RANT VE RANT ARAMA NIN EKONOMİ POLİTİĞİ: ELEŞTİREL BİR YAKLAŞIM



Benzer belgeler
BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE EKONOMİSİNE PANORAMİK BAKIŞ...

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

İktisadi Planlamayı Gerektiren Unsurlar İKTİSADİ PLANLAMA GEREĞİ 2

İçindekiler kısa tablosu

Bu doküman Kâtip Çelebi tarafından 1632 de yazılan ve İbrahim Müteferrika nın eklemeleri ile Matbaa-ı Amire de basılan Kitabı-ı Cihannüma nın

Uluslararası Tarım ve Gıda Politikası II

İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri

BÖLÜM I MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ

Plan Ödemeler Dengesi, tanım, kapsamı Ana Hesap Grupları Cari Denge, Sermaye Hesabı Dengesi Farklı Ödemeler Dengesi Tanımları Otonom ve Denkleştirici

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

BİRİNCİ BÖLÜM: KALKINMA VE AZGELİŞMİŞLİK...

ÇEVRESEL TARIM POLİTİKASI

İKTİSAT ANABİLİM DALI ORTAK DOKTORA DERS İÇERİKLERİ. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS


İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1: EKONOMİ İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER VE TEMEL KAVRAMLAR...

DR. Caner Ekizceleroğlu

Dr. A. Tarık GÜMÜŞ Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Anabilim Dalı. Sosyal Devlet Anlayışının Gelişimi ve Dönüşümü

1 Ç İ N? > F, K İ L E R KİTAP I. C U MH UR t Y ET REJİMİNDE TÜRKİYE EKONOMİSİNİN GELİŞMESİ BÖLÜM 1

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 8 Ekim 2014

FİNAL ÖNCESİ ÇÖZÜMLÜ DENEME MALİYE POLİTİKASI 1 SORULAR

Dış Ticaret Politikası-Giriş Dr. Dilek Seymen Dr. Aslı Seda Bilman

Dış Ticaret Politikası. Temel İki Politika. Dış Ticaret Politikası Araçları Korumacılık / İthal İkameciliği

İÇİNDEKİLER Sayfa ÖNSÖZ... v İÇİNDEKİLER... vi GENEL EKONOMİ 1. Ekonominin Tanımı ve Kapsamı Ekonomide Kıtlık ve Tercih

TÜRKİYE EKONOMİSİ. Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü. 1.DERS Şubat 2013

Uluslararası Ekonomi Politik (IR502) Ders Detayları

TARIMA MÜDAHALE ŞEKİLLERİ

Türkiye Ekonomisinde Dönüşüm

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002.

İKTİSADÎ DÜŞÜNCENİN EVRİMİ (Başlangıcından Neoklasiklere) (İktisada Giriş I dersi için yardımcı kısa notlar)

SORU SETİ 11 MİKTAR TEORİSİ TOPLAM ARZ VE TALEP ENFLASYON KLASİK VE KEYNEZYEN YAKLAŞIMLAR PARA

Giriş İktisat Politikası. İktisat Politikası. Bilgin Bari. 28.Eylül.2015

İÇİNDEKİLER YAZAR HAKKINDA

Tarife Dışı Politika Araçları

MAKROEKONOMİK ANALİZİN ALTYAPISI: TEMEL MAKROEKONOMİK İLİŞKİLER

8. BÖLÜM STAGFLASYONLA MÜCADELEDE MALİYE POLİTİKASI. Dr. Süleyman BOLAT

Makro İktisat II Örnek Sorular. 1. Tüketim fonksiyonu ise otonom vergi çarpanı nedir? (718 78) 2. GSYİH=120

Tarımsal Gelir Politikası/Amaç

İÇİNDEKİLER. Önsöz... iii İçindekiler... v Giriş... 1 BİRİNCİ BÖLÜM DIŞ TİCARET TEORİLERİ

I. Uluslararası Parasal Ortam 1

İktisat Anabilim Dalı- Ortak Doktora Ders İçerikleri

PAZAR BÜYÜKLÜĞÜ YATIRIM MALĐYETLERĐ AÇIKLIK EKO OMĐK VE POLĐTĐK ĐSTĐKRAR FĐ A SAL ĐSTĐKRAR

1. Giriş Giriş...19

İÇİNDEKİLER. 1. Bölüm Kamu Ekonomisi Disiplinine Tarihsel ve Analitik bir Perspektiften Bakış,

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

GİRİŞİMCİLİKTE FİNANSMAN (Bütçe - Anapara - Kredi) FINANCING IN ENTREPRENEURSHIP (Budget - Capital - Credit)

