"Biz belediyelere hazine garantisi olmadan kredi sağlamak istiyoruz" Geçtiğimiz yıl DenizBank'ı satın alarak Türk finans sektörüne giren ve kamu finansmanı alanında dünyanın bir numaralı bankası olan Dexia'nın Türkiye'deki çalışmaları hakkında, DenizBank Kamu ve Proje Finansmanı Grubu Genel Müdür Yardımcısı Wouter Van Roste ve DenizBank Kamu Finansmanı Grup Müdürü Umut Özdoğan'dan bilgi aldık. Kamu finansmanı kapsamında merkezi hükümet ve yerel yönetimlerin özellikle belediye projelerinin Dexia'nın ilgi alanına girdiğini; enerji, altyapı, telekom, çevre ve sağlık projelerinin de kendileri için öncelikli projeler olduğunu söyleyen Wouter Van Roste, "biz finansman sağlarken hazine garantisi olmadan çalışmak istiyoruz. Bankalar için hazine garantili çalışmak çok avantajlı fakat bizim amacımız hazine garantisi olmadan finansman desteği sağlamak" diyor. En son Denizbank'ın da içinde bulunduğu konsorsiyum tarafından Kadıköy-Kartal Metro Projesi için İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne 751 Milyon euroluk kredi sağladıklarını anlatan Umut Özdoğan ise bu ve benzeri şekillerde pek çok belediye projesini desteklemek istediklerini bunun için de belediyelere rating notları almalarını tavsiye ettiklerini söylüyor. e-belediye: Dexia'yı tanıyabilir miyiz? Wouter Van Roste: Dexia, ana iştigal konusu Kamu ve Proje finansmanı olan, aktif büyüklük sıralamasında Avrupa'da 15. sırada yer alan ve de 37 farklı ülkede faaliyet gösteren, 35.500 çalışanı olan, kamu finansmanı alanında dünya lideri konumunda olan bir bankadır. Kamu Finansmanı kapsamında merkezi hükümet ve yerel yönetimlerin yani belediyelerin, bölge ve eyalet yönetimlerinin projeleri Dexia'nın ilgi alanına girmektedir. Özellikle de enerji, altyapı, telekom, çevre ve sağlık projeleri Dexia'nın öncelikli sektörleri arasındadır. Enerji projelerini ağırlıklı olarak da yenilenebilir enerjilerle ilgili yatırımları özellikle destekliyoruz. Yenilenebilir enerji projelerine sağladığımız desteklerle de dünyada bir numarayız; geçtiğimiz son 5 yılda 4 kez birinci sırada yer aldık. Hastaneleri ve okulları Kamu-Özel sektör ortaklığı olan "Public Private Partnership- (PPP)" yöntemiyle finanse edebiliyoruz. Bu tür projeleri uzun vadeli ödeme koşullarıyla destekliyoruz ve de PPP alanında da dünyada bir numarayız. Kamu projelerinin finansmanında, Belçika'da pazarın yüzde 80'nine sahibiz. Fransa'da da yüzde 30-35'lik bir oranla pazara hakimiz. Birleşik Devletler'de belediyelerin bono ihracında oldukça aktif durumdayız. Belediye bono ihracı alanında da dünyada ilk sıradayız diyebilirim. Diğer taraftan kurumsal bankacılık hizmetleri de veriyoruz. Kurumsal bankacılık hizmetlerini ağırlıklı olarak Belçika, Lüksemburg, Slovakya ve Türkiye'de yürütüyoruz. Ayrıca fon yönetimi konusunda da Belçika'da, Lüksemburg'da ve Türkiye'de faaliyet gösteriyoruz. 