İklim Değişikliği: Post-Kyoto Müzakereleri ve Türkiye

Benzer belgeler
Bu nedenle çevre ve kalkınma konuları birlikte, dengeli ve sürdürülebilir bir şekilde ele alınmalıdır.

Uluslararası Gelişmeler

ÇEVRE ve ORMAN BAKANLIĞI SON GELİŞMELER VE ÜLKEMİZİN DURUMU

ULUSAL PROGRAMLARA UYGUN AZALTIM FAALİYETLERİ NAMA. Tuğba İçmeli Uzman 17 Şubat

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE KARŞI MÜCADELE ADIMLARI

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

Kopenhag Birleşmiş Milletler Đklim Değişikliği Konferansı (COP15) Genel Değerlendirmesi ve Türkiye ye Yansımaları

Karar -/CP.15. Taraflar Konferansı, 18 Aralık 2009 tarihli Kopenhag Mutabakatını not alır.

TÜRKİYE VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ MÜZAKERELERİ

KÜRESEL ISINMA HAKKINDA ULUSLARARASI DÜZENLEMELER

Kyoto Protokolü nün Onanması (Taraf Olunması) ve Uluslararası İklim Rejiminin Geleceği ile İlgili Bazı Politik ve Diplomatik Noktalar

BMİDÇS -COP16 SONRASI DEĞERLENDİRMELER

T.C. ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI

İklim Değişikliği ve Enerji İlişkisi

Piyasaya Hazırlık Ortaklık Girişimi

Marakeş in Kazandırdıkları Rifat Ünal Sayman, Direktör - REC Türkiye 6 Aralık 2016, Mövenpick Otel, Ankara

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇÖLLEŞME İLE MÜCADELE SÖZLEŞMESİ 12. TARAFLAR KONFERANSI (COP12) EKİM 2015 TARİHLERİNDE ANKARA DA YAPILACAKTIR.

ĠKLĠM DEĞĠġĠKLĠĞĠ, BĠRLEġMĠġ MĠLLETLER ĠKLĠM DEĞĠġĠKLĠĞĠ ÇERÇEVE SÖZLEġMESĠ, KYOTO PROTOKOLÜ VE TÜRKĠYE

ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ POLİTİKALARI ve ENERJİ

2001 yılında Marakeş te gerçekleştirilen 7.Taraflar Konferansında (COP.7),

Türkiye ve Dünya, Marakeş te (COP22) Beklediğini Bulamadı!

Türkiye ve Dünya, Marakeş te (COP22) Beklediğini Bulamadı!

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

İklim için Gençlik Girişimi

Paris İklim Değişikliği Anlaşması

BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü. ENOFİS 05 Şubat 2009

DIŞ EKONOMİK İLİŞKİLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

ULUSLARARASI ÇEVRE MEVZUATI

GÜNCEL İklim değişik lim değişikliğiyle mücadele liğiyle mücadele Kyoto sonrası Kadri TAŞTAN FORUM

ĞİŞİKLİĞİ. Prof.Dr.Hasan Z. SARIKAYA Müsteşar. 08 Mart 2010, İSTANBUL LİTİ

ÇEVRE DENETİMİNDE KÜRESEL GÜNDEM VE EUROSAI İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN DENETİMİ SEMİNERİ

BM İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİ KAPSAMINDA SÜRDÜRÜLEN MÜZAKERE SÜRECİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Düşük Karbonlu Kalkınma İçin Çözümsel Tabanlı Strateji ve Eylem Geliştirilmesi Teknik Yardım Projesi

SERA GAZI SALIMLARININ DEĞERLEND

ÇEVRE SORUNLARININ TOPLUMLARIN GÜNDEMİNE YERLEŞMESİ

Kyoto Protokolü. Nurel KILIÇ

KAMU POLİTİKASI BELGELERİ

ÇEVRE ve ORMAN BAKANLIĞI ĞİŞİKLİĞİ

ÇEVRE VE DOĞA KORUMAYLA İLGİLİ ULUSAL VE

RIO+20 ışığında KOBİ ler için yenilikçi alternatifler. Tolga YAKAR UNDP Turkey

UNCTAD DÜNYA YATIRIM RAPORU 2015 LANSMANI 24 HAZİRAN 2015 İSTANBUL

G-20 AVUSTRALYA DÖNEM BAŞKANLIĞI 4.KALKINMA ÇALIŞMA GRUBU TOPLANTISI 3-5 Eylül 2014

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇÖLLEŞME İLE MÜCADELE SÖZLEŞMESİ 12. TARAFLAR KONFERANSI (COP12)

Türk İş Dünyası Liderlerinin İklim Değişikliğine Yanıtı Rifat Ünal Sayman, Direktör - REC Türkiye 5 Aralık 2016, Sabancı Center, İstanbul

