Bilgin GÜNGÖR 1 EDEBİYATIN ve SANATIN TARİHSEL GELİŞİM YASALARI ÜZERİNE



Benzer belgeler
ÖRGÜT KURAMI (İŞL302U)

SOSYOLOJİSİ KISA ÖZET KOLAYAOF

8. SINIF T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Türkiye, Rusya ve Kafkasya İlişkileri SPRI

9.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

ANKARA İLİ BASIM SEKTÖRÜ ELEMAN İHTİYACI

1.ÜNİTE: BİR KAHRAMAN DOĞUYOR 2.ÜNİTE: MİLLÎ UYANIŞ: YURDUMUZUN İŞGALİNE TEPKİLER 1 2

İşletme türleri nelerdir? Nasıl Sınıflandırılır?

GİRNE AMERİKAN ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ AKTS

Yayın Değerlendirme / Review. Yalçın-Çelik, S. Dilek (2005). Yeni Tarihselcilik Kuramı ve Türk Edebiyatında Postmodern Tarih Romanları. Ankara: Akçağ.

AR& GE BÜLTEN ARAŞTIRMA VE MESLEKLERİ GELİŞTİRME MÜDÜRLÜĞÜ HAZİRAN. Turizm Sektörü Genel Değerlendirmesi ve Sektörde Çalışanların İş Tatmini

ULUSLARARASI İŞLETMECİLİK

YEREL POLİTİKALAR DERGİSİ NİN AMACI Yerel Politikalar Dergisi dört ayda bir yayınlanacak olup, yerel siyaset, yönetim, demokrasi, ekonomi, kültür ve

MATEMATİK DERSİNİN İLKÖĞRETİM PROGRAMLARI VE LİSELERE GİRİŞ SINAVLARI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

Kurumsal Yönetim ve Kredi Derecelendirme Hizmetleri A.Ş. Kurumsal Yönetim Derecelendirmesi

Kurumsal Yönetim ve Kredi Derecelendirme Hizmetleri A.Ş.

Kurumsal Yönetim ve Kredi Derecelendirme Hizmetleri A.Ş. Kurumsal Yönetim Derecelendirmesi

Kurumsal Yönetim ve Kredi Derecelendirme Hizmetleri A.Ş. Kurumsal Yönetim Derecelendirmesi

SERMAYE PİYASALARININ GELİŞMESİ EKONOMİLERDEKİ KRİZLERİN BAŞ ETKENİ OLABİLİR Mİ?

*Yrd. Doç. Dr. Dokuz Eylül Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü, e-posta:

Kitap Tanıtımı. Remziye YILMAZ. AüİFD Ci lt XLIV (2003) Sayı 2 s

ÜNİTE:1. Sosyal Politikaya İlişkin Genel Bilgiler ve Sosyal Politikanın. Araçları ÜNİTE:2. Sosyal Politikanın Tarihsel Gelişimi ÜNİTE:3

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2012, No: 39

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS ORTADOĞU SİYASETİ SPRI

Kurumsal Yönetim ve Kredi Derecelendirme Hizmetleri A.Ş. Kurumsal Yönetim Derecelendirmesi

OSMANLI KÜLTÜR TARİHİ ARAŞTIRMALARI VE ÖNERİLER

ARAŞTIRMA ve BİLİMSEL ARAŞTIRMA TÜRLERİ

MALZEMELERİN GERİ DÖNÜŞÜMÜ. Prof.Dr. Kenan YILDIZ

... OKULU 7/... SINIFI SOSYAL BİLGİLER DERSİ YILLIK BEP ÇALIŞMA PROGRAMI. İletişimi olumsuz etkileyen davranışlara örnekler verir

BİR ÖRGÜT OLARAK OKUL

Kişilik Gelişimi. S.Freud E.Erikson

talebi artırdığı görülmektedir.

Yaratıcılık. Yağ nereye gidiyor?

AVRASYA ÜNİVERSİTESİ

İLK ÖĞRETİM MÜFREDATINDA DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Siyasal İletişim SPRI Yrd. Doç. Dr. Isil Zeynep Turkan-Ipek

8. Uluslararası İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansı

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

İNSAN KIYMETLERİ YÖNETİMİ 4

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI

YENİ BİR AYDINLANMAYA DOĞRU

TÜRK SANAYĠSĠNĠN KALBĠ TEKSTĠL VE HAZIR GĠYĠM SEKTÖRÜNDEKĠ GELĠġMELER

Türkçe Basım İçin Önsöz

AVRASYA ÜNİVERSİTESİ

Yard. Doç. Dr. Necmettin ÖZEL Abant İzzet Baysal Üniversitesi Öğr. Grv. İbrahim KARAGÖZ Abant İzzet Baysal Üniversitesi

Yaşam alanları ihtiyaca ve koşullara göre değişiklik. gösterir. BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

HUKUK TEMEL ALAN KODU: 38

GAZİ ÜNİVERSİTESİ KAMU YÖNETİMİ BÖLÜMÜ STRATEJİK PLANI

Akaryakıt kaçakçılığına geçit yok

Yrd. Doç. Dr. Mustafa Fedai ÇAVUŞ. Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölüm Başkanı 02/12/2011 OSMANİYE

DOĞAL KAYNAKLAR VE EKONOMİ İLİŞKİLERİ

Farklı bir çevrimiçi öğrenme

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Kredi AKTS VERGİ HUKUKU VE TÜRK VERGİ SİSTEMİ Yrd. Doc. Dr.

Kurumsal Yönetim ve Kredi Derecelendirme Hizmetleri A.Ş. Kurumsal Yönetim Derecelendirmesi

C) DİNÎ-TASAVVUFİ HALK EDEBİYATININ GENEL ÖZELLİKLERİ

ARAŞTIRMA YAKLAŞIM - DESEN ve YÖNTEMLERİ

MATEMATİK VE SOSYAL BİLİMLERİN UYUMUDUR PAZAR ARAŞTIRMALARI

Çocuk, Ergen ve Genç Yetişkinler İçin Kariyer Rehberliği Programları Dizisi

Horton'nun (2001) belirttiği üzere web tabanlı öğretim ortamlarında genel olarak kullanılan ders yapıları aşağıdaki gibidir:

Türkiye'nin İklim Özellikleri

T.C. ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI ÇEVRE YÖNETİMİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Restorasyonda mimari tasarım için geçerli olan bütün kurallar geçerli olmakla birlikte, tasarımcı herhangi bir tasarım problemindeki kadar özgür

TEKNİK RESİM. Ders Notları: Mehmet Çevik Dokuz Eylül Üniversitesi. Ölçülendirme

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ (SOS110U)

Değerlendirme testleri:

SÜREÇ YÖNETİMİ SİSTEMİ

Çocuklarımızın etraflarındaki dünyayı keşfedebilmeleri için eğitim ortamımızı, canlı, renkli ve bütün ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde tasarladık.