3 yıl önce Çin ofisimizi açtık, şimdi Türkiye'deyiz. Sözünü ettiğim alanlarda, Türkiye'de de çalışmalarımız başladı ve bu faaliyetlerimizi genişletmeyi hedefliyoruz. Ancak başta da söylediğim gibi bizim ana işimiz, kamu ve proje finansmanı çalışmalarıdır. e-belediye: Destekleyeceğiniz kamu projelerini nasıl seçiyorsunuz? Wouter Van Roste: Elbette her projeye destek vermiyoruz. Bu konudaki yaklaşımımız çok açık; öncelikle projenin kamu hizmeti esaslı bir proje olması gerekir. Yapılan değerlendirmede ciddi bir amacının olduğunun ortaya konması, projenin öngördüğü modelin yeterince para kazanabiliyor olması da çok önemli. Bunlara baktıktan sonra, proje sahibi belediyenin ya da belediye iktisadi teşekküllerinin bütçesini analiz ediyoruz ve geri ödeyebilirliğini değerlendiriyoruz. Finansman konusunu elbette her belediye önce kendi olanaklarıyla çözmek isteyecektir. Ancak örneğin altyapı projeleri çok büyük projelerdir ve dışardan finansman desteği olmadan yapılmaları çok zordur. Biz bu tür taleplere destek veriyoruz. Ancak projenin aldığı krediyi geri ödeyebilmesi için çok iyi hazırlanması ve fizibilitesinin uygun olması gerekir. e-belediye: Sizin için hangi projeler desteklenmek için iyi projelerdir?
Wouter Van Roste: Her alanda çeşitli projelere ticari işbirliği içinde destek veriyoruz ama enerji projeleri bizim en çok ilgilendiğimiz projelerdir. Kamu projelerinde de en çok ulaşım, telekom, çevre, sağlık ve eğitim projeleriyle ilgileniyoruz. Bunlar halkla doğrudan bağlantısı olan ve halkın yoğunlukla hizmet beklediği alanlardır. Bu alanlar bizim de ana sektörlerimiz ve bu konuda uluslararası bir tecrübeye sahibiz. Dexia bir ülkeye girmeden önce detaylı bir piyasa analizi yapar. İlgili ülkenin makroekonomik verilerine, yasalarına ve regülasyonlarına bakılır. Bu süreci tamamlayıp Dexia'nın Denizbank'ı satın almasının ardından da yerel bazda yani Belediye, Belediye İktisadi Teşekküllerinin, İl Özel İdarelerinin ve Köylerin tabi olduğu kanunların analizi daha sonra da konsolide bilanço analizleri yapıldı. Kısacası Dexia öncelikle genel manzaranın durumunu inceler daha sonra stratejileri belirleyerek yerel idareler ile nasıl çalışacağını ortaya koyar. Amacımız Türkiye'de de kamu ve proje finansmanı alanlarında gelişim göstermek. Tespitlerimize göre Avrupa'ya kıyasla Türkiye'nin merkeziyetçiliğin çok kuvvetli olduğu bir yönetim yapısı var. Yerel yönetimler gelir anlamında çok çeşitli kaynaklara sahip değil ve de en büyük gelirlerini de merkezi bütçeden aldıkları paylar oluşturuyor. Türkiye'de 16'sı büyükşehir belediyesi olmak üzere son düzenlemelerle toplamda 2104 adet belediye var. Biz her bir grup için -büyükşehir, İl ve İlçe- ayrı ve özel stratejiler geliştiriyoruz. Bu çerçevede de ilk strateji geliştirme çalışmalarımızı İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Belediyenin İktisadi Teşekkülleri (BİT) için, daha sonra da diğer 15 Büyükşehir Belediyesi ve de en son olarak İl ve İlçe Belediyeleri için yaptık. e-belediye: Her bir belediye için ayrı ayrı strateji mi geliştiriyorsunuz? Wouter Van Roste: Evet, genel analizimizden sonra, her biri için ayrı ayrı ve de detaylı kredi paketleri hazırlıyoruz. Şu ana kadar neredeyse bütün büyükşehir belediyelerini ziyaret ettik. Stratejimizi, amacımızı, hedefimizi anlattık ve onlardan da finansal, sosyal, ekonomik datalarını topladık. Dexia olarak belediyelerin mali verilerini, bütçelerini, sosyal ekonomik statülerini analiz ettiğimiz özgün, spesifik bir analiz modelimiz vardır. Geçtiğimiz bir yıl boyunca söz konusu model aracılığı ile elde ettiğimiz sonuçlar üzerinde çalıştık. Şu anda da yatırım proje planları hakkında bilgi almak amacı ile belediyeleri yeniden ziyaret ediyoruz. 