Bu arada, yaşanan heyecan ve kaos ortamında planlı bir faaliyet de icra edilmeye devam ediyor. Darbecilerle gençlik arasında gerekli yakınlaşmayı



Benzer belgeler
TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

Cumhuriyet Halk Partisi

Devrim Öncesinde Yemen

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

Süleyman Demirel Hayatını Kaybetti

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları

Başkentteki Yardımcı Kuruluşlar. Türkiye nin Yönetim Yapısı Doç. Dr. Aslı Yağmurlu

1-Hâkim ve Savcılar idari görevleri dolayısıyla aşağıdaki kurumlardan hangisine bağlıdır?

ASKERİ DARBELER VE TOPLUMSAL ETKİLERİ: 1960, 1971 ve 1980 DARBELERİ

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX

TÜRKĠYE DE ANAYASA DEĞĠġĠKLĠĞĠ: NEDENLER, YAġANANLAR VE SONUÇLAR

Cumhurbaşkanı. Türkiye nin Yönetim Yapısı Doç. Dr. Aslı Yağmurlu

CUMHURBASKANININ YETKİ VE SORUMLULUKLARI

ÖZETLE. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR

16 ŞUBAT 2011 CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ÇETİN SOYSAL IN DİNLEMELERLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

Yargıdaki skandallar Kollama-filmindeki Yiğit-in durumunu cazib hale getirmekte, Kurtlar Vadisi Pusu-daki Polat-ın durumuna özendirmektedir.

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ VE SİYASİ ANALİZ

TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA GÜÇ KULLANMA SEÇENEĞİ ( )

2014 YILI MAHALLİ İDARELER SEÇİMİNDE ADAY OLMAK İSTEYEN KAMU GÖREVLİLERİYLE İLGİLİ REHBER

KAMU YÖNETİMİ. 5.Ders. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO HBYS Programı. Yargı Örgütü Dersleri

ANAYASA HUKUKU DERSİ

10. Herhangi bir sebeple boşalan bakanlığa en geç kaç gün içinde yeni bakan atanır? A) 5 gün B) 10 gün C) 15 gün D) 20 gün E) 25 gün

2015 YILI 25. DÖNEM MİLLETVEKİLİ GENEL SEÇİMİNDE ADAY OLMAK İSTEYEN KAMU GÖREVLİLERİYLE İLGİLİ REHBER

ANAYASA CEVAP ANAHTARI GÜZ DÖNEMİ YILSONU SINAVI Ocak 2019 saat 13.00

Cumhuriyet Halk Partisi

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

SİYASET ÜSTÜ DÜŞÜNMEK Pazar, 30 Kasım :00

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

ABD İLE YAPTIĞIN GİZLİ ANLAŞMAYI AÇIKLA -(TAMAMI) Çarşamba, 03 Temmuz :11 - Son Güncelleme Perşembe, 04 Temmuz :10

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19

Türkiye de Kutuplaşmanın Boyutları Araştırması. 1 Şubat 2016

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Karacan Düzce'de

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Yeni anayasa neyi hedefliyor?

Türkiye Siyasi Gündem Araştırması

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ. Sorular Cevaplar

2-) Türkiye de tek dereceli seçim ilk kez hangi seçimlerde uygulanmıştır? A) 1942 B) 1946 C) 1950 D) 1962 E) 1966

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ - 4

2016 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

İstanbul 13. Müebbet çıktı

KANLI PAZAR'DAN MECLİS BAŞKANLIĞI'NA

Ergenekon yok muydu? ERGENEKON U İLK TELAFFUZ EDEN KİMDİ?

TBMM MİLLETVEKİLLERİ Cinsiyete göre dağılım. TBMM MİLLETVEKİLLERİ Partilere göre dağılım YEREL YÖNETİMLER KADIN ORANI (%)

BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876)

İşe önce TÜRKİYE'YE SAHİP ÇIK, KAYDINI YENİLE sloganıyla yola çıkıldı.

