MODERN VE POSTMODERN YÖNETĠM YAKLAġIMLARI YÖNETĠM VE ORGANĠZASYON HEDEFLER Bu üniteyi çalıģtıktan sonra; Cumhuriyetin ilk yıllarından 1980 lere kadar ülkemizdeki sağlık politikalarının geliģimini kavrayabileceksiniz. İÇİNDEKİLER Türkiye de Sağlık Politikasının Tarihsel GeliĢimi 1. 1923-1937 dönemi 2. 1938-1960 dönemi 3. 1961-1980 dönemi HAFTA 4
GĠRĠġ Cumhuriyet dönemi sağlık politikalarının genel özelliklerine bakıldığında, kamu yönetimi ve politikalarındaki genel değiģime paralel olarak dönemsel farklılıklar görülmektedir. Bu konuda Cumhuriyet dönemi sağlık politikalarının ve sağlık hizmetlerinin temel özellikleri incelenecek, sağlık reformundan söz edilmeye baģlanan 1980 li ve 2000 li yılların sağlık politikaları bir sonraki konuda ele alınacaktır. 1923-1937 Dönemi Cumhuriyet dönemi sağlık hizmetlerinin temeli 3 Mayıs 1920 de Sağlık Bakanlığı nın kurulması ile atılmıģ; Dr. Adnan ADIVAR bakan olmuģtur. Bu dönem özellikle cepheden gelen yaralıları iyileģtirmekle geçmiģtir. Cumhuriyetin ilanı ile dönemin ilk Sağlık Bakanı Dr.Refik SAYDAM olmuģtur. Refik Saydam aralıklarla 1937 yılına kadar sağlık bakanlığı yapmıģ, ülkenin sağlık hizmetlerinin kuruluģunda ve geliģmesinde büyük katkısı olmuģtur. Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda sağlık alanında en büyük sorun, savaģın neden olduğu salgın hastalıkların önlenebilmesiydi. Bu dönemde hükümet koruyucu sağlık hizmetlerini, özellikle sıtma, frengi trahom, verem, cüzam gibi bulaģıcı hastalıklarla mücadele için kurduğu örgütleri genel bütçeden finanse etmiģtir. Salgın ve bulaģıcı hastalıklarla savaģ amacıyla özel hizmet örgütleri kurulmuģ; örneğin sıtma, trahom, frengi gibi hastalıklarla mücadele amacıyla merkez teģkilatı ve doğrudan merkeze bağlı birimler oluģturularak dikey örgütlenme yoluna gidilmiģtir. Sağlık Bakanı Refik Saydam, sağlık hizmetlerinin yönetiminin tek elden yürütülmesi gerektiğini ve koruyucu hizmetlerin devlet görevi, tedavi edici hizmetlerin ise yerel yönetimlerin hizmeti olması gerektiğini savunmuģtur. Yaygın bulaģıcı hastalıklarla mücadele ve sağlık ve sosyal yardım örgütünün köylere kadar yayılması için büyük çaba sarf edilmiģ; Osmanlı döneminde kurulan hükümet tabiplikleri örgütlenmede temel birim olarak alınmıģtır.