9. SINIF KONU TARAMA TESTLERİ LİSTESİ / DİL VE ANLATIM

DEMİR ÇELİK SEKTÖRÜNDE 50 YILLIK GELİŞME ve GELECEĞE BAKIŞ. Necdet Utkanlar

Bilgi Kavramıyla Anlaşılan şey Nedir?

TÜTÜN ÜRÜNLERİ İMALATI SEKTÖRÜ

MÜKEMMEL OLMADAN DA YAŞAYABĐLĐRĐZ

İSLÂM MANTIK GELENEĞİ VE DOĞULULARIN MANTIĞI

Yayın. Kataloğu

20. ÜNİTE ASENKRON MOTORLARA YOL VERME YÖNTEMLERİ

Kısmen insan davranışlarını veya sezgilerini gösteren, akılcı yargıya varabilen, beklenmedik durumları önceden sezerek ona göre davranabilen bir

İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku (KAM 427) Ders Detayları

Türk-Alman Üniversitesi. Hukuk Fakültesi. Ders Bilgi Formu

Türkiye de Seçmen Davranışı: Şimdi Neler Olacak? ÇALIŞMA TOPLANTISI

2016 Ocak SEKTÖREL GÜVEN ENDEKSLERİ 25 Ocak 2016

Çeviri II (ELIT 206) Ders Detayları

TÜRK SANAYİCİLERİ VE İŞADAMLARI DERNEĞİ

10. SINIF. NET ÖLÇME ve DEĞERLENDİRME MERKEZİ TARİHLİ GENEL DEĞERLENDİRME SINAVI - 01 (LGDS - 01) KONU DAĞILIMLARI

OTOKAR OTOMOTİV VE SAVUNMA SANAYİ AŞ. BİLGİLENDİRME POLİTİKASI

EĞİTİMLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

Sağlık Politikaları ve Planlaması (HAS 502) Ders Detayları

DERS:Tarımsal örgütlenme Konu:Pankobirlik Dersi veren: Arş.gör.Dr Osman Orkan ÖZER HAZIRLAYANLAR; Cansu AYHAN Ahmet ÖZTÜRK Eda ÖNCÜ 2013 Aralık

Taslak Ders Kitaplarının İncelenmesinde, Değerlendirmeye Esas Olacak Kriterler

9. SINIF DENEME SINAVLARI DAĞILIMI / DİL VE ANLATIM

KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ

AIESEC Nedir? Küresel Türkiye. 127 ülke, üye, liderlik fırsatı. 12 il ve KKTC, 1000 üye, 2000 staj

MALİ ANALİZ KISA ÖZET KOLAYAOF

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Kamu Maliyesi ve Vergi Hukuku Law

FOTOĞRAFÇILIK ALANI KALFALIK ÇERÇEVE ÖĞRETİM PROGRAMI

2 Ders Kodu: RES Ders Türü: Zorunlu 4 Ders Seviyesi Yüksek Lisans

DERS PROFİLİ. Yönetimin İlkeleri MAN 102 Bahar

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ekim 2012, No: 43

ÖĞRENCİLERİN GELİŞİM AŞAMALARINA GÖRE SANAT EĞİTİMİ. Sanat Eğitimi Dersi 21 Mart.2014

KAMU KESİMİ HARCAMALARININ TESPİT VE ANALİZİNDE YAŞANAN SORUNLAR

Transkript:

Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 3, Sayı: 15, Eylül 2015, s. 410-418 Bilgin GÜNGÖR 1 EDEBİYATIN ve SANATIN TARİHSEL GELİŞİM YASALARI ÜZERİNE Özet 20. yüzyılın ünlü Rus edebiyat kuramcılarından Gennadiy Nikolayeviç Pospelov, toplumların edebiyatlarının gelişiminde üç yasanın bulunduğunu ileri sürer: Evresel ortak yanlar yasası, ulusal özgüllükler yasası ve düşünsel-sanatsal ayrımlar yasası. Bunlar arasında evresel ortak yanlar yasası nı edebiyatların tarihsel gelişim sürecindeki temel yasa olarak konumlandıran Pospelov, bir anlamda 19. yüzyıl Fransız edebiyat tarihçisi Hippolyte Taine ın ırk-zamançevre den oluşan bir başka üçlü formülasyonunu hiyerarşik bir boyutta yeniden yapılandırır; böylelikle de edebiyat olgusunun evrimini inceleme açısından daha bilimsel ve açık bir kuramsal çerçeve hazırlar. Bu incelemede Pospelov un edebiyat tarihi özelinde ortaya koyduğu söz konusu üçlü formülasyonu hem praksisiyle birlikte ele alacağız hem de genel olarak sanat tarihi alanında aynı formülasyonun geçerliliğini sorgulayacağız. Anahtar Kelimeler: Edebiyat tarihi, edebiyatın tarihsel gelişim yasaları, sanat tarihi, Gennadiy Nikolayeviç Pospelov, Hippolyte Taine, mimari, resim... ON HISTORICAL EVOLUATION LAWS of LITERATURE and ART Abstract Gennadiy Nikolayeviç Pospelov, from famous Russian literary theorist of 20. century, submits that there are three laws at evoluation of literatures of societes: Periodic common directions law, national specifities law and ideational/artistic differences law. He positions periodic common directions law as basic law among these; in one sense reconstitutes another triple formulation belonging to French literature historist Hippolyte Taine and accordingly prepare more scientific and distinct frame with regard to researching evoluation of literature. In this work, we handle this triple formulation which Pospelov reveal at literature history in terms of theorical and practical; also question whether or not this triple formulation is valid in art history. 1 Marmara Üniversitesi, Yeni Türk Edebiyatı ABD., bilgin.1989@hotmail.com

