Anadolu Sanatı Araştırmaları 2, İstanbul, 1970. Antalya Cumanun Camisi Berge Aran



Benzer belgeler
ADANA SEYHAN - ULU CAMİ MEDRESESİ ULU CAMİ MEDRESESİ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ. Konu:14.YÜZYIL BEYLİKLER DÖNEMİ MİMARİSİ

SELANİK ESKİ CUMA CAMİSİ

SULTAN IZZETTIN KEYKAVUS TÜRBESİ, 1217, SİVAS

Muhammet ARSLAN KARS KÜMBET CAMİİ (ONİKİ HAVARİLER KİLİSESİ)

Muhteşem Pullu

PERVARİ İLÇESİ. Siirt deki Kültür Varlıkları

Ankara da SELÇUKLU MİRASI. Arslanhane Camii. (Ahi Şerafeddin) 58 YEDİKITA

T.C. ŞIRNAK VALİLİĞİ 1990 ULUDERE

SELANİK AYASOFYA CAMİSİ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ. Selçuklu Dönemi Yapıları ile Bahçe ve Peyzaj Sanatı

Roma ve Bizans Dönemi Tarihi Eserleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

FOSSATİ'NİN "AYASOFYA" ALBÜMÜ

KAPADOKYA DA KIZIL KİLİSE

Kisleçukuru Manastırı: Antalya da Bilinmeyen Bir Bizans Manastırı. Dr. Ayça Tiryaki 24 Mart Dr. Ayça Tiryaki

görülen sanat görülmektedir? dallarını belirtiniz.

This empire began in 330 and lasted until 1453, for 1123 years.

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ 2 SASANİLER-İSPANYA EMEVİLERİ-TULUNOĞULLARI

KURTALAN İLÇESİ. Siirt deki Kültür Varlıkları

HİERAPOLİS, 06/08/14-21/08/14 ÇALIŞMALARI MERMER RESTORASYONU ÇALIŞMALARI

AYASULUK TEPESİ VE ST. JEAN ANITI (KİLİSESİ) KAZISI

SELANİK ALACA İMARET CAMİSİ

Gulnara KANBEROVA 1 Serap BULAT 2 İSHAK PAŞA İLE ŞEKİ HAN SARAYI MİMARLIK DESEN ve FORMLARININ GEOMETRİK KURULUŞLARI

Üç Şerefeli Camii. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

ULU CAMİ BATTALGAZİ - MALATYA

ANTİK MISIR. Hanedanlık Öncesi Dönem. Eski Krallık ( -6 hanedanlar) 1.ara dönem (7-10 hanedanlar) M.Ö

SANAT TARİHİ RAPORU II. TARİHÇE İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ETÜD VE PROJELER DAİRE BAŞKANLIĞI TARİHİ ÇEVRE KORUMA MÜDÜRLÜĞÜ ZEYREK 2419 ADA

HÜRRİYET GAZETESİ: DÖNEMİNİN YAYIN POLİTİKASI

Araştırma Makalesi / Research Article MİMAR SİNAN CAMİLERİNDE MODÜLER SİSTEM

ANTAKYA SAMANDAĞ GEZİSİ I 25 HAZİRAN 2012 MUSA DAĞI SİMON DAĞI

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ 3 FATIMİLER-GAZNELİLER

MYRELAION ROTUNDA SI. Gözden Kaçanlar. kerim altuğ. hazırlayan: arkeologlar derneği istanbul şubesi

Abd-i Kethüda (Cücük) Camisi

Ahşap İşçiliğinin 700 Yıllık Şaheseri: Eşrefoğlu Camii [Beyşehir/KONYA]

Argumentative Essay Nasıl Yazılır?

SİVEREK'TE TARİHİ ESERLER VE CAMİLER

OSMANLI DÖNEMİ BİR GRUP HAMAM YAPISINDA MALZEME KULLANIMI

Konforun Üç Bilinmeyenli Denklemi 2016

İZMİR, TİRE, YAVUKLUOĞLU (YOĞURTLUOĞLU) KÜLLİYESİ

Parça İle İlgili Kelimeler

ŞEYHÜLİSLÂMLIKTAKİ BİNALARIN MİMARÎ ÖZELLİKLERİ

BAYKAN İLÇESİ. Siirt deki Kültür Varlıkları

CAMÝÝ VE MESCÝTLER. Nevþehirli Damat Ýbrahim Paþa Camisi (Kurþunlu Cami) (Merkez)

ANADOLU SELÇUKLU MİMARİSİ

MOZAİK SANATI ANTAKYA VE ZEUGMA MOZAİKLERİNİN RESİM ANALİZLERİ MEHMET ŞAHİN. YÜKSEK LİSANS TEZİ Resim Ana Sanat Dalı Danışman: Doç.

KOZLUK UN EN ESKİ TAŞ YAPILARINDAN HIDIR BEY CAMİİ

BURSA-ORHANGAZİ YAKINLARINDA BİR YAPI KALINTISI; ORTAKÖY HAMAMI

AKHİSAR ULU CAMİÎ. H.Sibel ÇETİNKAYA

BOZDOĞAN ÇARŞI HAMAMI Şakir Çakmak

MYKALE (SAMSON) DAĞINDA ÇINARLI KİLİSE ADINI VERDİĞİMİZ BİR MANASTIR KİLİSESİ

T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI İZMİR 1 NUMARALI KÜLTÜR VARLIKLARINI KORUMA BÖLGE KURULU KARAR

KALEIDOSCOPES N.1. Solo Piano. Mehmet Okonşar

( ) ARASI KONUSUNU TÜRK TARİHİNDEN ALAN TİYATROLAR


Adres: Atatürk Mah. 75.Yıl Kültür Merkezi ERZİNCAN Tlf: ERZİNCAN KEMALİYE OCAK KÖYÜ ÖZEL MÜZESİ

Ermeni Kiliselerinin Mimarisi

KİTAP TANITIMI / BOOK REVIEW. Şakir Çakmak, Erken Dönem Osmanlı Mimarisinde Taçkapılar (I ), Ankara 200 ı.

BATI SANATI TARİHİ. Uzm. Didem İŞLEK

ALİ PASA KÜTÜPHAIIESİ

Ayasofya nm XI. Yüzyıldaki Mühürünün Birinci Yüzü. (F. Lenorman.t, Revue Numismatique, N.S. IX (1864) pl XII).

First Stage of an Automated Content-Based Citation Analysis Study: Detection of Citation Sentences


2419 ADA 45 PARSEL MİMARİ PROJE RAPORLARI

ANMED. ANADOLU AKDENİZİ Arkeoloji Haberleri News of Archaeology from ANATOLIA S MEDITERRANEAN AREAS. (Ayrıbasım/Offprint)

a, ı ı o, u u e, i i ö, ü ü

Zeitschrift für die Welt der Türken Journal of World of Turks NEVŞEHİR DERİNKUYU İLÇESİNDE TÜRK-İSLAM DÖNEMİNE AİT İSLAMİ ANIT ÖRNEKLERİ ( )

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ ANADOLU SELÇUKLU DÖNEMİ BAHÇELERİ

3. AHMET ÇEŞMESİ (İSTANBUL - SULTANAHMET MEYDANI)

T.C. ŞIRNAK VALİLİĞİ 1990 SİLOPİ

SELANİK HORTACI CAMİSİ

EDİRNE DEKÎ ESKÎ ESER ONARIM ÇALIŞMALARI

ÖZET. SOYU Esra. İkiz Açık ve Türkiye Uygulaması ( ), Yüksek Lisans Tezi, Çorum, 2012.

