Merkez Bankasının Resesyona İhtiyacı Var : Daha İyisi Kriz Olsun



Benzer belgeler
CARİ AÇIK NEREYE KADAR?

TÜSİAD KOÇ ÜNİVERSİTESİ EKONOMİK ARAŞTIRMA FORUMU IMF RAPORU TANITIM TOPLANTISI AÇILIŞ KONUŞMASI

Finansal Piyasa Dinamikleri. Yekta NAZLI

MERKEZ BANKASI VE FİNANSAL İSTİKRAR

A Y L I K EKONOMİ BÜLTENİ

TÜRKĐYE CUMHURĐYET MERKEZ BANKASI

Merkez in 2016 Para ve Kur Politikası..! Kararlı para politikası duruşu enflasyonu düşürmekte temel belirleyici olmuştur..!

Giriş İktisat Politikası. İktisat Politikası. Bilgin Bari. 28.Eylül.2015

SORU SETİ 11 MİKTAR TEORİSİ TOPLAM ARZ VE TALEP ENFLASYON KLASİK VE KEYNEZYEN YAKLAŞIMLAR PARA

tepav Mart2011 N POLİTİKANOTU Cari Açığın Sebebini Merak Eden Bütçeye Baksın Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı

TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI

7.26% 9.9% 10.8% 10.8% % Mart 18 Şubat 18 Mart 18 Nisan 18 AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ ÖZET GÖSTERGELER. Piyasalar

Cari işlemler açığında neler oluyor? Bu defa farklı mı, yoksa aynı mı? Sarp Kalkan Ekonomi Politikaları Analisti

7,36% 5,1% 15,4% 10,1% 87,1 57,1 2,7 17,75% Mayıs 18 Nisan 18 Mayıs 18 Haziran 18

Ekonomi Bülteni. 18 Temmuz 2016, Sayı: 28. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

GENEL DEĞERLENDİRME TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI

Ekonomi II. 23.Uluslararası Finans. Doç.Dr.Tufan BAL. Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından

ORTA VADELİ PROGRAMA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME ( )

Rakamlarla 2011'de Türkiye Ekonomisi

-2.98% -10.0% 19.7% 13.5% % Ocak 19 Ocak 19 Şubat 19 Şubat 19 AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ ÖZET GÖSTERGELER.

Ekonomi Bülteni. 29 Haziran 2015, Sayı: 17. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

-2.98% -7.3% 19.7% 13.5% % Şubat 19 Ocak 19 Şubat 19 Mart 19

5.21% -11.0% 25.2% 10.8% % Eylül 18 Ağustos 18 Eylül 18 Ekim 18 AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ ÖZET GÖSTERGELER. Piyasalar

BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE EKONOMİSİNE PANORAMİK BAKIŞ...

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Kasım 2013, No: 77

FİYAT İSTİKRARI ACI KAHVE

F. Gülçin Özkan York Üniversitesi

Özel sektör Dış Borçları: Yeni bir kırılganlık kaynağı mı?

7.36% 2.9% 17.9% 9.7% % Temmuz 18 Nisan 18 Temmuz 18 Ağustos 18

Makro İktisat II Örnek Sorular. 1. Tüketim fonksiyonu ise otonom vergi çarpanı nedir? (718 78) 2. GSYİH=120

Bankacılık sektörü değerlendirmesi ve 2012 yılı beklentileri

Ulusal Finans Sempozyumu Dr. İbrahim M. Turhan Başkan Yardımcısı

İKTİSADİ GÖRÜNÜM VE PARA POLİTİKASI. 23 Aralık 2015 Ankara

7.36% 7.0% 15.8% 9.6% % Haziran 18 Mayıs 18 Haziran 18 Temmuz 18

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 8 Ekim 2014

2005 YILI İLERLEME RAPORU VE KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİNİN KOPENHAG EKONOMİK KRİTERLERİ ÇERÇEVESİNDE ÖN DEĞERLENDİRMESİ

Ekonomi Bülteni. 24 Ağustos 2015, Sayı: 24. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

EKONOMİK GÖRÜNÜM Bursa Ticaret ve Sanayi Odası

Plan Ödemeler Dengesi, tanım, kapsamı Ana Hesap Grupları Cari Denge, Sermaye Hesabı Dengesi Farklı Ödemeler Dengesi Tanımları Otonom ve Denkleştirici

FAİZ HAREKETLİLİĞİ. Mehmet ÖZÇELİK. Bilgi Raporu Ekonomik Araştırmalar ve Proje Müdürlüğü. KONYA Nisan,

