2', 5'-ADP SEPHAROSE 4B LĐGANDI KULLANILARAK NADPH ve NADP + YĐ KULLANAN BAZI ENZĐMLERĐN AFĐNĐTE KROMATOGRAFĐSĐ ĐLE SAFLAŞTIRILMASI



Benzer belgeler
BİYOTEKNOLOJİDE KULLANILAN YÖNTEMLER. Araş. Gör. Dr. Öğünç MERAL

5.111 Ders Özeti #12. Konular: I. Oktet kuralından sapmalar

YMN62 SICAKLIĞA DUYARLI YENİ POLİMERLER İLE ÇAPRAZ BAĞLI HİDROJEL MATRİKS SENTEZİ VE KARAKTERİZASYONU

KROMATOGRAFİ. Bir parça kağıt şeridin aşağı hizasından 1 cm kadar yukarısına bir damla siyah mürekkep damlatınız.

PROTEİNLERİN SAFLAŞTIRILMASI

Yasemin Budama Kılınç1, Rabia Çakır Koç1, Sevim Meşe2, Selim Badur2,3

KİMYA-IV. Yrd. Doç. Dr. Yakup Güneş

15- RADYASYONUN NÜKLEİK ASİTLER VE PROTEİNLERE ETKİLERİ

Yeni Nesil Optik ve Elektronik Malzemeler: Tasarım Sentez ve Uygulamalar

GÜZ DÖNEMİ KİMYA A.B.D YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA DERS PROGRAMI

KARBON ve CANLILARDAKİ MOLEKÜL ÇEŞİTLİLİĞİ

III-Hayatın Oluşturan Kimyasal Birimler

Laboratuvar Tekniği. Adnan Menderes Üniversitesi Tarımsal Biyoteknoloji Bölümü TBY 118 Muavviz Ayvaz (Yrd. Doç. Dr.) 5. Hafta (14.03.

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

BİYOTEKNOLOJİDE KULLANILAN YÖNTEMLER. Araş. Gör. Dr. Öğünç MERAL

KROMOTOGRAFİK YÖNTEMLER

PEYNİR ALTI SUYU VE YOĞURT SUYUNDA Zn Ve TOPLAM ANTİOKSİDAN KAPASİTESİ TAYİNİ DANIŞMANLAR. 29 Haziran-08 Temmuz MALATYA

Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir.

Lab Cihazları Dersi Çalışma Soruları

POLİMER KİMYASI VE TEKNOLOJİLERİ ARAŞTIRMA LABORATUVARI

2. Hafta: Prof. Dr. Şule Pekyardımcı Ultraviyole Bölgedeki Spektrofotometrik Ölçümler 280 nm deki Ölçümler

BİYOİNORGANİK KİMYA. Prof. Dr. Ahmet KARADAĞ

T. C. İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI MÜFREDATI

SU VE HÜCRE İLİŞKİSİ

Sıvılardan ekstraksiyon:

KANTİTATİF ANALİTİK KİMYA PRATİKLERİ

Hücre Üzerine Mikrocerrahi Uygulamaları Hücrenin altbirimlerine ayrılması Moleküllerin analizi. Prof. Dr. Müjgan Cengiz

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ... III

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI KİMYA ANABİLİM DALI DERS PLANI Güz Yarı yılı HAFTALIK DERSİN ADI

PEG-FOSFAT-SU SİTEMLERİNDE PROTEİN DAĞILIMI. Gazi Üniversitesi, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi, Kimya Mühendisliği Bölümü, 06570, Maltepe, Ankara

Protein Ekstraksiyonu

Atomlar ve Moleküller

RTA JEL / PZR Saflaştırma Kiti

Prof.Dr.Gül ÖZYILMAZ

I. YARIYIL TEMEL BİYOKİMYA I (B 601 TEORİK 3, 3 KREDİ)

1,3-bis-(p-iminobenzoik asit)indan Langmuir-Blodgett filmlerinin karakterizasyonu ve organik buhar duyarlılığı

HPLC. Yüksek Performanslı Sıvı Kromatografisi

Biyolojik Örneklerde İlaç Analizi ECZ 344/9. Ders Prof.Dr. Dilek AK ÖRNEKLERİN SAKLANMASI VE DİĞER KONULAR

Biochemistry Chapter 4: Biomolecules. Hikmet Geçkil, Professor Department of Molecular Biology and Genetics Inonu University

Adsorpsiyon. Kimyasal Temel İşlemler

GRUP BAKTERİYOFAJ ANTİ-BAKTERİYEL BOYAR KAPLAMAÇÖZELTİSİ HAZIRLANMASI

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Eğitim Yılı

BİYOKİMYAYA GİRİŞ: ATOM, MOLEKÜL, ORGANİK BİLEŞİKLER

İçme Sularının Dezenfeksiyonunda Çinko Oksit Nanomateryalinin Kullanımı

NÜKLEİK ASİTLERİN ELEKTROFOREZİ

PLAZMA TEKNİĞİ İLE POLİÜRETAN HİDROJELLERİN YÜZEY ÖZELLİKLERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ. Asuman Koç, Tuğba Akkaş, F. Seniha Güner a

AYÇİÇEK YAĞI ÜRETİMİ YAN ÜRÜNLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

TEMEL ECZACILIK BİLİMLERİ ANABİLİM DALI Temel Eczacılık Bilimleri Programı

ENZİMATİK ANALİZ VE AKTİVİTE TAYİNLERİ

ALBÜMİN DUYARLI MEMBRAN TASARIMI

HİDROKSİAPATİT NANOPARÇACIKLARININ SENTEZİ

CANLILARIN YAPISINDA BULUNAN TEMEL BİLEŞENLER

Nitrik Oksit Sentaz ve Nitrik Oksit Ölçüm Yöntemleri

HÜCRE SĠNYAL OLAYLARI PROF. DR. FATMA SAVRAN OĞUZ

FAQ-TIENS DICHO II.Nesil Meyve&Sebze Temizleyici

BİYOİNORGANİK KİMYA 5. HAFTA

ÇEV416 ENDÜSTRİYEL ATIKSULARIN ARITILMASI

TOPRAK TOPRAK TEKSTÜRÜ (BÜNYESİ)

Mikotoksin nedir? En sık karşılaşılan mikotoksinler; Aspergillus Penicillium Fusarium Alternaria

TEST 1. Hücre Solunumu. 4. Aşağıda verilen moleküllerden hangisi oksijenli solunumda substrat olarak kullanılamaz? A) Glikoz B) Mineral C) Yağ asidi

İ Ç İ NDEKİ LER. Çevre Mühendisliği ve Bilimi İçin Kimyanın Temel Kavramları 1. Fiziksel Kimya ile İlgili Temel Kavramlar 52.

AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ KİMYA ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI DOKTORA PROGRAMI

ALETLİ ANALİZ YÖNTEMLERİ

Sfingozin türevi membran lipidleri

6-Maddelerin daha az çözünür tuz ve esterleri kullanılabilir. 7-Isı, ışık ve metaller gibi katalizörlerin etkisi önlenebilir.

ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ/İSTASYONLARI MÜDÜRLÜKLERİ DÖNER SERMAYE İŞLETMELERİ 2014 YILI BİRİM FİYAT LİSTESİ. 1 ph 14,00. 2 Elektriksel İletkenlik 14,00

YÜKSEK PERFORMANSLI SIVI KROMATOGRAFİSİ (YPSK) HIGH-PERFORMANCE LIQUID CHROMATOGRAPHY (HPLC)

TEMİZ SU KRİZİYLE YÜZLEŞME

İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ABD Prof. Dr. Filiz Aydın

FİZYOLOJİ LABORATUVAR BİLGİSİ VEYSEL TAHİROĞLU

TÜBİTAK BİDEB LİSE ÖĞRETMENLERİ FİZİK, KİMYA, BİYOLOJİ, MATEMATİK- PROJE DANIŞMANLIĞI EĞİTİMİ ÇALIŞTAYI LİSE3 (Çalıştay 2013) BİYOLOJİ GRUP TUHAF

HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücrenin fiziksel yapısı. Hücre membranı proteinleri. Hücre membranı

Elektoforez ENSTRÜMENTAL ANALİZ 10/12/2015. Elektroforez

BT 42 TİROSİNAZ ENZİMİNİN EKSTRAKSİYONU, SAFLAŞTIRILMASI VE FENOLLERİN GİDERİMİNDE KULLANIMI

Canlıların yapısına en fazla oranda katılan organik molekül çeşididir. Deri, saç, tırnak, boynuz gibi oluşumların temel maddesi proteinlerdir.

