Söyleþi 4 DE 2 DE 7 DE 2 DE 8 DE 8 DE 5 DE 6 DA 6 DA



Benzer belgeler
Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ

ünite1 Kendimi Tanıyorum Sosyal Bilgiler 1. Resmî kimlik belgesi Verilen kavram ile aþaðýdakilerden hangisi iliþkilendirilemez?

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

TOPLUMSAL SAÐLIK DÜZEYÝNÝN DURUMU: Türkiye Bunu Hak Etmiyor

Platformdan Yeni ve Ýleri Bir Adým: Saðlýk ve Sosyal Güvence için Bir Bildirge


ALPER YILMAZ KIZILCAÞAR MAHALLESÝ MUHTAR ADAYI

2003 ten 2009 a saðlýkta dönüþüm þiddet le sürüyor

* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim:

ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum

Kanguru Matematik Türkiye 2015

ünite1 Sosyal Bilgiler

Benim adým Evþen, annem bana bu adý, evimiz hep þen olsun diye vermiþ. On yaþýndayým, bir ablam bir de aðabeyim var. Ablamla iyi geçindiðimizi pek


5. 2x 2 4x + 16 ifadesinde kaç terim vardýr? 6. 4y 3 16y + 18 ifadesinin terimlerin katsayýlarý

T.C YARGITAY 9. HUKUK DAÝRESÝ Esas No : 2005 / Karar No : 2006 / 3456 Tarihi : KARAR ÖZETÝ : ALT ÝÞVEREN - ÇALIÞTIRACAK ÝÞÇÝ SAYISI

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

BÝLGÝLENDÝRME BROÞÜRÜ


ünite 3. Ýlkokullarla ilgili aþaðýdakilerden hangisi yapýlýr? Vatan ve ulus sevgisinin yerdir. 1. Okulun açýlýþ töreninde aþaðýdakilerden

17 ÞUBAT kontrol

1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn

Sunuþ. Türk Tabipleri Birliði Merkez Konseyi

ÝÞÇÝ SAÐLIÐI VE ÝÞ GÜVENLÝÐÝ PROJESÝ

Kanguru Matematik Türkiye 2017

ÝNSAN KAYNAKLARI VE EÐÝTÝM DAÝRE BAÞKANLIÐI

Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de

ERHAN KAMIŞLI H.Ö. SABANCI HOLDİNG ÇİMENTO GRUP BAŞKANI OLDU.

Güvenliðe Açýlan Sosyal Pencere Projesi ODAK TOPLANTISI SONUÇ RAPORU

BASIN AÇIKLAMALARI TMMOB EMO ADANA ÞUBESÝ 12. DÖNEM ÇALIÞMA RAPORU BASIN AÇIKLAMALARI

Kanguru Matematik Türkiye 2015


İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

01 EKİM 2009 ÇARŞAMBA FAİZ SAYI 1

mmo bülteni ...basýnda odamýz...basýnda odamýz...basýnda odamýz Basýnda Odamýz eylül 2005/sayý 88 Aðustos 2005 Aðustos 2005 Aðustos

Yükseköðretimin Finansmaný ve Finansman Yöntemlerinin Algýlanan Adalet Düzeyi: Sakarya Üniversitesi Paydaþ Görüþleri..64 Doç.Dr.

ünite1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? A. saklambaç B. körebe C. evcilik (1, 2 ve 3. sorularý parçaya göre yanýtlayýn.

ünite1 Sosyal Bilgiler Verilenlerden kaçý sosyal bilimler arasýnda yer alýr? A. 6 B. 5 C. 4 D. 3

Romalýlar Mektubu Kursu Doðrulukla Donatýlmak

.:: TÇÝD - Tüm Çeviri Ýþletmeleri Derneði ::.

Neden sendikalý olmalýyýz?

Ýlk 1 Mayýs Þiiri Ve Nezihe MERÝÇ


01 Kasým 2018

10SORUDA AİLE SİGORTASI

Gelir Vergisi Kesintisi


2. Kazlarýn bulunduklarý gölü terk etmelerinin nedeni aþaðýdakilerden. A. kuraklýk B. þiddetli yaðýþlar C. soðuklarýn baþlamasý

BÝRÝNCÝ BASAMAK SAÐLIK HÝZMETLERÝ: Sorun mu? Çözüm mü?

Programýmýz, Deneyimimiz, Çaðdaþ Demokrat Ekibimiz ve Çaða Uygun Vizyonumuz ile Yeniden

TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi'nden Haberler *1 Þubat 2016 tarihinde faaliyetlerine baþlayan Suruç Mülteci Danýþma Merkezi; mülteci, sýðýnmacý ve

Fiskomar. Baþarý Hikayesi

DONALD JOHNSTON OECD GENEL SEKRETERÝ INTERVIEW DONALD JOHNSTON OECD GENERAL SECRETARY

SENDÝKAMIZDAN HABERLER

ÖRNEK RESTORASYONLAR SERGÝSÝ

mmo bülteni ...basýnda odamýz...basýnda odamýz...basýnda odamýz aralýk 2005/sayý 91 Kasým

Kanguru Matematik Türkiye 2015


KOBÝ lerin iþ süreçlerini daha iyi yönetebilmeleri için

mmo bülteni ...basýnda odamýz...basýnda odamýz...basýnda odamýz... nisan 2005/sayý 83


1. Nüfusun Yaþ Gruplarýna Daðýlýmý

3. Çarpýmlarý 24 olan iki sayýnýn toplamý 10 ise, oranlarý kaçtýr? AA BÖLÜM

25 Mart 2007 Kol Toplantýsý


2 - Konuþmayý Yazýya Dökme

ÝÇÝNDEKÝLER 1. TEMA OKUL HEYECANIM Kazaným Testi Fiziksel Özelliklerim Duygularým Haftanýn Testi...

Simge Özer Pýnarbaþý

4. 5. x x = 200!

3. FASÝKÜL 1. FASÝKÜL 4. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL 5. FASÝKÜL. 3. ÜNÝTE: ÇIKARMA ÝÞLEMÝ, AÇILAR VE ÞEKÝLLER Çýkarma Ýþlemi Zihinden Çýkarma

07 TEMMUZ 2010 ÇARŞAMBA 2010 İLK ÇEYREK BÜYÜME ORANI SAYI 10

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI

Kanguru Matematik Türkiye 2017

3. Tabloya göre aþaðýdaki grafiklerden hangi- si çizilemez?


Sessizliktir Her Þeyin Ötesi. Hani, sýradan hayatlar vardýr; hüzünle astarlanmýþ ruhlarýn. sessizliðini akseder suretleri.

TUM DERS LER SOR U BAN K AS I HAYAT BİLGİSİ FEN BİLİMLERİ - TÜRKÇE MATEMATİK - İNGİLİZCE

Laboratuvar Akreditasyon Baþkanlýðý Týbbi Laboratuvarlar

Ermeni soykýrýmý nýn avukatlarý

Bakým sigortasý - Sizin için bilgiler. Türkischsprachige Informationen zur Pflegeversicherung. Freie Hansestadt Bremen.

TEST. 8 Ünite Sonu Testi m/s kaç km/h'tir? A) 72 B) 144 C) 216 D) 288 K 25 6 L 30 5 M 20 7

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

mmo bülteni ...basýnda odamýz...basýnda odamýz...basýnda odamýz Basýnda Odamýz kasým 2005/sayý 90

TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi'nden Haberler 1 Þubat 2016 tarihinde faaliyetlerine baþlayan Suruç Mülteci Danýþma Merkezi; mülteci, sýðýnmacý ve

1. ÝTHÝB TEKNÝK TEKSTÝL PROJE YARIÞMASI


Yrd. Doç. Dr.. Faruk F


Evvel zaman içinde, eski zamanlarýn birinde, zengin bir ülkenin gösteriþ meraklýsý bir kralý varmýþ. Kralýn yaþadýðý saray çok büyükmüþ.


8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER

MALÝYE DERGÝSÝ ÝÇÝNDEKÝLER MALÝYE DERGÝSÝ. Ocak - Haziran 2008 Sayý 154

HER ÝNSAN BÝRBÝRÝ ÝLE AYNI MIDIR?

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

KAMU MALÝYESÝ. Konsolide bütçenin uygulama sonuçlarýna iliþkin bilgiler aþaðýdaki bölümlerde yer almýþtýr. KONSOLÝDE BÜTÇE ÝLE ÝLGÝLÝ ORANLAR (Yüzde)

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

Transkript:

Söyleþi 4 DE 2 DE Ýzmir'de Gündoðdu Meydaný'nda Eþitlikçi, Çoðulcu, Demokratik Anayasa, Zorunlu din derslerine hayýr, Laik Devlet talepleri ile toplanan on binlerce Alevi ve onlara destek olan siyasal parti ve demokratik kitle örgütü AKP yi ve AKP nin Alevi siyasetini protesto etti. Sabah ýn erken saatlerinde Cumhuriyet meydanýnda buluþan Alevi dernekleri kalabalýklar halinde Gündoðdu Meydaný'na yürüyüþe geçerken Zorunlu din dersi kaldýrýlsýn, AKP þaþýrdý, sabrýmýzý taþýrdý, AKP nin Alevisi olmayacaðýz, Kasýmpaþa imamý satamazsýn vataný, Faþizme karþý omuz omuza sloganlarý attýlar. AKP nin çabasý nafiledir 2 DE 7 DE Hz. Ali nin, Hz. Hüseyin in, Hallac-ý Mahsur un Nesimi nin, Hünkar Hacý Bektaþ Veli nin, Þahkulu nun, Hamza Baba nýn, Kalender Çelebi nin, Sevgili Dostlarý Merhaba Pir Sultan Abdal ýn, Agahi nin, Edip Harabi nin, Aþýk Veysel in, Nesimi Çimen in, Muhlis Akarsu nun dostlarý merhaba Aleviler, Sünniler, Türkler, Kürtler, iþçi kardeþler, Kamu çalýþaný dostlar, siyasi partilerimizin, Demokratik kitle örgütlerimizin deðerli temsilcileri merhaba Sevgili canlar, kardeþler, yoldaþlar merhaba Yine bir meydanda, yine yüzbinlerle bu kez Ýzmir de beraberiz. Hep beraber olacaðýz. Hep birlikte olacaðýz. Birlikte mücadele edeceðiz. Taa ki; Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý kaldýrýlýncaya, Zorunlu Din Dersleri kaldýrýlýncaya, cemevlerimiz yasal statüye kavuþuncaya, Madýmak Oteli Müze oluncaya, Alevi köylerine cami yapma politikalarý son buluncaya, Baþta Hacý Bektaþ Dergahý olmak üzere kaç yüz yýllýk dergahlarýmýz ve kutsal mekanlarýmýz biz gerçek sahiplerine iade edilinceye; kutsal Gadirhum günü... 3 DE 8 DE Sevgili kadýnlar, bu anlamlý günde ülkemizde yaþayan biz kadýnlarýn sahip olduðu birçok eþitlikçi haklarýn, Cumhuriyetle birlikte büyük Atatürk'ün öncülüðüyle baþka ülkelerdeki hemcinslerimizden daha önce bizlere verildiðini biliyorsunuzdur. 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü, dünyada kadýnlarýn mücadelerle, ölüme direniþlerle elde ettikleri haklarýn, kazanýmlarýn sembolleþtiði gündür. Kadýnýn ezilmiþliðine, iþgücünün yok sayýlmasýna, cinsiyet ayrýmcýlýðýna baþkaldýrýnýn günüdür bu gün. Sevgili kadýnlar, bizler bu ülkenin kadýnlarýyýz, bu ülkenin yokluðunu, yoksulluðunu, iþsizliðini, açlýðýný en derinden yaþayan bizleriz. Makarna, kömür paketleri için onursuzlaþtýrýlan, 20-50 liralýk sadakalarla dilencileþtirilen bizim ülkemizin kadýnlarý... 6 DA ABD dünyanýn saðlýk hizmetlerine en çok para harcayan ülkesi. OECD verilerine bakýldýðýnda dolar cinsinden harcama tutarýnýnýn öteki ülkeleri kabaca ikiye katladýðý görülüyor. Ne var ki ortalama yaþam süresi, bebek ölüm oraný gibi temel saðlýk göstergelerinde ABD yi sýralamanýn diplerinde görüyoruz hep. Ülkede sigortasýz yaþayan 50 milyon yurttaþýn yanýnda, on milyonlarcasý da kapsamý yetersiz sigortayla yetinmek zorunda. ABD ye ait göstergeler, hizmetin bedeliyle miktarýnýn ve kalitesinin örtüþmeyebileceðini açýkça ortaya koyuyor. Ne var ki öteki kapitalist ülkelerde de durum hiç parlak deðil. Socialist Register ýn 2010 sayýsý, neoliberal iktisat politikalarýnýn, insan hayatýnýn en önemli... 5 DE 8 DE Hizmete kazandýrýldýðýnda Türkiye nin önde gelen modern Pazaryerlerinden biri olacak Nevþehir Belediyesi nin Ýbrahimpaþa Mahallesi nde yapýmýný üstlendiði Modern Pazar Yeri nin çatý katý kaplama çalýþmalarýna aralýksýz devam ediliyor. 6 DA