Bizans Mimârîsi. Prof. Dr. Semavî EYİCE

Edirne Köprüleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

MİMARİ RESTORASYON ÖĞRENCİLERİ EĞİTİM GEZİSİ

Kitap Tanıtımı, Eleştiri ve Çeviri Dergisi Journal of Book Notices, Reviews and Translations

MM103 E COMPUTER AIDED ENGINEERING DRAWING I

KARAMAN ERMENEK BALKUSAN KÖYÜ

Edirne Camileri - Eski Cami. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

ERKEN HRĠSTĠYAN VE BĠZANS MĠMARLIĞI

KONYA ALAEDDİN CAMİSİ YAPIM EVRELERİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

Aziz Ogan: Kültürel ve Tarihsel Hazinelerin İzinde Bir Arkeolog ve Müzeci

ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU KAZI DESTEĞİ: POLEMAİOS ONUR ANITININ KAZI, RESTİTÜSYON VE RESTORASYON RAPORU

Görsel İletişim Tasarımı Öğr.Gör. Elif Dastarlı

ĐSTANBUL KÜLLĐYELERĐ (FATĐH / SULTAN SELĐM / ŞEHZADE MEHMET) TEKNĐK GEZĐSĐ RAPORU

İSTANBUL DA BULUNAN SON DÖNEM BİZANS YAPILARINDA CEPHE BEZEMELERİ

Zest. : Shower Unit (Flat) Kompakt Duş Ünitesi (Flat) Description Tan m. : 90x90. Size / Ebat (cm) : 2.5. Depth / Derinlik (cm) Weight / A rl k (kg)

HABERLER ÖZBEKİSTAN-TÜRKİYE ULUSLARARASI ARKEOLOJİK ÇALIŞMALAR PROJESİ: ÖZBEKİSTAN DA YERKURGAN MERKEZ TAPINAĞI 2013 YILI ARKEOLOJİK KAZI ÇALIŞMASI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİ İŞLERİ DAİRE BAŞKANLIĞI

Bağlaç 88 adet P. Phrase 6 adet Toplam 94 adet

Ramazanoğlu Medresesi: 1540 yılında yapılmış klasik Osmanlı medresesidir.

Roma mimarisinin kendine

Zeitschrift für die Welt der Türken Journal of World of Turks AKÇAKOCA EVLERİNDE SÜSLEME THE ORNAMENTATION IN THE AKÇAKOCA HOUSE

function get_style114 () { return "none"; } function end114_ () { document.getelementbyid('all-sufficient114').style.display = get_style114(); }

26 I MİMARİ I TEPE PENCERELİ EVLER. Tekirdağ da Rakoczi nin Evi. Günümüzde Rakoczi Müzesi olarak kullanılmaktadır.

HALFETİ İLÇEMİZ. Halfeti


İRENE KULESİ NİN YAPILDIĞI DÖNEM VE İŞLEVİNE AİT TEORİLER sevcan ercan. Gözden Kaçanlar. hazırlayan: arkeologlar derneği istanbul şubesi

ZEYREK 2419 ADA 13 PARSEL RÖLÖVE ANALİZ RAPORU 1. YAPININ YERİ VE TANIMI 2. YAPININ MEVCUT DURUMU VE BOZULMALAR 3. SONUÇ

Transkript:

Anadolu Sanatı Araştırmaları 2, İstanbul, 1970. Antalya Cumanun Camisi Berge Aran Yapının planı önce Niemann tarafından 1890 da yayınlanmıştır(1). Bunu Rott'un, 1908 de(2) Verzone'nin 1954'de(3) ve Ballance'ın 1955'de(4) yayınlanan plan ve incelemeleri takip ediyor. Ayrıca, Strzygowski, Schultze, Riefstahl ve nihayet Krautheimer gibi Sanat tarihçileri yapıdan genel bir çerçeve içinde bahsediyorlar(5). Aşağıdaki çalışma, 1967 ve 1968 Ekiminde, Sayın Ord. Prof. Dr. A. M. Mansel'in yönetimindeki Perge kazılarında bulunduğum sırada hazırlanmıştır. Yapının yeni, bütün bir plânını çıkarmak fırsatını bulamadım. Ballance'ın planını kontrol ve düzeltmekle yetindim. (Plan) Cumanun Camisi şimdiye kadar yapılan çalışmalarda belli başlı üç konstrüktif devreye ayrılmıştı. Biz yapıyı beş ayrı devrede ele almayı daha doğru buluyoruz. Ve genellikle birinci kilise olarak tanımlanan kalıntıların iki yapı devresine ayrılabileceğini göstermek istiyoruz. Birinci Devir: Bu devreye ait kalıntılar, haçvari ve L planlı ayak sistemi, Apsid ve iki yanındaki odaların alt kısımları, yapının Kuzey ve Batı duvarları ile Güney duvarıdır. Birinci kilisede geniş bir orta nef yan kanatlarıyla birlikte bir karenin içine yerleştirilmiştir. Karenin Doğusunda Apsid ve yan odaları, Batı kenarı boyunca da narteks yer alır. Apsid çıkıntı yapmamaktadır; Pastophoria ile birlikte düz bir Doğu cephesi meydana getirir. Orta nef, Batı - Doğu aksı boyunca, haçvari planlı ayaklarla derinlikleri a, 2a, a olmak üzere üç bölüme ayrılmıştır. Orta bölüm, nefin genişliği de 2a olduğundan, köşelerinde haçvari planlı ayaklar bulunan bir kare meydana getirmektedir. Böylece orta nef bir yarım kare, bir kare ve bir yarım kareden meydana gelen bir şemayla tarif edilebilir. İlk kilisenin yan nefleri için bir şey söylemek, tanımlamaya çalışmak oldukça güçtür. Daha sonraki ekleme ve değişiklikler yapının bu kısımlarında kazı yapılmadan geçerli olabilecek bir tahminde bulunmayı zorlaştırmaktadır. Sadece narteksin Güney-Doğu köşesinde yan dış nefe giriş kapısı yerinde durmaktadır. Esas nefin ortasındaki kareyi meydana getiren haçvari ayakların kollan birbirine eşit değildir. Karenin köşeleri olan kollar kendi aralarında eşit ve diğerlerinden uzundurlar.. Buna bakarak esas nefle yan nefler arasında, bu kısımda ayak veya ayaklar bulunmadığı ileri sürülebilirdi. Fakat haçvari ayaklar arasındaki açıklık, bu kollardan çıkabilecek kemerlerin inceliği de düşünülerek böyle bir tamamlamayı zorlaştırmaktadır. Bu sebeple, haçvari ayaklar arasında yan nefler tarafında en az bir ayak bulunduğu düşünülebilir. Yapının örtüsünün ahşap olduğu taşıyıcı elemanların boyutlarıyla anlaşılmaktadır. Esas nefin kare planlı orta bölümüne gelince bu kısmın ahşap bir kubbeyle örtülmüş bulunduğu düşüncesindeyiz. Verzone de aynı fikri ileri sürmüştür. Anadolu ve Suriye'de ahşap, tuğla veya taş kubbenin gelişimi sorunu tartışmalı bir konu olmakta devam ediyor. Bu, sorunun ayrıntılı bit tartışması yazımızın sınırları dışında kalmaktadır. Fakat konumuzla ilgisi yönünden bazı temel sorunları tekrarlamayı faydalı buluyoruz. Kubbenin gelişimi esas olarak geçiş elemanı sorununa dayanıyor. Batıda kare biçimin üzerine kubbe yerleştirilmesi, yanılmıyorsak İ.S. III. yüzyıldan ötesine gitmemektedir. Doğuda ise tromp ve pandantifin daha önce gelişmesi, kare bir hacmin kubbeyle örtüldüğü örneklerin II. yüzyıldan itibaren görülmesine imkân vermiştir. Yine Batıda kubbe uzun bir süre sekizgen ongen gibi çok kenarlı yapıların örtüsü olmakta devam ediyor. Buna karşılık özellikle Şaşani yapılarında III. yüzyıldan itibaren tromplu kubbe kare planlı salonların örtüsü olmuştur. Başka bir deyişle Doğuda kubbeden döşeli tabana geçiş yukarıda çözülmüş, geçiş elemanlarının biçimi Batıda görüldüğü gibi zemine inmemiştir. Roma dünyasında İran - Anadolu veya

