ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI AB Koordinasyon Dairesi Başkanlığı Bülteni



Benzer belgeler
AB de Sosyal Güvenlik Politikası Oluşturma

Finlandiya da Sosyal Güvenlik Politikası Oluşturma

Türkiye de Kadın İstihdam Sorununa Çözümler LİZBON SÜRECİ ve KADIN GİRİŞİMCİLİĞİ

Bu nedenle çevre ve kalkınma konuları birlikte, dengeli ve sürdürülebilir bir şekilde ele alınmalıdır.

BİRİNCİ BÖLÜM... 1 KAYIT DIŞI İSTİHDAM... 1 I. KAYIT DIŞI EKONOMİ...

Yeni Sosyal Güvenlik Sistemi Üzerine Notlar

Avrupa Ve Türkiye Araç Pazarı Değerlendirmesi (2011/2012 Ekim)

SAĞLIK HARCAMALARINDA SON DURUM

AB eğitim raporu: ilerleme iyi fakat hedeflere ulaşmak için daha fazla çaba gerekiyor

HAZİRAN AYINDA ÖNE ÇIKAN GELİŞMELER. AB Liderleri Jean-Claude Juncker in AB Komisyonu Başkanı Olması İçin Uzlaştı

Avrupa Ve Türkiye Araç Pazarı Değerlendirmesi (2012/2013 Ağustos)

ÇALIŞMA HAYATINDA DEZAVANTAJLI GRUPLAR. Şeref KAZANCI Çalışma Genel Müdür Yardımcısı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı MART,2017

İŞSİZLİK BÜYÜK ÖLÇÜDE ERKEKLERDE YAŞANAN İŞGÜCÜ ARTIŞI İLE İSTİHDAM KAYIPLARINDAN KAYNAKLANIYOR

Avrupa Birliği ve Türkiye Yerel Yönetimler Analizi

Avrupa Ve Türkiye Araç Pazarı Değerlendirmesi (2013/2014 Şubat)

AB Ekonomisinin Mevcut Durumu ve Geleceğe Dönük Projeksiyonlar. Prof. Dr. Lerzan ÖZKALE, İTÜ Ankara, 18 Ekim 2006

HABER BÜLTENİ Sayı 20

1. Gün: Finlandiya Hükümetinin Strateji Araçları

HABER BÜLTENİ xx Sayı 19

Avrupa Birliği ve Türkiye Yerel Yönetimler Analizi 2014 Mali Verileri

Göç ve Serbest Dolaşım Eğilimler ve Engeller. Ayşegül Yeşildağlar Ankara, Turkey

TEST REHBER İLKELERİ PROGRAMI ULUSAL KOORDİNATÖRLER ÇALIŞMA GRUBU 26. TOPLANTISI (8-11 Nisan 2014, Paris)

Türkiye, OECD üyesi ülkeler arasında çalışanların en az boş zamana sahip olduğu ülke!

ALMANYA DA SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ SEÇKİN KESGİN

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI

HABER BÜLTENİ xx Sayı 26 KONYA İNŞAAT SEKTÖRÜ GÜVEN ENDEKSİ BİR ÖNCEKİ AYA GÖRE YÜKSELDİ

AVRUPA KONSEYİ İNSAN HAKLARININ KORUYUCUSU ÖZET

EURO BÖLGESİ NDE İŞSİZLİK

T.C. DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ BÖLÜMÜ

HABER BÜLTENİ Sayı 22

AVRUPA BİRLİĞİ HUKUKUNUN KAYNAKLARI

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

Cumhuriyet Halk Partisi

HABER BÜLTENİ Sayı 28

HABER BÜLTENİ Sayı 35

HABER BÜLTENİ xx Sayı 45

HABER BÜLTENİ xx Sayı 34

HABER BÜLTENİ Sayı 38

HABER BÜLTENİ Sayı 24 KONYA İNŞAAT SEKTÖRÜ GÜVEN ENDEKSİ GEÇEN AYA GÖRE DÜŞTÜ:

AB nin İstihdam ve Sosyal Politikası

1.- GÜMRÜK BİRLİĞİ: 1968 (Ticari engellerin kaldırılması + OGT) 2.- AET den AB ye GEÇİŞ :1992 (Kişilerin + Sermayenin + Hizmetlerin Serbest Dolaşımı.

HABER BÜLTENİ xx Sayı 40

Türkiye de Sivil Toplumu Geliştirme ve Sivil Toplum-Kamu Sektörü Diyaloğunu Güçlendirme Projesi

KONYA İNŞAAT SEKTÖRÜNÜN, FİYAT BEKLENTİSİ DÜŞTÜ

EĞİTİM VE ÖĞRETİM 2020 BİLGİ NOTU

GENÇLERĠN ĠġĠ OLMADIĞI GĠBĠ Ġġ ARAYIġI DA YOK

Erasmus+ Programı Avrupa Birliğinin yılları arasında eğitim, gençlik ve spor alanlarında uyguladığı hibe destek programıdır.

HABER BÜLTENİ xx Sayı 8

KARŞILIKLI TANIMA ANLAŞMALARI OCAK 2014 GÜMRÜK VE TİCARET BAKANLIĞI AB VE DIŞİLİŞKİLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YÜCEL KARADİŞ/DAİRE BAŞKANI

AB 2020 Stratejisi ve Türk Eğitim Politikasına Yansımaları

YÖNETİCİ ÖZETİ ÇALIŞMA YAŞAMINDA UZUN DÖNEMLİ EĞİLİMLER: EŞİTSİZLİKLER VE ORTA GELİR GRUPLARI ÜZERİNDEKİ ETKİLER

HABER BÜLTENİ Sayı 50

Dünya da ve Türkiye de İş Sağlığı ve Güvenliği

HABER BÜLTENİ Sayı 51

AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE DE JENERİK İLAÇ ENDÜSTRİSİ 2 HAZİRAN 2005 ANKARA

HABER BÜLTENİ xx Sayı 33

8 İSTİHDAM TRB2 BÖLGESİ MEVCUT DURUM ANALİZİ 2014

Öğrenim Hareketliliği Nedir?

KALKINMA BAKANLIĞI KALKINMA ARAŞTIRMALARI MERKEZİ

AVRUPA BİRLİĞİ OTOMOTİV SEKTÖRÜ

İŞSİZLİKTE TIRMANIŞ SÜRÜYOR!

Değerlendirme ölçütleri ve ağırlıklı puanlar şunlardır:

HABER BÜLTENİ xx Sayı 47

AVRUPA TİCARİ ARAÇ SEKTÖR ANALİZİ. 22 Aralık 2015

G20 BİLGİLENDİRME NOTU

Yrd. Doç. Dr. Münevver Cebeci Marmara Üniversitesi, Avrupa Birliği Enstitüsü

HABER BÜLTENİ Sayı 10

Başarılı Mesleki Beceri ve İstihdam Politikaları

HABER BÜLTENİ xx Sayı 14

Sentez Araştırma Verileri

AVRUPA TİCARİ ARAÇ SEKTÖR ANALİZİ

LÜTFEN KAYNAK GÖSTEREREK KULLANINIZ 2013

HABER BÜLTENİ xx Sayı 17

KÜRESEL KRİZLERİN YEREL YÖNETİMLERE ETKİLERİ. Erol KAYA

AB NİN EKONOMİK YAPISIYLA İLGİLİ TEMEL BİLGİLER 1. Ülkelerin Yüz Ölçümü 2. Ülkelerin Nüfusu 3. Ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla 4.