Her ilçede hükümet tabipliği kurulmuģ; böylece en azından her il ve ilçede birer hekim istihdam edilerek, bu yolla koruyucu ve tedavi edici hizmetlerin birlikte verilmesine çalıģılmıģtır. Ayrıca köylere kadar götürmek üzere seyyar tabiplikler oluģturulmuģtur. Hastane hizmetlerinin yürütülmesi, tedavi edici hizmetler yerel yönetimlere bırakılmıģ; belediyelere ve özel idarelere yol gösterici olması amacıyla Sağlık Bakanlığı tarafından Ankara, Ġstanbul, Sivas, Diyarbakır ve Erzurum da birer Numune hastanesi açılmıģ, böylece yerel yönetimlerin hastane açmaları teģvik edilmiģtir. Ayrıca 10 yataklı Etimesgut Numune Dispanseri kurularak, bucak merkezi ve köylerine koruyucu ve tedavi edici hizmetlerin bir arada götürülmesi, anne-çocuk sağlığı ve çevre sağlığı hizmetlerinin verilmesi ve sevk sisteminin ilk örneği gösterildi. Dr. Refik Saydam döneminde, bugünkü sağlık bakanlığı merkez ve taģra teģkilatının temelini oluģturan (1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu (1930), 3017 sayılı Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı TeĢkilat ve Memurin Kanunu (1936), 1219 sayılı Tebabet ve ġuabatı Sanatlarının Tarzı Ġcrasına Dair Kanun (1928)) kanunular çıkarılmıģtır. Bu dönemde sağlık insangücü ihtiyacını karģılamak üzere hükümet, tıp öğrencilerinin para ödemeden eğitilmelerini sağlamıģ; mezunlar zorunlu hizmete tabi tutulmuģtur. Diğer sağlık personelini yetiģtirmek üzere de okullar açılmıģ, ebe okullarının açılmasına paralel olarak birçok ilde doğum ve çocuk bakımevleri kurulmuģtur. Yine Refik Saydam döneminde koruyucu sağlık hizmetlerinde önemli bir yeri olan Merkez Hıfzısıhha Enstitüsü ve Hıfzısıhha Okulu kurulmuģtur. Cumhuriyetin ilk yıllarında sağlık hizmetlerini geliģtirme çabalarında en önemli engel yeterli sayıda sağlık insangücü bulunmaması ile ilgiliydi. 1923 yılında Türkiye de 554 hekim, 560 sağlık memuru, 136 ebe, 69 hemģire ve 4 eczacı bulunuyordu. Refik Saydam sağlık personelini nitelik ve nicelik olarak artırma çalıģmaları yanında sağlık personeli politikasında önemli çalıģmalar yapılmıģtır. 1926 yılında çıkarılan bir kanunla özel idare ve belediyelerde çalıģan tüm sağlık personelinin atama ve yükseltilmelerinin Sağlık
Bakanlığı nca yapılması ve bütçelerinin bakanlıkça hazırlanan bir yönetmeliğe göre düzenlenmesi kabul edilmiģtir. Böylece kamuda çalıģan sağlık personelinin yönetimini tek elde toplayan merkezi yönetim dönemi baģlamıģtır. Sağlık Bakanlığı, koruyucu hekimlik hizmetlerini hekimler için daha çekici duruma getirmek amacıyla devlet memurlarına verdiği maaģtan çok yüksek bir ücret sistemi uygulamıģ, hastanede çalıģanlara daha az, koruyucu sağlık hizmetlerinde çalıģanlara daha yüksek maaģ ödemiģtir. Ayrıca hekimlerin serbest çalıģması yasaklanmıģtır. Özetle, Cumhuriyetin ilk yıllarında yaklaģık 14 yıl sağlık bakanlığı yapmıģ olan Refik Saydam döneminde koruyucu sağlık hizmetlerine ve bulaģıcı hastalıklarla mücadeleye büyük önem verilmiģ, hasta tedavi hizmetleri öncelikli hükümet görevi olarak ele alınmamıģ, daha çok mahalli idarelere yol gösterici olunmuģtur. Yine bu dönemde kıt insangücü kaynaklarının geliģtirilmesi, sağlık mevzuatının oluģturulması ve sağlık hizmeti örgütlenmesi yönünde çok baģarılı çalıģmalar yapılmıģtır. Refik Saydam tarafından yapılan çalıģmaların ana hatları Ģunlardır: Devletin sağlık teģkilatını kurmak Doktor sayısını artırmak Ebe ve sağlık memuru yetiģtirmek Numune hastaneleri açmak Doğum ve Çocuk Bakımevleri açmak Sıtma, frengi, trahom ve diğer bulaģıcı hastalıklarla mücadele etmek Sağlık ve sosyal yardım örgütünü köylere kadar yaymak, Sağlık ve sosyal yardım ile ilgili yasaları çıkarmak Merkez Hıfzısıhha Kurumunu ve okulunu kurmak Sonuç olarak Refik Saydam döneminde ana hedef koruyucu hizmetleri geliģtirmek ve sık görülen hastalıklarda azalmalar sağlamaktı.