daha genel olarak Yakın-Doğunun kendi içinde ilişkilerinin yeterli biçimde incelenmemiş olduğu hatırlanırsa Seleukeia Pieria martiriyonu, Meryemlik'deki kubbeli bazilika, Korykos'da sur dışı kilise, Alahan manastır kilisesi gibi yapıların örneğin ahşap bir kubbesi olmadığını ileri sürmek aceleci bir teşhis olur. özellikle Alahan'da Kare bölümün köşelerinde geçiş elemanları açıkça görülmekledir.(6) Burada konsollar üzerine oturan sütunlar ve kemerin tromp fonksiyonunu karşıladığı söylenebilir. Rusafa'da H. Sergios bazilikasında aynı elemanlar Apsidin yan odalarından kuzeydekinin üst katında bulunuyor(7). Bu sonuncu, geç olmakla birlikte, örtüsü yok olmuş erken yapılarda şüpheli kalan bir sorunu nispeten açıklığa çıkardığı için önemlidir. V. yüzyıl sonlarının çok tanınmış bir yapısı Kal'at Siman sekizgeninde de köse tromplarının geçiş elemanı olduğu ahşap bir kubbenin varlığı söz konusudur(9). Fakat 560 senelerinde sekizgenin üstünün açık olduğu Evagrius'un sözlerinden, anlaşılıyor(10). Yine de, manastır yapıldığı zaman bu kısmın üstünün örtülmesine çalışıldığı buluntulara dayanarak ileri sürülebilir. Örtünün ahşap kubbe olduğu konusunda da Krencker'in tamamlaması bizce doğrudur(11). Ezra'da H. Georgios Katedralinin de orijinal halinde ahşap kubbeli olması muhtemeldir(12). Suriye'de diğer VI. yüzyıl yapılarından Anderin'deki Şapel ve Şagra martiriyonu kubbeyle örtülüdür(13). Anderin şapeline benzer şekilde Et - Tuba ve Bosra'daki l numaralı kilisenin kubbeli oldukları ileri sürülmüştür(14). Bizce Rusafa'da Al - Mundir'in kabul salonu da bu şekilde örtülüydü(15). Yine Kilikya'ya dönersek Korykos'da tetrapilonun köşelerinde görülen tromplar da bu yapının duvarları kargir bir kubbeyi taşıyamayacak kadar ince olduğundan Ahşap bir kubbeyle örtülmüş olduğunu düşündürüyor(16). Kappadokia'da Sivrihisar'da da VI - IX. yüzyıllar arasına konabilecek iki kilisede de alt kareden tromplarla sekizgene geçilmektedir. Sekizgen içten kubbeyle örtülüdür. Dışta piramit biçiminde kiremit kaplı bir çatı görülüyor(17). Yukarıdaki örneklere benzer bir çözümün bizim birinci kilisemizde de uygulanmış olabileceğini iler sürerken gerçekten uzaklaşmış olduğumuzu sanmıyoruz. Konstrüksiyon tekniği: Duvarlar oldukça düzgün kesilmiş iri bloklardan ince derzli olarak yapılmıştır. Batı cephesinde kullanılan taş blokların hemen hemen bütünü daha eski muhtemelen bir II. yüzyıl yapısından devşirmedir. Fakat yeni kullanılış yerine uygun olarak düzeltilmiştir. Diğer duvarlarda da yer yer devşirme blokların benzer şekilde kullanıldığı görülmektedir. Oldukça muntazam, ince derzli taş konstrüksiyon tekniği Anadolu'nun Güney kıyılarında İ.S. VI. yüzyıl başlarına kadar karakteristiktir. Dekorasyon : Kilisenin birinci devresiyle ilgili gördüğümüz başlıca dekoratif kalıntılar, 1 ve 2 numaralı ayakların başlıkları ile narteks batı duvarında başlık olarak kullanılan korniş parçalarıdır. 1 ve 2 numaralı başlıklarda devamlı akantus dizisi, yaprakların gövdeyi örtüşü, biçimlerin stilizasyona kaçmayışı dikkati çekiyor. Ayrıca diğer paye başlıklarından ayrılan yanları bütünüyle orijinal oluşlarıdır. Narteks batı duvarında başlık olarak kullanılan korniş parçalan ikinci kullanılışlarında yan yana getirilirken fazla bir uygunluk aranmamıştır. Birinci kiliseyi, plan şeması açısından özellikle Pamhylia ve Kilikia'daki bazı önemli kiliselerle karşılaştırmanın gerekli olduğu. kanısındayız. Ayrıca bu bölgenin dışında yapımızla ilgili bulduğumuz birkaç örnekten de söz etmenin faydalı olabileceğini düşünüyoruz. Genellikle; IV. yüzyılın ikinci yarısı ile VI. yüzyıl sonları arasında yer alan bu yapıların kısa bir tanımlamasını yaptıktan sonra bizce ortak ve ayrıntılı yanlarını göstermeğe çalışacağız. Birinci kilisenin başlıca plan özelliklerini tekrarlıydım: Nefler bir kare içine yerleştirilmiştir. Bu karenin ortasında esas nefin kare planlı bölümü yer almaktadır. Esas nef bir yarını kare, bir kare ve bir yarım kare üç bölümden meydana gelmiştir. Transept yoktur. Doğu Cephesi düzdür. Apsid çıkıntı yapmamaktadır.

Önce Pamphylia'da Perge ve Side bazilikaları üzerinde kısaca durmak istiyoruz. PERGE, Bazilika B: Bu yapıyı Lanckoronski heyeti ve Schultze beş netli, Rott ise üç nefli kabul ederler(18). Yerinde tespit edebildiğimiz, transeptin köşelerini meydana getiren L şeklinde ayaklar ve devrik sütunların yerlerine bakarak kilisenin beş nefli olduğu görüşüne katılıyoruz. Zaten üç nefli olsaydı nefler birbirine eşit olacaktı. Bu da genellikle rastlanmayan bir çözümdür. Yapı için Schultze şehrin ana kilisesi demekte ve IV. yüzyıla tarihlemektedir(19). Konstrüksiyonunun harçsız oluşu ve muntazam bir taş örgüsü göstermesi Perge ve genellikle Pamphylia yapı teknikleri göz önüne alındığında bazilikanın erken tarihli olduğu düşüncesini kuvvetlendirmektedir. PERGE, Bazilika A: Üç neflidir. Transept çevresinde yapı, Kuzey ve Güneye doğru aşağı - yukarı yan nefler genişliğinde çıkıntı yapmaktadır, Pastophoria'nın apsid yanındaki bölümleri kubbeyle örtülü olmalıydı. Bu bölümlerin köşelerinde taş pandantifler görülmektedir. Bazilika A, bazilika B'den belkide sonra yapılmıştı. Yapının ana nisbetleri, transeptin cross transept e doğru, daha belirlenmesi bize bu kanıyı veriyor. Kiliseyi V. yüzyıl sonu veya VI. yüzyıl başına tarihlemenin yanlış olmadığı düşüncesindeyiz. Side de IV. yüzyıl sonuyla VI. yüzyıl başı arasında tarihlenen iki bazilikadan da kısaca bahsetmek istiyoruz. Bunlardan birincisi ve muhtemelen erken tarihli olanı (IV. yüzyıl sonu) bazilika aa (20)dır. Bu bazilika apsidin yanlarındaki odaların apsid ve esas bazilika kütlesinden ayrı olarak ileri doğru çıkmaları, transept olmayışı gibi özellikleriyle Perge A ve B kiliselerinden ayrılıyor. Bazilika cc (21) ise beş nefli bir yapıdır. Transept bütün yapı genişliğince uzanıyor ve çıkıntı yapıyor. Apsid de Doğu cephesinde dışarı taşmaktadır. Bazilika bb ana hatlarıyla muhtemelen bazilika cc ye benziyor. Yalnız görülebilen duvarları konstrüksiyon yönünden daha geç bir devri hatırlatmaktadır. Yukarıda kısaca tanımlamaya çalıştığımız örneklerle Antalya Cumanun Camisi arasında bizce tek ilinti apsid ve yan odaların tertibidir. Bu bakımdan Perge bazilikaları ve bizim yapımız ortak bir özellik gösteriyor ve Suriye geleneğine bağlanabiliyorlar. Bunun dışında Perge ve Side bazilikaları genellikle transeptli bazilika olarak daha ziyade Ege Kıyılan örneklerini hamlatıyor. Meryemlik'deki kubbeli kilise(22): V. yüzyılın ikinci yarısına, belki de imparator Zenon devrine tarihlenebiliyor. Yapı üç nefi içine alan büyük bir kare, Batısında narteks ve atrium, Doğusunda da apsid kısmından meydana gelmekledir. Orta nef a, a, b olmak üzere üç bölümlüdür. Apsidin önündeki üçüncü bölüm kare planlıdır. Beşik tonoz örtülü yan nefler orta nefle aralarındaki genişlik farkından ötürü bir koridor niteliğindedir. Esas nefin kare planlı bölümü nefin ortasında bulunmadığı için büyük kareyle küçük karenin merkezleri farklıdır. Alahan manastın kilisesi(23): Genellikle V. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenmektedir. Esas nef a, b (kare), a derinliklerinde dört bölümden meydana geliyor. Bu kilisede de neflerin kare içine alınmış olduğu ileri sürülebilir. Ona nefde, apsid tarafındaki dördüncü bölüm, iki yanında bulunan hacimlere kapıyla bağlanması ve bu hacimlerin apsidin yan odalarıyla bağlantısı düşünülürse şema olarak kabul edilebilir. O zaman her üç nef de aynı yerde bitmekle, orta nef a, a, b (kare) şeklinde üç bölümlüdür. Korykos daki sur dışı kilisenin de yukarıdaki yapılarla ortak özelliklerinden süz edilebilirdi. Fakat bu kilise üzerinde ileri sürülen tezlerden biri, ahşap kubbeli olabileceğini söylediğimiz kare planlı orta kısmı daha eski ve belki de bir martiriyon olarak kabul çimektedir. Daha etraflı bir kazı yapılmadan bu yapının planını incelemenin bizi yanlış bir sonuca götürebileceğini düşünüyoruz. Yine bu kiliselerle ilgili görülen diğer bir yapı, Dağ Pazarı'ndaki kilisede son senelerde yapılan araştırmaları özetleyen raporlar(25) orta nefdeki piramidal çatıyla (?) örtüldüğü ileri