Ekonomi Bülteni. 25 Nisan 2016, Sayı: 17. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Mart Emeklilik Fon Bülteni. bnpparibascardif.com.tr /

PARA POLİTİKASI AMAÇLARI VE ARAÇLARI TÜRKİYE UYGULAMASI

PAZAR BÜYÜKLÜĞÜ YATIRIM MALĐYETLERĐ AÇIKLIK EKO OMĐK VE POLĐTĐK ĐSTĐKRAR FĐ A SAL ĐSTĐKRAR

PARA POLİTİKASINI ANLAMAK

Ekonomi Bülteni. 6 Şubat 2017, Sayı: 6. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

1.56% -4.1% 20.3% 11.4% % Kasım 18 Ekim 18 Kasım 18 Aralık 18

8. Finansal Piyasalar. 8.1 Finansal Koşullar ve Para Politikası

RUS TÜRK İŞADAMLARI BİRLİĞİ (RTİB) AYLIK EKONOMİ RAPORU. Rusya ekonomisindeki gelişmeler: Aralık Rusya Ekonomisi Temel Göstergeler Tablosu

CARİ İŞLEMLER DENGESİ


2015 MAYIS ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ

A YLIK EKONOMİ BÜLTENİ

Ö N S Ö Z...vü KISALTMALAR... xxv SİMGELER...xxvii GRAFİK LİSTESİ...xvü TABLO LİSTESİ... *xi KUTU LİSTESİ...xxiv

FİNANSAL RİSKLER & KORUNMA YÖNTEMLERİ

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Mayıs 2014, No: 92

DURGUNLUK VE MALİYE POLİTİKASI

Ekonomi Bülteni. 15 Ağustos 2016, Sayı: 32. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Dünya ve Türkiye Ekonomisindeki Gelişmeler ve Orta Vadeli Program. 22 Kasım 2013

İKTİSADİ GÖRÜNÜM VE PARA POLİTİKASI. 24 Şubat 2016 Ankara

Enerji Yatırımları ve Belirsizliklerin Önemi

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2011, No:4

İDARE MERKEZİ ANKARA, 26 Ocak Sayın Mehmet ŞİMŞEK BAŞBAKAN YARDIMCISI ANKARA

Chapter 15. Para, Faiz Oranları ve Döviz Kurları (devam) Slides prepared by Thomas Bishop. Copyright 2009 Pearson Addison-Wesley. All rights reserved.

FİNAL ÖNCESİ ÇÖZÜMLÜ DENEME MALİYE POLİTİKASI 1 SORULAR

2016 Ocak Enflasyon Raporu Bilgilendirme Toplantısı. Erdem BAŞÇI Başkan. 26 Ocak 2016 Ankara

MALİYE POLİTİKASI II

SORU SETİ 7 IS-LM MODELİ

Merkez Bankası 1998 Yılı İlk Üç Aylık Para Programı Gerçekleşmesi ve İkinci Üç Aylık Para Programı Uygulaması

İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri

Bankacılık sektörü 2010 Ocak-Eylül dönemindeki gelişmeler. Ekim 2010

İKTİSADİ GÖRÜNÜM VE PARA POLİTİKASI. 25 Mayıs 2016 Ankara

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI GRAFİK LİSTESİ

Ekonomi Bülteni. 29 Ağustos 2016, Sayı: 34. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 27 Temmuz 2015, Sayı: 20. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi

DERS NOTU 09 DIŞLAMA ETKİSİ UYUMLU MALİYE VE PARA POLİTİKALARI PARA ARZI TANIMLARI KLASİK PARA VE FAİZ TEORİLERİ

5.21% 4.6% 21.6% 11.1% % Ekim 18 Eylül 18 Ekim 18 Kasım 18

TÜRKİYE EKONOMİSİ. Prof.Dr.İlkay DELLAL Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

NDEK LER I. Finansal stikrarın Makroekonomik Unsurları II. Bankacılık Sektörü ve Di er Finansal Kurulu lar

M2 Para Tanımı: M1+Vadeli ticari ve tasarruf mevduatları (resmi mevduatlar hariç)

Büyüme, Tasarruf-Yatırım ve Finansal Sektörün Rolü. Hüseyin Aydın Yönetim Kurulu Başkanı

Ekonomi II. 21.Enflasyon. Doç.Dr.Tufan BAL. Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından

Ekonomi Bülteni. 28 Aralık 2015, Sayı: 41. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

REEL DÖVİZ KURU TEORİ VE UYGULAMA, KUR-ENFLASYON İLİŞKİSİ VE CARİ AÇIK

2015 NİSAN ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ

Makro Veri. TÜİK tarafından açıklanan verilere göre -5,6 puan olan dış ticaretin büyümeye katkısını daha yüksek olarak hesaplamamızdan kaynaklandı.