Stres Koşulları ve Bitkilerin Tepkisi

ÇÖZÜNME KONTROLLERİ Çözünme Tayini (Miktar Tayini için kullanılan yöntem ücreti ilave edilir)

FENOLİK BİLEŞİKLER 4

İ. Ü İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Filiz Aydın

BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI

MOLEKÜLER BİYOLOJİDE KULLANILAN YÖNTEMLER II. ( WESTERN BLOTTING (WESTERN EMDİRİMİ) ve İMMÜNODETEKSİYON

Biyofilmler; mikroorganizmaların, biyotik veya abiyotik yüzeylere adhezyonu sonrasında oluşturdukları glikokaliks olarak da adlandırılan

AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ KİMYA ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI DOKTORA PROGRAMI

ÇÖZÜNMÜŞ OKSİJEN TAYİNİ

ayxmaz/biyoloji Adı: 1.Aşağıda verilen atomların bağ yapma sayılarını (H) ekleyerek gösterin. C N O H

Kromatografi tekniğinin temelinde üç ana unsur yer alır. Sabit faz: Bu faz daima bir "katı" veya bir "katı destek üzerine emdirilmiş bir sıvı

MEMM4043 metallerin yeniden kazanımı

ÇEV416 ENDÜSTRİYEL ATIKSULARIN ARITILMASI

Can boğazdan gelir.. Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur..

ATIKSULARDA FENOLLERİN ANALİZ YÖNTEMİ

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #22

HYDROTERMAL YÖNTEMİYLE NİKEL FERRİT NANOPARTİKÜLLERİN SENTEZİ VE KARAKTERİZASYONU

İnfeksiyon tanısında yeni yaklaşımlar Biyosensörler. Barış OTLU İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Malatya.

FARMASÖTİK TEKNOLOJİ I «ÇÖZELTİLER»

Toprağın Katı ve Sıvı Fazı Arasındaki Etkileşimler

YGS ANAHTAR SORULAR #1

SU ve ÇEVRENİN CANLILAR İÇİN UYGUNLUĞU

MAKRO-MEZO-MİKRO. Deney Yöntemleri. MİKRO Deneyler Zeta Potansiyel Partikül Boyutu. MEZO Deneyler Reolojik Ölçümler Reometre (dinamik) Roww Hücresi

TÜBİTAK BİDEB KİMYA LİSANS ÖĞRENCİLERİ (KİMYAGERLİK, KİMYA ÖĞRETMENLİĞİ, KİMYA MÜHENDİSLİĞİ- BİYOMÜHENDİSLİK ) ARAŞTIRMA PROJESİ EĞİTİMİ ÇALIŞTAYI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJELERİ KOORDİNASYON BİRİMİ KOORDİNATÖRLÜĞÜNE. : Antikorların Tayinine Yönelik İmpedimetrik Protein A

Transkript:

2', 5'-ADP SEPHAROSE 4B LĐGANDI KULLANILARAK NADPH ve NADP + YĐ KULLANAN BAZI ENZĐMLERĐN AFĐNĐTE KROMATOGRAFĐSĐ ĐLE SAFLAŞTIRILMASI S1 Ö.Đrfan KÜFREVĐOĞLU, Mehmet ÇĐFTCĐ Atatürk Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Erzurum 2',5'-ADP Sepharose 4B, NADPH ve NADP + yı koenzim olarak kullanan bazı enzimlerin saflaştırılmasında ligand olarak kullanılan ticari bir üründür. Bu enzimler arasında, pentoz fosfat metabolik yolunun birinci ve üçüncü reaksiyon basamaklarını katalizleyen glukoz 6-fosfat dehidrogenaz (EC 1.1.1.49, G6PD) ve 6- fosfoglukonat dehidrogenaz enzimleri (EC 1.1.1.44; 6PGD); okside glutatyonu indirgenmiş forma dönüştüren glutatyon redüktaz enzimi (EC 1.6.4.2; GR); pirimidini dihidropirimidine dönüştüren dihidropirimidin dehidrogenaz (E.C.1.3.1.2, DHPD) ve karaciğer mikrozomlarının karışık fonksiyonlu monoksigenaz sisteminin bir üyesi olup NADPH tan sitokrom P-450 ye elektronların aktarılmasını sağlayarak ksenobiyotiklerin detoksifikasyonunnda görev alan NADPH-sitokrom c (P-450) redüktaz (EC 1.6.2.4, NPR) enzimi sayılabilir. Çalışmada G6PD, 6PGD, GR ve DHPD enzimlerinin saflaştırılması için sırayla; değişik amonyum sülfat konsantrasyon aralıklarında amonyum sülfat çöktürmesi, diyaliz, 2',5'-ADP Sepharose 4B afinite kromatografisi ve/veya jel filtrasyon kromatografisi yöntemleri uygulandı. 2',5'-ADP Sepharose 4B afinite kromatografisi yönteminin uygulanmasında, farklı elüsyon çözeltileri kullanılarak söz konusu enzimlerin çeşitli dokulardan seçici olarak saflaştırılmaları sağlandı. Çalışmaların başından itibaren sıcaklık +4 o C civarında tutuldu. Enzimlerin saflık dereceleri SDS-poliakrilamid jel elektroforezi ile kontrol edildi. Söz konusu çalışmalarda 2',5'-ADP Sepharose 4B afinite kromatografisi kullanılarak, spesifik aktivitesi 7,0 EU/mg protein olan insan eritrosit G6PD enzimi %28 verimle 13.654 kat; spesifik aktivitesi 1,9 EU/mg protein olan insan eritrosit 6PGD enzimi %49 verimle 725 kat; spesifik aktivitesi 51,0 EU /mg protein olan insan eritrosit GR enzimi %29 verimle 5342 kat ve spesifik aktivitesi 1,7 EU/mg protein olan sığır karaciğeri DHPD enzimi %12,5 verimle 1660 kat saflaştırıldı.

S2 ĐNSAN SERUMUNDAN ALBUMĐN UZAKLAŞTIRILMASI ĐÇĐN PHEMA AFĐNĐTE KOLONLAR Müge ANDAÇ, Adil DENĐZLĐ Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi Kimy Bölümü, Beytepe, Ankara Hastalıklara özgü biyoişaretlerin biomarker tanımlanması için insan serumunun proteom analizi, hastalıkların teşhisi ve ilerleyişinin belirlenmesi ve tedavisi için çok önemlidir. Serum, bakteriyel enfeksiyonlar, kanser ve Alzheimer hastalığı gibi özel fizyolojik hallere tepki olarak beliren ve kan akımına karışan proteinler nedeniyle teşhis analizi için çok zengin bir örnektir. Dolayısıyla, serum bu fizyolojik hallere değişen tepkilerin belirdiği bir ortam görevini görmektedir. Serum kolay elde edilebilir olması ve birçok teşhis önemi olan proteini içermesine karşın bilinen en karmaşık proteomlardan biridir. Proteom analizinde sorun yaratan en önemli faktörlerden birisi albüminin yüksek derişimi nedeniyle diğer bileşenleri maskelemesidir. Bunun önüne geçilmesi için analizden önce albüminin uzaklaştırılması gereklidir. Bu amaçla albümine afinitesi bilinen Cibacron Blue F3GA ligand olarak kullanılmaktadır. Boyalar ucuz, kolay bulunur, biyolojik ve kimyasal olarak kararlı olmaları bakımından önemli avantajlara sahiptirler. Destek malzemesi olarak süpermakrogözenekli Poli (2-hidroksi etil metakrilat) (PHEMA) kriyojel kullanılmıştır. Kiryojellerin gözenek yoğunluğu ve geniş gözeneklere sahip olması düşük akış direnci sağladığından, yüksek kapasitede ayırma sağlamakta ve kan gibi viskoz ortamlarda çalışıldığında kütle aktarımı açısından çok büyük kolaylık sağlamaktadır. Bu çalışmada PHEMA kriyojel farklı ligandlar bağlanarak serumdan albümin uzaklaştırma kapasiteleri incelenmiş ve serumun proteom analizi ve biyoişaretleyicilerin tayinine katkısı tartışılmıştır. Anahtar Kelime: Proteom, Albumin, Boya-Ligand, Afinite