1. Devletin Piyasaya Müdahalesi ve Fiyat Kontrolleri

Banka Kredileri ve Büyüme İlişkisi

TARIM POLİTİKASININ ARAÇLARI Ulusal Tarım Politikası Araçları

İZMİR TİCARET ODASI EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ

ULUSLARARASI İKTİSAT Yrd.Doç.Dr.Dilek Seymen DEÜ.İİBF İktisat Bölümü

Prof.Dr. Ayten Ayşen Kaya

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

EKONOMİ DEKİ SON GELİŞMELER Y M M O D A S I P R O F. D R. M U S T A F A A. A Y S A N

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

Doç.Dr.Dilek Seymen DEÜ.İİBF İktisat Bölümü

Uluslararası Siyasi İktisat (IR211) Ders Detayları

EK-1 YABANCI PARA NET GENEL POZİSYON / ÖZKAYNAK STANDART ORANI BİLDİRİM CETVELİ

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. Lisans Maliye Hacettepe Üniversitesi İİBF Y. Lisans İktisat Akdeniz Üniversitesi SBE 2003

gerçekleşen harcamanın mal ve hizmet çıktısına eşit olmasının gerekmemesidir

F. Gülçin Özkan York Üniversitesi

tepav Mart2011 N POLİTİKANOTU Cari Açığın Sebebini Merak Eden Bütçeye Baksın Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ... XVII BİRİNCİ BÖLÜM MUHASEBE

2002 HANEHALKI BÜTÇE ANKETİ: GELİR DAĞILIMI VE TÜKETİM HARCAMALARINA İLİŞKİN SONUÇLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

FİNANSAL RİSKLER & KORUNMA YÖNTEMLERİ

Dersin Planı (Bu ders sunumunun hazırlanmasında büyük ölçüde Nevzat Güran ve Sadık Acar ın ders notu ve kitaplarından yararlanılmıştır)

ULUSLARARASI ĐKTĐSAT. Yrd.Doç.Dr.Dilek Seymen DEÜ.ĐĐBF Đktisat Bölümü

DERS NOTU 09 DIŞLAMA ETKİSİ UYUMLU MALİYE VE PARA POLİTİKALARI PARA ARZI TANIMLARI KLASİK PARA VE FAİZ TEORİLERİ

izlenmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti 1949 yılında kurulmuştur. IMF'ye bağlıbirimler: Guvernörler Konseyi, İcra Kurulu, Geçici Kurul, Kalkınma Kurulu

Derece Alan Üniversite Yıl

Doç.Dr.Dilek Seymen DEÜ.İİBF İktisat Bölümü

İKTİSAT BİLİMİ VE İKTİSATTAKİ TEMEL KAVRAMLAR

GENEL EKONOMİ DERS NOTLARI

YENİ HÜKÜMET PROGRAMI EKONOMİ VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ İÇİN DEĞERLENDİRME EKONOMİ VE STRATEJİ DANIŞMANLIK HİZMETLERİ 30 KASIM 2015

İktisadi Düşünceler Tarihi (ECON 316) Ders Detayları

Dersin Amacı: Bilimsel araştırmanın öneminin ifade edilmesi, hipotez yazımı ve kaynak tarama gibi uygulamaların öğretilmesi amaçlanmaktadır.

TARIM VE KALKINMA. Doç.Dr.Tufan BAL. Not: Bu sununun hazırlanmasında, Prof.Dr. Murat Ali DULUPÇU nun ders notlarından faydalanılmıştır.

MAKROİKTİSAT BÖLÜM 1: MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ. Mikro kelimesi küçük, Makro kelimesi ise büyük anlamına gelmektedir.

ORTA VADELİ PROGRAM

1930 DÜNYA BUHRANI DÂHİL, TÜRKİYE BU KADAR AĞIR KRİZ YAŞAMADI.

TÜRKİYE EKONOMİSİ Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

DIŞ TİCARETTE KÜRESEL EĞİLİMLER VE TÜRKİYE EKONOMİSİ

Ödemeler Dengesi Tanım ve Kapsam:

FİYAT İSTİKRARI ACI KAHVE

2006 YILI EGE BÖLGESİ NİN 100 BÜYÜK FİRMASI

Original Sin olgusu ve BRIC-T ülkelerinin Dış finansmana Dayalı Kalkınması. Tahsin BAKIRTAŞ

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

2005 YILI İLERLEME RAPORU VE KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİNİN KOPENHAG EKONOMİK KRİTERLERİ ÇERÇEVESİNDE ÖN DEĞERLENDİRMESİ

K R Ü E R SEL L K R K İ R Z SON O R N A R S A I TÜR Ü K R İ K YE E KO K N O O N M O İSİND N E D İKT K İSAT A P OL O İTİKA K L A AR A I

içindekiler Kısım 1 Piyasalar 2 Piyasalar ve Piyasanın İşleyişi 28 Ekonomi ve Çevrenizdeki Dünya 4 Grafiklerle Çalışmak 23 Bölüm 2 Bölüm 1 Bölüm 1 Ek

DERS PROFİLİ. İktisata Giriş I ECO101 Güz Yrd, Doç. Dr. Aslı Şen-Taşbaşı

MALİYE POLİTİKASI II

Büyümeyi Sürdürmek: Yurtiçi Tasarrufların Önemi

EKONOMİK KRİZİN EMEK PİYASALARINA ETKİLERİ

1 İKTİSAT İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

Türkiye nin nasıl bir büyüme hikayesine ihtiyacı var?