2012 YILI OCAK-EYLÜL DÖNEMİ BÜTÇE GERÇEKLEŞMELERİ 2012 YIL SONU BÜTÇE TAHMİNLERİ 2013 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE TASARISI MEHMET ŞİMŞEK MALİYE BAKANI

FİNANS VE MAKROEKONOMİ. Finansal Sistem ve Ekonomik Büyüme. Finansal Krizler ve Ekonomi

8. BÖLÜM STAGFLASYONLA MÜCADELEDE MALİYE POLİTİKASI. Dr. Süleyman BOLAT

%7.26 Aralık

Ekonomi Bülteni. 24 Ekim 2016, Sayı: 41. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Yurtdışına kâr transferi 8 yılda 54 milyar doları aştı

Ekonomi Bülteni. 21 Kasım 2016, Sayı: 45. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomik Göstergeler Neyi Gösteriyor? 2013 e Bakış ve 2014 Beklentileri

Transkript:

GÜNDEM Finans Politik & Ekonomik Yorumlar 2011 Cilt: 48 Sayı: 551 C. M. BAYDUR Merkez Bankasının Resesyona İhtiyacı Var : Daha İyisi Kriz Olsun 5 T.C. Merkez Bankası (TCMB) son on yıldır açık veya gizli, direkt veya doğrudan enflasyon hedeflemesi yapmaktadır. Temel politika aracı faizi de bu doğrultuda şekillendirmiştir. Merkez Bankası nın fiyat istikrarı amacı doğrultusunda en güçlü politika aracı olan kısa vadeli faiz oranları, çeşitli makroekonomik değişkenlerin gelecek dönem enflasyon gelişmeleri üzerine etkilerini kapsamlı şekilde göz önüne alarak belirlenmiştir (TCMB). TCMB son on yıldır örtük veya açık olarak izlediği para politikasını giderek bozulan dış denge ve değerlenen TL nin zorlamasıyla bugün değiştirmek zorunda kalmıştır. Yapılan duyurulardan anlaşıldığı kadarıyla TCMB enflasyonun istikrarı yanında finansal sistemde istikrar gibi ikinci bir amacı kendisine şiar edinmiştir. Bugünkü ekonomik problemlerin tamamından TCMB sorumlu tutulmasa bile önemli ölçüde izlediği politikaların sorumlu olduğunu kabul etmek gerekir. Çok önemli bir fiyat olan faizi belirleyen ve şekillendiren TCMB, reel faizleri yüksek tutacak bir faiz politikasını enflasyonla mücadele için olmazsa olmaz koşul olarak görmüş ve uygulamıştır. Böyle bir yargıya ulaşmanın arkasında sadece TCMB açıklamalarını bakma yeterli değildir, bu nedenle Merkez Bankasının ne yaptığına bakalım veya hatırlatalım: TCMB nin enflasyonla mücadelede temel hedefi iktisadi birimlerin beklentileridir. TCMB iktisadi birimlerin beklentilerini faiz silahı ile hedeflediği enflasyona uydurmak ister. İktisadi birimlerin beklentileri değiştikçe Merkez Bankasının uyguladığı Taylor kuralına göre faizlerin daha hızlı bir şekilde değişmesi gerekir. Dikkatlice bakıldığında enflasyon beklentilerinde ciddi düşmelerin yaşandığı dönemlerde bile TCMB faizleri aynı ölçüde düşürmemiş veya değiştirmemiştir. 