2009'da yerel seçimler yapılacak dolayısıyla yeni projeler için finansman işbirlikleri söz konusu olacaktır. Umut Özdoğan: En güncel örnek olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin 751 Milyon euroluk Kadıköy-Kartal Metro Projesi'ni verebiliriz. 13 Haziran'da Denizbank'ın da içinde bulunduğu konsorsiyum bu projenin finansmanının sağlanması için anlaşma imzaladı. Yine IBB'nin Bakırköy-Beylikdüzü, Üsküdar-Dudullu gibi birçok raylı sistem projeleri var ki her biri yaklaşık 1 milyar Euro civarında. Bu yüksek meblağlı projelerinin finansmanının Belediyenin kendi bütçesinden hatta bir banka tarafından sağlanması bile çok mümkün görünmemekte. Dolayısıyla gelecek projelerde de bu tarz birçok bankadan oluşan konsorsiyumları göreceğiz. e-belediye: DenizBank Genel Müdürü Sayın Hakan Ateş bir açıklamasında, "Kamu projelerinden elde edilecek gelirin temlik edilebilmesine olanak sağlayacak bir hukuki altyapının oluşturulması belediyeler için en büyük yenilik olacaktır" diyor. Bu ve benzeri konularda yeni değişiklikler oldu mu? Wouter Van Roste: Türkiye'de yerelleşme anlamında birçok güzel gelişmeler olduğunu gözlemliyoruz. Örnek olarak Belediyelerin 2006 yılı itibariyle tek düzen hesap planına geçmeleri ve de bu dataların konsolide olarak Maliye Bakanlığınca yayınlanması, bu hususta verebileceğimiz güzel bir örnektir. Kamu idarelerinin atıl fonlarının sadece devlet bankalarında değerlendirmesini zorunlu kılan mevcut kamu haznedarlık sisteminin değişeceği Hazine'nin 2006 yılında yaptığı basın duyurusunda bildirilmişti. Her ne kadar ilgili değişiklik için öngörülen 01.01.2008 tarihi aşılmış olsa bile bu konuların artık konuşulması bizler için çok önemli. Ayrıca Belediyelerin gelirlerini artıracak yeni yasal düzenlemelerin yapılmaya başlanması gibi örnekleri çoğaltabiliriz. Nihayetinde bu tarz düzenlemelerin yapılması beraberinde Bankacılık alanında da birçok fırsatı beraberinde getirecektir. e-belediye: Sağladığınız finansman desteğinin çekici yanları nelerdir? Wouter Van Roste: Öncelikle, biz belediyelere sadece finansman desteği verelim diye bakmıyoruz. Öneri ve tavsiyelerde de bulunmak istiyoruz. Kamu ve proje finansmanı konusunda deneyimli bir ekibimiz var. Belediyelerin projelerini analiz edip; yapılabilir, yapılamaz, iyi-kötü diye kendilerine tavsiyelerde bulunabiliriz. Ben de özellikle belediye yöneticileriyle tanışmak için ziyaretlere gidiyorum. Hem belediye hem de projeleri hakkında bilgi alıyorum. Bu aralar 2009 yerel seçimleri öncesinde pek çok proje var. Bu durum Belçika'da da böyle olur. Eğer seçim varsa projeniz veya projeleriniz vardır. Ancak kamu yararına uygun ve bankaca kabul edilebilecek projeler seçilebilir ve onlara odaklanılabilir.