1938-1960 Dönemi Bu dönem, Refik Saydam döneminde temeli atılan hizmetlerin geliģtiği, bununla birlikte yeni uygulama ve politika değiģikliklerinin meydana geldiği bir dönem olmuģtur. Refik Saydam döneminde oluģturulan sağlık örgütünün yavaģ iģlemesi ve bu dönemde sıtma, çiçek, frengi ve lepra gibi hastalıklardaki büyük artıģ nedeni ile Olağanüstü Sıtma SavaĢ Kanunu çıkarılmıģ, bulaģıcı hastalıklara yönelik kurulan dikey örgüt birimleri geniģletilmiģtir. Bu dönemdeki önemli bir geliģme 1945 yılında ĠĢçi Sigortaları Kurumu nun kurulmasıdır. Bu kurum sigortalı iģçiler için sağlık örgütü kurma, iģletme ve personel istihdamında yetkili kılınmıģtır. Bu kurum, ilk kez 1952 yılında sigortalı iģçiler için hastaneler ve sağlık kuruluģları açmıģtır. Böylece Refik Saydam dönemindeki sağlık hizmeti ve sağlık personeli istihdamının sadece Sağlık Bakanlığı nca yerine getirilmesi anlayıģının dıģına çıkılmıģtır. 1946 yılında Sağlık Bakanı olan Dr. Behçet Uz, nüfusa düģen yatak sayısının artırılması temeline dayandırdığı milli sağlık politikası çalıģmaları çerçevesinde yaklaģık 20.000 nüfusa 10 yataklı sağlık merkezi kurarak, koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinin bir arada verilmesini sağlamıģtır. Dönemin Sağlık Bakanı Dr. Behçet Uz tarafından Birinci 10 Yıllık Milli Sağlık Planı adlı program duyurulmuģtur. Planın ana hatları Ģunları içermekteydi; Koruyucu hekimlik örgütü kurulacak Köylere sağlık örgütü kurulacak Ġhtiyaca uygun sağlık personeli yetiģtirilecek Hastane ve sağlık kuruluģları çağdaģ hale getirilecek Tüm ülkede yeni sağlık tesisleri kurulacak Sağlık harcamalarının finansmanı için milli sağlık bankası ve sağlık sandıkları kurulacak
Önceki çalıģmalardan farklı olarak bu plan ile sağlık hizmeti finansmanın yalnızca devlet bütçesinden karģılanamayacak kadar büyük olması nedeni ile çeģitli kaynaklardan sağlık sandıkları aracılığıyla milli sağlık sigortası oluģturulması ve sağlık bankası aracılığıyla sağlık hizmetlerinin finansmanında kullanılması planlanmıģtır. Milli Sağlık Planı na göre Türkiye yedi sağlık bölgesine ayrılacak, hastaneler baģta olmak üzere çeģitli sağlık ve sosyal yardım kuruluģları kurulacak; özel idare, belediye hastaneleri ve savunma bakanlığına bağlı hastaneler dahil tümü sağlık bakanlığına devredilecek, böylece hem hizmet bütünlüğü, hem de kaynakların daha iyi kullanımı sağlanacaktı. Ayrıca kırsal alan sağlık örgütlenmesi yeniden düzenlenecek; her 20.000 nüfus (40 köy) için 10 yataklı bir sağlık merkezi, her 10 köy için bir sağlık memuru ve ebe görevlendirilecek, insangücü sayısı yeterli olmayacağı için yeni tıp fakülteleri, sağlık memuru, ebe ve hemģire okulları açılacak, var olanların kapasiteleri artırılacaktı. Ülkedeki tüm sağlık merkezleri koruyucu ve tedavi edici hizmetleri birlikte yürütecek, böylece dikey örgütlenemeye gerek kalmayacaktı. Plan hazırlıkları sürdürülürken Behçet Uz bakanlıktan ayrılmıģ (1946-1948), yerine gelenler planı gerçekçi bulmayarak uygulamamıģlardır. 