BASIN BÜLTENI-TÜRKIYE'NIN EN ITIBARLI ÜÇ ÜNIVERSITESI, ODTÜ, B...



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Malüliyet Yönetmeliği Değişti

Başkan Acar SGK Müfettişlerinin Eğitim Seminerine Katıldı

SOSYAL FOBINIZ MI VAR?

2014 YILINDA ÜNİVERSİTELERİMİZİN DÜNYA SIRALAMALARINDA GENEL VE ALAN BAZINDAKİ DURUMU 2 TEMMUZ 2014

Olmazsa Olmaz Sosyal Güvenlik

- SOSYAL GÜVENLİK KURUMU NUN SAĞLIK ALANINDA ÜSTLENDİĞİ ÇOK ÖNEMLİ GÖREVLER BULUNMAKTADIR

Başkan Acar 4. Ulusal Sağlık Kurultayına Katıldı

BURCU GERİŞ, Başkan Yardımcısı ve CFO, TAV Havalimanları Holding

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

T.C. İSTANBUL KALKINMA AJANSI

İŞLETME VE YÖNETİM BİLİMLERİ FAKÜLTESİ GİRİŞİMCİLİK BÖLÜMÜ

2015 Üniversite Tercih Dönemi İlk 100 e Giren Adayların Tercihlerinin Analizi

GAZİ ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ STRATEJİK PLANI

Uluslararası Yükseköğretim Hareketliliği ve Türkiye nin Konumu temalı Toplantı İstanbul TOBB Plaza da Gerçekleşti

BRIC ÜLKELERİ VE TÜRKİYE FEYZULLAH ALTAY

GENÇLERİN GÖZÜYLE ETİK

İsterlerse Hristiyan öğrencilerimize de din kültürü sorusu sorabiliriz

Emekliler Gelecek Stratejileri Konferansı

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN İŞ DÜNYASI BAKIŞ AÇISIYLA TÜRKİYE DE YOLSUZLUK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI

İSLAMİ BANKALAR VE FİNANS KURUMLARI GENEL KONSEYİ (CIBAFI) GLOBAL FORUM 2018

Park Ayazma Villaları için start verildi

Batı Toplumuna İlk Kez Rakip Çıkardık

KONU: Kayıtlı Elektronik Posta Adresini Almayana TL İdari Para Cezası Uygulanacak Hakkındaki Açıklamalarımız

Pazartesi İzmir Basın Gündemi

ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJELERİ BİRİMİ KOORDİNATÖRLÜĞÜ

Başkan Acar, TÜRMOB Üyeleriyle Bir Araya Geldi

frekans araştırma

PERŞEMBE İZMİR GÜNDEMİ

Bu amaç çerçevesinde Yükseköğretim Kurumları aşağıda belirtilen faaliyetlerde bulunmayı taahhüt ederler:

KOCAELİ 1. ÜNİVERSİTE TANITIM FUARI VE KARİYER GÜNLERİ FİNAL RAPORU

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ

URAP TÜRKİYE SIRALAMASI BASIN BİLDİRİSİ 15 HAZİRAN 2016

Kamuda Dijital Dönüşüm Çalıştayı Yapıldı

T.C. ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ KARİYER MERKEZİ YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

1. Elektronik Tebligat Nedir ( Kayıtlı Elektronik Posta Sistemi; KEP ) 2. Elektronik Tebligat Yapacak Kurumlar Hangileridir

5 milyon kişi online ticarete 31 milyar lira harcıyor

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

ÜNİVERSİTELERİMİZİN DÖNEMİNDEKİ 5 YILLIK PERFORMANS RAPORU 9 MAYIS 2014

Sentez Araştırma Verileri

Türkiye ye Yönelik Beklentiler Olumsuz Olamaz

Dünyada üniversite algısı ile Türkiye de ki algı örtüşüyor mu? ABD de 4743 üniversite, 1 öğrenciye 1.7 öğrenci. Uluslararası üniversite konsepti.

Kayıt Dışı İstihdamla İlgili Proje Ödülleri Sahiplerine Verildi

SGK Başkanı, Naci Şahin Konferans Salonu Açılışını Yaptı

Kayıt Dışı İstihdam Çalıştayı Ankara da Yapıldı

Ücret Araştırması Kasım 2018

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

İSO YÖNETİM KURULU BAŞKANI ERDAL BAHÇIVAN IN KONUŞMASI

Çalışan Profili Araştırması 2018

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ KARİYER GELİŞTİRME UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Koç Üniversitesi nde neler oluyor?

ÜNİVERSİTE SIRALAMALARINDA TÜRK ÜNİVERSİTELERİNİN 2011 YILI DURUM RAPORU

TÜRKİYE DE İŞ DÜNYASINDA ÇALIŞANLAR SOSYAL MEDYAYI NASIL KULLANIYOR?

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

İKTİSADİ ve İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ

GIDALARDA ATIKLARIN AZALTILMASI VE GERİ KAZANIMI

TÜRKİYE RÜZGAR ENERJİSİ KONGRESİ

Türkler Kendi işinin patronu olmak istiyor!

ALTIN TERAZI LERIN SAHIPLERI BELLI OLDU

YÖNETMELİK. Gazi Üniversitesinden: GAZİ ÜNİVERSİTESİ KARİYER PLANLAMA UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM

Uluslararası İzmir Film Festivali ilk kez 1990 yılında düzenlenmeye başladı. 11 kez düzenlenen Festivale 2000 yılında ara verildi.

Türk İnşaat Firmalarının Yurtdışı Projelerde İşçi Sağlığı, İş Güvenliği ve Çevre Uygulamalarına Bakışı - Rusya Federasyonu Örneği

EYLÜL - EKİM BÜLTENİ

Elektronik Tebliğe Hazır mısınız? Yazar Ahmet OĞUZ Cuma, 19 Ağustos :03

Kürtaj konusunda kamuoyunun kanaati olumlu

6. Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumu İzmir de Başladı

ANKARA İLİNDEKİ LİSE 4. SINIF ÖĞRENCİLERİNİN ÜNİVERSİTE VE MESLEK SEÇİMLERİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Sosyal Güvenlik Alanındaki Hukuki İhtilafların Azaltılması Çalıştayı

Bakanımız, Çocuk Bakım Kuruluşları Öz Değerlendirme Toplantısında

TOBB, SELİMİYE Yİ KORUYUP YAŞATMAK İÇİN VAKIF KURDU

EK-2: İnşaat Mühendisliği Öğrenci Anketi

URAP ALAN SIRALAMASI 9 EYLÜL 2016 URAP (University Ranking by Academic Performance)

Temiz üretimin altı çizilmeli ve algılanması sağlanmalıdır

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

Düzce Üniversitesi Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen Düzce Fındık Çalıştayı İstiklal Konferans Salonu nda gerçekleştirildi

Nasıl? Fark etmez! Ne kadar? Sonsuza kadar! Niçin? Çünkü böyle mutlu olabilirsin!

SAĞLIKLI ŞEHİR HAREKETİ KADIN ÇALIŞMALARI Kasım Eylül 2011

Çalıştayda konuşan YEĞİTEK Genel Müdürü Tırnakçı, öğretmen atamaları döneminde çoğu yurt dışından yoğun siber saldırılara maruz kaldıklarını söyledi.

Avrupa Bölgesel Sosyal Güvenlik Forumu -1ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK:

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Türkiye ve Dünya, Marakeş te (COP22) Beklediğini Bulamadı!

Burs Programı. Burs Programı

Türkiye ve Dünya, Marakeş te (COP22) Beklediğini Bulamadı!