411 Edebiyatın ve Sanatın Tarihsel Gelişim Yasaları Üzerine Key Words: Literature History, evoluation laws of literature, art history, Gennadiy Nikolayevich Pospelov, Hippolyte Taine, architecture, painting... GİRİŞ ABD li düşünür ve edebiyat eleştirmeni Fredric Jameson ın, Belçikalı iktisatçı Ernst Mandel in iktisat kuramına dayandırarak özlü bir şekilde ifade ettiği gibi günümüzün küresel ekonomik sistemi üzerinde teşekkül etmiş bir üst-yapı hâli olan postmodernizm (Jameson, 2008: 21), her alanda olduğu gibi tarih alanında da modernizme karşı bir reaksiyoner tutum takınır. Bu tutum, modern tarih anlayışının gerçekçi ve evrimci yaklaşımına koşut olarak, kurgusal ve anti-evrimci bir nitelikte olmakla birlikte tarihsel olana dayalı her türlü meta-anlatı yı (ideoloji, kültür ve sanat teorileri, histiyografya vs.) olumsuzlamaya dayanır (Lyotard,1997: 144-159). Nitekim postmodernizmin söz konusu tarih (yahut da modern tarih) karşıtı tutumunun temsilcileri olan Hyden White, Michel Foucault, Jean-François Lyotard gibi düşünürler, öncülük ettikleri postmodern tarih kuramı ile bir anlamda Jacques Derrida nın postyapısalcı felsefesine dayalı metodu tarih alanına ikâme ettirerek (Oppermann, 2006:7; Barry, 2002:172), çeşitli ikili-karşıtlıklar ı (proletarya-burjuvazi, merkez-çevre, kahraman-toplum vs.) ortadan kaldırmaya yönelir. Tarihsel verilerin zamandizinsel (chronological) bir şekilde ele alınışına kurgusal (fictional) bir nitelik atfeden ve ona dayalı anlatı ların (narration) her birinin dayandığı tarihsel alt-yapıyı çökerten postmodern tarih kuramı, her ne kadar bu özelliğiyle (veya bu yapıbozumcu tutumuyla) egemen tarih anlayışlarının bir anlamda şeceresine inip onda ötekileşen i ortaya çıkarabilse de, bilimsel açıdan (veya bilim kavramının özü açısından) olumlanabilirlik özelliğine sahip bir anlatı olarak görülemez. İtalyan yazar-düşünür Umberto Eco nun edebi anlatılar özelinde de belirttiği gibi, insanlık hayatı anlamlandırmak ve belirlenen hedeflere ulaşabilmek için çeşitli anlatı lar kurmak ve ona dayanmak zorundadır (Eco, 2013:169). Nitekim bilimin, en azından modern anlamda bilimsel tutumun toplumların hayatındaki en mühim işlevi de budur. Kaldı ki tarihsel olanın veya ona dayalı üretilen anlatı ların bakış açısına göre çeşitli açılardan kurgusal bir niteliği bulunsa da, onların tamamen gerçek-dışı olduğunu söylemek mümkün olmaz. Sözgelimi, Napolyon un iktidarı ele alışının, kimi tarihçilere ve ideologlara göre bir baskı rejimi kimilerine göre ise müreffeh bir ortam yaratmış olarak görülebilmesi, Napolyon döneminin tarihsel açıdan hiç yaşanmadığını göstermez; yalnızca var olan bir olayın farklı bakış açılarıyla ele alınışını imler 2. Bunların yanında, tarihsel olanı kurgusal bir şekilde idrâk etmek ve ona dayalı her tür anlatı yı yapıbozuma (deconstruction) uğratmak da (ki postmodern tarih kuramı nda olan budur) kavramlar çerçevesinde konumlandığı için bir anlatı ya tekabül etmekle birlikte kurgusal bir nitelik kazanır ve özüne uygun olarak pek çok anlatı ların üretilmesine yol açar [Stephane Greenblatt ın Yeni Tarihselcilik i (Oppermann, 2006:4-5] bunlardan birisidir) Demek ki, tarihsel olanın olumsuzlanmasını bilimsel bir tutum içerisinde değerlendirmek mümkün olmadığı gibi bu olumsuzlanmaya dayalı olarak üretilen bakış açılarını da bilimsel yaklaşımlarda ele almak mümkün olamaz. 2 Bu noktada Fransız düşünür George Politzer in Berkeley felsefesine yönelik ünlü eleştirisini anımsamak yerinde olacaktır. Bilindiği gibi Berkeley, tıpkı sofistler gibi göreceliliği gerçekliğe yönelik yadsıyıcı tutum için bir dayanak olarak görür. Politzer ise bu durumun niceliklerle ilgili olduğunu ve nitelik açısından herhangi bir farklılık yaratmayacağını dile getirerek Berkeley in felsefesine karşı bir konumda durur. Bkz. POLITZER, Georges, (2008), Felsefenin Temel İlkeleri, Çev. Erol Esençay, İlya İzmir Yayınevi, İzmir, s. 187.