1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti döneminde sağlık merkezlerinin yaygınlaģtırılması benimsenmiģ; ancak hükümet tabiplikleri; sıtma, frengi, trahom mücadele birimleri ve sağlık merkezleri olmak üzere birbirinden bağımsız üç ayrı hizmet birimi ortaya çıkmıģ; bu birimler arasında iģbirliği ve koordinasyonu sağlama gündeme gelmiģtir. 1954 yılında ikinci kez sağlık bakanı olan Dr. Behçet Uz Milli Sağlık Programı adında yeni bir program gündeme getirmiģ, ancak yeterli desteği bulamadığı için bu program da hayata geçirilememiģtir. Artan sağlık merkezleri ile birlikte ortaya çıkan çok merkezliliği ortadan kaldırmak üzere 1954 yılında kaza sağlık idareleri oluģturulmuģtur. Kaza sağlık idaresi uygulaması ile sağlık merkezlerinin koruyucu sağlık hizmetlerindeki sorumluluk alanı il, ilçe merkezleri
ve köyleri de içerecek Ģekilde geniģletilmiģ; hükümet tabipleri kaza sağlık idaresinin baģkanlığını yürütmüģ; dikey örgütlenme birimleri ile sağlık merkezlerinin iģbirliği sağlanmıģtır. 1950-1960 yılları arasında, Refik Saydam döneminden farklı olarak hastane hizmetleri yerel yönetimlerden alınarak Sağlık Bakanlığı na verilmiģ; belediye hastaneleri sağlık bakanlığına devredilmiģ; yataklı tedavi hizmetlerinin de Sağlık Bakanlığının sorumluluğu altında olduğu ilkesi benimsenmiģ; Bakanlık il ve bazı ilçelerde devlet hastaneleri açmaya baģlamıģtır. Diğer yandan uzman hekimlere daha fazla ücret ödenmeye baģlanmıģ, hastane hizmetlerine verilen önem ve öncelik sonucunda koruyucu hizmetlerde ve kırsal kesimde çalıģan hekim, sağlık memuru, hemģire kentlerdeki hastanelere geçmiģtir. Bu dönemde yasal düzenlemelerin çıkarılmasına devam edilmiģ; 1953 yılında Türk Tabipleri Birliği Kanunu, 1954 yılında HemĢirelik Kanunu, 1960 yılında ise Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi yürürlüğe girmiģtir. 1950 ve 1960 yılları uluslararası kuruluģlarla, özellikle Dünya Sağlık örgütü ve UNICEF ile iģbirliğine önem verilen, ana çocuk sağlığının geliģtirilmesi, tüberküloz ile mücadele gibi konularda destek alınan yıllar olmuģtur. Sağlık personeli eksiğinin kapatılmak istendiği bu dönemde hekim sayısı 9826 ya, hemģire sayısı 2420 ye, ebe sayısı 3126 ya yükseltilmiģtir. Kısaca bu dönemde hastanelerin geliģtirilmesine önem verilmiģ, koruyucu hizmetler gerilemese bile ikinci planda kalmıģtır. 1960-1980 Dönemi 27 Mayıs 1960 tarihinde Silahlı Kuvvetlerin yönetime el koymasının sonra ülkede bazı yeni düzenlemeler de değiģiklikler olmuģtur. Bunlardan en önemlisi Devlet Planlama TeĢkilatı nın kurulmasıdır. Bundan sonra Türkiye planlı kalkınma dönemine geçmiģ, 1963 yılından itibaren sağlık politikaları BeĢ Yıllık Kalkınma Planları ile belirlenmiģtir.
