1998 YILININ İLK SEKİZ AYINDA TÜRKİYE EKONOMİSİ VE PARA POLİTİKASI

Benzer belgeler
ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR

7.36% 2.9% 17.9% 9.7% % Temmuz 18 Nisan 18 Temmuz 18 Ağustos 18

Merkez Bankası 1998 Yılı İlk Üç Aylık Para Programı Gerçekleşmesi ve İkinci Üç Aylık Para Programı Uygulaması

RUS TÜRK İŞADAMLARI BİRLİĞİ (RTİB) AYLIK EKONOMİ RAPORU. Rusya ekonomisindeki gelişmeler: Aralık Rusya Ekonomisi Temel Göstergeler Tablosu

7,36% 5,1% 15,4% 10,1% 87,1 57,1 2,7 17,75% Mayıs 18 Nisan 18 Mayıs 18 Haziran 18

5.21% -11.0% 25.2% 10.8% % Eylül 18 Ağustos 18 Eylül 18 Ekim 18 AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ ÖZET GÖSTERGELER. Piyasalar

İKTİSADİ GÖRÜNÜM VE PARA POLİTİKASI. 23 Aralık 2015 Ankara

Ekonomi Bülteni. 18 Temmuz 2016, Sayı: 28. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU

BASIN DUYURUSU ŞUBAT AYI ENFLASYONU, İLERİYE YÖNELİK BEKLEYİŞLER VE FAİZ ORANLARI

7.26% 9.9% 10.8% 10.8% % Mart 18 Şubat 18 Mart 18 Nisan 18 AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ ÖZET GÖSTERGELER. Piyasalar

İKTİSADİ GÖRÜNÜM VE PARA POLİTİKASI. 25 Mayıs 2016 Ankara

5.21% 4.6% 21.6% 11.1% % Ekim 18 Eylül 18 Ekim 18 Kasım 18

İKTİSADİ GÖRÜNÜM VE PARA POLİTİKASI. 24 Şubat 2016 Ankara

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş BÜYÜME AMAÇLI HİSSE SENEDİ EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR

BAKANLAR KURULU SUNUMU

Finansal Krizler ve Türkiye Deneyimi. Nazlı Çalıkoğlu Aslı Kazdağlı

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 8 Ekim 2014

2001 YILI PARA POLİTİKASI HEDEFLER VE UYGULAMA T.C. MERKEZ BANKASI TEMMUZ 2001

MALİYE POLİTİKASI II

1.56% -4.1% 20.3% 11.4% % Kasım 18 Ekim 18 Kasım 18 Aralık 18

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

TÜRKİYE EKONOMİSİNDEKİNDEKİ SON GELİŞMELERE ÇANAKCI. Hazine Müsteşarı. 11 Ağustos A

8. Finansal Piyasalar. 8.1 Finansal Koşullar ve Para Politikası

EKONOMİ DEKİ SON GELİŞMELER Y M M O D A S I P R O F. D R. M U S T A F A A. A Y S A N

İDARE MERKEZİ ANKARA, 26 Ocak Sayın Mehmet ŞİMŞEK BAŞBAKAN YARDIMCISI ANKARA

2016 Ocak Enflasyon Raporu Bilgilendirme Toplantısı. Erdem BAŞÇI Başkan. 26 Ocak 2016 Ankara

TÜRKİYE EKONOMİSİNİN MAKROEKONOMİK ANALİZİ

İKTİSADİ GÖRÜNÜM VE PARA POLİTİKASI. 23 Eylül 2015 Ankara

Ulusal Finans Sempozyumu Dr. İbrahim M. Turhan Başkan Yardımcısı

AB Krizi ve TCMB Para Politikası

Ekonomi Bülteni. 17 Ekim 2016, Sayı: 40. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

MAKROEKONOMİ BÜLTENİ OCAK 2018

Ekonomi Bülteni. 17 Ağustos 2015, Sayı: 23. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

MAKROEKONOMİ BÜLTENİ MAYIS 2018

BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE EKONOMİSİNE PANORAMİK BAKIŞ...