Pazar AVRUPA TİCARİ ARAÇ SEKTÖR ANALİZİ. 21 Mayıs 2018

TÜRKİYE İŞSİZLİKTE EN KÖTÜ DÖRT ÜLKE ARASINDA

HABER BÜLTENİ xx Sayı 24

HABER BÜLTENİ Sayı 31

HABER BÜLTENİ xx Sayı 33 KONYA HİZMETLER SEKTÖRÜNÜN ÇALIŞAN SAYISI BEKLENTİSİ ARTTI

5. İşçi fazlasını, işveren fazlasını ve iş fazlasını şekil yardımıyla gösteriniz.

HABER BÜLTENİ Sayı 25 KONYA HİZMETLER SEKTÖRÜ ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDEN UMUTLU

Prof. Dr. Semih ÖZ Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi

ÜYE DEVLET HÜKÜMETLERİ TEMSİLCİLERİ KONFERANSI. Brüksel, 25 Ekim 2004 CIG 87/1/04 EK 2 REV 1. Konu :

İFLASLAR DAHA AZ, DAHA BÜYÜK ÇAPLI İFLASLAR. Şubat Genel iflas sayısı azılırken, büyük çaplı iflas sayısı artıyor. Ekonomik Araştırmalar

AB NİN EKONOMİK YAPISIYLA İLGİLİ TEMEL BİLGİLER 1. Ülkelerin Yüz Ölçümü 2. Ülkelerin Nüfusu 3. Ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla 4.

HABER BÜLTENİ xx sayı27 Konya İnşaat Sektörü 2015 te 2014 e Göre Daha Kötü Performans Sergiledi:

Pazar AVRUPA TİCARİ ARAÇ SEKTÖR ANALİZİ. 27 Şubat 2018

HABER BÜLTENİ xx Sayı 34

AVRUPA TİCARİ ARAÇ SEKTÖR ANALİZİ

YATIRIMLAR Yatırımların Sektörel Dağılımı a) Mevcut Durum

Araştırma Notu 16/193

AVRUPA TİCARİ ARAÇ SEKTÖR ANALİZİ

3. Emek Piyasası. Grafik-3.1: İşsizlik Oranları (yüzde)

Anket`e katılan KOBİ lerin ait olduğu branş 10,02% 9,07% 5,25% 3,10% Enerji sanayi. Oto sanayi. Gıda sanayi. Ağaç sanayi. İnformasyon teknolojisi

OECD Ticaretin Kolaylaştırılması Göstergeleri - Türkiye

Pazar AVRUPA TOPLAM OTOMOTİV SEKTÖR ANALİZİ. Ekim 2018

AVRUPA OTOMOTİV PAZARI 2014 YILI OCAK AYINDA %5 ARTTI.

AVRUPA BİRLİĞİNE ÜYE VE ADAY ÜLKELERDE TEMEL MAKROEKONOMİK GÖSTERGELER. (Kasım 2011) Ankara

HABER BÜLTENİ Sayı 9

Transkript:

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI AB Koordinasyon Dairesi Başkanlığı Bülteni B U S A Y I D A : Fransa da Yaşanan Ayaklanma Avrupa Sosyal Modeli Avrupa Birliği nde Yoksulluk Avrupa İstihdam Raporu Erken Emeklilik Sistemi Emeklilik Maaşı Haklarının Taşınabilirliği Direktifi AB nin Mevzuat Sadeleştirmesi Girişimciler ve Ortakları İçin Sosyal Koruma Projesi 1 4 5 7 9 10 12 13 S A Y I 6 FRANSA NIN HATASI K A S I M 2 0 0 5 Fransa daki isyanın ortaya koyduğu en önemli ders, daha fazla istihdama ihtiyaç duyulduğudur. Fransa nın yoksul kenar mahallelerinde, bir tür terör hüküm sürmektedir. Çok sayıda gencin geleceklerinde, okulu bittirdikten sonra işsizlikten başka bir şey göremiyorlarsa; bunun sonucu isyan olmaktadır. Devlet, bir süre için düzeni zorla sağlasa da ve daha kötü olaylardan kaçınmak için sosyal yardımlara güvense de, bu durum ne kadar sürdürülebilir? Yukarıdaki ifadeler, son iki haftada her gece, önce Paris in banliyölerinden başlayıp daha sonra tüm Fransa ya yayılan araba yakma, caddelerde polis güçleri ile çatışma olaylarının arkasında yatan nedenleri ele alan mantıksal bir analizden alınmıştır. Bu analiz, çoğu Kuzey ya da Batı Afrika kökenli ikinci kuşak Müslüman gençler olan isyancılar ile Fransız toplumu arasında, kimliksel bakımdan daha fazla bağlar kurulması için daha fazla eylemde bulunulması gerekliliğinin önemi üzerinde durmaktadır. Analizin dayandığı ikinci nokta ise, göçmenler üzerinde olumsuz etkileri olan işsizliğe acil önlemler alınması gerektiğine dikkati çekmektedir. Ancak bu ifadelerin en üzücü tarafı, bu olaylardan yaklaşık on sene önce Ocak 1995 te merkez sağ bir siyasal parti lideri olan Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac tarafından yazılmış olmasıdır. Sayın Chirac, Mayıs 1995 den beri Fransa nın Cumhurbaşkanıdır, şüphesiz bu süre onun ve onun yönetimindeki hükümetlerin Fransa nın yoksul kenar mahalleleri için bir şey yapmaları için yeterli bir zaman olarak gözükmektedir. Ancak Chirac ın yönetimde geçirdiği süre boyunca, Fransa daki işsizlik % 10 un üzerine çıkmış, son zamanlarda gençler arasındaki ortalama işsizlik oranı, Avrupa nın en yüksek oranlarından biri olan % 20 ler civarına gelmiş ve Fransa nın banliyölerindeki Müslüman göçmen gençler arasındaki işsizlik ise, bunun iki katına ulaşmıştır. Olayların yaşandığı ilk haftalarda Fransa Cumhurbaşkanı 1995 teki cesur ifadelerini anımsatacak herhangi bir açıklama yapmamıştır; isyancılar hakkında yaptığı sınırlı kamuoyu açıklamaları ise, kanun ve düzenin yeniden sağlanması için bir çağrı niteliği taşımaktadır. Kanun ve düzenin yeniden tesisi, bu kesinlikle ilk önceliğimiz olmalıdır. Hafta ortasında 1500 yedek polis gücü, hâlihazırda görev yapan 8000 polisi desteklemek üzere görevlendirilmiştir. Hükümet ayrıca tartışmalı bir şekilde, 1955 Cezayir Savaşından kalma bir sıkıyönetim yönergesi olan ve sokağa çıkma yasağı getirilmesine izin veren bir uygulamayı yürürlüğe koymuş durum-