Bilgin Güngör 412 Postmodern tarih kuramına dayalı üretilmiş bakış açılarından birisine dayanan ve hem edebiyatın veya sanatın tarihsel gelişimini hem de bu gelişimde söz konusu olguların bağlı bulunduğu tarihsel yasalılıkları yok sayan, onu en azından geri plana atan yaklaşımları [ki bunlardan birisi, ABD li sanat ve edebiyat eleştirmeni Cyintha Freelanda aittir (Freeland, 2008:193-194)] da bu bağlamda değerlendirdiğimizde, yine ortada bilimsellikle bağdaşmayan bir tutum bulabiliriz. Edebi veya genel anlamda sanatsal ürünleri değerlendirirken tarihsel bağlamı fenomenologların tabiriyle söylersek- paranteze almak (Eagleton, 2011:72) ve onları ortaya çıkaran her tür zamandizimsel bağıntıyı ortadan kaldırmak, edebiyat ve sanat tarihinin işlevini yalnızca çeşitli zamanlarda oluşturulmuş bir eserler yığınını tasvir etmeye indirger. Dolayısıyla özel olarak edebiyatın, genel olarak ise sanatın tarihsel gelişimini, dayandığı yasalarla birlikte ele alarak açıklamanın ve böylelikle edebi veya sanatsal eserlerin gelişim çizgisi içerisindeki yerlerini doğru bir şekilde konumlandırmanın, bilimsel tutuma daha uygun bir bakış açısına dayandığını söyleyebiliriz. Öyleyse özel olarak edebiyatta genel olarak da sanatta tarihsel gelişimi koşullayan yasalar nelerdir? Bu yasalar hangi tür unsurlar arasındaki bağıntıyla açıklanabilir? Bu türden sorular, postmodern dönem öncesi edebiyat ve edebiyat-sanat kuramcıları veya tarihçileri tarafından çoğunlukla genellemeci bir yaklaşımla ele alınmıştır. Çoğu edebiyat-sanat kuramcıları veya tarihçileri, edebiyatın veya sanatın gelişimi ile onların dayandığı toplumsal gelişim arasında bir bağ kurmuş ve dolayısıyla da ikincisinin ilkini koşulladığını ortaya çıkarmışlardır. Dolayısıyla toplumsal gelişim ile edebi-sanatsal gelişim arasındaki bağıntıyı imleyen edebi-sanatsal gelişim yasası böylece ortaya konulmuştur. Ancak bu yasa, edebiyatın ve sanatın tarihsel gelişiminin bazı boyutlarını paranteze aldığı gibi, onun ulusal ve sınıfsal yönünü kapsayıcı bir nitelik de arz etmez. Bu duruma sanat kuramcıları ve tarihçilerinden çok edebiyat kuramcıları ve tarihçileri tarafından da dikkat çekilmiş ve böylelikle söz konusu tarihsel gelişimin edebiyat özelinde yeni bir formülasyonla ifade edilmesine yönelik bir ihtiyaç belirmiştir. İlk olarak Fransız Edebiyat tarihçisi Hippolyte Taine, edebiyatın tarihsel gelişimine yönelik zaman, ırk, ve çevre unsurlarından oluşan üçlü bir formülasyon kurmuş ve edebiyatın gelişimini bu formülsyonla açıklamaya çalışmıştır. Taine e göre edebiyattaki gelişimler, o edebiyatın dayandığı toplumdaki zamanı veya çağı, çevreyi veya muhiti, ırkı veya ulusal özelliklere bağlı olarak ortaya çıkar ve bu faktörler her tür edebi üretimin tarihsel gelişiminin üç ayağını oluşturur (Moran, 2008:84-85). Taine in formülasyonda birincil ve ikincil faktörler ayrımı olmadığına ve dolayısıyla da belirsiz bir nitelik taşıdığına dikkat çeken Rus edebiyat bilimci Gennady Nikolayeviç Pospelov, yine üç faktöre dayalı fakat dinamik bir formülasyon geliştirir. Evresel ortak yanlar a, ulusal özgüllükler e ve düşünsel/sanatsal ayrımlar a dayalı bu formülasyonla Pospelov, edebiyatın tarihsel gelişim yasalarını net bir şekilde ortaya koymaya çalışır. Bu incelememizde Pospelov un ortaya koyduğu edebiyatın tarihsel gelişim yasalarını ve onların sanat tarihinde de uygulanabilirliğini örneklerle ortaya koymaya çalışacağız. Edebiyatın ve Sanatın Tarihsel Gelişim Yasaları Pospelov, Yılmaz Onay ın edebiyat bilimi açısından uluslararası çapta kaleme alınmış nadir eserlerinden biri olarak değerlendirdiği (Onay, 2013: 245) ve Türkçeye çevirdiği Edebiyat Bilimi adlı eserinde edebiyatın tarihsel gelişimine yönelik üç farklı yasanın varlığını saptar. Edebiyatın tarihsel bağlarını açıklamakla temel görevini ifa edeceğini (Pospelov, 2005:34)

413 Edebiyatın ve Sanatın Tarihsel Gelişim Yasaları Üzerine düşünen Pospelov, edebiyattaki tarihsel gelişimin toplumsal gelişimle yakın ilişkisine dikkat çekerek onun dayandığı üç yasayı şöyle sıralar: a) Evresel Ortak Yanlar Yasası: Toplumların benzer gelişim süreçlerinden geçtiği olgusunu göz önünde bulunduran Pospelov, söz konusu süreçlerde belirli bir yer edinen unsurların sanata yönelik koşullayıcı etkisine dikkat çeker ve dolayısıyla da sanatın gelişiminde evresel açıdan ortak yanların bulunduğu düşünür: Değişik halkların toplumsal gelişimleri, özdeş olmayan fakat buna karşılık benzeşim gösteren tarihsel evrelerden geçiyorlar. Bu evrelerde değişik hakların toplumsal yaşamları, bütün çelişkinlikleri yanında bazı ortak çizgiler de gösteriyorlar. Buradan ise, halkların toplumsal görüşlerinde, ideallerinde ve düşünsel çabalarında belli ortak özellikler doğuyor. İşte eğer bu görüşler, bu idealler, değişik ülkelerdeki yazarların yaratışlarının öncülleri oluyorsa, o zaman olayların yaratılışlarında da, yani eserlerinin içerik ve biçimlerinde de, belli benzer özellikler bulunuyor (Pospelov, 2005:453). Pospelov, benzer süreçlerden toplumların geçmesi öncülünden ve daha geniş bir bağlamda ifade etmek istersek materyalist bir tarih anlayışından hareketle 3 evresel ortak yanlar yasası nı edebiyatın gelişimindeki temel yasa olarak varsayar (Pospelov, 2005:454) ve ardından gelen ulusal özgüllükler yasası ile düşünsel/sanatsal ayrımlar yasası nı edebiyatın gelişim sürecinde ikinci plana oturtur. b) Ulusal Özgüllükler Yasası: Benzer tarihsel süreçlerden geçen toplumların her bir süreç içerisinde yapısal olarak bazı ortak niteliklere sahip olabileceği gibi kendilerine özgü niteliklere de sahip olabileceği hususunu göz önünde bulunduran Pospelov, bu hususa dayalı olarak edebiyatın tarihsel gelişim sürecindeki bir başka yasaya, yani ulusal özgüllükler yasası na değinir. Bu yasa, toplumsal gelişim sürecinin o topluma özgü yanlarının edebiyatı da koşullamasıyla ve dolayısıyla da edebiyatın da içinde bulunduğu toplum açısından özgül yanlar barındırmasıyla somut bir düzleme kavuşur: Bu benzer özelliklerin yanında, aynı zamanda o edebiyat sanatlarının ulusal özellikleri de, yani her halkın düşünsel ve kültürel gelişiminin farklı niteliklerinden doğan ulusal özgünlük de, gene kendini gösteriyor kuşkusuz (Pospelov, 2005:454). c) Düşünsel/Sanatsal Ayrımlar Yasası: Pospelov, toplumların gelişiminin farklı sınıf veya tabakalarda farklı bir boyut kazanması olgusuna dayalı olarak söz konusu olgunun doğal bir şekilde edebiyatın tarihsel gelişiminde de belireceğini düşünür ve dolayısıyla edebiyatın tarihsel gelişimi içerisinde somut bir düzleme kavuşan üçüncü bir yasadan, yani düşünsel/sanatsal ayrımlar yasası ndan söz eder. Pospelov, edebiyatın tarihsel olarak farklı sınıflarda veya sanat gruplarında çeşitli kültürel, iktisadi, sosyal farklılıklardan ötürü farklı şekillerde bir gelişim çizgisine sahip olacağını ve dolayısıyla da düşünsel/sanatsal ayrımlar yasası nın söz konusu farklı gelişim çizgilerinin somutlaştığı düzlemde belireceğini düşünür: Her ulusal edebiyatın, tarihsel gelişiminin belli bir evresinde, kendi içinde de ayrımlar ortaya çıkar; çünkü o ulusal edebiyatı yaratan yazarlar genellikle değişik toplumsal katmanların ve hareketlerin kişileridirler. Dolayısıyla yazarlar, yaratışlarının bir çeşit öncül leri olarak çeşitli sanatsal tasarımlarında dile gelen ve gerek içerik ve biçim yönünden, 3 Materyalist tarih anlayışına göre bütün toplumlar başlangıcından bu yana dört evreden (ilkel komün evresi, köleci evre, feodal evre, kapitalist evre) geçer. Bkz. Selahattin Hilav, 100 Soruda Felsefe, Gerçek Yayınları, İstanbul 1960. s. 54.