III. ÇALIŞMA GRUBU İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ETKİLERİNE UYUM AÇILIŞ ÇALIŞTAYI

20. RİG TOPLANTISI Basın Bildirisi Konya, 9 Nisan 2010

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ, AB SÜRECİ VE ÇEVRE

Doç. Dr. Mehmet Azmi AKTACİR HARRAN ÜNİVERSİTESİ GAP-YENEV MERKEZİ OSMANBEY KAMPÜSÜ ŞANLIURFA. Yenilenebilir Enerji Kaynakları

Sona Erecek Kyoto Protokolü Öncesi Durban Küresel Isınma ve Küresel İklim Değişikliği Müzakereleri

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

ULUSLARARASI EKONOMİK KURULUŞLAR (İKT206U)

G-20 TÜRKİYE 2015 ÇALIŞTAYI

İKLİM DOSTU ŞİRKET MÜMKÜN MÜ?

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ KÜLLİYESİ TURKISH WATER FOUNDATION CLIMATE CHANGE FACULTY. Aralık (December) 2016 İstanbul - Türkiye.

İşletmelerde Karbon Yönetimi ve Gönüllü Karbon Piyasaları. Yunus ARIKAN REC Türkiye İklim Değişikliği Proje Yöneticisi

DÜNYA DA BU HAFTA ARALIK 2015

SAĞLIK DİPLOMASİSİ Sektörel Diplomasi İnşası

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi içinde imzalanmıştır. Bu protokolü

ULUSLARARASI KARBON PİYASALARI ARENASI İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN AYAKİZİ DÜŞÜK KARBON EKONOMİSİNE GEÇİŞTE TÜRKİYE NİN ROTASI

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ EYLEM PLANINDA SU

UNCTAD DÜNYA YATIRIM RAPORU 2011

AKDENİZ EYLEM PLANI SEKRETARYASI (AEP)

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER 21. TARAFLAR KONFERANSI NDA İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ KONUSUNDA KABUL EDİLEN PARİS ANLAŞMASI

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE ŞEHİRLER

ISSAI UYGULAMA GİRİŞİMİ 3i Programı

ENERJİ GÜVENLİĞİ ÇALIŞTAYI Türkiye Nükleer Güç Programı 2030

İSTANBUL & BELEDİYE BAŞKANLARI İKLİM SÖZLEŞMESİ (COMPACT of MAYORS)

izlenmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti 1949 yılında kurulmuştur. IMF'ye bağlıbirimler: Guvernörler Konseyi, İcra Kurulu, Geçici Kurul, Kalkınma Kurulu

TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ. Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK Yönetimine Giriş Eğitimi

2012 SINAVLARI İÇİN GÜNCEL EKONOMİ ÇALIŞMA SORULARI. (40 Test Sorusu)

UNCTAD DÜNYA YATIRIM RAPORU 2012

Birleşmiş Milletler Asya ve Pasifik Ekonomik ve Sosyal Komisyonu (UNESCAP)

Güney Afrika 2011 Durban Küresel İklim Değişikliği Zirvesi

MARAKEŞ İKLİM KONFERANSI (COP 22)

24 HAZİRAN 2014 İSTANBUL

Türkiye, 2012 yılında dünyada uluslararası doğrudan yatırım liginde iki basamak yükseldi

İklim Hareketine Geçmenin Yan Faydaları: Türkiye İklim Taahhüdünün Değerlendirmesi 20 Ekim 2016, Ankara

TOBB VE TÜSİAD EMTİA FİYATLARI KONUSUNDA G-20 ÜLKELERİNİN ÖZEL SEKTÖR TEMSİLCİLERİNİ BULUŞTURUYOR

Dağlık alanda yaşayan insanlar ve yaşadıkları çevreler için birlikte çalışmak

Dünyada Enerji Görünümü

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

Birey ve toplum olarak küresel ısınmaya ve onun istenmeyen sonuçlarını önleyebilmek için ilk adımları bizlerin atması gerekmektedir.

Genel Müdürümüz Sayın İsmail GÜNEŞ, Dünya Meteoroloji Örgütü İcra Konseyi Üyeliğine Seçildi

3 Kasım 2006, İstanbul

ĐKLĐM DEĞĐŞĐKLĐĞĐ, KYOTO PROTOKOLÜ VE TÜRKĐYE

ÖNLENEMEYEN GERÇEK: İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

İklim Değişikliği ve Hava Yönetimi Koordinasyon Kurulu Çalışma Grupları

AVRUPA BİRLİĞİ 2015 İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ANLAŞMASI İÇİN LİMA ÇAĞRISI 66 EKONOMİK FORUM

SERAMİK KAPLAMA MALZEMELERİ VE SERAMİK SAĞLIK GEREÇLERİ SEKTÖRÜNDE DÜNYA İTHALAT RAKAMLARI ÇERÇEVESİNDE HEDEF PAZAR ÇALIŞMASI

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 TEMMUZ AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

