

İÇİNDEKİLER GENEL BAŞKAN IN AÇIŞ KONUŞMASI...3 PROTOKOL KONUŞMALARI...9 EĞİTİMDE REHBERLİK VE YÖNLENDİRME Prof.Dr. Hasan BACANLI...57 Yrd.Doç.Dr. Metin PİŞKİN...58 Yrd.Doç.Dr. Davut AYDIN...98 Yrd.Doç.Dr. Baþaran GENÇDOÐAN...102 OKUL KADEMELERİ ARASINDA GEÇİŞLER Prof.Dr. Ramazan KAPLAN...113 Prof.Dr. Necmettin TOZLU...114 Prof.Dr. Muhittin ŞİMŞEK...128 Doç.Dr. M. Bahaddin ACAT...140 EĞİTİMDE ÖLÇME DEĞERLENDİRME VE SINAV SİSTEMLERİ Prof.Dr. Reşat KASAP...155 Prof.Dr. Osman ÇAKMAK...156 Doç.Dr. Halit EV...170 Yrd.Doç. Dr. Cemil YÜCEL...184 KÜRESELLEŞME VE AB SÜRECİNDE EĞİTİM SİSTEMİ Yrd.Doç.Dr. Erdinç YAZICI...193 Prof.Dr. Yunus ÇENGEL...194 Prof.Dr. Mustafa BALCI...226 Prof.Dr. Davut DURSUN...232 EĞİTİMDE ÖRGÜT YAPISI VE YÖNETİM SÜRECİ Prof.Dr. Ali İlker GÜMÜŞELİ...243 Prof.Dr. Yüksel ÖZDEN...244 Prof.Dr. Ali BALCI...248 Prof.Dr. Vehbi ÇELİK...268 EĞİTİMDE DEMOKRATİKLEŞME VE STRATEJİK BİR KURUM OLARAK OKUL Prof.Dr. Mümtazer TÜRKÖNE...283 Prof.Dr. Mustafa ERDOĞAN...284 Prof.Dr. Mehmet ŞİŞMAN...290 Doç.Dr. Selahattin TURAN...306

TAKDİM Eğitim-Bir-Sen olarak eğitim sistemini sorgulamak ve doğru çözümlere ulaşmak için eğitim sisteminin sorunlarını masaya yatırmaya karar verdik. Bunun için Akademik Danışma Kurulu hocalarımızla ve yönetim kurulu üyelerimizle istişare ettik. Yapılan istişare sonucunda 13-17 Kasım 2006 Tarihleri arasında yapılacak olan 17. Milli Eğitim Şûrası konularını şûradan önce tartışarak kamuoyu ile paylaşılmasının uygun olacağı kanaatine vardık. Sendika olarak başından beri hep dile getirdiğimiz sorunların şûra konusu olarak ele alındığını ve bu sorunların sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulması gerektiğinden hareketle, çözümün bir paydaşı olma sorumluluğu içinde şûra konularını kapsayan bir sempozyum düzenlemeye karar verdik.. Sempozyum çalışmalarına şûradan 4 ay önceden başladık. Sempozyumu düzenleme aşamasında en az 40 bilim adamıyla iletişim kuruldu. Hepsi de alanının uzmanı, problemlerin kaynağına inen, gerçekçi yaklaşım ve çözümler sunan, bilim çevrelerinde söz sahibi insanlar. Sempozyumu düzenlemekteki amacımız eğitim sistemini tıkayan sorunlara somut çıkış noktaları sunmak ve yeni modeller geliştirmektir. Eğitim sorunlarının çözümsüz olmadığını, bilimsel ve gerçekçi düşünüldüğünde, yerel değerler gözardı edilmeden çözüm arandığında sorunların büyük bir çoğunluğunun giderileceğini kamuoyuna göstermektir. Aynı zamanda 13-17 Kasım 2006 Tarihlerinde yapılmış olan 17. Milli Eğitim Şûrasına hazırlık ve sendikamızın görüşlerini oluşturmaktı. Bu amaçla 4-5 Kasım 2006 tarihlerinde Ankara Başkent Öğretmenevinde Türk Eğitim Sisteminde Yeni Paradigma Arayışları Sempozyumu nu başarıyla gerçekleştirdik. Sempozyumumuz iki gün içinde ilk gün öğlene kadar protokol ve daha sonra da tebliğlerin sunulduğu 6 oturumda gerçekleşti. Sempozyumda 24 bilim adamımız görev aldı. Altısı oturum başkanı ve 18 bilim adamımız da tebliğ sundu. Ayrıca protokolde Kültür Bakanı Atilla Koç, ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu, Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Bolat, Eski Milli Eğitim Bakanlarından Vehbi Dinçerler ve Mehmet Sağlam, DYP Genel Başkan Yardımcısı Gültekin UYSAL, TBMM Milli Eğitim Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Mehmet Tekelioğlu, MEB Müsteşarı Prof. Dr. Nejat BİRİNCİ, katılarak birer konuşma yaptı. Yine çok sayıda milletvekili, bürokrat ve eğitimci katılarak sempozyumu iki gün boyunca izledi ve müzakerelere katıldı. Milli Eğitim Bakanı Doç. Dr. Hüseyin Çelik Sempozyumun son otu- 1