EN BEĞENİLENLER 70 CAPITAL 12 / _071_072_CP_12.indd 2 11/26/16 6:44 PM

QS in DÜNYA ÜNİVERSİTE SIRALAMASI VE ÜNİVERSİTELERİMİZİN YERİ 14 EYLÜL 2013

Katılımcı Demokrasi STK ları Güçlendirme Önerileri

ALO 170 Sivas ta Hizmet Vermeye Başladı

Ürün Tasarımının yapılıp yapılmadığı hakkında anket Tarih: Kime: Ekler: Tuğba ÇETİN Tel: Fax: Adres:

TÜRK PERAKENDE SEKTÖRÜ VE BEKLENTİLERİMİZ

URAP TÜRKİYE SIRALAMASI BASIN BİLDİRİSİ (27 EYLÜL 2018)

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ BEYŞEHİR ALİ AKKANAT İŞLETME FAKÜLTESİ

Başkan Acar Genç İşadamlarıyla Bir Araya Geldi

18 KASIM PAZARTESİ İZMİR GÜNDEMİ. -Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanlığı - Basın Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü

Ad Soyad Durum Değerlendirme Raporu

İSLAM DÜNYASI İSTANBUL ÖDÜLLERİ SUNUŞ

T.C. Niğde Üniversitesi

URAP TÜRKİYE SIRALAMASI BASIN BİLDİRİSİ 26 EKİM 2015

Hürriyet Ege 31 Ağustos 2013

8. Türkiye Avrupa'nın en önemli ülkesi

Transkript:

BASIN BÜLTENI-TÜRKIYE'NIN EN ITIBARLI ÜÇ ÜNIVERSITESI, ODTÜ, B... Portal : www.gedik.com İçeriği : Haber Tarih : 09.06.2014 Adres : https://www.gedik.com/genel/anlikhaberdetay.aspx?id=20140609061025 BASIN BÜLTENİ-Türkiye nin En İtibarlı Üç Üniversitesi, ODTÜ, Boğaziçi ve İstanbul Üniversitesi İtibar Atölyesi adına XSIGHTS araştırma şirketi tarafından gerçekleştirilen Türkiye İtibar Endeksi, 2013 yılında ilk defa en itibarlı üniversiteleri incelendi. Türkiye İtibar Endeksi 2013 sonuçlarına göre en itibarlı ilk üç üniversite sırasıyla Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) ve İstanbul Üniversitesi (İÜ) oldu. Bu üniversiteleri Ege Üniversitesi (EÜ) ve Marmara Üniversitesi (MÜ) izledi. İtibar Atölyesi adına XSIGHTS araştırma şirketinin gerçekleştirdiği Türkiye İtibar Endeksi (TİE) 2013 yılı verileri açıklanmaya devam ediyor. 2013 Türkiye İtibar Endeksi sonuçlarına göre en itibarlı üniversite Orta Doğu Teknik Üniversitesi oldu. İkinci sırada yer alan Boğaziçi Üniversitesi ni İstanbul Üniversitesi takip etti. 'Sektörel itibar puanlarına bakıldığında eğitim sektörü 2013 yılında 4,817 TİE puanı ile değerlendirmeye alınan 12 sektör arasında en son sırada yer alıyor. Eğitim sektöründe üniversitelerden beklentilerin yüksek olduğu görülmektedir. Üniversitelerden en fazla dürüst ve şeffaf olması bekleniyor. Akademisyen portföyü, yeniliklere ve teknolojiye önem vermesi, profesyonel ve nitelikli çalışanlarının olması ve mezun başarısı itibarı perçinleyen diğer önemli unsurları oluşturmaktadır. Başarılı üniversitelerin bu unsurları devam ettirmeleri, itibarını yükseltmek isteyenlerin de bu kriterlere yoğunlaşmaları gerekmektedir' diyen Penn, 'Öte yandan ülkemizde 'üstün eğitim sunan' üniversite açığı bulunmaktadır. Uluslararası standartlarda eğitim veren, atılımlar yapan, yeni teknolojiler geliştiren, inovasyona ağırlık veren üniversite ihtiyacı vardır' diye ekledi. Üniversite sektöründe, artan rekabet karşısında özellikle özel üniversitelerin konumlarını çok iyi belirlemeleri gerektiğinin altını çizen Penn, 'Gelinen noktada, eğitim sektörü genişlemekte ve üniversitelerimizin verdikleri eğitim yelpazesi, artan genç nüfusumuzun talebini karşılayacak şekilde gelişmektedir. Son yıllarda, özellikle, özel liselerin özel üniversitelerle eğitim hayatlarında çocuklarımıza eşlik etme eğiliminde olduklarını gözlemliyoruz. Tüm bu yeni üniversitelerin, itibarlarını birinci günden en iyi şekilde yönetmeleri kuşkusuz sürdürülebilirlikleri ve nitelikli öğrencileri çekebilmeleri açısından önem taşımaktadır'diye konuştu. Üniversitelerin algı kriterlerinde öne çıktıkları alanlar Bu yıl TİE de ilk beşe giren üniversitelerin algı kriterlerindeki öne çıktıkları alanlara bakıldığında Boğaziçi, mezunlarının başarısı Ege, ticari gücünün yüksek olması Orta Doğu Teknik, hızla büyüyen, atılımlar yapan üniversite olması Marmara, dürüst ve şeffaf olması İstanbul ise yayınladığı bilimsel makale sayısı ile güçlü çıktı. Foreks Haber Merkezi ( haberforeks.com ) http://www.foreks.com http://twitter.com/foreksturkey