FİNANSAL KURUMLAR PARA PİYASASI KURUMLARI

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) Pazartesi, 28 Eylül : Eylül 2009 ÇARŞAMBA. Resmî Gazete. Sayı : (Mükerrer) CUMHURBAŞKANI 1 / 89

iktisaoa GiRiş 7. Ürettiği mala ilişkin talebin fiyat esnekliği değeri bire eşit olan bir firma, söz konusu

Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi

Transkript:

Giriş Bilim ve Ütopya Dergisi, Sayı: 160, Ekim 2007 RANT VE RANT ARAMA NIN EKONOMİ POLİTİĞİ: ELEŞTİREL BİR YAKLAŞIM Yrd. Doç. Dr. Münevver Soyak Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu Öğretim Üyesi E-mail: msoyak@marmara.edu.tr Rant ve rant arama, gelişmiş ya da gelişmekte olan birçok ülkede, her ekonomik ve siyasi konjonktürde bir şekilde gündeme gelen ve bu nedenle de iktisat literatüründe en fazla tartışma yaratmış konulardandır. Bu çalışmada literatürde her iki kavramın tarihsel olarak evrimi gözler önüne serilecek, özellikle rant arama kavramı tartışılarak, yeni sanayileşen bazı Doğu Asya ülkelerinin kalkınma süreçlerinde yaratılan rantların rolü sorgulanıp, Türkiye gerçeğinden hareketle, bazı politika önerilerinde bulunulacaktır. İktisat Literatüründe Rant ve Rant Arama Rant kelimesine gündelik hayatta çok farklı anlamların yüklenmesi söz konusudur. Sözlük karşılığı olarak kira anlamında kullanıldığında, bir malı belli bir süre kullanma karşılığı ödenen bedel olarak algılanması söz konusudur. İktisadi açıdan ise rant, sözlük anlamından oldukça farklı bir anlam ifade etmektedir. Buna göre rant; kıt üretim faktörlerinin özellikle de toprağın belirli bir süre için kullanımı karşılığında ödenen bedeldir. Günümüz iktisat literatüründe ise rant kavramından rant arama kavramına doğru bir evrimin yaşandığını vurgulamalıyız. Bu bağlamda rant arama; bazı grup ve bireylerin politik mekanizmalardan kaynak transfer edebilmek için yaptıkları faaliyetler sonucunda ortaya çıkan kayıpları içermektedir. Rantın bu anlamıyla birlikte onun ortaya çıkışı artık yalnızca doğal mekanizmalara bağlanmamakta (toprağın kıtlığı gibi), yapay olarak yaratılan politik içerikli rant kavramı da meselenin içine dahil edilebilmektedir. Aslında yaşanan evrimin sonucunda, kavramın zenginleştiği ama içeriğinin değişmediğini dikkatli bir okuyucu hemen kavrayabilir. Her iki kavram için de ortak bir yön öne çıkmaktadır; o da rantın ve rant aramanın getirisinin, hiçbir emek harcanmaksızın elde edilen kazanımlarla niteleniyor olduğudur. Klasik (Liberal) Politik İktisatçılarda Rant: Burada ismi anılacak klasik politik iktisatçıların üçü de rant olgusunu toprak mülkiyetiyle ilişkilendirmekte; toprak mülkiyetinin iktisadi açıdan gerçekleşmesi yani değer üretmesi durumunu, bu olgunun merkezine oturtmaktadır i.