Türk İş Dünyası Liderlerinin İklim Değişikliğine Yanıtı Rifat Ünal Sayman, Direktör - REC Türkiye 30 Mart 2016, Swiss Otel, İstanbul

Türkiye-Kosova Serbest Ticaret Anlaşması IV. Tur Müzakereleri. Caner ERDEM AB Uzman Yardımcısı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü

TÜRKİYE DE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ POLİTİKALARININ TANITILMASI. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ için STK BULUŞMALARI. 26 Ocak 2007, İzmir

Türkiye nin Sera Gazı Emisyonlarının İzlenmesi Mekanizmasına Destek için Teknik Yardım Projesi Ankara, 15 Şubat 2017

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK POLİTİKASI. Sürdürülebilirlik vizyonumuz

T.C. ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI. Türkiye de Karbon Piyasası

SERA GAZI EMİSYONU HAKAN KARAGÖZ

DÜNYA PLASTİK SEKTÖR RAPORU PAGEV

Transkript:

İklim Değişikliği: Post-Kyoto Müzakereleri ve Türkiye Nursel Berberoğlu* İklim Değişikliği Sorunu 21. yüzyılda insanlığın karşı karşıya kaldığı en büyük sınamalardan biri, küresel ısınmanın yol açtığı iklim değişikliğidir. Bu konu, son yıllarda, çok ciddi sosyoekonomik sonuçlara yol açabilecek, çok yönlü ve karmaşık bir sorun olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Küresel iklim değişikliğinin etkileri ile mücadele ve uyum çalışmaları günümüzde salt bir çevre sorunu olarak algılanmayıp, başta Birleşmiş Milletler in Binyıl Kalkınma Hedefleri olmak üzere uluslararası alanda kabul edilmiş kalkınma hedeflerinin gerçekleştirilmesiyle de bağlantılıdır. Ayrıca, küresel iklim değişikliğinin güvenlik, insan sağlığı ve hatta insan neslinin sürdürülmesine tehdit oluşturabilecek olumsuz etkileri üzerinde de çalışmalar yürütülmektedir. 1988 yılında konuya dair bilimsel bilgileri derlemek ve değerlendirmek amacıyla kurulan Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli nin (IPCC) 2007 yılında yayınladığı Dördüncü Değerlendirme Raporu nun, iklim değişikliğinin yadsınamaz bir gerçek olduğunu ve tüm insanlığı etkileyecek olumsuz sonuçlar doğuracağını bilimsel verilerle kanıtlamış olması, meselenin uluslararası gündemin en üst sıralarına taşınmasına yol açmıştır. Bu kapsamda, özellikle 2007 yılından itibaren, Birleşmiş Milletler (BM) başta olmak üzere, aralarında NATO, AB, G8, G20, APEC ve ASEAN gibi pek çok bölgesel ve uluslararası işbirliği kuruluş ve süreçlerinin öncelikli gündem maddeleri arasında iklim değişikliği sorununa da yer verilmeye başlanmıştır. IPCC raporlarına göre, küresel ısınma, havanın ve okyanusların sıcaklık ortalamalarının artmasına, kar ve buzulların erimesine ve sonuçta, dünyada okyanus seviyesinin yükselmesine yol açmaktadır. Deniz seviyesinden yüksekliği fazla olmayan Okyanuslardaki Küçük Ada Ülkeleri (KAÜ) okyanus seviyesindeki bu yükselmeden son derece olumsuz etkilenmeye başlamışlardır. Kıyı bölgelerinin sular altında kalması bu adalarda yaşayan insanların yaşamlarına ve ekonomik faaliyetlerine ciddi tehdit (*) Daire Başkanı, Ekonomik İşler Genel Müdürlüğü, Dışişleri Bakanlığı 18