rumuna katılıp dinledi ve daha sonra yaklaşık bir saatlik bir konuşma yaptı. Sempozyumun her aşaması hiç bir aksaklık vermeden işledi ve tamamlandı. Sempozyumun tamamı 2 gün boyunca Internet sitemizden canlı olarak yayınlayarak tüm eğitim camiasının izlemesi için imkan sağlandı. Konuşmaları ve tebliğleri bu kitapta yayınlıyoruz. Sendika olarak daha önceden de AB Sürecinde Eğitimin Reform İhtiyacı Sempozyumu ve Öğretmen Sorunları Çalıştayı düzenledik. Öğretmen Sorunları Araştırması, Memur ve Hizmetlilerin Sorunları Araştırması yaptık ve yayınladık. Üç ayda bir eğitimin sorunlarına ışık tutan ve bilim adamlarını, bilim çevrelerini öğretmen ve eğitim çalışanlarıyla buluşturan bilimsel Eğitime Bakış Dergisi çıkarıyoruz. Eğitim önemlidir demek, kuru söz söylemek yetmiyor. Bir şeyler yapmak gerekiyor. Taşın altına eliniz koymanız gerekiyor. Model sunmak, çözüm üretmek gerekiyor. İşte Eğitim-Bir-Sen de bunu yapıyor.yapılan çalışmalar, Eğitim-Bir-Sen in eğitime verdiği önemin ve sorunların çözümünde gösterdiği çabanın en iyi göstergesidir. Ben özellikle sempozyumun hazırlanmasında ve başarıyla gerçekleştirilmesinde katkıda bulunanın Akademik Danışma Kurulu hocalarımıza, Genel Yönetim Kurulu üyelerimize, oturum başkanlığı yapan ve tebliğ sunan hocalarımıza teşekkürlerimi arz ediyorum. Sempozyumumuza uzak ve yakın illerden gelerek katkıda bulunan şube başkanı ve şube yönetim kurulu üyelerimize, tüm üyelerimize, eğitim çalışanlarına, bürokratlara teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca Sempozyumun her aşamasında katkıları olan Genel Başkan danışmanı Şahin Ali ŞEN e, sendika çalışanlarımız Şaban CENGİZ,, Av. Hüseyin Rahmi AKYÜZ, Sevim Gezici, Şenay MERAL, Şükran ŞİRİN, Betül TAŞ ve Mehmet BULUT a teşekkür ediyorum. İyi ki Eğitim-Bir-Senin böylesine güzel dostları ve çalışanları var. Yeni çalışmalarla yeni yayınlarda buluşmak dileğiyle. Halil Etyemez Genel Sekreter Düzenleme Kurulu Adına 2

Genel Başkan Ahmet Gündoğdu nun Açış Konuşması Sayın Bakan, Saygıdeğer Milletvekilleri, siyasi partilerimizin saygıdeğer genel başkanları, saygıdeğer hocalarım, kıymetli misafirler, değerli üyelerimiz, basınımızın seçkin temsilcileri. Eğitim-Bir-Sen olarak Eğitim Sisteminde Yeni Paradigma Arayışları başlığı altında düzenlemiş olduğumuz yeni bir sempozyumda tekrar bir araya gelmenin mutluluğunu, kıvancını yaşıyorum. Hepiniz hoş geldiniz. İki gün sürecek olan bu sempozyumda; milli eğitimimizi dolayısıyla yetmiş milyon insanımızı, ufkumuzu biraz geniş tutarsak AB ve Kitlesel Dünya doğrudan yada dolaylı biçimde ilgilendirecek 6 temel konuyu bilimsel bir platformda ülkemizin yüz akı seçkin bilim adamlarımızla ele alacağız. Sendikal örgütlenme hakkı verildiğinde kimi çevreler tereddüt, şüphe hatta korkuyla karşılamış olsa da bugün gelinen nokta modern toplumlarda sendikaların kaçınılmazlığıdır. Eğitim-Bir-Sen olarak temel felsefemiz; insanı ilgilendiren her şey bizi ilgilendiriyor. Bu bağlamda çözüm üreterek, tavır alarak daha iyi koşullarda daha özgür, daha çok kendisi olabilen daha hoşgörülü bireylerin yaşadığı bir ülke olma mücadelesine katkımız artarak devam edecek.