CARİ AÇIK NEREYE KADAR?

Büyüme, Tasarruf-Yatırım ve Finansal Sektörün Rolü. Hüseyin Aydın Yönetim Kurulu Başkanı

tepav Mart2011 N POLİTİKANOTU Cari Açığın Sebebini Merak Eden Bütçeye Baksın Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı

Haftalık Piyasa Beklentileri. 18 Ağustos 2014

İZMİR TİCARET ODASI EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ

ARAP TÜRK BANKASI A.Ş. VE KONSOLİDASYONA TABİ BAĞLI ORTAKLIĞI 1 OCAK 31 MART 2016 KONSOLİDE ARA DÖNEM FAALİYET RAPORU

AÇIKLANAN SON EKONOMİK GÖSTERGELERDE AYLIK DEĞERLENDİRME RAPORU

TÜRKİYE AÇISINDAN EURO NUN ROLÜ

-2.98% -7.3% 19.7% 13.5% % Şubat 19 Ocak 19 Şubat 19 Mart 19

Haftalık Piyasa Beklentileri. 10 Kasım 2014

Ekonomi Bülteni. 14 Kasım 2016, Sayı: 44. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

İDARE MERKEZİ ANKARA, 27 Ocak 2015

2005 YILI İLERLEME RAPORU VE KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİNİN KOPENHAG EKONOMİK KRİTERLERİ ÇERÇEVESİNDE ÖN DEĞERLENDİRMESİ

GÜNLÜK BÜLTEN 04 Nisan 2014

%7.26 Aralık

ORTA VADELİ PROGRAMA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME ( )

Sayı: Ocak 2014 PARA POLİTİKASI KURULU TOPLANTI ÖZETİ. Toplantı Tarihi: 21 Ocak 2014

CİGNA FİNANS EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. PARA PİYASASI LİKİT KAMU EMEKLİLİK YATIRIM FONU DÖNEMİ ALTI AYLIK RAPORU

TÜRKİYE EKONOMİSİ. Prof.Dr.İlkay DELLAL Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

Enflasyon Gelişmeleri ve Para Politikası

Ekonomik Görünüm ve Tahminler: Ağustos 2013

Ekonomik Göstergeler Neyi Gösteriyor? 2013 e Bakış ve 2014 Beklentileri

BASIN DUYURUSU 2 Ekim 2014

Ekonomik Görünüm ve Tahminler: Nisan 2015

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

Grafik-4.1: Cari Açığın GSYH ye Oranı (%)

FİNANSAL RİSKLER & KORUNMA YÖNTEMLERİ

Ekonomi Bülteni. 6 Şubat 2017, Sayı: 6. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

GSYH (Milyar TL, Cari Fiyatlarla) GSYH (Milyar $, Cari Fiyatlarla)

Ekonomik Görünüm ve Tahminler: Ekim 2014

MALİYE BAKANI SAYIN MEHMET ŞİMŞEK İN MAKROEKONOMİK GELİŞMELER İLE 2013 YILI İLK YARI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE GERÇEKLEŞMELERİNİ

MAKROEKONOMİ BÜLTENİ MART 2018

Rakamlarla 2011'de Türkiye Ekonomisi

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

BASIN AÇIKLAMASI. SÜREYYA SERDENGEÇTİ Başkan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası. Ankara, 19 Mart 2001

1Ç08 finansallarında öne çıkan gelişmeler:

MERKEZ BANKASI VE FİNANSAL İSTİKRAR

Ekonomi Bülteni. 15 Ağustos 2016, Sayı: 32. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

II. Ulusal Ekonomik Görünüm 2

Kamu Finansmanı ve Borç Göstergeleri

BANK MELLAT Merkezi Tahran Türkiye Şubeleri 2015 III. ARA DÖNEM FAALİYET RAPORU

Ekonomi Bülteni. 24 Ağustos 2015, Sayı: 24. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