Nursel BERBEROĞLU oluşturmaktadır. Örneğin, Tuvalu gibi mercan atolleri üzerine kurulu ada ülkeleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. Dolayısıyla, bu ülkeler bakımından, iklim değişikliği konusunda alınacak ve uygulamaya konulacak her karar aciliyet arzetmektedir. İklim Değişikliği İle Küresel Mücadele İklim değişikliği gibi küresel sonuçları olan bir sorunla uluslararası ölçekte işbirliği yapılması gereği 1970 li yıllardan itibaren dünya gündemine girmeye başlamıştır. Bu konuda, en önemli mekanizma, BM kapsamında 1988 yılında müzakerelerine başlanan ve 1992 yılında tamamlanarak Rio Konferansı nda benimsenen BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi dir (BMİDÇS). İklim değişikliğine yol açan sera gazları 1 salımlarının azaltılması amacını taşıyan Sözleşme ye halen, aralarında ülkemizin de bulunduğu 191 ülke ve AB taraftır. 1997 tarihli Sözleşme nin Kyoto Protokolü (KP) ise, sera gazları salımlarında tarihsel sorumluluğu bulunan 37 sanayileşmiş ülkeye ve AB ye bağlayıcı nitelikte sayısallaştırılmış salım sınırlandırma ya da azaltım taahhütleri getirmektedir. Sözleşme ye taraf olmayan ülkeler KP ye taraf olamazlar. KP ye halen 183 ülke ve AB taraftır. ABD, KP yi imzalamış olmakla birlikte, onaylamamıştır. Sayıları iki elin 10 parmağını geçmeyen diğer ülkelerin ekserisi Afrika ve Asya dadır. Ülkemiz ise taraf olma aşamasındadır. 2005 yılında yürürlüğe giren KP nin 1. Taahhüt Dönemi 2008-2012 yıllarını kapsamaktadır. KP, sanayileşmiş ülkelerin ilk taahhüt döneminde birleşik sera gazı salımlarını, 1990 yılı seviyesine nazaran en az % 5 azaltmalarını öngörmektedir. Aralık 2005 te Montreal de düzenlenen KP nin 1.Taraflar Toplantısı, KP ye Taraf Ek-1 Ülkelerinin 2012 sonrasında ilâve yükümlülüklerinin belirlenmesini müzakere eden Geçici Çalışma Grubu (Ad Hoc Working Group on Further Commitments for Annex I Parties under the Kyoto Protocol - AWG-KP) oluşturmuştur. Aralık 2007 de Endonezya nın Bali Adası nda düzenlenen BMİDÇS nin 13.Taraflar Konferansı nda uzun müzakereler sonunda kabul edilen Bali Eylem Planı ise, 2012 sonrasındaki taahhütlerin müzakerelerinin Sözleşme kapsamında da başlatılmasını öngörmüş, bu amaçla, Uzun Dönemli İşbirliği Eylemi Geçici Çalışma Grubu nu (Ad Hoc Working Group on Long-term Cooperative Action under the Convention - AWG- 1 Karbondioksit, metan, nitrözoksit, hidrofluorokarbonlar, perfluorokarbonlar, kükürt heksaflorür 19

İklim Değişikliği: Post-Kyoto Müzakereleri ve Türkiye LCA) kurmuştur. Bali Eylem Planı, BMİDÇS nin tam, etkin ve sürdürülebilir uygulanmasını sağlayacak bir anlaşmanın 7-18 Aralık 2009 tarihlerinde Kopenhag da yapılacak olan BMİDÇS nin 15.Taraflar Konferansı/KP nin 5.Taraflar Toplantısı nda (COP15/CMP5) kabul edilmesini kararlaştırmıştır. Bali Konferansı nda, 2012 sonrasına ilişkin anlaşmanın AWG-KP kapsamında devam eden ve 2008 yılında tamamlanması öngörülmüş olan müzakerelerinin de 2009 Aralık ayına kadar uzatılması kararlaştırılmıştır. Böylece, Sözleşme ve Protokol kapsamındaki müzakerelerin iki ayrı eksende, ancak eş zamanlı olarak yürütülmesi kararı alınmıştır. BMİDÇS altında başlatılmış olan müzakerelerin hedefi, Bali Eylem Planı nında yeni anlaşmanın yapı taşları olarak belirlenen salım azaltımı/sınırlandırması (mitigation), uyum (adaptation), teknoloji transferi ve finansman olmak üzere iklim değişikliği alanındaki tüm konular hakkında mutabakatlı sonuç (agreed outcome) elde etmektir. BEP, Sözleşme eksenindeki müzakerelerin çerçevesini oluştururken, gelişmiş ülkelerin sayısallaştırılmış salım azaltımı/sınırlandırmasını içeren ulusal olarak uygun azaltım/sınırlama taahhütleri ile gelişmekte olan ülkelerin sürdürülebilir kalkınmaları kapsamında, ulusal olarak uygun salım azaltımı/sınırlandırma eylemlerinin (action) ölçülebilir, raporlanabilir ve doğrulanabilir olmalarını yeni rejimin önemli bir kurgusu olarak sürece katmıştır. AWG-LCA ve AWG-KP kapsamında, 2008 yılında, Bangkok, Akra, Bonn ve Poznan da olmak üzere eş zamanlı dört oturum gerçekleştirilmiştir. 2009 yılının ilk oturumları ise, 29 Mart-8 Nisan 2009 tarihlerinde Bonn da düzenlenmiştir. İzleyen süreçte, şimdilik 5 oturum daha planlanmaktadır. Bali Konferansı ndan bugüne kadar Sözleşme ekseninde gerçekleştirilen oturumlar, esas itibarıyla, tarafların, 2012 sonrasına dair anlaşmadan beklentilerini açıkladıkları toplantılar ile sürecin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacak teknik ve hukuki unsurları içeren konuların ele alındığı çalıştaylar şeklinde cereyan etmiştir. Tarafların günümüze değin yazılı olarak sundukları ya da sözlü olarak dile getirdikleri bütün bu görüşlerin müzakere metinlerine esas teşkil etmesi öngörülmektedir. Haziran 2009 dan itibaren gerçekleştirilecek oturumlarda ise, yeni anlaşmanın taslak metinleri üzerinde görüşmelere başlanacaktır. 20