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ -6-

TÜRK ANAYASA DÜZENİ Bahar dönemi Ara sınavı

TÜRKİYE DE ETNİK, DİNİ VE SİYASİ KUTUPLAŞMA. Dr. Salih Akyürek Fatma Serap Koydemir

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

(DEÜ Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Bölümü Anayasa Hukuku Anabilim Dalı)

Özgürlükleri daha da güçlendirmek istiyoruz

ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI

Sayın Yönetim Kurulu Üyesi/ ve Meclis Üyesi Arkadaşlarım,/

2016 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

TOPLUMSAL RAPORLAR CEZALANDIRILIYORUZ ( ) Türkiye nin cezalı kentleri

ADALET KURULTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ. Adalet yürüyüşü korku zincirini kırdı. Cesaret ve umudu ateşledi.

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

ÇOK PARTİLİ DÖNEMDE SİYASET Erol Tuncer - 23 Mart 2018

KAMU GÖREVLİLERİ ETİK KURULU KURULMASI VE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI. HAKKINDA KANUN ileti5176

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER

Türkiye ve Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler. 15 Ekim 2015, İzmir. Sayın Bakanlarım, Valim. Sayın MV'lerim,

KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 1

2011 KADIN İSTATİSTİKLERİ

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

A N A L İ Z. 7 Haziran dan 1 Kasım a Seçim Beyannameleri: Metin Analizi. Furkan BEŞEL

Türkiye Cezasızlık Araştırması. Mart 2015

2016 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

MACARİSTAN SUNUMU Dr. Csaba UJKERY

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim AKP

ANAYASA GÜZ DÖNEMİ YILSONU SINAVI 5 OCAK 2015 SAAT 09:00

Muhsin Yazıcıoğlu Kazası Meclis Gündeminde

ACR Group. NEDEN? neden?

EKİM 2014 KAHRAMANMARAŞ SELİM IŞIK

ekonomi olduğu görülüyor. Erken seçim olma ihtimalinin zor olduğu, AKP'nin ekonomide rahatlama yaşatmadan seçimi tekrarlatmasının mümkün olmadığı görü

ULUSAL VE RESMİ BAYRAMLAR İLE MAHALLİ KURTULUŞ GÜNLERİ, ATATÜRK GÜNLERİ VE TARİHİ GÜNLERDE YAPILACAK TÖREN VE KUTLAMALAR YÖNETMELİĞİ

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

Fransa'da, Hz. Muhammed'e hakaret içeren karikatürleri yayınlayan Fransız Dergisi'ne baskın düzenlendi ve 12 kişi öldürüldü.

İHL'yi Ne Kadar Tanıyoruz?

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

Hükümet ile Gülen cemaatinin tartışması neyi ifade ediyor?

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim

15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNE AZERBAYCAN DAN BAKIŞ

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

TÜRKİYE DE BULUNAN SURİYELİ MÜLTECİLER

3 Kasım 2002 Seçimlerine Doğru: Senaryolar ve Alternatifler...

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

15 Ekim 2014 Genel Merkez

Sayı: 32/2014. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi aşağıdaki Yasayı yapar:

AĞUSTOS 2015 GÜNDEM ARAŞTIRMASI NA DAİR

Transkript:

KAYITDIŞI SİYASET BÜROKRATİK AZINLIĞIN SİYASETE MÜDAHALESİ Cevat ÖZKAYA, Umran, Nisan 2008 Türkiye, geleceğini etkileyecek önemli bir mücadele sürecinden geçiyor. Varlığını bunalım üreterek, gerginlik üreterek iktidar oyunları ve saray darbelerine borçlu olan bir azınlıkla, meşrûiyet içinde, siyasi alanda, siyasetin kuralları içinde mücadele etmek isteyen, çıkarını istikrar ve özgürlük alanlarının genişletilmesinde gören çoğunluk arasında yapılan bir mücadele sürecinden geçiyoruz. Bu, bir siyasi partinin kapatılması veya devam etmesi mücadelesi değildir. Bu, halkın oyuna ihtiyaç duymayan, ondan onay beklemeyen bir azınlığın, milletin yürüyüşünün önüne habire engel koyması ve halkın oyunu anlamsızlaştırmasıdır. Türkiye nin yakın tarihi bu mücadelenin acı hatıraları ile doludur. Her on yılda bir önü kesilen millet, yapılan ilk seçimlerde önüne konulan en uygun alternatifi seçerek yoluna devam etmektedir. Bir sonraki engele kadar. Bugün yapılan mücadele bu engelli koşuya bir son verme mücadelesidir. Milletin iktidar oyununa dahil olma mücadelesidir. Halktan oy ve onay alamayan tepeden inmeci bir azınlıkla, meşruiyetini halkın oy ve onayına borçlu olan bir çoğunluk arasında geçen bir mücadeledir. Milletin geleceğini derinden etkileyen bir mücadeledir. Bu kadar önemli olması, mücadelenin çok zorlu geçeceğinin bir göstergesidir. Nitekim yaşadığımız süreç bu zorluğu bütün açıklığıyla ortaya koymaktadır. Toplumu kutuplaştırmak için elden gelen bütün çabanın harcandığını görüyoruz. Üniversitelerde gerginlik giderek tırmandırılmaktadır. Ülkenin idare edilemez hale getirilmesi için elden gelen bütün gayret gösterilmektedir. Meşrû idareye güvenin sarsılması için, toplumun kolay mobilize edilebilen unsurları hareketlendirilmeye çalışılmaktadır. Kısacası defalarca seyrettiğimiz bir film tekrar vizyona konulmak istenmektedir. Yakın Tarihe Kısa Bir Gezinti Tarih 27 Nisan 1960. İstanbul üniversitesinde olaylar çıkmış, öğrencilerle güvenlik güçleri arasında çatışmalar olmuş. Günün medyası olayları toplumu galeyana getirecek bir üslupla ve abartarak veriyor. Üniversite yönetimi de verdiği demeçlerle medyanın işini kolaylaştıracak bir tavır içinde. Kısaca koordineli bir şekilde kaos tırmandırılıyor. Günün gazeteleri birçok öğrencinin öldüğünü ve çoğunun da yaralandığını yazıyor. İstanbul Üniversitesi rektörü Sıddık Sami Onar, gazetecilerin ölü sayısı ile ilgili sordukları sorulara bulduklarımızı defnediyoruz, bulamadıklarımızı arıyoruz şeklinde cevaplar veriyor. Ortada bulunmuş bir ceset yok. Ama ölü sayısının çok olduğundan bahsediliyor. Rektör, çocuklarından haber alamayanların rektörlüğe başvurmalarını istiyor. Nafile! Nihayet öğrencilerin cesetlerinin Et-Balık Kurumu nda kıyma yapıldığı haberi ortalığa yayılıyor.