Kalkınma dönemi ile birlikte Sağlık sektöründe iki önemli düzenleme yapılmıģtır. Bunlar, 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin SosyalleĢtirilmesi Hakkında Kanun ile 554 sayılı Nüfus Planlaması Hakkındaki Kanun lardır. Planlama uzmanları Türkiye deki nüfus artıģı kontrol edilmeden yeterli kalkınma sağlanamayacağını görmüģler ve aģırı doğurganlığın önlenmesi gerektiğini vurgulamıģlar.bu görüģten hareketle 1965 yılında o güne kadar bir devlet politikası olarak sürdürülen nüfus artırıcı (pro-natalist) politikadan vazgeçilerek, nüfusu sınırlayıcı (anti-natalist) politikaya geçilmiģtir. Bunun için 554 sayılı Nüfus Planlaması Hakkındaki Kanun çıkarılmıģtır. Bu dönemde gerçekleģtirilen bir diğer önemli iģ 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin SosyalleĢtirilmesi Hakkındaki Kanun dur. Alma-Ata Bildirgesi ne gönderme yapılarak sağlık hizmetlerinde çok önemli ve dünya çapında ileri örnek bir kanun olarak nitelendirilen bu Kanun un 1978 de yayınlanan Alma-ata Bildirgesiyle aynı ruhu taģıdığı ve Türkiye nin bu kanunla daha 1961 yılında, bildirgeden yıllar önce sağlıkta eģitliği kabul ettiği belirtilmektedir. Sağlık hizmetlerinde reformu öngören 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin SosyalleĢtirilmesi Hakkında Kanun a göre sosyalleģtirme vatandaģların sağlık hizmeti için ödedikleri prim ile amme sektörüne ait müesseselerin bütçelerinden ayrılan tahsisat karģılığı her çeģit sağlık hizmetinden ücretsiz veya kendisine yapılan masrafın bir kısmına iģtirak suretiyle eģit Ģekilde faydalanmalarıdır. SosyalleĢtirmeyle ilgili temel ilkeler Ģunlardır: Sağlık hizmetlerinden herkes eģit Ģekilde yararlanacaktır. Hastalar devlet bütçesinden ayrılan ödenek karģılığı sağlık hizmetinden ücretsiz veya kendisine yapılan masrafların bir kısmına iģtirak etmek suretiyle yararlanacaklardır.
Hastalar ücretini ödemek koģuluyla, tedavi için istedikleri hekimi veya sağlık kurumunu seçmekte özgürdürler. Hekimler kamu veya serbest olarak mesleklerini uygulamada özgürdürler. Ancak kamuda görev alan bir hekim özel olarak hekimlik yapamaz. Hekimler ve diğer sağlık personeli kamu kesiminde sözleģmeli olarak çalıģacaklardır. SözleĢme süresi üç yıldır, ve personelin emeklilik, kıdem ve terfi hakkı saklıdır. SözleĢme ile çalıģan sağlık personeline ödenecek ücret, bu meslek mensuplarından serbest çalıģanların kazançları düzeyinde olacaktır. Kamu sektöründe çalıģan sağlık personeline yansız ve adaletli bir atama, yer değiģtirme ve yükselme yöntemi uygulanacaktır. Köy ve kentlerde birinci basamak sağlık hizmeti veren sağlık ocakları kurulacak ve bu ocaklar hastanelerle iģbirliği yaparak hasta tedavi hizmetlerini yürütecektir. Hizmetin temel birimleri olan sağlık ocakları, kırsal alanda 5-10 bin nüfusa, kentsel alanlarda ise her 50 bin nüfusa hizmet vermek üzere kurulacaktır. Ocaklarda sorumlu olunan nüfusa ve sağlık insangücü sayısına bağlı olarak sağlık personeli (hekim, hemģire, sağlık memuru, ebe, tıbbi sekreter, Ģoför, hizmetli vb.) görevlendirilir. Ayrıca sağlık ocaklarına bağlı olarak her 2500-3000 nüfus için bir sağlık evi kurulacak, sağlık evlerinde sadece bir ebe hizmet verecektir. Milli Savunma Bakanlığı na bağlı olanlar dıģında sağlık hizmetleri tek elde toplanacaktır. Sağlık teģkilatı il içinde bir bütündür. Nüfusu ortalama 50-100 bin olan bölgelerde, genellikle her ilçenin idari sınırları içinde kalan 5-10 sağlık ocağının bağlı olduğu bir Sağlık Grup BaĢkanlığı ve her ilin idari sınırları içinde kalan 20-50 sağlık ocağının bağlı bulunduğu Ġl Sağlık Müdürlükleri oluģturulacaktır. Bir bölgede sağlık hizmetinin iyi bir Ģekilde yürütülmesi için gerekli tesisler, lojmanlar, malzeme, araç ve personel temin edilmeden o bölgede sosyalleģtirme planı uygulanamaz. Personel ve finansman sıkıntısı nedeni ile Kanun un tüm ülkede uygulanması aģamalı olarak 15 yılda tamamlanacaktır. Sağlık örgütü ile halk arasındaki iliģkilerin geliģtirilmesi için örgütün her kademesinde halkın da katılacağı kurullar kurulacaktır.