BASIN DUYURUSU ENFLASYONDAKİ GELİŞMELER VE 2001 YILI NA BAKIŞ

Artış. Ocak-Haziran Oranı (Yüzde) Ocak-Haziran 2014

BASIN DUYURUSU PARA POLİTİKASI KURULU TOPLANTI ÖZETİ. Sayı: Aralık Toplantı Tarihi: 24 Kasım 2015

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

İDARE MERKEZİ ANKARA, 28 Ocak 2014

7.36% 7.0% 15.8% 9.6% % Haziran 18 Mayıs 18 Haziran 18 Temmuz 18

Temmuz Emeklilik Fon Bülteni. bnpparibascardif.com.tr /


ÖDEMELER DENGESİ İSTATİSTİKLERİ

Ekonomi. Dünya Ekonomisi. FED varlık alımlarını durdururken, Avrupa Merkez Bankası negatif faiz uygulamaya. başlamıştır.

-2.98% -10.0% 19.7% 13.5% % Ocak 19 Ocak 19 Şubat 19 Şubat 19 AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ ÖZET GÖSTERGELER.

Ekonomi Bülteni. 27 Temmuz 2015, Sayı: 20. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ. Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter

A Y L I K EKONOMİ BÜLTEN İ

Ödemeler Dengesi Altıncı El Kitabı Aylık Analitik Sunum ( Ağustos)

Merkez in 2016 Para ve Kur Politikası..! Kararlı para politikası duruşu enflasyonu düşürmekte temel belirleyici olmuştur..!

İÇİNDEKİLER III. Önsöz

Balayı bitti, yeni bir dönem başladı

Makro Veri. Cari açık yeni rekorda. Tablo 1: Cari Denge (milyon $) -month,

T.C. MALİYE BAKANLIĞI

Transkript:

1998 YILININ İLK SEKİZ AYINDA TÜRKİYE EKONOMİSİ VE PARA POLİTİKASI Gazi Erçel Başkan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası DEİK Toplantısı Londra 18 Eylül 1998 Hızlı ekonomik büyüme, sürdürülebilir cari açık, istikrarlı kamu sektörü borçluluğu ve yüksek rezervler Türkiye ekonomisinin temel özellikleri olmaya devam etmektedir. En önemli ekonomik sorunlarımız ise yüksek enflasyon ve büyük nominal kamu açıklarıdır. Hükümet, 1998 yılı başında bir enflasyonla mücadele programı açıklamıştır. Programın etkinliğinin sağlanması için para ve maliye politikaları arasında tam bir koordinasyon oluşturulmuştur. Faiz dışı bütçe fazlasındaki artış ve özelleştirme faaliyetlerinin hızlanması politika uygulamalarını olumlu yönde etkilemiştir. Enflasyonun süredurumunu kırmak amacıyla, bazı yapısal önlemler alınması yanında, geriye dönük endeksleme uygulamasından ileriye dönük endekslemeye geçilmiştir. Programın bir diğer önemli özelliği şeffaflık ilkesine dayanması ve seçimlerin yaklaştığı pek çok ülkede gözlenen mali disiplinden uzaklaşmaya olanak tanımamasıdır. Programın ilk sonuçlarının umut verici olması bizi programı desteklemek üzere, IMF ile, Temmuz ayında bir yakın izleme anlaşması imzalanması aşamasına götürdü. Anlaşmaya göre, program sonuçları üçer aylık dönemlerde izlenmeye alındı. Şimdi kısaca 1998 yılının ilk sekiz ayında Türkiye'nin ekonomik gelişmelerine değinmek istiyorum. Büyüme Geçen üç yıla kıyasla yavaşlamış görünse de ekonomik büyümemiz 1998'in ilk yarısında yüksek performans göstermeye devam etmiştir. GSMH yüzde 6.3, GSYİH ise yüzde 5.2 oranında artmıştır. Bütün yıl için tahmini büyüme oranınımız ise yüzde 4.5'dir. Büyümedeki yavaşlamanın, enflasyonu indirmek amacıyla uygulanan istikrar politikalarının doğal bir sonucu olduğu kanısındayım.

