GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE CUMHURİYET EKONOMİSİNİN İNŞASI



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

İÇİNDEKİLER İLKSÖZ... 1

Yerli Malı Haftası. Dr.Didem Özgür İstanbul Teknik Üniversitesi Avrupa Birliği Merkezi Araştırma Ofisi

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük MİLLİ EKONOMİ VE BAŞKENT ANKARA

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

6 Mayıs Başkomutanlık kanunu süresinin meclisçe tekrar uzatılması. 26 Ağustos Büyük Taarruzun başlaması

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

MİLLİ MÜCADELE TRENİ


14. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK TESTİ

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

EFENDİLER! YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ.

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat

Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız ve Değerli Konuklar,

ACR Group. NEDEN? neden?

2. ISRAIL VE YAHUDILIK KONFERANSI BANDIRMA DA GERÇEKLESTI

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF TÜRKİYE CUMHURİYETİ İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

SİYASET ÜSTÜ DÜŞÜNMEK Pazar, 30 Kasım :00

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti

L 1 S E ... TURKIYE CUMHURiYETi INKILAP TARiHi VE ATATURKÇULUK KEMAL KARA ÖNDE YAYINCILIK

2018-LGS-İnkılap Tarihi Deneme Sınavı 9

Biz yeni anayasa diyoruz

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

YAZILI SINAV SORU ÖRNEKLERİ TARİH

Başbakan Sayın Binali YILDIRIM KANAAT ÖNDERLERİ VE STK İLE BULUŞMASI KAYSERİ

Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

13. Aşağıdakilerden hangisi yeni Türk alfabesinin kabul edilme nedenlerinden biri değildir?

Baki olan Rabbimiz ve davamızdır

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

KASIM 2011 FAALİYET RAPORU. Prof.Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK / SON 16 YIL OKS, SBS VE TEOG ÜNİTE BAZINDA SINIFLANDIRILMIŞ ÇIKMIŞ SORULAR FASİKÜLÜ

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER YILLIK PLANI

CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY

HOCAİLYAS ORTAOKULU. ÜNİTE 1: Bir Kahraman Doğuyor T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK-8

Cumhuriyet Üniversitesi İletişim Kulübü Başkanı Metin Baykal: Halkla ilişkilerci girişken olmazsa çok şeyi kaybeder..

Şimdi olayı şöyle düşünün. Temel ile Dursun iddiaya giriyor. Temel diyor ki

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

Kütahya Gazeteciler Cemiyeti Ziyareti:

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK / SON 16 YIL OKS, SBS VE TEOG ÜNİTE BAZINDA SINIFLANDIRILMIŞ ÇIKMIŞ SORULAR FASİKÜLÜ

EĞİTİMİN EKONOMİK TEMELLERİ

Tarım alanlarının bölünmesi 50 bin kişiye sorulacak

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU PLANI VE KAZANIM TESTLERİ

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük SANAT VE SPOR - ÇAĞDAŞ TÜRK KADINI - SOYADI KANUNU

Türkiye Ekonomisi I (ECON 401) Ders Detayları

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

OSMANİYE KAHRAMANMARAŞLILAR YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİNE GÖRKEMLİ AÇILIŞ.

29 EKİM TÖRENLERİ. Cumhuriyet Bayramı Republic Day OFFICIAL HOLIDAY. Cumhuriyetin ilanı ve Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi

UNI 201 MODERN TÜRKİYE NİN OLUŞUMU I

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE EKONOMİSİNE PANORAMİK BAKIŞ...

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS TÜRKİYE EKONOMİSİ TÜK

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE NİN DEMOKRATİKLEŞME SINAVINI DERİNLEMESİNE TARTIŞTI!

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim AKP

Onlar konuşur, AK Parti yapar

13. ASKERLİK GÖREVİ Ordu Hayatı Savaş Yönetimi ve Siyaset Ordu Okuldur SEÇİM

KOBİ ler Nefes alacak / Ankara. TOBB, Ziraat Bankası, Denizbank ve Kredi Garanti Fonu (KGF) ortaklığında hayata

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

NİSAN 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Başbakan Yıldırım, Ankara YHT Garı açılış töreninde konuştu

Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi II (HIST 102) Ders Detayları

KOPENHAG ZİRVESİ IŞIĞINDA TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİ

Personel alımları devam edecek

Bu bölümde A.B.D. nin tarihi ve A.B.D. hakkında sıkça sorulan konular hakkında genel bilgilere yer verilmektedir.

Ekim Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu Koleksiyonu ve Haldun Özen

İZMİR TİCARET ODASI MECLİS TOPLANTISI

3647 SAYILI ve 2008 (3647/2008) TARİHLİ YUNANİSTAN VAKIFLAR YASASI VE UYGULAMALARI

Haftalık ders sayısı 2, yıllık toplam 74 ders saati Kategoriler Alt kategoriler Ders içerikleri Kazanımlar Dersler arası ilişki IV.

Başbakan Yıldırım, Piri Reis Ortaokulu nda karne dağıtım törenine katıldı

EĞİTİM ve KÜLTÜR ALANINDA DEVRİMLER Eğitim ve öğretimde ilk amaç; Bilgisizliğin giderilmesi olacaktır.

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

SAYIN BAŞKAN, ANKARA SANAYİ ODASININ DEĞERLİ MECLİS ÜYELERİ, HEPİNİZİ, ŞAHSIM VE YÖNETİM KURULU ADINA SAYGIYLA SELAMLIYORUM.

Türkiye-Almanya Sosyal Güvenlik Sözleşmesi nin 50 nci Yılı Konferansı Ankara da Düzenlendi

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

TÜRKİYE FİLATELİ DERNEKLERİ FEDERASYONU İSTANBUL KONU: 2014 KIBRIS TÜRK POSTALARI 50. YILI ULUSLARARASI PUL SERGİSİ

Türkiye Ekonomisi I (ECON 401T) Ders Detayları

TÜRKİYE ORMANCILAR DERNEĞİ ALİ KEMAL YİĞİTOĞLU KÜTÜPHANESİ

İktisat Tarihi I. 5/6 Ocak 2017

Osmaniye Belediyesi Osmaniye Kent Konseyi Eğitim, Kültür ve Sağlık Meclisi Sayfa 44

TBMM MİLLETVEKİLLERİ Cinsiyete göre dağılım. TBMM MİLLETVEKİLLERİ Partilere göre dağılım YEREL YÖNETİMLER KADIN ORANI (%)

Düzce Üniversitesi Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen Düzce Fındık Çalıştayı İstiklal Konferans Salonu nda gerçekleştirildi

GAR - GÖÇ ARAŞTIRMALARI DERNEĞİ

Transkript:

GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE CUMHURİYET EKONOMİSİNİN İNŞASI Konu: Gazi Mustafa Kemal Atatürk Ve Cumhuriyet Ekonomisinin İnşası Konuşmacı: Dr. Serdar Şahinkaya Tarih: 21.04.2008 Yer. Atılım Üniversitesi Seyhan Cengiz Konferans Salonu Sunucu: Sayın Öğretim Üyeleri, Değerli Konuşmacımız, Çok Değerli Konuklarımız, Sevgili Öğrenciler. Üniversitemiz tarafından düzenlenen Sayın Dr. Serdar Şahinkaya nın sunacakları, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet Ekonomisinin İnşası, Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılış konuşmasındaki İktisadi Temalar konulu konferansa hoş geldiniz. Konuşmacımıza sözü vermeden önce özgeçmişlerini okumak istiyorum. Dr. Serdar Şahinkaya, 1958 yılında İzmir in Eşrefpaşa semtinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini bu kentte sırasıyla Halit Bey İlkokulu, Kestelli Ortaokulu ve Atatürk Lisesinde tamamladı. 1984 te Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, İktisat Bölümünü bitirdi. 1988 de Kadrocularla Devletçilik ve Planlama İlişkisi başlıklı teziyle yüksek lisans; 1998 de Sanayileşme Süreçleri ve Kalkınma Yatırım Bankaları, Teorik Bir Çerçeve ve Türkiye Örneği başlıklı teziyle doktora derecesini aldı. Sayın Şahinkaya, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü ve Siyasal Bilgiler Fakültesinde yarı zamanlı olarak dersler vermekte, seminerler yönetmektedir. Sayın Bülent Ecevit in Başbakanlığındaki 57. Hükümet döneminde Türkiye Cumhuriyeti hisselerini temsilen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kalkınma Bankası Yönetim Kurulu Üyeliği, 10. Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezer döneminde, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Ekonomi ve Uluslararası İlişkiler Çalışma Grup Üyeliği görevini sürdürdü. Sayın Dr. Serdar Şahinkaya nın Yedi Kitapta Bölüm, 5 i uluslararası, 10 u ulusal olmak üzere 15 Kongre Tebliği, 51 Makalesi, 14 kitap değerlendirme yazısı bulunmaktadır. Şimdi konferanslarını vermek üzere değerli konuğumuzu yerine davet ediyorum. Sayın Dr. Serdar Şahinkaya: Öncelikle hepiniz hoş geldiniz. Bu konferans ortamını hazırlayan ve konferansı organize eden İktisat Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sinan Sönmez Hocama çok teşekkür ediyorum. Sizlere de geldiğiniz içinde teşekkür ediyorum. Aşağı yukarı bir buçuk saatte yakın, 180 slayt eşliğinde bir sunuş yapacağım. Genellikle görmediğinizi düşündüğüm ve ilk defa göreceğiniz, kimi belge ve eski fotoğraflarla süslemeye çalıştım. Konferansa geçmeden önce bir iki noktaya değineceğim. Son dönemlerde kitapçıların vitrinlerinde çok sıkça Mustafa Kemal, Cumhuriyet Ekonomisi ya da Osmanlı nın son dönemine dair yayın fazlalığı görüyorsunuz. Bu belki ülkemiz açısından sevindirici bir gelişme ancak bu yayınların arasında iki canlı yayına konuk olan bir kitap ve yazarından biraz bahsederek başlayacağım. Kitabın yazarı Taha Akyol ve kitap Ama Hangi Atatürk, böyle bir dönemde Taha Akyol un Ama Hangi Atatürk başlıklı kitabı 5 Şubat Cumartesi Sky Türk te Enver Aysever le Aykırı Sorular ; 1 ay sonra da 5 Mart 2008 de CNN Türk te Ahmet Hakan ın Tarafsız Bölge sine konuk oldu. Şimdi bu şundan dolayı önemli Enver Aysever, yazara şöyle bir soru yöneltti. Dedi ki, bu koca kitapta Mustafa Kemal in İktisadi Görüşleri hakkında bize söyleyeceğiz, neler vardır? Taha Akyol un canlı yayındaki cevabı aynen şöyleydi. Mustafa Kemal bir kültür devrimcisidir; İktisatla hiçbir ilgisi olmamıştır. Bununda en önemli göstergesi, ilk topladığı kongre olan 1932 deki Dil ve Tarih Kongresidir. Halbuki Mustafa Kemal 1932 de ilk kongreyi toplamamıştır. 1