Dışarıdaki öfkeli kalabalığın şehrin duvarlarını aynı zamanda her türlü birikimi ki buna ekonomi, kültür, ahlak ve inançla ilgili olanları dahil edebilirsinizellerinde tutanların akıllarını ve yüreklerini yumrukluyorlar. Görüyor musunuz? Aç bırakılmışların isyanı, kıstırılmışların, yok sayılmışların, görmezden gelinmişlerin isyanı. Daha açık söylüyorum, insan doğasının isyanı, dünyanın en şerefli, en onurlu, en mükemmel varlığına bakın. Bilincini zorla doldurduğunuz sloganlarınız, neye yaracağını bilmediği bir sürü malumat.. Şehrin sokaklarında gözyaşları, parklarında gözyaşları, üniversite önlerinde son bir gayretle, son bir umutla şehrin sokaklarını bir kez daha dolaşarak aranan mazlumları görüyor musunuz? Varlığında, varoluşunda duyduğu boşluğu internet kafelerde, kurduğu sanal ilişkilerle, markalı giysilerle, prestij kazandırdığına inandırdığı cep telefonunda daha kötüsü mankenlerin, magandaların, eşcinsellerin, transseksüellerin hayatlarının artık görüntüleriyle dolduran genç beyinlerin trajedisini görüyor musunuz? Eğitimli-eğitimsiz, donanımlı-donanımsız, dindar ya da dinle ilgisi olmayanı ayırt etmeksizin nerdeyse her aileden bir kurban isteyen boşluğun anlamsızlığın, ait olamamamın, kendi içinde bir insan inşa edememenin; uyuşturucu, alkol, fanatizm, satanizm ve misyonerlik maskesiyle aramızda dolaştığını görebiliyor musunuz? Herkes sorumluluğunu almalı, sebep olanlar seyirci kalanlar, görmezden gelenler, bana ne diyenler, politikacılar, din adamları, öğretmenler, sivil toplum kuruluşları.. Bağışlayın, bu millet bunu hak etmiyor. Bağır, bağır, öfkeyle ışığın tükenişine. Işık tükeniyor. İnsan tükeniyor. Ahlak tükeniyor. Erdem tükeniyor. Biz tükeniyoruz. Farkında mısınız? 4 Hangi akıl, hangi vicdan hangi kalp dayanır. Aklını ve kalbini; ideolojik üçbeş kavrama, üçbeş slogana, birkaç on sayfalık tarihsel anlatıya, ipotek etmiş bir güruhun dışında kimse merak etmesin aklımızın, kalbimizin isyanı öfke bulutlarına dönüşerek şehrin üstüne yağmayacak. Birilerinin duyması için şunu yüksek sesle söyleyeceğim. Belki aranızdan sessizce katılanlar da olacak. Belki şehrin sokaklarında yankılanarak bürokrasisinin, üniversitelerin, kışlaların kalın duvarları arasında yaşayanlara ulaşır. İnsanlar bir şeye inanmayı bırakınca hiçbirşeye inanmazlar zannedilmesin; her şeye inanır. Şeytana inanır, güneşe inanır, dizi yıldızlarına inanır, ufolara inanır, çizgi filme inanır, renklere, simgelere, içi boş kavramlara inanır.

Tutkularına, arzularına, kör iştahına inanır. İlk kez ekrana çıkmış bir kaynanaya inanır. Sonra bu inandıklarını merkez yapar. Ve hayatının pergelini uzatır. Sonra çeker kılıçlarını, sonra yandaşlarını taşlar, sonra ulaşmak için hiçbir sınır tanımaz. Yaşlı bir kadını bir deprem sonrası bileziğini almak için boğazlayacağı gibi, kirli bir arzunun peşinde kendi iktidarını sağlamlaştırabilmek için sabah bir guruba yaptığı düşünce, eylem ya da silah servisini akşam başka bir guruba yapmaktan çekinmez. Uygarlık tarihi, insanoğlunun kaba, hayvansı ve kısa ömürlü kaderinden kurtulma hikayesi dediniz. Biz de öyle öğrendik. İbrahim in Allah ın eylemini bile sorguladığı, anlamaya çalıştığı, aklının ve kalbinin itminana ermeden buyrukları kabule yanaşmadığını söylediniz. Modernizmin 18. yüzyılda felsefi sistem olarak kendine eleştiriyi seçmekle başladığını daha sonra siyasal bir sistem ortaya çıktığını bu gelişmelere bağlı olarak gelenekten koparak güzelliğin başka biçimlerini arama sürecinde yeni bir sanat anlayışının geliştirdiğini söylediniz. Belki de okuduk. Ya şimdi? Bizden ve çocuklarımızdan siyasal ya da ekonomik üstelik de itaatkar köleler yada emir erleri olmamız isteniyor. Adlarının önündeki ünvanlara, oturdukları makama hürmeten ya da üç beş tane kiralık köşe yazarı, andıç kuşları söyledi diye papağan olmamız bekleniyor. Ancak haklı oldukları bir yan var. Bir de bilmedikleri bir yanımız var üstümüze gelenlerin. 