Nursel BERBEROĞLU Türkiye nin Konumu BMİDÇS nin hazırlanması sırasında, atmosferde biriken sera gazı miktarında salımlar bakımından tarihsel sorumlulukları olduğu kabul edilen ve bu nedenle salım azaltımlarında çaba göstermeleri istenen ülkeler gelişmiş ülkeler olarak nitelendirilmiş ve Sözleşme nin Ek-1 Listesi nde yer almışlardır. Bu ülkelerden OECD üyeliği bulunanlar ise, gelişmekte olan ülkelere finansman ve teknoloji desteği sağlamakla yükümlü addedilmişler ve Sözleşme nin Ek 2 sine dahil edilmişlerdir. OECD nin kurucu ülkelerinden olan Türkiye, bu nedenle Ek-1 den başka Ek-2 ye de dahil edilmiştir. Oysa, sanayileşme sürecine geç başlamış olan bir ülke olarak Türkiye nin salımlar bakımından tarihsel sorumluluğu bulunmamaktadır. Ülkemiz, felsefesi ile mutabık olmasına ve uluslararası işbirliği sürecine katkıda bulunmak istemesine karşın, Eklerdeki konumu yüzünden Sözleşme ye taraf olmaktan 10 yılı aşkın bir süreyle kaçınmıştır. Ülkemizin, Ek-1 ve Ek-2 den çıkabilmeye yönelik girişimleri, Sözleşme ye taraf olmadığı için uzun yıllar sürmüştür. Sonuçta, 2001 yılında Marakeş te yapılan BMİDÇS nin 7.Taraflar Konferansı nda kabul edilen 26/CP.7 sayılı Karar ile Türkiye nin ismi Ek 2 den silinmiş ve Sözleşme ye taraf olduğunda, diğer Ek-1 ülkelerinden farklı bir konumda Ek-1 de yer alması kabul edilmiştir. Bu kararın ardından Sözleşme ye taraf olma süreci iki yıl daha almış ve nihayet 24 Mayıs 2004 tarihinde ülkemiz BMİDÇS ye taraf olmuştur. Türkiye, yukarıda bahsekonu Sözleşme deki hukuki statüsü nedeniyle Kyoto Protokolü ne de taraf olmaktan uzunca bir zaman kaçınmıştır. Ancak, zaman içinde, ülkemizin 2012 sonrası anlaşmanın KP eksenindeki müzakerelerine de katılabilmesi ve böylece, Ek-1 ülkelerinin 2012 sonrası taahhütlerinin belirlenmesi sürecinde aleyhimize olabilecek gelişmelere vakitlice müdahale edilebilmesi bakımından, KP ye taraf olunması konusunda İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu nda anlayış birliğine varılmıştır. Haziran 2008 de Hükümetimize sunulan ilgili yasa tasarısı kısa sürede T.B.M.M. ye sevkedilmiştir. Bahsekonu tasarı, 17 Şubat 2009 tarihli ve 27144 sayılı Resmi Gazete de yayımlanmıştır. Ülkemizin KP ye taraf olmasına ilişkin hukuki sürecin çok yakın bir zamanda tamamlanması beklenmektedir. Sözleşme nin Ek-1 Listesinde yer alan ülkeler ve bunların müzakereler ile belirlenmiş ve bağlayıcı sayısallaştırılmış salım sınırlandırma/azaltım hedefleri Kyoto 21