Bütçe Üç yıllık programın ilk yılı faiz dışı bütçe fazlasını artırma hedefine yönelmiştir. Böylece iç borçlanma ve parasal kontrolün sağlanabilmesi için uygun şartlar yaratılarak faiz dışı bütçe fazlasının 1998 yılı için GSMH'ın yüzde 4.1'ine ulaşması hedeflenmiştir. Yılın ilk yarısında bu oran yüzde 7.3 olarak gerçekleşmiştir. Faiz dışı fazlanın GSMH'ya oranının, 1997 yılının aynı döneminde ancak yüzde 2.7 olduğu dikkate alındığında gelişimin ne denli umut verici olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Faiz dışı fazladaki bu olumlu gelişmenin en önemli nedeni vergi gelirlerindeki artıştır. Vergi gelirleri, 1997 yılındaki hızlı büyüme ve 1998 yılında enflasyondaki düşüş nedeniyle artmıştır. Vergi gelirlerindeki artışın sürekli olmasını ve vergi tabanının genişlemesini sağlamak amacı ile Parlamento tarafından yasalaştırılan yeni vergi kanununun 1998 Temmuz ayında yürürlüğe girdiğini de belirtmek isterim. Ödemeler Dengesi Cari açığımız, 1998 yılı Haziran ayı itibari ile 1.5 milyar dolar düzeyindedir. Bu, geçen yılın aynı dönemindeki cari açığa göre 2.3 milyar dolarlık bir azalmayı ifade etmektedir. Cari açığın, GSMH'ya oranı 1998 yılının ilk yarısında yüzde 1.89 olarak gerçekleşmiştir. Döviz kurlarındaki istikrar ihracatımızın artmasına destek olurken, ithalat fiyatlarındaki, özellikle petrol fiyatlarındaki düşüşün etkisi ile, ithalatımızın miktarı artsa da dolar değeri düşmüştür. Diğer yandan, ödemeler dengesinin sermaye hareketleri kalemi, 1998'in ilk yarısında 7.8 milyar dolarlık bir sermaye girişi olduğunu göstermektedir. Bu gelişme Merkez Bankası rezervlerinin 8.2 milyar dolar artması sonucunu doğurmuştur. Enflasyon Enflasyonun artış hızı 1998 yılının ilk sekiz ayında düşmüştür. Şubat ayından beri, aylık enflasyon oranları geçen yılın aylık enflasyon oranlarından daha düşüktür. İlk sekiz ayda toplam yüzde 32.7'ye ulaşan enflasyon oranı, 1995 yılından beri, TEFE'de gözlenen en düşük artış oranıdır. Enflasyondaki düşüş eğiliminin çeşitli nedenleri vardır. Bunlar, önem sırasına bakılmaksızın şu şekilde sıralanabilir: Hükümetin enflasyonu düşürmedeki kararlılığını yansıtan özelleştirme faaliyetleri, parlamento tarafından onaylanan yeni vergi yasası gibi popülist olmayan bir dizi önlemin alınması, Yıl boyunca, ekonomik birimler arasında yakın işbirliği ile enflasyonla mücadele programının tutarlı bir şekilde uygulanması, Düşük petrol fiyatları gibi dış ekonomik konjonktürün olumlu maliyet etkileri, Faiz dışı bütçe fazlasındaki artış ve memur maaş zamları ile destekleme alımlarının ileriye dönük bir biçimde belirlenmesi, Kur politikasının enflasyon hedefi ile tutarlı bir şekilde sürdürülmesi,