Konya Cumhuriyet Baþsavcýlýðý, dekolte giyinen kadýnlarýn tacizde tahrik ederek suça ortak olduklarýný ve dekolte giyen kadýn için tacizin sürpriz olmadýðýný savunan Prof.Dr. Orhan Çeker hakkýnda inceleme baþlatmýþ. Ayrýca YÖK ün talimatý ile Selçuk Üniversitesi nde de inceleme baþlatýlmýþ. Diyanet Ýþleri Baþkaný da, söz konusu yasaklarýn hiçbir zaman ne taciz ne de tecavüze mazeret olarak gösterilemez, demiþ. Ýstanbul da Çeker i protesto eden Halkevleri üyesi kadýnlar, kendisine iki yumurta ve birde þemsiye göndermiþler. Haydi kadýnlar etek döpiyese. Böyle giderse terk ettiðiniz etekten sonra, etek bulüzünüzde gidecek. Buluz pantolonunuzda gidecek. Eðer protestolarýnýzý beþ on dakikalýk gösterilere sýkýþtýrýp, yaþama kaldýðý yerden devam ederseniz, sizin saman alevi, karþý çýkýþlarýnýzdan bir þey anlamayacaklar. Önce tüm iþçi, memur ve en önemlisi de öðretmenler yeniden elbise ve etek giymeye baþlamalýdýr. Hadi üniversite öðrencileri kot ve buluz giyerek gezmekten eskiden beri hoþlanýyorlardý. Size ne oldu? Ne oldu da etek, ceket ve elbiselerinizden vazgeçtiniz? Herkes bir pantolon sevdasýnda. Özelliklede kýþýn. Etek döpiyesli kadýn görmek neredeyse olanaksýz. Yýllar önce KESK li kadýnlarýn pantolon giyebilme mücadelesine bir gecede evet diyen, zamanýn koalisyon hukümeti aslýnda kadýnlar için hayýrlý bir iþ yapmadý. Pantolon giymenin rahatlýðýný tartýþacak deðilim. Tabiî ki obüste, takside, okulda, iþ yerinde eteðin zorluklarý vardýr. Pantolonunda özgürlüðü vardýr. Ancak görüldüðü gibi sizde eteði terk edince sokaklar tamamen büründü nerdeyse. Ellerinden gelse tüm okullarý da büründürecekler. Ýlahiyatçý profesörümüz hukümetten aldýðý güçle olsa gerek, kadýnlarýmýza nasihatte bulunuyor. Erkeklerimize güvenmiyor demek ki. Erkeðin nefsine hâkim olamayabileceðini söylüyor. Açýk giyinen kadýnlarýn suçun yarýsýna ortak olduklarýný söylüyor. Aslýnda yalnýzca kadýnlar ve kadýn örgütlerinin bu zihniyete karþý çýkmasý yetmez. Zatý muhterem erkekleri de aþaðýlýyor aslýnda. Erkeklerinde bu tür zihniyete karþý çýkmasý gerekir. Hocaya sormalý. Son olarak Siirt te yaþanan iki tecavüz vakasýnda kadýn maðdurlar veya Mardin de özelliklede nüfuzlu kiþilerce toplu tecavüze uðrayan N.Ç. çok mu dekolte giyiniyorlarmýþ?, Mahkeme sonrasý açýklanan gerekçeli kararda maðdur neredeyse suçlu ilan edilmiþ. Ýyiki maðdur þikayetçi olduðu için ceza verilmemiþ. Sanýklar mahkemedeki iyi hallerinden dörder yýl, pazarlamacý iki kadýnda sekizer yýl ceza almýþlar. Demek ki yasa koymakta yetmiyor. Zihniyet deðiþtirilecek o halde 29 Kasým 2010 tarihinde Çaðdaþ Kýrþehir de yayýmlanan Aç it fýrýn yýkar, baþlýklý yazýmýn bir kez daha okunmasýnda yarar var. Karþý çýkmak, protesto etmek yeterli etkiyi yapmýyor. KESK li kadýn arkadaþlarýmýz yeniden eteðe döpiyese sahip çýkmalýlar, hayatýn her alanýnda etekten bulüzden vazgeçmemelidirler. Yoksa çok yakýnda erkeklerimizin nefsini uyandýrýyor diye kamusal alanda kýlýk ve kýyafetlerinize ileri demokrasimizin, yeni düzenlemeleri gelebilir Benden hatýrlatmasý. Haydi kadýnlar yeniden etek döpiyese. Hadi kolay gelsin. Not: Sevgililer Günü nde yapmýþ olduðum kutlama sehven, parti kutlamasýyla karýþmýþtýr. Hatamýzdan dolayý özür dileriz. 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü kutlu olsun. Ýzmir'de Gündoðdu Meydaný'nda Eþitlikçi, Çoðulcu, Demokratik Anayasa, Zorunlu din derslerine hayýr, Laik Devlet talepleri ile toplanan on binlerce Alevi ve onlara destek olan siyasal parti ve demokratik kitle örgütü AKP yi ve AKP nin Alevi siyasetini protesto etti. Sabah ýn erken saatlerinde Cumhuriyet meydanýnda buluþan Alevi dernekleri kalabalýklar halinde Gündoðdu Meydaný'na yürüyüþe geçerken Zorunlu din dersi kaldýrýlsýn, AKP þaþýrdý, sabrýmýzý taþýrdý, AKP nin Alevisi olmayacaðýz, Kasýmpaþa imamý satamazsýn vataný, Faþizme karþý omuz omuza sloganlarý attýlar. AKP nin çabasý nafiledir Mitingde konuþan Alevi Bektaþi Federasyonu Baþkaný Ali Balkýz sözlerine miting alanýndaki katýlýmcýlarý selamlayarak baþladý. "Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý kaldýrýlana, cem evleri yasal statüye kavuþana, Madýmak Oteli müze oluncaya, Alevi köylerine cami yapýlmasýndan vazgeçilinceye kadar mücadelemize omuz omuza devam edeceðiz" diyen Balkýz, 12 Eylül düzeni tarafýndan getirilen ve AKP tarafýndan devam ettirilen asimilasyon ve ötekileþtirmeye karþý mücadele edeceklerini de vurguladý. AKP nin 12 Eylül den miras aldýðý ve devam ettirdiði politikalara deðinen Balkýz, zorunlu din dersleri, Alevilerin fiþlenmesi, seçim barajý, bilim insanlarýnýn ve özgür basýnýn susturulmaya çalýþýlmasýný 12 Eylül ne yaptý ise AKP onu yapýyor sözleriyle deðerlendirdi. AKP kimin çocuðu?.. 12 Eylül ün çocuðu diyen Balkýz, AKP nin Avrupa ya kendini özgürlükçü ve demokrat olarak tanýttýðýný söyledi ve AKP ne laik, ne demokrat, ne devrimci ne de özgürlükçüdür dedi. AKP nin kendi Alevilerini yaratmak istediðine deðinen Ali Balkýz, AKP ile birlikte duran Alevileri ve kendini demokrat ilan edenleri "aramýzdaki çürük insanlar" olarak niteledi. Çaðýmýz insanlýk çaðýdýr. Bu çaðda ýrkçýlýða, faþizme, þeriata, köktendinciliðe yer yoktur diyen Balkýz, Tayyip Erdoðan ýn Ahmedinecad, Kaddafi ve Hüsnü Mübarek gibi olmaya hazýrlanýyor diyerek AKP nin politikalarýnýn buna iþaret ettiðini belirtti. AKP ye karþý mücadele etmek için meydanda olan bütün kitle örgütlerine seslenen Ali Balkýz, Ýnsanlýðýn, eþitliðin, kardeþliðin, laikliðin ve cumhuriyet deðerlerinin temsilcisi olan herkes 'AKP den kurtulalým' þiarý altýnda buluþmalý dedi. En az zalimler kadar cesur olacaðýz Mitingde konuþma yapan Pir Sultan Abdal Kültür Derneði Genel Baþkaný Av. Fevzi Gümüþ Alevilerin aðýt yakma dönemlerini geride býrakýp eþitlik, özgürlük ve demokrasi adýna dönüþtürme çabasýnýn doðrudan içinde bulunmalarý gerektiðini söyledi ve Aleviler olarak, solcular olarak ve devrimciler olarak sürekli kaybeden taraf olmak zorunda deðiliz. Ülkemiz, saðcýlara, muhafazakarlara, gericilere býrakýlmayacak güzeldir dedi. 17 yaþýndaki gençleri idam ettirenler, 17-18 yaþýndaki çocuklara Hrant Dink i öldürtüyor, katliamdan 32 yýl sonra Maraþ ta Burasý Maraþ buradan çýkýþ yok sloganý attýrýyorlar diyen Gümüþ, AKP nin siyasal Ýslam adýna her alana hakim olmaya çalýþtýðýna, YÖK ve HSYK yý bu sebeple ele geçirdiklerine deðindi. AKP nin Ergenekon sürecinde tutunduðu tavra da deðinen Gümüþ, AKP nin darbecileri yargýlýyoruz dediðini ancak gazetecileri tutukladýðýný, asýl darbe yapanlarý gizlediðini, darbecilerin rolünü üstlenerek toplumsal muhalefeti ortadan kaldýrmak istediðini söyledi. AKP nin zihniyeti bozuk diyen Gümüþ, Tayyip Erdoðan ýn bu zihniyetin sonucu olduðunu söyledi ve Bu zihniyet yüzyýllardýr vardýr. Muaviye den Yavuz Selime, 2. Mahmud tan Erdoðan a kadar hep varolmuþtur. 12 Eylül askeri darbesi ile doruða çýkan siyasal Ýslam zihniyeti bugün kendisini AKP kimliðinde iktidara taþýmýþtýr dedi. Ülkede yaþananlarýn tesadüf olmadýðýný söyleyen Fevzi Gümüþ, Türkiye de komünizme karþý mücadele derneklerini kuranlar siyasal Ýslamcýlar deðil midir? Fethullah Gülen, Necmettin Erbakan, Abdullah Gül deðil midir? Peki Türkiye de solcu gençlere saldýrarak Kanlý Pazar ý yapanlar kimlerdir? Bunlar deðil midir? dedi. Türkiye deki ayrýþma tartýþmasýnýn sorumlusunun solcular olmadýðýný söyleyen Gümüþ, Solcular iktidarda olsa ayrýlýk, gayrýlýk, bölücülük tartýþýlmaz adý bile geçmez dedi ve iktidarýn kendisine özgürlükçü, kendisine demokrat olduðunu, türban zulmünden bahsederken milyonlarca Alevi çocuða siyasal islamý dayatmaktan geri kalmadýðýný belirtti. AKP nin yaratmaya çalýþtýðý korku imparatorluðuna teslim olmayacaðýz diyen Gümüþ, Türkiye de demokrasi, eþitlik ve özgürlük için deðiþime ihtiyaç olduðunu bunun için de büyük bir buluþma gerçekleþtirmek gerektiðinden bahsetti. Örgütlülüðümüzü yükselteceðiz. Hayatýn bütün alanlarýna müdahil olacaðýz. Haklýnýn ve mazlumun yanýnda olmaya devam edeceðiz diyen Gümüþ, mitinge katýlanlarý en az zalimler kadar cesur olmaya çaðýrdý. (sol Ýzmir)