İklim Değişikliği: Post-Kyoto Müzakereleri ve Türkiye Protokolü nün Ek-B sini oluşturmaktadır. KP nin müzakereleri sırasında Sözleşme ye taraf olmayan ülkemiz, dolayısıyla KP nin EK-B sinde yer almamıştır. Ülkemizin Ek-B dışı konumu, KP ye taraf olduktan sonra da devam edecektir. Diğer bir ifadeyle, 2012 yılı sonuna kadar sera gazı salım azaltım/sınırlandırma taahhüdü bulunmayan Türkiye nin sorumlulukları, tüm Taraf ülkeler için geçerli olan KP nin 10. Maddesi ile sınırlı olacaktır. Henüz sanayileşmesini tamamlamamış, hızlı gelişme süreci içinde bulunan ve nüfusu da artan Türkiye nin enerji gereksinimi son yıllarda hızla büyümektedir. Türkiye nin gelecek yıllarda enerji ihtiyacının daha da artması beklenmektedir. Sera gazı salımlarının %90 ı enerji sektöründen kaynaklanan ülkemizin, önümüzdeki kısa vadeli dönemde sera gazlarında salım azaltımı yapması olanaklı görülmemektedir. Bununla birlikte, 2012 sonrası rejimin müzakereleri bağlamında, tüm ülkelerin küresel iklim değişikliği ile mücadele çabalarına ulusal kapasiteleri ölçüsünde katkı yapmalarının beklenildiği yeni bir döneme girilmiştir. Nitekim, Bali Eylem Planı, gelişmiş ülkelerin, ulusal bakımdan uygun salım azaltım taahhütleri ya da eylemleri almalarını, gelişmekte olan ülkelerin de, teknoloji, finansman ve kapasite oluşturma ile desteklenen ulusal bakımdan uygun salım azaltım eylemleri almalarını öngörmektedir. Avrupa Birliği de, Mart 2009 da kabul ettiği strateji kağıdında, Ek-1 ülkelerinin, tüm AB üyesi ülkelerin ve Ek-1 de yer almayan AB ye aday ve potansiyel aday ülkelerin, sayısallaştırılmış salım sınırlama veya azaltım taahhüdü almalarını, OECD üyesi ve potansiyel OECD ülkelerinin de benzer taahhütler üstlenmelerini istediğine yer vererek, Türkiye den, katılım müzakerelerini yürüten bir ülke olarak, Birlik stratejisi bağlamında sürece katkı yapmasını beklemektedir. Diğer taraftan, KP ye taraf olmayan ABD de Ocak 2009 da göreve başlayan Obama Yönetimi, ülkesinin, iklim değişikliği ile uluslararası mücadelede ve bu bağlamda, 2012 sonrasına dair müzakereler sürecinde üzerine düşeni yapacağı mesajını vermiştir. ABD nin bu mesajları, uluslararası toplum tarafından memnuniyetle karşılanmakta ve 2012 sonrası için cesaretlendirici bulunmaktadır. ABD, henüz, 2012 sonrasına dair yeni anlaşmanın müzakere stratejisini açıklamamakla birlikte, Bali Eylem Planı na uygun şekilde, ülkelerin farklı koşullarının dikkate alınacağı ve ölçülebilir, raporlanabilir ve doğrulanabilir salım azaltım taahhütleri ve eylemlerinin esas alınacağı yeni bir anlaşma istediğini dillendirmeye başlamıştır. 22

Nursel BERBEROĞLU Türkiye nin, Ek-1 ülkesi konumu, OECD üyeliği, AB ile tam üyelik müzakereleri yürüten bir ülke olması, ayrıca, ekonomisinin görece büyüklüğü ve ileri gelişme hedefleri, yükselen ekonomiler ya da ileri gelişmekte olan ülkeler gibi sınıflandırma ya da tanımlamalar içinde yer alması, 2012 sonrasında, salımlarla küresel mücadelede, ulusal koşullarına uygun yükümlülükler/sorumluluklar alması beklentilerine yol açmaktadır. Türkiye nin, yeni anlaşma kapsamında hiçbir taahhüt/sorumluluk altına giremeyeceği şeklinde bir ülke stratejisi belirlemesinin tabiatıyla günümüz dünyasında mümkün olamayacağı açıktır. Ülkemizin, müzakerelerde bugüne kadar izlediği ve bir anlamda bekle-gör politikası olarak nitelendirilebilecek tutumunu artık geride bırakması ve bundan böyle rakamlar bazında ve soyut söylemlerden somut bazı politika hedeflerini dillendirmeye doğru bir geçişi aşamalı da olsa mutlaka sağlaması gerektiği düşünülmektedir. Bu bakımdan, müzakerelerin 29 Mart-8 Nisan 2009 tarihlerinde Bonn da gerçekleştirilen son oturumlarında, ülkemiz heyetinin, ilk kez, Türkiye nin, Bali Eylem Planı kapsamındaki Ulusal Olarak Uygun Salım Azaltımı/Sınırlandırma Eylemleri (Nationally Appropriate Mitigation Actions-NAMAs) seçeneğini düşünebileceğini dile getirmesinin, Türkiye nin 2012 sonrası rejimde kendine uygun gördüğü konuma ve ne tür bir katkı yapabileceğine dair önemli bir mesaj olduğu değerlendirilmektedir. Diğer taraftan, müzakerelerde etkin olmayı hedefleyen ülkelerin önemli bir kısmı, ulusal eylem planlarını/stratejilerini/programlarını ya hazırlamışlar ya da tamamlama aşamasındadırlar. Bu bakımdan, ülkemizin de, öncelikle ve en kısa sürede resmi müzakere stratejisini ortaya koyması gerektiği düşünülmektedir. Kopenhag a Giden Yol Dünyanın içinden geçmekte olduğu ve tüm ülkelerin olumsuz etkilendikleri küresel ekonomik kriz, Kopenhag a giden yolda, ülkelerin 2012 sonrası rejime ilişkin tutumlarını etkileyen unsurlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Küresel mali krizin, iklim değişikliği sorunuyla mücadelede bir engel değil, tam tersine, uluslararası finans sektörlerine aktarılacak büyük mali kaynaklarla sanayilerin düşük karbon teknolojilere odaklı yatırımlar yapmaları sonucu ikinci bir sanayi devriminin temelini oluşturacak yeşil ekonomilere geçişi sağlaması bakımından bir fırsata dönüştürülebileceği doğrultusunda gerek dünya çapında tanınmış iktisatçılar tarafından, gerek BM kapsamındaki müzakerelerde ve ayrıca, iklim değişikliği konusunun ele alındığı çok çeşitli ulusal ve 23