DĐPĐKOLĐNĐK ASĐT BELLEKLERE SAHĐP ALTIN- GÜMÜŞ NANOSENSÖRLER S3 Aytaç Gültekin 1, Rıdvan Say 2,3, Arzu Ersöz 2, Nalan Yılmaz Sarıözlü 4 Adil Denizli 5 1 Trakya Üniversitesi, Kimya Bölümü, Edirne, 2 Anadolu Üniversitesi, Kimya Bölümü, Eskişehir, 3 Anadolu Üniversitesi, BĐBAM (Bitki Đlaç Bilimsel Araştırma Merkezi), Eskişehir, 4 Anadolu Üniversitesi, Biyoloji Bölümü, Eskişehir, 5 Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Ankara, Çeşitli maddelerin tayini için yapılan MIP temelli reseptör uygulamaları her geçen gün daha da ilgi uyandırmakta ve bununla ilgili olarak da MIP-nanosensör uygulamaları literatürde yer edinmeye başlamaktadır. Bacillus anthracis in evrensel ve özel bir bileşeni olan dipikolinik asit (DPA), kuru spor ağırlığının 5-14 % ünü oluşturmaktadır. Dolayısıyla DPA nın tespiti Bacillus anthracis sporlarının dedekte edilmesinde anahtar rol üstlenmektedir. Bu çalışmada altın-gümüş nanosensör yüzeylerinde, tiyol-metakril modifikasyonu, metakrilamido-sistein (MAC) ile muamele edilerek sağlanmıştır. Au- Ag-MAC modifiye nanoyapılar, metakrilamidoantipirin ve dipikolinik asitten (DPA) oluşturulmuş ((MAAP) 2 -Tb(III)-DPA) metal şelat monomeriyle, çapraz bağlayıcı ve radikalik reaksiyon başlatıcı ortamında polimerize edilmiştir. Yapıdan DPA uzaklaştırılması sonucu oluşan DPA bellekli nanosensörler, DPA algılamasında kullanılmıştır. DPA baskılanmış nanosensörlerın bağlanma affinitesi Langmuir ve Scatchard metotları ile tespit edilmiş ve sırayla (K a ) 1.43x10 4 mol L -1 ve 9.1x106 mol L -1 bulunmuştur. Anahtar kelimeler: Moleküler baskılama, Dipikolinik asit, Nanosensör

S4 KANSER HÜCRELERĐNĐ BLOKLAYICI MĐMĐK ĐNTEGRĐN ANTAGONĐSTLERĐNĐN KANSER HÜCRELERĐNE YÖNELĐK ETKĐSĐNĐN AKIŞ SĐTOMETRĐSĐ ĐLE ĐNCELENMESĐ Suzan YAZAR 1, Deniz HÜR 2, Rıdvan SAY 2,3 1 Anadolu Üniversitesi, Đleri Teknolojiler A.B.D., Biyoteknoloji Bölümü, Eskişehir 2 Anadolu Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Eskişehir 3 Anadolu Üniversitesi, Bitki, Đlaç ve Bilimsel Araştırma Merkezi, Eskişehir Kanser hücrelerinin birbirleri ile etkileşiminde görev alan en önemli adezyon moleküllerinden biri integrin ailesidir. Đntegrin-aracılı hücre bağlanması, hücre migrasyonunu, büyümesini, farklılaşmasını ve apoptozu etkiler ve düzenler. Đntegrin ailesinde yer alan pek çok integrin Arg-Gly-Asp (RGD) amino asit dizisini tanıyan özel bir bölgeye sahiptir ve bu sekansları içeren birçok hücre dışı matriks proteinini tanıyıp, bağlanarak sinyal iletimini sağlar. Arg-Gly-Asp bağlanma bölgesi içeren proteinler, integrinlerin ligandı olarak işlev görürler ve integrin reseptörlerine bağlanarak hücre adezyonu için gerekli sinyalleri hücre içine ve hücre dışına taşırlar. Đntegrin ailesinin RGD sekansını tanırken hangi aminoaside daha spesifik bağlandığına dair net bir kanıt bulunmamaktadır. Đki değerlikli katyonların (örn. Mg +2 ) varlığında integrinlerin ligandlarına olan bağlanma afiniteleri artmaktadır. Bu çalışmada yeni bir mimik integrin ligandı sentezlenmiştir. Superparamanyetik demir partiküllerin yüzeyinde aspartik asit tabanlı konjuge ve oligomerize mimik yapılar elde edilmiştir. Bu mimik yapılar hücre kültüründe kanser hücreleri ile etkileştirilmiş ve kanser hücrelerini apoptoza sürükleme etkileri akış sitometrisinden yararlanılarak gösterilmiştir. Anahtar Sözcükler: RGD sekansı, integrin, mimik yapı, akış sitometrisi

S5 MĐKRO TOPLAM ANALĐZ SĐSTEMĐNDE (µ-tas) KATEKOLAMĐNLERĐN SAFLAŞTIRILMASI VE DERĐŞTĐRĐLMESĐ AMACI ĐLE KULLANILACAK BORONĐK ASĐT AFĐNĐTE DĐSKLERĐN HAZIRLANMASI Cafer ÇAKAL 1, Müslüm ALTUN 2, Perihan ÇAĞLAR 2 1 Hacettepe Üniversitesi, Fen Bilimleri Enst., Biyomühendislik A.B.D,Ankara, 2 Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Ankara, Norepinefrin (NE), Epinefrin (E), ve Dopamin (DA) (katekolaminler) birçok biyolojik proseste yer alan ve parkinson, şizofreni, hipertansiyon gibi hastalıkların patolojik incelenmesinde önemli rol oynayan, nörotransmiter veya hormonlardır. Katekolaminlerin tayini için pek çok yöntem geliştirilmiştir, klinik uygulamalarda HPLC analizi en sık kullanılan yöntemdir. Katekolaminlerin tayini için, elektrokimyasal veya floresans ölçüme dayalı birçok kapiler elektroforez çalışması ve son zamanlarda sınırlı sayıda mikroçip elektroforez çalışması bulunmaktadır. Fakat bu analiz yöntemleri, saflaştırma ve türevlendirme gibi ön işlemler gerektirmektedir. Katekolamin analizinde uygulanan ön saflaştırma işlemleri genel olarak üç şekilde yapılmaktadır. Bunlar; boronik asit afinite kolonlarının kullanıldığı, katyon değişim kolonlarının kullanıldığı veya aluminanın kullanıldığı katı faz ekstraksiyon yöntemleridir. Çalışmamızda, boronik asit fonksiyonel grubu içeren monolitik diskin mikroçip içinde oluşturularak kullanılmasıyla, ön saflaştırma basamağının da mikroçip içinde gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. Saflaştırma basamağında aynı zamanda zenginleştirilen katekolaminlerin, türevlendirme yapılmadan lazerle indüklenmiş doğal floresanslarının (LINF) ölçümü ile biyolojik sıvılardaki tayin sınırlarına ulaşılması hedeflenmiştir. Bu şekilde tüm analiz basamaklarının mikroçip üzerinde entegre edilmesiyle mikro toplam analiz sisteminin (µ-tas) oluşturulması sağlanacaktır. Bu amaçla, ilk olarak farklı çözücü/gözenek yapıcı maddeler ve monomer bileşimleri kullanılarak boronik asit fonksiyonel grubu içeren polimerler sentezlenmiş ve karakterize edilmiştir. Seçilen çözücü/gözenek yapıcı - monomer bileşimlerinin kullanılmasıyla cam kapilerlerde gözenekli polimerler hazırlanmış ve adsorpsiyon-elüsyon çalışmaları yapılmıştır. Vinilfenilboronik asit (VPBA) / çapraz bağlayıcı (EGDMA) oranlarının 0.1 (M2A) ve 0.22 (M4B) olduğu monomer bileşimleri ile hazırlanan polimerler için tutma kapasiteleri, Q (Tablo 1) ve elüsyon koşulları belirlenmiştir. ph 3 ve 2 de % 90-98 oranlarında elüsyon verimi elde edilirken ph 4 de verim % 70 lere kadar düşmüştür. Tutma kapasiteleri ve elüsyon koşulları belirlenen polimerler daha sonra, mikroçipler içinde UV polimerizasyonu ile monolitik diskler şeklinde hazırlanmıştır. Tablo 1. Polimerlerin katekolamin tutma kapasiteleri. Polimer Q (mg analit / g polimer) NE E DA M2A 7.78 8.65 8.08 M4B 12.60 14.54 13.99 Anahtar Sözcükler: Boronik asit, Afinite, Katekolaminler, Mikroçip, µ-tas