S A Y F A 2 dadır. Bu önlemler ve isyancı gençleri dizginlemek isteyen Müslüman liderlerin çabaları sonucunda, polis Paris in banliyölerinde tekrar hâkimiyet kurmuşa benziyor ve bu durum, kesinlikle tüm Fransa ya da yayılacaktır. Her zaman olduğu gibi düşüncesiz insanlarca yönetilen şiddet, çok şükür ki araçlara ve mallara yöneltildi, buna rağmen olaylarda bir kişi öldü, polislere silahlı ve molotof kokteyli saldırılar oldu. Olayların ateşleyici nedenleri olarak iki gencin ölümü gözüküyor olabilir; ancak hiç kimse, çoğu Fransız kentinin acımasız banliyölerinde iki kuşaktır tecrit edilmiş olan geniş Müslüman topluluğunun ekonomik ve sosyal yabancılaşmasının olayların asıl nedeni olduğu noktasında şüphe duymamaktadır. Ancak kanun ve düzenin yeniden tesis edilmesinin ötesinde, başta polisin kullandığı yöntemler olmak üzere, isyandan alınması gereken daha geniş dersler bulunmaktadır. 1980 lerin başında İngiltere nin Brixton ve Toxteth kentlerinde görüldüğü gibi, etnik azınlıklıkları düzenli olarak taciz eden sert ve güvenilmez yerel bir polis gücü, ufak olaylardan oluşan bir ortamı kolayca kitlesel şiddet olaylarının patlak verdiği bir ortama çevirebilmektedir. İşte tam böyle bir olay, 27 Ekim gecesi Paris yakınlarında iki Müslüman gencin polis tarafından takip edildiklerini sanmaları üzerine sığındıkları elektrik santralinde yanmaları üzerine vuku bulmuştur. Gelecekte başka isyanların çıkması riskini azaltmak için Fransa nın göçmenlere, polislerin iyi ilişkiler temelindeki yaklaşımlarını sağlaması gerekmektedir. Bunun yanında etnik azınlıkların da polis güçlerinde yer alması için daha fazla çaba gösterilmelidir. Son iki haftadan çıkarılan dersler, kanun ve düzen güçlerinin çok ötesine geçmektedir. Olayların ateşleyici nedenleri olarak iki gencin ölümü gözüküyor olabilir; ancak hiç kimse, çoğu Fransız kentinin acımasız banliyölerinde iki kuşaktır tecrit edilmiş olan geniş Müslüman topluluğunun ekonomik ve sosyal yabancılaşmasının olayların asıl nedeni olduğu noktasında şüphe duymamaktadır. Kendilerini yabancılaşmış hissetmeleri konusunda tartışmalar bulunmaktadır; ancak bunun cevabı, şüphesiz kötü koşullardaki evlerde yaşama, kötü okullarda okuma, yetersiz ulaşım olanakları, sosyal dışlanma, ayrımcılığa uğrayan Müslümanlardaki hoşnutsuzluk, muhalif tutum ve her şeyden öte kitlesel işsizlikten oluşan zehirleyici karışımda yatmaktadır. İki haftadır Dünya kamuoyunun ilgisi, ağırlıklı olarak bu olaylardaki İslam dininin rolü üzerinde odaklanmış durumdadır. Fransa, 5-6 milyon Müslümana ev sahipliği yapmaktadır, bu Avrupa daki Müslümanların üçte birine, Fransa nüfusununsa % 10 una karşılık gelmektedir. Bazı Müslüman Fransızlar, 11 Eylül terör atakları, Fransa karşı çıkmış olmasına rağmen Irak Savaşı ve devlet okullarında başörtüsü yasağı getirilmesi gibi olaylar nedeni ile radikal olmaya itilmişlerdir. Yine de Fransız hükümeti bir çok hükümetten daha çok, Müslümanları entegre edilmeye, onların temsil edileceği kurumlar kurmaya, imam ve camilerle sıkı bir işbirliği yapmaya ve aşırı İslamcıları gözetim altında tutmaya çalışmaktadır. İsyanın Fransa nın intifada sı olduğu yönündeki iddialara rağmen, hiçbir koşulda isyancıların İslami bir rengi olmamıştır. Çoğu Müslüman isyana katılmadığı gibi, gerçekte isyancıların arasında çok sayıda Müslüman olmayan insan da bulunmaktadır.

S A Y I 6 S A Y F A 3 Çözüm: Daha Fazla İstihdam Kenar mahallelerdeki bu huzursuzluğa, İslam dan çok daha geçerli bir neden işsizliktir. Chirac, 1995 yılında işsizliğin kendisi için en öncelikli konu olacağını taahhüt emişti; on yıl sonra bu taahhüt, geçen Mayıs ta Chirac ın Başbakanı Dominique de Villepin tarafından tekrarlanmıştır. Fransa ile Amerika ve İngiltere arasındaki en büyük fark, asimilasyonun farklı modelleri, bütünleşme veya çok ulusluluk üzerine yapılan tartışmalar değildir. En büyük fark, son on yılda İngiliz ve Amerikan ekonomisinin etkileyici bir şekilde büyüyerek çok sayıda iş olanağı yaratırken; Fransa ekonomisinin, hem büyüme hem de istihdam konusunda başarısız olmasıdır. Bunun nedeni, Fransa işgücü piyasasının haftada 35 saatlik çalışma süreleri, yüksek bir asgari ücret, işe alma ve çıkarma koşullarının zorluğu ile kısıtlanmış olmasıdır. Yönetimde 10 yıl geçirmiş olmasına rağmen, sözde merkez sağdan olan Chirac, bu kısıtlamaları kaldırmak için çok az çaba harcamıştır. Fransa daki işsizliğin arkasındaki temel nedenlerle mücadele etmek yerine Chirac, yeni komünizm olarak adlandırdığı Anglo-Sakson piyasa ekonomisine ve liberalizme karşı savaş açmıştır. Chirac ın politikalarının bedelini ödeyenlerin çoğu, isyancıların da başını çekmiş olan genç, niteliksiz, eğitimsiz etnik azınlıklardır. Bu gruplar kendilerini sadece ekonomik ve politik anlamda dışlanmış hissetmenin yanında, aynı zamanda bu politik elitlerin kendi hayatlarında günlük problemlere karşılaşmadan uzakta, rahat içinde yaşadıklarını görmektedirler. Bu nedenle, isyancıları ayaktakımı olarak niteleyip, isyana karışan yabancıların sınır dışı edileceklerini söyleyen İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy nin kullandığı dilin, bu kadar çok insanı rahatsız etmesi şaşılacak bir şey değildir. Sert açıklamalarına rağmen Sarkozy, banliyölere erişmeye çalışan az sayıdakı Fransız politikacıdan birisi durumundadır, bu nedenle isyanın politik bedelini ödemesi durumunda bu ironik bir olay olacaktır. Gerek sağ gerekse soldan geri kalan çoğu Fransız politikacı, uzun süredir cerahat halini almış olan bu sorunu görmezden gelmektedir. Fransız Ulusal Meclisinde siyah ya da Arap kökenli kimse olmadığı gibi, ulusal televizyonlarda da nadiren yer almaktadır. Fransız eliti ve sıradan insanlar arasındaki büyük uçurum, Mayıs ayındaki AB Anayasası oylamasında hükümetin kaybetmesinde önemli bir nedeni oluşturmaktadır. Bu neden, kendini şimdi Fransız kenar mahallelerinde gece vakti göstermektedir. (THE ECONOMIST - Kasım 2005)