Umut Özdoğan: Bugün belediyeler halen devlet bankalarıyla çalışmayı tercih ediyor. Oysa biz, özel bankaların esnek olanaklarından belediyelerin de yararlanmasını istiyoruz. Dexia'nın bu konuda geliştirdiği bilgi birikimini belediyelere kullandırmayı hedefliyoruz. Bu nedenle gerekirse Dexia'dan konularının uzmanı ekiplerle birlikte belediyeleri ziyaret ediyoruz. Türkiye'deki belediyelerin sadece 4'ü uluslararası derecelendirme kuruluşundan rating notu temin etmiş durumda. Bu notlar sayesinde geçtiğimiz yıllarda uluslararası bankalar ve finans kuruluşları belediyelere birçok altyapı yatırımında finansman desteği verebildi. Bu nedenle şu sıralarda Belediyelere en büyük tavsiyemiz rating notlarının alınması üzerine oluyor. Örnek olarak Türkiye'deki Büyükşehir Belediyelerinin neredeyse hepsinin hafif raylı sistem projeleri var. Rating notları sayesinde elektromekanik ve/veya vagon alımlarının İhracat Kredileri Ajansı (ECA) gibi kurumlarla işbirliği yaparak düşük maliyet ve de uzun vadelerde finansmanı sağlanması mümkün olabilmektedir. e-belediye: Bir projenin ne kadarlık kısmını finanse ediyorsunuz? Wouter Van Roste: Bu, projenin bütçesine ve ne çeşit bir proje olduğuna bağlı. Bu konuda genelleme yapmamız çok zor. Tabii ki uzun vadeli finansman anlaşmaları, kısa vadede ödeme baskısı yapmayacağı için avantajlıdır ama buna ancak projenin fizibilitesi göz önüne alınarak karar verilebilir. e-belediye: Şu anda belediyelerden gelen proje finans talepleri var mı? Umut Özdoğan: Topladığımız 2008 yatırım planlarını inceleyerek hangi projelerin ilgimiz alanına girdiğini, bu projelerin hangilerinin DenizBank tarafından hangilerini Dexia ile ortak finanse edilebileceğimiz üzerinde çalışıyoruz. Dexia ile birlikte, ortak hazırladığımız teklifler olabiliyor. Örneğin IETT'nin otobüs alımları ya da biraz önce örneğini verdiğimiz Kadıköy-Kartal Metro projesi gibi. Bunun yanı sıra geçtiğimiz yıldan beri ilgi alanımızda olan İstanbul Enerji A.Ş.'nin rüzgar santrali projesi de bulunmaktadır. Wouter Van Roste: Kayseri, İzmir Büyükşehir Belediyeleri'nin raylı sistem projeleriyle ya da Mersin, Erzurum Büyükşehir Belediyelerinin otobüs alımı işleriyle de ilgileniyoruz. Tüm bunlar için halen hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. Unutmayın ki Türkiye'de sadece 1 yıldır varız, strateji çalışmalarımız aralık 2007 sonu itibariyle tamamlanabildi yani emin adımlarla yürüyoruz. Türkiye'deki Belediyelerin mevcut durumu Belçika'nın 10-15 yıl önceki haline benziyor. Finansman, Belediye Başkanları ya da ekipleri için oldukça önemli ve çekici bir konudur. Projeleri için hayaller kurabilirler, bazen bunlar iyi projeler olabildiği gibi bazen de düzeltilmeye ihtiyaçları olabilir. Bunlar için önerilerde bulunuyoruz. Örneğin diyoruz ki "Bunu iki yıl süreyle finanse edilecek şekilde düzenlemeyin, ödeyemeyebilirsiniz daha uzun vadeli yapın". Ya da "İhracat Kredileri konusunda uzmanlardan bilgi alın" gibi öneriler sunuyoruz. Özellikle de rating alınması önerisinde bulunup bu durumun finansman kaynaklarına ulaşılmasını çok kolaylaştıracağını belirtiyoruz. Öte yandan, Avrupa Yatırım Bankası ile de çalışma yapabilirler. Onların da çok büyük yatırım portföyleri var. Türkiye'de çok aktifler fakat tabii ki Hazine garantisi ile çalışıyorlar. Biz ise Hazine garantisi olmadan çalışmak istiyoruz. Tabii ki bankalar için Hazine garantili çalışmak çok avantajlı, sonuçta taşıdığınız risk belediye değil Merkezi Hükümet riski. Eğer belediye ödeyemiyorsa, Hazine garantisine sahipseniz gidip oradan talep edebiliyorsunuz fakat bizim tercihimiz ve de amacımız Hazine garantisi olmadan finansman