İklim Değişikliği: Post-Kyoto Müzakereleri ve Türkiye G8 ve G20 gibi bölgesel platformlarda görüşler dile getirilmektedir. Ancak, küresel mali krizin yarattığı belirsizlik ortamı iklim müzakerelerinin yavaş ilerlemesine yol açmaktadır. Kyoto Protokolü ekseninde devam eden müzakerelerde, gelişmekte olan ülkelerden, sadece birkaç Ek-1 ülkesinin sayısallaştırılmış salım sınırlandırma ve azaltım hedeflerini açıklamış olmasının ardındaki nedenlerden birinin, ekonomik kriz ortamının yarattığı belirsizlik ortamı olduğu değerlendirilebilir. Elbette, diğer bir etken de, KP ye taraf olmayan ABD nin Sözleşme ekseninde devam eden müzakerelerde yapabileceği katkının henüz bilinmemesidir. Obama Yönetimi, bugünkü salım seviyesine nazaran 2020 yılına kadar % 15, 2050 yılına kadar da % 80 azaltım yapılmasını sağlayacak ulusal bir salım hedefi ile kota ve ticaret programını Kongre ye sunmuş olmakla birlikte, yasa teklifinin ne zaman çıkacağı bilinmemektedir. Kongre nin yasa teklifine itiraz etmesi durumunda, yeni anlaşmanın Kopenhag da ABD tarafından imzalanamayabileceği söylentileri de dolaşmaktadır. ABD nin 2012 sonrası sürece dahil edilmesinin, küresel anlamda yeni rejimin başarısında önemli rol oynayacağı şüphesizdir. ABD nin imzalayamayacağı bir Kopenhag Anlaşması yerine, ABD nin de yer alacağı bir anlaşmanın kabul edilmesi için, görüşmelerin Kopenhag dan sonra da devam edebileceği de dile getirilen görüşler arasındadır. İklim değişikliği müzakerelerinde, 2012 sonrası için en iddialı sayısallaştırılmış salım azaltım hedefi ortaya koyan Avrupa Birliği nin de müzakerelerde, bugüne kadar, genelde gelişmekte olan ülkelerle gelişmiş ülkeler arasında bir nevi arabuluculuk yapan bir tutum sergilediği gözlenmiştir. ABD nin şimdiye değin süreçte olmayışı da AB nin ön planda yer almasını sağlamıştır. Obama Yönetimi nin iklim değişikliği ile mücadele sürecinde aktif ve etkin rol oynamak istediğini belirtmesi, AB tarafından da olumlu karşılanmış olmakla birlikte, AB, ABD nin salım azaltım hedeflerini yetersiz bulduğunu dikkate getirmekte, iklim değişikliği müzakerelerinde liderliği paylaşmak istediğini de ifade etmektedir. Bush Yönetimince 2007 yılında, BM sürecine paralel olarak başlatılan ve dünya enerji tüketimi ile sera gazı salımlarının %80 inden sorumlu gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri içeren Enerji Güvenliği ve İklim Değişikliği: Büyük Ekonomiler Süreci nin Obama Yönetimince de Büyük Ekonomiler Forumu adı altında aynı ülke- 24