Sağlık personelinin hizmetinin gereksiz yere kullanılmaması ve ilaç tüketiminin gereksiz yere artmaması için önlemler alınacak ve tedavi hizmetine disiplin getirilecektir. Kanun, Türkiye de tüm sağlık hizmetlerinin bir devlet görevi olduğu, birinci basamak tedavi hizmetlerini köylere kadar yayarak herkesin sağlık hizmetinden yararlandırılmasını, sağlık ocaklarında koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinin bir arada yürütülmesini, kamu sektöründe sağlık hizmetlerinin bir elden yönetimini, halk ile bütünleģmeyi ve kamu sektöründe hekimlerin tam süre çalıģma ilkesini benimsemiģtir. Sosyalizasyon Kanunu ile hayata geçirilmeye çalıģılan üç temel özellik vardır. Bunlardan birincisi, sosyalleģtirme kavramı ile kastedilenin sağlık hizmetlerinin tüm toplum kesimlerine sosyal adalet ilkesine uygun olarak götürülmesi ve bunun bir devlet görevi olarak görülmesidir. Diğeri, çok baģlı görünen sağlık kuruluģlarının ve örgütlenmesinin düzenlenerek entegre hale getirilmesi, bunlar arasında hiyerarģik bağ kurulması ve dikey örgütlenmelere son verilmesidir. Üçüncüsü ise, vatandaģların sağlık hizmetleri için ödedikleri prim ile amme sektörüne ait müesseselerin bütçelerinden ayrılan tahsisat karģılığı her çeģit sağlık hizmetlerinden eģit Ģekilde faydalanmaları yoluyla mevcut devlet imkânları ile karģılanamayacak kadar büyük olan finansman sorununa çözüm bulunmaya çalıģılmasıdır. Pilot il olarak seçilen MuĢ ta 1963 de 19 sağlık ocağı, ve 35 sağlık evi kurularak Kanun un uygulanmasına baģlanmıģ, beģ yıllık kalkınma planları çerçevesinde 1984 yılına kadar bütün illeri kapsaması hedeflenmiģ, sosyalleģmenin en yoğun olarak uygulandığı 1963-1971 yılları arasında 67 ilden 25 i (MuĢ, Ağrı, Bitlis, Hakkari, Kars,Van, Diyarbakır, Erzincan, Erzurum, Mardin, Siirt, Urfa, Adıyaman, Bingöl, Elazığ, Malatya, Tunceli, KahramanmaraĢ, Edirne, NevĢehir, Ankara(Etimesgut), Ġzmir (Selçuk/Torbalı) ) sosyalleģtirilmiģtir. 1963-1965 yıllarında baģarı ile uygulanan sosyalleģtirme, 1966 yılından baģlayarak istenilen hız ve nitelikte devam etmemiģtir. Sistemin mimarı Dr. Nusret FiĢek bunun Ģu nedenlere bağlı olduğunu ifade etmiģtir:
Bazı sağlık bakanları ve bunlara bağlı olarak yüksek kademe yöneticiler kanunun uygulanması gereğine inanamamıģlar, personelin güvenini sarsmıģlardır. Hastane ve sağlık ocaklarına yeterince hekim atanmamıģtır. Hekim ve diğer sağlık personeli fakülte ve okullarda hizmetin gerektirdiği Ģekilde yetiģtirilmemiģlerdir. Sağlık ocakları ile hastaneler arası iģbirliği kurulamamıģtır. Ġl düzeyinde sağlık yönetimi yetersizdir. Sağlık ocaklarını denetleyecek grup baģkanlıkları kurulmamıģtır. Hizmet için verilmesi kanun gereği olan ödenekler