Enflasyonu düşürme hedefine yönlendirilmiş itibarlı bir para politikası. Bunlar, 1998 yılı Ağustos ayı itibari ile Türkiye ekonomisinin genel görünümünü ifade etmektedir. Bu genel görünüm, enflasyonun, büyümenin ve cari işlemler açığının geçen yıla göre düştüğünü göstermektedir. Bütçe açığındaki artışın, faiz dışı fazladaki iyileşme ile sınırlandığı anlaşılmaktadır. Para Politikası Para politikamız, 1996 ve 1997 yıllarında esas olarak mali piyasalardaki ve reel kurdaki istikrarın sürdürülmesine odaklanmıştı. Merkez Bankası, para politikasını, büyük ölçüde maliye politikasının durumuna dayalı beklentiler ile uyumlu bir şekilde yürütmüştür. Kamu kesimi borçlanma gereğinin yarattığı baskı nedeniyle yüksek seyreden kısa dönem faiz oranları ile birlikte, nominal kurların istikrarlı hareketi, bankacılık sistemine likidite sağlayan sermaye girişlerine yol açmıştır. Merkez Bankası yabancı yatırımcıların davranış değişimlerine sermaye çıkışı olduğunda piyasalara likidite vererek ve aşırı sermaye girişlerini sterilize ederek karşılık vermektedir. Bu politika piyasaların istikrarının korunması yanında rekabetçi kurun sürdürülmesi konularında başarılı olmuştur. Bu politika anti-enflasyonist bir politika olmamasına rağmen enflasyonu kontrol altına almıştır. Bu para politikasını yürüttüğümüz iki yıl süresince, kamuya bir hedef açıklamaktan kaçındık. Hemen belirteyim ki, para politikası göstergesi olarak piyasaların izlediği ve rehber gibi kullandığı bir nominal çıpayı yansıtabilecek üç gösterge vardır: Rezerv para, kur ve net iç varlıklar. Her üçünün de faydalı yönleri olduğu gibi sakıncalı taraflarının da bulunduğunu belirtmek isterim. Rezerv para hedeflemesindeki temel sorun, sermaye hareketlerinin çok akışkan olması ve sabit kur politikası izlenmesi durumunda para politikalarının bağımsızlığından sapmasından kaynaklanmaktadır. Kur hedeflemesindeki problem ise bizim kendimizi önceden ilan edilmiş sabit bir kur ya da kur bandı ile bağlamak konusunda istekli olmamamız nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Biz böyle bir politikanın cari işlemler dengesinde bozulmaya ve döviz kurunun reel olarak değer kazanmasına yol açacağını düşünüyoruz. Net iç varlıkları bir çıpa olarak kullanmanın sakıncası ise, net iç varlıkların ödemeler dengesi amacını koruyabilmesine karşın, enflasyonu düşürmede yetersiz kalmasından kaynaklanmaktadır. Bu yılın başında, faiz dışı bütçe fazlasında büyük bir artış beklentisine dayanarak, hükümetin istikrar politikasının bir parçası olarak piyasadaki stabiliteyi artırmayı amaçlayan üç aylık rezerv para programı ilan ettik. Programı desteklemek amacı ile toplam talebi kısacak bir faiz politikası uygulamaya başladık. Rezerv para büyümesini yılın birinci ve ikinci üç aylık dönemlerinde belirlenen hedef aralıkları içinde tuttuk. Tahmin edildiği gibi, yurt içi-dışı faiz oranları arasındaki farkın yüksek oluşu, sermaye hareketleri yolu ile para girişine yol açtı. Yatırımcıların güveninin yeniden sağlanması 1998 yılında bir problem olan fazla miktarda sermaye girişlerine neden oldu. Açık piyasa işlemlerinden borçlar kalemi, 1997 yılı sonunda artı 720 trilyon TL düzeyinde iken 26 Haziran da eksi 1 100 trilyon TL'ya erişti ki bu durum açıkça 8 milyar ABD doları tutarında bir değişimi yansıtmaktadır. Bu süreci durdurmak için Haziran ayında net iç varlık hedeflemesine geçmeye karar verdik. Bu değişiklik, enflasyonu düşürme konusunda para politikasına ikincil bir rol veren, yakın izleme anlaşması ile uyumluydu. Programın, enflasyonu orta vadede düşürmeyi hedefleyen bir süreç olması nedeniyle, mali sektördeki iyileşmenin devamı, yapısal reformlardaki ilerlemeler ve