Cumhuriyet kurulduktan sonra toplanan 23 İktisat Kongresini saymazsak ki Cumhuriyet ten önceye tekabül eder. İlk kongresi iktisat anlamında 1930 Sanayi Kongresidir. Yazara yöneltilen ikinci soru; peki Atatürk dönemi iktisadiyatının büyüme performansı hakkında bize bir şey söyleyebilir misiniz? Taha Akyol dan yanıt aynen şöyle, büyüme serilerine de baktım. Hem de Prof. Şevket Pamukkaya, Yahya Sezai Tezel in verilerinden hareket ederek, Mustafa Kemal dönemi Türkiye Ekonomisinin büyüme performansı dünya ortalamasının oldukça altında kalmıştır. Şimdi göreceğiz, altında mı kaldı, üstünde mi kaldı. İki yazara atıf yaparken kaynakçaya koymayı unutmuş Şevket Pamuk a hiçbir referans yok kitapta. İkinci toplantı az önce söylediğim gibi Tarafsız Bölge deydi ve yazarın yani Taha Akyol un kitabında teşekkür ettiği, iki tarihçiyi de yanına getirdi; biri Metin Tuncay Hoca, öbürü de Sabancı Üniversitesinden Cemil Koçak. Orada da CNN Türk ün ve Ahmet Hakan ın sulandırmasıyla programın açılışında altta şöyle bir yazı geçiyordu. Sizin Atatürk ünüz hangisi? Bolşevik mi, Milliyetçi mi, Anti emperyalist mi, İslamcı mı? diye. Bu Mustafa Kemal i sulandırmak ve zihinlerde zaten giderek karışık hale gelen böyle lifestyle programına benzetilen bir hale gelmiştir. Buna değinmeden geçmek istemedim. Çünkü, ciddi ciddi rahatsız ediyor. Dün gecede ilginç bir gelişme oldu, belki fark etmişsinizdir. Flash TV de Erhan Göksel Gerçek Gelecek programının girişinde tarım konuşacaklar, iş medyayla olunca, bir şey söyleyeceğim, son dönemde bir kitap dolaşıyor, Ama Hangi Atatürk kitabı. Ben burada canlı yayındayım. Taha Bey bana bağlansın. Bu kitabı kime yazdırdı ve kime düzelttirdi dün gece canlı yayında böyle bir soru sordu. Ama Taha Akyol falan bağlanmadı. Ben şöyle bir iddianın peşindeyim. Yani bu konferans benim üniversitelerde verdiğim beşinci konferans, iddiam şudur. Mustafa Kemal Atatürk, ta 1920 de Büyük Millet Meclisi ni açtığında 38 e kadar yaptığı, özellikle meclisi açılışında yaptığı konuşmalarda bir temel stratejik tercih dahilinde o 18 yılı hani Anadolu kadının ilmik ilmik kilim örer gibi ördüğü bir bilinçli tercihle kurgulayarak ekonomi yönetimini organize etmiştir. Bizde gelenektir, bilirsiniz. Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanını genellikle meclislerin açılışında bir konuşma yapar, bu konuşma Mustafa Kemal in döneminde genellikle geçmiş yılın muhasebesi ve geleceğe istikamet vermektir. Bu bir yani toplumsal amaç fonksiyonu vardır, ülkenin ve bu amaç fonksiyonunun temsili dillendirilmesi Cumhurbaşkanı tarafından kitlelerin o ortak amaç fonksiyonu etrafında birleşip bütün iktisadi aktör ve faktörlerin o amaç etrafında örgütlenerek önümüzdeki yılı örmeleri geleneğidir, bu son dönemde bozulmuş olabilir. Buradan hareketle Mustafa Kemal 1920 de Reis Paşa ya da Sarı Paşa sıfatıyla başladığı daha sonra Cumhurbaşkanı olduktan sonra Reisi Cumhur olarak konuştuğu 5 dönemde 20 tane konuşma yapmıştır, Büyük Millet Meclisi açılışında. Bu konuşmalara ek olarak, ben 4 konuşma daha ilave ettim, çünkü kritik konuşmalardır. Bir tanesi hepinizin bildiğine inandığım 1923 teki İzmir İktisat Kongresinde yaptığı konuşma, diğer ikisi İzmir e 1931 de yaptığı seyahat sırasında Cumhuriyet Halk Fırkası İzmir vilayetinde yaptığı bir konuşma; 2 gün sonra İzmir Ticaret Odasına yaptığı konuşma; bir de en son kitle önünde İktisatla ilişkili yaptığı konuşma var. Benim alanım iktisatla ilişkili yani bütün anlatacaklarım Atatürk ün İktisat Politikaları demetini anlamaya yardımcı olacağını düşünüyorum. Son konuşması da yani dördüncü konuşması da 20 konuşmasının üzerinde ilavedir. 1935 te Cumhuriyet Halk Partisi Genel Kurultayında yaptığı konuşmadır. Bu bizim üzerinde durup öğrenmeye ve anlamaya çalışacağımız konuşmalara ilişkin Türkiye de iki tane yayın var. Bir tanesi Profesör rahmetli Afet İnan Hanımın 1973 Birinci Sanayi Planı diye, Türk Tarih Kurumunda çıkan, kitap. Bu kitabın 174 sayfası Mustafa Kemal in Mecliste yaptığı konuşmalara ayrılmıştır. Ancak ciddi hatalar vardır, Tarih Kurumunun kitabında. Konuşmaların çoğu tarihi yanlıştır. 2

O tarihte meclis zabıtlarında konuşma gözükmemektedir. İki bazı konuşmalar atlanmıştır. İkinci eserde Prof. Birsay Kuruç un Siyasal Bilgiler Fakültesinden çıkan İktisat Politikası Belgeleri adlı iki ciltte Birsay Hoca konuşmaları, Meclis konuşmalarına değinerek İktisat Politikaları anlamında bizim gözümüzü açmıştır. Bir de değinilen ikinci eserde dediğim gibi ben bu konuşmaları Büyük Millet Meclisi nin zabıt ceridesini tarayarak yaptım. Artık aşağıda gördüğünüz TBMM.gov.tr tarihçe Atatürk html linkinde de hem eski Türkçe yle, hem yeni Türkçe yle elektronik ortama da taşıdı meclis. Meraklısı olan bunu izleyebilir. Yavaş yavaş Cumhuriyete gelen kimi karelerle başlayalım, uygun görürseniz. 30 Ekim 1918 de Mondros Mütarekesi, takiben İstanbul un, İzmir in işgali ve Mustafa Kemal Paşa nın İstanbul dan başlattığı kurtuluş yolculuğunda izlediği tur, Atatürk ün Samsun a çıkışı, Amasya Genelgesi, 21-22 Haziran 1919 da Erzurum Kongresi, peşine Sivas, Atatürk ün Ankara ya gelişi ve Kurtuluş Savaşı öncesindeki meşhur Sevr Agreement. Şimdi bana göre 20 yüzyılı anlamadan 21 yüzyılda gerçekten bir şeyi tasarlamak, bir şeyler düşünmek imkansız. Önce 20 yüzyılın bizim açımızdan ana yapı taşlarını az önce söyledim onu konuşalım. 30 Ekim 1918 deki Mondros Ateşkes Anlaşmasından sonra 18 Ocak 1919 da Paris Konferansı toplanıyor. Takiben adım adım işgaller başlıyor. Atatürk Samsun a çıkıyor, Amasya Tamimi, iki kongre yapıyoruz, Erzurum ve Sivas Kongreleri, 23 Nisan 1920 de Büyük Millet Meclisi. Büyük Millet Meclisinin açılmasıyla da Milli Mücadeleye yeni bir nitelik kazanıyor. Bizim konferansımızın da tarihi çok uygun düştü. Bugün Ulusal Egemenlik Haftasının kutlamaya başladık, birinci günüdür. O açıdan Sinan Hoca isabetli bir tarih seçmiş, kendisine bir kere daha teşekkür ediyorum. Büyük Millet Meclisiyle birlikte Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet e geliyoruz. İktisat bilmeyen Atatürk bakın ne demiş? Biraz sonra göreceğiz. Kurtuluş Savaşı bittiğinde Anadolu gerçekleri içinde bütün ayrık otlarını da temizlemiş, bir huzurlu toplum özelliğindedir. Savaşı, ölümü, ihaneti görmüş; direnci, dayanışmayı ve dostluğu geçirmiş. Yaralı yoksul ama özgür, bağımsız, eşit ve bugün çok ihtiyacın olduğunu düşündüğümüz onurlu bir ülkeydi. Bu sözü Taha Akyol a göndereceğiz, başka çaremiz yok. Yani Mustafa Kemal in iktisat düşüncesi, iktisatla ilgili bir katkısı olmadığını söyleyen Taha Akyol a. Birkaç tespit yapmama izin verin, dönem konuşmalarına geçmeden önce. Bana göre 23 ile birlikte Cumhuriyet o Osmanlıdaki savaşa dayalı ya da kahramanlık temennisindeki öz güven mirası tamamıyla üretim temelli öz güven mirasına dönüşmüştü. Bu dönüşüm gerçekten topyekun ve köklüydü. Dönüşüm toplum yaşamından iktisada, hukuktan eğitime, siyasetten uluslararası ilişkilere sözün özü yarı sömürge bir ülkeden bir ulus devlet yaratmaya doğru dönüşmüştür ve bu dönüşüm gerçekten temelde bir stratejik tercihle gerçekleşmiştir. Cumhuriyet i kuranlar ve Cumhuriyet in önderleri, Osmanlının torunlarıydılar ve biliyorlardı, bu Cumhuriyet rejiminin yeni bir sermaye birikim mekanizmasına ihtiyacı var, o dönemdeki üretim ilişkileriyle Cumhuriyetin kendisini selamette hissetmesi imkansızdı. Onun için yeni bir sermaye birikim mekanizması 3

ihtiyacı vardı ve bu ihtiyaç ancak ve ancak sanayileşmeyle mümkün kılınabilirdi. Çünkü onlar yani önderlerimiz, Cumhuriyet önderlerimiz sanayileşmeye aynı zamanda bir bağımsızlık meselesi olarak da ele alıyorlardı. Osmanlı İmparatorluğunun İngiliz liberalizminin tutsağı olduğu, Osmanlı Sanayisiyle zanaatlarının Sanayi Devrimi Avrupa sının mamul maddelerinin istilasıyla yıkıldığını biliyorlardı ve bu bağımlılığı, bu iktisadi bağımlılığı ancak ve ancak sanayileşmeyle kıracaklarına inanmışlardı. Cumhuriyet dedik ki sanayileşmeyi bağımsızlıkla esas eş anlamlı anmışlardı ve 3 beyaz problemi, 3 beyazı öğrenci arkadaşlarımız belki bilmez; un, şeker ve patiska dedikleri daha sonra Sümerbank ın üreteceği yani karnımızı doyuracağız ve giyineceğiz, 3 beyaz üzerine kurulu, 3 beyaz ihtiyaçlar başlayarak, yaratılması gereken sanayi üretim kapasiteleri, yani fabrikalar özlemleri süslüyordu ve Cumhuriyet unutulmamalıdır ki baştan söyleyelim. Sonuçta yine buraya geleceğiz. Bu sanayi temelli ulusal ekonomisini, emperyalist çıkarların kesiştiği bölgede ve iki dünya savaşı arasındaki o çalkantılı ortamda gerçekleştirmiştir. Yani 2008 den bakıp da 1930 lara hakkı teslim etmek lazım. Hem uluslararası iş bölümünü düşüneceksiniz, hem 1920 de kurduğumuz Büyük Millet Meclisi ne ta 1931 yılına kadar yani Merkez Bankasını kurana kadar temel toplam para arzınız 150 milyon lira, 11 yılda sadece 150 milyon liranız var ve kendi ulusal para yaratma kabiliyetiniz ve bankanız da yok. Şimdi o iktisat bilmeyen Kemalistler var ya 1929 da Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti yani bugünkü adıyla Türkiye Ekonomi Kurumu diye bir kurum kuruluyor. Bu kurum bir dergi çıkartıyor. Dergi başlığı İktisat ve Tasarruf, derginin genel yayın yönetmeni daha sonra komünist tevkifatından içeri alınacak olan Dr. Vedat Nedim Tör. Bakın şimdi derginin altında kullandıkları esas slogan İlk hedef Akdeniz di; ikinci hedef İktisat. Bunun üstün alan Mustafa Kemal e iktisatla alakası yoktur, diyen Taha Akyol u bir daha, ben bunu 2005 yılında ilk defa ODTÜ de sunduğum zaman söylemiştim, o zaman böyle görsel malzemeyi falan kullanmadık. 2005 ten 2008 e 3 yıl geçti. İlk hedef Akdeniz di; ikinci hedef iktisat diye iki tanede kitap çıktı, bu arada. Şimdi kimi sorular soracağız. Yani acaba bu 1920-38 dönemindeki ulusal devlet, sanayileşmeyle ilgili ulusal devlet, yani Cumhuriyet treni nasıl bir bilinçli tercihle makas değiştirdi? Benim kafamdaki kurduğum incelemelerim sonucunda kurduğum denklem demiryolları artı sanayileşme eşittir devletçilikle kurulmuştur. Bu denklemle Cumhuriyet treni gerçek makasını değiştirerek, gerçek yoluna oturmuştur ve bu dönüşüm Mustafa Kemal in stratejisiyle, bilinçli bir stratejisiyle ortaya çıkmıştır. Bakalım şimdi meclis konuşmalarıyla birlikte Mustafa Kemal neler söylemiş. Birinci dönem biliyorsunuz Büyük Millet Meclisi dönemler halinde çalışır. Şuanda 22. dönemde miyiz, 23. dönemde miyiz, tam bilmiyorum ama Uluç Hoca bizi düzeltebilir, kaçıncı dönemde olduğumuzu. Dönemler halinde bende konuşmaları ayırdım, 20 konuşmayı. 1920-23 dönemi birinci dönem; birinci dönemde Büyük Millet Meclisi 4