Bu arada, yaşanan heyecan ve kaos ortamında planlı bir faaliyet de icra edilmeye devam ediyor. Darbecilerle gençlik arasında gerekli yakınlaşmayı sağlayacak mizansenler, kurgular yapılıyor. Olur mu böyle olur mu. Kardeş, kardeşi vurur mu. şarkılarıyla muhabbet pekiştiriliyor. Sular durulduktan sonra öğreniyoruz ki, olaylarda sadece bir öğenci ölmüş. Yayılan yalan haberler fonksiyon icra etmiş ve ihtilal yapılmıştır. Daha acı olanı, yıllar sonra Time Dergisi Amerika nın yaptırdığı darbeler arasında 27 Mayıs 1960 Darbesini de sayacaktır. 1960 da körtopal yola çıkan Türkiye 1971 de tekrar bir engelle karşılaşacaktır. 12 Mart 1971 de, iktidar partisi olan AP ye muhtıra verilecek, Adalet Partisi iktidardan indirilerek ara rejim dönemine geçilecektir. 12 Mart Darbesine giden ortam da 27 Mayıs a benzer bir biçimde oluşturulmuştur. 1968 de Fransa da çıkan öğrenci olayları, Türkiye ye de sıçramış, normal gösteriler olmaktan çıkarılan öğrenci hareketleri, silahlı mücadeleye dönüştürülmüştür. Bu mücadele sonunda ölümler olmuş ve kardeş kavgasını önlemek için 12 Mart Müdahalesi yapılmıştır. Peki nasıl olmuş da, öğrenci gösterileri kanlı eylemlere dönüşmüştür? Süreç kendiliğinden mi gelişmiş, yoksa yönlendirilerek mi o noktaya getirilmiştir? Bu noktada hadiselerin içinde aktif rol olan bir öğrenci liderinin tanıklığına başvuralım. Sarp Kuray, döneminin öğrenci liderlerinden. 2006 yılında Aksiyon dergisine yaptığı açıklamaları Umran ın geçen sayısında ek olarak yayınladık. Sarp Kuray bu açıklamalarında 27 Mayıs darbesinde de aktif biçimde yer almış olan darbecilerin 12 Mart darbesine giden süreçte kendilerini nasıl kullandıklarını anlatıyor. 1970 yılının sonları; 12 Mart a üç-dört ay var. Biz Kabibay cuntasıyla yani Orhan Kabibay ın görünürde başını çektiği, Numan Esin, İrfan Solmazer Talat Turhan ın içinde bulunduğu bir grupla birlikte hareket ettik. Sarp Kuray bunun en büyük yanılgıları olduğunu söylüyor bugün.... Bizim çok genç, ateşli olduğumuz bir dönem bu. Böyle bir kararı veriyoruz. Bu bizim zaten olaya yenik başlamamız anlamına geliyor. Karşı tarafta bir sürü olayda pişmiş tecrübeli, affedersiniz kaşarlaşmış kadrolar vardı. Ve bunlar bizden ortamın hazırlanmasını istiyorlardı. Bu çok önemli. Sonra bombalar atılıyor işte. Sarp Kuray böyle yapılmış eylemleri anlatıyor: Yükseliş kolejine bomba atın diyorlar. Gidiliyor, atılıyor. Neden atıldığı sorusuna şu cevabı veriyor Kuray: Muhsin Batur un MGK da yapacağı bir konuşmanın altyapısını oluşturmak için. Bu gerekçe ile istenmiştir. Evet ortamı müdahaleye hazır hale getirmek için eylemler yapılıyor. Eylemi yapanların bundan haberdar olmaları gerekmiyor. Sadece eylemi yapmaları yeterli. Ortamın oluşması için eylem yapılır, insanlar öldürülür. Bu öldürülen insanlara katiller de bulunur. Amaca ulaşmak için her yol mübahtır. İşin içeride cereyan eden kısmı bu. Bir de dış cephesi var. O dönemde Nixon ABD başkanı. ABD gençliği uyuşturucu bataklığına saplanmış. Uyuşturucu milli bir felaket halini almış, iktidar bir şeyler yapmak zorunda. Onlar da Türkiye den Afyon ekimini yasaklamasını istiyorlar. Dönemin başbakanı Demirel, bunu yapamayacağını ama ekimi sınırlandırabileceğini söylüyor. Hatta ABD elçisinin diplomatik nezaket kurallarını aşan söylemine, kapıyı göstererek cevap veriyor. 2