200 sene önce dışa doğru patlayarak yayılan, genişleyen bilimsel fikirlerle, ekonomik planlarla, teknolojik gelişmelerle, siyasal ihtiraslarla, kültürel atılımlarıyla üzerlerine gelen uygarlığa karşı ki bugün kimi yerlerde aynı şey yapılıyor geri çekilme, öfke seli, olmadı silaha sarılma, dağlara kaçma, kültür odacıkları oluşturma diğer yandan da kendinden bile saklamaya çalışarak zafer kazanmış olanı taklit etme. Bugün burada tarihsel anlatıları yinelemeyeceğim elbette, söylemek istediğim kaçış yok, dağlar, nehirler, en ücra köşeler bile teknolojik kuşatma altında. Hayır var diyenler, gözlerini kapatmış ya da sorunu ancak öteleyebileceğinin farkında değildir. Dünyanın en büyük uygarlıklarından birini kurmuş bir medeniyetin çocukları olarak bu çağın ve temsilcilerinin gücünü doğru analiz ederek soğuk kanlı cevaplar verebilir, karşılaştığımız sorunlara akılcı cevaplar verebiliriz. Vermek zorundayız. İşte bugün burada bulunan bu seçkin bilim adamlarının bilincini bilincimize katarak çoğalmak istiyoruz. Başka zamanlarda yaptığımız, yapacağımız etkinliklerle çözümsüzlüğün perdesini kaldırıp atacağız. Şovenizm, içe kapanma, değerleri saldırgan bir dille haykırmakla yaşanan zafer duygusu aldatıcı bir sarhoşluktan başka bir şey değildir. Kimse eli- 5

mizden adl ve ihsanı (denge ve iyiliği) ilim ve sabrı alarak yerine kurşun ve bomba koyamaz. Çözüm, çözüm, çözüm elbette var. Eğitimin doğrudan doğruya gelir artışına ve verimliliğin artmasına sebep olduğunu biliyoruz. Eğitimli, kalifiye işgücüyle daha çok üretim yapabilir. Bilim ve teknolojiyi kaldıraç gibi kullanabiliriz. Artık şunu biliyoruz. Ulusların refahının ölçüsü insanların bilgi ve becerileri ile küresel ekonomiye ekledikleri katma değer kadardır. Ülkelerin uzun vadede başarısı yaşam standardı verimliliğe bağlıdır. Verimliliğin ortasında da çalışanların uyum ve gayretlerine ihtiyaç vardır. Bunun için de bir yandan bireylerin eğitim ve becerilerini geliştirecek yatırımları yapmaları zorunludur. Araştırma geliştirme, altyapı ve tesis yatırımlar takip etmelidir. Denklem belki de çok basit: Büyümenin motoru, verimlilik artışı; verimlilik artışının en önemli ögesi işgücü ve toplumun eğitim seviyesi. Özellikle ilk ve orta öğretimi yaygın ve kaliteli bir şekilde halkına verebilen. Ulusların kalkınma hızı aynı ölçüde yükseliyor. Dünya bankasının verilerine göre her bir yıllık ilave eğitimin Ortadoğu ve kuzey Afrika ülkelerin gayri safi milli hasılalarına en az %1.5, Latin Amerika da %2, Asya da %3 artış olarak geri dönüyor. Eğitimin niteliksel yanını gözetmezseniz neyi öğreteceğinizi iyi belirleyemezsiniz, eğitimi, öğrencileri memurluğa hazırlama olarak görürseniz, bilim ve tekniğe yeterince ağırlık vermez gördüğünüz her şeyi ideolojik bir renge boyayıp bir de etrafını zihinsel parmaklıklarla çevirirseniz. 2. Dünya Savaşı ndan sonra, üstelik de hem başlangıç noktaları hem de doğal zenginlikleri bizden geri olan Japonya, G. Kore, Tayvan, Malezya, Hong Kong ve Singapur gibi Asya kaplanlarının son 30-35 yıldır yılda ortalama %7 ile - %10 arasındaki büyüme hızını gıpta ile seyredersiniz. Bu konudaki pek çok çarpıcı araştırmalar bu salonda bulunan değerli katılımcıların belleğinde mutlaka vardır. Bunlarla değerli zamanınızı almayacağım. Ama hepimizin paylaşacağı bir gerçeği yinelemekte fayda görüyorum: Eğitimde ideolojiler arasında doğrudan bir ilişki var. İnsanların hayatlarını, hayatlarının anlamını, enerjilerini, zamanlarını kendi mülkleri gibi gören hükümetler yer değiştirdikçe eğitim sistemi yeni baştan düzenlenmeye çalışılıyor. Oysa konuya Teknik Devlet mantığıyla yaklaşarak hem süreklilik hem de uluslar arası standartlarda değerlendirme yapmak mümkün. Önemle altı çizilmesi gereken başka bir husus da bu teknoloji çılgınlığı arasında hangi lobinin etkisiyle olmuştur bilinmez en az yirmi yıldır okullarımıza bilgisayar yığılıyor. Hatta bazı okullarımızda hiç kullanılmadan demode olan yerine yenilerinin gönderildiğine tanık oluyoruz. Kimse buradan teknoloji karşıtlığı anlamına ulaşmasın. Elbette teknolojik altyapının eğitimde verimliliği arttırdığı tartışılmaz. Ancak buradan hareketle 6