VAN DEPREMI NEYI SARSTI? Portal : www.kadinnews.com İçeriği : Kadın Tarih : 09.06.2014 Adres : www.kadinnews.com/index.php?content_view=23348&ctgr_id=114 Van Depremi Neyi Sarstı? ANASAYFA / Düşünce-Analiz / Atsushi Miyazaki ye Hem deprem hem de?imar ülkesi olmasına rağmen, depreme dayanıksız binalardan geçilmeyen Türkiyede, Van depremlerinde yaşananlar, bize bu coğrafyadaki sosyal gerçekliğe dair olarak tekrar gösterdi ki, aynı zamanda bir hukuk alanı olan kamusal alan fiilen bir disiplinsizlik alanıdır. Hükümetin kural dışı kalitesiz yapılara göz yumulmaması konusunu bu kez?sahiden ele almaya yöneliyor görünmesi, yürürlükteki hukukun icrasıyla yürütmenin siyasi boyutu arasındaki bağın Türkiyedeki sıradışı kuvvetine işaret ediyorsa da, bu, konunun burada ilgilenmeyeceğim yönü. Ben bu yazıda şu soruya yanıt arayacağım: bu disiplinsizlik, yasaları küçümseme anlamına gelen bir tür kendini beğenmişlik mi? Değilse, nedeni nedir? Bu konuda akla ilk gelen ve bundan ötürü sıkça sorulan soru şu: acaba Türkiyede hukukun etkinsizliğinin nedeni, Batılılaşma sürecinde üretilen hukuk kurallarının baskın toplumsal kültürün nitelikleriyle uyumlu olmaması mı? Devletin demokratik meşruiyetinin zayıflığını ima eden bu soruyu soranlar, genellikle yanıtın da olumlu olduğunu düşünenler. Bana daha makul gelen bir seçeneğe göre ise, Türkiye bir kültürel kargaşaya doğru gidiyor ve kadın/erkek/genç/müslüman/türk vs. bireyler kendilerinden kültürel olarak ne beklendiğini giderek daha az biliyor olsalar da, sözü geçen halin önde gelen nedeni bu süreç de değil. İkinci soru şu: hukukun olmasa bile, devletin bazı niteliklerine yönelik tepkiler midir, bu serbestliğe yol açan? Hukuka saygı göstermeme, devletin otoriterliğine veya hukuk devletinin gereklerinin yerine getirilmesindeki eksikliklere- karşı alışılageldik veya yerleşmiş, halka mal olmuş bir tutum mudur? Hukukun sivil etkinsizliği resmi etkinsizliğine karşı toplumsal bir tepkinin sonucu mudur? Demokrasileri hem pekişik hem de?yaşlı olan ülkelerin, hukuk kurallarının bireyler dolayımıyla hayata geçirildiği başarılı/güçlü devletlerinin olması, bu tezin doğruluğunun bir kanıtı olarak görülebilir mi? Ne var ki, kişilerin soyut olarak uygun buldukları kurallara fiilen pekala uymayabilecekleri, kendileri için sık sık?istisna lar öngörebilecekleri de bir toplum içinde yaşayan herkese mã lum olsa gerekir! Hatta, kişilerin Çok kez, bir kural koyucu gibi düşünme eğilimi göstermedikleri de kolaylıkla gözlemlenebilir. Kaldı ki, İslami bayramlarda uzaktaki ailelerine/akrabalarına kavuşmak için yola düşenlerden birçoğunun, trafik kurallarını küçümsemenin sonucu olan?kazalarda helak olmasının nedenini de mi devletin otoriterliğine karşı bir tepki olarak göreceğiz? Ya, yaşlılara yaya geçitlerinde?ahlak gereği yol veren?sürücü lerin, tüm yayalara karşı aynı şekilde davranılmasını belirten hukuk kuralını umursamamakta gösterdikleri azmi neye bağlayacağız? Kendi özel hayatlarında toplumsal ahlaka uygun davranmaya/davranılmasına özen göstermek konusunda bir eksikliklerinin bulunmadığını düşündüklerini sandığım birçok işverenin, sayıları milyonlarla ifade edilen kaçak Çalışanı istihdam etmesi de mi devletin otoriterliğinden kaynaklanıyor? Türkiyede kamusal alanı/devleti biraz da toplum üzerinden okumanın zamanı gelip de geçmedi mi? Ben de bu sorunu toplum üzerinden ele almaya Çalışacağım. Ne mi görüyorum? Ahlakın bireysel bir tercih konusu olarak görülmediğini, bireyi grup ilişkilerinin bir tarafı değil de parçası olarak ele alan baskın toplumsal kültürün, ahlakı da hukukiymiş gibi zorunlu/zorlayıcı hale getirdiğini. İşbölümü düzeyinin artmasına rağmen, ilgili herkese karşı eşit muameleyi öngören meslek ahlakının yeterince güçlenmediğini. Bireyi soyut haliyle ele alan, dolayısıyla herkese hitap eden bir ahlakça desteklenmeyen hukukun boşlukta kaldığını. Herhangi birisinin kullanabileceği binaların kurallarına uygun yapılmasının bir garantisinin olmadığını. Gölcük depreminden sonra, birisinden şu sözleri işitmiştim:?ben bu yıkılan konutları yapan müteahhitin yerinde olsaydım, parkeden, ÇerÇeveden Çalardım; betondan Çalmazdım ki, bina yıkılmasın. Demek ki, bunlar da bir tercih konusu olarak görülebiliyormuş! Bilindiği üzere, bu coğrafyadaki en katı ve zorunlu ahlak kuralları kadınlara dairdir. Bu eğilim özel alanın liberal kültürlerdeki gibi bir özgürlük ve bireysel tercih alanı olarak görülmediğinin diğer bir işareti. Türkiyede yasalar cinsiyetlerin eşitliğine verilen önem bakımından baskın toplumsal ahlakın ilerisinde. Ne var ki, hukukun sosyal bağlayıcılığı bu toplumsal zorlayıcı ahlakın geçerliliği kadar kuvvetli değil. Benim kamusal alandaki hem resmi hem de sivil boyutları olan serbestliğe ilişkin açıklamam şu: Türkiyede, hukukun gereklerinin bireylerce yerine getirilmesinin iradi/keyfi, buna karşılık toplumsal ahlakın gereklerinin yerine getirilmesinin zorunlu/zorlamaya tabi bulunduğu yolundaki toplumsal eğilim etkili olmaya devam ediyor. Türkiyede adeta ahlak hukukileşmiş, hukuk ise özelleşmiş! Bu nedenle, bu ülkede, aileyi/haneyi merkezine koyabileceğimiz özel alan bir sınırlama/denetleme alanı iken, kamusal alan ise bir serbestlik alanıymış gibi görünüyor. Kamusal alandaki serbestliği bu alanın bireysel tercihle/iradeyle ilişkilendirilmesine, ailenin etkili bir sosyal kontrol kurumu olarak öne Çıktığı özel alandaki sınırlamayı ise, onun toplumsal/zorunlu bir ahlaki alan olarak nitelendirilmesine bağlamak mümkün görünüyor. Türkiyedeherkesin aynı yasalara tã bi olması anlamında- bir eşitlik alanı olan kamusal alanda karşımıza Çıkan hukuku küçümsemek/kendini beğenmişlik oluyor; buna karşılık özel alan zorlamaya tã bi toplumsal ahlak kuralları üzerinden okunduğu ölçüde, onu niteleyen özgürlük değil, bireysel tercihlerin küçümsenmesi oluyor.?namus cinayetleri, baskın ahlakın ana damarlarından biri olan, cinsiyetlere dair yazılı olmayan Çifte standartlı kurallara aykırı davranmanın yaptırımının neye varabildiğini göstermiyor mu? O zaman, Dünya Başarısız Devletler 2011 yılı indeksinde başarı sıralamasında Türkiyenin 177 ülke arasında 82. olması da şaşırtıcı değil. DOÇ. DR. MURAT ÖNDERMAN İstanbul Üniversitesi, SBF ondermanistanbul.edu.tr RADİKAL 2011-11-17 20:39:50