açılıyor ve 24 Nisan 1920 de Mustafa Kemal bir konuşma yapıyor, açılış konuşması. Bu ilk konuşmada Gazi hayli genişçe bir durum tespiti yapıyor ve özellikle İstanbul yönetimi ve Uluslararası İlişkiler temelinde bir konuşma yapıyor. İlk konuşmasında da bağımsızlık temel kerteriz noktasıdır. Dünyadaki çoğu ülkenin gelişmişlik düzeyinin gerilerinde kalınmış olmasa da yabancı kaynaktan bugünlerde çok sündürülen bir şey. Hani rahmetli Atatürk sağ olsaydı, ABD den yana tercih koyardı; rahmetli Atatürk sağ olsaydı, Refah Partisine üye olurdu; rahmetli Atatürk sağ olsaydı, yabancı sermayeye evet derdi gibi tezahüratlara da cevaben söyleyelim. Esas diyor biz çok geri durumdayız. Bağımsız kalma görünüş ve yetkisini daima korumak şartıyla, yabancı sermayeden destek alabiliriz. Ama bizim esas disturumuz diyor, Erzurum Kongresinde belirlenmiştir. Erzurum Kongresi kararlarına bir bakalım. 23 Temmuz 7 Ağustos 1919 da bildiğiniz gibi 8 eksenli, 8 ana madde de toplanan Erzurum Kongresi kararları alınıyor ve gerçekten Erzurum Kongresi Türkiye Cumhuriyeti nin temel harcındaki en önemli, temelindeki en önemli harçlardan bir tanesi. Bu göreceğiniz fotoğraflar Erzurum Kongresi Başkan ve Üyelerine ait gerçekten hepsinin tek tek rahmetle yad etmek lazım. 1921 ikinci yasama yılının birincisinde bakın diyor ki, ateşkesten sonra yabancılar gelir kaynaklarımızın tümüyle el koymak için girişimlerde bulundular. İstanbul daki zorbaların sözlerine dayanarak maden aramak için gerekli izin belgelerinin verilmesini yasakladılar. Biz memleketin bütün varlık kaynaklarına sahip olarak ihracat ve ithalat arasındaki dengenin sağlanması ve üretimin gideceği yere kolayca ulaşması için yolların düzeltilmesini ve ulaşıma açılmasını, açık tutulmasını sağlamaya çalıştık. Şimdi bu ulaşım meselesi kritik önemdedir. Çünkü Cumhuriyet kurulduğu dönemde Osmanlı dan devir alınan ağaç yapısında bir ulaşım ağına sahipti. Her şey Dersaadet e, her şey kahpe Bizans sa akıyordu. Eğer bir şey üreteceksek, üretim kapasitelerimizi yurda, yurdun sathına yayacağız, Anadolu ya yayacağız. 2- Burada ürettiklerimizi bir örümcek ağına benzer bir yol sistemiyle beraber iç pazarda entegrasyon sağlayacağız. Temel strateji iç pazarda entegrasyonu, malları ve insanları birbiriyle kucaklaştıran yeni bir ulaşım ağı tasarımıdır. Hani bizim 10.Yıl Marşımızda Demir ağlarla ördük, ana yurdu dört baştan meselesinin özü budur. O ulaşım meselesini daha sonra göreceğiz, demiryollarıyla devam edecek. Esas dediğim gibi dış ticaret dengesi, iç pazar entegrasyonu ve az da olsa bir denk bütçe hazırlama; denk bütçe halk tabirine göre ayağını yorganına göre uzat bütçesidir. Burada 1919-21 arasında Cumhuriyet falan yok, 1919-21 döneminde bakın. 16 tane de ayaklanmayla boğuşuyorsunuz, kolay bir iş değil. 16 tane kökünde etnisiter milliyetçilik yani Kürt ve İslam, şeriat ayaklanmaları olan bir yandan da 16 tane ayaklanma meclisi kurmuşsunuz, Cumhuriyet kuracaksınız. Bir yandan emperyalist ülkelerle savaş yapıyorsunuz; bir yandan da kendi içinizde 16 tane ayaklanma ile boğuşuyorsunuz ve neredeyse Anadolu nun bütün her tarafı, her tarafında bir şey var, yani ufunet odağı gibi bu oradan pıt pıt pıt bu harita bize hangi ayaklanmaların, neredeyse Anadolu nun herhangi yerinde olmadığı yer yoktu. Daha 5

sonraki dönemde yani 1921 de I. ve II. İnönü Zaferi, daha sonra 20 Ocak 1921 de Teşkilatı Esasiye Kanunu kabul ediliyor. Aynı yılın Eylül ayında Sakarya Meydan Muharebesini yapıyoruz ve 1927 yılına geçiyoruz. Şimdi Mustafa Kemal in bu 20 konuşması içinde iki tane kritik ve uzun konuşması vardır. Bir tanesi 1927 dir, biraz sonra anlatacağım konuşma. Birisi de 1937 konuşmasıdır. 27 konuşması bizim hepimizin hatırladığı bildiği bu toprakların sahibi ki bu milletin esas efendisi köylüdür, diye. Orta okuldan hatırlayacağımız tarih bilgileridir. Ama Mustafa Kemal bakın diyor ki, doğrusu 700 yıldan beri dünyanın çeşitli yörelerine gönderilerek kanlarını akıttığımız, kemiklerini topraklarında bıraktığımız ve 700 yıldan beri emeklerini ellerinden alıp, gereksiz yere harcadığımız ve buna karşılık da daima onurunu kırdığımız ve hor gördüğümüz ve bunca özveri ve iyiliklerine karşılık nankörlük, küstahlık ve zorbalıkla uşak durumuna indirmek istediğimiz bu ülkenin gerçek sahibi huzurunda bugün büyük utanç ve saygıyla gerçek durumumuzu anladık. Şimdi bir köylü devrimi bir Kurtuluş Savaşı aslında köylülerin yaptığı, fiziki olarak köylülerin cephede savaştığı; rejim yani Cumhuriyet yani Mustafa Kemal kuracağı devlette bu köylü topluluğunu, çiftçiye dönüştürmek kaygısı yatıyor. Onun için de bu köylü meselesi özel önem arz ediyor. Daha sonra toprak meselesiyle 28 den itibaren göreceğiz, topraksız köylü bırakmamak üzere. Aynı yıl yaptığı konuşmada güçsüz özel sektöre kapitülasyonlara ve ekonomide yabancı hakimiyetine ve onların haksız rekabetlerine dikkat çekiyor. Bakın diyor ki, Tanzimat ın açtığı serbest ticaret devri Avrupa rekabetine karşı kendisini koruyamayan ekonomimizi bir de iktisadi kapitülasyon zincirleriyle bağlıyor. Kuruluş ve özel sektör yönünden ekonomik alanda bizden çok kuvvetli olanlar memleketimizde ayrıca imtiyazlı durumda bulunuyorlardı. Gelir vergisi vermiyorlardı. Gümrüklerimizi ellerinde tutuyorlardı, istedikleri zaman istedikleri eşyayı istedikleri şartlar altında ülkemize sokuyorlardı. Bütün ekonomimizin her bölümünü bu sayede kesin olarak hakim olacak. Burada bir parantez açıp güncel bilgi değerlendirme yapmama izin verin. Bu paragraftaki altını çizmeye gayret ettiğim hususların bugün çok daha ağırı vardır. Türkiye nin toplam mali aktiflerinin %97 sini elinde tutan Türk Bankacılık sisteminin %52 si Türklerin kontrolü dışındadır, yabancılardadır %52 si. Bakın özelleştirilen tesisler bir tarafa yani kamu iktisadi teşebbüsleri bir tarafa, yerli fabrikaların yabancılara satışı, hani Maliye Bakanımız diyor ya, kardeşim fabrika burada duruyor, torbaya koyup götürecek hali yok ya mesele o kadar basit değil. TAMEK Fabrikası Almanlara satılabilir, belki. Biz yeni konserve fabrikaları kurabiliriz. Ama bir ülkenin finanssal mimarisi eğer ulusal olmazsa, yani bankacılık sistemi, çünkü mali sistemin varlık nedeni reel sektörü fonlamaktır. Dünyanın her tarafında böyledir. Aynı fizikteki bileşik kaplar gibi düşünün. Eğer mali sistemimiz varlık nedeni olan reel sektörü fonlamayı bırakır ise hele ki bu kontrol, bu mali sistem kontrolü yabancılara geçerse bizi bekleyen en büyük tehlikelerden bir tanesi Türk Finanssal Mimarisi bankacılık sisteminin %52 sinin yabancıların elinde olmasıdır. Bu yabancılaşma çağın gereği değildir. Bu yabancılaşma küreselleşmenin gereği de değil. Çünkü size reçete sunan ülkeler, açın bakın İtalya nın bankacılık kanununa, Fransa nın bankacılık kanununa bakın, Almanya ya bakın. En babası, en yüksek yabancı hisse senedine, yabancıların hisse almasını sağlayan Yunanistan da bile yabancıların hisse oranı %18 de sınırlıdır. Ama bizim toplam bankacılık sisteminin diyorum. Bakın bazı bankalar pür olarak yabancı hale geldi ve dikkat edin o bankalara yani bugün işte denizden babam çıksa yerim gibi reklamları olan Deniz Bankın son 6 ayda tarım sektörüne verdiği kredileri ihtiyatla izlemeniz lazım geldiğini öneririm. Çünkü köylüye kredi tarla ipoteğiyle verilir, başka bir şeyi yok, adamın. Küçük bir doğadan beklenen herhangi bir olumsuzlukla tarımda çöküntü ve köylünün istediğini elde edemeyip, onu paraya tahammül edememesi ve kredi geri ödemesindeki vade merdivenindeki küçük bu uyumsuzluk Deniz Bankın köylünün toprağına birinci derece ipotek olduğu için el koyması ihtimalini doğurabilir, 6

ihtiyatla izlemek lazım. Öyle olacak anlamında söylemiyorum, ama durup dururken bir yabancı ticari banka niye köylüye kredi verir, soru bir budur. 2- Siz bir sektör ihtisas bankası olan Ziraat Bankasını nasıl satmaya kalkarsınız? Halk Bankasının da sonuna geleceğiz. Yeri gelmişken o parantezi de öyle koyup kapatmış olalım. Devam ediyorum. Mustafa Kemal konuşmasının devamında yine aynı perspektiften rakiplerimiz bu davranışıyla gelişme yerleşti. Sanayimizi de öldürdüler. Tarımımıza da zarar verdiler. Ekonomi ve maliyemizin gelişmesi ve olgunlaşmasını önlediler. Tanzimat la ilgili söylediklerinin ben 2008 Türkiye si için de aynen geçerli olduğuna hatta bazı alt sektörlerde daha derin olduğuna inanıyorum. Şimdi bizim İktisat Tarihi hocalarımız genellikle 1923 ten başlatırlar ve günümüze kadar getirirler. Bunun mimarlarından bir tanesi benim de çok sevdiğim, saygı duyduğum, öğrencisi olmaktan gurur duyduğum Prof. Boratav a aittir. Boratav hoca da Cumhuriyet i 1923 ten alıp dönemlendirir ve en ihtiyatlısı Korkut hocadır. 1923-29 ya da 1923-30 dönemini nispeten liberal dönem diye adlandırabiliriz, der. Şartlar gereği fiiliyat öyle olmuş olabilir, ama bakın 22 de Mecliste Mustafa Kemal ne diyor. Ekonomik politikalarımızın önemli amaçlarından biri de genel yararı doğrudan doğruya ilgilendirecek kurumlar ve iktisadi teşebbüslerin, mali kudretimizin ve teknolojimizin izni oranında devletleştirilmeleridir. Yani Mustafa Kemal in kitle önünde ve Büyük Millet Meclisi zabıtlarına geçen ve ilk devletleştirmeden bahsettiği konuşması, 1922 yılına aittir, dikkatinizi çekerim. Daha Cumhuriyet falan yoktur. Bu laf bana göre 1930 ların devletçilik politikasının ana payandalarından birisi de, birini de oluşturacaktır, hatta en temeli ve devam ediyor ki, ülkenin ekonomik temelleri tarım ve tarımsal sanayiye bağlı olmakla birlikte ülkede öteden beri varolan, örneğin dokuma sanayi gibi kurumların korunması canlandırılması ve bazı bölgelerde yeniden kurulabilecek diğer sanayinin her şartta gözetilmesi göz önünde önemle bulundurulacaktır. İleri de göreceğiz. Sonuçta diyeceğim ki, korumacılıkla başladı, devletçilikle taçlandığı iktisat politikaları anlamında 1920-39 ilk ip uçlarını o dönemde zaten Osmanlı dan devraldığımız Feshane ve o temeldeki kimi işletmeleri korumaktan bahsediyor ve bakın 22 de çalışanların rahat yaşamalarını sağlayacak Zonguldak Amele Kanunu bu bizim Sosyal Güvenlik sistemimizin, Türkiye deki Sosyal Güvenlik sisteminin çalışanlar açısından ilk defa yasayla kurumsal düzenlemeye kavuştuğu Zonguldak Amele Kanunu. Şimdi de meclisten çıktı bakalım, Cumhurbaşkanı onaylayıp, muhtemelen Anayasa Mahkemesinden dönecek. Sosyal Güvenlik Yasasını da düşünelim. Çalışanların rahat yaşamalarını sağlayacak. Çalışan yok daha ortada çok fazla ama o dönemde bile işçi hakları konusunda meclisin ve Mustafa Kemal in daha titiz davrandığını düşünebiliriz. Devamla dedik ya hani 22 ile 37 en ayrıntılı konuşmalardan bir tanesi; bakın 22 de genel ekonomik çalışmalarımız ve ekonomik politikamızın değindiğim ve gösterdiğim bu görüş içerisinde ve bir plan dahilinde düzenli biçimde yürütülmesi Bakanlar Kurulumuzun çabalarını bu nokta üzerine toplaması ile sağlanacaktır. Özünde mali bağımsızlığın yarattığı tam bağımsızlığın altını çizen Mustafa Kemal 22 de iktisat yönetiminde planlama kavramından bahsediyor, bu çok önemli. Ülkemizin gelir kaynakları milli davamızı güven içinde sağlanmasına yeterlidir. Mali kudretimiz bugüne kadar olduğu gibi dış borç yapılmadan da orta halli bir düzeyde ülkeyi yönetecek veya amacına ulaştıracaktır. Tam bağımsızlık meselesine devamla birlikte, bugün sattığımız TTN meselesine ilk defa deyiniyor ve diyor ki, şimdiki durumdan yararlanılamayan gelir kaynaklarından yararlanmak ve halkın vergi yükünü azaltmak için bazı maddeler üzerine tekel konulması gerekmektedir, o dönemde de tuz, kibrit konusunda. Yine 22 konuşmasında eğitime ve özellikle tarih eğitimine önemli dikkatleri çeken Atatürk; ülke kaynakları zenginliğine ve hap sanayinin gelişimine değinerek 22 yılı konuşmasını tamamlıyor. 7