bilgisayar ve teknolojik yatırımın önem sıralamasında öğretmen ve öğretmenin öğretim tekniklerinden daha önemli olacağı anlamına gelmez. Bu konuda yapılmış güvenilir araştırmalara kimse gözünü kapatmasın. Özellikle son yıllarda peş peşe yaşanan krizlerin altında ezilen öğretmenleri görmezden gelmenin gerisinde böyle bir mantık varsa gözlerini okullara bir kez daha çevirmesini öneriyorum. Öğretmenin yaşam kalitesinin yükseltilmesi, eğitimle ilgili geliştirilecek her türlü projeden önemlidir. Ve şunu kimse unutmasın öğretmen ve öğrencinin arasındaki paylaşımın yerini tutabilecek başka bir şey yeryüzünde keşfedilmemiştir. Öteden beri söyleye geldiğimiz bir başka gerçek temel eğitimin 12 yıla çıkarmayı tartışalım. Ancak kesintilerle çocuklarımızı istek ve istidatlarına göre yönelebilecekleri kavşaklar oluşturabilelim. Sırf bir inat ve zıtlaşma uğruna en uygun yaş yönelimlerinin önüne engel çıkarıyoruz. Artık hiç kimseden saklı ya da gizli: Türkiye fakir olsun ama benim olsun sözünü duymak istemiyoruz. İnsanımız zengin olsun, vatan hepimizin hedefinde birleşmeliyiz. Burada başka bir ilişkiye dikkatinizi çekmek istiyorum. İngiltere, 1688, demokratik devrimi, ne takip etti? Amerika, 1776, Bağımsızlığı, Almanya ve Japonya, 2. Dünya Savaşı sonrasında yaşadıkları demokratik açılımı ne takip etti? Kolay bir soru olduğunu kabul ediyorum. Zor olan egemen güç odaklarının demokrasinin olmadığı yerde denetimsizlik, haksız rekabet, keyfilik, usulsüzlük ve buna bağlı olarak da kapkaç türü yatırımlar yapan yerli ve yabancı sermayeyle kalkınmanın olmayacağını kabul etmeleri. Soruyorum sermayeniz var, yarın ne olacağını bilmediğiniz bir ülkeye yatırım yapar mısınız? Elbette hayır. Kötü yönetimin ve yolsuzluğun demokrasinin olmadığı yerlerde kolayca yeşerdiğini ve yaşam biçimine dönüştüğünü zaman içinde aramızda bilmeyenimiz var mı? Şimdi gelelim, kalkınma iktisatçılarının tuzaklarla dolu, bilimsel açıdan incelenmesi zor dediği kültür konusuna. Elbette iktisatçı biliyor ki kültürün en önemli ögesi dinin felsefi derinliği var, insanların pek çoğunun yaşam alanlarının tümünü kuşatıyor. Ne yapalım görmezden mi gelelim. Belki batıda olduğu gibi serbest piyasa koşullarına bırakılsın demeleri mümkündü ama bunu bile söylemediler. Sorun şu, bir kültüre mensup ve ellerinde yüz milyar doları bulan birimi olan insanlar var. Bunlar ekonomiye katılamazlar mı? Elbette katılır. Fransa da 15 sene süren Din-Laiklik kavgası güven ortamında çözüldü. Bizde de çözülür ama Laikçilik le değil sosyal ve ekonomik kalkınmayla. En derin sosyolojik olgu inanan insan açısından olmazsa olmazı, hayatının ve ölümünün anlamını bulduğu bir değeri siyaset malzemesi, tahakküm, 7

başkalaştırma, etiketleme aracı yapmadan radikalizm ve inanç özgürlüğü arasındaki dengeyi bularak ve koruyarak çözebiliriz. Aksi halde siyasal, ekonomik, bürokratik rant aracı yapanlar, egemenlik alanını genişletmek isteyenler bu yapay kavgadan asla vazgeçmeyecekler. Değerli Konuklar, Birlikte düşünmeliyiz, birlikte çözüm aramalıyız. Dünyada en çabuk bozulan şeylerden birinin bilgi olduğunu ama aynı zamanda paylaşıldıkça çoğalan şeyin de bilgi olduğunu biliyoruz. Hayatı idare etmek bilgiyi idare etmektir sözünün içimizdeki ve dışımızdaki dünya için doğru olduğunu biliyoruz. Yine biliyoruz ki pek çok alim bilgi almak için akıl almaz maceralara atılmıştır. Oysa bugün bilgiye ulaşmak daha kolay ancak diri, dönüştürücü ufuk açıcı bilginin önemi böylesi zamanda daha bir önem kazanıyor. Sizleri ülkemizin seçkin bilim adamlarıyla baş başa bırakırken hepinizi tekrar en derin saygılarımla selamlıyor ve tekrar hoş geldiniz diyorum. 8