S A Y F A 4 AB yi kuran Maastricht Antlaşması temel amaçları arasına, yüksek düzeyde bir istihdamın ve sosyal korunmanın sağlanmasını ve daha iyi yaşama ve çalışma koşullarının teşvik edilmesini de almaktadır. AVRUPA SOSYAL MODELİNİN ANALİZİ Hampton Court daki AB Zirvesinde AB liderleri, küreselleşen bir dünyada rekabet gücünün, yenilikçi olmanın, Amerika Birleşik Devletleri ve Çin ile rekabet edebilmenin önemi konusunda fikir birliğine varmışlardır. Zirvede, özellikle Avrupa Sosyal Modelinin modernize edilmesi için atılması gereken adımlar ele alınmıştır. Ancak sosyal konulardaki bu tartışmanın daha ileri boyutlara taşınmasının önünde iki neden bulunmaktadır. İlk olarak, Avrupa Birliği nin sosyal politika ve istihdam alanındaki yetkileri çok sınırlıdır, bundan dolayı Avrupa nın değişimi ve modernize edilmesi konusunda yapılan herhangi önemli bir çağrı, üye devletlerden yeterince yankı bulamamaktadır. Her ülkenin sağlık, eğitim, emeklilik, işsizlik ve sosyal güvenlik konularında farklı yaklaşımları bulunmaktadır (Farklı düzeyde yapılan harcamalar, farklı sistemler, farklı haklar, farklı nitelikler gibi). Bundan dolayı tek bir Avrupa Sosyal Modeli bulunduğu söylemek ve oluşturmak zor gözükmektedir. İkinci olarak Avrupa da bu alanda bir fikir birliği bulunmamaktadır. Avrupa da uzun zamandan beri sürüp giden ekonomik ve sosyal politika tartışmaları, üye devletleri iki gruba bölmüş durumdadır. Bir tarafta, serbest ve esnek işgücü piyasasını destekleyen, daha az düzenleme ve daha çok rekabeti öngörenler yer alırken; diğer tarafta ise, daha yüksek sosyal standartları, iyi düzenlenmiş piyasaları, işgücü piyasasının korunmasını ve işçilere daha fazla haklar verilmesini savunanlar bulunmaktadır. Bu duruma rağmen, Avrupa da sosyal konular daima tartışma konusu olmuştur. AB yi kuran Maastricht Antlaşması temel amaçları arasına, yüksek düzeyde bir istihdamın ve sosyal korunmanın sağlanmasını ve daha iyi yaşama ve çalışma koşullarının teşvik edilmesini de almaktadır. AB nin sosyal politika alanında yaptıklarının çoğu zorunlu olmayan politikaları kapsamındadır. Avrupa Komisyonu, Açık Koordinasyon Yöntemi adı altında 25 üye ülkedeki istihdam, emeklilik ödemeleri, sosyal içerme ve yoksullukla mücadele politikaları konusunda yapılan karşılaştırmaları koordine etmekte ve en iyi uygulama örneklerini geliştirmeye ve bunları yaygınlaştırmaya çalışmaktadır. Büyük bir analitik çalışmanın ardından, en iyi örneklerin karşılaştırılması uzun ve detaylı raporlarla sonuçlandırılır. Ancak AB nin en iyi uygulama örneklerinin uygulanmasını kabul ettirmek için herhangi bir yetkisi bulunmamaktadır. Ancak AB nin gerçekte sosyal alanda kanunlar yapmak için bazı yetkileri vardır ve bu serbest piyasayı savunanlar ile sosyal korumayı savunanlar arasındaki farkın ortaya çıktığı alandadır. Komisyon ilke olarak, ayrımcılıkla mücadele, cinsiyet eşitliği, işçilerin serbest dolaşımı ve genelde tartışmalara yol açan iş sağlığı ve güvenliği ile bilgilendirme ve danışmayı da içine alan çalışma koşullarını kapsayacak şekilde yasa çıkarılmasını teklif edebilmektedir. Bu yetkiler sonucunda ebeveyn izni, yarı zamanlı çalışma ve belirli süreli sözleşmelerle çalışma, bilgilendirme, danışma ve ayrımcılıkla mücadele alanlarında direktifler çıkarılmıştır. Bugünlerde

S A Y I 6 S A Y F A 5 Çalışma Süreleri (AB nin yetkileri konusundaki Anglo Sakson Fransız tartışmaları), Emekli Ödeneklerinin Taşınabilirliği ve Geçici Çalışma konusundaki Direktif teklifleri tartışmaların odağında yer almaktadır. Teklif edilen bu yasal düzenlemeleri tartışmalarında, ortaya ciddi çatışmaların olduğu çok çeşitli fikirler ortaya çıkmaktadır. Bu fikir çatışmaları, küreselleşme çağında, etki olarak bir Avrupa Sosyal Modelinin kurulmasına yol açacak, işçilerin korunması ve desteklenmesi için asgari standartlar getirecek olan AB yasal düzenlemeleri konusundaki farklı eğilimleri ve istekleri yansıtmaktadır. İngiltere, bu tartışmada, İrlanda ve bir ölçüde İtalya gibi serbest piyasayı savunmaktadır. Diğer tarafta ise, daha güçlü bir sosyal korumacılığı ve AB nin daha fazla rol almasını savunan Fransa, Belçika ve bir ölçüde de Almanya yer almaktadır. Yeni üye olmuş olan devletler ise, eşit bir şekilde bölünmüş durumdadırlar: Estonya ve Slovakya serbest piyasayı savunurken; Çekler, Macarlar ve Polonyalılar daha kuvvetli bir Avrupa Sosyal Modelinden yanadırlar. Hollanda ve Slovenya gibi ülkeler bu fikir çatışmalarının ortasında yer almaktadır. Eğer tüm üye devletler kendi refah devletleri üstündeki kontrollerini açıkça devam ettirirlerse, bu asgari hakların ne kadarının gerçekte anlamlı olacağı sorusu sorulmalıdır. Bu soruya, çeşitli yanıtlar verilebilir. AB, birçok küresel şirket için ev sahipliği yapmakta ve dünyanın en büyük ticari bloğunu oluşturmaktadır. Eğer AB işyerinde asgari hakları sağlamak için bir bütünlük halinde hareket etmez ve bu yolla bir Avrupa Sosyal Modeli kuramazsa, Avrupa da ya da dünyanın herhangi bir yerinde İngiltere nin bakış açısına sahip, işçilerin serbest piyasa ortamında yeni beceriler ve eğitim vermek suretiyle hayat mücadelesi yaptıkları, esnek çalışma piyasaları, kurallardan arındırma ve rekabete dayanan modele bir alternatif oluşmayacaktır. AB Zirvelerinin ağır dili, anlamsız konuşmalar ve medya döngüsünün tam ortasında, bu konu, sorunun en önemli parçasıdır. (BBC - Kasım 2005) 72 MİLYON AVRUPA BİRLİĞİ VATANDAŞI, YOKSULLUK TEHDİDİ ALTINDA Avrupa Birliği nin istatistik kurumu Eurostat tarafından yayınlanan son rakamlar, AB vatandaşlarının yaklaşık % 16 sının yoksulluk riski altında olduğunu göstermektedir. Araştırma, ayrıca 2004 yılında Avrupa Birliği ne katılan ülkelerin çoğunluğunun vatandaşlarını yoksulluk riskinden korumada Avrupa Birliği nin eski 15 üyesinden daha iyi bir iş ortaya koyduklarını vurgulamaktadır. Ulusal istatistik kaynaklarından alınan makroekonomik göstergeler kullanılarak yapılan çalışmada Eurostat, bir ülkede yaşamını sürdürmek için gerekli olan ortalama net gelirin % 60 ından daha azına sahip insanların oranını tespit etmiştir. İlginç bir şekilde, en iyi sosyal içerme göstergeleri, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Slovenya gibi bazı fakir ülkelerde ortaya çıkmıştır. Çek Cumhuriyeti nin bu konudaki liderliği, son politikanın yoksullukla mücadelede ülkenin tarihsel geçmişinden daha büyük bir rol oynadığını göstermektedir. 1993 yılına kadar eski Çekoslovakya nın bir parçası olan Slovakya ise, Çekoslovakya nın dağılmasından sonraki 11 yılda yoksulluk riski konusunda daha kötü göstergelere sahiptir.