Hz. Ali nin, Hz. Hüseyin in, Hallac-ý Mahsur un Nesimi nin, Hünkar Hacý Bektaþ Veli nin, Þahkulu nun, Hamza Baba nýn, Kalender Çelebi nin, Sevgili Dostlarý Merhaba Pir Sultan Abdal ýn, Agahi nin, Edip Harabi nin, Aþýk Veysel in, Nesimi Çimen in, Muhlis Akarsu nun dostlarý merhaba Aleviler, Sünniler, Türkler, Kürtler, iþçi kardeþler, Kamu çalýþaný dostlar, siyasi partilerimizin, Demokratik kitle örgütlerimizin deðerli temsilcileri merhaba Sevgili canlar, kardeþler, yoldaþlar merhaba Yine bir meydanda, yine yüzbinlerle bu kez Ýzmir de beraberiz. Hep beraber olacaðýz. Hep birlikte olacaðýz. Birlikte mücadele edeceðiz. Taa ki; Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý kaldýrýlýncaya, Zorunlu Din Dersleri kaldýrýlýncaya, cemevlerimiz yasal statüye kavuþuncaya, Madýmak Oteli Müze oluncaya, Alevi köylerine cami yapma politikalarý son buluncaya, Baþta Hacý Bektaþ Dergahý olmak üzere kaç yüz yýllýk dergahlarýmýz ve kutsal mekanlarýmýz biz gerçek sahiplerine iade edilinceye; kutsal Gadirhum günü Doðu Akdeniz Bölgesinde yaþayan müsayip kardeþlerimiz Arap Alevileri için bayram, dolayýsýyla resmi tatil günü ilan edilinceye dek, mücadelemizi sürdüreceðiz. Koçgiri, Dersim, Çorum, Maraþ, Sivas, Gazi katliamlarýnýn dosyalarý yeniden açýlýncaya, katiller bulununcaya, bu katliamlarýn arkasýndaki gizli örgütler açýða çýkartýlýncaya, devlet kendi ayýbý ile yüzleþinceye dek mücadelemiz devam edecek. Abdal Musa Dergahýmýzý tehdit eden taþ ocaðý kapatýlýncaya, Munzur, Pülümür ve Doðu Karadeniz çaylarý üzerine yapýlmak istenen HES projelerinden vazgeçilinceye dek mücadelemizi sürdüreceðiz. Tunceli, Dersim oluncaya; her kent, kasaba ve köyler kendi gerçek adlarý ile anýlýncaya dek mücadelemize devam edeceðiz. Eþitlikçi, çoðulcu, demokratik bir Anayasa ya kavuþuncaya; kimsenin dilinden, dininden, mezhebinden, felsefi görüþünden, sosyal sýnýf farkýndan, yaþam tarzýndan, kökünden ve kökeninden dolayý, ayrýmcýlýða uðramadýðý, ötekileþtirilmediði bir Türkiye kuruncaya dek mücadelemize devam edeceðiz. Bugün 6 Mart, 12 Mart a 6 gün kaldý. 12 Mart ýn, 12 Eylül ün ne anlama geldiðini bu ülkede yaþayan herkes iyi bilir. Ama biz Aleviler herkesten çok daha iyi biliriz. Alevi köylerine cami yapma iþleri 12 Eylül le baþladý. AKP devam ettiriyor. zorunlu din dersleri 12 Eylül le baþladý. AKP devam ettiriyor. Alevilerin fiþlenmesi, ordudan, emniyetten dýþlanmasý 12 Eylül le baþladý. AKP devam ettiriyor. Siyasi partiler yasasý, seçim yasasý, seçim barajý 12 Eylül le baþladý. AKP devam ettiriyor. Sendikalarý susturma, odalarý etkisizleþtirme 12 Eylül le baþladý AKP devam ettiriyor. Üniversiteleri, bilim insanlarýný, özgür basýný, gençleri susturma giriþimleri 12 Eylül le baþladý. AKP devam ettiriyor. Yargý, yasama, yürütme ahengini 12 Eylül bozdu. AKP devam ettiriyor. Kýsaca; 12 Eylül ne yaptý ise, AKP onu yapýyor. AKP kimin çocuðu?.. 12 Eylül ün çocuðu. Ýyi ki anasý belli, babasý belli bir çocuk. Ya bir de nesebi sahih olmasaydý?.. Bu çocukta maharet marifet sonsuz. Þuradan belli: Biz Alevilere diyor ki; siz yoksunuz. Yok olduðunuz için de size ad koyma, sizi kendi sýfatlarýmla kendimce tanýmlama hakký bana aittir. Böyle olduðu içindir ki; Cemevi nizin adý Kültür Merkezi, Ýnanç Merkezi, Erkan Merkezi olabiliyor. Dede mizin adý Ýnanç Önderi olabiliyor. Madýmak Utanç Müzesi nin adý Anýevi olabiliyor. AKP önce adýmýzý deðiþtirmek istiyor ki; devamýnda özümüzü deðiþtirebile. Özümüzü deðiþtirebildiði ölçüde de kendi Aleviliðini ve Alevilerini yaratabile sevgili canlar, lütfen, size soruyorum, býrakýn AKP yi, bu Dünya da, þu evrende bunu baþarabilecek bir Allahýn kulu veya doðanýn yarattýðý bir güç, kuvvet var mýdýr? Var mýdýr? Elbette yoktur. O nedenle AKP nin çabasý nafiledir. Tam da burada üzerinde durmamýz gereken bir konu daha var: AKP bu iþleri kimlerle piþiriyor, kimlerle becermeye çalýþýyor. 20-25 Milyon Alevi nin içinden; 3-5, 15-25 çürük-çarýk insanlar her zaman bulunabilir. Bunlardan biri Çorum da profesör olmuþ, biri bir Alevi örgütünün baþýnda Avukat olmuþ, biri ayný zamanda Hacý Dede olmuþ, birileri çakma Alevi örgütü olmuþ, biri Dikme Dede olmuþ Yetinmemiþ, Tunceli Üniversitesi, Gazi deki Enstitü olmuþ Bunlara kurslar, dersler vereceklermiþ, dedeler yetiþtirecek, ellerine sertifikalar vererek Anadolu ya, taliplere, cemlere salacaklarmýþ Diplomalý, sertifikalý dedeler olacaklarmýþ bunlar. Bankamatik ten de maaþ alacaklarmýþ. En baþlarýnda da yeni kuracaklarý bir Alevi Vakfý olacakmýþ. Yani AKP her þeyi, ama her þeyi özelleþtiriyor ve satýyorken (Oktay EKÞÝ nin kulaklarý çýnlasýn ) Aleviliði ve Alevileri devletleþtireceklermiþ. Baþýmýzda bir Diyanet yetmezmiþ gibi bir de Alevi Diyaneti ihdas edeceklermiþ. Þimdi tam da burada; Sevgili canlar sizlere bir kez daha soruyorum; Bu AKP yetiþtirmesi, elinde sertifikasý, cüzdanýnda Bankamatiði olan, sahte, çakma, dikme dedeleri siz hanenize kabul eder misiniz, elini öper misiniz, dizinin dibinde oturur musunuz, ikrar verir misiniz?... Yoksa, yoksa Git baþka kapýya mý dersiniz. Senin gibileri biz tarihten tanýyoruz. Bize Hýzýr Paþa yý anýmsatýyorsunuz mu dersiniz?... Sevgili canlar; Çaðýmýz; demokrasi, insan haklarý, laiklik, eþitlik, çoðulculuk, çok seslilik, hoþgörü, farklýlýklarýmýzla bir zenginlik içinde, bir arada yaþama çaðýdýr. Her bir rengin, her bir sesin, her bir duygu ve düþüncenin, bir deðerinden öðreneceði, alýp kabulleneceði, deðerlerin olduðu çaðdýr. Çaðýmýz insanlýk çaðýdýr. Bu çaðda; tektipliliðe, ýrkçýlýða, köktendinciliðe, faþizme, þeriata yer yoktur. Bakýn Arap dünyasý alt-üst oluyor. Arap dünyasý alt-üst olurken; bizimki kendisini Kaddafi gibi, Mübarek gibi, Ahmed-i Nejat gibi olmaya hazýrlýyor. Bu, yüzde on barajýnda ýsrar etmenin, bu Anayasa Mahkemesi ve HSYK ile, Yargýtay ve Danýþtay ile uðraþmanýn, sonrasýnda; Baþkanlýk sistemi önermelerinin baþkaca anlamý nedir?... Bütün bunlar ne alýn yazgýmýzdýr ne de kaderimiz?.. Gün geçmiyor ki ; Alevi bir öðrenci, öðretmen, iþçi, memur, doktor, köylü, üretici hak mahrumiyetine, tacize, tecavüze uðramamýþ olsun. Gün geçmiyor ki; Sivas, Malatya, Tokat, Çorum, Erzincan, Erzurum, Kars, Ardahan, Ordu, Ankara, Ýstanbul, Bursa, Amasya, Antalya, Niðde, Antep ve Hatay dan benzer haberler, belgeler, bilgiler, imdat sesleri bize ulaþmamýþ olsun. Bütün bunlar ne alýn yazýmýzdýr, ne de kaderimiz. Bütün bunlarý deðiþtirebilecek, güç bizde derman ellerimizdedir. Bizleri hiç kimse ama hiç kimse, yolumuzdan döndüremez. Ne han, istiyoruz ne hamam. Ne bayrak istiyoruz, ne toprak. Bu güzel ülkede, bizim ülkemizde; Sünni, kardeþlerimizle, inanan inanmayan, baþka þeye inanan inanmayan, yurttaþlarýmýzla birlikte, eþ ve eþit koþullarda yaþamak istiyoruz. Ama bu isteðimizi, biz Aleviler; Sünni kardeþlerimiz olmaksýzýn yalnýz baþýmýza çözemeyiz ki Týpký Kürtlerin sorununu, Türklerin anlayýþý, kabulü ve desteði olmaksýzýn çözemeyecekleri gibi Bunlarýn her ikisi de olabilir. Buna olmaz diyen; tek tipçi devlettir, sistemdir. AKP nin tutunduðu, yapýþtýðý ve giderek kullandýðý yapý da odur. Bu nedenle; bu meydanda olan herkesi; insanlýðýn, hümanizmin, eþitliðin, kardeþliðin, barýþýn, laikliðin, demokrasinin, cumhuriyet deðerlerinin temsilcisi ve savunucusu olan herkesi, emeði en yüce deðer kabul eden; alýn terinin ve fikir ifade özgürlüðünün ne olduðunu bilen bütün siyasi figürleri ve siyasi partileri; Yeter ki þu AKP kurtulalým þiarý altýnda buluþmaya; dolayýsýyla 12 Haziran seçimlerinde ayný hatta yürümeye, ayný oyu kullanmaya davet ediyorum. Saygý ve Sevgilerimle. Ali BALKIZ Genel Baþkan