Klasik politik iktisadın babası olarak kabul edilen A. Smith in toprak rantının etkileri konusundaki en temel vurgusu; tarımsal ürünün fiyatını belirleyen unsurun toprak rantı olmadığı, toprak rantını belirleyen unsurun ürünün fiyatı olduğu saptamasıdır ii. Smith e göre toprağı kullanmak için ödenen bedel olarak tanımlanan rant, toprağın fiili koşullarına göre kiracının ödeyebileceği bedelin en yükseğidir. Toprak sahibi toprağını çiftçiye kiralarken, çiftçinin üretimde kullandığı sermaye, bölgede kullanılan sermayeye eşit bir ortalama kârla korunmasına yetecek kadar bir pay bırakır. Bu kiracının zarar etmemesine neden olan en düşük paydır. Toprak sahibi ise ürün bedelinin bu payı aşan bölümünü toprak rantı olarak kendine almaya çalışırken, bu da fiili koşullarda kiracının ödeyeceği en yüksek fiyat olacaktır. Bu koşullarda toprak rantı, genellikle toprak sahibinin, toprağını iyileştirilmesi için kullandığı sermayenin kârı ya da faizinden başka bir şey değildir. Bu durumda rantın miktarı, toprak sahibinin harcadığı ya da kabul edeceği miktar oranında değil, çiftçinin ödeme gücü oranında belirlenir. Aynı zamanda bunda talep koşulları da etkilidir. Pazar koşullarında oluşan ortalama fiyat, sermayenin kârı + ürünün yeniden yerine konması için gerekli miktardan fazlaysa, ürün sahibine rant ödenir. Bu durumda ürüne olan talep, ürün fiyatını yükselterek toprak sahibine rant öderken, talep yüksek değilse, bu ödeme bazen olur, bazen olmaz iii. D. Ricardo ya göre piyasa fiyatı marjdaki üretim maliyeti ile belirlendiğinden, üretim maliyeti rantı içermeksizin, ücret ve kârlardan oluşur, dolayısıyla rant üretim maliyetine dahil değildir. Ricardo nun yaklaşımında rant, toprağın üretime bir faktör olarak katılımıyla değil, üretim zorunluluklarından ötürü toprağın kıtlaşması nedeniyle toprak sahibine ödenen, üretilen artığın içinden bir pay olarak ele alınır. Dolayısıyla Smith in aksine Ricardo da rant bir maliyet unsuru olmaktan çıkmakta; rant ödeme zorunluluğu olduğu için rant yükselmemekte, tersine maliyetler yükseldiği için bazı topraklar rant elde edebilmektedir. Maliyetlerin ve fiyatların yükselmesinin sebebi, toprak sahibine ödenen rantlar değil, toplumun nüfusunun ve dolayısıyla ihtiyaçlarının artmasıdır. Bu artan ihtiyaçları karşılamak amacıyla daha verimsiz topraklara gidildikçe, öncekine göre daha verimli topraklara sahip olanlar rant elde etmektedir. Sonuç olarak rant, ürün fiyatının artışının sebebi değil, sonucudur iv. Klasik politik iktisatçıların üçüncüsü K. Marx a göre kapitalizm altında toprak rantı; toprak sahipleri, tarım kapitalistleri-kiracılar- ve tarım işçilerinden oluşan üç sınıf arasındaki toplumsal ilişkileri nitelemektedir. Ücretli işçilerle kiracı kapitalistler arasındaki kapitalist sömürü ilişkisi, temel üretim ilişkisidir. İşçiler tarafından yaratılan artık-değer, büyük toprak sahipleri ile kiracı kapitalistler arasında pay edilir. Kiracı kapitalistler en azından ortalama kâr elde ederken, büyük toprak sahipleri de rant gerçekleştirir v. Marx, toprağa gübreleme, sulama ve kimyasal iyileşmeler gibi çeşitli yollarla katılan sermayenin faizi ve bir üretim aracı olarak bu yolla toprakta meydana gelen iyileşmelerin, kapitalist çiftçinin toprak sahibine ödediği rantın bir bölümünü oluşturacağını söylemektedir. Marx toprak rantının tümünü artı değer ve artı emeğin ürün olarak görmektedir. Rant miktarı ise alınıcın hareketleriyle değil, daha çok alıcının hiç katılmadığı toplumsal emeğin bağımsız gelişmesiyle belirlenmektedir vi. Bu varsayımlardan sonra Marx