S A Y F A 6 Yoksulluk Riski Altında olanların oranı, Toplam Nüfus, 2003 Yoksulluk kavramı, Avrupa Birliği nin bütününde aynı anlamı ifade etmemektedir: Yoksulluk kavramı, Avrupa Birliği nin bütününde aynı anlamı ifade etmemektedir. Lüksemburg da 30,000 avroluk yıllık alım gücüyle dört kişilik bir aile yoksulluk riski altında iken, Litvanya veya Letonya da 5,000 avroluk yıllık geliri olan bir aile yoksulluk sınırının biraz üzerindedir. Aşağıdaki grafik, farklı ülkelerdeki yoksulluk eşiğini göstermektedir. Lüksemburg da 30,000 avroluk yıllık alım gücüyle dört kişilik bir aile yoksulluk riski altında iken, Litvanya veya Letonya da 5,000 avroluk yıllık geliri olan bir aile yoksulluk sınırının biraz üzerindedir. İki Çocuklu Dört Kişilik Bir Aile İçin Yoksulluk Sınırı, 2003 Çalışma, ayrıca sosyal korumanın yoksul insanların risklerini azaltmada önemli bir faktör olduğunu ortaya koymaktadır. Aşağıdaki grafik, nüfusunun yüzde kaçının herhangi bir sosyal transfer olmadan (en üstte), emeklilik aylığından sonra (ortada) ve bütün sosyal transferlerden sonra (en altta) yoksulluk riski altına girme oranlarını göstermektedir. Grafikteki okun uzunluğu, birtakım sosyal transferler tarafından yoksulluktan korunan nüfusun oranını göstermektedir. Örneğin, Danimarka da refah devleti olmaması durumunda nüfusun % 38 i yoksulluk riski altında olacaktır, fakat ülke nüfusunun % 20 si sosyal devlet sistemi tarafından yoksulluk eşiğinin üstünde tutulmaktadır. Diğer % 6 si emeklilik aylığı sistemine bağımlı durumdadır. Herhangi Bir Sosyal Transfer Olmadan (En Üstte), Emeklilik Aylığından Sonra (Ortada) ve Bütün Sosyal Transferlerden Sonra (En Altta) 2003 Yılı İçin Yoksulluk Riski Altındaki Nüfus Oranları

S A Y I 6 S A Y F A 7 Metodolojideki küçük farklılıklardan dolayı, araştırmadaki ülke göstergeleri tam olarak karşılaştırılabilir değildir. Standartlaştırılmış bir metodoloji, 2006 yılının sonunda ilk verileri alınacak olan EU-SILC Projesi sonucunda ortaya çıkacaktır. (EURACTIV - Ekim 2005) AB NİN YENİ RAPORU EKONOMİDEKİ DÜŞÜK BÜYÜMEYE RAĞMEN AKTİF İŞGÜCÜ POLİTİKASININ İSTİHDAM ORANINI ARTIRABİLDİĞİNİ GÖSTERİYOR Ekonomik büyümenin kendiliğinden istihdamı artırmadığı görülmektedir. İstihdam ve aktif işgücü piyasası politikalarının doğru şekilde bir araya getirilmesi, istihdam oranlarını arttırmak konusunda son derece kritik bir rol üstlenmektedir. 19 Ekim 2005 tarihinde yayımlanan Avrupa da İstihdam Raporu, Avrupa İstihdam Stratejisinin ardından 2004 yılındaki düşük ekonomik büyümeye rağmen AB de istihdamdaki büyüme oranının % 0.6 ile ikiye katlandığını ve işsizlik oranının % 9 oranında seyrettiğini göstermektedir. Aktif istihdam politikaları, insanların yeniden işgücüne dâhil olmaları ile ilgilidir ve hayat boyu öğrenme, yeteneklere yatırım yapma, eğitim ve kişisel kariyer danışmanlığı gibi politikaları içermektedir. Rapor, aktif istihdam politikalarına yatırım yapan Üye Devletlerin, daha kısa süreli işsizlik, daha hızlı ve nitelikli işçi bulunması, eğitime daha yüksek ve daha iyi hedeflenmiş harcamalar ve piyasa koşullarına daha uyumlu maaşlar ile karşılaştıkları görülmektedir. Ayrıca söz konusu ülkelerde, yarı-zamanlı ya da belirli süreli istihdam gibi esnek çalışma düzenlemelerinde bir artış gözlenmektedir. Avrupa Komisyonu İstihdam, Sosyal İşler ve Fırsat Eşitliği Komiseri Vladimir Spidla rapor sonucu ortaya çıkan tabloyu memnuniyetle karşılamakla birlikte, bu tabloların AB nin istihdam konusunda karşı karşıya olduğu zorlukları vurguladığını da belirtmiştir. Spidla raporla ilgili şunları söylemiştir: Bu rakamlar, aktif istihdam politikasının istihdam üzerinde doğrudan olumlu etkisini göstermektedir. Şimdi Üye Devletler, bu ivmeyi korumalıdırlar. Her ne kadar Avrupa Birliği istihdam büyüme oranını % 0,6 ya ulaştırarak ikiye katladıysa da, bu oran halâ ABD nin % 1.1 lik oranının gerisinde yer almaktadır. Gençlerin işe yerleştirilmesi ve mesleki eğitimi içeren başarılı aktif istihdam politikaları, bunun gibi önlemlere yapılan harcamaların arttığı ve bu harcamaların hedeflerinin, daha çok ihtiyacı olan insanlara yöneltildiği Hollanda, Danimarka, İrlanda, İsveç ve Belçika gibi ülkelerde daha iyi işlemektedir. Avrupa da İstihdam Raporu, Avrupa İstihdam Stratejisinin ardından 2004 yılındaki düşük ekonomik büyümeye rağmen AB de istihdamdaki büyüme oranının % 0.6 ile ikiye katlandığını ve işsizlik oranının % 9 oranında seyrettiğini göstermektedir. İlerleme, AB de - gerek ülkelerin içinde gerekse ülkeler arasında - tek bir şekilde olmamıştır (özellikle eski ve yeni Üye Devletler arasında). Örneğin, İspanya gelir dengesizliklerini azaltmada en fazla ilerlemeyi sağlarken; Polonya bu tür dengesizlikleri gidermede en başarısız ülke olmuştur. Son Eurostat rakamları, Avrupa