ZAHÝT ATAM Belgeselci Metin Kaya nýn gerek 100 Bin Kiþiydiler gerekse Derin Çýðlýk/263 belgeselleri ülke ve iþçi sýnýfý tarihi açýsýndan unutulmamasý gereken çok ciddi yapýtlar. Belgesel sinemanýn, toplumsal belleði diri tutabilmek gibi vicdani sorumluluðu olduðunu düþünüyorum, bir tarafý ile de ahlaki bir sorumluluktur bu. Kaya da þöyle diyor; Araþtýrdýkça, birbirinden ayrýymýþ gibi duran olaylarýn ne kadar baðýmlý olduklarýný da keþfediyoruz. Hayata sadakat ilkemdir, kötü düþman aramýyorum, ama insanlarýn özlemlerini de sýkýntýlarýný da anlamak için çabalýyorum. Belgesel benim için bir tür üstü örtülenin sorgulanmasý sürecinde baþlýyor, bilinmeyenin keþfedilmesi, yok sayýlanýn arkasýndaki travmanýn anlaþýlmasý için çabalamak... Zonguldaklý maden iþçilerinin Ankara yürüyüþünün anlatýldýðý ve dönemin tanýklarýný biraraya getirerek çektiði 100 Bin Kiþiydiler belgeseli ile 2009 da Antalya Altýn Portakal Film Festivali nde En Ýyi Ýlk Belgesel Ödülü alan Zonguldaklý yönetmen Metin Kaya bu kez büyük yürüyüþün iki yýl sonrasýnda meydana gelen büyük grizu faciasýnýn belgeselini çekti. Ýlk belgeselde olduðu gibi yakýnda birçok festivalde gösterim þansý bulacak olan Derin Çýðlýk/263 belgeseli için Metin Kaya ile büyük yürüyüþ ve ardýndan gelen grizu faciasýný konuþtuk.»1990-91 sürecinde Zonguldak taki büyük madenci yürüyüþü, bizzat iþçilerin sýnýfsal açýdan geri adým attýklarý noktada, yani sýnýf bilincinden ziyade maddi süreçlere iþi dönüþtürdükleri aþamaya getirildi. Bu yürüyüþ bir yenilgiyle mi yoksa bir zaferle mi bitti sizce? Bir de 3 Mart 1992 Grizu faciasýnýn genel hikâyesini dinleyebilir miyiz? 1990 daki yürüyüþün bittiði aþamadan baþlayarak, madenlerin bilinçli olarak iflasa ve nizamsýzlýða sürüklenmesi, yatýrýmlarýn durdurulmasý, önlemlerin alýnmamasý ile sürecin bir tür kendiliðinden tükeniþe sürüklenmesinin hikâyesi nasýl oldu? Büyük Ankara yürüyüþünün hemen sonrasýnda, yani 1991 yýlýnýn baþlarýnda grevin ertelenmesi ve Körfez Krizi gerekçesi ile madencilerin kente hüzünlü dönüþleri, ardýnda kendilerinin de bilmediði ya da beklemediði asýl büyük maðlubiyeti barýndýrýyordu. Neydi bu? Sendikalarý sözleþmeyi baþta sosyal haklar olmak üzere bazý haklarýndan tavizler vererek imzalamýþtý. Sýkýntý ve sakatlýk tam da burada yatýyordu. Zira mücadele ücret sendikacýlýðýndan çýkýp kitle ve sýnýf sendikacýlýðýna, yani olmasý gereken yere evrilmiþti. Sendika buna karþýlýk iþverenin istediði yere yani ücret sendikacýlýðýna sorunu yönlendirmiþ, hatta buna çanak tutmuþtu. Alýnan ücretin tartýþýlmasýndan sendika hiç de öyle görüldüðü gibi rahatsýz deðildi. Zira sosyal haklara yoðunlaþýlsa, büyük sorunlar ve yükümlülükler çýkacaktý sendika açýsýndan. Ýþin özeti þudur ki; ben 100 Bin Kiþiydiler filmini yaptýktan sonra yaklaþýk 26 il ve 50 nin üzerinde salon gösterimine ve sonrasýndaki sohbetlere katýldým, hepsinde ortak kaný sözleþmenin Mengen de barikatýn önünde imzalanmasý gerektiði noktasýna baðlanýyordu. Ben de bu kanýdayým. Devlet iþçi sýnýfýna ve kitleye selam durmuþ ise bu sýnýfýn gücüdür, ücretin hiçbir önemi yoktur; zira geleceðe yönelik çok büyük kazanýmdýr hem sýnýf hem de sendikal örgütlülük açýsýndan. Ýþveren þunu biliyordu: Nihayetinde istenen paradýr. Verin bu parayý niye yürütüyorsunuz bu insanlarý? Böyle bir pratiði öðrenmesine ve kendi sýnýfýný fark etmesine yol açýyorsunuz, bu daha zararlý. Sonuçta aldýklarý parayý sistem içinde harcayýp hatta üstüne bir de borçlanarak paranýn sistem içine geri dönmesine yol açacaklar... Ve öyle de oldu... Ne sendika ve daha da önemlisi ne de grevi örgütleyen grev komiteleri buna karþý bir þey yapmadý. Bu arada grev komiteleri arasýnda buna karþý tartýþmalar oldu, ancak cýlýz kaldý. Sendika da komiteleri bir biçimde kendi içinde bölerek kalan bir kýsmýný da sendika içerisine çekerek yok etti. Dýþarýda kalan sayýca az bir muhalif grup ise artýk zararsýzdýr sendika için ANAP iktidarý devrilmiþ yerine DYP-SHP koalisyonu gelmiþti ve her iki parti de grevde madencilerin yanýnda yer almýþ ya da bizzat destek vermiþti. Yani kaygýlanacak bir durum yoktu madenciler açýsýndan. Fakat öyle olmadýðýný hemen görüyoruz. Grev sonrasýnda havzada hýzla resen emekliliklere baþlanýyor ve iþçi sayýsý 45 bin dolayýndan hýzla aþaðýya çekiliyor, verimli ocaklar özele devrediliyor... Daha da önemlisi iþ ve iþçi saðlýðý açýsýnda hiçbir þey yapýlmýyordu. Yani hangi partinin iktidar olduðu ile deðil, neyin iktidar olduðu gerçeðiyle hareket ediliyordu. Artýk karþýsýnda direnen bir maden kenti yoktu... Örgütlü güç daðýlmýþ ve birey kalmýþtý, yani mutlak maðlubiyet kaçýnýlmazdý madenciler ve kent açýsýndan.»göz göre göre grizu felaketi nasýl geldi peki? 92 Mart ayýna gelindiðinde maden ocaklarýnda iþ ve iþçi saðlýðý açýsýndan her þey yarým býrakýlmýþtý. Bu sýrada toplum neredeyse Zonguldak ý sömürge ilan etmiþti, kamu kaynaklarýný tüketiyormuþuz! Bu þekilde düþünenlerden bir tanesi de sermaye piyasasýnýn önde gelen ismi Ýshak Alaton du. Alaton bizzat Zonguldak a gelerek kapatýn bu ocaklarý madencilere somon balýðý tutmayý öðretelim daha çok kâr ederiz diyordu. 3 Mart 1992 gününe gelirsek, yerin 485 metre altýna yeniden kömür üretmek üzere iniyorlar. Olacaklardan habersiz üretime baþlýyorlar. Yer üstünde gaz izleme istasyonlarý vardýr. Havzada bu istasyonun görevi, aþaðýdaki patlayýcý ve yanýcý gazlarýn yani metan ve karbonmonoksitin oranlarýný izlemektir. Ýstasyon çalýþýyor, yani sistem iþliyorken cihaz ve oranlar artýk 1.5-2 seviyelerinde sürekli alarm veriyor. Nedir bu alarm? 1.5 seviyesini geçince üretim durdurulmalý ve iþçi çýkarýlmalý, ocaklar havalandýrýlmalý. Sistem uyarýyorken bunu yapmýyorlar! Haberi olmayan iþçiler ise aþaðýda, bu oranlar çalýþmaya baþladýklarý saat olan 4 civarýnda bile alarm veriyor. Bu belgeyi filme koyduk, izleyiciler dakika dakika görecek. Felaket çok yakýn, metan gazý oraný 2.65 seviyesini buluyor, sadece bir kazmadan çýkacak kývýlcým bekleniyor, patlama için bu yeterli. Metan gazýnýn patlamasý ile buna eklenen raylarda biriken kömür tozunun zincirleme patlamalarý neticesinde ocaklar adeta cehenneme dönüþüyor. Patlamanýn olduðu bölgedeki insanlar parça tesiriyle ve yanarak yaþamýný yitiriyor, ki bu sayý 100 e yakýndýr, ancak toplamda 263 insan ölmüþtü. Patlamadan uzakta olan -ki bu uzaklýk kilometre ile tarif edilir- insanlar neden öldü? Bu iþçiler açýða çýkan karbonmonoksit gazýna maruz kalarak ölmüþtü ve hiçbirinin 1930 yýlýnda icat edilen gaz maskesi yoktu... Daha da garibi, görevi zehirli gazlarý dýþarýya çýkarmak olan 2 havalandýrma bacasýndan biri olan Ýncivez havalandýrmasý çalýþýr vaziyette olduðu halde yol verilmemiþ ve kuyu dibinde olan -200 katýndaki 63 maden iþçisi zehirlenerek ölmüþtü. Bu anlamda sürecin analizi, aslýnda 1990 daki yükselen iþçi sýnýfý örgütlenmesinin ve isyanýnýn düzen tarafýndan cezalandýrýlmasý olarak yorumlanabilir.»süreçte büyük ihmalleri olan resmi kurumun, sonraki yargýlama sürecinde bu kez çalýþanlarý yargýlanýr hale getirme çabasý, yargýda oluþan açmazý, yargýnýn sonraki seyrini anlatabilir misiniz? Yargýlamalarda ilk önce iþveren yüzde yüz kusurludur. Ancak yargýlananlar deðiþmiþti, artýk yargýlananlar kusurlu olan iþletme ve iþveren deðil yaralý kurtulan ve arkadaþlarýný kurtaran iþçiler haline dönüþtürülmüþtü! Size de bilirkiþi olarak soruyorlar siz ne dersiniz... Kaçýnýlmaz kaza raporu buradan çýkmaktadýr, yoksa arkadaþlarýný kurtaran iþçiler mahkûm olacaklardýr. Çözümü siz bulun artýk.»bütün bu süreç içinde kentin, madenci aileleri ile iþçilerin performansý hakkýnda neler söyleyebilirsiniz? Elbette kentli aileler ile sendikalarýn iliþkisi ve mücadelesi baðlamýnda örnekler vererek? Madenci aileleri yakýnlarýný arýyor ve yanmýþ cenazeler arasýndan teþhis etmeye çalýþýyordu, yani tam bir felaketti yaþanan. Birkaç eylem olur, bunlardan biri madenci anýtý önünde toplanan iþçi komitesi üyeleri tarafýndan yapýlmak istenir; polis izin vermez, onlar da derdest edilip mahkemeye çýkarýlýr ve tutuklanýr. Oysa ki söylemek istedikleri sadece þuydu: 1930 yýlýnda icat edilen gaz maskesini 1992 de madencilere vermeyen devlet yöneticileri katildir ve buna göz yuman sendikacýlar da katildir. Bunu diyemeden 1 yýl cezaevinde kalýrlar, sendika buna da göz yumar. Eþlerini kaybeden bazý kadýnlar sendikada yapýlan toplantýya sokulmamýþtý, ancak zorla girebilmiþti. Ýçlerinden biri divan baþkaný olan Þemsi Denizer e kocalarýmýz nerede diye seslenmiþti, çünkü üzeri kapatýlan ve su basýlan ocaklarda 147 maden iþçisi aylar geçmesine raðmen çýkarýlamamýþtý. Denizer in, bu kadýna cevabý ise kürsüden küfretmek olmuþtu! Her þey istendiði gibiydi, ölümler ise artýk kaderdi...»özellikle grizu faciasýnýn olmasýnýn ardýndan liberal basýnýn söz birliði etmiþçesine madenlerin kapatýlmasý için yoðun çaba göstermesi, ardýndan kent için baþta somon olmak üzere tuhaf bir iktisadi kurtarma projelerini öne çýkarma çabasýný nasýl deðerlendirirsiniz? Özellikle liberaller acýmasýzca saldýrdý, yüksek sesle yalan söyledi; bunca zarar eden ve ölümlere neden olan bu ocaklar kapatýlmalýdýr dedi. Bunu söylerken hamilik yapýyorlardý; ancak canýnýzý böyle kurtarabilirsiniz diyorlardý. Þüphesiz ki asýl dert bu deðildi, ülkeyi yönetenler ithale dayalý enerji yaratmak istedi; bugün buradan bakýldýðýnda bunun hayata nasýl geçirildiðini görüyoruz, tamamen enerjide dýþa baðýmlý bir ekonomi yarattýlar. Ýþçi çýkarýp, sendikal örgütlenmenin önünü kesip, kalan insanlarý özel ocaklarýn kucaðýna atýp, taþeron sistemiyle üretimi yönlendirip, ülkedeki maden kazalarýnýn önemli bir bölümünü görünmez hale getirdiler. Çünkü bunlarýn önemli bir kýsmý haber bile olmaz, bunu da açýk açýk söyleyelim, büyük çaplý olmadýktan sonra kamudan saklanýr bunlar. Sendikasýzlaþtýrmayý madenciliðin merkezine yerleþtirdikten sonra iþleri çok kolay oldu. Zonguldak ta binlerce insan bugün kaçak ocaklarda þehrin arka yüzünde ölümle yüz yüzedir. Yani kýsaca ne yoksulluk bitti ne de ölümler. Bunun son örneðini, 17 Mayýs 2010 tarihinde Karadon havzasýnda yaþanan grizu faciasýyla tekrar yaþattýlar bize; 30 maden iþçisi öldü. Onlarýn da gaz maskeleri yoktu ve orada da gaz izleme istasyonu vardý. Daha da garibi taþeron firma özeldi; ama patlamanýn seyir süreci de, ölümlerin yaþanma biçimleri de, sonrasý da ayný oldu. Ama geçmiþtekiler kadrolu madencilerdi, þimdi ölenler ise asgari ücrete çalýþýyordu ve sendikasýzdý. Yani her þey istendiði gibiydi, ölümler ise artýk kaderdi, yapýlacak baþka bir þey yoktu. Bir de Sayýn Bakan ýn söylediði gibi güzel ölmüþlerdi üstelik... BirGün