LĐZOZĐM SAFLAŞTIRILMASI ĐÇĐN HĐDROFOBĐK MĐKROKÜRE- KRĐYOJEL KOMPOZĐT SĐSTEMLERĐNĐN HAZIRLANMASI S6 Emir Alper TÜRKOĞLU¹, Gözde BAYDEMĐR², Kıvılcım ÇAKTܲ, Handan YAVUZ², Adil DENĐZLĐ² ¹Hacettepe Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Nanoteknoloji ve Nanotıp ABD, Ankara ²Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Beytepe, Ankara Hidrofobik etkileşim kromatografisi, katı destek üzerinde bulunan polar olmayan bölgeler ile hareketli fazda bulunan çözünmüş maddelerin polar olmayan bölgeleri arasında gerçekleşen hidrofobik etkileşimleri temel alan kromatografik bir ayırma yöntemidir. Bu çalışmada, hidrofobik ligand olarak N-metakroil-(L)-fenil alanin metil ester (MAPA) içeren 63-71µm boy aralığına sahip poli(hema-mapa) mikroküreler MAPA ve HEMA nın süspansiyon polimerizasyonu ile hazırlanarak PHEMA kriyojel içerisine gömülmüştür. PHEMA kriyojeller bu mikroküreler varlığında serbest radikal polimerizasyonu ile -16 C de hazırlanmıştır. Süpermakrogözenekli, hidrofobik poli(hema-mapa) mikroküre gömülü PHEMA kriyojel, yüzey alanı ölçümleri, gözenek boyutu analizi, Fourier Transform Infrared Spektroskopisi (FTIR) ve Taramalı Elektron Mikroskopisi (SEM) ile karakterize edilmiştir. Hazırlanan kompozit adsorbent sulu çözeltiden ve yumurta akından lizozim saflaştırılması için kullanılmıştır. Lizozim adsorbsiyonu sürekli sistemde ve farklı ortam koşullarında (ph, derişim, akış hızı, sıcaklık, tuz etkisi) incelenmiştir. Adsorplanan lizozim, 2 M fosfat tamponu ile (ph 8) desorbe edilmiştir. Lizozim geri kazanımı % 73 olarak belirlenmiştir. Hazırlanan kompozit kriyojel hızlı protein sıvı kromatografisinde (FPLC) sabit faz olarak kullanılmış ve yumurta akındaki Lizozim ayrılmıştır. Ayrılan lizozimin saflığı SDS-PAGE elektroforez yöntemiyle belirlenmiştir. Tekrar kullanılabilirliği belirlemek üzere aynı adsorbent on adsorpsiyon-desorpsiyon döngüsünde kullanılmış ve lizozim bağlanma kapasitesinde önemli bir azalma olmaksızın tekrar tekrar kullanılabilidiği gösterilmiştir. Anahtar Sözcükler: Hidrofobik Etkileşim Kromatografisi, Lizozim, Mikroküre- Kriyojel Kompozit

S7 PROTEĐN A TAKILI PHEMA KRĐYOJEL ĐLE ĐMMÜNOGLOBÜLĐN G SAFLAŞTIRMA Hüseyin ALKAN 1, Nilay BERELĐ 2, Zübeyde BAYSAL 1, Adil DENĐZLĐ 2 1 Dicle Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Diyarbakır 2 Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Ankara Đmmünoglobülin G (IgG) tedavi, immünoteşhis ve immünokromatografi gibi bir çok kullanım alanı olan bir plazma proteinidir. IgG bu uygulamalar için oldukça saf olarak elde edilmelidir. Đmmünoglobülinler değişik yöntemlerin bir arada kullanılmasıyla, çöktürme ve iyon değiştirme, hidrofobik etkileşim, histidin afinite, metal-şelat afinite ve boya afinite gibi kromatografik tekniklerle saflaştırılmaktadır. Stafilokok Protein A ile afinite kromatografi uygulamaları, antikor saflaştırılmasında yaygın olarak kullanılmaktadır. Protein A antikorların Fc kısımlarına spesifik olarak bağlanan bir hücre duvar proteinidir. IgG 3 hariç insan IgG lerinin hepsine seçici olarak bağlanır. Süpermakrogözenekli monolitik kolonlar kısmen donmuş ortamda radikalik polimerizasyon ile hazırlanmaktadır. Gözenekli monolitler protein saflaştırılması için önemli avantajlar sunmaktadır; kısa difüzyon yolu, düşük basınç ve hem adsorpsiyonda hem de elüsyonda kısa alıkonma zamanı potansiyel avantajları arasında sayılabilir. Poli(2-hidroksietil-metakrilat) (PHEMA) yüksek biyolojik uyuşabilirliği nedeni ile biyolojik uygulamalarda en yaygın olarak kullanılan polimerlerdendir. Bu polimerin mekanik olarak dayanıklılığı ve kanla uyuşabilirliği oldukça yüksektir. Yapılan çalışmada yığın polimerizasyon tekniği ile PHEMA kriyojeli hazırlanmıştır. PHEMA kriyojel CNBr ile aktive edilmiştir. Daha sonra spesifik ligand olarak protein A molekülü bağlanmıştır. Protein A takılı-phema kriyojelinde maksimum IgG adsorpsiyonu ph 7.4 te 83.2 mg/g olarak bulunmuştur. Adsorbe olan IgG 0.1 M glisin-hcl (ph 3.5) tamponuyla % 85 saflıkta elüe edilmiştir. Kriyojelin makrogözenekli boyutu kan hücrelerinin kolonda engellenmeden ilerlemesini olanak sağlamaktadır. Kan plazmasıyla IgG adsorpsiyonu 98.7 mg/g olarak gözlenmiştir. Protein A takılı-phema kriyojeli ile 10 kez adsorpsiyon/desorpsiyon döngüsü gerçekleştirildiğinde IgG adsorpsiyon kapasitesinde önemli bir azalma olmaksızın tekrar kullanılabilir olduğu görülmüştür. Anahtar Sözcükler: Kriyojeller, PHEMA, Antikor Saflaştırma, Protein A, IgG

ĐNFLÜENZA VĐRÜSÜ TEŞHĐSĐ ĐÇĐN BORONĐK ASĐT TEMELLĐ BĐYOMĐMETĐK SENSÖR SĐSTEMLERĐ S8 Rüstem KEÇĐLĐ 1, Rıdvan SAY 1,2, Arzu ERSÖZ 1, Sibel EMĐR DĐLTEMĐZ 1, Deniz HÜR 1 1 Anadolu Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Eskişehir 2 Anadolu Üniversitesi, Bitki, Đlaç ve Bilimsel Araştırmalar Merkezi, Eskişehir Đnfluenza, grip olarak bilinen, kuşları ve memelileri enfekte eden bir hastalıktır. Yaygın olarak bilinen türleri influenza A, B ve C dir. Ayrıca, zar glikoproteinleri olan Hemagglutinin ve Nöraminidaz dikkate alınarak alt sınıflara ayrılır. Đnfluenza A virüsü, 1918 yılında Đspanya Gribi, 1957 de Asya Gribi ve 1968 de Hong Kong Gribi adlarıyla pandemilere neden olmuştur ve dünya çapında milyonlarca insan ölmüştür. Bu nedenle immunojenik metotlar kullanılarak, hemagglutinin tayini, influenza aşısının etkinliğinin geliştirilmesinde oldukça önemlidir. Günümüzde bu amaçla pek çok immunoanalitik yöntem uygulanmaktadır. En yaygın yöntemlerden biri single-radial immunodifüzyondur (SRID), ancak bu yöntem düşük analitik doğruluğu ve kapasitesi nedeniyle yetersizdir. Kromatografik ELISA gibi ihibitör-biotin konjugasyon temelli alternatif yöntemler daha güvenilirdir ancak zaman alıcı ve donanım gerektiren süreçlerdir. Đnfluenza virüsü epitel hücrelerin yüzeyinde bulunan sialik asit şekerlerine hemagglutinin aracılığıyla bağlanır. Biyoteknoloji, nano yapılı platform teknolojisine dayanan sensör sistemleri, yeni malzemelerin izolasyonu ve üretimi günümüzde üzerinde oldukça yoğun çalışılan ve ülke ekonomisi için oldukça önemli ve öncelikli alanlarda yer alan konulardır. Bu doğrultuda sunulan çalışma kapsamında hemagglutinin ile güçlü etkileşimlere sahip sialik asit-aminofenil boronik asit molekülü kullanılarak afinite bazlı QCM kuartz kristaller ve SPR çipler hazırlanarak bağlanma etkinlikleri ve hemagglutinin tayini gerçekleştirilmiştir. Yapılan ölçümler sonunda % 95 güven aralığında hemagglutinin için en düşük tayin sınırı QCM sensörlerin kullanımıyla 4,7 x 10-5 mm, SPR sensörlerin kullanımıyla ise 1,28 x 10-4 mm olarak bulunmuştur Anahtar Sözcükler: Đnflüenza, Biyomimetik sensörler, Kuartz kristal mikroterazi (QCM), Yüzey plazmon rezonans (SPR)