PROTOKOL KONUŞMALARI Prof. Dr. Necat BİRİNCİ MEB Müsteşarı Sayın bakanım, bakanlarım, TBMM nin değerli üyeleri, bürokrat arkadaşlarım, meslektaşlarım, hanımefendiler, beyefendiler. Eğitim Bir Sen in hazırladığı Türk eğitim sisteminde yeni paradigma arayışları sempozyumu na hoş geldiniz. Milli Eğitim Bakanlığımızın yaptığı çalışmalardan son dört yılda yapılan çalışmalardan, okul öncesinin alınan noktadan bugün gelinen noktaya, ilköğretimdeki önemli değişikliğe, altyapı problemlerinden mekan sorununa getirilen önemli çözümlere, teknoloji sınıflarının oluşturulmasından, öğretmene bütçenin elverdiğe ölçüde getirilen iyileştirmelerden ve yurt probleminin çözülmesinden, kız öğrencilerinin çağ nüfusu olarak eğitime kazandırılmalarından, ve sayabileceğim 47 ana başlıktan söz açmayacağım. Bunlar yayınlanmıştır ama sizinle asıl burada araştırılması söz konusu olan yeni paradigmaların Milli Eğitim Bakanlığından nasıl görüldüğü ve neler yapıldığı, konunun felsefi zemininin neye oturtulduğu konusunda bakanlığımızın düşüncelerini sizinle paylaşmak istiyorum. Hanımefendiler beyefendiler. Türkiye de her kurum için çeyrek asırdır en çok duyulan, arka planında yoğun bir enerji taşıyan değişim kavramıdır. Artık değişmeyen tek şeyin değişim olduğu bu alanda düşünen her birey tarafından kabul edilmiştir. Bugün hızlı bir değişimin içindeyiz. Esasen değişim tabiatın ve sosyal hayatın temelinde vardır. İki günü birbirine benzeyenin ziyanda olduğu artık herkesin şüphe duy-

madan kabul ettiği evrensel bir gerçektir. Hem maddi hem de ruh hali olarak Yunus Emre bunu; Her dem yeniden doğarız. Bizden kim usanası! şeklinde dile getirmiştir bu değişimi. Esasen kainatın yaratılışı ve bu yaratılış içinde varlığın yer alması bir değişim süreci içindedir. Hayatın devam ettirilmesi için değişmesi ve gelişmesi şarttır. Bu değişimin dışında kalırsanız zaten dünyanın idrak ettiği gelişmeden düşerseniz ve ekonomik olarak açık bir pazar, birey olarak da sadece seyirci olursunuz. Gerçekten dünya son çeyrek yüzyılda ekonomik, sosyal, siyasi alanda takibi zor bir hızla değişimler yaşamaktadır. Türkiye bu değişimi kavrayabildi mi? Ona ayak uydurabildi mi? O değişimler içinde yer alabildi mi? Bu paradigmaları ararken bu soruları sormamız gerekmektedir. Küreselleşme noktasında gelişen bu değişim dalgasının üzerinde kalamayan ülkeler, hem ekonomik güçlerini, hem kültürel zenginliklerini, hem siyasi bağımsızlıklarını hem yaşama iradelerini, kendilerine güvenlerini kaybederler. Bir takım reflekslerle kendilerine avunma yolları ararlar. Tutunacakları birtakım sosyolojik kavramların arkasına sığınmaya çalışırlar ve içe kapanırlar. Kutsal tabuları kendilerine kalkan edinirler ve bu tabular kendilerine sığınma noktası olur. Toplumun bu değişim karşısında kendine güveni önemlidir. Cumhuriyetin ilk yılları için Gazi Mustafa Kemal in söylediği; öğün, çalış, güven kavramları bu bakımdan belki değişimi bir zemine oturtmak için yeniden değerlendirilmesi gereken bir atılım olabilir. Bu bir nevi o dönemin milli oluş ve milliyetçilik anlayışını da ifade eder. Nihayet bu slogan bir devlet adamının siyasi, kültürel ve ekonomik alanlarda uygulaması gereken bir parola olarak da kabul edilebilir. Ama bunu 1940 lı yıllarda şair, romancı, denemeci, edebiyat tarihçisi ve eğitimci Ahmet Hamdi Tanpınar şöyle açıklıyor: Değişerek devam etmek, devam ederek değişmek.. işte milliyetçilik budur. Bu 1940 lı yılların statik durağan ve milli olmanın dahi söz edilemeyeceği bir dönemde çok yeni bir açılım olarak ama ne yazık ki dikkatten uzak düşmüş bir anlayıştır. Değişmenin temelinde zihniyet