rantın farklı biçimlerinin analizine geçerek; diferansiyel rant I ve II, mutlak rant ve tekelci rantı olmak üzere üçlü bir tanım üzerinden yorumlarını sürdürür. Neo-liberal Politik İktisatçılarda Rant Arama ve Devlet Müdahalesi: Bir önceki bölümde açıklandığı gibi klasik politik iktisatçılar rant kavramını toprakta özel mülkiyete ve bunun yol açtığı tekel haklarının elde tutulmasıyla elde edilen gelir temelinde açıklamaktadırlar. Ancak 1970 li yıllarda neo-liberal politik iktisatçıların temellerini attığı rant arama kavramıyla birlikte, topraktan ve mülkiyet ilişkisinden bağımsız olarak bir ekonomik transfer elde etme anlamında kullanılmaya başlanmıştır. Neo-liberal politik iktisatta rant arama (rent seeking) kavramı ilk kez A. Kruger isimli iktisatçı tarafından Rant Arayan Toplumların Politik Ekonomisi başlıklı makaleyle ortaya atılmıştır vii. Kruger in bu makalesinde rant arama: ekonomide devlet tarafından yapay olarak yaratılan rantlar üzerinde, girişimcilerin bu rantı elde etmek amacıyla yaptıkları kaynak israfı olarak tanımlanmakta ve bu faaliyetler genellikle rüşvetin, lobiciliğin, suiistimalin, kaçakçılığın ve yeraltı ekonomisinin bir çeşidi olarak kabul edilmektedir. Yazar bu çalışmasında gelişmekte olan ülkelerdeki ithalat üzerine konan kısıtlamalardan kaynaklanan rant arama faaliyetlerini modelleştirmekte; bireylerin tekel rantlarını kollamak amacıyla ithalat lisansları üzerinde yaptıkları rekabetin, toplumsal açıdan bir kaynak israfıyla sonuçlanacağını iddia etmektedir. Bu israfın toplam refah üzerindeki azaltıcı etkisi ise Türkiye ve Hindistan örnekleriyle gözler önüne serilmektedir. Teorik tartışmalara bakıldığında, rant arama kavramının temellerinin Krueger dan önce Tullock isimli iktisatçı tarafından atıldığı görülür. Tullock çalışmasında tekel imtiyazı elde etme çabasındaki baskı ve çıkar gruplarının faaliyetleri ve bunun sonucunda oluşan toplumsal kayıpları incelemektedir viii. 1980 li yıllardan bu yana rant arama kuramına yönelik ilginin hızla artması ve bu kavramın popülaritesi, kavramın neo-liberal politik iktisadın devletin ekonomiden elini çekmesi önermelerine kuramsal bir dayanak sunmasıyla yakından ilintilidir. Öncülleri olan Tullock (1967) ve Krueger (1974) in yanı sıra, Posner (1975) ix, Bhagwati ve Sirinivasan (1980) x, Tollison (1982) xi, Mohammed ve Whalley (1984) xii, Katz ve Rosenberg (1989) xiii, Delorme ve Snow (1990) xiv ve Buchanan, (1994) xv gibi yazarlar rant arama literatürüne hem teorik hem de uygulamalı çalışmalarla katkılar yapmışlardır. Yapılan bu teorik ve uygulamalı çalışmaların ortak özelliklerinden biri yapay olarak oluşturulan rantlar üzerinde insanların nasıl rekabet ettiklerini inceleyerek, analitik ve ampirik sonuçlar içermeleridir. Rant arama kuramında yapay rantlar ise devletin piyasaya müdahalesinden kaynaklanır. Bu müdahale ve kontrollerin derecesi ülkeler arasında farklılaşmakla birlikte, hükümetlerin kısıtlamaları, kontrolleri ve politik müdahaleleri sonucunda oluşan yapay rantlar, kuramın can alıcı noktasıdır. Bu müdahaleler ve oluşan yapay rantlar; tekel gücü arama, gümrük tarifeleri, lisans ve kota arama, teşvik ve sübvansiyon arama gibi geniş bir yelpazeye yayılabilmektedir. Literatüre bakıldığında çeşitlerine göre rant aramanın

toplumsal maliyetinin hesaplandığı birçok çalışmayla karşılaşmak mümkündür. Yukarıda isimleri anılan iktisatçıların çalışmaları bunlardan yalnızca bir kaçıdır. Ancak hangi tür rant arama ve buna bağlı toplumsal maliyet hesabı olursa olsun, bu çalışmaların diğer bir ortak özelliği ise, özellikle gelişmekte olan ülkelerin (GOÜ) ekonomilerini serbest piyasa yönelimli neo-liberal yapısal uyum programlarıyla dünya ekonomisine entegre etmeleri ve minimum devlet müdahalesinde bulunmalarına yönelik politika reçeteleri sunmalarıdır. Rant ın Diğer Yüzü: Teşvik Olarak Rantlar ve Doğu Asya Deneyimi Ekonomide yapay rantlara neden olan devlet müdahalelerinin en aza indirilmesini hatta tamamen kaldırılmasını öneren bu yazarlar, GOÜ lerdeki rant olgusunu değerlendirirken bu ülkelerin nesnel koşullarını gözden kaçırmaktadırlar. GOÜ lerde devletin ekonomiye müdahale etmesini zorunlu kılan koşulları ve piyasa başarısızlıklarının varlığını ihmal eden bu yazarlar, rantın yalnızca ranta arama ve toplumsal maliyet yönüne yoğunlaşmakta, rantın özellikle teşvik boyutunu göz ardı etmektedirler xvi. Bu haliyle rant aramayı aşırı devlet müdahalesinin bir sonucu olarak yorumlayan neo-liberal yazarlar aslında neden yerine sonuçlarla uğraşmaktadır. Öncelikle GOÜ lerde serbest piyasa mekanizmasının çözemediği yapısal sorunların neler olduğunu ve rant yaratma pahasına da olsa serbest piyasa ekonomisine devlet müdahalesini gerekli kılan koşulları hatırlamakta fayda vardır xvii : Sermaye birikimi, sanayileşme ve teknolojik gelişme sorunları Düşük tasarruf oranı ve düşük döviz rezervleri, Küçük yurtiçi piyasalar, Kitlesel işsizlik, Nitelikli işgücü kaynağının yetersizliği, Girişim yeteneği eksikliği, Dış ticaret hadlerini kötüleştiren geleneksel tarım sektörüne bağımlılık, Makroekonomik istikrar eksikliği, yüksek enflasyon ve gerçekçi olmayan döviz kuru, Yönetişim, bilgi ve enformasyon eksikliği, Kurumsal altyapı eksiklerinin yanı sıra ikili ekonominin varlığı. GOÜ lerde sıralanan yapısal nedenlerle piyasa başarısızlığı asli bir unsursa, devlet müdahalesi ve rant yaratma kaçınılmaz bir zorunluluk haline gelmektedir. Bu noktada yeni sanayileşen Doğu Asya ülkelerinin deneyimleri, GOÜ lere yönelik önemli uzanımlar sunmaktadır. Bu ülkelerde devlet tarafından yaratılan rantlar yeni teknolojilerin benimsenmesi ve geliştirilmesiyle, yeni sanayilerin kurulmasına yönelik teşvik sağlamada sanayi ve teknoloji politikalarının en önemli mekanizmalarından biri olarak kullanılmıştır. Bilindiği gibi geç sanayileşen ülkelerde yeni sanayilerin kurulması ve yeni teknolojilerin elde edilmesi, herhangi bir yenilikçi faaliyette olduğu gibi yüksek riskler içermekte ve özel sektörün serbest piyasa mekanizmasının (ya da görünmez elin) itişiyle her koşulda bu riskleri üstlenmesi söz konusu olmamaktadır. Bu bağlamda devlet eğer bu sanayilerin gelişimine özel sektörü de ortak olarak katacaksa, bu piyasalara ilk girecekler için kredi sağlamak, faiz oranlarını düşük tutmak gibi teşvik edici ve korumacı bazı önlemlerle