'DOKTORA MEZUN SAYıMıZı KADEMELI OLARAK ARTıRMALıYıZ' Portal : www.malatyagercek.com İçeriği : Gündem Tarih : 09.06.2014 Adres : http://www.malatyagercek.com/genel/yok-baskani-cetinsaya-doktora-mezun-sayimizi-kademeli-olarak-artirmaliy Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Gökhan Çetinsaya, Türkiye nin 4 bin 500 doktora mezunu verdiğini belirterek, 'Bunu 2019 a kadar kademeli olarak 10 bine, 2025 e kadar da 15 bine çıkarmamız gerekiyor' dedi.yök Başkanı Gökhan Çetinsaya, İstanbul Üniversitesi Kültür ve Kongre Merkezi nde düzenlenen `Uluslar ve Uluslararası Boyutlarıyla Doktora Eğitimi programına katıldı. Programda İstanbul Üniversitesi Rektör[1]ü Prof. Dr. Yunus Söylet ve çok sayıda akademisyen de hazır bulundu.programda konuşan Gökhan Çetinsaya, açık öğretimin yeterince geliştiğini ve yüz yüze eğitime önem verilmesi gerektiğini söyledi. Yüz yüze eğitimin gelişmesi için mevcut kadroların iki katılana çıkarılması gerektiğini kaydeden Çetinsaya, 'Doktora mezunlarının sayısını da kademeli olarak üç katına çıkarmamız gerekiyor. Doktora sayılarını da Almanya da 25 bin, İngiltere de 17 bin, Brezilya da 14 bin doktora mezunu verildiğini görüyoruz. Türkiye benzer ölçekteki ülkelerle kıyaslandığında oldukça mütevazi, 4 bin 500' dedi.'doktora MEZUN SAYISI, 2023 HEDEFLERİ İÇİN YETERLİ DEĞİL'Türkiye nin verdiği doktora mezunlarının sayısının 2023 hedefleri için yeterli olmadığını söyleyen Çetinsaya, 'Bu ne bizim sistemimizi besleyecek durumda, ne de 2023 hedeflerimiz için yetebilecek bir sayı. Bunu 2019 a kadar kademeli olarak 10 bine, 2025 e kadar da 15 bine çıkarmamız gerekiyor. Hem niteliği hem niceliği arttıracak tedbirleri hep birlikte tartışmamız gerekiyor. Benim bu toplantıdan beklentim somut eylem planlarını ortaya koymaktır. Önemli olan tedavi ve çözüm yollarının nasıl ortaya çıkacağıdır. Burada açıkçası görev, Türkiye de doktora alanında önde olan hem sayı, hem de mezun olarak önde olan ilk 20-25 üniversiteye düştüğünü düşüyorum. Takım kaptanlığını yapmak çünkü bu konu birazda üniversitelerin talep etmesi gereken bir konu, İngiltere, Almanya ve Fransa yla iş birliği içindeyiz. Bütün konuşmalarda ortak alan doktora oluyor' diye konuştu.gökhan Çetinsaya, doktora için teşvik edici projeler geliştirdiklerini kaydederek, 'Teşvik edici politikalarımız olacak. Doktora adaylarını cezp edecek burs politikaları olacak. Bunlar üzerine akıl yürütmeliyiz. 60 bin öğrenci var ama 4 bin 500 mezun veriyoruz. Doktora sürelerini nasıl düzenleyebiliriz, doktora terklerini nasıl azaltabiliriz, verimliliği nasıl arttırabiliriz? Ortak doktoraları teşvik etmek gerektiğine hep inandım. Birbirine komşu üniversiteler arasında biz özel olarak teşvik ediyoruz. Aynı şekilde stratejik alanlarda yani doktorada eksikliği hissedilen alanlarda özel doktora programları düzenleyebiliriz' şeklinde konuştu.

TÜRKIYE'DEKI SEYIRCI PROFILI DIKKAT ÇEKICI Portal : www.dunyabizim.com İçeriği : Gündem Adres : http://www.dunyabizim.com/haber/17134/turkiyedeki-seyirci-profili-dikkat-cekici.html Türkiye deki seyirci profili dikkat çekici Kamil Koç ve İhsan Kabil Yakında vizyona girecek Asfalt Çiçekleri filminin yönetmeni Kamil Koç, konuşmacı olarak katıldığı söyleşide, Türkiye de çok fazla konuşulmayan fakat sinemaya birinci dereceden etki eden konulara dikkatleri çekti. Serdar Arslan etkinlikten notlarını aktarıyor.. Güncelleme: 12:00, 27 Mayıs 2014 Salı İhsan Kabil in moderatörlüğünü yapmış olduğu sinema söyleşilerinin sonuncusu, 22 Mayıs Perşembe günü Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezi nde gerçekleştirildi. Söyleşinin bu ayki konuğu yönetmen Kamil Koç tu. İhsan Kabil, Kamil Koç un sinema serüvenine dair kısa bir bilgilendirmede bulundu. İstanbul Üniversitesi Radyo Televizyon Sinema Bölümü nden mezun olduktan sonra çeşitli belgeseller çeken Koç un ilk uzun metraj filmi 'Asfalt Çiçekleri'nin yakında vizyona gireceğinin haberini verdi. Ayrıca geçen yıl ilk defa yapılan Uluslararası Boğaziçi Film Festivali nin de koordinatörü olduğunu dile getirdi. Daha sonra sinemamızın genel durumuna dair kısa bir giriş yapan Kabil, sözü Kamil Koç a verdi. Asıl konuşulması gereken dönem, son 10 yıllık dönem Kamil Koç, söyleşinin başlığından hareketle `son dönem, `Türk ve `sinema kavramlarına dikkat çekti. Yapacağı sunumun özellikle `son dönem noktasına yoğunlaşacağını ifade etti. Türk Sineması nın 1914 yılında Ayestefanos taki (Yeşilköy) 93 harbinden kalma Rus anıtının yıkılışı sırasında çekilen, kopyaları mevcut bulunmayan film ile başladığını ifade etti. Türk sinemasının dönemlerine dair özet bilgilendirmelerden sonra 90 lı yıllarda sinemamızda yaşanan değişime dikkat çekti. Fakat son dönem başlığında asıl konuşulması gereken aralığın 2004-2014 yılları arasındaki on yıllık süreç olduğunu dile getirdi. 2004 yılında Kültür Bakanlığı desteklerinin kurumsallaşmaya başladığını ve bu açıdan bu tarihin önemli olduğunu vurguladı. Gişe sineması ve dizi sektörü arasında dirsek teması var Türkiye de film yapmanın ne demek olduğunun dünyadan bağımsız kavranamayacağını; dünyada hâkim paradigmanın, finansın kitle iletişim araçlarının işleyişini belirlediğini ifade etti. Konuşmacı ayrıca Türkiye de siyaset ve sinema paralelliğine de değindi. Tek parti dönemindeki tek yönetmen varlığına ve bugün de liberal politikaların sinemada bulduğu karşılığa dikkat çekti. 1994 yılında özel televizyonların kurulmasının film üretiminde ihtiyaç duyulan iş gücünü televizyon sektörüne kaydırdığını fakat televizyon ve sinema arasındaki ilişkinin bununla sınırlı kalmadığını belirten Koç, bu iki alanın birbirini sürekli etkilediğinin altını çizdi. Bugün var olan iki sinema tanımlamasından biri olan ticari, gişe sinemasının dizi sektörü ile dirsek temasında olduğunu; iş gücü, sermaye ve oyuncu noktasında iki alan arasında alışveriş olduğunu dile getirdi. Öte taraftan ikinci bir sinema tanımlaması olan sanat sinemasının ise kendisine has bazı nitelikleri olduğunu, sermaye noktasında ulusal veya uluslararası fonlardan beslendiğini ifade etti. Türkiye deki seyirci profili dikkat çekici Kamil Koç, Türkiye deki seyirci profiline dair de paylaşımlarda bulundu. `80 sonrası seyirci profilinin dikkate değer olduğunu; 'Minyeli Abdullah', 'Yalnız Değilsiniz', 'Eşkıya' gibi rekor izleyici sayısına ulaşan filmlerin o güne kadar yaygın bir kanaat olan 'seyirci yerli filme itibar etmiyor' anlayışını yıktığını ve yapımcıların bu gerçeği artık görmezden gelemediklerini dile getirdi. Bugün gelinen noktada, Avrupa nın kendi filmlerine en fazla itibar eden seyirci profiline sahip olduğumuzu ve 2013 yılında yerli filme giden seyirci sayısının son 30 yılın en fazla sayısına ulaştığını ifade etti. Seyirci yaş ortalamasının 14-35 aralığında olduğunu ve bu durumun aile olarak sinemaya hâlâ iltifat edilmediğinin göstergesi olduğunu sözlerine ekledi. Görüntünün ürettiği tek dil: Küresel köy Kamil Koç, çeşitli özelliklerini ortaya koyduğu gişe ve sanat sineması alanları üzerinden sinemanın tanımlandığını, bu alanların problemli yönlerinin olduğunu, bunların dışında üçüncü bir yolun ancak kendimizi tanımakla mümkün olacağını vurguladı. Görüntünün ürettiği tek dil anlamına gelen `küresel köy durumuna da, ancak Türkiye nin neresi olduğunun tespiti ve bu tespit üzerinden kurulacak dil ile karşılık verilebileceğini ekledi. Serdar Arslan haber verdi