Bilgin Güngör 414 gerekse üslup yönünden birbirinden farklı eserlerin yaratılmasına neden olan, değişik toplumsal görüşleri, idealleri ve düşünsel çabaları geliştirirler. İşte bu da ulusal edebiyat sanatının gelişiminde gene bir yasalılıktır (Pospelov, 2005:459-460). Pospelov, edebiyatın tarihsel gelişimini belirleyen söz konusu üç yasanın somutlaştığı düzleme yönelik olarak Batı edebiyatının klasik devrini örnekleme amacıyla kısa bir şekilde ele alır. Pospelov, gelişkin bir medeniyet devrini idrak eden Antik Yunan da Homeros, Aiskhylos, Euripides gibi isimlerin öncülük ettiği bir edebiyatın olduğunu, bu edebiyatın Yunan mitleri ve kültüründen beslenen yönlerinin bulunduğunu ve temsilcilerinin kendi içlerinde özellikle de ideolojik tercihlere göre çeşitli bir estetik yönsemeyi benimsediğini dile getirir (Pospelov, 2005: 454-461). Burada daha anlaşılır ve kolay olması açısından, modern Türk edebiyatı tarihinden görece detaylandırılmış bir örnek vererek söz konusu yasaların edebiyatın tarihsel gelişimi içerisinde geçerliliğini sorgulamak daha uygun olacaktır. Bu hususta modern Türk edebiyatı tarihinden örnek olarak Tanzimat Edebiyatı nı edebiyatın gelişim yasaları çerçevesinde ele alacağız. Bilindiği gibi bir din-tarım imparatorluğu olan (Kongar, 2005:24), merkezi feodal sistemle yönetilen (Avcıoğlu, 1969:9-10) ve 1699 yılındaki Karlofça Antlaşması ndan itibaren çöküşe geçmeye başlayan Osmanlı daki egemen sınıflar ve yöneticiler, devletin bu kötü gidişatını engellemek için çareler aramaya başlarlar. Bu arayışın rotası 17. asırda tarihe, 18. asırda ise Batı ya yönelik olur (Berkes, 2008:37-38). Özellikle Üçüncü Selim den itibaren Batı ya doğru yönelişte önemli bir irtifa kazanan ve Tevfik Çavdar ın da belirttiği gibi çoğunlukla üst-yapısal anlamda Batıcı reformlar gerçekleştiren Osmanlı (Çavdar, 2007:11), kısmen de olsa feodal bir toplumsal nitelikten uzaklaşmaya başlar. Özellikle batılılaşma ya yönelik ilk programlı hareket olarak da görülen Tanzimat Fermanı ile birlikte Osmanlı nın çağdaşlaşma(modernisation) yolundaki reform süreci hız kazanır ve böylelikle söz konusu gidişat, Tanpınar ın da ifade ettiği gibi daha sistemli bir hale gelir. 4 Ancak belirli toplumsal dinamiklere dayanmadığı gibi tam olarak bilinçli bir şekilde yapılamayan bu yenilikler, her ne kadar istenildiği ölçüde gerçekleşemeyip Tanpınar ın medeniyet buhranı olarak ele aldığı (Tanpınar, 2006:22) bir ikilik i doğursa 5 da, toplumsal gidişatın yönü artık kesinkes belli 4 Tanpınar ın bu husustaki düşünceleri şöyledir: XIX. asırda, fikrin tekâmülü, şüphesiz hadiselerin yardımı ile, daha çabuk olur ve yenilik, hayatın her safhasına şamil geniş bir mânâ ve mahiyet alır. Artık bahis mevzuu olan şey ordunun bazı tekniklerini ve sınıflarını garptan gelen bilgi ve nizamla ıslah etmek değildir; belki bütün hayatın, cemiyetin bünyesi ve manevî insanı vücuda getiren kıymetler manzumesinin, hepsinin birden değişmesidir. Bunda tabiatıyla aradan geçen bir asır zarfında eskinin kat'î surette çökmesinin büyük tesiri olmuştur. Evvelâ 1826 da Yeniçerilerin ilgası ve yeni ordunun kurulması ile ilk büyük zafer elde edilir. Bu suretle ıslah fikri yerine ilga ve yenisinin kurulması prensibi bir zaruret olur. 1839'da devlet kendisi için Avrupalılaşmayı resmî bir program olarak ilân eder. Nihayet 1876'da da devlet müessesesinin dışındaki unsurların tazyiki altında idare şekli esasından değişir ve başında, askerî ıslahattan, ibaret olan bir hareket, böylece bir rejim ve amme hukuku meselesinde son zaferini idrak eder. Bkz. TANPINAR, Ahmet Hamdi, (2006), XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi, Yayına Hazırlayan: Abdullah Uçman, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, s.70. 5 Bu ikilik te kuşkusuz Osmanlı toplumunun asırlardır içerisinde yaşadığı gelenekler, görenekler ve çeşitli sistemlerin kolay kolay o toplum tarafından terk edilmesinin zorluğu başat etkendir. Fakat aynı zamanda bu ikilik te Avrupa devletlerinin de etkisi vardır. Çünkü yeniliklerin son raddeye varması, Avrupa devletlerinin sömürge politikasına da ters bir durum yaratır. Niyazi Berkes, bu hususta şunları dile getirir: Bu Doğu geleneğinin son mirasçısı ve temsilcisi olan Osmanlı rejiminin büyük Asya geleneğinin İslâmlaşmış türü olarak Batı geleneğine en yaklaşmış, hattâ onun alanına kadar girmiş bir çeşidi oluşu da, bundan sonraki bölümlerde inceleyebileceğimiz çağdaşlaşma sürecinin zikzaklarını izleyişimizde göz önünde tutmamız gerekecek olan paradokslardan biridir. Osmanlı devleti Batı geleneğinin kapı komşusu olduğu halde, hattâ tarihinin başında ondan