rant yaratılması kaçınılmazdır. G. Kore ve Tayvan gibi ülkelerin sanayileşme ve sermaye birikimi süreçleri incelendiğinde, devletin bu yöndeki rolü açık bir şekilde görülür. Ancak bu noktada bir konuya açıklık kazandırmak gerekir. Doğu Asya ülkelerinde yeni sanayilerin ve teknolojilerin devlet tarafından teşvik edilmesinde rant yaratılması olgusunun başarısının altında, rant arama kuramından farklılaşan dört temel unsurun olduğu görülür xviii : Yaratılan rantların ulusal çıkarlara hizmet eden doğrudan verimli faaliyetlere yönlendirilmesi sağlanmıştır. Rant aramanın maliyetinin en düşük düzeyde tutulması başarılmıştır. Hükümetler uyguladıkları politikalarla, kentsel varlık spekülasyonu ve kırsal toprak ağalığı gibi servet birikiminin verimli olmayan bazı kanallarını kapatmayı becerebilmiştir. Rantların ve diğer teşviklerin gerçekleşebilmesi, ihracat yapma zorunluluğu gerektiren performans standartlarına bağlanmıştır. Rant Arama ve Türkiye Türkiye de dönemsel olarak uygulanan iktisat politikaları bağlamında rant yaratma mekanizmaları ve rant arama faaliyetlerinde farklılaşmalar görülmektedir. Ancak her dönem için görülen en önemli zaaf, Doğu Asya ülkelerinde yeni sanayi ve teknolojilerin gelişiminde kilit rol oynayan rant yaratma faaliyetiyle ilgili yukarıda dikkat çekilen dört unsurun hiçbir şekilde başarılamamış oluşudur. 1960 1980 döneminde uygulanan ithal ikameci sanayileşme politikaları doğrultusunda rant yaratma mekanizması özellikle ithalat yoluyla ortaya çıkmış; kota arama ve lisans arama faaliyetleri yoğun olarak görülmüştür. Bu dönemde ithalatın lisans, izin ve kotaya bağlanması bazılarının resmi fiyattan almaya çalıştığı dövizi kararnameyle başka kesimlere aktarma anlamına geldiğinden, rant arama faaliyetlerinin yoğunluğu artmıştır. Ara mal ithalatında düşük kurdan döviz alabilen bazı sanayi çevreleri nihai mal üretiminde aşırı karlar elde etmişlerdir. Bu dönemde ayrıca KİT ler özel sektöre piyasa fiyatının çok altında ara girdi satarak, özel sektöre önemli rantlar aktarmışlardır. Ayrıca banka kredi faiz oranlarının enflasyon oranının altında tutulması yoluyla sanayi kesimine aktarılan rantlar, bir hesaba göre 1977 yılı ulusal gelirinin %8 ini bulmaktadır xix. 1980 sonrası süreçte sanayileşmeden vazgeçilmesi ve ne pahasına olursa olsun döviz kazanmayı hedefleyen neo-liberal yapısal uyum politikalarının benimsenmesiyle, rant yaratma mekanizmaları ve rant arama faaliyeti niteliksel bir dönüşüme uğramaya başlamıştır. Temelleri 1980 lerin başında atılan, IMF ve Dünya Bankası güdümünde devletin ekonomide küçültülmesi ve serbest piyasa ekonomisine geçişi öngören uzun dönemli yapısal uyum modeli, 1980 den günümüze rant yaratma ve rant aramanın temel niteliklerini belirlemeye başlamıştır. Bu modelin, 1980 lerin başında uygulamaya konan, ithalatın