S A Y F A 8 Birliği nde bölgesel işsizlik oranlarının % 2.4 ile % 32.8 arasında değişen bir yelpazede seyrettiğini göstermektedir. Rapordan Çıkan Diğer Önemli Saptamalar 1995 ve 2004 yılları arasında Avrupa Birliği eski 15 üyesi ülkelerde yapısal işsizlik oranlarındaki en ani düşüşler, Birleşik Krallık (% 3), Yunanistan, İspanya, Fransa, İtalya ve Finlandiya da görülmektedir. Bunlar Avrupa Birliği eski 15 üyesi ülkelerde genel işsizlik oranında makul bir azalma sağlamak için birer araç niteliği taşımaktaydı. 1997-2004 yılları arasında yeni Üye Ülkelerde, yapısal işsizlik oranında bir artış kaydedilmiştir (+ % 5.5). Bu anlamda en kötü performans, Litvanya, Polonya ve Slovakya da gözlenmektedir (+ % 8.5). Uzun dönemli işsizlik: 1997-2004 yılları arasındaki en ani düşüş (%2 den fazla) İspanya, İrlanda, İtalya, Letonya, Macaristan ve Finlandiya gibi ülkelerde yaşanmıştır. Reformlar, işgücü piyasalarını daha verimli hale getirmektedir; 1980 lerin ortalarını 2004 yılı ile karşılaştırdığımızda özellikle Danimarka, İspanya, İrlanda, Hollanda, Macaristan ve İngiltere de işsizlik sürelerinin kısaldığı, boş pozisyonların daha hızlı doldurulduğu görülmektedir. Düşük gelirli işçiler: 1997 den bu yana en ani düşüşler Fransa, İrlanda, İtalya, Macaristan, Finlandiya ve İsveç te kaydedilmektedir. AB de 2004 yılında 92 milyon kişi faal nüfusa dahil bulunmamaktadır ve 16 milyon kişi işsiz durumdadır. Rapora göre, söz konusu 92 milyon faal nüfusa dahil olmayan kesimin en azından %14 ü (ya da 13 milyon kişi) çalışma yeteneğine ya da isteğine sahip bulunmaktadır. 15-64 yaş arası bu faal olmayan kişiler, ne çalışmaktadır ne de işsiz olarak kayıtlı durumdadır. Söz konusu kişiler öğrenim ya da eğitim, iş aramama, ailevi sorumluluklar ya da maluliyet sebebiyle işgücü piyasasının dışında kalmaktadır. Belirli alanlardaki ilerlemeye rağmen, beş büyük ülke (Fransa, Almanya, İtalya, Polonya, İspanya) hâlâ insanların işgücü piyasasına girmesi ya da geri dönmesi için teşviklerin kısıtlı olması ya da yeniden piyasaya girişteki engeller gibi yapısal zayıflıkların sıkıntısını çekmektedir. Bunun temel sebebi, önemli reformların ertelenmesi ya da kısıtlı halde yürürlüğe konmasıdır. Çalışan kadınlar ve yaşlıların sayısı giderek artmaktadır (2004 te sırasıyla % 0.7 ve % 0.8), ancak bu veriler yine de Lizbon Stratejisinin hedeflerine ulaşmak için yeterli görünmemektedir. 2005 yılı için kadınların istihdam oranı % 57 ve genel istihdam oranı ise % 67 olarak hedeflenmiştir. Genç işsizliği % 18.7 ile toplam işsizlik düzeyinin iki katına yakındır; fakat bu olumsuz eğilim, 2004 yılında yavaşlamıştır. (AVRUPA BİRLİĞİ - Ekim 2005)

S A Y I 6 OECD: AVRUPA ERKEN EMEKLİLİĞİ DESTEKLEMEKTEN VAZGEÇMELİDİR Yeni bir OECD raporuna göre, emeklilik reformuna yönelik sosyal protestolara rağmen Avrupa Birliği nin erken emeklilik sistemlerini desteklemekten vazgeçmesi gerekmektedir. Küreselleşme ve yaşlanan nüfusun kıtanın sosyal modeline etkisini tartışmak için Londra yakınındaki Hampton Court ta bir araya gelen Avrupalı liderlerden iki hafta önce Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) yapmış olduğu çalışmanın sonuçları açıklanmıştır. Çalışma için yapılan anket sonuçlarına göre, birkaç Avrupa ülkesi, gençler arasındaki yüksek işsizlikle mücadele yöntemi olarak geçmişte uygulandığı gibi erken emeklilik sisteminin devam ettirilmesi yönünde hareket etmektedir. Gençler arasındaki yüksek işsizlik oranları ile erken emeklilik sistemi arasında herhangi bir ilişki bulunmadığı belirtilmektedir. Tam tersi bir durum söz konusudur: işgücü piyasasına yaşlı insanların katılım oranının en yüksek olduğu İsveç ve Danimarka gibi ülkelerde genç istihdam oranı da en yüksek düzeyde bulunmaktadır. Erken emeklilik sürdürülemez AB içinde Portekiz, İrlanda, Danimarka ve İsveç, insanların çalışma hayatlarını çok ileri yaşlara kadar sürdürdüğü ülkelerin başında gelmektedir. Belçika, Avusturya, Lüksemburg ve Macaristan ise, emeklilik yaş ortalamasının en düşük olduğu ve resmi olarak belirlenen dönemden önce emekli olmak isteyenlerin oranının en yüksek olduğu ülkelerdir. Gelişmiş ülkelerde çalışma koşulları ve insanların yaşam süreleri iyileşirken, emekli olarak geçirdikleri yıl ortalaması da artmaktadır. Bu eğilim, daha çok kıta Avrupası ve Doğu Avrupa da görülmektedir. Örneğin Fransız ve İtalyan erkekleri için 1970 te 11 yıl olan ortalama emeklilik aylığı alarak geçen süre, şu anda 20 yıla yükselmiş durumdadır. Bu sürelerin artmasının, gelecekte Avrupa ülkelerindeki kamu finansmanı üzerinde büyük bir yük oluşturabileceği düşünülmektedir. Hükümetler; daralan işgücü, emeklilerin ve devlet yardımlarına bağımlıların sayısındaki artışlar ve sağlık yardımı harcamalarına çözüm aramak zorunda kalacaklardır. OECD, hükümetlerin yaşlıları işgücü piyasasından uzaklaşmalarına yol açabilecek politikalardan ve sabit yüksek bir emeklilik yaşı belirlemekten vazgeçmelerini önermektedir. Daha fazla beceri kazanma İsveç gibi bazı ülkeler, emeklilik sisteminde reforma ihtiyaç duyulduğu konusunda bir uzlaşmaya varırken; diğer ülkelerde, bu konuda halen sorun yaşanmaktadır. Fransızlar erken emeklilik sisteminin bir gelenek halini almasından dolayı herhangi bir değişime karşı çıkmaktadırlar. Bu reform, istihdam edilen yaşlıların maliyetlerinin düşürülmesi amacıyla ücretlerin kıdeme göre belirlenmesi gibi şirketler hukukunda birtakım değişiklikleri de S A Y F A 9