IKTISAT ALANINDA 21 YILDA BIN 906 DOKTORA TEZI Portal : www.haberliyorum.com İçeriği : Gündem Adres : http://www.haberliyorum.com/md49874-ä±ktisat_alaninda_21_yilda_bin_906_doktora_tezi_.html İktisat alanında 21 yılda bin 906 doktora tezi SAÜ tarafından yapılan araştırmaya göre, iktisat bilimi alanında 1990-2011 döneminde bin 906 doktora tezi hazırlandı. Sakarya Üniversitesi (SAÜ) tarafından yapılan araştırmaya göre, iktisat bilimi alanında 1990-2011 döneminde bin 906 doktora tezi hazırlandı. SAÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aziz Kutlar tarafından yürütülen çalışmada, 1990-2011 yıllarında iktisat bilimi konusunda yapılan doktora tez çalışmaları ve uluslararası bilime katkısı incelendi. Araştırmaya göre, yüzde 10 unu yardımcı doçent, yüzde 27 sini doçent, yüzde 63 ünü profesörlerin oluşturduğu 617 öğretim üyesi tarafından iktisat bilimi alanında bin 906 doktora tezi yönetildi. Tezlerin 80 i ise Türkçeden farklı dilde yazıldı. Üç üniversite liste başı İstanbul, Marmara ve Dokuz Eylül üniversiteleri, 947 teze ev sahipliği yaparak iktisat bilimi alanındaki doktora çalışmalarının yarıya yakınını kapsadı. Üç üniversitede öğretim üyesi başına düşen tez sayısı İstanbul Üniversitesi için 3,7, Marmara Üniversitesi için 4,5 ve Dokuz Eylül Üniversitesi için 3,9, tez danışmanı başına düşen ''WoSci'' yayın sayısı ise İstanbul için 0,22, Marmara için 0,36 ve Dokuz Eylül Üniversitesi için 0,29 oldu. ''WoSci''de en yüksek yayını bulunan ilk üç üniversite arasında Bikent, Boğaziçi ve ODTÜ yer aldı. 76 tezin yapıldığı bu üniversitelerde tez danışmanı başına düşen sayı ikiden az, akademisyen başına düşen WoSci yayın sayısı Bilkent için 12,42, Boğaziçi için 8,5 ve ODTÜ için 5,04 olarak belirlendi. Bu tezleri yöneten öğretim üyelerine Google Scholar da 33 bin 736 kez vurgu yapıldı, bilimsel etkinliği belirten WoSci endeksinde 670 ve Scopus endeksinde ise 749 adet ilgili öğretim üyelerine ait yayın yer aldı. Tüm öğretim üyelerine ait ''WoSci''de 3 bin 187 ve Scopus ta ise 2 bin 893 atıf yer aldı. ''WoSci''de yer alan yayınların yaklaşık yüzde 49 u ve Scopus taki yayınların yaklaşık yüzde 50 sinin Bilkent, ODTÜ ve Boğaziçi üniversitelerine ait olduğu tespit edildi. Akademik yayınlar, kariyer yükseltmek için kullanılıyor Çalışmada Türk akademisyenlerin iktisat bilimine katkı açısından hem öğretim üyesi başına düşen yayın hem de bu yayınlara yapılan atıf bakımından modern akademik dünyanın çok gerisinde bulunduğu, bunun nedeninin Türk üniversitelerin çoğunluğunun yaygın öğretim kurumları olarak dizayn edilmeleri olduğuna işaret edildi. Akademik yayınların sadece kariyerin ilk yıllarında yükselme için gerekli olduğu, sonrasında ise tamamen keyfi hal aldığı öne sürülen araştırmada, şu ifadelere yer verildi: ''Bir akademisyenin profesör olduktan sonra hiç yayın yapmaması durumunda, ona hiçbir maddi kayıp vermemektedir. Özellikle birkaç üniversite ülke ortalamasının üzerinde performans gösterirken, diğerleri çok geride yer almaktadır. Genelde kamu üniversitelerinde akademik yayın kaynaklı performansın ödül veya ceza şeklinde kaydadeğer bir karşılığı yoktur. Ayrıca, üniversite yönetiminin devletin kendilerine imkan olarak sunduğu araştırma ödeneklerini bilimsel yayınlara dağıtmak yerine, yıl sonu genel bütçeye iade etmeyi tercih etmektedir. Böyle bir tutum, merkezi yönetimin kusurundan ziyade üniversite yöneticilerinin bilimsel faaliyetleri özendirmemeleri veya önemsememelerinden kaynaklanmaktadır. Kamu üniversitelerinin büyük bir kısmı, TÜBİTAK ın yayın-teşvik grubunda yer alan dergilerde yayın yapan elemanlarına bile hiçbir ödemede bulunmayarak, bilimsel faaliyelerin bizzat engelleyicisi konumunda bulunmaktadır. Bu çalışmada öne çıkan birkaç üniversitede ise akademik yükselme ve ücretlendirme, ağırlıklı olarak yayın performansıyla ilişkilendirilmiştir. Dolayısıyla birkaç üniversitede akademisyenler, kariyerinde yükselmeyi, ek ders yükünü artırmaya tercih ederek, uluslararası prestiji olan yayın yapmayı seçmek durumundadır. Sonuçta iki farklı üniversite tipi ve bu tiplere özgü akademisyen grubu gözlemlenmektedir.'' ' 2014-06-08 10:00:02

YESIL EGZERSIZLE KORUMA KALKANI! Portal : www.havadiskibris.com İçeriği : Gündem Adres : http://www.havadiskibris.com/haberler/saglik/yesil-egzersizle-koruma-kalkani/29219 Yeşil egzersizle koruma kalkanı! Coventry Üniversitesi araştırmacıları tarafından yapılan çalışma, yeşil egzersizin çocuk sağlığı üzerindeki etkisini ortaya koydu. 08 Haziran 2014-15:01 İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi kardiyoloji uzmanı ve spor hekimi Prof. Dr. Erdem KaşıkÇıoğlu yeşil egzersiz yaparken uygun koşullarda bir dış ortamın önemli olduğunu belirterek?ister sağlıklı isterse de, herhangi bir kronik hastalığı olan bireyler olsun, egzersizleri mümkün olduğunca dört duvar arasında değil de; toprak ve gökyüzünü görebilecekleri alanlarda yapmalıdırlar. Çevre ve hava kirliliği, aşırı sıcak ve soğuklar kimi zaman açık alanlarda egzersiz yapmayı engellese de sağlıklı bir yaşamın korunması için düzenli egzersizden vazgeçmemek gerekir dedi. Bu haber toplam 30 kez okundu a