YEÞÝM DÝNÇER ABD dünyanýn saðlýk hizmetlerine en çok para harcayan ülkesi. OECD verilerine bakýldýðýnda dolar cinsinden harcama tutarýnýnýn öteki ülkeleri kabaca ikiye katladýðý görülüyor. Ne var ki ortalama yaþam süresi, bebek ölüm oraný gibi temel saðlýk göstergelerinde ABD yi sýralamanýn diplerinde görüyoruz hep. Ülkede sigortasýz yaþayan 50 milyon yurttaþýn yanýnda, on milyonlarcasý da kapsamý yetersiz sigortayla yetinmek zorunda. ABD ye ait göstergeler, hizmetin bedeliyle miktarýnýn ve kalitesinin örtüþmeyebileceðini açýkça ortaya koyuyor. Ne var ki öteki kapitalist ülkelerde de durum hiç parlak deðil. Socialist Register ýn 2010 sayýsý, neoliberal iktisat politikalarýnýn, insan hayatýnýn en önemli boyutu olan saðlýk alanýndaki etkilerini küresel boyutuyla ele almakta. Leo Panitch ve Colin Leys in hazýrladýðý ve yirmiye yakýn araþtýrmacýnýn katkýda bulunduðu Kapitalizmde Saðlýk Türkçeye kazandýrýldý. Saðlýk söz konusu olunca, editörlerin de önsözde belirttiði gibi, yazýlanlarýn ucu bucaðý yok. Dengeli beslenmeden barýnma olanaklarýna, insanýn fiziksel potansiyelini gerçekleþtirebilmesi için gerekenlerin temini halk saðlýðýnýn bir boyutu ise, hastalýklarýn önlenmesi ve tedavi hizmetleri iþin ikinci boyutu. Kapitalizmin son yirmiotuz yýllýk büründüðü çehre, sözü edilen her iki boyutta da saðlýksýzlýk semptomlarýyla dolu. Satýcý-müþteri iliþkilerinin yerleþtirilmeye çalýþýlmasý, saðlýðýn kendi içinde bir piyasaya dönüþtürülmesi, farklý tedarikçiler arasýnda rekabet ortamýnýn oluþturulmasý, performansa dayalý ücretlendirme, korunma sorumluluðunun bireye indirgenmesi, taþeronlaþtýrma, kamu-özel sektör ortaklýklarýnýn devreye sokulmasý ve kamu hastanelerinin özel yatýrýmcýlara satýlmasý.. Bu satýrlarý okurken Türkiye deki sürecin geliþiminden bahsedildiðini düþünebiliriz rahatlýkla. Fakat aslýnda Avrupa daki saðlýk hizmetlerinin evriminden bahsediliyor. Daha doðrusu, yýllarýn zorlu sýnýf mücadeleleri sayesinde kazanýlmýþ saðlýk haklarýnýn özel sermayenin avucuna býrakýlmasýndan. Her yerde saðlýk giderlerinin kýsýlmasý amaçlanýyor. Oysa harcamalar kamudan özel sektöre kaydýrýlýrken, reformlarýn etkisi hiç de giderlerin düþmesi þeklinde göstermiyor kendini. Yük kamu bütçesinin üzerine binmediði sürece, giderlerin artmasýna bir sorun olarak bakýlmýyor. Aslýnda çoðu ülkede, GSYH dan saðlýk hizmetlerine ayrýlan pay yükselmeye devam ediyor ve saðlýk hizmetlerine eriþimdeki eþitsizlik buna raðmen derinleþiyor. David Coburn, saðlýktaki küresel ve sýnýfsal eþitsizlikleri incelediði makalesinde, Yoksul veya geliþmekte olan ülkeleri avucuna alan aðýr saðlýk sorunlarý, bu sorunlarý çözme kapasitesine sahip olmayýþýmýzdan kaynaklanmýyor, diye belirtmiþ. Kýtlýklarýn yaþandýðý bir dünya deðil bizimkisi. Onun yerine, kaynaklarýn ihtiyaçlara kýyasla son derece kötü bölüþüldüðü bir dünyada yaþýyoruz. Ekonomik büyüme, daha insani koþullar anlamýna gelmiyor. Vietnam, bebek ölüm oranlarýnda, kendisinden üç kat yüksek ortalama gelire sahip Malezya dan iyi durumda. Brezilya, iki kat daha zengin olduðu halde, Ekvador un sahip olduðu saðlýk düzeyine ancak ulaþabiliyor. Gelir sýralamasýnda ortalarda bulunan Kosta Rika ve yoksul Küba, yetiþkinlerdeki ölüm oranlarýnda, dünyanýn en zengin ülkelerinden ABD ye göre daha iyi durumda. Daha baþka örnekler de var. Bütün bunlar gösteriyor ki iyi bir ortalama saðlýk düzeyinin elde edilebilmesi için kiþi baþýna GSYH nin yüksek olmasý þart deðil. Saðlýk hizmetleri daima sýnýflar arasýndaki güç dengelerinin bir ürünü ve iþçi sýnýfýnýn güçlü olmasý, daha eþitlikçi saðlýk sistemlerinin kurulumunu ve iþleyiþini saðlayabiliyor. Tersi de doðru. Saðlýk sistemlerinin neredeyse tüm dünyada daha adaletsiz bir hal almasý ki bunu destekleyen veriler mevcut- sýnýf savaþýmýnda iþçi sýnýfýnýn mevzi kaybettiðinin bir göstergesi. Çin de halk saðlýðý Derlemede yer alan en ilginç çalýþmalardan biri, Hong Kong Çin Üniversitesi nden profesör Wang ýn, Mao yönetiminden bugüne Çin deki saðlýk hizmetlerini ele aldýðý makalesi. Çin, Halk Cumhuriyeti nin kuruluþundan sonra halk saðlýðý alanýnda önemli ilerlemeler kaydeden bir ülke. 1979 a kadar uygulanan politikalar, eþitlikçi, tabana yayýlan, merkeziyetçilikten uzak, düþük teknolojiyle yetinmekle birlikte temel ihtiyaçlarý karþýlamaya muktedir, ekonomik bakýmdan makul, kültürel açýdansa elveriþli bir yaklaþýmýn varlýðýný yansýtmaktaydý. Bunun sonucunda, kentli yurttaþlarýn tamamý, köylerde ise nüfusun büyük çoðunluðu saðlýk þemsiyesi altýna girebilmiþti. Üstelik 1970 lerin ortalarýna kadar Çin varlýklý bir ülke sayýlamayacaðý halde baþarýlmýþtý bu. Devrim öncesinde yalnýzca 35 olan ortalama ömür 68 e týrmandý; canlý doðan her bin bebekten 250 si ölürken bu sayý 34 e çekildi. Akýl saðlýðýmýz da tehdit altýnda Ne var ki Çin, 1979 yýlýnda piyasacý reformlara geçti ve ciddi bir büyüme hýzý (yýllýk ortalama yüzde 9,9) yakaladý. Fakat hýzlý ekonomik büyüme, tüm yurttaþlara eþit ve adil biçimde yansýmýyordu. 1980 ler boyunca uygulamaya konulan reformlar, bölgeler, sýnýflar ve köyle kent arasýndaki eþitsizlikleri sert bir þekilde büyüttü. Halk Komünleri nin 1983 te resmi olarak laðvedilmesiyle kolektif ekonomi çöktü. Köy klinikleri, kâr güdüsüyle hareket eden özel sermaye sahibi hekimlere satýldý ya da kiralandý. Bu arada, topraðýn kolektif olmaktan çýkartýlýp haneler arasýnda paylaþtýrýlmasýyla, geleneksel Çin bitkisel ilaçlarýný kolektif anlayýþla yetiþtirme, toplama olanaðý da elden gitmiþti. 2000 li yýllara gelindiðinde, Çin halkýnýn cepten yaptýðý saðlýk harcamasý toplamda yüzde 60 düzeyine ulaþmýþtý ve Çin, dünyanýn en fazla ticarileþmiþ saðlýk sistemlerinden birine sahipti. Tedavi masraflarýný ödeyemediði için çalýþamaz duruma gelmek sayýsýz insaný yoksulluk sýnýrýnýn altýna çekti. Yoksulluktan kaynaklanan saðlýksýzlýk ve saðlýksýzlýktan kaynaklanan yoksulluk, yalnýzca Çin de yaþanan bir kýsýr döngü deðil. Yeni Delhi de hekimlik yapan Mohan Rao nun makalesi, Hindistan da orta sýnýflarýn bile saðlýk harcamalarýnýn altýndan kalkmakta zorlandýklarýný ortaya koyuyor. Ülkedeki toplam saðlýk harcamalarýnýn yüzde 83 ü bireylerin ceplerinden yaptýðý ödemelerle karþýlanýrken, nüfusun neredeyse dörtte biri hiçbir biçimde saðlýk hizmeti alamayacak durumda. Bunu, Hindistan ýn oldum olasý yoksul bir ülke oluþuyla açýklamak da mümkün deðil. Çünkü rakamlar, sürecin baþlangýcýnda, yani 1980 lerde durumun bu denli vahim olmadýðýný gösteriyor. Sonuçta Dünya Bankasý tarafýndan empoze edilen, kamu hizmetlerinin zenginler tarafýndan kullanýmýný azaltarak yoksullara yer açma stratejisi, yoksullarýn sistemden kapý dýþarý edilmesiyle sonuçlanmýþ durumda. Neoliberal Ortodoksluk adýna yürütülen bu korkunç politikalar, sadece beden saðlýðýmýzý tehdit etmiyor üstelik. Aile hekimi Julian Tudor Hart, endiþe verici bir biçimde artan ruhsal rahatsýzlýklarýmýzýn kökeninde toplumsal sorunlarýn bulunduðu görüþünde: Eðer bir toplumun tamamen milyarderlerden oluþabileceðine inanýrsak, iþte o zaman gerçekten çýldýracaðýz. Mutluluk, huzur ve akýl saðlýðý, yaratýcý çalýþmaya ve iyi bir çevreye, baþkalarýndan gördüðümüz saygýya ve yakýnlýða baðlýdýr. Üstelik bunlarý deðiþtirmek de elimizde. Ýnsanlar, toplumsal bakýmdan ortak bir faydalý ve saygýn amaca hizmet etmek isterler. Böylece baþkalarý için deðerli hale gelirler ve yaþamlarýnýn sonunda bir þeyler baþardýklarý hissini tadarlar. Tüm ahlaki sorumluluklarý piyasanýn kararlarýna terk eden bir ekonomik sistem, yani kapitalizm, antik kültürlerde ve dinlerde hâlâ mevcut olan insani sorumluluk duygularýnýn zayýf kalýntýlarýný bile tehdit ediyor ve normal bir beyne sahip insanlarý korkuya, kafa karýþýklýðýna, umutsuzluða, yýkýcý davranýþlara itiyor. Okurlarýný aydýnlatmak la yetinmeyen Socialist Register ýn yazarlarý, meseleyi politik bir kavrayýþla ele almakla onlarý mücadeleye de çaðýrmýþ oluyor. Hasta, hekim, hasta yakýný veya saðlýk çalýþaný.. her ne olursak olalým, ruh ve beden saðlýðýmýza kavuþmak için sermayenin sýnýrsýz tahakkümüne karþý toplumsal düzeyde karþý koymak ve bu savaþý kazanmak zorundayýz. KAPÝTALÝZMDE SAÐLIK Saðlýksýzlýk Semptomlarý Çeviren: Umut Haskan Leo Panitch, Colin Leys Yordam Kitap, 2011 384 sayfa, 20 TL. Radikal Kitap