desteği sağlamak. e-belediye: Türkiye'de belediye yönetimlerini nasıl buldunuz, nasıl değerlendiriyorsunuz? Wouter Van Roste: Yaptığım ziyaretler sonucunda şaşırdığımı memnuniyetle söyleyebilirim. Belediyeler son yıllarda büyük bir değişim geçirdiler. Burada AB Komisyonu'nun direktiflerinin de etkisi olmuş olabilir. Bu değişimleri görebiliyorsunuz. Onlar da gerçekten olumlu yönde değişmeyi deniyorlar. Ancak biraz daha ilerlemek gerekiyor. Reformlara devam edilmeli. Belediye başkanları seçimlerle değişiyor ama yönetim kadroları kalmalı. Mevcut profesyonel yöneticiler yönetmeye ve yönlendirmeye devam etmeliler. Aslında bu durum dünya genelinde de böyledir; başkanlar değiştikçe onlarla birlikte yönetimler ve pek çok şey de değişir. Seçilenler hep yeni projelerle gelebilir ama mevcut belediye yönetiminin bu projeler üzerinde de söz hakkı olmalıdır. e-belediye: Sizce bundan sonraki olumlu değişimler bağlamında belediyelerde neler olmasını bekleyebiliriz? Wouter Van Roste: Belediyeler gayri safi milli hasıla arttıkça, kişi başına düşen gelir arttıkça ilerleyecektir. Örneğin, Belçika'nın 15-20 yıl önceki durumuyla karşılaştırırsak; Belçika'da, ekonomi yüzde 50 oranında kayıt altında değildi. Eğer kayıtlı değilseniz vergi ödemezsiniz. Zamanla kredi kartlarının kullanımının artması ve diğer kayıtların da zorunlu hale gelmesi ile her şey kayıt altına alındı. Böylece alınan vergiler bir şekilde belediyelere gittiği içim halka daha fazla hizmet götürebiliyorlar. Nihayetinde birbirine bağlı bir süreçtir. Yine zamana bağlı
olarak değişim devam edecektir. Reformlara devam edilmesi gerekir. Belediye yönetimlerinin profesyonelleşmesi lazım. Tekrar söylemek gerekirse, önemli bir nokta da merkezileşmeden çok yerelleşmeye doğru gidilmesi gerekliliğidir. Örneğin vergiler merkezi hükümetlerce toplanıyor. Türkiye'de en çok vergi İstanbul'da toplanıyor. Ancak Hükümet topladığı bu vergileri daha az vergi aldığı yerler için de hizmet götürmek adına dağıtmak durumunda kalıyor. Ama diğer taraftan da vergi verenin hizmet alma hakkının da korunması gerekir. Son 4-5 yılda AB entegrasyonunun da etkisiyle değişimler yaşanıyor. Hükümet aynı yolda ilerlemeye devam ediyor. Bu sürecin daha da gelişeceği konusunda son derece ümitliyim. Umut Özdoğan: Son dönemde merkezi yönetimlerce yürütülen birçok görevin yerel idarelere aktarıldığını gözlemlemekteyiz. Ayrıca yine yerel idarelerin gelirlerinin artırılması üzerine çalışmalar yapılmaktadır. Bunlar çok güzel gelişmeler fakat diğer taraftan da yerel idarelerin gelirlerinin çok büyük kısmı merkezi bütçeden ayrılan paylarda oluşmaktadır yani belediyelerin kendi gelirlerini belirleme hakları maalesef bulunmamaktadır. Diğer ülkelerdeki örnekleri incelediğimizde bu alanda da kat etmemiz gereken bir yolun olduğunu düşünmekteyiz. Wouter Van Roste: Belediyeler orada yaşayan halkın tüm işlerini yapmak zorunda. Dolayısıyla gelirlerinin de doğrudan halktan gelmesi gerekmektedir. Fakat belediyeler her yıl ne kadar gelirleri olacağından emin değiller. Gelirlerinin azalacak mı artacak mı konusuna hakim olmamaları bütçelerin sağlıklı hazırlanabilmesine engel teşkil edebilmektedir. Bu durum bizler gibi belediyelerle uzun vadeli kredi ilişkisine girmek isteyen bankalar için handikaplar içermektedir. Dexia, üç bankanın ortaklığı ile kurulmuş Belçikalı "Credit Communal de Belgigue (CCB)" 1860 yılında kurulmuş. Banka tamamen belediyelerin sahip olduğu bir banka ve Türkiye'deki İller Bankası'nın yapısına benziyor. CCB, 1991 yılında "Banque Internat à Luxemburg (BIL)" devralıyor. 