415 Edebiyatın ve Sanatın Tarihsel Gelişim Yasaları Üzerine olmaya başlar. Bu durum ideolojik, felsefi, sanatsal anlamda olduğu gibi edebi anlamda da bir modernleşme sürecine zemin hazırlar. İşte Tanzimat Edebiyatı nın evresel ortak yanlar yasası hususundaki tarihsel ve toplumsal temeli budur. Fakat öte yandan Osmanlı toplumunun gelişimindeki özgül yanlar, bu gelişme süreci boyunca belirmeye başlar. Özellikle Batı toplumlarından farklı olarak çağdaşlaşma sürecinde bir medeniyet krizi yaşayan, Abdülaziz ve Abdülhamid dönemlerinde reformlar hususunda geri adımlarla ve baskıcı tutumlarla karşılaşan, Batı modernizasyonunu tam olarak özümsemiş bir orta-sınıftan mahrum olan Osmanlı toplumunda edebiyatın çağdaşlaşması da Batı dakine nazaran özgül bir tona sahip olmaya başlar; ki bu durum ulusal özgüllükler yasası nın somutlaşmış bir hâli olarak da görülebilir. Tanzimat Edebiyatı nda bu olguların izleri, onların estetik duruşlarındaki eklektizmde görülür. Bu edebiyata mensup edipler, Batı edebiyatının estetik kaidelerini tam olarak özümseyip anlamlandıramadıkları (Çavdar, 2007:12) için eklektik bir tutum benimserler ve bu eklektik tutum onların özellikle edebi akım tercihlerinde ortaya çıkar. Tanzimat Edebiyatı na mensup olanlar klasizm ile romantizmi eklektik bir biçimde kullanırlar. Tanzimat Edebiyatı nın özellikle birinci dönemine mensup ediplerinin eserlerinde, aynı zamanda yukarıda zikredilen medeniyet krizi nin izleri net bir şekilde görülebilir. Öte yandan söz konusu süreç boyunca farklı sınıfsal veya toplumsal tabakaların hem birbirleriyle etkileşiminden ortaya çıkan perspektifler hem de kendi içerisindeki farklı gelişim perspektifleri de edebiyatın gelişimine damgasını vurur. Tanzimat Edebiyatı na mensup olanların yanı başında, divan geleneğini savunan Encümen-i Şuârâ ya mensup şairler ve divan geleneğini avunmakla birlikte yeniliğe açık olan Muallim Naci yer alır. Bu örnekten de açık bir şekilde görüldüğü gibi söz konusu yasalar, edebiyatın tarihsel gelişimini temel ve ikincil boyutlarıyla birlikte bütünlüklü ve tutarlı bir şekilde açıklamamıza yardımcı olabilir. Peki söz konusu yasalar, acaba sanatın diğer alanlarının tarihsel gelişimi içerisinde de geçerli bir boyut kazanabilir mi? Resimde, müzikte, mimaride hatta el sanatlarında tarihsel gelişim ele alınırken söz konusu yasaların herhangi bir şekilde somutlaştığına da şahit olmak mümkün müdür? İncelememizin temel tezi, elbette ki bu sorulara bir yanıt aramak ve dolayısıyla sadece edebiyatın değil, sanatın da gelişiminin dayandığı temel yasaların ne olduğunu sorgulayabilmektir. Dolayısıyla, incelemenin yönünü sanatın diğer alanlarına çevireceğiz. Bu hususta Rönesans dönemi İtalyan resminden ve erken dönem cumhuriyet mimarisinden vereceğimiz kısa örneklerle söz konusu yasaların geçerliliğini sorgulamayı deneyeceğiz. Bilindiği gibi coğrafi keşifler, sermaye birikiminde görülen nitel sıçrama, tercüme faaliyetleri ve Greko-Latin mirasının güçlü oranda kendisini hissettirdiği bir ortamın olması gibi sebeplerle Kıta Avrupası nda Rönesans adı verilen bir kültürel uyanış gerçekleşir. Tanrı nın düşünce dünyasında merkezi bir konumda bulunan yerinin insana bırakılmasıyla kültürün her etkilenmiş de olduğu halde, batılılaşma anlamında çağdaşlaşması tarihinin sonuna dek olamamıştır. Halbuki Avrupa'dan çok uzakta olan, örneğin Japonya gibi bir Uzak Doğu ülkesi için bu, çabuk ve kolay olmuştur. Bir siyasal güç ve örgüt olarak sömürgecilik aşamasına varan Avrupa devletlerinin hükmü ya da işgali altına girmemiş olduğundan, Osmanlı rejiminin ekonomik yanları bozulduğu halde siyasal yanları bozulmamıştır. Avrupa ekonomik güçlerinin baskısı altında bu sistem ancak santim santim ödünler vererek gerilemiş, Avrupa siyasal baskıları başladığı zaman ise, tuhaf bir biçimde, her batılılaşma girişimine karşın Osmanlılık yanları daha da güçlenmiştir. Avrupa devletleri Osmanlı ekonomisini kendi çıkarlarına göre değiştirme isteğinden hiç şaşmadıkları halde onun siyasal ve kültürel anlamda çağdaşlaşmasıyla hiç ilgilenmedikleri gibi iç işlerine karıştıkları zamanlarda da bunu yapmayı istememişlerdir. Çağdaşlaşmış bir devletin siyasası altındaki bir toplumun ekonomisine hükmedemeyeceklerini biliyorlardı. Bkz. BERKES, Niyazi (2008), Türkiye de Çağdaşlaşma, Haz. Ahmet Kuyaş, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, s.34.