Sulucakarahöyük/ NEVÞEHÝR Hüseyin KAÝM Hizmete kazandýrýldýðýnda Türkiye nin önde gelen modern Pazaryerlerinden biri olacak Nevþehir Belediyesi nin Ýbrahimpaþa Mahallesi nde yapýmýný üstlendiði Modern Pazar Yeri nin çatý katý kaplama çalýþmalarýna aralýksýz devam ediliyor. Nevþehir Belediyesi tarafýndan 23 bin 500 metrekarelik alan üzerinde gerçekleþtirilen Modern Pazar yerinde, 16 bin metrekarelik Pazar alýþveriþ alanýnýn çatý bölümünün kaplanmasý çalýþmalarý aralýksýz sürüyor. 2006 yýlýnda Toprak Mahsulleri Ofisi nin bulunduðu alanýn Nevþehir Belediyesi tarafýndan satýn alýnmasýnýn yaný sýra, Nevþehir Ýl Özel Ýdaresi ne ait Petrol Ýstasyonu nun dev Pazar yeri kompleksine ilave edilmesi ile toplam 23 bin 500 metrekarelik bir alan içerisinde yapýmýna baþlanýlan Modern Pazar Yeri, Nevþehir de bu alanda büyük bir boþluðu dolduracak dev yatýrýmlardan biri olarak deðerlendiriliyor. Vatandaþlarýn her türlü Pazar ihtiyacýný daha saðlýklý ortamda yapmalarýnýn saðlanmasýnýn yanýnda bazý özellikli birimleriyle de dikkatleri üzerinde toplayan Nevþehir Pazar Yerinde çaðýn gerektirdiði bir yapýlanma ile etkin hizmetler yürütülecek. Pazar kurulacak 16 bin metrekarelik alanýn hemen üzerinde sýcak ve soðuðu iç bölümlere vermeyecek Sandviç panel ile güneþ ýþýðýnýn Pazar alanýna daha verimli bir þekilde ulaþmasýný saðlayacak Polikarbon ile kaplanýlmasý çalýþmalarýnýn bu ay sonuna kadar tamamlanmasý planlanýyor.. Pazar alýþveriþini yapacak ev hanýmlarýnýn bebekleri için bebek bakým odasý ve dinlenme birimlerinin de oluþturulacaðý Nevþehir Modern Pazar yerinde oluþturulacak engelli asansörü yardýmý ile engelli vatandaþlarýmýzda Pazar alýþveriþlerini yapabilecek. 3 katlý olarak planlanan Modern Pazar yerinin alt katýnda yaklaþýk 1000 kiþilik olarak 2 bin 942 metrekarelik bir alanda sosyal amaçlý salon, 500 araçlýk otopark, polis, zabýta,veteriner hizmet üniteleri yer alýyor. Nevþehir Sebze Pazarýnda, Pazar tezgahlarý ile birlikte, çok sayýda iþyeri, depo, Balýk ve Peynir satýþ üniteleri de yer alacak. Modern Pazar yeri,bu yýlýn ortalarýnda Nevþehir li vatandaþlarýn hizmetine kazandýrýlacak. Sevgili kadýnlar, bu anlamlý günde ülkemizde yaþayan biz kadýnlarýn sahip olduðu birçok eþitlikçi haklarýn, Cumhuriyetle birlikte büyük Atatürk'ün öncülüðüyle baþka ülkelerdeki hemcinslerimizden daha önce bizlere verildiðini biliyorsunuzdur. 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü, dünyada kadýnlarýn mücadelerle, ölüme direniþlerle elde ettikleri haklarýn, kazanýmlarýn sembolleþtiði gündür. Kadýnýn ezilmiþliðine, iþgücünün yok sayýlmasýna, cinsiyet ayrýmcýlýðýna baþkaldýrýnýn günüdür bu gün. Sevgili kadýnlar, bizler bu ülkenin kadýnlarýyýz, bu ülkenin yokluðunu, yoksulluðunu, iþsizliðini, açlýðýný en derinden yaþayan bizleriz. Makarna, kömür paketleri için onursuzlaþtýrýlan, 20-50 liralýk sadakalarla dilencileþtirilen bizim ülkemizin kadýnlarý...sokaklarda öldürülen, taciz edilen, tecavüze uðrayan ve tecavüzcülere methiyeler dizilen bir ülkenin kadýnlarýyýz... Ülkemiz tarihinde, görülmemiþ bir yozlaþma yaþanýyor, adýna ''ÝLERÝ DEMOKRASÝ'' diyorlar... Kendinden olmayanýn muhalefet edenin sesini kesme, yok etme demokrasisi(!)... Yaþadýðýmýz þu günlerde, ülkemizde çocuklarýnýn geleceðinden kaygý duymayan bir anne var mýdýr? Elbette, paha biçilmez pýrlantalarýyla arzý endam edip, ara sýra timsah gözyaþlarý ile vicdan jimnastiði yapan, gemicik sahibi oðullarý, arap þeyhleri ile ortak trilyonluk þirket sahibi damatlarý, kýzlarý olan annelerde var bu ilkede... Bu ülkenin onurlu analarýna makarna daðýtarak, kömür daðýtarak, o analarýn sefaleti üzerinden nukutlar atanlara, dini ve türbaný da çaldýklarý minarelere kýlýf yapanlara '' BU DEVRANIN BÖYLE GÝTMEYECEÐÝNÝ'' göstermemiz lazým. Evet sevgili kadýnlar, sevgili anneler, bizim geleceðimiz sadece yokluðun deðil, çok tehlikeli bir gericiliðin tehdidi ve pençesi altýna hýzla gidiyor. Bu gidiþi,e dur demenin tek yolu ise birleþmek, kenetlenmek ve geleceðimize sahip çýkmakla olur. Teslim olmayalým sevgili kadýnlar, inadýna teslim olmayalým... Birleþelim, inadýna birleþelim. '' ÇOK YAKINDA BÝRGÜN AÐIR UYKULARDAN UYANACAKSIN ZOR KAPILARI AÇACAKSIN ÝNSAN GÝBÝ YAÞAYACAKSIN'' CHP HACIBEKTAÞ KADIN KOLLARI Bu yýl, kadýn haklarýnýn kazanýlmasýnda verilen mücadelenin simgeleþtiði 8 Mart ýn "Dünya Kadýnlar Günü" ilan ediliþinin 101. yýlý. Anayasa daki "Herkes, dil, ýrk, renk, cinsiyet, siyasi düþünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayýrým gözetilmeksizin kanun önünde eþittir" ifadesine karþýn, aile yaþamý, çalýþma hayatý ve yaþamýn tüm alanlarýnda kadýnýn konumuna bakýldýðýnda koþullarýn hiç de eþitlikçi olmadýðý görülmektedir. Anayasa, yasalar ve uluslararasý sözleþmelerle güvence altýna alýnmýþ olsa da, tek baþýna yasal düzenlemelerin toplumsal cinsiyet eþitliðinin hayata geçirilmesinde yeterli olmadýðý açýktýr. Bugün üniversitelere öðrenci alýnýrken kadýn-erkek ayrýmý olmamasýna raðmen, sýra iþ hayatýna geldiðinde kamu kurumlarý baþta olmak üzere personel alým ilanlarýna da yansýyan cinsiyet ayrýmcýlýðý oldukça düþündürücüdür. Bugün hala, kýz çocuklarýnýn okutulmamasýna, kadýn cinayetlerinin devam etmesine, iþ yaþamýnda kadýn istihdamýnýn engellenmesine olanak saðlayan her türlü düþünce ve yapý, artan gerici politikalarla birlikte ülkenin her noktasýna yayýlarak kuþatmaya devam etmektedir. Bu ülkenin hemen her yerinde her yaþ, meslek ve statüden erkekler hemen her yaþ, meslek ve statüden kadýnlara fiziksel, psikolojik, cinsel, ekonomik ve duygusal þiddet uygulamakta ve bu uygulama her yýl katlanarak büyümektedir. Bu ülkede hemen her gün kadýnlar, ýsrarla sürdürülen politikasýzlýðýn, bakar körlüðün cesaretlendirdiði eþleri, eski eþleri, babalarý, kardeþleri tarafýndan sokak ortasýnda hunharca öldürülmekte; devlet tarafýndan korun(a)mamaktadýr. Korumakla, bakmakla yükümlü olanlarýn istismar ettiði kýz çocuklarý suçlanabilmektedir. Yaþamýn tüm alanlarýnda, insanlýk onuru ve deðerlerinin gerektirdiði hak, fýrsat ve sorumluluklar açýsýndan, iki cins arasýndaki eþitliðin tanýnmasý ve gerçekleþtirilmesi için daha kaç yüzyýl gereklidir acaba? Bugün kadýnlar alanlarda, kurultaylarda, panellerde haklarýný anlatmaya ve aramaya çalýþýrken hala adýna köþe yazarý denilen kendini bilmez; "kadýnlarýn öpülerek kendine getirilmeleri gerektiðini" yazabilmektedir bu ülkede... Bugün ülkemizde cinsiyet ayrýmcýlýðý, aile içi iliþkilerden baþlayarak toplumsal hayat içerisinde her düzeyde yaþanmaya devam ediyor. Ýþ yaþamýnda, sosyal yaþamda, aile içi yaþamda kadýnýn kadýn olmasýndan kaynaklý sorunlar, tarihsel, kültürel, dinsel faktörler nedeniyle görmezden geliniyor, kadýn sorunu indirgemeci bir mantýkla ele alýnarak "sýð" politikada malzeme olarak kullanýlýyor. Kadýnlarý kuþatan ve sorunlarýný aðýrlaþtýran bu koþullarý ortadan kaldýrmak için mücadeleyi sürdürmek bugün çok daha önemlidir. Biz biliyoruz: Kadýna yönelik ayrýmcýlýk, sömürü ve þiddet; eþitsizliðin, sýnýrsýz tüketimin, sömürünün, yoksulluðun sistemleþtirildiði kapitalizmin doðal sonuçlarýndan sadece birisidir. Egemen sýnýfýn çýkarlarýna hizmet eden cinsiyet ayrýmcýlýðý çözülmeden özgür ve eþit bir toplum yaratýlmasý mümkün deðildir. Evet, bütün bunlara raðmen "Dünya Kadýnlar Günü" kutlu olsun. Dünya Kadýnlar Günü, tüm dünyada sýrf kadýn olduðu için sömürülen; emeðin ve alýn terinin damla damla süzüldüðü, þantiyelerdeki, mutfaktaki, ofisteki, hastanedeki, tarlalardaki, fabrikalardaki kadýn iþçilerin, annelerimizin, kardeþlerimizin, kadýnlarýmýzýn günüdür. Bu gün, kadýnlýðýný, onuru, þefkati ve emeðiyle yüceltmiþ; yoz inançlarýn, düþüncelerin ve hoyrat ellerin altýnda yaþama direnmiþ ve direnmekte olan kadýnlarýmýzýn günüdür. Bu gün, küflü bilinçlerin hapsedemeyeceði ve toza bulanmýþ zihinlerin düþleyemeyeceði, kadýn doðmuþ olmanýn meziyet sayýldýðý bir yaþam sevincini simgeler. Bu gün bahardýr! Bu gün, kadýný hiçleþtiren, kendi namussuzluklarýný, iffetsizliklerini örtmek için kadýn bedenini namusun, iffetin ve ahlakýn simgesi haline getiren her tür ideolojiye, zihniyete ve geleneklere karþý duruþun bir an ýdýr. Bu gün, bir kez daha, mühendis mimar þehir plancýsý kadýnlarýn, mutfaktan ofise, tarladan þantiyeye, madenden hastaneye, atölyeden fabrikaya yaþamýn her yerinde emeðini veren ve alýn terini akýtan kadýnlarýn sesi olduðu gündür. Bugün yaþamýn her alanýnda olan; üreten, geliþtiren, büyüten kadýnlarýn birlik, mücadele, dayanýþma günüdür. Dünya Kadýnlar Günü Kutlu Olsun! Mehmet Soðancý TMMOB Yönetim Kurulu Baþkaný Sulucakarahöyük/ HACIBEKTAÞ Hacýbektaþ Kültür Merkezi'ndeki törende konuþan Belediye Baþkaný A.Rýza Selmanpakoðlu, Türkiye'de ezilen horlanan ve dýþlanan kadýnlarýn yaný sýra, töre cinayetlerinin de yaþandýðýný ifade etti. Türkiye'de illere ve bölgelere göre kültür farklýlýðý yaþandýðýný dile getiren Selmanpakoðlu, "Töre cinayetlerinin en fazla görüldüðü bölge Güneydoðu Anadolu Bölgesi, okuma yazma oranýnýn en düþük olduðu bölgeler. Dolayýsýyla, ülkemizde eðitim, kültür anlayýþý eðitim düzeyine göre þekillenmektedir. Ancak, her gün töre cinayetine tanýk oluyoruz" dedi. Kadýnlarýn haklarýný aramada yetersiz kaldýðýný anlatan Selmanpakoðlu, Hacýbektaþ Veli'nin 13. yüzyýlda "Kadýnlarýnýzý okutunuz" dediðini söyledi. Selmanpakoðlu, Hacýbektaþ Veli'nin o günün koþullarýnda kadýna sahip çýktýðýný da sözlerine ekledi.