Aynı dönem saltanat kaldırılıyor. Başkomutanlık Meydan Muharebesi veriliyor ve geliyoruz, milletimiz mazisinden değil, artık istikbalinden mesuldür, şiarı altında toplanan 1923 teki 17 Şubat ta toplanan ve 4 Mart ta nihayetleşen İzmir İktisat Kongresi. Bu İzmir İktisat Kongresi kritik bir kongre üzerinde rahmetli bizim okuldan yine hocamız eski Dışişleri Bakanımız Gündüz Ökçü nün zabıtlarının önemli bir bölümünü yayınladığı İzmir İktisat Kongresi, Lozan Görüşmelerinin kesildiği bir dönemde yani Başvekil İsmet in trene atlayıp Türkiye ye geldiği bir dönemde yapılmıştır. Şimdi iki karikatürü görüyorsunuz. Amerikan mahkemelerinde fotoğraf çekilmiyor, ressamlar çiziyor. Üstteki karikatür, Lozan delegasyonunu anlatan yani ortada İsmet Paşa, diğerleri Lord Curzon hepsinin imzası var. Alttaki karikatürde Lozan a katılan Türk Heyeti yine Başvekil İsmet, kalpaklı olan Doktor Rıza Nur u görüyorsunuz. Şimdi Lozan başlayıp görüşmeler uzayınca Türkiye nin önüne 600-700 yıllık mali hesapları çıkartıyorlar ve 4 Şubat 1923 tarihinde Lozan kesintiye uğruyor. Şimdi niye önemli çünkü bu Lozan daki kesintiye uğradıktan 4 Nisan, 4 Şubat tan sonra 17 Şubat ta ve İzmir de yani 13 gün sonra Mustafa Kemal 1135 delegenin katıldığı bir iktisat kongresi düzenliyor. Milli egemenlik, iktisadi egemenlik ile pekiştirilmelidir, sözleriyle açtığı İzmir İktisat Kongresinin gerçekten zabıtlarını yeniden okumakta fayda var. Bu sol altta gördüğünüz fotoğrafı genellikle İzmir iktisat Kongresi nde Mustafa Kemal açılış konuşması yapıyor diye verilir. Bu fotoğraf İzmir İktisat Kongresi açılış konuşması değildir. Aynı tarihte kongreden önce İzmirli hanımlarla Hamparsumyan Han da yaptığı özel toplantıda çekilmiş bir fotoğraftır. Peki acaba niye Mustafa Kemal İzmir de toplamıştır, İzmir Türkiye İktisat Kongresini? İzmirli yazar benim de hemşerim olan Yaşar Aksoy un şu cümlesine ben de katılıyorum. Cumhuriyet Hükümeti, İzmir de İktisat Kongresini boşuna toplamıyor. Bu adeta İzmir in yaşadığı Yunan işgaline karşıda bir tepkiyi, uluslararası bir tepkiyi gösteriyor. Şimdi 4 tane amblem gelecek, bunlar 4 grup halinde İzmir İktisat Kongresindeki delegelerin çiftçi grubunun, tüccar grubunun, sanayi grubunun, işçi ya da amele grubu diye adlandırılan amele 8

gruplarının kongredeki, o dönemdeki armaları. Bakın 1923 te amele grubunun elinde böyle nasırlı bir elde çekiç var, bizim kuşakta böyle görsel malzeme kullandığımızda komünist propagandasından insanların başı ağrıyordu, orak çekiç meselesi nedeniyle. Kongrede Mustafa Kemal in konuşmasını takiben dönemin İktisat Vekili Mahmut Esat Bey de, Milli egemenliği İktisadi egemenlik olarak anlıyorum. Eğer böyle olmazsa o zaman milli egemenlik bir hayal olur diyerek. Gazinin söylediğinin altını bir kere daha çiziyorum. Kongrede ortaya atılan tartışma konuları ve delegasyonların sunduğu raporların sonucunda şöyle bir temel hedef var. Bir milli ekonominin kuruluşunu ilerlemek, ilerletmek ve doğmakta olan Cumhuriyet devletinin sosyo ekonomik temelini kısa sürede oluşturacak ekonomik güçleri geliştirmek. Kongreden sonra bitirmeden, şimdi başka bir konuya geçelim. Bu bina kongrenin toplandığı Hamparsumyan Üzüm, İncir İşletme binasının 1974 yılındaki görünümü, İzmir deki rahmetli eski Belediye Başkanı Ahmet Piriştina nın kurduğu kent müzesi, kent kitaplığından aldım, bu fotoğrafı. Şimdi aynı binaya ilişkin iki fotoğraf daha var. Bu fotoğraf 74 yılında Üzüm, İncir İşletmesinin çalıştığı dönem, 1135 kongre artı kimi misafirlerle 2000 civarında yurttaşın İzmir e geleceğini belirleyenler en büyük bina olarak bu binayı seçmişler. Fakat bu bina Türkiye nin yaptığı ilk iktisat kongresi binası ve Cumhuriyetin temelini çizen bu bina. Bu binayı 1900, 12 Eylül Darbesinden sonra yıkıp, otopark yapmışız. Kestane Pazarı, 857. Sokakta neyse şimdi yeni Belediye Başkanı Piriştina dan sonraki vekalet eden Belediye Başkanı oraya küçük bir anıt dikmiş burada kongre binası vardı falan diye böyle komik bir şey. Bu ayıp, bir İzmirli hemşerim olarak bana da ayıp tabii, ama başka Ankara ayıbı yakında yaşanılan bir ayıp. Ulus taki Cumhuriyetin simgelerinden İş Bankası Genel Müdürlüğü binasının yanında bir Sümerbank binası var. Sümerbank binası aşağı yukarı 2 aydır, tahta perdelerle çevriliydi. Bu hafta başında da tahta perdeleri söktüler. Bakın Sümerbank binası hangi mağazaya dönüşmüş? Bu ayıpta Ankaralılara yetsin. Şimdi sevgili arkadaşlar, değerli hocalarım bana göre sadece kentin siluetiyle değil, Cumhuriyetin simgeleriyle de oynanıyor. 9

O Ulusun o profilini hatırlayın. Yani bir çatallı yol var, sol tarafta İş Bankasının pembe taşlar eski genel müdürlük binası yanında Sümerbank binası oradan çıkıyorsunuz. Eski hükümet Konağı yani şimdi Maliye Bakanlığının kullandığı ta Hacı Bayrama kadar olan paftayı düşünün. Yaşı genç olanlar bilmez. Benim yaşıtlarım ya da benden yaşlılar bilirler. Murat Karayalçın ın Belediye Başkanlığı döneminde o paftaya ait yarışmalar açıldı ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü o yarışmada kent siluetini koruyan proje olarak orayı kazandı. Bir tek Hacı Bayramdaki Augustus Tapınağının oralarında bir miktar restorasyon oldu. O biraz ortaya çıktı. Fakat aşağıya doğru ömrü gitmedi. Fransız sermayesi hafızalardan Sümerbank ı sildiler. Şimdi binayı da dönüştürüyorlar, halbuki orası kentin ortasında bir sanayi müzesi haline getirilebilirdi. Bir kütüphane olabilirdi. Bir Cumhuriyet Sanat Galerisi olup eski resimler sergilenebilirdi. Bir şey olabilirdi. Ben böyle hikayelere doğrusu dayanamıyorum. Onun için yeri gelmişken araya manzara koymuş gibi olmayayım. Geleceğiz şimdi 1923 konuşmasına birinci konuşma, 1923 te iki konuşma var. Birinci konuşması 1 Mart dördüncü yasama yılını açarken Mustafa Kemal diyor ki, Büyük Savaşa ait harcamaların tümü ile savaş dışı devlet idealleri birlikte hiç dış borç almadan ve bu arada da devlet borçlarını 2/3 nü ödedik, diyor. Şimdi buradaki kritik önemdeki paragraf bana göre 1922 yılında 23 te konuşmayı yaparken, 22 yılında bakın Mustafa Kemal ne diyor? 22 yılında özel idare ne yapmış, arkadaşlar? 3 erkek, 1 kız ilk öğretmen okulu; 5 erkek, 3 kız lisesi ve 134 erkek, 30 kız ilk okulu ve 10 sanayi, 2 çırak okulu açılmıştır. 22 yılında, 1922 yılında özel idare gelirinden bayındırlık hizmetleri için 536 bin okul inşaatı için, hastaneler için, basımevi, kütüphaneler, fidanlık falan. Şimdi biz kendi okulumuzu yapamıyoruz ve hayırsever yurttaşları gel işte okul yap diyoruz. 1922 savaş sürüyor, Cumhuriyet daha yok ve aynı yıl yani 1 Martta Mustafa Kemal konuşma yaptıktan sonra bu TİME kapağını hatırlarsınız. Bu TİME kapağının tarihi 24 Mart 1923 tür ve tarihçi Arnold Toynbee nin, Mustafa Kemal Paşa hiç şüphesiz çağdaş tarihin büyük şahsiyetlerinden biridir. Bir Türk ün Anadolu da kendi efendisi olabileceğini şahsen sergileyerek, ispatlamıştır diye bir yazısı vardı ve Cumhuriyet falan yok. İlk TİME a kapak oluşu 24 Mart 1923 tür. Lozan Barış Anlaşması imzalanıyor ve ikinci döneme geçiyoruz. Bu fotoğraf Mustafa Kemal in Cumhur Reis sıfatıyla çektirdiği birinci resimdir, tarihi 30 Ekim 1923 tür. İkinci dönemde 23-26 dönemini irdeleyeceğiz. Bu ikinci dönemin ilk konuşmasının tarihi 13 Ağustos 1923, 20-21-22 deki konuşmalardaki hakim olan üçlü dönem genellikle bayındırlık, ekonomik ve eğitim üzerineydi. Mustafa Kemal 13 Ağustos 1923 te iç ve dış güvenlik sorununu da ekliyor, konuşmasında ve oldukça kısa olan konuşmada devletin, kurulacak olan devletin 10