S9 MUĞLA ENDEMĐK BĐTKĐSĐ SARI KANTARONDAN (Hypericum Perforatum L.) TANENLERĐN ELDESĐ ve KROMOTOGRAFĐK OLARAK AYRILMASI Gönül Çelen, Fatma Ayhan Muğla Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Biyokimya Anabilim Dalı, Biyomedikal Teknolojiler Araştırma ve Uygulama Merkezi, Muğla, Hypericum perforatum L. un yaprakları ve çiçekli dal uçları son yıllarda antidepresan etkilerinden dolayı ilgi çekmiştir. Bitkiden hazırlanan yağlı maseratın yara iyileştirici etkisi çok uzun zamandır bilinmektedir. Bitkilerin sekonder bileşenleri; azot içeren bileşikler, terpenoidler ve fenolik bileşikler olmak üzere üç ana sınıfa ayrılırlar. Fenolik bileşikler sınıfına dahil olan tanenlerin molekül ağırlıkları 500-20 000 aralığındadır. Bazı yüksek molekül ağırlığına sahip olan yapılar hariç suda çözünürler, proteinlere bağlanabilirler ve çözünmeyen yada çözünebilir tanen-protein kompleksi oluştururlar. Yapılan çalışmada Muğla yöresinde yetişen sarı kantaron bitkisinden polifenol özütleri elde edilmiştir. Özütleme işlemi % 70 aseton:su (h/h) organik çözeltide 45ºC, 75ºC, 95ºC ve oda sıcaklığında olmak üzere toplam 24 saatte tamamlanan dört ardışık işlemi içermektedir. Toplam çözünen fenol miktarı, Folin- Ciocalteu yöntemi ile yapılan absorbans ölçümleri sonucunda standart olarak kullanılan gallik asit eşdeğeri olarak belirlenmiştir. Yapılan tayin sonucu toplam fenolik bileşik miktarı 3.42 mg gallik asit eşdeğeri/gr kuru bitki olarak bulunmuştur. Proantosiyanidin (yoğun tanenler) miktarını belirlemek için asidik alkol çözeltilerinde antosiyanidin oluşumuna neden olan oksidasyon reaksiyonunu veren HCl- Butanol yöntemi kullanılmıştır. Sonuçlar kuru madde başına düşen absorbans (Abs/gr kuru bitki) olarak verilmiştir. Özütlenen yoğun tanen miktarı % 70 aseton :su karışımı için 1887,74 absorbans / gr kuru bitki olarak bulunmuştur. Sonraki aşamada oda sıcaklığında kurutulan özütler Sephadex LH-20 kolonunda kromotografik olarak ayrılıp % 96 etanol çözeltisi ile fenolik bileşikli elüatlar olarak elde edilmiştir. Tanenler ise % 70 aseton:su (v/v) çözeltisiyle kolonu yıkama sırasında alınıp, bu elüatlara tekrar Folin-Ciocalteu yöntemi ve HCl- Butanol yöntemi uygulanmıştır Tanenlerin tespiti amacıyla silika tabaka üzerine mobil faz toluen:aseton:formik asit (60:60:10) çözeltisi kullanılarak ince tabaka kromotografisiyle yoğun tanenler görsel olarak belirlenmiştir. Tanenlerin proteinlerle çoklu hidrojen bağları oluşturma ve enzimleri inhibe edici özelliğe sahiptir. Bu nedenle tanenlerin kollajen biyomalzemelerde kullanılması ile inhibe edici etkisi nedeniyle kollajenaz enziminin biyomalzemeye yönelik aktivitesini düşürerek malzeme ömrünün uzatılması amacıyla kullanımı mümkün olabilecektir. Anahtar Sözcükler: Hypericum perforatum L., Tanen, Sephadex LH-20,TLC

QCM SĐSTEMĐNDE BSA ĐMMOBĐLĐZE PĐEZO KRĐSTALLERLE MĐKROGRAVĐMETRĐK HOMOSĐSTEĐN TAYĐNĐ S10 Yasemin ĐSPĐRLĐ, Gönül ÇELEN, Fatma AYHAN, Hakan AYHAN* Muğla Üniversitesi, Kimya Bölümü, Biyokimya Anabilim Dalı, Biomedikal Teknolojiler Araştırma ve Uygulama Merkezi, Muğla, Türkiye Sunulan araştırma ile Kuartz Kristal Mikrobalans (QCM) yöntemi kullanılarak hassas olarak homosistein tayini amaçlanmıştır. Teşhis amaçlı olarak, nanoteknolojik boyutlu QCM çalışmaları kantitatif analiz için son yıllarda artan bir hızla kullanılmaktadır. Elektrot yüzeyine tutturulan özgül tanıyıcı molekülün hedef molekülü yakalamasıyla tayin mikrogravimetrik olarak yapılır. Çalışmada, aşağıda söz edilen modifikasyonlar yapıldıktan sonra oluşan frekans farkları okunmuş ve bu frekans farklarından kantitatif sonuçlar elde edilmiştir. Bu amaçla, gümüş elektrotlu piezo kristal yüzeylerinde temizleme ve modifikasyon işlemi yapılmıştır. Bu işlemin ardından yüzeye sisteamin ve ardından bifonksiyonel glutaraldehitle (GA) immobilizasyonu gerçekleştirilmiştir. Elde edilen bu yüzeylere homosisteini tanıyan bovin serum albumin (BSA) immobilize edilmiştir. Modifikasyon işlemlerinde sisteamin ve GA derişimleri [sırasıyla 20µM; %3 (h/h)], etkileşim süreleri 2 saat olarak sabit tutulup, BSA derişimi 0,005-0,1 mg/ml aralığında değiştirilerek bu parametre optimize edilmiştir. Ardından her bir kristal sabit derişimde homosistein çözeltisi (1µM) ile etkileştirilerek homosistein tayini yapılmıştır. Elde edilen frekans farklılıkları her aşama için aşağıdaki gibidir: yüzey temizleme ve modifikasyonu aşamasında yaklaşık 100 Hz lık frekans kayması oluşmuştur. Sisteamin ve glutaraldehit immobilizasyonu aşamalarında sırasıyla 400 ve 500 Hz lık frekans kaymaları gözlenmiştir. BSA immobilizasyonunda ise kullanılan BSA derişimine bağlı olarak 250-5000 Hz lık frekans kaymaları bulunmuştur. Homosistein tayini için ise bulunan freakns değerleri ve buna bağlı olarak elde edilen mikrogram kütle miktarları elektrot yüzeylerinde var olan BSA miktarlarına bağlı olarak 1000±70-3500±100 Hz arasında değişim göstermiştir ve bu elde edilen değerler 70-100 Hz standart sapma ile bulunmuştur, bu da 2-6 µg homosisteine karşılık gelmektedir. Elde edilen bu değerlerle; homosistein için 0,015-0,045 µm olmak üzere çok düşük bir tayin aralığı bulunmuştur. Anahtar Kelimeler: Piezo kristal, yüzey modifikasyonu, homosistein tayini, QCM