Bilgin Güngör 416 alanında olduğu gibi sanatta da Tanrısal olanın yerine insani, dini olanın yerine dünyevi, soyut olanın yerine somut, Hristiyan olanın yerine pagan olgular belirgin bir şekilde görülmeye başlar (Tanilli, 2010:79-80). Bu olgular, özellikle bu döneme ait İtalyan resminde net bir şekilde açığa çıkar. Massacio, Da Vinci, Michelangelo, Tictoretto, Cagliari gibi ressamların öncülüğünde gelişen İtalyan Rönesans resim sanatında tıpkı diğer Kıta Avrupası ülkelerinde olduğu gibi rönesansın temel nitelikleri yansıma alanı bulur. Resimde soyutlamacı (abstractive) ve üslupçu (stilisative) estetik yönsemeler yerini ilk olarak Aristo nun Poetika sında kuramsal çerçevesi çizilen 6 ve yansıtma (mimesis) adı verilen yeni bir estetik yönsemeye bırakır (Güvemli, 2009:52-53). Bunun yanında resim artık kilise sınırlarından çıkar ve yüzünü dünyevi hayata döner, laik bir nitelik kazanır. Bu durumu Rönesans dönemi İtalyan resminin, evresel ortak yanlar yasası nın somutlaşması olarak sayabilmemiz ve tarihsel gelişim içerisinde söz konusu yasaya başat bir yer vermemiz mümkündür. Bununla birlikte söz konusu döneme ait İtalyan resimlerinin, Almanlarınki gibi ruhçu (spiritual) niteliklere ve Flamanlarınki gibi fazlasıyla parlak renklere sahip olmadığı, daha gerçekçi ve renk açısından daha sade olduğu görülür (Güvemli, 2009:71-72). Bu hususu da Rönesans devri İtalyan resim sanatında ulusal özgüllükler yasası nın somutlaşması olarak algılayabiliriz. Öte yandan Rönesans dönemi İtalyan resminin temsilcileri arasında farklı düşünsel-sanatsal akımların çerçevesinde bazı bölünmeler de meydana gelmiştir. Bu dönemde İtalyan resminin Zahir Güvemli nin ifadesiyle iki tane temel direği (Güvemli, 2009:64) vardır. Bunların ilki, Da Vinci ve Michelangelo nun temsilcisi olduğu Floransa Okulu, diğeri ise Tictoretto ve Cagliari gibi ressamların temsilcisi olduğu Venedik Okulu olarak adlandırılır. Floransa Okulu, insancılığı (hümanizm) ve desenciliği (pattern designing) ön plana çıkarırken Venedik Okulu tabiatı (nature) ve renklendirmeyi (encolouring) ön planda tutar (Güvemli, 2009:64). Bu iki okul arasındaki ayrım, tarihsel gelişim yasalarının üçüncüsünün, yani düşünsel/sanatsal ayrımlar yasası nın somutlaşması anlamına gelmektedir. Yukarıda da ifade edildiği gibi, aynı gelişim yasalarının gözlemlenmesine yönelik olarak, bir başka sanat alanının bir başka dönemini, yani erken Cumhuriyet dönemi Türk mimarisini ele alırsak, her şeyden evvel kapitalist ekonomi temelinde yükselen modernizmin, yani ulus-devlet dönemi izlerinin bütün sanat alanları gibi mimariye de yansıması olgusuna şahit oluruz. Bu dönem mimarisinde, Le Corbusier, Frank Lloyd Wright gibi modern mimarların eserlerinde de görüldüğü gibi, her şeyden evvel işlevselcilik (functionalism) ve organik yapı ön plandadır (Güvemli, 2009:260-261). Mimar Kemaleddin, Vedat Tek, Şevki Balmumcu, Sedat Hakkı Eldem gibi mimarların öncü ettiği erken Cumhuriyet dönemi mimarisinde de bu niteliklerin ön plana çıktığı görülür (Güvemli, 2009:279). Bu durum, mimaride evresel ortak yanlar yasası nın somutlaşma zeminin bulunduğunu göstermektedir. Bununla birlikte bu dönemdeki sosyal koşullar ve düşünsel farklılıklar gereği erken dönem Cumhuriyet mimarisi temsilcileri arasında çeşitli farklılıkların olduğu görülür. Bunun yanında söz konusu dönemdeki Türk mimarisinde, devrin ulusalcı konjonktüründen ötürü sentezci bir yönün de olduğuna ve modern Batı mimarisi ile geleneksel Osmanlı mimarisinin bir terkibine varıldığına şahit olunur (Güvemli, 2009:279-280). Bu da, erken Cumhuriyet mimarisinin gelişimindeki ulusal özgüllükler yasası nın somutlaşmasıyla ortaya çıkan bir başka özelliktir. Öte yandan Mimar Kemaleddin, Vedat Tek gibi mimarların temsilcisi olduğu Birinci Ulusal Mimarlık Akımı nda 6 Mimesis kavramı, en basit tanımlamayla, hayatın sanat eserine yansıması olgusudur. Bu husus hakkında detaylı bilgi için bkz. Aristoteles, Poetika, Çev. İsmail Tunalı, Remzi Kitabevi, İstanbul 2011. s.11. Gordon Graham, Philosophy of The Arts: An Introduction to Aesthetics, Routledge, New York, 2005. S.35-36. İsmail Tunalı, Estetik, Remzi Kitabevi, İstanbul 2012. s. 127.