1996 yılında da Crédit Communal, 1987 yılında kurulan ve yaygın olarak bankacılık hizmeti yapan "Gemeente Crédit Local de France (CLF)" ile birleşiyor. Tüm bu satın alma ve birleşmelerin sonucunda da Dexia kuruluyor. Dexia, 2000 yılında "Financial Security Assurance (FSA)", 2001 yılında "Artesia BC" ve 2006 yılında da DenizBank"ı satın aldı. Dexia tüm bankacılık alanlarında faaliyet göstermekle birlikte kamu ve proje finansmanına odaklanıyor. Bu çerçevede Dexia; "Kamu & Proje Finansmanı ve Kredi Değerlendirme (PPF)" başta olmak üzere "Kişisel Finans Hizmetleri(PFS)" / "Yatırım Yönetimi ve Sigorta Hizmetleri (IMIS)" / "Hazine ve Fon Ürünleri (TFM)" hizmetleri veriyor. Dexia ayrıca yerel kamu sektörüne tüm bankacılık hizmetlerini sunan önemli bir oyuncu olarak halen kamu finansmanı alanında dünya pazar liderliğini elinde bulunduruyor. Dexia Grubu'nun pay sahibi dağılımları Belediye Holding Şirketi (Belçika Belediyeleri) % 16,3 Arcofin (Belçika Finans Holding) 17,6 Caisses des Depots (Fransız Finans Bakanlığı) 11,8 Ethias (Sigorta Şirketi) % 6,3 Çalışanlar & Yönetim % 4,2 Hazine Ortaklığı % 0.1 Diğer /Halka Açık Kısım) % 43,8 CNP Sigorta (Teminat) % 2
Dexsia nın MLA olarak sağladığı finansman destekleri ve projelerden bazıları (Belgrad-Sırbistan) 190 milyon euro bütçeli Sava nehri köprü yapımı ve yan yollar inşası. 15 yıl süre ile 70 milyon euro, 4 yıl ödemesiz süre. TAV tarafından yönetilen İstanbul Atatürk Havalimanı için 505 milyon euro uzun vadeli kredi. 11 yıl süre ile verilen kredinin 440 milyon eurosu mevcut finansman yapısının güçlendirilmesi, 65 milyon eurosu da TAV İstanbul'un genişleme planları kapsamında sermaye giderleri için kullandırıldı. Polanya'da, Bölgesel Hastaneler. Pek çok hastanenin yeniden inşası. Toplam Maliyeti 50 milyon euro. Uzun vadeli kredi olarak tamamı veriliyor. Romanya içişleri Bakanlığı, yurtiçi güvenlik hizmetleri için IT sistemleri; Parmak İzi Kontrol Sistemleri ve iletişim sistemeleri. 2 tür kredi verildi. Birincisi parmak izi kontrol sistemlerine 5 yıl için 9.4 milyon euro ve iletişim sistemlerine 7 yıl süre ile 25 milyon euro kullandırıldı. İngiltere'de, Peel Limanının satınalınması finansmanı 1,059 milyon euro Belçika, Brüksel Uluslararası Havalimanı, 1,636 milyon euro Katar, Qatargas 4(Katargaz), 3,025 milyon ABD Doları Güney Avustralya'da (Lake Bonney) 2 adet rüzgar enerjisi üretim yatırımı, 396 milyon Avustralya Doları ve Avustralyalı enerji altyapı yatırım şirketi Alinta'ya 2,100 milyon Avustralya Doları. İspanya'da Andasol I ve II Güneş Enerjisi Üretim Tesisi, 450 milyon euro İspanya Madrid Metrosu demiryolları araçları, 1,213 milyon euro Kanada'da Golden Ears Bridge şirketine, 1,015 milyon Kanada Doları. Yine Bruce Power şirketine 500 milyon Kanada doları. Amerika'da Camix Limanı için 2,490 milyon Amerikan Doları. Ve yine Amerika'da Indiana paralı yolu için 4,100 milyon Amerikan doları.