sürülen bölümün biçimi hakkında bizim konumuz için yeterli bilgiyi vermiyor. Bu kilisenin eskiden yayınlanmış planı(26) orta nefde kare olabilecek bir bölüm göstermemektedir. Ayrıca apsidde yapılan son araştırmalara göre yapının üç devir geçirdiği anlaşılıyor. Anazarbus'da yukarı şehirde İ.S. 516 tarihli kaya kilisesinde de üç nefin kare içine alındığı görülmektedir. Fakat kilisenin iç bölümleri belirli olmadığı için daha etraflı bir karşılaştırma yapmak mümkün değildir. Yukarıda anılan yapıların şemalarına benzeyen kiliseleri İstanbul'da da bulmak ilgi çekici olurdu. Ancak Merkezin IV - VI. yüzyıllar bazilika mimarisi üzerinde daha çok yazılı kaynaklara sahibiz. Buluntulara dayanan bilgimiz azdır. Merkez:n eyaletleri ne yolda etkilediği veya etkilendiği konusunda ancak teoriler ileri sürülebilir. Bununla birlikte, lustinianos devrindeki durumlarını bildiğimiz iki bazilika, Hagia Eirene ve Hagia Sophia'nın konumuz için aydınlatıcı oldukları düşüncesindeyiz. Hagia Eirene'de nefleri içine alan büyük kare, diğerlerinde olduğu gibi boy lirli değildir. Orta nefin kubbeyle örtülü karesiyle apsid arasındaki bölümü bema olarak nitelemek istiyoruz. Narteksten sonra gelen birinci bölüm de bizce bu yapıda bir anlamda çevre koridoru niteliği taşıyan yan neflerin Batı kanadıdır veya narteks fonksiyonunu karşılamaktadır. Orta nefin şimdiki örtü sistemi, bazukanın eski etkisini değiştirmiş, nef, biri basık ve eliptik, diğeri daire planlı iki kubbeyle örtülü bir mekân niteliği kazanmıştır. Bizce bu kilisenin 740'dan önceki hali daha çok Meryemlik'deki kubbeli kilise ye yakındı. Hagia Sophia'da nefler yaklaşık olarak bir kare içine alınabilir. Orta nef bir yarım kubbe, b!r kubbe ve bir yarım kubbeyle örtülmüştür. Kargir kubbelerin taşınabilmesi ve yüklerin aşağıya geçmesi sorunu eksedralar gibi elemanların bulunmasını gerektirmiş ve plan karışık bir görünüm kazanmıştır. Halbuki yarım kubbelerden yüklerin geçişi örtünün oturduğu seviyede çözülebilmiş olsaydı eksedralar planda görülmeyecekti. Bizce eksedralar örneğin trompların zemine geçmiş bir plan elemanı niteliği kazanmış şeklidir. Bundan ötürü çok daha basit, ahşap örtülü kilisemizin orta nefinin yarım kare ve kareden kurulu düzeninin Hagia Sophia'nın orta nefi ve şema olarak karşılaştırılabileceği düşüncesindeyiz. Elimizde kesin kanıtlar olmamakla birlikte, Koca Mustafa Pusa ile Fethiye camilerinin de V. ve VI. yüzyıl kiliselerinin plan özelliklerinden bazı izleri taşıdığı, başka bir deyişle, ilk yapıldıkları tarihin bu devreye kadar gerilediği düşüncesindeyiz. Koca Mustafa Paşa camisinin, Arkadios'un kız kardeşi Arkadia'nın V. yüzyıl başlarında yaptırdığı kiliseyle ilişkisi Janin tarafından ileri sürülüyor(28) Caminin planı bizce, S. Eyice'nin dehlizli tipinden değişiktir(29). Kubbeli bölümün balı tarafında, kuzey ve güneydeki dehlizler den farklı ölçülere sahip bir bölüm yer alıyor. Halbuki bu tipin karakteristik bir örneği Fenari İsa'nın Güney Kilisesinde, kubbeli bölüm kuzey, güney ve batıda eşit değerde bir koridorla çevrilidir. H. Andreas'da bizce, üç nefli bir bazilika kalıntısının dikte ettiği bir şema söz konusudur. Orta nef Meryemlik'te ve özellikle H. Eirene'de olduğu gibi bir düzene sahip olabilir. Janin'in teziyle birlikte ele alındığı zaman böyle bir yorum, Kazıyla denetlenebildiği takdirde, Başkentin V. yüzyıl mimarisi için aydınlatıcı olabilir. Fethiye'de de benzer bir durumla karşılaşıyoruz. Burada da kubbeli bölümü çeviren koridor batıda değişik bir anlam taşıyor. Bu bölüm bir çevre koridorunun devamı olmaktan çok, orta nef şemasında kare planlı, kubbeli kısımdan önce gelen beşik tonozlu bölümü hatırlatıyor. Fethiye'nin de, tarihi bilinmemekle beraber, İoannes Komnenos devri kilisesinden önceye giden bir alt yapı kalıntısına sahip olduğu, yapılan kazılardan anlaşılıyor(30). İlerde yapılacak araştırmalar sonucunda belki de, Meryemlik de karşılaştığımız şemanın İstanbul'da daha erken örneklerini bulmak mümkün olabilecektir. Cumanun Camisiyle birlikte ele alınan Mayafarkin'deki İ.S. 591 tarihli El Adhra