2002-2010 yılları arasında enflasyon beklentilerindeki hızlı düşmeye karşı faizlerin aynı hızda düşmediğini çok rahatlıkla, her iki büyüklüğün değişme hızlarını kıyaslayarak anlayabiliriz. TCMB, Taylor kuralına göre faiz kararı alıyorsa beklentilerdeki düşmeye göre faizleri daha hızlı bir şekilde indirmelidir. Halbuki TCMB bu şekilde davranmamıştır. Bu şekilde davranılmamasının arkasında yatan unsurlar; TCMB nin Cem Mehmet BAYDUR Doç.Dr., Muğla Ün. İİBF İktisat Bölümü yüksek faiz politikası ile toplam talebi ve enflasyonu kontrol etme istediğidir. Ancak yüksek faiz politikası ile uygulanan enflasyon hedeflemesinin temel bir eksiliği bulunmaktaydı. Türkiye ekonomisinin dış kaynağa olan bağımlılığı dikkate alınmadığından yüksek reel faizden faydalanmak için giren yabancı sermaye hem önemli makro fiyatlara hem de ciddi yapısal dönüşümlere sebep olmuştur. Bu değişimleri özetlemek gerekirse; kurlardaki değerlenme, cari dengenin bozulması, yoğun dış girdi kullanımı sektörler arasındaki tamlaşmanın azalması, istihdamsız bir büyüme olarak sayılabilir. Bütün bu olumsuz gelişmelerde faiz politikasının önemli bir paya sahip olduğu söylenebilir. Dış aleme göre yüksek reel faiz, herkesin bildiği bir sıcak para döngüsünü Türkiye de çevirip durmuştur. Bu döngüye TCMB açısından bakılırsa, TCMB nin iki farklı reel faiz tanımı yaptığı görülmektedir. Birinci faiz finansal piyasalara istikrar getiren faiz olarak tanımlanmakta, diğer faizi de enflasyonda istikrar sağlayan faiz olarak belirtilmektedir (Buradaki faizler bir açıdan farklı iki reel faizdir. Bu çalışmada mevcut piyasa faizleri için yabancı para ve yerli para üzerinden iki farklı reel faiz hesabı yapılmaktadır. TCMB, yabancı para üzerinden hesaplanan reel faize, yerli para üzerinden hesaplanan faize de olarak da ifade edebilirdi). Bu iki faiz arasındaki fark, TCMB tarafından hem bir risk göstergesi hem de ekonomideki olumsuz gelişmelerin kaynağı olarak görülmektedir. TCMB yeni para ve kur politikasını bu farkı kapatmak üzerine kurmak istemektedir. TCMB nasıl tanımlarsa tanımlasın yerli para ve yabancı paralar üzerinden farklı reel faizler söz konusu oldukça ve bunlar arasındaki makas açık kaldıkça, kurun daha da değerlendiği, enflasyon azalsa bile istihdamsız bir büyümenin olduğu, açıkların giderek arttığı, borçların genişlediği, kurların ve enflasyonun bastırıldığı bugünkü ekonomik yapının, TCMB nin inatla ve sabırla uyguladığı katı enflasyon hedeflemesinin bir ürünü olduğunu kabul etmek gerekir. Artan cari dengesizlik ve yüksek kısa vadeli sermaye hare-