S11 YENĐ BĐR ANTĐMĐKROBĐYAL AJAN OLARAK ĐNSAN SERUM PARAOKSONAZ ENZĐMĐNĐN (PON1) PSEUDOMONAS AERUGĐNOSA NIN BĐYOFĐLM OLUŞUMU ÜZERĐNE ETKĐSĐ Aynur Aybey 1, Jeppe Lund Nielsen 2, Selma Sinan 1 1 Balıkesir Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, 10145, Balıkesir 2 Department of Biotechnology, Chemistry and Environmental Engineering, Aalborg University, Sohngaardsholmsvej 57, 9000 Aalborg, Denmark Hareketsiz yüzeylerde bakteriyal biyofilm oluşumu çevresel, endüstriyal ve medikal alanlarda çok önemli bir ekonomi ve sağlık sorunudur. Pseudomonas aeruginosa da biyofilm üretimini de kapsayan birçok virülans faktörünün Quorum Sensing (QS) ( salt çoğunluğu algılama ) ile düzenlenmesi, yeni antimikrobiyaller geliştirilmesi amacıyla ilginin QS üzerine yoğunlaşmasına neden olmuştur. QS in doğrudan bakteri üremesi üzerine etkisinin olmaması, QS inhibisyonunun antibiyotiklerde gözlenen direnç gelişimine benzer bir şekilde dirençli kökenlerin seçilmesine neden olmamasıyla bir avantajdır. Pseudomonas aeruginosa, QS sistemlerinin çözümü için üzerinde en çok çalışılan bakterilerden biridir. Patojenik bir bakteri olan P. aeruginosa, birçok gram negatif bakteri gibi tek hücreli organizmaların davranışlarını koordine etmesine izin veren açil homoserin lakton ( AHL ) QS sinyal moleküleri adı verilen otoindükleyiciler üretir. N -( 3- oxododecanoyl )-L-homoserine lactone (3OC12HSL) ve N-butanoyl-L-homoserine lactone( C4HSL), biyofilm üretimini ve hücre dışı virülans faktörlerinin ekspresyonunu düzenleyen P. aeruginosa tarafından sentezlenen otoindükleyicilerdendir. Paraoksonaz1 (Arildialkilfofataz; EC 3.1.8.1, PON) üç üyeden oluşan bir enzim ailesinin ilk üyesi olan serumda HDL ye bağlı antioksidan bir proteindir. Karboksil esterleri, karbonatları, laktonları ve toksik organofosfatları hidrolizleyebilme gibi geniş substrat özgüllüğü ile pek çok alana konu olmuştur. Bu yüzden doğal substratları ve fizyolojik rolleri kesin olmamasına rağmen son yapılan araştırmalar PON un laktonaz aktivitesinin onun doğal rolü olabileceğini göstermektedir. Doğal substratı bilinmeyen PON1 (memeli laktonazı), 3OC12HSL nin lakton halkasını hidrolizleyebilmektedir. Bu şekilde meydana gelen QS sinyal molekülü inhibisyonu ile de söz konusu P. aeruginosa nın davranışı olan biyofilm oluşumu da azaltılabilmektedir. Bu çalışmada insan serum PON1 enziminin gelişmekte olan ve gelişimini tamamlamış biyofilmler üzerindeki etkisinin gözlemlenmesi amaçlanmıştır. Aynı zaman da son yıllarda QS inhibitörleri (QSI) arasına dahil edilen Paraoksonaz enzimlerinin sentetik QSI olan furanone C30 ile birlikte biyofilm üzerindeki etkisi de bakılarak iki inhibitörün etkileri karşılaştırılmıştır. Anahtar Kelimeler: Paraoksonaz1, Quorum sensing, biyofilm, Pseudomonas aeruginosa

S12 ĐNSAN KANINDAN HEMOGLOBĐN UZAKLAŞTIRILMASI ĐÇĐN HEMOGLOBĐN BASKILANMIŞ KRĐYOJELLERĐN HAZIRLANMASI Ali DERAZSHAMSHĐR 1, Gözde BAYDEMĐR 1, Müge ANDAÇ 1, Rıdvan SAY 2, Igor Yu GALAEV 3, Adil DENĐZLĐ 1 1 Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Beytepe, Ankara 2 Anadolu Üniversitesi, Kimya Bölümü, Eskişehir 3 Lund Üniversitesi, Biyoteknoloji Bölümü, Lund, Đsveç Kanın farklı organlar ve dokular ile temasta bulunması yeni proteinlerin eklenmesine, bazı proteinlerin ayrılmasına ve var olan proteinlerin modifikasyonuna neden olmaktadır. Bu proteinler spesifik bir fizyolojik ya da patolojik durumda değişime uğrayabilir. Bu nedenle kan proteinlerinin analizi (proteomu) teşhis ve tedavi hedeflerinin belirlenmesi için ideal bir kaynaktır. Ancak kan, yapısında yer alan proteinlerin geniş derişim aralığı nedeniyle oldukça karmaşıktır. Çok miktarda bulunan proteinler, az miktardaki hastalık yapan proteinleri analiz sırasında maskelediği için bu proteinlerin kandan uzaklaştırılmaları gerekmektedir. Sunulan çalışmada, hemoglobin baskılanmış kriyojeller kullanılarak, kandan seçici olarak hemoglobin uzaklaştırılmıştır. Hazırlanan malzemenin kanda yer alan düşük derişimli proteinlerin proteom analizlerin yapılabilmesini büyük ölçüde kolaylaştırması düşünülmektedir. Çalışmada, fonksiyonel monomer olarak N- metakroil-(l)-histidin (MAH) sentezlenerek hedef molekül olan hemoglobinle (Hb) ön kompleks oluşturulmuş ve (Hb) baskılanmış kriyojeller hazırlanmıştır. Hemoglobin içermeyen kriyojeller kontrol polimeri olarak kullanılmıştır. Hazırlanan kriyojeller, spesifik yüzey alan tayini, şişme testleri, FTIR, NMR ve taramalı elektron mikroskobu ile karakterize edilmiştir. Hb MIP kriyojeller 92,3 m 2 /g spesifik yüzey alanına sahip olup, kuru kriyojel ağırlığına oranla %92 su alma kapasitesine sahiptir. Hazırlanan malzeme ile öncelikle sulu ortamdan hemoglobinin seçici olarak adsorpsiyonu çalışmaları yapılmış ve kandan hemoglobin uzaklaştırma kapasitesi incelenmiştir. Kolon seçicilik çalışmalarında yarışmacı protein olarak myoglobin ve albumin kullanılmış, sonuçlar HPLC kolonu (Nükleosil 4000 7 PEI, Boy/Çap; 50/4 mm) kullanılarak analiz edilmiştir. Kolonun çok yüksek seçicilikle (albumine göre 38 ve myoglobine göre 12 kat seçicilikle) hemoglobin uzaklaştırabildiği belirlenmiştir. Hemoglobinin diğer proteinlere olan seçiciliği SDS-PAGE ile görüntülenmiştir. Kolonun dayanıklılığında ve adsorpsiyon kapasitesinde önemli bir kayıp olmadığı, tekrar kullanılabilirlik deneyleri yapılarak belirlenmiştir. Anahtar Sözcükler: Hemoglobin, Proteom, Moleküler Baskılama, Kriyojel

BAZI AROMATĐK YAPILI BĐLEŞĐKLERĐN KSANTĐN OKSĐDAZ ENZĐMĐ ÜZERĐNE AFĐNĐTESĐNĐN ARAŞTIRILMASI Serap BEYAZTAŞ 1,Esra FINDIK, Mustafa CEYLAN 2, Oktay ARSLAN 1 Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü,Çağış Kampüsü 1,Balıkesir Gaziosmanpaşa Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü 2,Tokat S13 Ksantin oksidoredüktaz (XOR), hidroksilaz ailesinin bir üyesidir. Enzim, 300 kda. ağırlığında dimerik yapıda olduğu saptanmıştır. Memelilerde XOR, birbirine dönüşebilen iki formu bulunmaktadır. Bu izoformlardan birisi, elektron alıcısı olarak NAD + kulanan ksantin dehidrogenaz (XDH; EC: 1.1.3.204) ve elektron alıcısı olarak O 2 kullanan ksantin oksidaz (XO; EC: 1.2.3.22) dır. Enzim, molibden, demir ve kofaktör olarak FAD içeren bir metaloenzimdir. XO, pürin yıkımının anahtar enzimidir. S S N NH NH 2 N NH NH 2 Br 1 2 CH 3 S S N NH NH 2 N NH NH 2 OCH 3 Cl 3 4 Bu çalışmada, yeni bir afinite kromatografi jeli ( Sepharose 4B-L-Tirozin-p amino benzamidine) sentezlenmiş ve XO enzimi saflaştırılmıştır. Saf enzim üzerine yukarıdaki bileşiklerinin afinitesi araştırılmıştır. XO enzimi üzerine etkisi incelenen bileşiklerin, enzim aktivitesini önemli ölçüde arttırdığı gözlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Ksantin Oksidaz, afinite, aromatik bileşikler.