12 Mart Darbesi nden sonra kurulan Nihat Erim hükümetinin aldığı öncelikli kararlardan biri Afyon ekiminin yasaklanmasıdır. Darbeyle devrilen hükümetin dışişleri bakanı İhsan Sabri Çağlayangil, İsmail Cem le yaptığı ropörtajında 12 Mart ta CIA vardır. diye devam eden uzun açıklamalar yapacaktır. 12 Mart darbesinden çıkan Türkiye 12 Eylül Darbesiyle noktalanacak ara etapta yol almaktadır. Bu dönem, 27 Mayıs tan da 12 Mart tan da daha acılı bir dönem olmuştur. Binlerce insanın öldüğü Türkiye nin ekonomik, sosyal ve siyasal açıdan olağanüstü sıkıntı çektiği bir süreç yaşanmıştır. Türkiye idare edilemez hale getirilmiştir. Can güvenliği ortadan kalkmış, ekonomik durum kötüleşmiş, en temel ihtiyaç maddeleri karaborsaya düşmüş ve Türkiye 70 sente muhtaç hale getirilmiştir. 70 li yılların son çeyreğinde Türkiye de herkes bu gidişe dur diyecek bir gücü bekler hale gelmiştir. Bu da kendiliğinden gelişen bir süreç değildir. Yönlendirilen, kontrollü bir şekilde tırmandırılan bir kavganın, toplumu bir kurtarıcı beklentisine götürecek kaosa yol açması istenmiştir. 1978 yılında Başbakan olan Bülent Ecevit in Çorum ve Kahramanmaraş ta 150 ye yakın insanın ölümüne sebep olan olaylarla ilgili yaptığı açıklamalar, olayların planlı bir şekilde tırmandırıldığını ortaya koymaktadır. Ecevit, kendisinden 11 ilde sıkıyönetim ilan edilmesinin istendiğini, ama bu isteği lüzumlu görmediği için yerine getirmediğini söyleyerek devam ediyor: Beni sıkıyönetim ilanına mecbur etmek için Kahramanmaraş ve Çorum daki olayları çıkardılar. Ayrıca 12 Eylül dönemine giden süreçte yetkili bir konumda olan Org. Bedrettin Demirel, 12 Eylül ihtilalinden sonraki bir açıklamasında ihtilalin 1979 da yapılacağını ancak durumun olgunlaşması için bir yıl ertelendiğini söyler. Durumun olgunlaşması, yani kaosun biraz daha yoğunlaşması ve kurtarıcı beklentisinin biraz daha artması demek. Yine darbe döneminde başbakan olan Süleyman Demirel in, yasaklı günlerinde yaptığı değerlendirme de hayli manidardır. Bütün şartlar aynı iken, 11 Eylül de göklere çıkan anarşi, 13 Eylül günü nasıl durdu, sorusunu sorarak, hadiselerin mürettep olduğuna göderme yapmaktadır. Tabiidir ki, bu sürecin bir de dış bağlantısı vardır. Sovyetler Afganistan a girmiş, İran da 1979 yılında İslam Devrimi yapılmış, ABD nin Ortadoğu daki en önemli müttefiklerinden olan Şahlık rejimi devrilmiş. Böyle bir konjonktürde Türkiye krize sürükleniyor. Ve kriz darbe ile sonlandırılıyor. Darbe yönetimi hiçbir seçilmiş siyasal iktidarın karşılıksız yapamayacağı bir şeyi sadece asker sözüne dayanarak yapıyor. Yunanistan ın Nato nun askeri kanadına dönmesinin önündeki Türkiye engelini kaldırıyor. Ne karşılığında? Nato başkomutanı general Rogers in verdiği asker sözü karşılığında. Ayrıca, gazeteci Mehmed Ali Birand ın 12 Eylül e ilişkin yazdığı kitabında anlattığı ayrıntı da hayli ilginç. Türkiye de yapılan darbenin haberi ABD nin o dönemindeki başkanı Carter a Damdaki Kemancı müzikalini seyrederken iletiliyor. Görevli, Başkan Carter ın kulağına eğilerek bizim çocuklar başardı diyor. Başkan hiç istifini bozmadan müzikali seyretmeye devam ediyor. Tanklı, toplu üç müdahalemizin hangi süreçlerden geçerek ve etkilenerek yapıldığını kısaca özetledik. Çok kaba hatlarıyla üç etken var, bu darbelere giden süreçte: 3