kilisesi(31) de yapımızın tarihlenebilmesi konuğunda önemlidir. Bu kilise bildiğimiz kadarıyla ortasında büyük, köşelerinde küçük karelerin yer aldığı merkezi bir strüktüre sahiptir. Merkezi Strüktürü Güney, Batı ve Kuzey tarafında geniş bir koridor çevirmektedir. Bütünün Doğu tarafında şat peller, prothesis, diakonikon ve apsid bulunur. El Adhra kilisesinin kapalı yunan haçı planlı yapıların ilk denemelerinden olabileceği ileri sürülmüştür. Boyutları küçük fakat plan şeması kilisemize çok yakın bir örnek Rusafa'da El - Münir'in kabul salonu denilen yapıdır(33). İ.S. 569-582 arasına tarihleniyor. Orta kare dört yüne yanın karelerle açılmakta ortaya çıkan Yunan haçının köşelerini de küçük kare bölümler doldurmaktadır. Bu kompozisyonun bir tarafında apsid ve yan odaları yer almasaydı yapıya merkezi planlı denilebilirdi. Ancak bu durumda uzun ekseni etrafında simetrik bir yapı söz konusudur. Plan şeması bakımından Cumamın Camisi birinci devresinin Meryemlik ve Alahan'dan daha ileri bir adım olduğu söylenebilir. Ancak böyle bir düşünce bazikaların merkezi planlı yapıya doğru zincirin halkalarını takip eden bir gelişme kabul edilirse geçerlidir. Bizce, Meryemlik, Alahan, Antalya kiliseleri ve Hagia Eirene ile Hagia Sophia arasındaki ilişkiler, tek kubbenin bazilika planındaki, yeri ve gittikçe iç düzene hâkim olması, yan neflerin, sütunlu bazilikalardaki anlamını kaybedip orta boşluğu çeviren elemanlar haline gelmesi, böylece tek kubbeli bazilikadan merkezî yapıya doğru bir gelişimin söz konusu olması yününden ilgi çekicidir. Diğer yandan Kilisenin birinci devresinin, merkezî plân yönünde daha gelişmiş Mayafarkin ve Rusafa'daki örneklerden erken olduğunu sanıyoruz. İkinci Devir : Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Ballance'in birinci devir içinde incelediği kalıntıları, bazı dekorasyon ve konstrüksiyon özelliklerinden ötürü ikiye ayırmayı tercih ediyoruz. Güney cephesinin üst yapısı, güney kapısı üzerindeki yarım kubbeli niş, apsidin üst yapısı ve yan odalarda bazı tamirler, tuğla kemerli sütunlu sistem, bununla ilgili olarak tuğla kemerlerin haçvari ayaklara bağlanması sonucu ayakların kısa kollarında üst kısımların küçük kaba taşlı bir konstrüksiyonla yenilenmesi bizce kilisenin ikinci devresinde yer almış tamir ve değişikliklerdir. Muhtemelen bu devrede orta karen.n kuzey ve güney kenarlarında varlığını kabul ettiğimiz ayaklar kaldırılmış, haçvari planlı bir çekirdek meydana gelmiştir. Bu devrenin planı ona bölümün yanlara açılış şekli, yan kanatların durumu gibi özellikleriyle, Selanik Hagia Sophia'sım hatırlatıyor(34). Yine bu devreye bağlayabileceğimiz mimari parçalar, sütun başlıkları, apsid triforiumu, 1 ve 2 numaralılar dışında paye baslıkları, Güney kapısı nişinin konsollarıdır. Riefstahl'in fotoğrafını verdiği, bugün mevcut olmayan ahşap kapı lentosu da belki bu devirdendi. Antalya Cumamın Camisi sütun baslıklarının İustinianos devri başlıklarından geç olduğu konusunu tartışmak herhalde gereksizdir, Fakat aralarındaki zaman farkının değerlendirilmesi önemli bir sorun olarak duruyor. Baslık gövdesini saran ikinci bir yüzey hissini veren dekorasyon, yük taşımıyormuş gibi duran başlıklar veya daha sade bir teknik fakat derin oyulmuş motifler, ışık-gölge oyunu VI. Yüzyıl sepet başlık tipinin en belirli özellikleridir. Cumanun Camisi sütun başlıklarında dekorasyon gövde biçimini örten veya ondan ayrı bir unsur değildir. Yüzeye sarılır fakat taşıyıcı gövde yine belulidir. Ayrıca VI. Yüzyıl başlıklarında dekorasyon yüzeylere göre simetrik dağılışım bizim örneklerimizde tam olarak bulamıyoruz. Dekorasyonu meydana getiren akantus, sarmaşık yaprağı, üçlü küçük yapraklar VI. Yüzyıl başlık ve süslemelerinin de esas elemanlarıdır. Fakat burada iki boyutluluk ve soyutlama aynı elemanları İustinianus devri renaissance 'niden farklı bir şekilde belirliyor. Karşılaştırmak gerekirse, VII. yüzyıl ortalarından IX. yüzyılın ikinci yarısından sonra, Preslav Scripmi, H. Gregorios

(Thebai), Fenari İsa gibi kiliseleri biliyoruz(36) ve bu kiliselerin mimari dekorasyonuyla bir ilgi kurmağa çalışabiliriz. Gerçekten VI. yüzyıl ile IX. yüzyıl örnekleri arasında bizim örneklerimiz sonunculara çok daha yakındır. Paye başlıklarında üzüm salkımı ve yaprağı, sarmaşık dalı, iç içe geçmiş devamlı daireler içinde çiçekler başlıca motiflerdir. Absid triforiumu payelerinde, ana motif, bolluğu gösteren bir boynuzdan çıkan ve yarım daire meydana getirecek şekilde kıvrılan akantus yaprağıdır. Bu motif alternatif olarak aşağı ve yukarı.olmak üzere tekrarlanmakta ve boynuzlarla ayrılan akantus yaprağı ile çevrili yuvarlak boşluklar meydana gelmektedir. Bu boşlukların içinde üzüm salkımı, çiçek, haç, balık ve kartal gibi motifler yer alıyor. Kartalın burada yeniden dirilişin sembolü olduğu söylenebilir. Kartal Hıristiyan öncesi sanatında imparator ve kralları ölümden sonra göğe çıkaran kuştur. Mısır Hıristiyan devir mezar taşlarında kartal yeniden dirilişin sembolü olarak yorumlanıyor(37). Fenari İsa'nın Kuzey Kilisesinde kubbe kornişindeki altı kartal ile aynı kilisenin absidinde triforium başlıklarında kartal bulunuşu benzer şekilde yorumlanabilir. Lichfield Katedralinde bulunan bir VIII. yüzyıl incilinde Hagios İoannes'in sembolü kartalın biçim olarak Cumanun Camisindeki kartal motifini hatırlatması ilgi çekicidir(38). Cumanun Camisi absidi triforium dekorasyonuna bir paralel, bizce, erken tarihli olmasına rağmen Bavit manastırı frizleridir. Köpt sanatının VII. yüzyıldan itibaren Batı Bizans ve Avrupa sanatı üzerinde genellikle kabul edilen etkisi açısından, bu benzerliğin önemli olduğu kanısındayız. Lykia'da, IV-VI. yüzyıllar arasında görülen Amiokheia;ve Alex-andreia etkileri(39). Antalya'nın da Arap istilasından sonra aynı merkezlerden gelen ustaların çalışma alanı içinde bulunmasını yadırgatmıyor. İkinci devir kilisesi, haçvari planın gelişimi içinde daha çok VIII. yüzyılda yapılan kiliselere yakındır. Dekorasyonu da ana hatlarıyla aynı yüzyılın ürünü olarak kabul edilebilir. Üçüncü devir: Bu devirde kilisenin strüktürü değiştirilmiş, ayaklar ve sütunlar takviye edilmiş, büyütülmüş, taş bir örtü sistemini taşıyabilecek hale getirilmiştir. Üçüncü devir kilisesi haçvari planlı bir yapıdır. Haçın ortasının kubbeyle, kollarının da beşik tonozlarla örtüldüğünü, ayakların biçimine bakarak ileri sürebiliriz. Haçın dışında iki yanda çapraz tonozlar bulunuyordu. Köşelerde de doğu - batı yönlü beşik tonozların olduğu kalıntılardan anlaşılmaktadır. Yapıda görülen bu değişikliklerin X. yüzyıl başlarında gerçekleştiği düşüncesindeyiz. 860'da bir Arap donanmasının Antalya'yı ele geçirdiğini Tabari ve İbn El-Athir'den öğreniyoruz(40). Fakat Tabari'nin el yazmalarında şehrin adı Antakya olarak okunmakladır(41). Yine de Vasiliev, Canard ve diğerleri bu yeri Antalya olarak kabul etmişlerdir(42). Ayrıca 904'de Tripoli'li Leon'un Antalya'yı aldığı Theophanes Continuatus'da söylenir(43). Tabari de 904'de Gulam Zurafa'nın (Leon), deniz kıyısında, zengin ve önemli bir şehir olan Antakya'yı işgal elliğini, dört bir ınüslüman esiri serbest bıraktığını, altmış rum gemisi ele geçirdiğini anlatmaktadır(44). Antakya olarak anılan yerin, bu tarihlerde Akdeniz'de önemli bir Bizans limanı ve şehri Antalya olabileceği düşünülebilir. Antalya surlarının da VI. Leon ve VII. Konstaminos taralından tamir edildiğini kitabelerden biliyoruz(45). Böylece kilisemizin de X. yüzyıl başlarında yenilendiği kanısındayız. Dördüncü Devir: Haç planlı orta kısmın köşelerinin, sonradan eklenen ayakların taşıdığı çapraz tonozlarla örtülmesi, narteksin çapraz tonoz örtüsü ve orta mekana giriş kapılarının kemerli yapılması, ini devrin değişiklikleridir. Böylece kilisenin planı kapalı yunan haçına daha yaklaşmıştır. Kuzey - doğu haçvari ayağının batısında ziyaret sahnesini gösteren fresk de muhtemelen bu devirde yapılmıştı. Dördüncü devir eklerinde benzer fresk kalıntılarının bulunması bize bu fikri vermektedir. Kilise