niteliğini, halk devleti olarak belirliyor ve diyor ki bakın; gerçekte Türkiye devletinin bu yeni yönetim şeklinin dayandığı temeller nitelik yönünden kendinden önce gelen tarihi yönetim temellerinden başkadır. Bunu bir kelimeyle belirtmek gerekirse diyebiliriz ki Yeni Türkiye Devleti, bir halk devletidir, halkın devletidir. Daha Cumhuriyet falan yok. Cumhuriyeti ilan ediyoruz, 29 Ekim 1923 te ve ikinci yasama yılının 1 Kasım 24 tarihli konuşmasında Mustafa Kemal diyor ki, hiçbir hayal ve teori peşinde koşup aldanmaksızın ülkenin kaynakları ve insan gücüyle işi sürdürmek kesin olarak gereklidir. Bu bir otarşik iktisat yönetimi anlayışı değildir. Bu gerçekten ayakları üstüne duran ve kendi yağıyla ürettiği kadar tüketen bir toplum modelinin tarifidir ve yavaş yavaş demiryolu meselesine giriyorlar. Uygarlığın bugünkü araçlarını bundan da öte bugünkü düşüncelerini demiryolu dışında yaya bilmek imkansızdır. Demiryolu, mutluluk yoludur. Bu slogan, bu laf Demiryolu, mutluluk yoludur, lafı çok uzun süreler demiryollarının inşasında, çeşitli dövizlerde falan kullanılmış. Aynı yıl hilafet kaldırılıyor. Tevhid-i Tedrisat Kanunu kabul ediliyor. Şer iye ve Evkaf Vekaleti kaldırılıyor. Cumhuriyetin ilk Anayasası çünkü 1921 deki Teşkilat Esasiye Kanunudur. Cumhuriyet kurulduktan sonra ilk Anayasa 20 Nisan 1924 yılında kabul ediliyor. On kuruşluk paralar piyasaya çıkıyor ve İş Bankası kuruluyor, 1 milyon lira sermayeyle aynı yıl ve bakın o dönemde Zümrüt ü Anka diye bir dergi çıkıyor, karikatür dergisi 6 Mart 1924. Mustafa Kemal Paşa devrimleri gerçekleştiriyor. Engelleri koşan bir atlet gibi tüm engelleri aşıyor. Engellerin önünde yazan saltanat, hanedan, ama Mustafa Kemal kendi karikatürünü çizen karikatüristlere dava açmamış, hiçbir zaman. Geliyoruz, üçüncü yasama yılı. 1925 teki konuşmasına çalışanlara sağlanan güvenceler yani özlük hakları anlamında tarım, maden sanayine özel önem verilmesi ve ticaret hayatı üzerine kısa değerlendirmelerle ulusal bir ekonomi yönetiminin esas olması lazım geldiğini ifade ediyor. 22 de zaten bahsetmişti, hatırlarsanız, bir plan dahilinde yapalım, diye. 25 teki konuşması bugünkü uygarlığın güçlü temeli olan maden sanayini özellikle önem vermenizi ve yönelmenizi isterim. Sanayi fabrikalarına, maden enstitüsüne yönelik genel ilgi ve atılımları desteklemek için çözüm yolu ve önlemler bulmak hayati gereksinmelerimiz arasındadır. Çok uzun süreler maden konusunda ısrarlı, ben 2008 de Türkiye nin madenleriyle ilgili dönen dolapları, çıkan maden yasasını hafızalarınıza bir kere daha getirmek isterim, dönen dolapları, Kaz Dağı, Çanakkale altın meselelerini birlikte düşünebilmek lazım. Aynı yıl Aşar Vergisini kaldırıyoruz. Şapka kanununu kabul ediyoruz. Tekke ve Zaviyeleriyle, Türbelerin kapatılmasına dair kanunun kabul ediliyor, 1925 te ve ilk fabrikalardan biri Alpullu Şeker Fabrikası açılıyor. Türkiye nin ilk betonarme köprüsü yapılıyor, Ankara, Yahşiyan demiryolunda ve Ankara Hukuk Mektebi açılıyor. Atatürk Orman Çiftliği kuruluyor ve Tayyare Cemiyeti kuruluyor, 16 Şubat 1925 te ve aynı yıl çok ünlü bir isyan 13 Şubat-31 Mayıs 1925 te tarihleri arasındaki Ergani İlçesine bağlı Eğil bucağının Piran Köyünde başlayan meşhur Şeyh Said isyanı. 1926 yılına geçtiğimizde Yol Kanunu, Köy Kanunu, Borçlanma Kanunu, İskan ve Mülkü Teşkilat Kanunları ve Sanayi Şirketleri başarılı çalışmalar yaptığı ve Milli Bankalar, İş Bankasıyla birlikte yeni bankalar kurulacak ve bu konuşmada arkadaşlar yeni Sanayi Özendirme Kanunu yani Teşvik Kanunu 27 de çıkacak olan Teşviki Sanayi Kanunu, taslağından bahsederken bir de benim henüz ulaşamadığım biraz arşivlerle yine açıldı aslında zaman bulup yapmak lazım. Tarihi hemen aklı olan varsa içinizde Yüksek Ekonomi Meclisi Kanunu Tasarısından bahsediliyor, 26 yılındaki konuşmasında. Belki iyi bir araştırma alanı, belki bir mastır tezi bile olabilir, diye düşünüyorum, eğer tarihe ilgili arkadaşlar varsa. Aynı yıl Türk Medeni Kanunu kabul ediliyor, Ceza Kanunu kabul ediliyor. Merkezi İstatistik Dairesi yani Merkezi İstatistik Umum Müdürlüğü ya da Devlet İstatistik Enstitüsü ya da bugünkü adıyla 11

Türkiye İstatistik Kurumu 25 Nisan 1926 da kuruluyor ve çok önemli, çok önemsediğim Kabotaj Kanununu aynı yıl kabul ediliyor. Kayseri Uçak Montaj Fabrikası açılıyor. Şimdi burada bir parantez açacağım, benim özel ilgi alanlarımdan bir tanesi. Şimdi bu Kayseri de 6 Ekim 1926 da başlattığımız uçak imalatının meselesi Almanların Junkers firmasından da 150 tane Mühendis ve Teknik Personel getirerek başlattığımız, 1926 da Türkiye ürettiği 13 tane uçağı resmen belgeli bir biçimde Danimarka ya ihraç etti. 1926 da üretmeye başladığımız Türk tipi uçaklardan üç tane tip geliştirmişiz. Bunların içinden 13 tanesini Danimarka ya ihraç etmişiz. Bu belgeli tarihin tozlu sayfaları diye kimse ilgilenmiyor, ama maalesef bugün biz ne haldeyiz, bir bakın 1926 dan bahsediyorum. Uçaktan bahsediyorum. Aynı yıl Uşak ta Şeker Fabrikası açılıyor ve üçüncü döneme geliyoruz, 27-31 yılına ait konuşmalara bakacağız. 27 yılındaki 1 Kasım 27 yılında yaptığı konuşma Mustafa Kemal in ikinci kere Cumhurbaşkanlığına seçilmesi nedeniyle teşekkür mahiyetinde oldukça kısa bir konuşmadır ve ekonomiyle ilgili bir şey yoktur. Çünkü aynı yılın Ekim ayında Büyük Nutku okumaya başlamıştır Mustafa Kemal. O nedenle zaten söyleyeceğini Nutuk ta söylemiştir. Ama aynı yıl Ulus taki Zafer Anıtı açılıyor. Binaların numaralandırılması ve sokaklara isim verilmesine başlıyor. Birinci nüfus sayımı yapılıyor, arkadaşlar 1927. Nüfusumuz 13 milyon 648 bin imiş. Ne zaman? 28 Ekim 1927 tarihinde. Dediğimiz gibi 15-20 Ekim 27 de Mustafa Kemal mecliste Büyük Nutku okuyor ve geliyoruz, 28. 28 le birlikte Mustafa Kemal in o 22 de bu ülkenin gerçek sahibi kim diye başlatıp köylüyü çiftçiye dönüştürme meselesi giderek hız kazanacak ve 1928 den itibaren ta 38 e kadar, 37 de çok ağır, 36 da da ağır. Mustafa Kemal in bu topraksız köylüye, toprak dağıtımı meselesinde meclisteki parlamenterlere nasıl pres yaptığını göreceğiz. Fakat meclisteki özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki aşiret reisleri artı Söke Ovasının sahipleri yani bugünkü Menderes in yani Rahmetli Başbakan Menderes in, dedeleri ya da babaları ve Eskişehir civarındaki Sazak ailesinden oluşan milletvekilleri mecliste bu çiftçi, köylüye toprak dağıtım meselesinde elleri sürekli soğuk davranıyor ve kanunun teklifini bir türlü, Mustafa Kemal in bastırmasına rağmen gündeme getirmiyorlar. Yani nedir? 28 de topraksız köylüye toprak, denk bütçe, Cumhuriyet dönemi kağıt parası ve Merkez Bankasının açılış hazırlıkları; yavaş yavaş ekonomi, İş Bankası kuruldu, özel sektörün kuruluşları, İstanbul daki özel sektör firmalarını destekleyecek ve Anadolu daki ikili sanayi ürünlerine tesislerini kredilendirecek, bir yandan da Merkez Bankasına milli para yaratacağız ve ondan sonra sektör ve ihtisas bankalarıyla devam edecek. 28 konuşmasında ulaşım çalışmaları, demiryolları ve sanayi modül bankasıyla ile hususlara değindikten sonra Mustafa Kemal konuşmayı sonlandırıyor. Aynı yıl Danıştay kuruluyor, 1928. Uluslararası sayıları kabul ediyoruz ve 1 Kasım 1928 de Türk Harfleri kabul ve tatbiki hakkındaki kanun ve onunla ilgili yapılan şenlikler ve en önemlisi bence 1928 de ilk defa Uluslararası Kadınlar Tıp Kongresine 12

bir Türk Kadın Vekil Safiye Aliye Hanımı gönderiyoruz, yıl 1928. Şimdi acaba durum nedir, takdirlerinize sunuyorum. Hanımlarımıza bakın, yıl 1928 bir Türk Kadın Doktor, uluslararası bir tıp kongresine katılıyor. 1929 a geldiğimizde sanki yavaş yavaş o Amerika da başlayıp, sonra tarım sektörüne esas alan dünya krizi ve dünya buhranı sinyalleri Türkiye ye doğru gelirken 2008 in bugünleri gibi 2007 de Temmuz da başladı bu Norveç piyasasıyla ilgili Amerika daki domino etkisiyle yavaş yavaş şimdi bize doğru sirayet edecek ve bizde muhtemelen bana göre giderek derinleşerek mali sistemi değil, ama reel sektör firmalarını vuracak ve kitlesel, derin ve yığınsal işsizlikle karşılaşacağımız bir krizin arifesindeyiz. Hiçbir tedbir ve B planı diye zaten A planı da olduğuna inanmıyorum, 29 da öyle bir yıl. Mustafa Kemal diyor ki, yani gelişiyoruz, fikri ve ekonomik gelişme olarak iyi şeyler yapıyoruz; ama dikkat etmeliyiz ki, bu gelişme uygar ve milli olmalıdır. Sınırlarımız dışından etki almasını prensiplerimize uygun bulmayız. Altını çizip bir daha söyleyelim mi? Sınırlarımız dışından etki almasını prensiplerimize uygun bulmayız. Yani öyle Barroso lar falan gelecek konuşacak o zor iş yani; hatta biz gidip talep edeceğiz, Avrupa Komisyonuna aman ne olur bildiri yazın diye. Sınırlarımızın dışından etki almasını uygun bulmayız. 29 konuşmasında yine köylünün yeterli miktarda toprağa sahip olma zorunluluğu var. Aynı yıl Türk harflerinin öğretilmesini sağlayacak Millet Mektepleri açılıyor, alfabe kabulünden sonra Millet Mekteplerinde kadınlar, çocuklar, yaşlılar okuyor ve aynı yıl biz Ankara-İstanbul arası telefon görüşmelerine başlıyoruz, 1 Temmuz 1929 da. Ondan önce telgrafla haberleşme, 29 da nihayet telefon görüşülüyor. Okullardan Arapça yı ve Farsça yı kaldırıyoruz. Yeni Türk harfleriyle basılan ilk posta pulu aynı yıl çıkıyor ve geliyoruz 1930 yılına. Mustafa Kemal artık o Amerika yı vuran neredeyse vuran demeyelim, hatta çökerten mali sistemini, Amerika mali sistemini çökerten mali iflasla birlikte 1 Kasım 30 da diyor ki, arkadaşlar geçen yıl içinde karşı durmak zorunda kaldığımız büyük olayda milli para krizidir. Bu krizi karşılamak için çıkan önlemlerin olumlu olduğu görülmüştür. En önemli konu da ekonomik görüşe göre ulusun uyanıklığı ve kendi yasama hakkına olan güvenidir. Meclis ve hükümet tarafından alınan önlemler özellikle bu konuda birleşir. Bugün içinde bulunduğumuz durum mali ve ekonomik önlemlerin ve ölçülü davranmanın özenle sürdürülmesini gerektirmektedir. Bu ölçülü davranma yine bizim kuşağın, gençler çok hatırlamaz, bizim kuşağın Aralık ayının ilk haftasında Yerli Malı veya Milli Tutum Haftası diye kutladığımız, Yerli Malı Yurdun Malı Her Türk Bunu Kullanmalı diye, şimdi dalga geçilen, o zaman zaten yılda bir iki kere muzu gördüğümüz zaman Aralık ayında işte ya da yılbaşı sofralarında falan olurdu. Muz falan gibi meyveleri alıp okula gittiğimiz Tutum Haftası, şimdi bundan sonra başlayacak, yani 1930 da Türkiye de o denk bütçe meselesini sağlayabilmek için insanların olabildiği ölçüde tasarruflu yaşama konusunda etki altına alınmasının da başlangıcı. Cumhuriyet Merkez Bankasının kurulması ve hisse senetlerinin vatandaşa sunulması yakın bir gidiyor. Yani öyle blok satış falan yok. Halka arzın bence ilk örneği budur diye değerlendirebiliriz. Dördüncü döneme geçmeden birkaç nokta hani girişte söylemiştim. Mustafa Kemal sadece mecliste yaptığı 20 konuşmayla değil, ek 4 konuşmayla daha Türkiye İktisat Politikasının rotasını çizmiştir. Demiştik ki, 28 Ocak 31 de Halk Fırkasının İzmir Vilayet Kongre konuşması ve 1 Şubat 31 de İzmir Ticaret Odasında yaptığı konuşma; bu niye önemli? Mustafa Kemal in topluluk önünde Devletçilik konusundaki düşüncesini açıkladığı tek belge olduğu için önemli, onun için görmezden gelemeyiz. Bu vilayet kongresinde, CHP nin İzmir Vilayet Kongresindeki konuşmasında Mustafa Kemal diyor ki, Biz siyasette demokratik halkçı; ekonomide ise devletçiyiz. Bu devletçiliğin, demokratik halkçılığa aykırı olmadığı, çünkü halkın tabağından gelen yani bir yaratılışından gelen devletçi olduğunu, ekonomide her türlü ihtiyacın devletten talep etme hakkı kullandığını 13