1- Toplumun bazı haklı beklentilerinden kalkarak, kolay mobilize edilebilir grupların hareketlendirilmesi. 2- Bu hareketliliğin sonucunda meydana gelen olayların, bir kısım aydınlar ve medya marifetleriyle yorumlanarak büyütülmesi ve hareketliliğin kontrollü bir şekilde kaos görüntüsüne büründürülmesi. 3- Toplumun bir psikolojik savaşa tabi tutularak kurtarıcı beklentisine sokulması. Bütün bunlara dış konjonktürün ve güçlerin etkisini de ilave edersek, vaziyet biraz daha netleşmiş olur. Yukarıda özetlediğimiz süreç, bugünün anlaşılmasına yardımcı olsun diye anlatılmıştır. Bu kısa tarih yolcuğundan sonra günümüze gelebiliriz. Silahsız Kuvvetler Devrede Bu dönem 28 Şubat Postmodern Müdahalesi ile başladı. Dönemin etkili komutanlarından olan Oramiral Güven Erkaya artık görev silahsız kuvvetlerin diyerek yeni trendi belirlemişti. Gerçekten de, silahlı kuvvetlerin aktif yardımcı olduğu, silahsız kuvvetlerin vitrine çıktığı ciddi bir süreç yaşadık, 28 Şubat döneminde. Nitekim, ilk defa işçi ve işveren kuruluşları, aynı hedefe yöneltilerek kitlesel eylemler yapıldı. İktidarın ülkeyi yönetemez hale gelmesi için, sayıları beşi bulan yarı resmi sivil toplum kuruluşları ortak hareket ettiler. Bir işveren kurumunun başında olan Refik Baydur, yarı mizahi biçimde beşli çete olarak adlandırdığı bu oluşumu konu alan bir de kitap yazdı, 28 Şubat sonrasında. Bütün bu eylemlerin ardından, halkın oyuyla seçilen iktidar görevinden uzaklaştırılmış; yerine saray darbeleri ve Ankara oyunlarıyla kurulmuş bir hükümet getirilmişti. Bu dönem, dini inancını önceleyen müslümanlar için çok sıkıntılı bir dönem olmuştur. Bu büyük kitle, tam anlamıyla bir psikolojik harbe maruz kalmış, çok acılar yaşamıştır. 28 Şubat sadece bu acıları yaşatmakla da kalmadı. Türkiye tarihinin en büyük yolsuzlukları, en büyük banka hortumlamalar ı bu dönemde yaşandı. Ülkenin yaklaşık 50 milyar doları hortumlandı. Bütün çabalara rağmen bugün itibari ile bunun 15 milyar doları ancak tahsil edilebilecek noktaya getirilmiştir. Dolayısıyla milletin bir büyük kesimi için 28 Şubat dönemi tam bir felaket dönemi olmuştur. Sadece darbecilere ve onların tabii müttefiki olan işadamı, aydın ve siyasetçilere yaramıştır. Ve tabii ki klasik darbelerin araçlarını kullanmadan onlar kadar etkili sonuçlar alınabileceğini göstermesi açısından bir yeniliktir! Savaş Mantığıyla Siyaset Bugün yaşadığımız süreç, silahlı kuvvetleri darbeciler yoluyla doğrudan devreye sokamayan bürokratik azınlığın tetiklediği bir süreçtir. Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin başladığı 2006 yılından itibaren uygulamaya konmuş ve adeta bir cephe savaşı mantığıyla yürütülen bir mücadele ile karşı karşıya kalmıştır Türkiye. Emekli amiral Özden Örnek in günlükleriyle darbeciliği alenen ortaya çıkmış olan Emekli Orgeneral Şener Eruygur un başkanlığını yaptığı Atatarkçü Düşünce Derneği ve benzeri derneklerin, devletin bazı kesimlerinin de yardımlarıyla tertipledikleri Cumhuriyet mitingileri vasıtasıyla, son kale olarak niteledikleri cumhurbaşkanlığı makamına, seçilmişlerin iradesi dışında birisini getirmek için yoğun mücadele ettiler. Amaca ulaşmak için her yolu 4