liberalize edilmesi ve ihracatın teşvik edilmesini öngören ticari serbestleşme aşamasında, ihracatta vergi iadesi, düşük maliyetli ihracat kredileri ve gümrük muafiyetli hammadde ithalatı gibi teşvikler önem kazanmıştır. 1980 lerin ortasında kaynak kullanımı destekleme fonundan ihracatçıya prim ödemeleri ve KDV istisnaları öne çıkarken, 1989 yılında ihracatta vergi iadesi uygulaması kaldırılmasın rağmen, teşvik mekanizmasındaki boşluk ve denetim yetersizliği hayali ihracatı beraberinde getirmiştir. Bu dönemle birlikte özellikle ihracat kanallı rant arama faaliyetlerinin doruğa çıktığını belirtelim. Aynı dönemde yatırımlarda teşvik arama, hayali yatırım, korumacılık ve tarife arama ile özelleştirmeyle ilgili rant arama faaliyetlerine de rastlandığını vurgulayalım xx. Ayrıca her dönemde Türkiye de devletin tarım kesine yönelik aktardığı rantların çok önemli boyutlarda olduğunu ve buna yönelik rant arama faaliyetlerine de dikkat çekmek gerekir xxi. 1990 lı yılların başından itibaren bahsi geçen modelin ticari serbestleşme aşamasını finansal serbestleşme izlemiş ve iktisat politikası araçlarının ulusal kontrolü, küresel sermayenin güçlü aktörlerine terk edilmiştir. Yapısal uyum politikalarının dayatmalarıyla finansal piyasaların geliştirilmesi adına kamu borçlanması araç olarak kullanılmaya başlanmış ve bir taraftan bütçe açığı oluşurken diğer taraftan kamu kesimi borçlanma gereği ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla maliye politikasının yerini borç yönetimi almıştır. Uygulanan para politikası ve kur politikalarıyla; TL nin aşırı değerlenmesi ve yüksek faizle kısa vadeli sermaye girişine bel bağlanmıştır xxii. Rant ekonomisinin doruğa ulaştığı ve devletin borç batağına saplandığı bu süreçte, üretim, yatırım ve teknolojik yenilenme açısından reel ekonomide çok önemli kayıplar yaşanmasına neden olan krizlere de yol açılmıştır. 2000 li yılların başında uygulanan bu politikalarla Türkiye parayla para kazanmanın kutsandığı, tipik bir Rant Ekonomisi ne doğru evrilmiştir. Türkiye günümüzde reel ekonominin tıkandığı, özelleştirme adına yabancılaştırmanın yaşandığı, finans sermayeye vur kaç zemini hazırlayan bir Rant Ekonomisi haline gelmiştir. Bir iktisatçımız 1990 lı yıllardan itibaren günümüze kadar güçlenerek yaşanan Rant Ekonomisi Kısırdöngüsünü şu şekilde özetlemektedir xxiii :...Bugün, Türkiye, kâğıt üzerinde görünen reel faiz gerçeğini bir kenara bırakın, devlet bütçesinin yüzde 30 ile 50 sini gençlerine değil, dünya rantiyesine ayıran tek ülke!... Türkiye'de rant, son günlerde birkaç kişinin propagandasını yaptığı gibi, gerçekten bitti mi? Cevaba geçmeden rantiyeyi, rant ekonomisini ve sistemin detaylarını tarif etmekte yarar var: Rantiye: İçeride ve/veya dışarıda faizle ve/veya devletin sahip olduklarından transferle büyüyen, üretmeyen, üretmediği sürece daha fazlasını talep eden, yaratılan koni içinde genleşerek "üreten'i tutsak ve bir süre sonra yok eden. Rantın transfer edilmesi: Üreterek kazanmak yerine, devletin varlıklarının faiz gibi araçlar ile transfer edilmesi ve/veya devletin, elinde bulundurduğu gelir yaratan araçların-alanların, siyasi otoritenin girişimleri ile birilerine aktarılması....yukarıdaki tarifler sonrası bir ayrım ve bir soru daha ortaya çıkıyor; etki alanı, varlık aktarımı ve borç karşılığı devletin aktiflerini aktarma şeklinde büyüyen iki tip rantiye var, peki Türkiye'de transfere dayanan rantiye mi yoksa hep şikâyet ettiğimiz devlete borç veren rantiye mi daha büyük? Konuya sadece içeriden bakarsak; transferle ortaya çıkan rantiye bir süre sonra devlete borç veren rantiye ye dönüşüyor. Bu süreç, transfer kesilmedikçe devam edip gidiyor. Tam bir kısırdöngü. Kaynakları aktar sonra kaynak yok diyerek borç alarak kaynak yarat.