söylüyor. Bu özelliklerden ötürü Cumhuriyet Halk Fırkasının herhangi bir siyasi parti değil, toplumdaki tüm sınıfların siyasal ve ekonomik gereksinmelerini bağdaştırmayı beceren tek kuruluş olduğunu söylemesi ise ülkede tek parti yönetiminin başlangıcı olarak sayabiliriz. Bu İzmir Ticaret Odasındaki konuşmayı da, şimdi şöyle bağlayalım mı? Sivas a demiryolu gidip de Sivas ta demiryolu açıldığı zaman bu 29 konuşmasından, 30 konuşmasından sonra dönemin Başvekili İsmet Paşa; Fırkamızın devletçilik vasfı diye, inanılmaz bir doktrine bir konuşma yapmıştır ve dönemin önemli dergilerinden olan benim mastır tezinde üzerinde çalıştığım, 2 yıl çıkan yaklaşık 32-34 de yayınlanan Kadro dergilerinde ilk defa yayınlanmıştır, bu Fırkamızın Devletçilik Vasfı, makalesi. Daha sonra da 1984 de çıkan Yapıt diye bir dergide yayınlandı. Yine tarihe meraklı olanların, Türkiye nin İktisat tarihindeki yönelişlerinde bir gerçekten rota değiştirme yani korumacılıktan devletçiliğe geçiş, Mustafa Kemal in tamamlayıcı bir örnek konuşma olarak, Başvekil İsmet Paşa nın da 30 Ağustos 30 daki Sivas konuşmasını okumalıyız, yeniden eğer merak ediyorsak. Aynı yıl kadınlara belediye seçimlerine katılma, seçme ve seçilme hakkı verildi. Şehir tiyatroları düzenli temsillere başladı. Operetler başladı ve kahpe bir suikastla 30 yılını kapadık, Yedek Subay Kubilay, Menemen de şehit edildi. Ama ayaklanmayı bastırdılar. Bu ayaklanmadaki organizatör yobazların dönemin jandarmaları arasındaki bir fotoğrafıdır. Dördüncü döneme geçiyoruz. Son dönem beşinci dönemdi. Dördüncü dönemde 1931 yılında esas vurgu, dünya buhranının ve krizinin giderek derinleşme olduğu tasarrufları arttırmanın çok olduğu noktasıdır. Ayrıca dünya krizinden etkilenen ülkelerin tedbiri olarak vergileri arttırmalarına rağmen Türkiye de vergi azaltmanın cesur bir davranış olduğunun altını çiziyor, Mustafa Kemal. Bu 30 yılında, 31 e geçmeden önce 29 Aralık 1930 yılında Mustafa Kemal in talimatıyla az önce sözünü ettiğim, girişte sözünü ettiğim o dönemin Meclis Başkanı Kazım Özalp in siyasetinde bir cemiyet kuruluyor, Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti bugünkü Türkiye Ekonomi Kurumu ve o bahsettiğim yine yerli malı haftalarını organize eden ve Türkiye de gerçekten tasarruf alışkanlığını geliştiren bir kurum. Bu resim 1929 krizi sırasında Amerika da çekilmiş ve insanların hangi özelliklere sahip olarak nasıl iş aradıklarını belirten tarihi resimlerden birisi. Burada yine borsa krizleriyle ilgili vatandaşların Amerika da gazete peşinde, haber peşinde koştukları bir yıl. Biz aynı yıl 26 Mart 31 de Ölçüler Kanununu kabul ediyoruz ve 23 Nisan Milli Egemenlik Bayramını ilk defa Çocuk Bayramı olan da ilaveten, 23 Nisan 1931 de adı değişiyor, Milli Egemenlik Bayramının bir de Çocuk Bayramı ilave ediyor. Aynı yıl nihayet 3 Ekim 1931 de Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası kuruluyor. Aynı yıl Türk Tarih Kurumu kuruluyor ve ilk sesli Türk filmi olan İstanbul Sokakları filmi gösterime giriyor, 1 Aralık 31. 32 ye geldiğimizde denk 14

bütçe, güçlü milli para ve sanayi kuruluşlarının çok önemli olduğu yani konuşmanın ana temeli üç unsurdan oluşuyor. Ulusal ihtiyaçlar için hani demiştik ya üç B meselesi diye. Hala onlar tamamlanmamış durumda 1930 a gelindiğinde. Sanayi tesislerinin bir an önce kurulması dileğiyle buhrana rağmen, kriz var. Dünyayı sarsıyor ve siz ciddi bir iş yapıyorsunuz. Bir şeyi yoktan var ediyorsunuz. Dünya iktisadi krize girdiği dönemde siz kararlı, ciddi, büyük ve hırslı bir sanayileşme hamlesi yapıyorsunuz. Dünya tarihinde başka bir örneği olduğunu bilmiyorum ben. Aynı yıl Halkevleri açılıyor ve bence aydınlanma meşaleleri adım adım bütün Anadolu ya yayılıyor. Türk Dil Kurumu kuruluyor ve biz 18 Temmuz 1930 da, 32 de Cemiyeti Akvama yani bugünkü Birleşmiş Milletleri ne üye oluyoruz. Bakın Cumhuriyet Gazetesi nin ana manşeti altındaki ikinci şeye birlikte bir göz atalım. Büyük Meclis, Türkiye nin azalığını ittifakla tasvip ve kabul etti. Bugün böyle manşet görebilir misiniz? Büyük Millet Meclisi, Avrupa Birliği ilişkilerinde düşünün. Yani Meclis kabul ediyor. Aynı yıl Keriman Halis o dönemin Türkiye Güzeli, Belçika da Dünya Güzeli seçildi. 33 e geldiğimizde Cumhuriyetin 10. yılı kutlanıyor. Reisi Cumhur Mustafa Kemal 2 konuşmada 2 noktanın altını çiziyor. 1- Ekonomide buhran sürüyor. Ama yönetim her şeyden önce bütçe dengelerini korumaya önem verecek. 2- Yine 32 deki gibi mübrem yani gerekli sanayileri kısa sürede kullanarak kendi kendine yeterliliğimizi sağlayacağız diyor ve o dönemin üniversiteli hayatına Yüksek Ziraat Enstitüsü yani dönemin bu dönemin Ziraat Fakülteleri de ilk kurulan fakültelerden birisi mevcutlara ilave olarak, 10. yıl kutlamaları üniversite reformu yapılıyor ve İstanbul Üniversitesi kuruluyor. Dar-ül Fünun un adı değişiyor. Bugünün Milli Güvenlik Kurulu o dönem Yüksek Müdafaa Meclisi olarak kuruluyor. Devlet Havayolları İşletmesi, PTT aynı yıl kuruluyor ve yani az önce konuştuğumuz, hafızalardan artık silinen 1-11 Temmuz 1933 te Sümerbank kuruluyor. İzmir Panayırı o dönemki adıyla İzmir Fuarı yine aynı yıl. Şimdi biraz ayrıntıya geleceğiz. Bu bizim iktisat tarihimizde planlı döneme ilişkin kimi şeyler söylenirken ya da anlatılırken gene Afet Hanımın Birinci Sanayi Planı diye 1973 te o atıf yaptığım kitabı önemli bir bölümünde orijinalinin yayınlandı. İktisadi Birinci Sanayi Planı, bazı hocalarım mesela buna plan olarak ad vermenin yanlış olduğunu söylüyorlar. Çünkü diyorlar ki, bunlar bir takım bu belge bir takım fizibilitelerden oluşuyor. Buna biz şey diyelim, Birinci Sanayi Programı diyelim, deniyor. Ama kitabın orijinalindeki adı Birinci sanayi Planı olduğu için bende o adı tahrip etmek istemiyorum. Kapağı görüyorsunuz, Mustafa Kemal incelemiş, okumuşta, notları var içinde. Zaten biz baktığımızda bütün olarak değerlendirdiğimizde hani az önce dedim ya önce korumacılık seçeneğini uyguluyorlar. Sonra tek başına korumacılığın sorunları çözmediğini anladıktan sonra devletçilik adımını atıyorlar. Şimdi bu az önce gösterdiğim Birinci Sanayi Planının içinde 44 sayfalık bir Dünya ve Türkiye tahlili bölümü var. Sevgili arkadaşlar bu Dünya ve Türkiye tahlilini ilişkin bölüm çok kritik önemde bakın. Batı kültürü tekniği ve sanayiyle doğu sahillerini kucaklıyordu. Sanayileşmemiş ulusları işlenmiş ürünler gönderiyor. Bunların tufanı altında kalan dünya pazarlarında üretim araçları çöküntüye uğruyor ve daha dün bağımsız birimler halindeki topluluklar büyük sanayinin hegemonyası altına girerek hukuken bağımsız; fakat iktisaden bağımlı giren varlık haline dönüşüyordu. Batının sanayici ülkeleriyle; tarımcı ve hammaddeci ülkeleri arasındaki bu bağımlılık sanayici ülkeleri ihya edici; hammadde ülkelerini ise çökertici durumlar yarattı. Bu giriş bölümündeki birinci vurgulama dönemin Marksist analiz, Marksist açıdan döneme bakılırsa ya da Marksistleri hariç tutarsak, böyle bir tahmini Türkler 1933 de yapmışlardır. Ama Batılılar bu pasajı 30-35 yıl sonra kullanarak bağımlılık ekolü diye bugün iktisatta bildiğimiz ekol bizden, bizim kitabımızdaki bu epigrafiden 30-35 sonundan yazdıkları için ama Frenkler ne yazarsa hani itibar görür ya biz de dönüp tarihi şeylerimize pek bakmayız. Bu kritik bir dönemdedir. Bakın, Batının sanayici ülkeleriyle; tarımcı ve hammaddeci ülkeleri 15