S A Y F A 1 0 gerektirmektedir. Diğer taraftan da, Avrupa vatandaşlarının çeşitli eğitimler ve beceri geliştirme faaliyetleri yoluyla istihdam edilebilirlik seviyelerini geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Şu anda İsviçre, Finlandiya, Danimarka ve Birleşik Krallık yaşlı çalışanların eğitime katılımı açısından en iyi performansa sahip ülkelerdir. Göçmenlik : Çözüm Mü, Sorun Mu? Avrupa Komisyonu, nüfusun yaşlanması konusunda bu yıl yayınladığı Yeşil Kitapta Birliğe yapılacak ekonomik göçün desteklenmesinin sorunun çözümüne yardım olacağını savunmaktadır. Bununla birlikte, bunun soruna kısmen bir çözüm getireceği, emeklilik sisteminde ve yaşlanma politikalarında daha kapsamlı reform gerektiği de belirtilmektedir. Göçmen politikalarının başarısı, ülkelerin göçmenleri topluma daha iyi entegre edebilmesine bağlı olmaktadır, fakat mevcut deneyimler Avrupa nın bunu gerçekleştirmede pek de başarılı olmadığını göstermektedir. Göçmen politikalarının başarısı, ülkelerin göçmenleri topluma daha iyi entegre edebilmesine bağlı olmaktadır, fakat mevcut deneyimler Avrupa nın bunu gerçekleştirmede pek de başarılı olmadığını göstermektedir. Göçmenlerin bazı Avrupa ülkelerinde işsiz kesimlerin büyük bir bölümünü oluşturduğu ve bu kişilerin iş bulabilmek için yeterli becerilere sahip olmadığı da bilinmektedir. (EUOBSERVER - Ekim 2005) AVRUPA VATANDAŞLARI BUNDAN BÖYLE EMEKLİLİK MAAŞI HAKLARINI KAYBETMEKSİZİN İŞ VE ÜLKE DEĞİŞTİREBİLECEKLER 20 Ekim 2005 tarihinde Avrupa Komisyonu tarafından önerilen Emeklilik Maaşı Haklarının Taşınabilirliği Direktifine göre, iş ya da ülke değiştiren işçilerin artık esas emeklilik maaşı hakkı kayıplarından korkmalarına gerek kalmayacaktır. Mevcut durumda iş ya da ülke değiştirmek, mesleki emeklilik maaşı haklarının bazı üye devletlerde kaybedilmesi anlamına gelmektedir. Fakat yeni öneri, büyük oranda kayıpların önlenmesi ve birçok durumda da hakların işçilerle birlikte AB içinde sektörler ve ülkeler arasında transfer edilmesi anlamına gelmektedir. Direktif, sayıları artan şekilde iş değiştiren Avrupa Birliği işçilerine yardımcı olma amacı taşımaktır. 15 ler AB sinde, her üç işçiden biri beş yılda bir işini değiştirmekte ve işçilerin % 9 u her yıl işveren değiştirmektedir. Direktif, işçilerin iş ve ülke değiştirmelerini kolaylaştırarak, Komisyonun iş ve büyüme stratejisini de desteklemektedir. İşçinin hareketliliği arttıkça, AB de işgücü piyasasında doğru yerde, doğru niteliklere sahip işçiyi bulma şansı da artacaktır. Söz konusu Direktif, ayrıca AB de ek emeklilik ödemeleri ile birçok ülkede yaşlanmakta olan nüfusun olumsuz etkileri sonucunda ortaya çıkan reformlar üzerine yoğunlaşıldığı bir döneme denk gelmektedir.

S A Y I 6 S A Y F A 1 1 AB İstihdam, Sosyal İşler ve Fırsat Eşitliği Komisyon Üyesi Vladimir Spidla, önerinin kabulünün 2006 Avrupa İşçi Hareketliliği Yılı nda gerçekleşeceğini açıklayarak şunları belirtmiştir: İşgücünün hareketli ve esnek olmasını istiyorsak, işçileri iş değiştirdiklerinde cezalandıramayız. Emeklilik maaşı hakları tamamen transfer edilebilir olmalıdır. Bu direktifin çıkması çok gecikmiş olmasına rağmen, bu yönde atılmış önemli bir adımdır." Bu öneri, üye ülkelerin kendi içlerinde ve aralarında uyguladıkları ek emeklilik maaşı düzenlemelerinin yarattığı engellerin azaltılmasını hedeflemektedir. Bu engeller; emeklilik maaşı hakkının kazanılma koşulları (işçi haklarını kazanmadan önceki farklı süreler), atıl emekli maaş haklarının korunması koşulları (zaman içinde değer kaybeden emekli maaş hakları gibi) ve kazanılmış hakların transfer edilebilirliği ile ilgilidir. Öneri aynı zamanda işçilere iş ya da ülke değiştirmelerinin ek emekli maaşı haklarını nasıl etkileyeceği hakkında verilen bilgilerin de iyileştirilmesini amaçlamaktadır. Kanunlaştıktan sonra, direktifin getirdiği düzenlemelerin nasıl işlediğini gösterecek bir gözden geçirme süreci öngörülmektedir. Almanya gibi ülkelerde sıklıkla uygulanan emeklilik fonlarını destekleme ve Direktifi uygulamaktan bir süreliğine muaf olma gibi 10 yıllık bir süre için üye ülkelere verilen muafiyet seçeneklerinden sonra ayrı bir gözden geçirme süreci de yer almaktadır. Ödedikçe-kazan sistemiyle (Pay-as-you-go system) birlikte bu muafiyet seçeneği, mali şemalar ve taahhütler için mali zorluklara yol açabilecek bir transfer edilebilirlikten kaçınmak için getirilmektedir. Muafiyetler, bu planların direktifin daha esnek işgücü piyasası gereklerine daha yumuşak bir şekilde adapte edilmesine sağlamaktadır. Komisyonun önerisi, sadece işyerine ilişkin emeklilik maaşlarıyla (mesleki emeklilik maaşları) ilgilenmektedir. 30 yıldan fazla süredir devletin zorunlu emeklilik maaşlarının hareketliliğine izin veren yasalar, AB mevzuatı içinde zaten yer almaktaydı. Önerinin lafzı üzerinde anlaşmaya varmak, AB deki ek maaş düzenlemelerinin karmaşıklık ve farklılık arz etmesi ve Komisyonun geniş çaplı danışma süreçlerinden ötürü biraz zaman almıştır. Bu danışma sürecinde, içinde sosyal tarafların (işçi ve işveren temsilcileri), Üye devletlerin ve ek emeklilik sektörü temsilcilerinin bulunduğu Maaş Forumunun görüşleri alınmıştır. (AVRUPA BİRLİĞİ - Ekim 2005)