değişikliği yatar. O zaman idrak edilecek değişim veya toplumun çevresinde oluşan ama onu da etkisi altına alan değişim rüzgarları büyük sosyal sarsıntılara ve dalgalanmalara yol vermez. Büyük buhranlar yaşanmaz. Bu da eğitimin konusudur. İşte bu noktada zihniyet değişikliği ve eğitim birlikte düşünülmesi gerekiyor ve zihniyet değişikliğini sağlayacak olan en önemli alanın eğitim olduğu üzerinde düşünmemiz, dikkat etmemiz gerekiyor. Rüzgar eserken dar görüşler duvar örerler. Akıllılar ise rüzgara yelken açarlar. İşte değişim rüzgarı söz konusu olduğunda o skolastik bir nevi tabu haline gelmiş kavramların arkasına sığınmak duvar örmekten başka bir şey değildir. Akıllı insanın yapacağı değişim rüzgarını, iradesi, dümeni sizin elinizde olmak şartıyla yelkenlerini şişirmektir. Milli Eğitim Bakanlığı bunu yapmaya çalışıyor. Dünya küresel bir değişim yaşarken bu değişime hareket gücünü veren eğitimdeki değişikliği göz ardı edemezdik, etmedik de. Geleceği tahmin etmenin en kestirme yolu geleceği bizzat kurmak ve inşa etmektir. Alışılmış yollarla değişimi esas olan geleceği kuramazsınız. Değişimi sağlayabilmek için 10

yeni arayışlar içine girmek, yeni metotlar üretmek ve yeni uygulamalara girişmek gerekir. Eğitimde görülen işte budur. Eğitimimiz ve öğretimimiz geldiğimizde şu idi. 19. yüzyılın sonu 20. yüzyılın başına kadar bilgiyi edinme yöntemini esas olarak Kopernick, Galilla, Newton ile başlayıp geliştirilen determinist yaklaşımı, Newton pozitivizmi esas görüş olarak Milli Eğitim Bakanlığı nın ana paradigması şeklinde uygulanıyordu. Etrafında hiçbir şüphe tanımayan, tek yol olarak benimsenen bu anlayış ile çağı yakalamak ve dünyanın idrak ettiği değişimi kendi bünyemize yerleştirme ve o dalganın üzerinde kalmak ve hatta o dalganın üzerine çıkmak söz konusu olamazdı. Pozitivizmin sınırlarını belirleyip çizdiği, deney ve gözlem konusu olan olgular esas alınmış bir sistem. Pozitivizmin temel ilkeleri ilerleyici, somut, evrensel, kolektif, engelleyici, nesnel, deneye dayalı, uygulayıcı esaslar, tekil doğrulardan yola çıkarak genel doğrulara doğru gitmek. Yani bir nevi peşin hüküm. Önceden sonu görebilmek. Tümevarımın esası budur. Asıl olan belli bir plana göre soru sormak ve cevap almak idi bu eğitim sisteminde. Bu büyük ölçüde ezber işidir. İşte ezberin kaldırılması ve ezberin ne olduğu senelerce tartışıldı. Ezber eğitimi mutlaka terk edilmelidir dendi bizim çocukluğumuzdan itibaren hatta otuzlu yıllardan itibaren ama ezber bir sisteme dayanan pozitivist anlayış hiç sorgulanmadı. Bunu sorgulamaya koyulduk. Bizim yaptığımız iş budur. Pozitivizmin ezber öğretisini sorgulamak. Bu ezberin temeli de gerek tabiat olayları gerekse insan ile ilgili olaylar kendilerinden önce meydana gelen olaylar etkisiyle meydana gelir, anlayışına dayanmaktadır. Bunun çok canlı bir örneği var. Üniversitede senelerce bu örneği verdim. Balzac ın iki eseri var: Sen bir melektin ve Nana Bunlar nehir roman halinde birbirini tamamlayan iki eserdir. Sen bir melektin başta iffetli sonra bir fahişenin hayatını anlatır. Ama romanın kahramanı kızı Nana yı o çirkeften kurtarabilmek için onu Paris in en yüksek kolejlerinde okutur. Kendisi hem tenini satar, hem de yaşlandığı için artık çamaşırcılık bulaşıkçılık yaparak kızını okutur. Ama Emil Zola pozitivizmin önemli bir temsilcisiydi. Nana nın iffetli kalması mümkün değildi. Ve Nana fahişe olur ama imparatorun metresi. Sadece değişen budur. Ve zaman içinde 1871 de Prusya orduları Paris e girdiğinde Nana Paris in bir kenar mahallesinde frengiden ölür. İşte pozitivizmin esası bu. Ne olursanız olun önceden görülen ve kestirilen bir tavrın içinde kalacaksınız. Eğitimimiz böyle bir dar görüşün içinde kalamazdı. Bu sistemde ihtimaller yoktur. Nana kurtulamaz. 