arasındaki bu bağımlılık, sanayici ülkeleri ihya edici; hammadde ülkeleri ise çökertici durumlar yaratır. Burada yine bir parantez açalım mı? Tarihi biraz daha öne çekelim. Nereye kadar çekelim? Bana göre 1978 e bir bakalım. 1978, Türkiye nin dördüncü beş yıllık kalkınma planını hazırladığı yıldır, 1978. Dönemin Planlama Müsteşarı Sevgili Hocam Birsay Kuruç, Başbakan Bülent Ecevit döneminde dördüncü plan hazırlanır. Dördüncü planda Türkiye nin temel iddiası şudur. Bir, iki ve üçüncü planda geldiğimiz ithal ikameci sanayileşme eşiğini daha geniş ve daha bir üst eşiğe taşıyacaktır. O zaman Türkiye nin gündemine iki yazarlı bir Dünya Bankası Raporu düştü. O raporun yazarlarından bir tanesi sonradan 2000 li yıllarda Türkiye de kurtarıcı Ekonomi Bakanlığı yapan Dr. Kemal Derviş ve öbürü de Prof. Shelma Robinson du. İki yazarın yazdığı raporun özü şudur. Türkiye iddialı sanayi hedefleri bırakmalı; tarımcı, tarım ülkesi olarak ya da en fazla.tarımsal sanayi ürünleri üretmelidir ve dedik iddialı bizim hedefimiz vardı, dördüncü beş yıllık kalkınma plan Shelma Robinson la, Dr. Derviş in bu raporu, peşine 24 Ocak kararları ardı 12 Eylül faşist darbesi ve dördüncü plan 1983 yılında kanık olmuş vurgulanmamıştır ve biz o dördüncü aşamaya geçireceğimiz ihraç, ithal ikameci sanayileşme stratejisi yerine o dönemin durumuna göre söylenirse, dışa açılma, benim dışa saçılma diye tabir ettiğim bir iktisat politikası varyantına Türkiye yi oturttular. İkinci ve üçüncü vurgulama da birinci vurgulamayla aynı temeldedir diye düşünüyorum. Yani Türkiye nin dış ticaretteki konumu batı sanayi ürünlerini bir Pazar ve o sanayiye hammadde yetiştiren bir tarım ülkesi olmasıdır. Kaç yılında yazılmış, 33 değil mi? Şimdi dördüncü yasama yılına geldiğimizde 33 te o az önce kapağını gördüğümüz ve bir takım fizibilitelerin olduğu sanayileşme, sanayi işletmeleri kurulmaya başlandığını görüyoruz ve 33 yılında uygulamaya başlanan sanayi programının yarattığı başarı duygusu, yeni ticaret yöntemleri ile dengeyi koruyarak ticaret hacmini artışı bayındırlık ve demiryolu politikasıyla denk bütçe sürdürülebilmesi, Atatürk ü ve Cumhuriyet kadrolarını memnun ediyor gibi gözüküyor. Ne diyor, burada yeni ticaret yöntemleriyle dengeyi koruyarak. Demiryollarına değiniliyor. Aynı yıl iktisadi hayatta bunları yaparken biz Balkan ülkeleriyle bir Balkan Paktı imzalıyoruz, 9 Şubat 1934 de. Aynı yıl hani o ihraç edilen uçakların ilki, ilk parti 6 avcı uçağından biri elli dakikalık uçuşla Kayseri den Ankara ya geliyor ve aynı Mustafa Kemal e Atatürk soyadı veriliyor. Türk Kadınına seçme ve seçilme hakkı Yaşar Anıt 1934. Şimdi burada beşinci döneme geçmeden. Ne diyor 1927 deki Sivas Kurultay ıyla beraber başlattığı bu 35 konuşmasında ses kaydının diğer tarafında bulamadığımız ama zabıt çevirilerinde bulduğumuz önemli bir hikaye güdümlü ekonomi meselesidir. Mustafa Kemal, devletçilikten sonra 9 Mayıs 1935 te güdümlü ekonomi terimini ilk defa kullanmıştır. Bakın burada, bir kitaptan bir alıntı koydum. Alıntı Cambridge Üniversitesi, Kalkınma Çalışmaları Merkezinden Prof. Chang ın Türkiye de çevrilmiş bir kitabının ön sözü. Diyor ki Chang, geçilen yılda 2006 Ekim inde de bu Uluslararası Kongre için Ankara ya gelmişti. Dünya sahnesinde sadece Amerikalıların, Avrupalıların yerinin olduğunu düşünen, üçüncü dünyalı bir okul çocuğu için bu liderlerin arasında birde Türk liderinin bulunması ilginç bir durumdu. Bu Türk Lider, General Kemal Paşa ya da Kore de daha çok bilinen adıyla Kemal Atatürk tü. Kemal Atatürk ün yaşam öyküsünü okuyan bir okul çocuğu ile, çok uzaklarda bir ülkeyi yönetmiş olan bir liderin General Park için bir rol modeli olduğuna anlayabiliyordu. Yıllar sonra bir üniversite öğrencisi olarak Kalkınma İktisadı okuduğunda Kemal Atatürk ün gerçekten ve daha sonra devlet güdümlü kaldırma stratejisiyle adlandırılacak olan stratejiyi ilk uygulayan üçüncü dünya lideri olduğunu öğrendim, diyor. Şimdi Prof. Chang bunu diyor. Taha Akyol, Mustafa Kemal in iktisatla alakası yoktu, diyor. Değerlendirme ve takdir sizlerin. 16

Beşinci ve son döneme geçiyoruz. 35 yılında Mustafa Kemal in konuşmasında o 33 teki Sanayi Planıyla ilgili adım adım örülen sanayi tesisleri, üretilen sanayi tesislerinin gelişiminde oldukça mutlu ve mesut olduğunu anlıyoruz. Ama yine de rejimin tamamıyla kendisini iktisadi açıdan selamette hissedebilmesi için yapılanların hala az olduğunu düşünüyor. Savunma ve demiryolu politikasına dayanıyor. Vatanın kurumlaşma hızının arttırmak gerektiğinden bahsediyor. Uçak filolarının imalatı konusunda büyük ulusun yüce duyguları heyecanlanmak zorundadır. Çünkü Türk Hava Kurumuna ciddi bağışlar yapılıyor. Aynı yıl ilk kadın Milletvekili Satı Çırpan, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki yerini alıyor. Bu fotoğrafı da izninizle Egemen Bağış a göndermek istiyorum. Çünkü türbanlı kadınlarında girmesinde ne mahsuru var, demişti. Bu fotoğrafı göndereceğim. Erkan-ı Harbiye Riyasetinin adı genel Kurmay Başkanlığı olarak değişiyor. İlk arkeolojik kazı, Alaca Höyük te başlıyor, aynı yıl. 36 da tekrar bağırıyor, Mustafa Kemal. Topraksız köylüyü topraklandıracak kanunu sürünceme de bırakıyorsunuz, diyor mecliste. Bu konu üzerindeki ısrarını bir kere daha hatırlatıyorum. Devletçilik ve halkçılığında altını çiziyor. Takiben 36 daki konuşmada özellikle devletçi ve halkçı olan bir yönetim ve ekonomi hayatında hazinenin gücü ve düzeni başlıca dayanıklıdır, dedikten sonra izninizle burada biraz konunun dışına çıkalım. Yani iktisat alanının dışına çıkalım. 36 da iki tane önemli mesele var, birisi Boğazlar meselesi ile Montrö Anlaşması; ikincisi de Hatay Meselesi. Hatırlayın, Amerika Birleşik Devletleri nin, dünde, bugünde, yarında muhtemelen Karadeniz e çıkması için, zaman zaman el altından, zaman zaman el üstünden, dil üstünden dillendirdiği, şu 36 model Montrö yü bir görüşsek, şu hükümlere bir daha baksak, dediği bir takım sıkıntılar var. Onun kökü işte bu 36 da bizim Boğazlara hakim olduğumuz Montrö Anlaşması ile Boğazlardaki Türk hakimiyetinin kesinleştiği yıl 20 Temmuz 1936. Aynı yıl Bayrak Kanunu kabul ediliyor. Osmanlı paraları tamamıyla tedavülden kaldırılıyor. Konservatuar kuruluyor. Kayser deki uçak fabrikası yanında Nuri Demirağ denen demiryollarında önemli görevler yaptığı için Mustafa Kemal tarafından soyadı Demirağ olarak verilen 1936 yılında seri üretim haline gelecek ilk uçağı Etimesgut taki atölyelerde yapmaya başlıyor. 37 konuşması 22 konuşması çok önemli, birde 37 konuşması çok önemli; 37 yle beraber bir iki şeyi de nihayetlendiriyoruz artık. Atatürk ün bu konuşmanın öneminden bir tanesi fiziki olarak meclis kürsüsünde Gazi Mustafa Kemal in yaptığı son konuşmadır. Çünkü 38 konuşması, 1 Kasım 1938 tarihine aittir. Kendisi çok rahatsızdır. Anayasanın 36. maddesi gereği dönemin Başvekili Celal Bayar, Mustafa Kemal in konuşmasını 38 de okumuştur. 37 deki konuşma işte soru bu, tarife bakın. Mustafa Kemal ekonomiyi nasıl tarif ediyor? Hemen bildirmek isterim ki ben, ekonomik yaşam denince, tarım, ticaret, sanayi faaliyetlerine ve bütün bayındırlık işlerine birbirinden ayrı düşünülmesi doğru olmayan bir bütün sayarım. Bu nedenle şunu da hatırlatmayalım ki, bir ulusa görünüş ve değerini veren siyasi yaşam çarkında, devlet fikir ve ekonomi yaşam işleyişleri birbirine bağlı ve birbirleriyle ilişkilidir. O kadar ki, bu işleyişler birbirine uyacak aynı düzen içinde çalıştırılmazsa, hükümetin çekici gücü harcanmış olur. Ondan beklenen tam verim sağlanamaz. Birde bizim yani Türkiye nin günümüz Türkiye sinin ekonomi yönetiminin organizasyonunu bir düşünün. Ekonomiyle iki tanede Devlet Bakanlığı dış ticaret ayrı, hazinesi ayrı, DPT si ayrı, Merkez Bankası ayrı ve bir ortak amaç fonksiyonu etrafında kurgulanmış, üretilmiş bir iktisat politikası anlayışımızda yok, tamamıyla savrulmuşsunuz. Onun için 37 de Mustafa Kemal in yaptığı bu iktisat tanımını bence bugünde esas alınıp, bu ekonomiyle ilgili bütün kamusal otoriteleri bir İktisat Bakanlığı altında birleştirmenin daha rasyonel olabileceğini düşünüyorum. Yine büyük bir insan ısrarla topraksız çiftçi meselesini söylüyor ve diyor ki, iktisadi kalkınmanın temeli Türkiye de iki büyük güç kaynağına dayanıyor. Toprağımızın, iklimi, zenginlikleri ve başlı başına varlık coğrafi durum bugünkü tabiriyle, moda 17

tabiriyle stratejik konum ve birde Türk Milletinin silah kadar, makinede tutmaya yarayan güçlü eli ve bileği olduğuna inandığı işlerde ve zamanlarda tarihin akışını değiştiren kahramanlıklar ortaya çıkaran yüksek sosyal benlik duygusudur. Böyle bir yüksek sosyal benlik duygusunun 2008 Türkiye sinde çok ihtiyacımız olduğunu ama nasıl yaratacağımızı bende bilmiyorum, var mı yok mu? Üçüncü vurgusu devlet yönetiminde ana programın, Cumhuriyet Halk Partisi programı olduğu milli ekonominin temeli tarımdır, ülkede topraksız çiftçi bırakılmamalıdır. Bunların ayrıntılarını geçelim. Çok sıkmadan yeteri kadar sıkıldınız ve o dönemde sanayi de öne çıkan sektörlerin kömür, çimento, deri, şeker, pamuk, ipek ve ama her şeyden öncesi üstte yazan cümleye bir birlikte göz atalım, dikkatlice. Sanayi, iktisadi istiklalin yani bağımsızlığın bel kemiğidir. Dışarıdan aldıklarımızı, şimdi kendimiz yapıyoruz. Şimdi bizim 2008, 31 Martı itibariyle dış ticaret verilerine baktığımızda ihracatımıza konu olan her 100 birimin %74 nün ithalat olduğunu da altını çizip kayıtlara düşmesi açısından bildiririm. Devlet madenciliği milli kalkınma meselesi, benim belki biraz İzmirli olmakla çok önemsediğim paragraflardan bir tanesi de bu. Mustafa Kemal in, Türk Milletine denizcilik hikayesiyle ilgili söylediği şudur, bakın. Diyor ki Gazi, arkadaşlar en güzel coğrafi konumda ve üç tarafı denizle çevrili olan Türkiye; endüstrisi, ticareti ve sporu ile en ileri denizci ulus yetiştirmek yeteneğindedir. Bu yetenekten yararlanmalıyız. Denizciliği, Türk ün büyük milli ülküsü olarak düşünmeli ve bunu en kısa zamanda başarmalıyız. Allah aşkına sorarım, 2008 de denizcilik endüstrimiz, ticaret ve deniz ticareti, biz Karadeniz i doldurup otoyolu yaptık, ya da denizci yüzme sporu konusunda bir uluslararası sporcumuz yok. Biz hala Osmanlı mantığıyla derya götürür diye denize çöp atmakla, denizi doldurmakla meşgulüz. En yakında biliyorsunuz, Pina yarımadasına MNG Holding bir iskele için doldurdu. Ceza kestiler, kesiyorlar, kanuna aykırıydı falan derken bir baktık ki, turizm ödülü aldı, MNG. Yani bizim denizciliğimiz, Mustafa Kemal in belirttiği denizcilik gibi değil. Ayrıca biz kamusal işletme olarak kurduğumuz tersanelerin özelleştirip, özelleştirilenleri de taşeronlara devrettikten sonra birer insan ölüm makinesi haline gelen Tuzla Tersaneleri kamunun kontrolündeyken, siz 18-20-22-23 kaç yaşında olursanız, olun, devletin kontrolündeki tersanelerde bir tane işçi ölümü hatırlıyor musunuz? Ben hatırlamıyorum. Demiryollarıyla devam edelim ve burayı, burayla nihayetlendireceğim. Şimdi diyor ki, Mustafa Kemal; Türkiye yi üç büyük kültür merkezine ayıracağız, bana göre değil. Batı bölgesi için, İstanbul Üniversitesinde başlamış olan, hani 33 de de reform yapıldı ya İstanbul Üniversitesinde başlamış olan reform programını daha köklü bir biçimde uygulanmasıyla Cumhuriyete gerçekten modern bir üniversite kazandırmak; Merkez bölgesi için Ankara Üniversitesine az zamanda kurmak, takiben bu konuşmadan işte 15 sene sonra. Ama bakın diyor ki, Doğu bölgesi için Van Gölü sahillerinin en güzel yerinde her aşamadaki okulları ve bunlara ek olarak üniversitesiyle modern bir kültür şehri yaratmak yolunda şimdiden harekete geçilmelidir. Bu yararlı girişimin doğu illerimiz gençliğine vereceği verimlilik, Cumhuriyet Hükümeti için en mutlu dile kalacaktır. 37 Van da üniversite ön görüyor, Mustafa Kemal. Peki soruyorum, 100. Yıl Üniversitesi kaç yılında kuruldu? 1983. 37, 1983 eksi 37 yi düşünerek, 37 de Mustafa Kemal diyor. Acaba Van Üniversitesi o yıllarda kurulmuş olsaydı. Doğu, Güneydoğu Anadolu da bugünkü problemlere acaba, derman olmaz mıydı? İnsanların o toprakları yeniden yurt yapma özlemini 2008 lerde uğraşıyoruz. 1930 larda ön görülmüş. Ordu Harp Endüstrisi, havacılık, deniz altılarıyla falan devam ettikten sonra 37 deki son konuşmasında diyor ki, dünyaca bilinmektedir gibi bizim devlet yönetimimizdeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler yönetimde ve politikada bizi aydınlatıcı ana çizgilerdir. Bakın, fakat bu prensipleri gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıyız. Biz ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz. Devam 18