S A Y F A 1 2 AVRUPA BİRLİĞİ, MEVZUATTA SADELEŞTİRMEYE GİDİYOR 2005 yılı Eylül ayında Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı José Manuel Barroso, izleme sürecinin akabinde Komisyonun 68 yasal düzenleme teklifini kaldıracağını ifade etmiştir. Sosyal işler alanında, geçici iş süresi direktifi teklifinin geleceği belirsiz durumdadır ve optik radyasyon direktif teklifinin güneş ışığına ilişkin hükümleri kaldırılacaktır. 27 Eylül tarihinde açıklama yapan Barroso, mevzuatın sadeleştirilmesi ve AB nin vatandaşların ve iş dünyasının kaygılarını önemsediğini göstermek için Komisyonun bir dizi yasa teklifini birleştirileceğini ya da kaldırılacağını ifade etmiştir. Komisyon, Lizbon Stratejisi ya da daha iyi düzenleme kriterlerine uygun bulunmayan ve yasal süreçte ilerleme sağlayamayacak ya da güncel olmayan 68 yasal düzenleme teklifini geri çekmeyi planlamaktadır. Komisyon, 1 Ocak 2004 tarihinden önce çıkarılan ve toplam sayısı 183 ü bulan bütün yasa tekliflerini şu hususlar göz önünde bulundurarak incelemiştir: Rekabet edilebilirliğe katkıda bulunup bulunmayacağı, Mevcut düzeni geliştirip geliştirmeyeceği, Gündemde kalmaları durumunda gerçekten kabul edilme şansları bulunup bulunmadığı, Geçerliliklerini yitirip yitirmedikleri. Bu hususları göz önünde bulunduran Komisyon, yaklaşık 100 tane yasa teklifinin gerçek anlamda yeni yasal girişimler olduğunu, geri kalanlarının ise uluslararası yükümlülükler, idari kararlar, teknik adaptasyon ve bazı durumlarda mevcut AB düzenlemelerinin birleştirilmesi ve sadeleştirilmesi ile ilgili olduğunu belirlemiştir. Sonuçta, Komisyon, Lizbon Stratejisi ya da daha iyi düzenleme kriterlerine uygun bulunmayan ve yasal süreçte ilerleme sağlayamayacak ya da güncel olmayan 68 yasal düzenleme teklifini geri çekmeyi planlamaktadır. Komisyon, sosyal politika ile ilgili iki teklifi incelemiştir: Optik Radyasyon ile ilgili Direktif teklifi ile Geçici İş Süresi Direktifi teklifi. Optik radyasyon ile ilgili teklife ilişkin, Komisyon işçilerin güneş ışığına maruz kalmaları ile ilgili hükümlerin kaldırılması gerektiğini ifade etmektedir. Bu karar, Avrupa Parlamentosunun 2005 Eylül tarihinde söz konusu metnin ikinci görüşmesinde almış olduğu kararı onaylar nitelik taşımaktadır. Bakanlar Konseyi tarafından durdurulan ve 2004 Ekim tarihinden beri görüşülmeyen Geçici Süreli İş Direktifi teklifine ilişkin olarak, Komisyon bu teklifi diğer tekliflerle ilgili verilecek kararlar ışığında tekrar değerlendireceğini ve bu nedenle bu teklifin belirsizlik durumunun bir süre daha süreceğini ifade etmektedir.

S A Y I 6 S A Y F A 1 3 José Manuel Barroso basın açıklamasında şunları ifade etmiştir: Bu girişimle Komisyonun hedefi, mevzuatın daha sade ve etkin hale getirilmesidir. Gündemde olan bütün teklifler incelenip güncel olmayan, ihtiyaç duyulmayan ve Konsey ve Parlamentonun asla onaylamayacağı düşünülen teklifler kaldırılmıştır. Fakat, yapılması gereken daha çok iş bulunmaktadır. Yürürlükte bulunan mevzuatları da inceleyip mevzuatı daha etkin ve sade hale getireceğiz. (AVRUPA ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ GÖZLEMEVİ - EKİM 2005) YENİ GİRİŞİMCİLER VE ONLARLA BERABER ÇALIŞAN ORTAKLARI İÇİN SOSYAL KORUMA ALANINDA EN İYİ UYGULAMA ÖRNEKLERİNDEN YARARLANMA PROJESİ KOSGEB in ulusal koordinatör olduğu Avrupa Birliği İşletme ve Girişimcilik Çok Yıllı Programı (MAP) çerçevesinde Yeni Girişimciler ve Onlarla Beraber Çalışan Ortakları İçin Sosyal Koruma Alanında En İyi Uygulama Örneklerinden Yararlanma (Exchange of Best Practices in the field of social protection of new enterpreneurs and their co-helping partners) konulu proje çalışma grubunun ilk toplantısı, 11 Kasım 2005 tarihinde Brüksel de düzenlenmiştir. Bu toplantıda,, proje ülke uzmanlarına tanıtılmış ve uzman grubun proje döneminin bitiş süresi olan Haziran 2007 tarihine kadar yapacakları faaliyetler belirlenmiştir. Yeni girişimciler (new entrepreneurs) ve ortaklarına (co-helping partners) yeterli düzeyde sosyal koruma (güvenlik) sağlanması için gerekli unsurları, özellikleri ve modelleri tartışmak amacıyla ülkelerin katılacağı bir platform oluşturulacaktır. Avrupa da hem kamu hem de özel sektörün sosyal koruma kapsamı işçiler için yüksek düzeyde gelişmiş olmasına rağmen; küçük işletmeler genelde önemli kişisel risklere (iflas, hastalık, işsizlik) karşı kamu sosyal güvenlik rejimlerinin sınırlı kapsama alanına veya özel sigorta programlarındaki yüksek maliyetten dolayı yetersiz düzeyde sosyal korumaya sahip bulunmaktadırlar. Bu proje, Avrupa Komisyonu tarafından onaylanan Girişimcilik Eylem Planı ndaki öncelikler çerçevesinde; sosyal koruma kapsamı düzeyinin niteliği ve vatandaşların girişimcilikte veya serbest meslek sahibi olma hususunda isteklilikleri arasındaki ilişkiyi analiz etmeyi hedeflemektedir. Yeni girişimcilerin yeterli düzeydeki sosyal korumadan sadece kendilerinin faydalanmaması gerektiği, aynı zamanda aile üyelerinin de yeterli sosyal güvenlik kapsamına (kazalar, hastalık, işsizlik, emeklilik) dâhil edilmesi gerektiği gerçeğini de dikkate almak gerekmektedir. Proje çerçevesinde, Uzman Grubu aşağıdaki hususlarda çalışmalar yapacaktır: Mevcut durumun analiz edilmesi: Uygun ülkeler için, girişimcilerin sosyal korumasına ilişkin ulusal mevzuatın ve bu ulusal mevzuatın serbest meslek sahibi kişilerin kurdukları yeni şirket sayısı üzerindeki etkilerinin incelenmesi;

S A Y F A 1 4 En iyi uygulamaların tespit edilmesi: örneğin, küçük işletme sahipleri ve eşleri için sosyal korumayı sağlayan ve şirket kurulmasında etkili olan en iyi uygulamanın tespiti; Gelişme sağlanması için sonuçlar/ politik öneriler: Gerekirse, şirketlerin kurulmasında etkinlik ve teşvik açısından en anlaşılır ve somut modellerin teşvik edilmesi yolu ile öneriler getirilmesi. Girişimcilerin özellikle de kendi nam ve hesabına çalışanların sosyal korumayla ilgili durumun tespit edilerek ülkeler arasında kıyaslanabilir somut göstergelerin elde edilmesi, ülkelerin iyi uygulama örneklerinden yararlanılarak önerilerin geliştirilmesi, geçen yıl başarılı olarak tamamlanan İlk çalışanın istihdamı-first Employee BEST projesi ile yakından ilgili olması yönlerinden anılan bu proje ülkemiz girişimcilik, sosyal güvenlik ve istihdam politikası açısından önem arz etmektedir. Proje ile ilgili daha ayrıntılı bilgi için: Proje Koordinatörü Başkanlığımızda görevli Sigorta Müfettişi Celal POLAT olup, projenin aşamaları ve yapılacak faaliyetler Başkanlığımızın internet sayfasından (http://ab.calisma.gov.tr) takip edilebilir.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI AVRUPA BİRLİĞİ KOORDİNASYON DAİRESİ BAŞKANLIĞI İnönü Bulvarı No: 42 06100 Emek/ANKARA Telefon: 0 (312) 212 56 12 Faks: 0 (312) 212 11 48 E-posta: calisab@csgb.gov.tr ab.calisma.gov.tr