PAMUK YILDIZ Su boþa akarken aynada gözümün çapaðýný temizlemeye çalýþýyorum. Gözümü göremiyorum. Aynada tanýdýðým ve tanýmadýðým bir sürü baþ var ama benim baþým yok. Aynadakiler bana bir þeyler anlatmaya çalýþýyor. Tanýdýklarýmý daha önce bir þey anlatýp anlatmadýklarýna göre ayýrýyorum. Daha önceden bir þey anlatanlar anlatmaya önce yumuþak baþlýyor, sonra gitgide sertleþiyor ve sýk sýk da us ile uslanmayý etmeyi tekdir, tekdir ile uslanmayanýn hakký kötektir diyor. Hepsine birden baðýrýyorum. Ne dediðinizi anlayamýyorum, sýra ile konuþun. Sýra ile konuþabilirlermiþ gibi davranýyorlar ama konuþamýyorlar. Kýz kýsmýsý yýldýzlarý saymaz. Bacaklarýný indir, kýz kýsmýsý bacak bacak üstüne atýp oturmaz. Kýz kýsmýsýnýn arkadaþý mý olurmuþ. Výh kele bu temelli gudurmuþ. Söylediklerini sýraya koymaya çalýþýyorum. Sýralayamýyorum ve onlar tekrar hep bir aðýzdan konuþmaya baþlýyor. Gürültüleri sinirimi bozuyor. Bunlarý böyle hep bir aðýzdan konuþturan kim? diyorum. Aynadan kafamý kenara çekiyorum. Hepsi birden susuyor. Onlarý konuþturanýn benim görüntüm olduðunu anlýyorum. Onlarla iddialaþýyorum. El mi yaman bey mi yaman oyunu oynuyoruz. Kafamý çekiyorum susuyorlar, beni görünce hep bir aðýzdan tekrar konuþmaya baþlýyorlar. Ýsteklerini anlýyorum. Size bakýyorum; siz beni, ben sizi görüyorum u hissetmek istemiyorlar. Onlar; kendilerini ve baþkalarýný görmek istemeyenden. Ben onlardan farklýyým. Ben kendimi ve onlarý görmek isteyenlerdenim. Günler, aylar ve yýllar sonra bu oyunu oynamaktan vazgeçiyorum. Kaçmalýyým. Onlar gibi olmayacaðým, onlara bakmaktan kurtulmalýyým. Onlarý görmemek ve duymamak için aynaya bakmýyorum, dýþarý çýkmýyorum. Kendimi annemin çeyizini getirdiði sandýðýn içine gömüyorum. Orada geçmiþi arýyorum. Geçmiþin antika kokusu beni deðerli yapýyor. Kendimi antika sanýyorum. Sadece geceleri penceremin önüne çýkýp hava alýyorum. Kendimi hapsettiðim sandýk 7512. katta. Katlarýn kimi alçak kimi yüksek. Barýndýrdýðý insan tipine göre deðiþiyor. Yürüyenlerin de kimi büyük kimi küçük. Bazýlarýnýn boyu benim bulunduðum kata kadar gelirken, bazýlarýný görmek için mikroskop gerekli. Oradan kaçacaðým günü bekliyorum. Doðduðum andan itibaren kaçacaðýmý biliyorum. Konuþmamayý, yürümemeyi, yemek yemeyi, annemi, babamý, kardeþlerimi, arkadaþlarýmý, akrabalarýmý, seveceðim insanlarý bilmediðim zamanlarda bile oradan kaçacaðýmý biliyorum. Kaçmak gece olur diye de gündüz annemin sandýðýnda, gece pencerenin önünde oturarak uyuyorum. Annemin sandýðýnda kaçmanýn hayallerini kurarken uyuþmaya baþlýyorum. Ben Oblomov gibi olmamalýyým. Verdiðim kararý hayata geçirmeliyim yoksa kararýmla birlikte bu sandýkta çürüyeceðim. Þimdi gece mi gündüz mü diye düþünmeden 7512. kattan kendimi atýyorum. Ben, bana; Ýyice düþündün mü, geliyor musun? diye soruyor. Hiç tereddütsüz ve farklý olmanýn kývancý ile ben, bana; Geliyorum diyor. Sandýðýn içine hapsolmama neden olanlardan intikam almak için kurduðum hayalimi hayata geçiriyorum. Hep bir aðýzdan konuþanlarý susturmak için megafonu alýp baðýrýyorum. Ben sizin bildiðiniz kýzlardan deðilim. Kurallarýnýz bana sökmez. Ben bozuk düzeni deðiþtirmeye gidiyorum, benimle gelenler varsa gelsin, gelmeyenler de hoþça kalsýnlar. Peþimden söylenecek olan sözleri, aðýtlarý, yalvarmalarý iþitmenin hýzýmý keseceðini ve beni duraklatacaðýný hissediyorum, onun için atlarken kulaðýma týpa takýyorum. Yere iniþim biraz sert oluyor. Sendeliyorum. Ama hemen kendimi toparlayýp hýzla koþmaya baþlýyorum. Benden önce yola çýkanlara yetiþmeliyim. Uzun süre koþup da izimi kaybettiðimden emin olunca yönümü aramaya baþlýyorum. Eþeði ile türkü söyleyerek gelen adama soruyorum. Amerika ne tarafta? Yürüyerek mi gidecen? Evet. Þuradan direk direk dim direk dim direk gidecen. Karþýna bizim gara gazanlarla kýrk veya kýrkbirbuçuk gelecek kadar su çýkacak, o suyu aþýp garþýya geçecen orada Ameriha. Hýzlý gidersen senden öncekilere yetiþin diyor. Saðol deyip hýzla uzaklaþýyorum. Gecekondularýn çatýlarýndan, þehrin karmaþýk elektrik direklerinin üzerinden, bacalardan, dar sokaklardan, kahverengi su birikintilerinden geçerek yol alýyorum. Ýçimde hayal kýrýklýðý var ama yansýtmýyorum. Yansýtmamak için de sürekli iyi düþündün mü, geliyor musun? sorusuna verdiðim yanýtýn sorumluluðunu taþýyorum. Oysa ben hiçbir þey düþünmemiþim. Sadece bana sürekli emir veren, hareket ve davranýþlarýmý yönlendiren, karneme; hal ve gidiþ notumu düþük gösterenlerden intikam almak istemiþim diyemiyorum. Kaderime razý olmuþ ve gördüðüm manzaralarýn zorluðunun etkisinde kalmýþ, zorluklarý yenmek için debelenen küçük, cýlýz bir çocuk gibiyim. Korunmaya muhtaç bir haldeyim. Ama korunmadan büyüyüp çelikleþmeliyim. Öyle okudum, öyle bildim ve öyle inandým. Yolum uzun. Yol boyunca sürekli sýrtýna çocuðunu baðlamýþ, iþ yapan kadýnlarla karþýlaþýyorum. Bu kadýnlardan ve çocuklardan o kadar çok görüyorum ki bir süre sonra þaþýrmaktan yorulduðum için normal karþýlýyorum. Çocuk oyunlarý, geçtiðim tüm ülkelerde farklý dillerde ama ayný sözlerle tekrarlanýyor. Yürümekten sýkýlýnca koþarak, koþmaktan sýkýlýnca çocuk tekerlemelerini söyleyerek yol alýyorum. Yanýmda erzaðým yok. Yolda sýrtýnda çocuðu sarýlý, peþinde penguenler gibi dizi dizi çocukla iþ yapan kadýnlara denk geldikçe Sizin hakkýnýz için mücadele etmeye gidiyorum diyorum. Onlar da yiyecek veriyor. Aralarýndan birkaçý Keyif sende, ha babam hak mücadelesi için gez, biz de böyle eþþek gibi çalýþalým diyor, onlarý çalýþtýran sanki benim. Biri de Duyduk ki, 12 saat çalýþmanýn 8 saate indirilmesini istemeye gidiyormuþsunuz, ben 15 saate de razýyým, gidin öyle deyin diyor. Amerika ya ulaþtýðýmda pislikten görünmez hale geliyorum ve maceraperestlikle suçlayanlara öfkeleniyorum. Yolculuk nereye diye soranlara Clara yý aradýðýmý söylüyorum. Hiç kimse tanýmýyor. Oysa biz Donkiþotgiller Clara nýn aldýðý nefes sayýsýný bile biliyorduk ve Clara doðmadan onu aramaya baþlamýþtýk. Ülkemizde kullanýlan takvimin miladý 1881 olarak belirleniyor. Bizim Amerika ya gidiþimiz MÖ 24. yýla denk geliyor. Çalýþma saatinin sekiz saat olmasýný, ücretlerinin iyileþtirilmesini isteyen kadýnlar bizi karþýlýyor. Tüm yorgunluðumuz gidiyor. Coþkuluyuz, kývançlýyýz, sevinçliyiz. Karþýlanýþýmýzdaki görkem yolculuðumuza deðer. Amerika kýtasýndan baðýrýyorum tanýdýklarýma. Siz mahallerinizde veya köylerinizde doðun, orada yaþayýn ve ölün, ben dünyada doðdum, dünyada gezecek ve mücadele edeceðim, sizden farklýyým iþte diyorum. Annemin sesini duyuyorum birkaç kez, bana beddua ediyor. Allah adýn sanýn gara yerden gelsin. Sensiz kalayým. Ellere neden benzemedin ki sen. Beddua etme anne, annelerin bedduasý tutarmýþ diyorum. Töremiyesice bir de benimle eðleþiyor deyip arkamdan terlik, taþ ne bulursa fýrlatýyor. Kadýnlarýn mitingine denk geliyorum. Bunca kadýný ve çocuðu o zamana kadar birarada görmemiþtim. Coþuyorum, seviniyorum. Annemi arýyorum ve onu kalabalýkta maviþ gözleri ile pankart tutarken görüyorum. Binlerce insanýn içinde gözleri renkli gece lambasý gibi yanýp sönüyor, konuþuyor. Pankartýn uçlarýný gözlerinin kenarlarýndaki gamzelerine baðlamýþ. Çok erken, çok çok erken gelmiþim bu kör olasý dünyaya diyor. Sevinç ve coþku sarhoþu iken alevler sarýyor her yeri. Yanýmýzda, önümüzde kadýnlar düþüyor. Düþen kadýnlarý baþýna anne kalk ne olur diye ilk gelen çocuklarý oluyor. Gördüklerim; okuduklarým mý, yaþadýklarým mý, anlamýyorum. Yüksekçe bir tümseðe çýkýp olanlarý seyrediyorum. Coþkuyu; kan, göl yapýyor. Ölüler sayýlýyor ve son rakam söyleniyor. Yaz tarih; burada 129 dokuma iþçisi kadýn öldürüldü. Korkumuz olaylar olana ve ölülerimizi sayana kadar sürüyor, sonra yok oluyor. 129 kadýn ölü var tarihinden sonra, 51 yýl Amerika kýtasýný geziyor, tarihi þikâyet ediyor, Clara ve annemi arýyorum. Tarih kendini affettirmek için yalvarýyor, yakarýyor. Bizimle barýþmak için de 8 saat çalýþma isteminizi kabul ediyorum diyor ve 51 yýl sonra karnýmýz acýkýyor. Yorgunum ve açým. Ekmek ve gül daðýtan kadýnlarla karþýlaþýyorum. Kadýnlara James Oppenheim aþaðýdaki þiiri yazýp veriyor. EKMEK VE GÜL Yürüyoruz yürüyoruz, günün aydýnlýðýnda Donuk fabrika bacalarýna, yoksul mutfaklara Çarpýyor sesimiz ve birden parlayan Bir ýþýk gibi ulaþýyor insanlara Ekmek ve gül! Ekmek ve gül! Yürüyoruz yürüyoruz, erkekler için de yürüyoruz Çünkü hâlâ bizim oðullarýmýzdýr onlar Ve biz hâlâ analýk ederiz onlara En zorlu iþ, en aðýr emek Ve çalýþmak doðuþtan mezara dek Ve böyle sürüp gitsin istemiyoruz Yaþamak için ekmek Ruhumuz için gül istiyoruz! Yürüyoruz yürüyoruz kol kola Saflarýmýzda ölüp gitmiþ arkadaþlarýmýz Ve türkümüzde onlarýn kederli Ekmek! çýðlýklarý Çünkü bir köle gibi çalýþtýrýldý onlar Sanattan, güzellikten, sevgiden yoksun Biz de bugün hâlâ onlarýn özlemini haykýrýyoruz Ýþ ve ekmek istiyoruz Ama gül de istiyoruz Yürüyoruz yürüyoruz, yan yana, güzel günler adýna Kadýnýz, insanýz, insanlýðý ayaða kaldýrýyoruz Paydos bundan böyle köleliðe, aylaklýða Herkes çalýþsýn, bölüþülsün kardeþçe, yaþamýn sunduklarý Ýþte bunun için yükseliyor yüreklerimizden Bu ekmek ve gül türküleri Ve yineliyoruz hep bir aðýzdan Ekmek ve gül! Ekmek ve gül! Herkesten ekmek ve gül alýyorum. Benim var, baþkalarýna verin demiyorum. Sonrasýný düþünüyorum. Sýcaktan ve yolculuktan dolayý bakýmsýzým. Yüzümü gül suyu ile yýkýyorum. Yaptýðýn çok ayýp diyorlar. Clara yý tanýyan bir kadýnla karþýlaþýyorum. Onu yanlýþ yerde arýyorsun, o Amerika ya gelmez. Onun düþmaný Pus var burada ve dünyayý yok etme planlarý yapýyor diyor. Nerede bulabilirim diyorum. Avrupa da diyor. Nasýl gidebilirim diyorum. Yaya gidersen yetiþemezsin, onun belirli bir yeri yok, baþka yere gider. Sen en iyisi at sürüsü olan, sürü ile artist var buralarda onlardan birinden bir at borç al, vermezlerse de satýn al diyor. Amerikalýlarýn tanýdýðý veya tanýmadýðý sürü ile at filmi olan artistlerin çiftliklerini dolaþýyorum, bir at vermiyorlar. Sonra birinden ucuza güçsüz bir at alýyorum. Güçsüzler beni, ben de onlarý nasýl seversem öyle seviyoruz birbirimizi. Avrupa yolunda atým iyice beslenene, ben de yorulana kadar üstüne binmiyorum. Ben yorulduðumda o dinlenmiþ oluyor ve beni sýrtýna alýyor. Heyecanlý ve zevkli yolculuk yapýyoruz. Yol boyunca eþeklerle karþýlaþýyoruz. Ben eþekleri seven cinstenim. Onlara doðuþtan verilen haklar için kýzýyor, onlarýn bizi sevmesini seviyor, öfkeleniyor ve özlüyorum. Ama karþýlaþtýðým eþekler benim özlediklerimden deðil kýzdýklarýmdan. Yol boyunca Clara yý sorduklarým Clara ya ve bana laf atýyor. Aaa bunlar feministmiþ. Kadýn hakký mý olur, hakký erkek adý. Ezilmediðiniz için canýnýz sýkýlýyor, ezilseniz hak mak aramazsýnýz. Kadýnlarýn karnýndan sýpayý, sýrtýndan sopayý eksik etmeyeceksin. Boþ verin yürüsünler zavallýlar. Sizin için eþitliðin olduðu tek yer iþkencehaneler. Ýþittiðim laflarýn haddi hesabý yok. En son hemþerilerimden biri; Kulaðasma diyor. Ondan sonra ben de kulaðasmýyorum. MS 29. yüzyýlda Clara Zetkin i buldum. Onu bulduðumda inatçý ve inançlý kavga ediyordu. Tarihten unutturmaya çalýþtýrdýklarýnýn hesabýný soruyordu. Tarih rakamlarýn içinde bunalmýþ, yaþlanmýþtý ve uzaðý görememe sorunu baþlamýþtý. Tarih, saçý baþý daðýlmýþ bar bar baðýran enerji yüklü Clara ya acý çektirmek istiyordu. Onun genç, dinç ve enerjik oluþunu kýskanýyordu. Kapýyý açýp içeri girdiðimde tarih Clara ya; Ne cazgýr karýsýn sen, tamam dediðin olsun, ölenleri hatýrlamanýz için 8 Mart ý size veriyorum diyordu. Tarih burnundan soluyarak odadan çýktýðýnda hepimiz bir anda sustuk. Çünkü tarihi çok iyi tanýyorduk ve karþý gelmemizin hesabýný soracaðýný biliyorduk. Kendi kendimizi yapacaðý varsa göreceði de var diyerek teselli ettik. Tarihin yapacaðýný engellemek için Avrupa kýtasýný Clara önde biz arkada gezmeye baþladýk. Avrupa çok güzel. Her taþýnda, daðýnda, yolunda insan emeði var. Doðanýn baþýbozukluðunu insanlar emekleri ile güzelleþtirmiþ. Sonra da karþýsýna geçip bizim eserimiz diye seyrediyor. Onlarla birlikte sanki ben de emek harcamýþým gibi güzelleþtirilen, uygarlaþtýrýlan doðanýn karþýsýna geçip pay almaya çalýþýyorum. Avrupa nýn doðasý bizi gevþetmiþken tarihin sesini ve intikam almak için yaptýðý uzun konuþmasýný duyuyoruz. Yine Pus un ülkesinden; Yaz tarih. Kadýnlar da baþkalarý da duysun. Onlar Avrupa da gezerken ben insan yakan grubumla Amerika da, New York un, Triangel kasabasýna, kadýnlarýn çalýþtýðý tekstil fabrikasýna geldim. Burada 140 kadýný yaktým. Herkes ayaðýný denk alsýn. Almanya da fýrýnlarda Yahudileri, Solingen de Türkleri, Sivas da aydýnlarý, Bursa da kadýnlarý yakacaðým. Bunlar þimdi aklýma gelenler. Yaktýklarým yakacaklarýmýn teminatýdýr diyor. Tarihin bu pervasýzlýðýndan sonra herkesin kendi ülkesine gitmesi kararý alýyoruz. Biz Avrupa da iken Amerika kýtasý sahipsiz kalmýþtý. Bu karar üzerine ben de ülkeme hüzünlü, acýlý ve tecrübeli dönüyorum. Sanýyordum ki; ülkem de dünya da bizi izliyor ve konuþuyor. Oysa hiç kimsenin bizden ve yaþadýklarýmýzdan haberi yokmuþ. Ülkemi bir uçtan bir uca trenle geçerken yollarda yine evinin etrafýndan ayrýlamayan milyonlarca kadýn görüyorum. Her þey eskisi gibi. Tek deðiþen Semra nýn yaþantýsý olmuþ. Semra devlet dairesinde sýradan çalýþan ama hayalleri büyük olan bir memurken, ummadýðý þekilde þans ondan yana dönmüþ, insanlar iþkence altýnda inlerken kocasý kafasýný çalýþtýrmýþ, manyetonun zaruri ihtiyaç alacaðý tahmini yaparak seri üretimine baþlamýþ ve sürümden kazanmýþ. Elinde para, dilinde zamanýn rejimine övgü, cebinde ise Amerika yý destekleme belgesi vardý. Bunlar Semra ile zirveye yerleþmesine yetmiþ ve artmýþtý. Semra nýn on parmaðýnda onbir marifet var. Sanatçý oluyor þarký söylüyor, manken oluyor podyuma çýkýyor, sýk sýk dergilerin kapak kadýný oluyor ama yine de kendini istediklerini tam yapamamýþ gibi hissediyordu. Etrafýnda papatya giyinmiþ kadýnlarý topladý. Saçlarý, gözlükleri, elbiseleri, konuþmalarý papatya üstüne oldu. Papatyalar tutam tutam, arasýna güller katam þarkýsý ulusal marþ ilan edildi. Turgut a sýk sýk; Ah hayatým zavallý lösemililere yardým toplamak için biz de seninle Amerika ya gelsek diyorum derdi. Tren, yaþadýðým þehre geliyor. Dolmuþa atlayýp eve gitmek istiyorum. Üstüm baþým kir içinde ve ben çok yorgunum. Dolmuþun en arkasýna köþeye oturuyorum. Hava karamýþ. Yanýma üç erkek yayýlarak oturuyor. Ben sürekli olarak büzüþüyorum. Sonra sinirlenip ayaða kalkýyorum. Kontrolde ceza yemekten korkan þoför; Hanýmefendi orasý dört kiþilik otursanýza diyor. Bunlar yayýlmýþlar oturamýyorum diyorum. Kýyamet kopuyor. Yýllar öncesinde býraktýðým tartýþma kaldýðý yerden devam ediyor. O kadar nazlý isen taksiye bin. BirGün