mübah saydılar. Her kurumu araçsallaştırmakta beis görmediler. O kadar ki, meclisin toplantı yeter sayısının 367 olduğunu -hukukun bütün kurallarını hiçe sayarak- yargı yoluyla karara bağladılar. Nasıl yayınlandığı hala net olarak anlaşılamayan 27 Nisan e-muhtırası Genelkurmay internet sitesinde arz-ı endam etti. Sonuç olarak 2002 de oluşmuş olan Parlamento ya Cumhurbaşkanını seçtirmediler. AKP erken seçim kararı aldı. 22 Temmuz 2007 seçimleri sonucunda halkın %87 sini temsil eden dört partili bir parlamento oluştu. Önceleri Meclis te %34 oy oranına sahip olan AKP, %47 gibi önemli bir oy oranı ile yeni parlamentoda yerini aldı. MHP nin de deseği ile Abdullah Gül Cumhurbaşkanı seçildi. Böylece kale elden gitmiş oluyordu. Ama Ankara da oyun mu yok. Bu sefer Ak Parti nin kapatılması süreci devreye kondu. Şimdi bu süreci yaşıyoruz. iyi saatte olsunlar da boş durmuyor; çeşitli toplum kesimlerinde kutuplaşmalar yaratacak eylemleri yürürlüğe koyuyorlar. Üniversiteler 68 dönemine benzer olaylara sahne oluyor, çatışmalar, yaralanmalar vaka-i adiye haline getirilmeye çalışılıyor. Hukuka Saygı Duyalım Ama Ak Parti nin kapatılması için iddianame hazırlayan Yargıtay Başsavcısı nın yoğun bir şekilde eleştirilmesi karşısında, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker herkesi hukuka saygıya davet ediyordu. Hukuka saygı duyalım, bu doğru ama bir doğru daha var. Hukuku icra edenler de saygıyı hak edecek yetkinlik ve titizlikle hukuk kurallarına uymalılar. Bu tür uyarılar sadece biz sade vatandaşlara ve seçtiklerimize değil hukuku ihlal eden başkalarına da yapılmalı. Siz 27 Nisan muhtırasıyla, ülkeyi savunmak için eline verilen gücü, siyasete müdahale için kullananlara ne yaptınız? Bu suçu işleyenler ve övenler hakkında soruşturma açtınız mı? Danıştay ın sayın başsavcısı, yasalarımıza göre suç sayılan darbeyi övdü; suçu öven bu başsavcıya ne yaptınız? Hakim ve savcıları uyanık tutmak, hizaya getirmek için sağa-sola bomba attırdığını itiraf edenler hakkında ne yaptınız? Hukuka saygı, tamam, ama çifte standart olmamak kaydıyla. Sadece sıradan çoğunluğa değil, imtiyazlı azınlığa da uygulanmak kaydıyla. Hukuka saygı, tamam ama hukukun üstünlüğünü her zeminde korumak kaydıyla. Bu bağlamda bizim hukuk kurumumuzun yüz akı mensupları var sayıları az da olsa. 27 Mayıs darbesinden sonra oluşturulan Yüksek Adalet Divanı başkanlığını bütün baskılara rağmen kabul etmeyen İhsan Göknel gibi yargıçlarımız var. İyi ki var. Ama sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor diyerek verdikleri cezaları meşrulaştıranlar da var. Hadi bu bir ihtilal dönemiydi, mazur karşılanabilir diyelim. Bundan yaklaşık 50 yıl sonra bir yüksek yargıç, Danıştay başsavcısı, sonunda böyle bir hukuk rezaletinin yaşandığı darbeyi övebiliyorsa ve bu hukukçular tarafından bir uyarıya bile maruz kalmıyorsa, ortada bir sorun var demektir. 5