6 GÜNDEM ketleri, Türkiye ekonomisini şoklara karşı hassas hale getirmiştir. Bugün gelinen noktada özellikle cari işlemler dengesindeki bozulma TMCB yi sonunda rahatsız etmiş; enflasyon hedeflemesi yanında finansal sistemdeki aşırı kredi genişlemesini ve TL deki değerlenme sürecini kontrol almak amacıyla 2011 yılı için yeni bir para ve kur politikasına yönelmiştir. TCMB nin yeni politikasının başarılı olup olmayacağını bir sonraki paragraflarda tartışalım, ama bu noktada mızrağın çuvala neden sığmadığını vurgulayalım. Merkez Bankasının Resesyona İhtiyacı Var : Daha İyisi Kriz Olsun TCMB nin izlediği politikanın ekonomiye ne kadar zarar verdiğinin en güzel göstergesi, önlenemez ithalat artışıdır. İğneden ipliğe her şeyi ithal eder hale gelen Türkiye ekonomisinin ciddi bir yapısal dönüşüm geçirdiği söylenebilir. Nasıl zevk ve teknoloji fiyatları belirliyorsa, fiyatlar da neler tüketeceğimizi ve hangi teknolojileri kullanacağımızı belirleyebilir (Dolaylı fayda fonksiyonlarına bakın). Eğer bir ekonomideki fiyatlar denge fiyat, doğru fiyat ve adil fiyat değilse, kısacası yanlış fiyatlarsa iktisadi birimler de bu fiyatlara uyarak kazançlarını ve faydalarını maksimize edecek davranışlar sergileyeceklerdir. Kısa dönemdeki yanlış fiyatların uzun dönemde yarattığı dengesizliklere iktisat literatüründe histeri etkisi denilir. TCMB nin izlediği para politikası ile bu dengesizliklere katkısının önemli düzeyde olduğu söylenmelidir. Merkez Bankasının izlediği yüksek faiz politikasının getirdiği dış kaynak (sermaye hareketleri), değerli kur ve iki farklı faiz yapısı gerek tüketim gerekse yatırımda Türkiye ekonomisinin dışa bağımlılığını gün geçtikçe arttırmıştır. Bu dönemdeki dünya konjonktürü de oldukça müsaitti. Son on yıldır dünyada dolar ve döviz bolluğu, kısacası bir sermaye bolluğu bulunmaktadır. İçerideki yüksek faiz dışarıdan borçlanma ile yatırımı, üretimi ve tüketimi teşvik etti. Denizli deki tekstil üreticisi Dalaman pamuğuna, Antep ipine bakmaz oldu. Kur yerli girdi yerine yabancı girdinin (özellikle Çin) kullanılmasını cazip kıldı/kılmaya devam ediyor. Dış finansman ile fabrikaların kapasiteleri yenilendi ve daha yoğun sermayeli, daha verimli üretim teknolojileri ithal edildi. Bursa da makine üreticilerinin dertleri pek işitilmedi. Bu durum çok uzun soluklu olmasa da 10 yıllık konjonktürün bugün geldiği nokta yoğun bir borç stoku ve bildiğimiz istihdamsız büyüme, katma değer artışının sınırlı olması, sektörlerde özellikle de reel imalat sanayinde tamamlaşma derecesinin zayıflaması, bütçede düzelme görünse bile bozulan dış dengeden kaynaklanan ÖTV ve KDV kaynaklı geçici düzelmelerin yaşanması gibi olumsuzlukların, ekonomik yapıyı kuşattığını görebilir hale geldik. Sermaye hareketlerinin serbest olduğu Türkiye de yanlış bir strateji olan yüksek faiz politikası artan dengesizleri beraberinde getirmiştir. Yanlış fiyatlar histerinin kaynağıdır ve varlıklarını daha uzunca süre sürdüreceklerdir. Bu süreçten kısa dönemde hemen hemen herkesin memnun olduğu söylenebilir. Gelen dış kaynaklarla ekonomi büyüdü, bütçe açıkları azaldı, ucuz kredi ile ev, dam ve araba alındı. Belki çok kişi, iş bulamadı ama en azından statüleri korunduğu için pastanın aslan payı olmasa bile paylarına bir şeyler düştüğü için seslerini çıkarmadılar. Dışarıdan Türkiye ye kaynak getirenler de pastanın aslan payını götürdükleri için memnun oldular. Bu koşullarda Türkiye ekonomisi için bir sub optimal dengenin kısa dönemde geçerli olduğu söylenebilir. Ancak bu sürecin sonsuza kadar sürdürülmesinin giderek zorlaştığı TCMB tarafından da kabul edilmiştir. Bugün TCMB, izlediği faiz politikasının aynı anda fiyat ve finansal istikrarı sağlamadığını, daha gerçekçi (gevşek) bir enflasyon hedeflemesi izlemesi gerektiğini kabul ettiği söylenebilir. Bu kabul geç olmakla beraber sevindirici bir gelişmedir. Ancak ortaya çıkan dengesizliğin büyüklüğü ve çıkarların kemikleşmiş yapısı nedeniyle TCMB politikasının ve sonuçlarını biraz daha yakından değerlendirilmesi faydalı olacaktır. TCMB yeni politikasındaki hedefleri olan fiyat istikrarı ve finansal istikrara ulaşmak için hem faizleri hem de para miktarını azaltacak bir para politikasını amaçlamaktadır. Bu çerçevede Kurul, daha düşük bir politika faizi, daha geniş bir faiz koridoru ve daha yüksek zorunlu karşılık oranlarının uygun bir bileşim olacağı değerlendirmesinde bulunmuştur. Ayrıca, finansal istikrarı desteklemek amacıyla, Türk Lirası cinsinden mevduatın vadesinin uzamasını teşvik edecek şekilde zorunlu karşılık oranlarının vadelere göre farklılaştırılmasının ve daha önce zorunlu karşılığa tabi olmayan bazı yükümlülük kalemlerinin zorunlu karşılık kapsamına alınmasının faydalı olacağı değerlendirilmiştir (TCMB). TCMB nin izleyeceği politikaya iktisat literatüründen bakılırsa Merkez Bankası Tinberger kuralına göre hareket etmektedir. Bu kural her amaç için bir araç bulunması gerektiğini ifade eder. TCMB yeni dönemde