hiçbir zaman yeter düzeyde verilmemiģtir. Araç-gereç ve ilaç sıkıntısı sürekli büyük sorun olmuģtur. Yasa tasarısı görüģülürken yasanın önemli dayanaklarından biri zorunlu sigorta sistemi kanunda yer almamıģ, sağlık hizmetlerinin finansmanı için genel bütçeden alınan ödenekler istenilen düzeyde olmamıģtır. Kısacası bu dönemde; Sağlık hizmetlerinin ilkelerini değiģtiren 224 sayılı kanun ile nüfusa dayalı, yaygın, sürekli, entegre, katılımlı, kademeli (sağlık evi, sağlık ocağı, il ve ilçe hastaneleri) sosyal adalet ve eģitlik ilkelerine dayalı bir anlayıģla köydeki vatandaģın ayağına kadar sağlık hizmeti götüren bir yapılanmaya gidilmiģtir. Sağlık hizmetleri alanında önemli geliģmelerin yaģandığı 1960 larda sağlık hizmetlerinin sunumu ve alt yapı planlaması da kalkınma planlarında yer almıģtır. Ġlk beģ yıllık kalkınma planında (1963-1967) sağlık ile ilgili Ģu ilkelere yer verilmiģtir: Hastane yerine evde ve ayakta bakım yapılması Koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik verilmesi Kamu sağlık hizmetlerinin tek elden yürütülmesi Toplum hekimliği eğitimine önem verilmesi Sağlık personelinin dengeli dağılımının sağlanması Özel sektörün hastane kurma teģebbüslerinin teģvik edilmesi Hastanelerin döner sermayeli kuruluģlar haline getirilmesinin araģtırılması
Yerli ilaç sanayinin teģviki Sağlık sigortasının kurulması için gereli olan çalıģmalara öncelik verilmesi. Birinci beģ yıllık kalkınma planında her 7000 nüfusa bir sağlık evi, her 50.000 nüfusa bir sağlık ocağı kurulması hedefleniyordu. Ġkinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planında (1968-1972) sağlık ile ilgili Ģu ilkelere yer verilmiģtir: Toplumun ruh ve beden sağlığının korunması, Hastalara eģit tıbbi bakım Halkın sağlık hizmetlerinden daha fazla yararlanması Sağlık personeli eğitim ve istihdamında kuruluģlar bazında standardizasyon sağlanması Tedavi ve koruyucu hekimliğin yaygınlaģtırılması Sosyalizasyonun uygulanması Sağlık personelinin dengeli dağılımının sağlanması Çevre sağlık Ģartlarının iyileģtirilmesi Halkın sağlık eğitimi Çocuklar, yaģlılar ve özürlüler için özel programların geliģtirilmesi Tedavi hizmetlerinin geliģiminde özel sektörün teģvik edilmesi Ġlaç üretiminde yerli sermayenin teģvik edilmesi Genel sağlık sigortasına kademeli olarak geçilmesi Üçüncü BeĢ yıllık kalkınma planında (1973-1977 ) sağlık ile ilgili Ģu ilkelere yer verilmiģtir: Tedavi edici sağlık hizmetlerinin rasyonel, koruyucu hizmetlerin etkin kullanımı ile sağlık hizmetlerinin herkesin yararlanacağı bir yaygınlığa kavuģturulması Sağlık hizmetlerinin tek elden yönetilmesi