Bundan on yıl kadar önce 28 Şubat döneminde, brifing almak için yargı mensupları darbecilerin ayağına gidiyorsa, ortada bir sorun var demektir. Bu sorunu öncelikle yargı mensuplarının algılaması gerekir. Uyanık bekçilik yerine tarafsız hakemlik yapması gereken yargıçları yetiştirecek bir yargı kültürüne, eğitimine ihtiyacımız var. Ergenekon Davası ve Kurumlaşamayan Siyaset Yazının başından bu yana anlattığımız gibi, Türkiye de siyaset devamlı siyaset dışı güçlerin müdahalesine maruz kalmıştır. Bu mekanizmaların güçleri kendilerinden menkuldür. Kendilerini devletin asli sahipleri olarak kabul edenler için seçimli siyaset bir oyundur. Onlara göre bir siyasi parti sadece onların doğrularını seslendirmelidir. Ancak o şartlarda sınırlı bir iktidarı kullanmasına izin verirler. Bunun dışına çıkanları fiili darbe yoluyla, meclis darbesi yoluyla veya yargı bürokrasisi yoluyla göndermek için çaba harcarlar. Bu bağlamda, siyasetin talep temelinde yapılan bir iş olduğu gerçeği görmezden geliniyor. Ve siyaset kendilerine devlet diyenlerle, halk arasında canbazlık yapmak anlamına geliyor. Bu hem siyasetçiyi, hem siyaset kurumunu yıpratıyor. Ancak bu yıpranma kişilerden bağımsız, sistem gereği zorunlu hale geliyor. Bu sistemin değiştirilmesine bürokratik elit ve ona eklemlenmiş siyasetçiler şiddetle karşı çıkıyorlar. Çünkü bu değişim siyasetin alanını daha genişletecek ve onların alanları daralacaktır. Birinci durumda, siyasetçiyi iki yüzlü olmaya mecbur bırakan sistemin devamı durumunda, siyasetin müdahaleye açık bir alan olarak tutulması sağlanmış oluyor. Ergenekon tipi yapılanmalar, kayıtdışı siyasetin önemli unsurlarıdır. Halktan aldıkları oydan güç alarak kayıtlı kurallara göre siyaset yapmak ve bunda direnmek isteyenleri yola getirmek için kayıtdışı siyasetin mekanizmaları harekete geçer ve ülkeyi idare edilemez hale getirirler. Yakın geçmişte yaşadığımız olaylara şöyle bir bakalım: Cumhuriyet gazetesinin bombalanması, Danıştay saldırısı, Santoro cinayeti, Malatya Zirve kitabevi vahşeti, bir emekli astsubayın elinde bulunan bombalar, Cumhuriyet e atılan bombalarla bulunan bombalar arasındaki uyum, Danıştay saldırısının emekli yüzbaşı ve paşalarla ilişkisi ve daha birçok şey rastgele bir olayla karşı karşıya olmadığımızı gösteriyor. Toplumu yönetilemez gele getirmeye azmetmiş organize bir yapı ile yüz yüzeyiz. Bu yapının medyadan iş alemine, oradan üniversiteye kadar uzantıları var. Daha önceki darbelerde de aynı yapı vardı. Bugün farklı olan, en azından şimdilik bu yapıyla mücadele etmeyi göze alan bir iktidar var. Bu, AKP nin mücadelesi değildir. Sistem gereği meşrûiyetini halktan alma durumunda olan bütün siyasetçilerin mücadelesidir. Bu mücadele baskıcı bir azınlıkla, siyaset oyununa bir özne olarak katılmak isteyen büyük bir çoğunluğun mücadelesidir. Bu büyük çoğunluğun siyaset ve özgürlük alanlarının genişletilmesi mücadelesidir. Bu, devletin özü olması gereken hukukun hakim kılınması mücadelesidir. Küçük siyasi hesaplarla heba edilmemesi gereken bir mücadeledir. Siyaset alanını siyaset dışı güçlerin mücadelesinden arındırma mücadelesidir. Siyasi kurumlar, öncelikle kendi mücadele alanlarını siyaset dışı güçlerden temizlemeli, daha sonra bu alanda eşit şartlarla başlayan bir mücadeleyi yürütmelidirler. Yapılan mücadele seçimli siyasetin gereklerine uyarak iktidara gelmek isteyen hiçbir partinin aleyhine değildir, olmamalıdır. İktidar da muhalefet de bunu böyle algılamalıdır. Muhalefet işbirliği yapmıyor olsa bile, iktidar doğru olanı, müsbet olanı yapmaya devam etmelidir. 6

Uzlaşma iyi bir eylemdir, ama doğruda uzlaşılırsa, menfide, kötüde uzlaşmak günü kurtarsa da geleceğe ambargo koyacaktır. 9 Mart 1971 cuntasının bağlantıları sonuna kadar götürülebilseydi, yaklaşık 40 yıldır yaşadığımız sıkıntıları aynı yoğunlukta yaşamazdık. O gün varılan uzlaşma 12 Eylül, 28 Şubat ve bugünkü sıkıntıları doğurdu. Ergenekon operasyonunu sonuna kadar götürmeden uzlaşma sinyalleri vermek, uzlaşma değil teslim olmak demektir. Çocuklarımızın geleceğini de ipotek altına vermek demektir. Başta iktidar olmak üzere bütün siyasileri vebal altında bırakır, bu mücadelenin yarıda kesilmesi. Ayrıca bu mücadeleyi yapanlar Türkiye yi Türkiye den ibaret zannetme hatasına düşmemelidirler. Türkiye kimsenin kayıtsız kalamayacağı önemli bir jeopolitik konuma sahiptir. Türkiye nin ulusal sorunu bu jeopolitik konumu nedeniyle aynı zamanda uluslararası bir sorundur. Olayları bu perspektiften de değerlendirmek gerekir. 7