GÜNDEM Finans Politik & Ekonomik Yorumlar 2011 Cilt: 48 Sayı: 551 amaçlarına ulaşabilmek için faiz hariç kullanacağı araçları şu şekilde belirtmektedir: (1). Faiz Dışı Kamu Harcamaları, (2). Vergiler, (3). Bankaların Sermaye Yeterlilik Oranları (Basel 3), (4). Bankaların Likidite Yeterlilik Oranları (Basel 3), (5). Zorunlu Karşılık Oranları, (6). Merkez Bankasının Likidite Yönetimi. Dikkatlice bakıldığında para politikası açısından 5. ve 6. tedbirler TCMB kontrolü veya nüfuzu altındadır. Merkez Bankası 5. ve 6. tebirler yoluyla zorunlu karşılıkları arttırarak ve son borç verme faizlerini yükselterek piyasadaki para miktarını da azaltmayı 1 sağlamaya çalışmaktadır. Diğer tedbirler yapısal veya maliye politikası ile ilgili tedbirlerdir. Bunları şimdilik para politikasının dışında bırakarak analizimize devam edelim. TCMB ye göre bu tedbirler başarılı olursa, TCMB, Türkiye deki yüksek reel faizle dış alemdeki düşük reel faiz farkı kapanacağından hem enflasyonla mücadele hem de mali istikrarı sağlama açısından etkin bir faiz politikası aracına kavuşmuş olacağını ummaktadır. Acaba faiz farkının kapanması nasıl mümkün olur, hangi şartlarda mümkün olur bunu belirlemeye çalışalım. Bunun için de aşağıdaki basit bir şekle başvuralım. Bu şekilde basitlik için para arzı (Ms) ile para talebi (Md) özdeş kabul edildi. Özdeşlik varsayımı makuldür. Fazla para arzını, domates arz fazlası gibi tarlada ve yolda görmediğimize göre bunun her zaman Md=Ms olarak alınmasında bir sakınca yoktur. 1 Sıkı para politikasının göstergesi olarak TCMB borç alma ve verme faizleri arasındaki makasın genişliğine bakılmalıdır. a) Politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı yüzde 7 den yüzde 6,50 ye düşürülmüştür. b) Gecelik faiz oranları: Merkez Bankası borçlanma faiz oranı yüzde 1,75 ten yüzde 1,50 ye düşürülmüş, borç verme faiz oranı yüzde 8,75 ten yüzde 9 düzeyine yükseltilmiştir. Açık piyasa işlemleri çerçevesinde piyasa yapıcısı bankalara repo işlemleri yoluyla tanınan borçlanma imkânı faiz oranı ise yüzde 7,75 ten yüzde 8 e yükseltilmiştir. c) Geç Likidite Penceresi Faiz Oranları: Geç Likidite Penceresi uygulaması çerçevesinde, Bankalar arası Para Piyasası nda saat 16.00 17.00 arası gecelik vadede uygulanan Merkez Bankası borçlanma faiz oranı yüzde 0 düzeyinde sabit tutulmuş, borç verme faiz oranı yüzde 11,75 ten yüzde 12 düzeyine yükseltilmiştir (TCMB). C. M. BAYDUR TCMB hem faizleri düşürmek hem de sıkı para politikası uygulamak istemektedir. Şekilde ekonominin A noktasında bulunduğunu kabul edelim. Para talebi veri olmak kaydıyla TCMB nin faizleri İ 1 den İ 2 ye indirebilmesi için para arzını Ms 1 den Ms 2 ye arttırması gerekmektedir. Nasıl bir malın arzı bollaşınca fiyatı düşüyorsa, para arzındaki bollaşma da paranın fiyatı olan faizi düşürecektir. Bu durumda ekonomi B noktasında olacaktır. Ancak TCMB 2011 yılında izleyeceği para politikası ve araçları ile piyasadaki para miktarını da azaltmak istemektedir. Temelde bu amaca ulaşmak için TCMB, kullandığı araç olan zorunlu karşılık oranlarını kısa vadede yükseltmektedir. Sermaye hareketlerini tam serbest olduğu Türkiye de bu aracın etkinliği toplam talebe bağlıdır. Toplam talep canlı olduğu sürece sermaye hareketlerinin serbest olduğu Türkiye de, bankalar ve firmalar rahatlıkla farklı kanallardan dış kaynak bulabilirler. Bundan dolayı TCMB hem faizleri hem de para arzını azaltmak isterse para talebinin azalması gerekmektedir. Yani ekonominin C noktasına gelmesi gerekmektedir. Para talep fonksiyonun hangi koşular altında C ye kayacağına yakından bakalım. Para talebi, çok boyutlu ve tahmin edilmesi çok güç bir fonksiyon olmasıyla beraber gelirin, finansal sistemin özelliklerinin ve ekonomiyle ilgili beklentilerin (temelde gelir ve fiyat beklentilerinin; buradaki fiyat beklentileri içinde sadece enflasyon değil diğer varlıkların fiyat beklentileri de kastedilmektedir) bir fonksiyonu olarak kabul edilebilir. Finansal sistemin özelliklerinin kısa dönemde değişmediği kabul edildiğinde, şekilde de görüldüğü üzere, para talebinin Md den Md e doğru kayması için para talebini belirleyen diğer büyüklüklerin değişmesi gerekmektedir. Para talebinin bu şekilde kayabilmesi için ya gelirin azalması ya beklentilerin değişmesi ya da her ikisinin aynı anda olması gerekmektedir. Enflasyonla alakalı beklentiler olumlu yönde değişse bile gelir ve gelir beklentileri mevcut durumunu koruduğu sü- 7