20. yüzyılın başında eğitim ve öğretim alanında bu görüşün etrafında şüpheler duyulmuş, bu asrın ilk çeyreğinden sonra eğitimde determinist yasaların aksine bu asrın başından itibaren bu inancı sarsan quantum fiziğinin. tek tek olaylar önceden belirlenmiş sebeplere dayanmaz. Olaylar ve olaylar arasındaki ihtimaliyet ağı esas alınmalıdır. Bunlar sebep sonuç ilişkisine dayandırılmamalıdır. esası bizim geçikmiş çalışmalarımız en az 70 senelik bir gecikmeden sonra gündemimize getirildi ve üzerinde düşünüldü. Batı dünyası bu anlayışa göre eğitim sistemini birkaç defa değiştirdi. 19. yüzyıl sonunda artık fiziği tükenmiş bir anlayışın uygulama halinde olmaktan eğitimini çıkardı. Zaten 20. yüzyılın başına geldiğinde fizikçilerin ortak 11

görüşü; maddi fizik alanında her şey bitmiştir. Yeni şeyler söylemek lazımdır. olmuştur. Tıpkı Mevlana nın 14. yüzyılda söylediği gibi: Bugün yeni bir gündür. Yeni şeyler söylemek lazım cancağızım. dediği gibi. Bizim de yeni şeyler söylememiz lazımdı. Bu anlayışta ısrarın siyasi, sosyolojik ve kültürel boyutları ayrı bir konudur. Ve umarım akademik çevreler Türkiye nin bu 80 senelik gecikmesinin bu pozitivist felsefenin Türkiye ye neye mal olduğunun araştırmasını yaparlar ve Türkiye nin fikir hayatına onu kazandırırlar. Ama şu anda bizim konumuz o değil. Değişen ve gelişen bir dünyada 19. yüzyılın anlayışı ile donanmış bir insan varlığıyla çıkılamazdı. Esasen Türkiye de özellikle özel sektör ve kimi sivil toplum örgütleri zaten bu değişimi yakalamış ve kendi dünyalarında bu değişimi yaşamaktaydılar, özellikle ekonomik olanda kar söz konusu olduğu için o alanda bunu uyguladılar. Ama önemli olan devlet organlarının bu değişimin gereğini düşünmesi ve idrak etmesidir. Gerçi son çeyrek yüzyıl içinde önemli adımlar atılmıştı. Ama bunlar Avrupa Birliği sürecine girmiş bir Türkiye nin bu yeni dünya içinde etkin bir şekilde yer almasını sağlayacak boyutta değildi. Sayın başkan ifade ettiler, ben bunun üzerinde durmayacağım. Eğitilmiş insanın nasıl üretime katıldığı ve neleri kazandırdığı üzerinde tek tek durmayacağım başta da söyledim. İşin Milli Eğitim Bakanlığı nda yapılan bu değişim sürecinin temel felsefesi üzerinde açıklama yapmak istiyorum. Teknolojik eğişim zihniyet değişimi ile de geliştirmeliydi. Bunu tek başına Milli Eğitim Bakanlığı yapamazdı. Akademik çevrelerden de destek istedik ve bize 112 akademisyen bu konuda neler yapmamız gerektiği noktasında bize yardımcı oldu. Bunlarla yetinmedik. Binlerce öğretmenimizde bu işi tartıştık görüştük. Müfettişler bu konuda çalıştı. Özel sınıflar oluşturuldu. Şimdi size neler yaptığımızı arz etmek isterim. Milli Eğitim Bakanlığı ilköğretim ve orta öğretim düzeyinde öğretim programları tasarım projesini geliştirip bu akademisyenler nezrinde de uygulamaya koydu. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı ilköğretim ve ortaöğretimde okutulacak derslerin müfredat programlarını bu anlayışa göre, quantum felsefesinin bu hareketlilik ve her olayın kendi başına bir etken olduğu ve her kişini kendi başına bir birey olduğu, bireyin esas alındığı noktada hazırlanan müfredata göre hazırlık yapıldı. Yeni müfredat 2005-2006 eğitim-öğretim yılında 9 ilde 120 ilköğretim okulunda pilot olarak uygulandı. Bu uygulamalardan olumlu sonuçlar alındı. En basit örneğini daima ben Sovyetler de Latin alfabesinin kullanılışına hayranlık duymuşumdur. Sovyetlere hiç hayranlık duymam ve hiç benimsemedim. Hep karşısında oldum ama o yazı yazmayı biz bir türlü beceremedik. İşte bu paradigmada bizim çocuklarımız benim torunum ikinci sınıfta mükemmel şekilde kullanıyor. Artık adım atılmıştır. Eğitimde kitle eğitimi değil, birey eğitimi öne çıkmıştır. burada bir anektodu da sizinle paylaşmak isterim. 1926 senesinde Türkiye nin önünde iki seçenek vardı. Biri Mustafa Necati nin kitle eğitimi ikincisi Hamdullah Suphi nin seçkin eğitimi. O dönemin şartla- 12