GÜVENÇ AYAR: `IBN-I SINA NIN TAVSIYELERINI BIR YASAM TARZI HAL... Portal : www.ihlas.net İçeriği : Gündem Adres : http://www.iha.com.tr/guvenc-ayar-e28098ibn-i-sinanin-tavsiyelerini-bir-yasam-tarzi-haline-getirmek-gerekir-kul Güvenç Ayar: `İbn-i Sina nın tavsiyelerini bir yaşam tarzı haline getirmek gerekir Bu hafta Pazar Sohbetleri ne, `İbn-i Sina nın Sağlık Reçeteleri isimli kitabının yazarı Güvenç Ayar konuk oldu. Bir hafta sonu öğleden sonrasında kendimizi evden dışarı atıp, kalabalıklara karışmayı, o mağaza benim, bu cadde senin gezmeyi pek azımız sevmez herhalde. Ben de böyle bir hafta sonunda gezip dolaşırken uğradığım bir kitapçıda bu haftaki Pazar Sohbetleri ne konu olan o kitabı gördüm. Kitabın üzerinde kocaman puntolarla `İbn-i Sina yazıyordu. Okudukça gördüm ki, İbn-i Sina bize, kaliteli, sağlıklı ve mutlu bir ömür geçirmenin şifrelerini asırlar öncesinde verdi. Çok etkilendim ve bu kitabın yazarıyla görüşmem gerekiyor dedim. İyi ki de öyle demişim... Çünkü karşımda, araştırmacı, heyecanlı ve içinde doğup büyüdüğü kültüre karşı olan sorumluluğu omuzlarında zevkle taşıyan bir bilim insanı adayını buluverdim. Kitabın yazarı olan Güvenç Ayar da tüm sorularımı açık gönüllülükle yanıtladı. Peki, kimdir Güvenç Ayar? İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi nden mezun olduktan sonra Galatasaray Üniversitesi nde felsefe mastırı yapmış ve halen de doktora öğrenimine devam ediyor. Yani, bir felsefeci sağlıkla ilgilenmiş... bir felsefeciyi sağlıkla ilgili bir kitap yazmaya yönelten ne olabilirdi? Tüm bunların ötesinde büyük filozof, tıpçı, yazar ve bilim adamı olan, İbn-i Sina ve Biruni yi bizlere anlaşılır bir dille anlatmış. Bu güne kadar İbn-i Sina ile ilgili neden bu kadar az bilgiyle yetindiğime hayıflanarak, bu bilgileri derleyen yazarın görüşlerini sizlerle de paylaşmak istedim. Hepinize sağlıklı ve mutlu pazarlar efendim... KİTAP BİZE İBN-İ SİNA NIN DOĞRU YAŞAMA METODOLOJİSİNİ ÖZETLİYOR DİYEBİLİR MİYİZ? Bu kitabın birkaç özelliği var. Kitabın ilk özelliği, daha çok bir filozof ve teolog olarak bilinen İbn-i Sina yı, bir tıp adamı olarak tanıtıyor olması. Oysa ki İbn-i Sina, tüm diğer bilimlerde olduğu kadar tıpta da iyi bir seviyededir. Hatta tıbbi operasyonlar yapabilecek kadar iyi seviyede bir tıp adamıdır. Deneysel tıbbı geliştirdiği kadar, teorik tıbbı da geliştirmiştir. Bugün tıpta hala uygulana birçok ilke, İbn-i Sina tarafından bulunmuştur. İlk defa kanserin tanımını yapan, ilk endoskopiyi yapan, modern tıbbın ilkelerini ilk defa ortaya koyan yine İbn-i Sina ydı. Kitabın yazılış amacı da İbn-i Sina nın bu özelliklerini gün yüzüne çıkarırken, onun öğretileri ışığında, sağlıklı yaşam metotlarını okurla buluşturmak. Kitabın ikinci özelliği ise tıbbı daha sade bir şekilde anlamaya yardımcı olmak. Çünkü günümüzde tıp artık çok karmaşık bir hal aldı. Hastalıklar karmaşık, bilgiler karmaşık, yapılması gerekenler karmaşık... İbn-i Sina bize şunu gösteriyor; her şeyde en temel, en basit ve en temelde yatanı bilmek ve bu doğrultuda uygulanabilir, basit ve çözüme götüren esaslar üzerinde durmak. İnsan sağlığıyla ilgili en temel ve sade esasları keşfetmek ve uygulamak zaten hem o dönemin, hem de İbn- Sina nın belirgin özelliklerinden birisi. Bu yüzden de İbn- Sina nın sadece tek bir ilkesini uygulayarak, bir hastalıktan değil bir hastalık gurubundan kurtulmuş oluyorsunuz. Mesela, İbn- Sina nın 7-8 ilkesini uygulayarak, bugün tanımı yapılan 150-200 hastalık grubundan uzak kalabilirsiniz. BU KİTAPTAKİ BİLGİLERİN UYGULAMA SÜRELERİ NELERDİR? MESELA BİR RAHATSIZLIĞIMIZI GİDERMEK İÇİN TAVSİYE EDİLEN HERHANGİ BİR GIDANIN YANINDA `ŞU KADAR SÜRE KULLANIN DİYE BELİRTİLMEMİŞ. NEDEN? İbn-i Sinna bize hastalıklardan korunmak ya da kurtulmak adına çok basit çözümler sunuyor ancak, bu çözüm önerileri kısa vadeli uygulamalar değil. İbn-i Sina nın ilkelerini bir alışkanlık ya da yaşam stili haline getirmek ve uzun vadeli bir planlama yapmak gerekiyor. Bu öğretileri düzenli olarak uyguladığınızda ise ileride yaşama ihtimali taşıdığınız belki de çok karmaşık ve büyük çapta bir hastalığa yakalanma riskini ortadan kaldırmış oluyorsunuz. Yani, İbn-i Sina yoı bir yaşam tarzı haline getirmek, bizi sağlıklı bir insan yapar. PEKİ, BU ÖĞRETİLERİ UYGULAYABİLİYOR MUSUN? Evet, uyguluyorum. Mesela, İbn-i Sina nın tavsiyeleri doğrultusunda benim de balık tüketimini ihmal etmemem gerekiyor. Elimden geldiği kadar balık tüketimi üzerinde duruyorum. Ancak, İbn-i Sina nın işaret ettiği bir besin sadece bir organa ya da bir hastalığın giderilmesine faydalı olmuyor. Bir besinin vücudumuzda o kadar çok organa faydası var ki... Bu kitapta ben bitkileri ya da gıdaları sınıflandırdım. Bu yüzden de bir bölümde bir gıdayı göze iyi geliyor olarak görürken, bir başka bölümde aynı bitkiyi saça, tırnağa ya da psikolojik anlamda bir hisse iyi gelirken görebilirsiniz. BU ÖĞRETİLERİ UYGULAMAK ZOR MU PEKİ? Hayır, tavsiye edilen her şey zaten günlük hayatta ulaşıp, tüketebileceğimiz gıdalar. Ama işin zorluğu, yeni bir yeme kültürü, yeni bir yaşam tarzı oluşturma noktasında başlıyor. Zaten alışkanlıkları değiştirmek genel olarak çok zordur. SENİN ALANIN FELSEFE, AMA SAĞLIKLA İLGİLİ BİR ARAŞTIRMA YAPTIN. İBN-İ SİNA YI ARAŞTIRMAK, SAĞLIĞI TEMEL ALAN BİR KİTAP YAZMAK NEREDEN AKLINA GELDİ? Evet, benim alanım ama felsefecilerin hayata bütüncül bakıyor olmaları hep dikkatimi çekmiştir. Bir olaya ya da olguya partikül ve spesifik bakışlardan öte hologramik bakışları seviyorum. İbn-i Sina da böyle bir bilim insanı. İbn-i Sina bir olaya, hem tıp insanı olarak, hem teolog olarak, hem psikolog olarak bakıyor, sonra da tüm parametreleri alıp, ortalama bir sonuç elde ediyor. Bu noktada aslında İbn-i Sina nın yaptığı şey, bir hastalığı değil de, hastalık dediğimiz olgu ile insan arasındaki ilişkiyi ontolojik olarak belirlemek ve bütün önerilerini, tavsiyelerini, ilkelerini buna göre şekillendirmek. ÇOĞU FİKİR YA DA ÖĞRETİ ZAMANA YENİK DÜŞEBİLİYOR, İBN-İ SİNA NIN ÖĞRETİLERİNİN GÜNÜMÜZE UYARLNABİLİRLİĞİ KONUSUNDA HİÇ ŞÜPHE DUYMADIN MI? İbn-i Sina bu öğretileri yaklaşık bin yıl önce oluşturmuş ve o dönemde bilimsel gelişme metodu da tümevarım şeklindeymiş. Bilimsel metodoloji daha sonraki dönemlerde tümden gelim şeklinde bir yol izlemiş. Yani bilimsel metodolojide günümüz ile bir uyumsuzluk söz konusu ama öğretilerin içeriği de mi uyum sağlamıyor? Bu sorunun cevabına ulaşabilmek için bir çok büyük araştırmayı, doğunun ve batının bilimsel verilerini inceledim. İbn-i Sina nın hindiba risalesinden tutun da kanserle ilgili söylediklerine kadar her şeyi ciddi anlamda büyük üniversitelerin araştırmalarıyla destekledim. Sonuç olarak, İbn-i Sina nın ilkeleri ve tavsiyeleri günümüzde de geçerliliğini koruyor olduğu sonucu ortaya çıktı. BU ANLATTIKLARINA BENZER, SAĞLIĞA YÖNELİK YAKLAŞIMLAR BATIDA YOK MU PEKİ? Günümüzde tıbbın batıda doğup geliştiği yönünde bir anlayış var. Oysa İbn-i Sina, tıbbı bir bilim haline getirmiştir. Mesela eczalığı bir bilim haline getiren de Biruni dir. Kitabın içerisinde sadece İbn-i Sina yı değil, Biruni yi de bulabilirsiniz. Her şeyin ötesinde bizim biraz araştırmamız ve bilgiye ulaşmak istememiz de gerekiyor. Mesela Biruni nin eczacılığın temellerini attığı eser olan `Tıpta Eczacılık diye bir kitabı var ve 1937 senesinde bu kitabın sadece giriş kısmı 9 nüsha basılmış. Bizim kültürel değerimiz olmasına rağmen, bu kitabı, Almanlar basmış. Ülkemizde de sadece bir tane kopyası var, o da, Bursa Kurşunlu Medresesi nde bulunuyor. Yani bu noktada bira farkındalığa ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Aslında şunu da net bir şekilde söyleyebiliriz; ışık illa ki batıdan gelmez, doğudan da gelebilir. İBN-İ SİNA NIN TAVSİYELERİNE UYMAK BİZİ SAĞLIKLI BİR İNSAN YAPAR MI? Bu hangi metodu denerseniz deneyin imkansız. Çünkü yaradılış itibarıyla insan, ölümle kuşatılmış durumdadır. Hastalıklar elbette hayatımızda olacak, Allah bütün hastalıklarla baş etmemizi isteseydi ölümlü olmazdık. İnsan sağlığı çok karmaşık ve üst düzey bir matematik. Herhangi bir şikayetimizi gidersin ya da bir organımız için faydalı olsun diye tükettiğimiz bir besinin başka bir organımıza iyi gelmeme durumu ortaya çıkabilir. Mesela ilerleyen yaşlarda kemik erimesi riskini ortadan kaldırmak için bol bol süt ürünü tüketin denir. Ama süt tüketimini abartırsanız da reflüye yakalanma riskiniz yükseliyor. Yani biri hastalıktan ısrarla kaçmaya çalışırken, bir başka hastalığa yakalanabiliyorsunuz. Bu yüzden de İbn-i Sina bize her şeyi dozunda ve oranında tüketmeyi öneriyor. İbn-i Sina nın `midenizi çok doldurmayın, `işlerinizle ilgili çok üzülmeyin ya da `iştahla yenen yemek çok yenen yemekten faydalıdır gibi çok basit ancak, uyguladığımızda rahat ve sağlıklı bir ömür geçirebileceğimiz pek çok tavsiyesini dikkate almak gerekiyor.