Sonuç Yerine Rant mekanizmaları ve rant arama, her ekonomide ve toplumda var olmaya devam edecektir. Bir iktisatçımız A. Smith in görünmez el kavramına gönderme yaparak, rant arayan kişi ve kurumları görünmez ayaklar olarak nitelemektedir xxiv. Ancak bu görünmez ayakları devletin ekonomiye müdahalesinin bir sonucu olarak betimlemek ise bizi nedenlerle değil, sonuçlarla uğraşmaya götürür. Bu durumda da ulus-devletin ekonomideki etkinliğinin azaltılması biçiminde özetleyebileceğimiz neo-liberal reçeteler önümüze konur. Ne yazık ki zaten bu politikaların bizatihi kendisi Türkiye yi Rant Ekonomisi Kısır Döngüsü ne sokmuştur. Yukarıda bahsedilen Rant Ekonomisi Kısır Döngüsü nün kırılabilmesi; devletin küresel düzeyde finansal sermaye hareketlerine kontrol getirmesi ve içerdeki bölüşüm ilişkilerini üretenden yana yeniden düzenleyerek, kaynak transfer mekanizmasını yeni sanayilerin geliştirilmesi ve teknolojik yenilenmeye yönlendirebilmesiyle mümkün olabilir. Bu ise küresel finans sermayeye teslim olan değil, ulusal kaynaklara dayalı kalkınma modelini öngören, planlı ve programlı bir ekonomi politikasının varlığını gerektirir. Görünmez ayaklar ve rant arama her zaman, her koşulda olacaktır. Önemli olan bunları kalkınma, sanayileşme ve teknolojik yenilenme hedeflerine yönlendirebilecek, organize edebilecek ve denetleyebilecek etkinlik ve güçte görünen bir elin (devlet) varlığıdır. Rant yaratma faaliyetleri ve yaratılan rantların, hedeflenen kalkınma hızı doğrultusunda sermaye birikimine yönlendirilmesi hususunda Doğu Asya deneyiminden çıkarılabilecek en önemli ders budur. Dipnotlar i K. Marx, Kapital III, Çev: A. Bilgi, Ankara: Sol Yayınları, 1990, s.547 ii S. Jevons, Theory of Rent, The Theory of Political Economy içinde, Ed. C. Black, Pelica Boks, 1970, s.217 iii A. Smith, Ulusların Zenginliği, Çev: A. Yunus, M. Bakırcı, İstanbul, Alan Yayınları, 1985, ss.52 129 iv D. Ricardo, On the Principles of Political Economy and Taxation, Vol.1, Ed: P. Sraf fa, M. Dobb, The Works and Correspondence of D. Ricardo, içinde Cambridge University Pres, 1975, s.67. v G. Hoel, Tarımda Kapitalizmin Gerçekleşmesi ve Toprak Rantı, Çev: A. Doğkan, İstanbul: Bilim Yayınları, 1975, s.22 vi Marx, ss.547 562 vii A.O. Kreuger, The Political Economy of the Rent-Seeking Society', American Economic Review, Vol. 64, 1974, ss. 291 303. viii G. Tullock The Welfare Costs of Tariffs, Monopolies and Theft, Western Economic Journal, Vol. 5, 1967, ss. 224 232 ix R. Posner, The Social Cost of Monoply and Regulation, Journal of Political Economy, Vol. 83, No.4, 1975 x J. Bhagwati ve T.N. Sirinivasan, Revenue Seeking: A Generalzation of Theory of Tariffs, Journal of Political Economy, Vol. 88, No. 6, 1980. xi R.R. Tollison, Rent Seeking: A Survey, Kyklos, Vol. 35, 1982. xii S. Mohammed, J. Whalley, Rent Seeking in India: Its Costs and Policy Significance, Kyklos, Vol. 37, 1984. xiii E. Katz, J. Rosenberg, Rent Seeking for Budgetary Allocation: Preliminary Results for 20 Countries, Public Choice, Vol. 60, No. 2, 1989 xiv D. DeloA. Snow, On the Limits on Rent Seeking Waste, Public Choice, Vol. 67, 1990 xv J. Buchanan, Rant Kollama ve Kâr Kollama, Cev: A. Eker, C.c. Aktan, Politik Yozlaşma ve Rant Kollama, içinde Ankara, 1994. xvi M. Soyak, "Rantın İki Boyutu: Rant Arayışı ve Teşvik Olarak Rantlar", Öneri Dergisi, Cilt.1, Sayı.3, Haziran 1995, ss.192 193 xvii A. Soyak, Ulusaldan Uluslarüstüne İktisadi Planlama ve Türkiye Deneyimi, 2. Baskı, İstanbul: Der Yayınları, 2006, ss. 41 42 xviii United Nations, UN Conference on Trade and Development: Trade and Development Report, 1994, ss.68 69. xix Milliyet, 12.01.1977 xx C.C Aktan, Rant Savaşları, Forum, Ekim, 1994, ss.12-19

xxi Bu konuda ayrıntılı bir inceleme için bkz: M. Soyak, "Rant Arama: Türk Tarım Sektöründe Destekleme Politikaları Yoluyla Aktarılan Rantlar Üzerine Bir İnceleme", Ekonomik Yaklaşım, Cilt. 7, Sayı.23, Kış 1996 xxii A. Soyak, ss. 151 152 xxiii Y. Bulut, Rantiyenin Anavatanı: Türkiye, Referans Gazetesi, 30.10.2006 xxiv C.C. Aktan, ss.12 19