ekonomik birimlerin gerçek anlamda deflasyonist bir programın uygulanmakta olduğuna inanması enflasyondaki düşme eğiliminin sürdürülebilmesini sağlayacaktır kanısındayım. Destekleyici ve uyumlu para politikası bu sürece yardımcı olacaktır. Biz enflasyon düştükçe para talebinin artmasını beklemekteyiz. Net dış varlıkların büyümesi, sistemin artan para talebini karşılayacak düzeyde olacaktır. Bir kez daha belirteyim ki para politikası bu süreci desteklemekte ancak, yönlendirememektedir. Yönlendirici unsur, mali politikalar ve yapısal reformlardır. Temmuz ayının sonu ve Ağustos başında, seçim tarihi ve yeni vergi tasarısı ile ilgili yaşanan gerginlikle birlikte uluslararası arenada yaşanan gelişmeler faiz oranlarını yükseltti ve döviz piyasasını baskı altına aldı. Temel göstergelerin önemli ölçüde değişmemesine ve mali sektörün durumunun iyi olmasına rağmen uluslararası sermaye piyasalarındaki yaklaşımlar ödemeler dengesini gereksiz bir baskıya maruz bıraktı. Bunun sonucu Ağustos ayında rezervlerde 4,5 milyar ABD dolarlık düşme gözlendi. Açıkça net dış varlıklardan net iç varlıklara çok hızlı bir geçiş ortaya çıktı. Hepimizin bildiği gibi son birkaç yıldır Türkiye'de Merkez Bankası, döviz satın alarak para yaratma dışında bir alternatif olmadığı için, bir para kurulu gibi çalışmaktadır. Merkez Bankası tanımı gereği büyümesi sınırsız olmayan açık piyasa işlemleri dışında TL karşılığında TL yaratmamaya çalışmaktadır. Döviz Kuru Politikası Merkez Bankası, enflasyon ve dış ticaret dengelerini gözeten tutarlı bir kur politikası uygulamaktadır. Enflasyonun ve cari işlemler açığının birlikte küçülmesi, Merkez Bankası nın kur politikasına ince ayar yaklaşımının rakamlar tarafından onaylanması olarak nitelendirilebilir. Verilerden açıkça anlaşılacağı üzere, 1998 yılının Ağustos ayında Türk lirası reel olarak değer kaybetmiştir. Bu kayıp 1998 yılının ilk sekiz ayında yüzde 4,5'tir. Merkez Bankası nın takip ettiği döviz kuru sepeti'nin Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE), Toptan Eşya Fiyatları Endeksi (TEFE) ve Özel İmalat Sanayi Fiyatları Endeksi ile karşılaştırıldığında değer kaybı sırasıyla yüzde 4,5, 0,9 ve 1,9'dur. 1990'dan bugüne kadar reel efektif döviz kurlarının gelişimi şu şekilde özetlenebilir: TEFE'ye göre yüzde 17,9, TÜFE'ye göre yüzde 10,0 ve özel imalat sanayi fiyatlarına göre yüzde 22,5; TEFE tabanlı birim işgücü maliyetine göre yüzde 33,5; TÜFE tabanlı birim işgücü maliyetine göre yüzde 41,9; Bu rakamlar, Türkiye'nin uluslararası alanda rekabetçi kurlara sahip olduğunu göstermektedir. Bu durum sayesinde döviz kuru politikası antienflasyonist politikalara destek verebilmektedir. Bunun yanında, Türk lirası'nda aşırı dalgalanmaları önlemeye yönelik yeterli araç ve yeterli döviz rezervine sahip olduğumuzu da hatırlatmadan geçemeyeceğim. Dünya ekonomisinin ve özellikle gelişmekte olan piyasaların şu anda içinde bulunduğu durum Türkiye'nin sürdürdüğü antienflasyonist politikanın devam edilebilirliğine yönelik endişeleri de beraberinde getirmiştir. Kanımca bu endişe yersizdir. Piyasa ekonomisi ilkelerine bağlı Türk ekonomisi, dalga boyu yüksek denizlerde nispeten istikrarlı ve düzenli bir biçimde yol almasını