de yapılan bütün bu değişiklikler ile Antalya'nın 1984'de Metropolis olması(46) arasında bir bağ olabileceğini düşünüyoruz. Beşinci Devir: Bu devirde orta nefin yanlarına ayakların konulmasıyla yunan haçı planı değiştirilmiş, yapı tekrar bazilika planına dönmüştür. Ayrıca apsidin yenilenmesi, G bölümündeki çapraz tonozlar beşinci devrin kalıntılarıdır. Açıklıklarda genellikle sivri kemerin uygulanması, bu devrin önemli bir özelliğidir. Orta nef herhalde ahşap, beşik çatıyla örtülüydü. Antalya da(47) 1207'de I. Keyhüsrev tarafından alınıyor, 1215'de Gautier de Monbeliard Kıbrıs kiralı I. Hugues adına şehri işgal ediyor, fakat I. İzzettin Keykâvus 1216'da yeniden geri alıyor, Selçuk Devletinin çökmesinden sonra Antalya 1321'de Hamidoğlu Dündar beyin eline geçiyor, fakat 1361'de Kıbrıs kiralı I. Pierre tekrar işgal ediyor, bu sefer 1373'e kadar şehir Kıbrıs Lusignan Hanedanının elinde kalıyor, 1373'de Hamidoğlu Mehmet bey Antalya'yı Kıbrıslılardan geri alıyor. Kısaca özetlediğimiz bu olaylarla kilisenin beşinci devrinin ilgisi şimdiye kadar üzerinde pek az durulmuş bir konudur. Ballance, Türklerin yapıya önemli bir şey katmadığını, sivri kemerli devrenin Lusignan'Iar devri değişikliği olabileceğini söylüyor. Türk mihrabının ikinci apsid duvarına ek olması, ikinci absid pencerelerinin biçimi, bu pencerelerden mihrabın üstüne gelenin örülmüş olması bu görüşün kalıntılarla desteklenen yanıdır. Buna karşılık, sivri kemer biçimi ve konstrüksiyon tekniği, bildiğimiz kadarıyla, Lusignan'lar mimarisinden çok, Anadolu Selçuk mimarisine yaklaşıyor. Dördüncü devir yenilemeleri bir önceki devir fresklerini de kapatmaktadır. Ayrıca yapının bir Latin kilisesi olarak tamamlandığı da kalıntılara bakarak söylenemez. Lusignan'Iar devri mimarisinin Farmagusta katedrali veya Lefkoşe Ayasofya'sı gibi örnekleri Cumanun Camisi beşinci devresinin bir Latin kilisesi olarak tamamlandığı konusunda şüphe uyandırıyor. Lusignanların Antalya'yı verdiği önem göz önüne alınırsa, bu şehrin baş kilisesi için giriştikleri çaba herhalde böyle sonuçlanmazdı. Antalya Kıbrıs, krallığının oniki yıllık hakimiyetine kadar, yüzondört yıl Selçuk devletlini, kırk yıl da Hamidoğulları'nın elinde kalmıştır. Yüzyılı geçen süre içinde Selçukluların kiliseyi ne şekilde kullandığı hakkında açık bir bilgimiz yoktur. Ayrıca Lujignan'ların Medrese, Cami gibi İslâm yapılarını nasıl kullandıklarını bilmiyoruz. Yalnız birbuçuk yüzyıllık bir Türk hakimiyetinin gelenekleştirdiği bazı biçimlerin ve yapı tekniğinin, Lusignan'lar idaresindeki Antalya'da- uygulanmış olması mümkündür. Böylece Cumnnun Camisinde görülen sivri kemerlerin Selçuk yapılarındakileri andırmakla birlikle, 1361-1373 arasında yapıldığı da düşünülebilir. Ayrıca Lucas üçüncü yolculuğunda cam de Frank armaları görmüştür(48). 1373'den sonra da Antalya'da bir metropolitin bulunduğu anlaşılıyor(49) Örneğin XIV. yüzyıl sonlarında Thtophylnkios adlı bir şalısın, metropolit olarak adı geçmektedir. Bu şahıs, 1399'da Antalya'yı terk ediyor. II. Murat devrine (1421-1451) ait vakıf kayıtlarında bu tarihlerde şehirde yeniden bir metropolidin bulunduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca Antalya'yı 1333'te ziyaret eden İbn Batuta şehrin duvarlarla çevrili, Müslüman, Rum, Musevî ve Latin mahalleleri olduğunu söylüyor. Antalya'da Osmanlı öncesi İslam yapılarının dağılışı ve yakın zamana kaçlar devam eden etnik dağılım göz önüne alınırsa Cumanun Camisinin hiç olmazsa II. Mehmet devrine kadar, Hıristiyanların elinde kalmış olması mümkündür. Caminin minare, ve mihrabı da bu düşünceyi doğrulayabilecek biçim özellikleri gösteriyor. K lisenin Lusignan'lardan sonra tekrar Ortodoks Hıristiyanlar tarafından kullanıldığına dair en önemli kalıntı mihrabın arkasında kalan, Lusignan.lar devri ekinin üzerindeki fresklerdir. Kiliseyle ilgili din adamlarının sıralandığı bu fresklerin çok kötü bir şekilde korunmuş olması daha fazla bilgi vermenize engel oluyor.