ediyorum. Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk Ulusu ve birde Uluslar Tarihinin bin bir acıklı olay ve sıkıntıyla dolu yapraklarından çıkardığımız sonuçlardır. Bu konuşmadan sonra tabii ki Laiklik ilkesi Anayasaya girecek, tartışmasız, değil mi? 5 Şubat 1937. Balkan Paktından sonra bir pakt daha yapıyoruz. Türkiye, İran, Irak, Afganistan arasında Sadabat Paktı aynı yıl imzalanıyor. Bakar mısınız, 1937 deki 19 Mayıs Gençlik Bayramındaki kızlarımıza? Bir de nereye getirilmek istendiğini de birlikte düşünelim. İlk havacı, kadın havacımız Sabiha Gökçen törenle diplomasını alıyor. 38 de Hatay Meselesine yani bir miktar derleme, toplama var, Celal Bayar ın okuduğu konuşmada ekonomi açısından her şey yolunda gittiğinin ip uçları metinde yer alıyor. Halk Bankası, Halk Sandıklarıyla, Denizcilik Bankası, Deniz Bank ın kurulması ve Hatay Meselesiyle ilgili şey var. Hani demiştik ya 1919-21 yılları arasında daha Cumhuriyet yokken, ülke inşa edilirken 16 tane ayaklanma vardı. Bakın 23-38 de ilave 18 tane daha ayaklanma, o işler yapılırken, birde bu tedip hareketleri, isyanlar vardı. Toparlıyoruz, artık bitti, sayılır. 5 döneme ayırdık. Birinci dönemde Mustafa Kemal in vurguları; iç dış bağımsızlık, Erzurum Kongreleri, Milli Ekonomi, Türkiye nin gerçek sahibi köylüdür, güçsüz özel sektör, kapitülasyonlar; ikinci dönemde bayındırlık, ekonomi, eğitime iki dedim hatırlarsanız, öğe daha ilave etti, iç ve dış güvenlik. Üçüncü dönemde başlıyor. Topraksız çiftçi, denk bütçe, Merkez Bankası; dördüncü dönemde dünya ekonomik buhranı yine denk bütçe, güçlü milli para; beşinci dönemde sanayi programı, kurumsallaşma hızlanmalı falan diye devam ediyor. Yani buradan sonuç olarak gördüğümüz 20 den 38 e kadar hemen hemen hiçbir şey tesadüf olmadığı ve bilinçli bir strateji etrafında örülerek geldiğini düşünüyorum. Sonuç olarak aynı Halil İnalcı hocamızın tabiriyle söylersek, Mustafa Kemal bu önderliği bir Erkan-ı Harp Subayı titizliğinde berrak bir stratejiyle kurgulamıştır. Korumacılıktan, devletçiliğe doğru stratejik bir tercih geliştirilmiştir ve bu tercih sayesinde bana göre sonuçta üretim alanına, 2- Dış ticaret borçlanma ve finanssal akınlardan oluşan dolaşım alanına, 3- Bölüşüm alanına, 4- Fikir alanına sahip, özgür ve bağımsız bir ülke yaratılmıştır. Dönelim, ikinci başlığa biz şuanda özellikle dış ticaret, borçlanma ve finanssal akımlara ne kadar egemeniz? Üretim patentimiz, üretim alanımız elimizin altından kayıyor. Bölüşüm zaten oldukça uzun bir süredir, üzerinde iktisatçıların bile çalışmadığı bir alan haline geldi. Fikir alanının da hali televizyonlardan ve gazetelerden ortada; üretim alanı, ulaşım alanı, bölüşüm alanını, fikir alanına sahip özgür ve bağımsız bir ülke. Evet, sonuçta bir sürü iç dış baskı ve dirence karşı bir aydınlanmacı olarak Mustafa Kemal bu stratejik tercihin yaratıcısı ve önderidir. Ama bence bu eksik bunu tamamlayalım. Cumhuriyet döneminin tümü dahil olmak üzere gelmiş geçmiş bütün siyasiler içinde tek aydınlanmacı jakobendir ve bu stratejik tercihin yaratıcı ve önderine bu hakkı yemeği değil, bu hakkı teslim etme niyetini taşır, benim söylediğim ifade, yani tek aydınlanma jakoben olması. Bakın, şimdi toparlayacağız. Bir iki tane görsel malzemeyle bütün anlattıklarımın özeti olacak. Şimdi bir harita gelecek. Şimdi bakın, bu harita Birinci Sanayi Planı 1933 te; Birinci Sanayi Planı yapılıp, uygulamalar başladıktan sonra Birinci Sanayi Planının içinde yer alan bir harita. Farkında mısınız? Anadolu da neredeyse kurulmuş olanlar var, kurulacak ve fizibiliteleri yapılmış olanlar ve proje halindeki endüstri tesislerinin nasıl yurt sathında nerdeyse birebir dengeli bir şekilde yayıldığını düşünün. 1933 ten bahsediyorum. Türkiye nin bugün böyle bir haritası olmadığını iddia ediyorum. Tek bir harita da gösteremezsiniz. Hani şey denebilir. Çok sayıda tesis olduğu için tek bir haritaya sığdıramayız değil, ama her şey sığabilir. İkinci dikkat çekeceğim, husus. Bugün o dönemin işletmecileri yani günah keçisi ilan edilen kitler. Yani Türkiye yi neredeyse ikiye böler. Hani herkes çok sofistike, bölgesel dengesizlik, yakınsama, ıraksama, ekonometrik modeller falan filan çalışmalar yapar. Saygılı çalışmalardır, belki ama, çalışmaların hepsinin sonucunda söylenecek husus şudur. Türkiye de E- 19

5 in batısı, solu gelişmiştir; sağı az gelişmiştir, bugün itibariyle bakıldığında. Bakın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesine özellikle GAP, bugün GAP diye tabir edilen yörede ki endüstri tesislerine. Birde bir şeye dikkatiniz çekerim. Bugün doldurulup da Karadeniz otoyol yapılan Trabzon, İstanbul arasında tarifeli vapur dönemi var, o zamanlar, haftada üç gün karşılıklıymış. Aynı şey aşağıda da var, bakın. Ta Dörtyol dan, Mersin, Antalya, Ege yi de dolaşıyor. Yani biz denizleri kullanmıyoruz. Mustafa Kemal demiş ve o dönemde yapmışlar. Şirketi Hayriye den de devir alınan vapurları imal ve inşa etmişler ve yeni yolcu vapurları yapmışlar. Yolcu ve yük, deniz yollarından taşınmış, demiryollarıyla birlikte. Ama biz, bize iktisat hocalarımız, iktisat öğrencisiyken öğrettikleri taşıma maliyetlerinde en ucuz maliyetin deniz yolu olduğunu, bizim siyasilerimiz sadece Temmuz ayının Kabotaj Haftasında çıkarlar, üç tarafı denizlerle çevrili memleket diye tıraşa yatırırlar. Kendileri yüzme bile bilmezler. Artı komik bir ülkeyiz. Çünkü Denizcilik Müsteşarlığımız Ankara dadır. Bir başka şeye daha bakacağız ve bitiriyoruz. Evet, 1937 tarihine ait General Kazım tarafından Türk Tarih Kurumuna verilen, bunun üzerine ben bir makale yazdım, yayınlandı. Sadece bu İdeal Cumhuriyet Köyü diye. Cumhuriyetin önderleri, şehir planlamasında da 1930 lu yıllarda açılan proje yarışmasında önemli derece alan bu proje, bu köy, bu ve buna benzer projeler var. Bu köy projesinde 43 tane kamu kuruluşu var, köyün içinde. Merkezden açılan yollar konutların halini görüyorsunuz, kırmızı kutular konutlar. 10 na yakın itfaiye, söndürme evi, ebe odası, halk sağlığı odası bilmem ne ahırı, mezarlığı, hayvan mezarlığı bile var, futbol sahası bile var. Böyle bir köy tasarımını tasarlayan bir ülke, bugün işte Doğu, Güneydoğu Anadolu yu bırakın, Ege yi bırakın. Hani köyleri terk ediliyor, yeniden köy inşa edeceğiz. Biz gerçekten tarihimizdeki referanslara birazcık bir ciddi eğilsek, o köye dönüş projelerinde acaba buna benzer modeller kurulmaz mıydı, diye fikren bile tartışmaktan uzak bir ülkenin çocuklarıyız. Şimdi sonuçta bir tablo göstereceğiz ve bu iş yani Cumhuriyet Dönemi Ekonomisinin iktisadi büyüme performansına birlikte bakacağız, hani dünya ortalamasının altında kaldığı söylenen performans. Bakın Cumhuriyet 1924-2005 yılı ortalamasında, ortalama yıllık Milli Gelir büyüklüğü 4.9 dur. Yeniden inşa ve devletçilik diye tabir ettiğimiz, benim üzerinde durmaya çalıştığım 24-39 döneminin büyümesi 6.6 dır ve Cumhuriyet döneminin altın sayfalarıdır. Aynı 6.6 ya yaklaşan büyüme hızı birde yeniden aklımızı başımıza devşirdiğimiz 61 Anayasasının getirdiği planlamayla yeniden aklımızın başına geldiği 62-79 dönemi arasında uygulanan Karma Müdahaleci Ekonomi dönemindeki 6.5, %6.5 ortalama yıllık büyüme hızıdır ve alakası yokken, hiç ihtiyaç yokken kesintisiz İMF güdümüne girdiğimiz ve bir yakın izleme anlaşması yaptığımız, 98-2005 dönemine baktığımızda ortalama büyüme hızı %2.5 tur. Bu finaldir, yani bunun üzerine 6.6 lık yıllık ortalama büyüme hızı üzerine büyüme hızı olduğunu hesaplayan yok. Son sözlerime geçiyorum. Bana göre Kurtuluş Savaşı, yurdun dinden de, ırktan da daha önemli olduğunu öğretmiş ve kurtuluş kuruluşla tamamlanmıştır. Lozan da dünyanın bütün efendilerine eşitlik dansına kaldırmanın onuru yaşanmıştır. 1923-38 döneminde Cumhuriyet, sanayi temelli ulusal bir ekonomi, emperyalist çıkarların kesiştiği bölgede ve iki dünya savaşında olağanüstü çalkantılı ortamı da yaratmıştır. Bu yaratma toplum yaşamından ekonomiye, hukuktan eğitime, siyasetten uluslararası ilişkilere, yarı sömürgeden bağımsız bir ulus devlete, bilinçli bir tercih, tutarlı bir stratejiyle köklü bir biçimde gerçekleştirilmiştir. Dünya tarihinde başka bir örneği yoktur. Unutulmamalıdır ki, tarihin hükmünü değiştirme fikri düşünce ve belki de efendi değiştirmek kadar kolay değildir ve yine unutulmamalıdır ki, tarihle oynayan hükmüne katlanacaktır. Evet, teşekkür ediyorum, bugün için. 20