Nursel BERBEROĞLU lerle devam ettirileceği açıklanan sürecin 2, ileri gelişme yolundaki ülkelerin de 2012 sonrası rejime katkı yapmalarını sağlayacak nitelikte önemli sonuçlar ortaya çıkarması beklenmektedir. Japonya, Avustralya, Kanada, Rusya Federasyonu, Yeni Zelanda gibi gelişmiş ülkeler ise, ABD nin sürece katkısını görmek kadar, Çin ve Hindistan başta olmak üzere, ileri gelişmekte olan ülkelerin 2012 sonrası rejimde ne tür eylemlerle yer alacağını da bilmek istemektedirler. Müzakerelerin kilit noktasını, Sözleşme nin Ek-1 ülkelerinin, mevcut taahhütlerini nasıl arttırabileceklerini ve gelişmiş ülkelere sağlayacakları teknoloji ve finansman desteğinin oranını ortaya koymalarına bağlı olarak gelişmekte olan ülkelerin alabilecekleri eylemlerin oluşturacağı değerlendirilmektedir. Gelişmekte olan ülkeler, teknoloji ve finansman konusunda bir uzlaşı sağlanamadığı takdirde, Kopenhag da bir anlaşma olamayacağını belirtmektedirler. Kopenhag da kabul edilebilecek anlaşmanın hukuki şekli bakımından farklı senaryolar üzerinde durulmaktadır. Senaryolardan biri, KP ekseninde devam eden müzakerelerin sonucunu da içerecek şekilde Sözleşme kapsamında tek bir metin üzerinde mutabakata varılmasını öngörmektedir. İkinci senaryo ise, Sözleşme ve KP ekseninde iki ayrı metnin kabulü ihtimali üzerinde durmaktadır. Bu bağlamda, gelişmekte olan ülkeler, sadece Ek-B nin değiştirilmesi suretiyle KP nin 2012 sonrası dönemde olduğu haliyle devam ettirilmesini istemektedirler. Gelişmiş ülkelerin ise, genelde, Bali Eylem Planı nın kurgulaması kapsamında, tüm Ek-1 ülkelerinin, ulusal koşullarına uygun ve kıyaslanabilir taahhütler/eylemler üstlenmelerini, aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerin de ulusal koşullarına uygun eylemlerde bulunmalarını sağlayacak, tüm Taraflar için tek bir hukuki çerçevenin benimsenmesini istedikleri belirtilebilir. ABD nin de yeni bir anlaşma istediği anlaşılmakla birlikte, yeni anlaşmanın da KP den büyük ölçüde yardım alması ABD li yetkilerce dillendirilmiştir. Kopenhag a giden yolun kolay olmayacağı görülmektedir. Küresel mali kriz ortamında, gelişmiş ülkelerin finansman ve teknoloji transferi konusundaki tereddütleri, 2 İngiltere, Fransa, Almanya Federal Cumhuriyeti, İtalya, Japonya, ABD, Kanada, Rusya Federasyonu, Avustralya, Çin Halk Cumhuriyeti, Hindistan, Brezilya, Meksika, Güney Kore, Güney Afrika, Endonezya ve AB. Obama Yönetimi, BM yi gözlemci statüsüyle Forum a dahil edilmiştir. 25

İklim Değişikliği: Post-Kyoto Müzakereleri ve Türkiye gelişmekte olan ülkelerin sürece katkı yapma hususundaki isteksizlikleri, ABD nin henüz netleşmeyen stratejisi gibi pek çok belirsizlik ve bu belirsizlik ortamında yeni anlaşmanın kabulü için kalan altı aylık kısa süre ve üzerinde uzlaşıya varılmamış pek çok konu olduğu dikkate alındığında, Kopenhag da ayrıntılara fazla girmeyen hukuki bir belgenin kabul edilmesinin ihtimal dahilinde olduğu değerlendirilebilir. Kopenhag da, uluslararası topluma, iklim değişikliği ile mücadelede ülkelerin kararlılığını gösterir mahiyette bir mesaj verme kaygısı taşıyan siyasi bir belgenin kabul edilebileceği, teknik ayrıntıların daha sonra belirlenebileceği, bu yöntemin esasında Kyoto Protokolü için de zamanında benimsenmiş olduğu, Kopenhag dan mutlaka bir anlaşma çıkmasını isteyen başta BM yetkilileri tarafından dile getirilmektedir. Ancak, ABD nin sürekli olarak belirtmeye başladığı, uygulanabilir bir anlaşma yapılması, her ne olursa olsun ama mutlaka bir 2012 sonrası anlaşması olsun anlayışına karşı bir nevi denge unsuru olarak karşımızda durmaktadır. Yeni dönemin ABD olmadan başarıya ulaşmasının zor olacağına, Kyoto Protokolü nde yaşanan deneyimler örnek gösterilerek dikkat çekilmektedir. Ülkemizin, Kopenhag a giden yoldaki yolculuğunun badiresiz atlatılabilmesi için, öncelikle, iklim değişikliği ailesince kabul görmüş olan Ek-1 Ülkeleri arasındaki sui generis konumu çerçevesinde, küresel iklim değişikliği sorunu ile mücadele çabalarına katkısını yapma konusunda siyasi kararlılığını göstermesi gerekmektedir. Günümüzde, tüm dünya ülkelerini farklı boyutlarda etkilemeye başlayan ve etkilerinin giderek artması beklenen iklim değişikliği tehlikesi, tıpkı terörizm gibi insanlığı ülke sınırları tanımadan tehdit etmektedir. Ayrıca, buzul erimeleri yüzünden sular altında kalma tehdidi ile karşı karşıya bulunan Küçük Ada Ülkesi Grubu ndaki Tuvalu gibi ülkelerin gözünde, iklim değişikliği ile mücadele, dünyada var olma mücadelesi ile eş değerdir. Küresel sorunlar, ancak küresel işbirliği ile halledilebileceklerinden, ülkemizin mevcut ve gelecekteki işbirliği süreçlerinin içinde kalması, uzun vadeli çıkarlarımız ve gelecek nesillere karşı sorumluluğumuz bakımından siné qua non bir görevdir. Bir Çin düşünürün söylediği gibi; Binlerce kilometrelik bir yol bile, tek bir adımla başlamak zorundadır. *** 26