417 Edebiyatın ve Sanatın Tarihsel Gelişim Yasaları Üzerine geleneksel olana yönelik ilgi ve sivil mimariye yönelik ihmal başat konumdayken, Şevki Balmumcu nun ve Sedat Hakkı Eldem in temsilcisi olduğu İkinci Ulusal Mimarlık Akımı nda ise gelenekselden ziyade modern olan daha ön plandadır ve sivil mimari özellikleri de göz önünde bulundurulur (Balamir, 2003). Genel olarak kısıtlı fakat konu açısından dikkate değer örneklerden de anlaşılacağı gibi, Pospelov un edebiyat özelinde ortaya koyduğu ve edebiyat tarihinin daha bilimsel, daha tutarlı bir metodolojik çerçeveye oturmasına yönelik önemli bir adım olarak nitelendirilebileceğimiz gelişim yasalarının sanatın diğer alanlarında da geçerli olabileceği ve dolayısıyla da sanat tarihi açısından da önem kazanabildiği ortadadır. Söz konusu yasaların çerçevesinde sanat tarihini okumak, bu hususta yeni yorumların ortaya çıkmasına zemin hazırlamakla birlikte sanat ile toplum arasındaki bağın yeniden sorgulanması için de yeni bir yol önermektedir. Sonuç Özelde edebiyat tarihi, genelde de sanat tarihi üzerine yapılan çalışmalarda söz konusu alanların tarihsel gelişimlerine yönelik yasalar modern dönemde net bir çerçeveye oturtulamadığı gibi postmodern dönemde de oldukça etkili olan kurgusal tarih anlayışından ötürü tamamen göz ardı edilir. Bu durum, edebiyat ve sanat tarihini gelişigüzel yığılmış bir eserler bütünü olarak görmeye yol açmış olmakla birlikte onun toplum veya sosyal hayatla olan bağlarını okumayı da belirsizleştirmiş ve zorlaştırmıştır. Ancak Sovyet estetikçi ve edebiyat bilimci Gennadiy Nikolayeviç Pospelov, edebiyat tarihi özelinde hem tutarlı hem de bilimsel bir yol izlemeye çalışmış ve edebiyatın tarihsel gelişiminde üç yasanın (sırasıyla evresel ortak yanlar yasası, ulusal özgüllükler yasası ve düşünsel/sanatsal ayrımlar yasası ) somutlaştığını tespit etmiştir. Bizler bu çalışmada, Pospelov un edebiyat tarihi özelinde ortaya koyduğu yasaların sanat tarihinde de somutlaşıp somutlaşmadığı sorununu resim ve mimari alanlarının belli dönemlerine ait örnekler çerçevesinde ele alarak, söz konusu yasaların edebiyat dışındaki diğer sanat alanlarında da geçerli olabileceği kanısına vardık. Elbette ki burada bu sorunu ele alırken amaç, okura söz konusu yasalar ile ilgili kuramsal açıklamaları sunmaktır. Bu sebeple örnekler asgari miktarda tutulmuştur. Eminiz ki bu hususta yapılacak daha derin çalışmalar, bu incelemenin ortaya koyduğu tezlerin veya fikri yönsemelerin daha da detaylı bir şekle bürünmesine yardımcı olabileceği gibi edebiyat ve sanat tarihini yeniden ve farklı bir perspektifle okumaya yönelik yeni bir yolu da ortaya çıkaracaktır. KAYNAKLAR ARISTOTELES, (2011), Poetika, Çev. İsmail Tunalı, Remzi Kitabevi, İstanbul. AVCIOĞLU, Doğan, (1969), Türkiye nin Düzeni (Dün-Bugün-Yarın), Bilgi Yayınevi, Ankara. BALAMİR, Aydan, (2003), "Mimarlık ve Kimlik Temrinleri- I: Türkiye de Modern Yapı Kültürünün Bir Profili, Mimarlık Dergisi, Mimarlar Odası Genel Merkezi, Sayı: 313. BARRY, Peter, (2002) Beginnig Theory: An Introduction to Literary and Culturel Theory, Manchester University Press, Manchester. BERKES, Niyazi, (2008), Türkiye de Çağdaşlaşma, Yayına Hazırlayan: Ahmet Kuyaş, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.

Bilgin Güngör 418 ÇAVDAR, Tevfik, (2007), Türkiye nin Yüzyılına Romanın Tanıklığı, Yazılama Yayınevi, İstanbul. EAGLETON, Terry, (2011), Edebiyat Kuramı: Giriş, Çev. Tuncay Birkan, Ayrıntı Yayınları, İstanbul. ECO, Umberto, (2013), Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti, Çev. Kemal Atakay, Can Yayınları İstanbul. FREELAND, Cynthia, (2008), Sanat Kuramı, Çev. Fisun Demir, Dost Kitabevi, Ankara. GRAHAM, Gordon, (2005), Philosophy of The Arts: An Introduction to Aesthetics, Routledge, New York. GÜVEMLİ, Zahir, (2009), Sanat Tarihi, Varlık Yayınları, İstanbul. HİLAV, Selahattin, (1960), 100 Soruda Felsefe, Gerçek Yayınları, İstanbul. JAMESON, Fredric, (2008), Modernizm İdeolojisi: Edebiyat Yazıları, Çev. Kemal Atakay-Tuncay Birkan, Metis Yayınları, İstanbul. KONGAR, Emre, (2005), Tarihimizle Yüzleşmek, Remzi Yayınevi, İstanbul. LYOTARD, Jean-François, (1997), Postmodern Durum, Çev. Ahmet Çiğdem, Vadi Yayınları, Ankara. MORAN, Berna, (2008), Edebiyat Kuramları ve Eleştiri, İletişim Yayınları, İstanbul. OPPERMAN, Serpil, (2006), Postmodern Tarih Kuramı: Tarihyazımı, Yeni Tarihselcilik ve Roman, Phoneix Yayınevi, Ankara. ONAY, Yılmaz, (2013), Gerçekçilik Yeniden!, Yordam Yayınları, İstanbul. POLITZER, Georges, (2008), Felsefenin Temel İlkeleri, Çev. Erol Esençay, İlya İzmir Yayınevi, İzmir. POSPELOV, Gennadiy Nikolayeviç, (2005), Edebiyat Bilimi, Çev. Yılmaz Onay, Evrensel Basım Yayın, İstanbul. TANİLLİ, Server, (2010), Uygarlık Tarihi, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul. TANPINAR, Ahmet Hamdi, (2006), XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi, Yayına Hazırlayan: Abdullah Uçman, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul. TUNALI, İsmail, (2012), Estetik, Remzi Kitabevi, İstanbul.