Ch2 PROTEĐNĐNĐN SAFLAŞTIRILMASI VE KRĐSTALĐZASYON BASAMAĞI S14 Mustafa Oğuzhan KAYA 1 Matthias BOCHTLER 2 1 Balıkesir Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü 2 Cardiff University, Schools of Chemistry and Biosciences, Cardiff, UK Ch2 proteini Cytophaga Hutchinsonii adlı bakteriden izole edilen Anbu geninden elde edilmiştir. Doğal yaşam alanı toprak, tatlı sular ve denizler olan Cytophaga Hutchinsonii; kristal yapılı selülozu parçalayabilen aerobic-gram-negatif bir bakteridir. 238 bakteri genomunun proteozomlarla olan yapısal ilişkisi araştırılmıştır. Araştırma sonuçlarınca 2 farklı bakteriyel proteozom grubu saptanmıştır. Bu gruplardan biri olan, siyanobakteri ve proteobakterilerde sıklıkla görülmeyen Anbu nun, DNA dizi analizi ve yapısal analiz sonuçlarınca, bilinen diğer bakteriyel proteozomlardan farklı olduğu anlaşılmıştır. Bu farklılığa rağmen Anbu nunda tıpkı diğer bakteriyel proteozomlar gibi homolog yapılar içerdiği saptanmıştır. Tüm bu özelliklere ek olarak, deneysel sonuçlar, Anbu geninin transglutaminaz aktivitesi üzerinde etkin olduğu belirlenmiştir. Anbu geninin kodladığı Ch2 proteini, Ni-NTA kolonu ile saflaştırıldı. Saflaştırma için 100mM, 300mM ve 500mM imidazol içeren üç farklı elüsyon tamponu kullanıldı. Elüsyon örnekleri SDS-PAGE elektroforez jeline yüklendi. Elektroforez sonucu olarak, 300mM imidazol içeren elüsyon tamponu ile elüve edilmiş örneğin saflık derecesinin en yüksek olduğu belirlenmiştir. Saflık derecesinin en yüksek olduğu belirlenen elüsyon örneği 20-25 ng/µl ye ulaşıncaya kadar konsantre edilerek JFK uygulandı. JFK sonunda, kristalizasyona en uygun olan fraksiyon kristalizasyon için kullanıldı. Anahtar Sözcükler : Cytophaga Hutchinsonii, Anbu, proteozom, Ch2 protein, kristalizasyon

S15 TS EN ISO/IEC 17025: 2005 DENEY VE KALĐBRASYON LABORATUVARLARININ YETERLĐLĐĞĐ ĐÇĐN GENEL ŞARTLAR YÖNETĐM SĐSTEMĐNĐN UYGULANMASI Hatice Bektaş Türk Standardları Enstitüsü, Ankara, Türkiye. Deney ve kalibrasyon lâboratuvarlarının teknik yeterliliğini tanıyan akreditasyon kuruluşları, bu lâboratuvarların akreditasyonuna temel olarak bu standardı kullanmaktadır. Bu Standardın Yönetim Şartları, kusursuz bir yönetim için gereken şartları belirtir. Teknik Şartlar ise lâboratuarın yaptığı çeşitli deneylerin ve/veya kalibrasyonların teknik yeterliliğini göstermek için sağlaması gereken şartları belirtir. Lâboratuvarın kalite yönetim sisteminin ISO 9001 in şartlarına uygunluğu, lâboratuvarın teknik olarak geçerli veriler ve sonuçlar sunma konusundaki yeterliliğini göstermeye yardımcı olur. Bu Standard uygulandığı takdirde laboratuvarın ürettiği deney sonuçlarının güvenilirliği artacak ve buna paralel olarak yapılan bilimsel çalışmaların ileride kabul görmeme riski ortadan kalkacaktır. Laboratuvar akreditasyonu ayrıca tanınma kolaylığı ve akredite olan diğer laboratuvarlar arasında işbirliği oluşturularak bilgi ve tecrübenin karşılıklı değişimini sağlar.

S16 PROTEĐN SAFLAŞTIRILMASINA YÖNELĐK Cu 2+ -TAKILI SPOROPOLENĐN GÖMÜLÜ SÜPERMAKROPOROZ KRĐYOJEL AFĐNĐTE SORBENTLERĐN HAZIRLANMASI Mahmut ERZENGĐN, Nuri ÜNLÜ ve Mehmet ODABAŞI Aksaray Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Aksaray Sporopolenin pek çok polen taneciğinin ve eğrelti otu ile yosunun dış membranlarının eksin yapılarında bulunan doğal bir biyopolimerdir. Đmmobilize metal şelat afinite kromatografisi nde kullanılmak üzere bu biyopolimerin yapısında metaller ile etkileşime girecek farklı oranlarda anyonik gruplar (hidroksil ve karboksi, vbl) mevcuttur. Sunulan çalışmanın amacı immobilize metal şelat afinite kromatografisi için Cu 2+ -takılı sporopolenin gömülü süpermakroporoz kriyojel afinite sorbentlerin geliştirilmesidir. Metal şelat afinite kromatografisinin temel ayırma özelliği, proteinlerin geçiş metal iyonlarına olan yüksek ilgisidir. Çok sayıda geçiş metal iyonu [özellikle Ni 2+, Zn 2+ ve Cu 2+ ] protein zincirinde bulunan histidin, sistein ve triptofan gibi aminoasitlere bağlanabilirler. Bu çalışma kapsamında 20 µm çapındaki sporopolenin partikülleri önce yapıya Cu 2+ bağlamak amacıyla ph 5, 150 ppm Cu(NO 3 ) 2 çözeltisi ile muamele edilmiştir. Daha sonra Cu 2+ -takılı sporopolenin gömülü PHEMA bazlı monolitik kriyojeller, monomer olarak poly(2-hidroksietil metakrilat) ve çapraz bağlayıcı olarak N,N -metilen-bis-akrilamid in radikal kriyokopolimerizasyonu yöntemiyle 5 ml lik plastik tüplerde sentezlenmiştir. Cu 2+ -takılı sporopolenin gömülü kriojel afinite sorbentler spesifik yüzey alan tayini, şişme testleri, TGA ve taramalı elektron mikroskopu (SEM) ile karakterize edilmiştir. Bu çalışmada HSA (insan serum albumini) model protein olarak seçilmiştir. Sulu çözeltiden maksimum albumin adsorpsiyonu ph 8.0'de gözlenmiştir. Derişimin, akış hızının ve sıcaklığın adsorpsiyona etkileri incelenmiştir. Cu 2+ -takılı olmayan sporopolenin gömülü kriyojel afinite sorbentlere non-spesifik albumin adsorpsiyonu ihmal edilebilir düzeydedir. Kriyojel afinite sorbentlere, adsorpsiyon kapasitesinde önemli bir azalma olmaksızın 30 defa adsorpsiyon-desorpsiyon işlemi uygulanmıştır. Anahtar Sözcükler: Kriyojel, Sporopolenin, HSA, ĐMAK

MOLEKÜLER BASKILANMIŞ POLĐMERLER VE UYGULAMALARI S17 Adil Denizli Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Biyokimya Anabilim Dalı, Ankara Moleküler baskılama, tarihi 1930 lu yılların başlarına uzanan bir kavramdır. Bugün bildiğimiz anlamda moleküler baskılama,1972 de Wulff ve Klotz un laboratuarlarında yaptıkları moleküler tanıma yeteneği olan organik polimerleri sentezlemeleri ve rapor etmeleriyle başlamıştır. Moleküler baskılama yönteminde ilk önce, ilgilenilen molekül- kalıp- seçilen polimerin yapı taşları ile karıştırılır. Bu birimler, yani fonksiyonel monomerler, yüksek miktarda çapraz bağlayıcının varlığında polimerleştirilerek herbir kalıbın etrafında bir polimer ağ oluşturur. Daha sonra uygun bir ajan ile kalıp yapıdan uzaklaştırılır ve geride orjinal biyomoleküle uygun yük dağılımına ve hafızaya sahip polimer kaplı boşluklar kalır. Moleküler baskılanmış polimerler, kısa sürede hazırlanabilmeleri, görece ucuz olmaları ve uzun süre ile kararlı kalabilmeleri nedeniyle çekici özelliklere sahiptirler. Bu teknik bugün sentetik kimyada, katalizör ve sensör tasarımının yanında hücre, protein ve iyon ayırma ve saflaştırma dahil olmak üzere bir çok alanda uygulanmaktadır. Moleküler baskılanmış polimerlerin çok sayıda olası kullanım alanından birisi kandan istenmeyen maddelerin uzaklaştırılmasıdır (örn, bilirubin, kolesterol, metal iyonları gibi). Uzaklaştırılması istenen maddelerin baskıları yapılarak kolonlar hazırlanır. Sözgelimi böbrek hastasının kanı vücut dışına alınıp ilgili kolondan geçirilerek zararlı maddelerden arındırılabilmektedir. Hastanın kanı kolondan geçerken, kolondaki baskılanmış polimerler seçilen maddeyi tutacak ve temizlenen kan tekrar hastaya geri verilecektir. Bu tür bir tedavi teorik olarak sürekli tekrarlanan hemodiyalize gereksinimi azaltacaktır. Đstenmeyen maddeyle dolan kolon daha sonra yenisiyle değiştirilebilir. Moleküler baskılanmış polimerler enantiyomerlerin ayrılmasında da kullanılabilir (örn. D- ve L-histidinin ayrılması). Bu tür bir uygulama, özellikle ilaç molekülünün, birisi yararlı diğeri zararlı özellikte birbirinin ayna görüntüsü iki şekli olduğunda önemlidir. Moleküler baskılanmış polimerlerin uygulama alanlanlarından birisi de eşsiz seçicilikleri nedeniyle teşhis kiti olarak kullanılmalarıdır. Tipik ticari yöntemlerle karşılaştırıldığında, moleküler baskılanmış polimerlere dayalı yöntemler istenmeyen molekülleri teşhis etmek ve uzaklaştırmak için daha etkindir. Çünkü herbir şekil sadece kendisine uygun boşluğa oturacaktır. Moleküler baskılanmış polimerlerin bu teşhis yeteneği sayesinde, terör ve önceden bilinmeyen hastalıklarla ilgilenen bazı şirketler ve kamu kuruluşları toksin ve patojenlerin (hastalık yapıcı ajanlar) teşhisi için sensör bileşenleri geliştirilmesi için bunları izlemektedir (örn. Hepatit B teşhisine yönelik SPR kitleri). Bu sunumda moleküler baskılama temeline dayalı polimerlerin geliştirilmesi ve uygulamalarından örnekler verilecektir.