8 GÜNDEM rece para talebinin C noktasına kaymayacağı söylenebilir. Gelir, gelir ve varlık fiyatları ile ilgili beklentiler canlı olduğu sürece, sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ekonomide gerek bankalar gerekse şirketler doğrudan dışarıdan borçlanarak kredi veya direkt olarak para arzını arttırabilirler. Sermaye hareketlerinin serbest olduğu ve TCMB nın dünyadaki fon arz ve talebini etkilemeyecek kadar büyük bir Merkez Bankası olmadığı da dikkate alındığında para politikasının yapabileceği çok fazla bir şey bulunmamaktadır. Çözüm maliye politikası ve finansal sistemle alakalı düzenlemelerdedir. Raporlardan anlaşıldığı kadarıyla, TCMB her alanda ciddi düzenlemeler istemektedir. Bankaların sermayelerinin arttırılması ve OVP (orta vadeli mali programa sıkıca uyulması) yardımıyla hükümet/kamu harcamalarını daraltıcı bir maliye politikası amaçlarına ulaşabilmek için olmazsa olmaz koşullar olarak görmekte ve gerçekleştirilmesini istemektedir. Bir açıdan da haklıdır. Türkiye ekonomisi incelendiğinde, 2009 yılı gibi ekonominin daraldığı, sermaye girişinin yavaşladığı yıllarda cari işlemler dengesinin veya dış ticaret dengesinin sorun olmaktan çıktığı çok rahat görülebilmektedir. Türkiye ekonomisinde hem fiyat istikrarı hem de finansal istikrarın sürdürülebilmesi için yani TCMB nin amaçlarına ulaşabilmesi için ekonomini soğutulması gerekmektedir. Buradaki kritik soru maliye politikası bu şekilde uygulanabilir mi? Sonuç Yerine TCMB, faiz farklarını azaltarak reel kurdaki değerlenmeyi veya başka şekilde ifade edilecek olursa cari işlemlerdeki bozulmaya, aşırı dış kaynak girişine engelleyerek çözmek istemektedir. İzleyeceği düşük faiz sıkı maliye politikasının başarılı olması için yada başka bir deyişle reel kurdaki değerlenmenin durması için muhakkak harcamalarının azalması kısaca tasarrufların artması gerekmektedir. Temelde cari dengesizlik bir tasarruf yetersizliğidir. Türkiye sermaye hareketlerinin serbest olmasından yararlanarak dış kaynak kullanan bir ekonomidir. 2011 yılında izlenecek para politikasından anlaşıldığı kadarıyla, TCMB bu kadar yoğun ve özellikle kısa vadeli dış kaynak kullanımı istememektedir. Peki, TCMB nin elinde tasarrufları arttıracak, kısa vadeli sermaye girişini engelleyecek bir efektif aracı var mıdır? sorusuna verilecek cevap hayırdır. Sermaye hareketlerinin serbest olduğu ve Türkiye ekonomisinin dünyaya göre küçük olduğu varsayılırsa, TCMB nin tesis ettiği faiz Merkez Bankasının Resesyona İhtiyacı Var : Daha İyisi Kriz Olsun politikasını bugün tersine çevirmesi çok daha zordur. Histeri etkisi geçmiş dengesizliklerin geleceği şekillendirmesidir. Histeri etkisi nedeniyle son on yılda üretim ve tasarruf yapısı değişmiştir. Ve bu yapının bugünden yarına değişmesi kolay değildir. Bu noktada alınan borçlar, devam eden yatırımlar, kullanılan dış kaynakların borç geri ödemeleri v.b. unsurlar, TCMB nin bu politikasına karşı ciddi bir direnç yaratacaktır. Sermaye hareketlerinin denetlenmediği Türkiye de piyasa aktörleri, TCMB nin zorunlu karşılıklarla ilgili düzenlemelerini aşacak yeni yollar bulacaklardır. Bunun yanında iktidarın da bu direnç karşısında sıkı maliye politikasına dönmesi o kadar kolay değildir. BDDK (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) bir kenara bırakılacak olursa, TCMB nin elindeki tasarrufları arttıracak ve sermaye girişlerini denetleyecek bir aracı olmadığından geriye maliye politikası kalmaktadır. Peki, hükümet TCMB politikasını 2011 de destekler mi? sorusuna verilecek cevap kısa ve uzun vadeye göre değişir. Kısa vadede cevap bellidir. Hükümetten daha sıkı bir bütçe uygulamasını seçim yılında beklemek hatalı olacaktır. Uzun vadede ise ciddi bir mali yapılanmanın, sosyal güvenlik reformunun, vergi reformunun, özelleştirmenin ve en önemlisi de bu kadar yoğun kısa vadeli dış kaynak kullanımı engelleyecek düzenlemelerin toplumun karşısında durduğu söylenebilir. Katma değer istihdam ve dış fazla yaratmada zorlanan Türkiye ekonomisinde biriken özel borçların ödenmesi için mali yapılanma, sosyal güvenlik reformu, vergi reformu ve özelleştirme kaçınılmaz bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sonuca yanlış fiyat uygulamalarına uzun yıllar direnmenin diyeti olarak bakılmalıdır. Genel olarak sorunlara karşı geç tepki gösterdiğimiz dikkate alındığında yeni para politikasının başarılı olması için ekonomik bir kriz fırsat olabilir. Malum kriz kelimesinin bir anlamı da fırsat demektir. Kriz koşulları yapısal dönüşümleri topluma kabul ettirmede oldukça yardımcı olmaktadır. Biraz ironik olacak belki ama TCMB nin aldığı bu tedbirler Türkiye ekonomisini krizden korumak içindir. Ancak bu politikaların başarılı olması için TCMB nin sıkı bir maliye politikası beklemek yerine krizi beklemesi daha makul bir yol olarak görünmektedir. Belki bu sayede aklımıza sermaye hareketlerinin çok rahat bir şekilde birçok denge fiyatını balon haline getirdiği, dolayısıyla sermaye hareketlerini kontrol etmenin yollarına ve bunların etkilerine de bakmak gerektiği gelebilir.