bilmektedir. Dünya ekonomisinin içinde bulunduğu yüksek volatiliteye karşın Türk ekonomisinin güçlü kalmasının nedenlerini şu şekilde sayabiliriz. İlk olarak, piyasalar likittir ve etkin çalışmaktadır. İkinci olarak, Merkez Bankası'nın resmi rezervleri azalmasına rağmen bugün itibariyle 22 milyar ABD doları seviyelerini korumaktadır. Şu andaki rezervler Türkiye'nin beş-altı aylık ithalatını karşılamakta ve yaklaşık olarak Türkiye'nin kısa vadeli dış borçlarına tekabül etmektedir. Ayrıca, rezervlerin 12 milyar ABD doları tutarındaki bölümünün yurt dışında çalışan Türk işçileri tarafından açılan mevduat hesaplarından oluştuğu dikkate alındığında dünyada sadece Türkiye'de görülen bu özel durumun resmi rezervlerdeki dalgalanmayı azaltma niteliği de ortaya çıkacaktır. Üçüncü olarak, geçmişte yaşadığı olaylar, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası na piyasalarda istikrarın sağlanması amacıyla döviz ve faiz politikalarını kullanarak mali istikrarı sürdürmesi hususunda önemli tecrübeler kazandırmıştır. Dördüncü olarak, dış borçlarımızın ödenmesinde geçmişte göstermiş olduğumuz hassasiyeti ve kredibiliteyi sürdürmekteyiz ve sürdüreceğiz. Beşinci olarak, uzun süreden beri Türkiye nin dış ticareti ve dış finansal ve ekonomik ilişkileri farklı bölgelere, ülkelere, mallara ve sektörlere dağılmıştır. Konsantrasyonu yoktur. Türk ekonomisi hiç bir zaman bir ülkeye, bir mala veya bir sektöre yoğunlaşmayı düşünmemiş ve yapmamıştır. Dış ticaretimizin ve de finansal ilişkilerimizin yüzde ellisi Avrupa Birliği ülkeleriyle gerçekleştirilmektedir. Ve şu anda, Türk bankaları Rus devlet kağıtları ve Rus firmaları açısından çok az risk üstlenmiştir. Altıncı olarak, Sıcak Para diye bilinen kısa vadeli uluslarası spekülatif sermayenin çoğu ülkemizi terk etmiştır. Bu sermaye çıkışlarının en önemli nedeni, uluslararası yatırımcıların rasyonel olmayan davranışlarıdır. Yedinci olarak, bu yılın sonuna kadar Türkiye iç borcunu dış kaynak kullanmadan yenileyebilecek güce sahiptir. Hazine nin borçlanmaları yeni finansman gerekleri için değil, sadece eski borçların yenilenmesine yönelik olacaktır. Hazine de bunu gerçekleştirecektir. Son olarak, Türk ekonomisinin kısa vadeli dış borcu hangi standardı alırsanız alın yüksek değildir. Mart 1998 itibariyle toplam kısa dönemli dış borçların tutarı 23,5 milyar dolardır. Bu toplamın dağılımına dikkat edilmesi gerekir: -Akreditif, kabul kredisi, mal mukabili ve ihracat öncesi krediler gibi dış ticaretin finansmanına yönelik krediler, 11,9 milyar ABD doları -Bankaların döviz kredileri -Diğer sektörlerin döviz kredileri -Mevduatlar TOPLAM 4,6 milyar ABD doları 1,6 milyar ABD doları 5,4 milyar ABD doları 23,5 milyar ABD doları

Hangi kritere göre olursa olsun Türkiye nin kısa vadeli dış borcu benzer ülkelerinkinden çok daha azdır. Sonuç olarak Türk ekonomisi güçlü temellere dayanmaktadır. Hükümetin anti-enflasyonist tedbirleri devam ettirmedeki kararlı tutumu, Türkiye ekonomisinin şu anda yaşanan global kriz ortamından olumlu bir biçimde çıkma şansını artırmaktadır. Yapısal politikaların hayata geçirilmesi yönünde atılacak adımlar ile para politikasının daha aktif kullanımının Türk ekonomisinin olumsuz dış gelişmelerle başedebilme kabiliyetini yükselteceğine inanıyorum.