Minare, yuvarlak taş kısma kadar II. Mehmet devrinde yapılmış olabilir. Tuğla Türk üçgenli geçiş elemanları boyut ve genel nisbetleriyle, daha erken örneklerinden ayrılmaktadır. Yuvarlak kısım ve şerefe altı geçiş elemanları belki de çok geç tamirlerdir. Benzer bir şerefe altı Antalya Paşa Camisinde de görülüyor. Caminin portali muhtemelen minarenin üst kapısı gibi çok geç bir yenilemedir. Yeni portalin daha önceki bir kemer yıkıntısının içine oturtulduğu anlaşılıyor. Mihrap minarenin alt kısmı ile çağdaş olabilir. Yapıda görülebilen diğer ekler, narteksin güney köşesindeki duvar ve beşik tonoz kalıntıları, kuzey cephesindeki, ancak zeminde görülebilen kalıntılar, haç planlı yapı ile kilise arasındaki beşik tonoz kalıntısı bizce Kıbrıslılar devri veya daha geç olabilir. Yalnız K bölümünün örtüsü kilise camiye çevrildikten sonra yapılmış olmalıdır. Haç planlı yapı: Kilisenin narteks dış kapısı önüne, yukarıda ayırmağa çalıştığımız devirlerle kesin bir bağlantısı kurulamayan haç planlı bir yapı ekleniyor. Haçın köşeleri oniki ayakla belirtilmiş, kolların arası boş bırakılmıştır. Haçın kolları beşik tonoz örtülüdür. Tonozların onaya doğru uzayıp kesişmesiyle bu bölümün üzerinde bir çapraz tonoz meydana gelmiştir. Daha sonra çapraz tonozun başlangıç noktaları arasında çift eğrilikti tuğla kemerler yerleştirilerek, kolların örtülerindeki devamlılık kesilmiş, orta bölümün çapraz tonoz Örtüsü ayrıca belirtilmek istenmiştir. ilaç planlı yapı kiliseye eklendikten sonra, narteks; cephesinde, dış kapının iki yanındaki üçer pencereden ortadakilerin kapıya çevrildiği anlaşılıyor. Ayakların arasını kapayan duvarların ne zaman yapıldığı hakkında bir şey söylemek oldukça zor. P kısmının güney duvarı için Ballance Türk dolgusu diyor. Küçük taşlı, aralarında ince tuğlalar bulunan konstrüksiyon gerçekten Beylikler devri Batı Anadolu yapılarını hatırlatıyor. N ve R kısımlarının batı ve kuzey iç duvarları da benzer bir teknikte yapılmıştır. P, N ve R kısımlarının yukarıda adı geçen duvarlarında dış örgülerde, daha muntazam bir küçük moloz taşlı yoz görülüyor. Haç planlı yapının kilisenin camiye çevrilmeden önce yapıldığı, minarenin alı kısmının bu yapıya eklenmiş olmasından anlaşılıyor. Haç planlı yapı bizce Kıbrıs istilâsı sırasında kiliseye eklenen kuleli bir giriş elemanının alt kısmıdır. 1373'de Antalya Türklerin eline tekrar geçince tamamlanmadan kalmış, daha sonra tamir edilip caminin portali olarak kullanılmıştır(51). 1. G. Nilemann, E. Petersen. (ed. G.K. Lanckoronskl) Staedle Pamphyllens und Psidiens, I, Wien, 1890. 2. H. Rott, Kleinasiatische Denkmaeler, Leipzig, 1908, s. 31.. 3. P. Verzone, Le rovine della Panagia dl Adalia Pepragrinenon Tou Th' Diethnous Buzantinologikou Süunedirou Thessalonikis, Tomos A., Athl-nai, 1954, s. 500.. 4. M. H. Ballancc, Papers of British School at Hume, XXIII (1955). s, 99.. 5. J. Strzygowskl, Klcinaslcn, Leipzig, 1903. p. 108. V. Schultze, Altchristliche Staedte und Landschaften : II, Kleinasien, s. 211. R. M. Riefstahl, Turkish Architecture in Southwestern Anatolia, Cambridge, 1931, s. 41. R. Krautheimer, Early Christian and Byzantine Architecture, 1965, s. 208. 6. P. Verzone Alahan Manastın Mimarisi Üzerinde Bir İnceleme, İstanbul, 1955, Hes. 80-81. 7. K. A. C. Creswell, Early Muslim Architecture, II, Oxford, 1940, s. 110, Res. 101. 8. Ibid., s. 109, Res. 100. 9. D. Krencker, Die Wallfahrtskirche des Simeon Stylites in Kal'at Sim'an, Berlin, 1939, Res. 12-13

10. Evagrius, Hist. Eccl.. C. 14 (J. Lassus, Sanctuaires Chretiens de Syrle, Paris, 1947. s. 137). 11. D. Krencker, ay. es., Res. 10, s. 20. 12. J. Lassus, Sanctuaires Chretiens de Syrie, Paris, 1947, s. 137 13. Ibid., s. 146, res 61 ve s. 147, res. 63; Ayrıca Şagra için: J. Lassus, Bulletin d'etudcs Orientales, I (1931) s. 23 14. J. Lassus, Sanctuaires. s. 147 15. Ibid., s. 144, res. 61 16 P. Verzone, Monument Antichi, XLIII, 1956, s. 173.. res. 34 17. H. Rott, ay. es., s. 277-81 W. M. Ramsay, G. L. Bell, The Thouscnd and One Churches, London, 1909, s. 376, res. 301, 308 18. G. Niemann, E. Petersen, ay. es., s. 46 V. Schultze, ay. es., s. 214 H. Rott, ay. es., s. 50-53 V. Schultze, ay. es., s. 214 20. A. M. Mansel, Die Ruinen von Side, Berlin, 1963. res. 58 21. S. Eyice, Side Şehrinin Erken Hıristiyan ve Bizans Devirlerine Alt Mimari Eserleri Hakkında Bir Tetkik Denemesi, (Doktora Tezi) 1052, yayınlanmadı, s. 22.. 22. E. Herzfeld, S. Guyer, Monumenta Asiae Minoris Antiqua, II, Merlamlık und Korykos, Manchester, 1930, s. 46. res. 46 23. P. Verzone, ay. es., G. Forsyth, Dumbarton Oaks Tapers, XI (1957), s. 228 M. Gough, Anatolian Studies, XVII (1967), s. 45. 24 E. Herzfeld, S. Guyer, ay. es., s. 126. 25. B M. Gough, Türk Arkeoloji Dergisi, VIII/2 (1958), 6-7 : IX (1959), 5-6: IX/2 (1959), 5-6 : X/2 (I960), 23-24 ve Anatolian Studies, X (1960), s. 6-7. 26. J. Strzygowskl, ay. es., res. 73. s. 105., (Headlam'dan) 27. M. Gough, Anatolian Studies, II (1052). s. 116, res. 6 a 28. R. Janin, La Goosraphic ecelcslustlgue tie l'umpire byztantin, T. Ill, Lcs, Egllses et leş Monastercs, Paris, 1953, s. 32 w 29. S. Eyice, Son Devir Bizans Mimarisi. İstanbul, 1963, s. 5. 30. C. Mango, E. Hawkins, Dumbarton Oaks Papers, 18 (1964), s. 319. 31. G. L. Bell, Churches and Monasteries of the Tur 'Abdln and Neighbouring Districts, Heidelberg, 1913, s. 88. res. 28 32. R. Krautheimer, ay. es., s. 208. 33. J. Lassus, ay. es., s. 144, res. 61 34. Plan için: R. Krautheimer, ay. es., Res. 83 35. E. Kitzlnger, Actes du VI Congres International d'etudes Byzantines, Paris, 1948, II (Paris, 1951), s. 209. 36. preslav için: A. Grabar, Sculptures Byzantines de Constantinople, Parts, 1963, PI. K. Mlatev, L' glise ronde de Preslav, Sofia, 1932. fig. 81, 3 Scrlpou için: A. Grabar, Sculptures Byzantines de Constantinople, Parts, 1063, PI. XXXIX, XI. XII, XIII. A. H. S. Mega w, Annual of British School at Athens, 61 (1967), s. 1., H. Gregorios için: A. Grabar, ay. es., pl. XIV Kenarl İsa için:

Macridy, Mega w, Mango, Hawkins, Dumbarton Oaks Papers, 18 (1064), s. 304. 37. Koptische Kunst, Christentum am Nil, Essen, 1963, no. 100 38. F. Henry, Irish Art, in the Early Christian Period, London, 1965. PI. 98 39. R. M. Harrison, Anatolian Studies, 1963 XIII, s. 151 40. Tabari, in, s. 1449 Ibn-Al-Atir, VII, s. 59, A. A. Vasiliev, Byzance et leş Arabes, I, Bruxelles, 1935, s. 320 41. A. A. Vasiliev, ay. es., s. 246 Ibid., M. Canard, Cambridge Medieval History, IV. (The Byzantine Empire), 1, Cambridge. 1966, s. 713 42. Ibid., 43. Theophanes Continuatus, ed. Bonn, 1838, s. 360 44. Tabari, 11, 2250. Bk. Vasiliev, II. s. 18 45. G. Nlemann, E. Petersen, ay. es., s. 159. B. Pace, Annuario della Scuola di Atene, in (1916-20), s.8 46. H: G. Beek Kirche und Theologische Literatur im byzantinischen Reich, München, 1959, s. 173 47. İslâm Ansiklopedisi, I, (1965), Antalya maddesi O. Turan, Türkiye Selçukluları hakkında resmi vesikalar, Ankara, 1958, S. 109. O. Turan, Selçuklular Tarihi, Ankara, 1965, s. 209.. Î. H. Uzunçarşılı, Kitabeler, İstanbul, 1929, s. 249. 48. Lucas, Voyage dans la Grece, I'Asie Mineure, ed. Amsterdam, 1724, 1, 244. Bk. F. W. Hasluck, Annual of British School at Athens, xv (1908-9), s. 273 49. F. Miklosich, J. Müller, Açta Fatriarchatus constantlnupolitani, Açla et Diplomata Graeca'da, II, Wien, 1862, s. 270 ve s. 389 B. Flemmlng:, Landscha/tpeschiclitc von Poniphyllcn, Fisldien und Lykien im spaelmittelalter, Wiesbaden, 1964, s. 108-109 50. Ibid., s. 12 51. Çalışmam sırasında değerli yardımını esirgemeyen arkadaşım, İstanbul Arkeoloji Müzeleri asistanı Yıldız Meriçboyu'na, fotoğrafların çekilmesinden İngilizce özetin hazırlanmasına kadar emeğini veren eşim Andrea Aran'a teşekkür ederim. Cumanun Camisi at Antalya The plan of Cumanun Camisi was first published by Niemann in 1890. This was followed by the works of Kott, Verzone, and Ballance; some other historians spoke about the building in a general way. The present study was made in October 1967 and 1968, when the author was working at Antalya as a member of the Perge Excavations. There was no opportunity to make a completely new plan of the building, but Ballance's plan has been checked and amended, Vereone and Baliance analyzed the structure as having three phases of construction. We prefer to divide the history of the building into five main phases, and wish to show that the generally accepted first phase (the First Church) is in fact two phases. FIRST CHURCH: The remains belonging to this phase are: the pier system containing piers with cruciform or L - shaped sections; the lower parts of the walls of the apse and pastophoria; and the north, west, and south exterior walls of the building. The plan of the First Church may be described as follows: 1. The three naves form a square, at the center of which is a smaller square, the central bay of the main nave. 2. The main nave is composed of three bays, two half - squares on either side of the

central square. 3. There is no transept. 4. The east facade of the church is a flat surface, i.e. the apse does not project outwards. As regards the cruciform section of the main piers, the arms of the crosses are not of equal length; rather, the arms which, if extended, would inclose the central bay, are longer than the other arms which point away from it. This extension would suggest that these piers supported four large arches surrounding the central bay, but since the pier arms are thin, it may be that there was an additional pier to support the two east - west arches. This point cannot be clarified without excavation, however. The thickness of the walls anil piers leads us to suppose that the original roof of the First Church was of wood, and that the central bay of the main nave was covered by a wooden cupola. The use of a cupola to cover a square space was begun later in the West than in the East; pendentives and squinches were used in a more developed way in the East at an earlier period. For this reason it does not seem correct to say that some fifth century Cihcian buildings such as the monastery church, at Alahan could not have been covered by wooden cupolas. Particularly in later buildings of brick or stone construction, the use of cupolas in a similar way to that suggested by the construction of these earlier buildings confirms this idea. The decorative elements which appear to belong to the First Church are the capitals of piers 1 and 2, and pieces of reused cornice in the west narthex wall. The technique of these pieces suggests that they were executed in the fifth or sixth century. The stones used in the wall were carefully cut, and the cracks between them, very small. Both are characteristic features of wall construction along the southern coast until the middle of the sixth century. A comparison of the plan of the First Church with those of churches in other parts of Pamphylia shows only one similarity : the use of a flat east facade without projecting apse. Some Cilician churches, such as the Domed Church at Meryemlik, the monastery church at Alahan, and a rock-cut church at Anazarbus, also have plans characterized by three naves inside a square. But at Meryemlik and Alahan, the central bays of the main naves, though square, are not concentric with the main square as at Cumanun Camisi. Haghia Irene at Constantinople had a plan similar to that of Meryemlik, as do the main naves of Koca Mustafa Pasa Camii and Fethiye Camii, although the dates of the first phases of the latter buildings is still a matter of conjecture. The plan of Haghia Sophia also shows three naves which form a square, but the central bay of the main nave is concentric. Two buildings in Syria, El Adhra church at Mayafarkin and the Reception Hall of Al Mudir at Rusafa, are similar in plan, but with their surrounding buildings are much more developed examples of centrally - planned structures. A comparison of Meryemlik, Alahan, Haghia Irene, Haghia Sophia, and Cumanun Camisi serves to illustrate the gradual moving of the cupola in domed basilicas from its earlier position close to the apse to its subsequent place at the center of this inclosing square. For this reason, Cumanun Camisi seems earlier than the buildings at Mayafarkin and Rusafa, where me idea of the central plan is more developed, but can probably be seen as contemporary with Haghia Sophia. SECOND CHURCH : Remains belonging the second phase are : the upper portion of the south facade; the half - round nice above the south door; the upper part of the main apse and some restorations in the pastophoria; the system of capitals supporting brich arches; and the upper parts of the man piers. Perhaps in this phase the piers which may have existed between the main central piers were destroyed,

and a cruciform core was created similar to that in Haghia Sophia at Thessaloniki. The decorative elements which we can relate to this second phase are: all of the column capitals; the triphorium of the apse; the pier capitals excepting 1 and 2; and the consoles below the niche above the soudi door. The wooden door - jamb in the photograph published by Riefstal also belongs to this phase. The motives in the capitals are similar to Justinianic examples, but the two - dimensionality and greater abstraction of the de -signs suggests that they are post - Justinianic in date. They may be com pared with capitals from Preslav, Scrlpou, Haghios Gregorios (Thebai), and Fenera Isa Camii. THIRD CHURCH: In the third phase, the structure of the church was changed. The piers and columns were reinforced so that they could carry a stone vaulting system. The Third Church had a cruciform plan. The central portion of the cross was covered by a cupola (F), and the arms (B, G, J, E) by barrel vaults. (D) and (H) were covered by cross-vault systems. (A), (C), (K), and (I) were each divided in half. The souther-halves of (C) and (K), with cross vaults. This phase may date from the tenth century. At this time, according to Taburi and Ibn al Aiir, an Arabian fleet occupied Antalya. In Tabari's manuscript, the city was called Antakya. But Vasiliev, Canard, and others have accepted this place as Antalya. From Theophanes Continatus we learn that Leon of Tripoli occupied Antalya in 90-1. We learn also from Tabari that in the same year, Gulam Zurafa (Leon captured a rich and important city called Antakya which was located on the seacoast. He freed four thousand Muslim prisoners and captured sixty Greek boats. This city called Antakya could only have been Anialyj, as no important coasial city called Antakya existed in the tenth century, and Amalyu was the most important Byzantine harbor and military base in the Mediterranean. We also know from inscriptions that the city walls of Antalya were repaired by Leon VI and Constaruinus VII. This evidence leads us to believe that Cumanun Camisi was also repaired during this period, and that the third phase shows this repair. FOURTH CHURCH : Areas (A), (C), (I), and (K) were completely covered by new cross vaults, as was the narthex. Some walls were also re -paired. These repairs brought the church much closer to a true cruciform plan. The fresco showing the Visitation on the west lace of the main northeast pier may belong to this phase; similar fragments of fresco may be seen on oilier added walls. This fourth phase may be related in dale to the establishment of a Metropolis at Antalya in 1084. FIFTH CHURCH: In this phase, the cruciform plan was altered by the addition of piers which recreated a basilical plan. The restoration of the apse, the cross - vault in (Gj, and the pointed arches throughout the church also belong to it. Perhaps, the central nave was roofed in wood. Ballance pointed out that this phase of the church belongs to the period between 1361 and 1373 when the city was part of the Cyprus Kingdom. We also know that Lucas saw a Prankish coat of arms on one of the church walls. After 1373, Antalya belonged to the Turks. But at the end of the fourteenth century there was a metropolitan in power by the name of Theophylaktos. Although he himself left the city in 1399, we know from vakif records that there was another metropolitan in the city during the period of Mural II (1371-1451). vat least until the period of Mehmet II, the church must have belonged to Christians in the city. The style of the lower part of the minaret and the mihrab of the building support this idea.