Finans Politik & Ekonomik Yorumlar 2011 Cilt: 48 Sayı: 551 M. URAL - D. ÖZTEKİN 9 Küresel Kriz ve Döviz Kurlarında Oynaklık Geçişi* Özet Mert URAL 1 Didem ÖZTEKİN 2 Uluslararası finansal piyasalar arasındaki oynaklık geçişlerinin önemi, 2008 yılında yaşanan küresel kriz ile tekrar gündeme gelmiştir. Bu çalışmanın amacı, küresel krizin döviz kurları oynaklığı üzerindeki etkisini ve döviz kurları arasındaki oynaklık geçişlerini belirlemektir. Çalışmada, Aralık 2001-Mayıs 2010 dönemine ait EUR, USD ve JPY günlük döviz kuru serileri analize dahil edilmiştir. Oynaklık geçişlerinin kaynağının ve büyüklüğünün belirlenmesi için çok değişkenli GARCH (multivariate GARCH) yöntemi kullanılmıştır. Elde edilen ampirik sonuçlara göre; küresel kriz sürecinde serilerin oynaklığının arttığı ve hem haber etkisinin hem de oynaklık geçişinin kaynağının USD döviz kuru olduğu belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Küresel Kriz, Döviz Kuru, Oynaklık, MGARCH Global Crisis and Exchange Rate Volatility Transmission Abstract 1 Yrd. Doç. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi, İİBF, İktisat Bölümü, mert.ural@deu.edu.tr 2 Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Anabilim Dalı, Para ve Banka Programı, didemoztekin@gmail.com * Bu çalışma, Türkiye Ekonomi Kurumu (TEK) tarafından 1-3 Eylül 2010 tarihlerinde Girne-KKTC'de düzenlenen 2. Uluslararası Ekonomi Konferansı nda sunulan bildirinin gözden geçirilmiş halidir. The importance of the volatility transmission across the international financial markets has become a current issue by the effects of global crisis in 2008. The purpose of this study is to assign the effect of the global crisis among the exchange rate volatilities and which exchange rate is more effective than the others in the volatility transmission. We analyze EUR, USD and JPY daily exchange rate series for the period December 2001-May 2010 by using a multivariate GARCH model. The empirical results show that, the exchange rate volatility has increased during the global crisis period and both the source of degree of innovation and the source of volatility transmission is USD exchange rate. Keywords: Global Crisis, Exchange Rate, Volatility, MGARCH