YÜZEY KATI FAZLI ÇAPRAZ BAĞLI KOPOLĐMER SĐSTEMLERĐN ĐMMOBĐLĐZASYON AFĐNĐTELERĐ P01 Bilgen OSMAN, Senay KÖK, Necati BEŞĐRLĐ, Ali KARA Uludağ Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü 16059 Görükle, Bursa Yüzey katı fazlı çapraz bağlı kopolimer sistemler çapraz bağlayıcı ve uygun fonksiyonel gruplar içeren monomerlerin miktarlarına bağlı olarak bağlı olarak değişik yüzey katı fazlı çapraz bağlı kopolimer sistemler istenilen enzimlerin immobilizasyon afinitesini arttıracak şekilde sentezlenebilmektedirler. Sentezlenen yüzey katı fazlı çapraz bağlı kopolimer sistemlerin immobilizasyon afiniteleri başlıca adhezyon ve kohezyon kuvvetleri dediğimiz kuvvetlerin bileşenlerinden oluşan arayüzey kuvvetlerinden oluşmaktadır. Çalışmamızda yüzey katı fazlı kopolimer sistemler olarak çapraz bağlayıcısı aynı olan iki değişik fonksiyonel grup içeren iki farklı kopolimerik yapı sentezlendi. Sentezlenen bu yüzey katı fazlı çapraz bağlı kopolimer sistemlerin katı yüzey üzerindeki metal iyonları adsorpsiyon hızları ve bunun sonucunda denge sabitleri belirlendikten sonra uygun metal iyonlarına göre seçilmiş olan enzimler kullanılarak immobilizasyon afiniteleri çözelti içindeki parametrelere bağlı olarak matematiksel işlemlerle birlikte araştırıldı.

P02 8-HĐDROKSĐ-2-DEOKSĐGUANĐZĐN (8-OHdG) TAYĐNĐ için ÇĐFT MONOMER KULLANIMYLA MOLEKÜLER BASKILANMIŞ QCM SENSÖR SĐSTEMLERĐNĐN HAZIRLANMASI Ayça Atılır Özcan 1, Rıdvan Say 1,2, Aytaç Gültekin 3, Adil Denizli 4, Arzu Ersöz 1 1 Anadolu Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Eskişehir, 2 Anadolu Üniversitesi, BĐBAM, Eskişehir, 3 Trakya Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Edirne, 4 Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Ankara, Biyolojik örneklerde 8-OhdG nin rutin analizi, analitin düşük miktarda olması ve karmaşık matriks sistemleri nedeniyle oldukça güç bir analitik problemdir. Bu çalışmada serum örneklerindeki 8-OhdG nin düşük miktarlarını tayin etmek üzere yeni moleküler baskılanmış kuvartz krsital mikroterazi (QCM) sensörler hazırlanmıştır. QCM sensörlerin yüzeyinde 8-OhdG ye seçici moleküler baskılanmış polimer (MIP) filmler oluşturmak amacıyla metakrilol aminoantipirin-fe(iii) [MAAP-Fe(III)] ve metakrilol histidin-pt(ii) [MAH-Pt(II)] çift metal-şelat monomer sistemi kullanılmıştır. Çalışma QCM sensörün analitik performansı, seçiciliği ve 8-OhdG yi bağlama etkinliğine yönelik verileri içermektedir. Elde edilen sonuçlar, çift metalşelat monomer sisteminin kullanımının tek metal-şelat monomer sisteminin (sadece MAAP-Fe veya sadece MAH-Pt) kullanımından özellikle seçicilik ve tayin sınırı açısından daha avantajlı olduğunu göstermiştir. Bu çalışmada, çalışma aralığı ve tayin sınırı sırasıyla 0.0075 µm ve 0.0100-3.5 µm olarak bulunmuştur. Afinite sabiti (Ka) ise 154000 M -1 olarak elde edilmiştir. Hazırlanan sensörler yaklaşık 20 defa kullanılabilmiştir. Çalışmanın son aşamasında, bağırsak kanseri olan bir hastaya ait kan serumunda 8-OhdG tayini, hazırlanan QCM sensör ile gerçekleştirilerek sensörün gerçek numunelerde kullanılabilirliği ortaya konmuştur. Anahtar Kelimeler: 8-OhdG, QCM, MIP, Metal-şelat etkileşimi

P03 BĐYOSENSÖRLERDE POLĐFENOL OKSĐDAZ ENZĐM KAYNAĞI OLARAK KULLANMAK ÜZERE BAZI BĐTKĐLERĐN TARANMASI Ayten SAĞIROĞLU, Hakkı M. ÖZCAN, Özhan HASANÇEBĐ Trakya Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 22030, Edirne Canlı sistemlerin çeşitli fiziksel ve kimyasal uyarıları algılama hızları ve hassasiyetlerinin, elektrokimyasal sinyallere dönüştürülmesini içeren yeni nesil ölçüm sistemleri Biyosensörler olarak tanımlanırlar. Son yıllarda enzim içeren kaynaklar olarak bitkisel dokular ekonomik oluşları ve yasal sorumluluk gerektirmediklerinden biyosensörlerde, biyobileşen olarak daha çok tercih edilmektedirler. Bu çalışmada; aktif polifenol oksidaz (PPO) enzimi kaynağı olabilecek on yedi farklı bitkisel kaynak, ham enzim ekstraktlarından PPO aktiviteleri bakımından spektrofotometrik yöntemle tarandı. PPO aktivitesi yüksek ve kararlı olan üç tanesi tespit edildi. Bu bitki dokularının her biri biyobileşen olarak, jel matrikse çapraz bağlama yöntemiyle elektroda immobilize edilerek biyosensörler hazırlandı. Bu biyosensörler ile ortama eklenen veya örneklerdeki fenolik substratları, reaksiyon ortamında çözünmüş oksijeni kullanarak, bitki dokusunun içerdiği PPO enzimi katalizörlüğünde yükseltgerken, ortamdan tüketilen oksijen miktarının ölçümüne dayalı olarak fenolik bileşik tayinleri gerçekleştirildi. Hazırlanan biyosensörlerin; çeşitli fenolik substratlara karşı spesifisiteleri çalışıldı. Seçilen substratlar ile en yüksek verimlilik için en uygun ph ve sıcaklık değerleri, doğrusal tayin aralıkları, tekrar kullanılabilirlikleri ve işlem kararlılıkları belirlendi. Sonuçta; taranan bitkisel kaynaklardan; Anamur muzu kabuğu, Yeşil bakla (tohumu hariç) ve yer elması dokuları sırasıyla biyosensörlerde biyobileşen olarak, kateşol, dopa ve pirogallol fenolik bileşikleri için yüksek aktivite gösterdiler. ph 7,5 ve 37 o C de, yeterli doğrusal ölçüm aralıklarına sahiptiler. 7 tekrarda hiç aktivite kaybı görülmedi, işlem kararlılıklarını da % 60 üzerinde aktivitelerini koruyarak ortalama bir ay civarında sürdürdüler. Anahtar Kelimeler; Biyosensör, Oksijen tüketimi Biyobileşen, Bitkisel kaynak, Fenolik bileşik,