Kademeli bir sağlık sigortası sistemine geçilmesi Hedeflere uygun sayı ve nitelikte sağlık personelinin yetiģtirilmesi ve dengeli dağılımının sağlanması Ġlaç hammaddesi üretiminin yurt içinde olması Bunu gerçekleģtirmek için her 3000 nüfusa bir sağlık evi, 10.000 nüfusa bir sağlık ocağı, sosyalizasyon programının ülkenin üçte ikisine yaygınlaģtırılması ve her 10.000 nüfusa 26 yatak açılması gibi hedefler belirlenmiģtir. ÖZET Cumhuriyetin ilk yıllarından 1980 lere kadar ülkemizdeki sağlık politikalarının geliģiminin ele alındığı bu konuda; 1923-1937 döneminde Dr. Refik Saydam ın çalıģmalarından, 1938-1960 döneminde Dr. Behçet UZ un çalıģmalarından, 1961-1980 döneminde Dr.Nusret FiĢek in Sağlık hizmetlerinin sosyalleģtirilmesi ile ilgili çalıģmalarından söz edilmiģtir.
DEĞERLENDĠRME SORULARI 1. AĢağıdakilerden hangisi Refik Saydam döneminde yürütülen sağlık politikalarından biri değildir? A. Osmanlı döneminde kurulan hükümet tabiplikleri örgütlenmede temel alınmıģtır. B. Salgın hastalıklarla mücadele için dikey örgütlenme birimleri oluģturulmuģtur C. Koruyucu hizmetlerin devletin görevi olduğu savunulmuģtur. D. Yerel Yönetimlere yol gösterici olması için numune hastaneler açılmıģtır E. Tedavi edici hizmetlerin yerel yönetimlerin hizmeti olmaması gerektiği savunulmuģtur. 2. Refik Saydam döneminde benimsenen sağlık personeli istihdamı ve sağlık hizmetinin sadece Sağlık Bakanlığı tarafından verilmesi anlayıģının dıģına ilk kez aģağıdakilerden hangisi ile çıkılmıģtır? A. Koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinin bir arada verilmesi ile B. 1945 de ĠĢçi Sigortaları Kurumunun kurulması ile C. 1952 de ĠĢçi Sigortaları Kurumunun sağlık kuruluģu açması ile D. 1961 de Sağlık Hizmetlerinin Sosyalizasyonu ile E. 1. BeĢ yıllık kalkınma planı ile 3. 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin SosyalleĢtirilmesi Hakkında Kanun un temel ilkelerinden biri değildir? A. Hekimler ve diğer sağlık personeli kamu kesiminde sözleģmeli olarak çalıģacak B. Kamuda görev alan hekimin özel olarak hekimlik yapmasına izin verilecek C. Sağlık hizmetlerinden herkes eģit Ģekilde yararlanacak D. Sağlık ocakları kurulacak ve ocaklar hastanelerle iģbirliği yapacak E. Sağlık örgütü ile halk arasındaki iliģkilerin geliģtirilmesi için kurullar oluģturulacak
CEVAP ANAHTARI 1-E 2-C 3-B KAYNAKLAR 1. Özdemir Y.E. (2001) Cumhuriyet Dönemi Sağlık Politikaları Cumhuriyetin KuruluĢundan 1980 li Yıllara Sağlık Politikaları-, Yeni Türkiye, 39: 257-274. 2. Öztek Z.(2001) Türkiye de Sağlık Hizmetleri, Yeni Türkiye, 39: 60-64. 3. SavaĢ S (2001) Türküye Sağlık Sistemi: Kısa Bir Genel BakıĢ, Yeni Türkiye, 39: 87-128. 4. Orhan Ö. (2006) KüreselleĢme Süreci ve Türkiye de Sağlık Politikaları, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ġzmir.