MASAK, E-MAIL ILE MAL VARLIGI DONDURACAK Portal : www.samanyoluhaber.com İçeriği : Gündem Adres : http://www.samanyoluhaber.com/gundem/bunu-yapmayan-vatandas-yandi/1053213/ MASAK, e-mail ile mal varlığı donduracak Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK), mali suçlarla ilgili bankacılık ve sigortacılık başta olmak üzere yükümlülere bildirimlerini e-mail le yapabilecek. Gönderilen e-mail de, resmi tebligat sayılacak. Elektronik tebligattaki yükümlülüklere uymayanlara 250 bin liraya kadar ceza verilecek. Muhalefet partileri getirilen düzenlemeye, 'MASAK bir e-mail le kişilerin mal varlığını donduracak, bu kabul edilemez.' diye tepki gösterdi.meclis Genel Kurulu nda görüşmeleri süren yeni yargı paketinde MASAK a `elektronik tebligat yetkisi veriliyor. Bu yetki `Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun ile `Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun a eklenecek. Biri daha çok yurtdışı, diğeri ise yurtiçindeki karapara trafiğini ilgilendiren her iki kanunla ilgili tebligatlar, mevcut Tebligat Kanunu ndaki elektronik tebligata ilişkin usullere bağlı olmadan yapılabilecek. Zaman Gazetesi nin haberine göre, MASAK, elektronik tebligata yine elektronik ortamda cevap verilmesini isteyebilecek. Vatandaşın Vergisini Koruma Derneği Başkanı Yeminli Mali Müşavir Kazım Yılmaz, düzenlemeyle MASAK ın Tebligat Kanunu hükümleri dışına taşınmak istendiğine dikkat çekiyor. Yılmaz, 'Kanunda değişiklik yapılırken yargı kararı veya başka nedenlerle tedbirin kalkması durumunda MASAK ın doğan zararı tazmin edeceği hükmü de konulmalıdır. Suç önlenmek istenirken suçsuzlara zarar verilmemelidir.' uyarısında bulunuyor. Bu şekilde yapılan tebligatlar karşı tarafa ulaştığında tebliğ edilmiş sayılacak. MASAK, elektronik ortamda yapılacak tebligatla ilgili her türlü teknik altyapıyı kurabilecek veya kurulmuş olanları kullanmaya, tebliğe elverişli elektronik adres kullanma ve cevapların elektronik ortamda verilmesi zorunluluğu getirmeye yetkili olacak. Elektronik tebligata ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmediği tespit edilen kişi, kurum veya kuruluşlara MASAK tarafından her bir tespit için on bin lira idari para cezası uygulanacak. Bu şekilde bir yıl içinde uygulanacak idari para cezasının toplam tutarı 250 bin lirayı geçemeyecek.bir e-mail LE MAL VARLIĞI DONDURULACAKDüzenlemeye tepki gösteren CHP Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan, 'Elektronik tebligatta eğer bir kişiyi bulamıyorsanız, mal varlığını dondurmak istiyorsanız o kişiye e-mail yoluyla bir tebligat gönderiyorsunuz. Bu tebligat karşı taraftan alındığı anda tebliğ edilmiş sayılıyor ve buna göre mal varlığını dondurabiliyorsunuz. Yapılan bu düzenleme ile bir kişinin herhangi bir e-mail adresine bir yazı göndermek yeterli olacak yani o kişinin mal varlığı dondurulacak. Bu, özel mülkiyet hakkına yönelik ağır bir saldırıdır.' dedi. CHP li Dilek Akagün Yılmaz da `yargı denetiminden uzak bir düzenlemenin bu şekilde elektronik tebligattaki bütün usuller ortadan kaldırılarak yapılmasının hak kayıplarına neden olacağını belirtti. Barolar Birliği Başkanı temsilcisi Avukat Ekim Ergün ise getirilen yeni sistemle Tebligat Kanunu sisteminden ayrıldığını, bunun da hatalı bir yaklaşım olacağını belirtti. Ergün, bu düzenleme ile MASAK a çok geniş yetki verildiğini vurguladı. Düzenleme, Adalet Komisyonu nda görüşülürken bilgi veren MASAK Başkanı İbrahim Hakkı Polat ise yükümlülerle MASAK arasındaki bilgi alışverişinin bu kanaldan yapılarak güvenli bir şekilde iletişimi sağlamayı amaçladıklarını söyledi. Polat, mevcut tebligat sistemini yine devam ettireceklerini belirtti ve Tebligat Kanunu nda 5 günlük bir esneklik olduğuna değindi. Başkan ın sözlerine göre gönderilen mail 5 gün içerisinde okunmamışsa tebliğ edilmemiş sayılacak.istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Adem Sözüer ile Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi nden Prof. Dr. İzzet Özgenç de elektronik tebligat düzenlemesine karşı çıktı. Sözüer, 'Ben bir elektronik posta göndereceğim sana, bu tebliğ edilmiş sayılır ve buna uymazsan buna ceza olur, diye bir şey olamaz, olmaması gerekir.' dedi. Prof. Sözüer, yeni getirilen maddedeki yükümlülüklere aykırı davrananlara birtakım ağır idari cezalar öngörüldüğünü, ancak bu maddede, esas itibarıyla bir yükümlülük görülmediğini belirtti. Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya da MASAK a elektronik tebligat yetkisi veren maddenin Genel Kurul da bir önerge ile yeniden düzenlenmesini istedi. İyimaya, 'Norm bu şekliyle muhatabın hukukunu hukuk güvenliği kriterlerine göre korumuyor.' ifadelerini kullandı.