Gün boyu tüneyip cývýldaþarak annelerinin getirdiði binbir çeþit yiyeceði bekleyen yavrular, asla 'hayýr' demiyor. Muhteþem kareler, fotoðrafçý Octavianus Darmawan tarafýndan Endonezya'nýn baþkenti Cakarta'da yakalandý. 56 yaþýndaki fotoðrafçý, "Etrafýmdaki doðanýn güzelliðini gözler önüne sermek için çektim bu fotoðraflarý. Anne kuþlarýn yavrularýný besleyiþini gördüðümde her zaman etkilenmiþimdir, çünkü yiyecek bulup çocuklarý büyütmenin ne kadar zor olabileceðini görebiliyorum. Yýlanlar ve kediler gibi tehditlerle yüzleþmek zorundalar. Bu zor bir mücadele olabilir, ama çok çalýþýyorlar. Bu kuþlarý izledikten sonra kendi anne babama minnettarlýðým artýyor" diyor. (gazeteport) Ali Ekber YILDIRIM Yazýnýn baþlýðý tahmin edebileceðiniz gibi bize ait deðil. Tarým ve Köyiþleri Bakaný Mehdi Eker in iddiasý. Salý akþamý televizyon kanallarýný dolaþýrken televizyon diliyle zaplarken Kanal 24'te Söz Kampüsten Ýçeri programýnda Tarým ve Köyiþleri Bakaný Mehdi Eker i görünce ilgiyle izlemeye koyulduk. Ýstanbul Aydýn Üniversitesi öðrencileri soruyor, Bakan yanýtlýyor. Sadece yanýtlamýyor ayný zamanda yanýltýyor. Bir öðrenci son günlerin tartýþma konusu niþasta bazlý þekerle ilgili soru sordu. Þekerpancarý üretiminde dünya dördüncüsü olan Türkiye nin neden mýsýr ithal ederek, mýsýr þurubu elde ettiðini, ithal edilen mýsýrýn GDO lu olup olmadýðýný, mýsýr þurubunun insülini tetiklediðini, saðlýk açýsýndan sorunlara neden olan niþasta bazlý þeker kotasýnýn hükümet tarafýndan neden yüzde 15 olarak belirlendiðini sordu. Bakan Eker, þeker pancarý üretim maliyetinin çok yüksek olduðunu söyleyerek sözlerine baþladý. Þeker pancarýnýn çok su istediðini, sulama maliyetinin çok yüksek olduðunu ýsrarla vurguladý. Bunun sonucunda da; Türkiye, dünyanýn en pahalý þekerini tüketiyor dedi. Sonrasýnda, mýsýr þurubu, niþasta bazlý þeker üretiminde GDO lu mýsýrýn kesinlikle kullanýlmadýðýný söyledi. Saðlýk açýsýndan dünyanýn uyguladýðý uluslar arasý kriterleri kullandýklarýný, insan saðlýðý açýsýndan bir tehlike olmadýðýný olduðu taktirde gerekli önlemleri alacaklarýný sözlerine ekledi. Sorular ve yanýtlar daha sonra et ithalatý konusunda yoðunlaþtý. Fakat, aklýmýz Tarým Bakaný nýn sözünde kaldý. Türkiye, dünyanýn en pahalý þekerini tüketiyor Bunu niþasta bazlý þeker üreten bir firmanýn, lobinin temsilcisi söylese ciddiye almayabilir, firmasýnýn çýkarlarýný düþünüyor der geçersiniz. Fakat, Tarým ve Köyiþleri Bakaný Türkiye, dünyanýn en pahalý þekerini tüketiyor diyorsa ve bunu da sulama maliyetine baðlýyorsa, o zaman soru sorma hakký doðar. Sayýn Bakan, sulama maliyetleri neden çok yüksek? Sizin göreviniz üretici maliyetlerini düþürmek, rekabet gücü kazandýrmak deðil mi? Sulamada kullanýlan enerji fiyatý neden bu kadar yüksek? Yüksek fiyattan dünyanýn en pahalý girdilerini kullanan çiftçi mi suçlu? Bakan olarak neden yurttaþýnýza dünyanýn en pahalý þekerini tükettiriyorsunuz. O zaman yasaklayýn þekerpancarý üretimini. Kaldý ki, dünyanýn en pahalý þekerinin Türkiye de tüketildiði iddiasýnýn doðruluðu da yýllardýr tartýþýlýyor. Yazýyý yazarken tesadüfen Türkiye nin en büyük þekerpancarý üretici kooperatifleri birliði Pankobirlik in yayýn organý Pankobirlik dergisi geldi. Derginin 100. sayýsýnda Avrupa Birliði Þeker Pazarý ve Bilançosu 2010-2011 baþlýklý yazý var. Fransýz AgriMer tarafýndan yayýnlanan verilere göre, bazý Avrupa Birliði ülkeleri ile Türkiye de perakende þeker fiyatý konusunda bir grafik yer alýyor. Buna göre Fransa da þekerin perakende satýþ fiyatý ton baþýna bin 916 dolar. Finlandiya da bin 828 dolar, Norveç te bin 740 dolar, Avusturya ve Almanya da bin 586 dolar, Ýsveç te bin 564 dolar, Türkiye de bin 542 dolar. Þekerde tek fiyat yok. Pancar þekerinin fiyatý ile þeker kamýþýndan elde edilen þekerin fiyatý farklý. Pancar þekerinin fabrika çýkýþ fiyatý, borsa fiyatý ve perakende satýþ fiyatý farklý. Karþýlaþtýrma yaparken bir ülkenin fabrika çýkýþ fiyatýný diðer bir ülkenin perakende fiyatý ile karþýlaþtýrýrsanýz çok büyük yanýlgýya düþersiniz. Dileriz, Tarým Bakaný ayný yanýlgýya düþmez. Gerekli düzeltmeyi yapar ve kamuoyunu doðru bilgilendirir. Çünkü, o koltukta oturanlarýn taraf olma lüksü yoktur. www.tarimdunyasi.net