TÜRKIYE'NIN EN ITIBARLI ILK ÜÇ ÜNIVERSITESI BELLI OLDU Portal : www.samanyoluhaber.com İçeriği : Gündem Adres : http://www.samanyoluhaber.com/egitim/turkiyenin-en-itibarli-ilk-uc-universitesi-belli-oldu/1053239/ Türkiye nin en itibarlı ilk üç üniversitesi belli oldu İlk defa en itibarlı üniversiteler incelendi. İşte sırasıyla Türkiye nin en itibarlı ilk üç üniversite sıralaması.. İtibar Atölyesi adına XSIGHTS araştırma şirketi tarafından gerçekleştirilen Türkiye İtibar Endeksi, 2013 yılında ilk defa en itibarlı üniversiteleri incelendi. Türkiye İtibar Endeksi 2013 sonuçlarına göre en itibarlı ilk üç üniversite sırasıyla; Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) ve İstanbul Üniversitesi (İÜ) oldu. Bu üniversiteleri Ege Üniversitesi (EÜ) ve Marmara Üniversitesi (MÜ) izledi.itibar Atölyesi adına XSIGHTS araştırma şirketinin gerçekleştirdiği Türkiye İtibar Endeksi (TİE) 2013 yılı verileri açıklanmaya devam ediyor. 2013 Türkiye İtibar Endeksi sonuçlarına göre en itibarlı üniversite Orta Doğu Teknik Üniversitesi oldu. İkinci sırada yer alan Boğaziçi Üniversitesi ni İstanbul Üniversitesi takip etti. 'Sektörel itibar puanlarına bakıldığında eğitim sektörü 2013 yılında 4,817 TİE puanı ile değerlendirmeye alınan 12 sektör arasında en son sırada yer alıyor. Eğitim sektöründe üniversitelerden beklentilerin yüksek olduğu görülmektedir. Üniversitelerden en fazla dürüst ve şeffaf olması bekleniyor. Akademisyen portföyü, yeniliklere ve teknolojiye önem vermesi, profesyonel ve nitelikli çalışanlarının olması ve mezun başarısı itibarı perçinleyen diğer önemli unsurları oluşturmaktadır. Başarılı üniversitelerin bu unsurları devam ettirmeleri, itibarını yükseltmek isteyenlerin de bu kriterlere yoğunlaşmaları gerekmektedir' diyen Penn, 'Öte yandan ülkemizde 'üstün eğitim sunan' üniversite açığı bulunmaktadır. Uluslararası standartlarda eğitim veren, atılımlar yapan, yeni teknolojiler geliştiren, inovasyona ağırlık veren üniversite ihtiyacı vardır' diye ekledi.üniversite sektöründe, artan rekabet karşısında özellikle özel üniversitelerin konumlarını çok iyi belirlemeleri gerektiğinin altını çizen Penn, 'Gelinen noktada, eğitim sektörü genişlemekte ve üniversitelerimizin verdikleri eğitim yelpazesi, artan genç nüfusumuzun talebini karşılayacak şekilde gelişmektedir. Son yıllarda, özellikle, özel liselerin özel üniversitelerle eğitim hayatlarında çocuklarımıza eşlik etme eğiliminde olduklarını gözlemliyoruz. Tüm bu yeni üniversitelerin, itibarlarını birinci günden en iyi şekilde yönetmeleri kuşkusuz sürdürülebilirlikleri ve nitelikli öğrencileri çekebilmeleri açısından önem taşımaktadır'diye konuştu.üniversitelerin algı kriterlerinde öne çıktıkları alanlarbu yıl TİE de ilk beşe giren üniversitelerin algı kriterlerindeki öne çıktıkları alanlara bakıldığında; Boğaziçi, mezunlarının başarısı; Ege, ticari gücünün yüksek olması; Orta Doğu Teknik, hızla büyüyen, atılımlar yapan üniversite olması; Marmara, dürüst ve şeffaf olması; İstanbul ise yayınladığı bilimsel makale sayısı ile güçlü çıktı. TİE HAKKINDATürkiye İtibar Zirvesi ve Türkiye İtibar Endeksi gibi önemli projeleri de ülkemize kazandıran İtibar Atölyesi adına İstanbul Ticaret Üniversitesi nin akademik denetiminde ülkemizin önde gelen uluslararası araştırma şirketi XSIGHTS tarafından 'İnşaat', 'Otomotiv', 'Hazır Giyim', 'Beyaz Eşya', 'Bankacılık', 'Gıda', 'Enerji', 'GSM', 'Elektronik Eşya', 'Sigorta', 'Ulaşım' ve 'Eğitim' sektörleri özelinde yapılan ve en itibarlı şirketlerin belirlendiği Türkiye İtibar Endeksi sonuçları her yıl açıklanmakta ve iş dünyası tarafından sektörlere gelecek vizyonlarını planlamada bir yol gösterici olarak gösterilmektedir.

KAANT SERTCAN VIALAND'IN CFO'SU OLDU! Portal : www.yeniprojeler.com İçeriği : Emlak Adres : http://www.yeniprojeler.com/emlak/kaant-sertcan-vialandin-cfosu-oldu Kaant Sertcan Vialand in CFO su oldu! Bünyesinde bulundurduğu AVM ve Tema Park bütünleşik konseptiyle dünyada bir ilki gerçekleştiren Türkiye nin entegre perakende dünyası VIALAND in CFO Finans ve Mali İşler Direktörü Kaan Sertcan oldu. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İşletme Bölümü mezunu olan Sertcan, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İşletme Yüksek lisansı yaptı. 1999 yılından bu yana iş yaşamını sürdüren Kaan Sertcan, daha önce TAV Havalimanları Holding A.Ş., IDO İstanbul Deniz Otobüsleri A.Ş., Gürsel Turizm A.Ş. ve Çeşitli Yeminli Mali Müşavirlik şirketlerinde Çalıştı. Kaan Sertcan, İngilizce biliyor.