Beyin eğitimi ve yaratıcı düşünce dersleri Melik Duyar 7 mini kurstan oluşuyor: Mini Kurs #1. Beyindeki Zihinsel Potansiyele Ulaşmanın Sırları

Benzer belgeler
Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

Beynin Temelleri BEYNİN TEMELLERİ 1: BEYNİN İÇİNDE NE VAR?

HAFIZA TEKNİKLERİYLE İNGİLİZCE

MENTAL ARİTMETİK, PARİTMETİK VE SOROBON EĞİTİM /KURS ÖNERİ FORMU

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Verimli Çalışma. Edinilmiş çalışma alışkanlıkları

Hashtag ile ilgili bilmeniz gereken herşey Ne zaman hashtag yapmalıyım, nasıl hashtag oluşturmalıyım? HASHTAG KULLANIM REHBERİ

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

İngilizce nasıl öğrenilir?

ADEM TOLUNAY ANADOLU LİSESİ REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMA SERVİSİ ÖĞRENME VE BAŞARI

: Fotografik Hafıza Teknikleri Kurs Programı. : 5580 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ve Bağlı Yönetmelikler

Medeniyet Okulları REHBERLİK SERVİSİ SUNAR..

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

ÇOCUĞUM BAŞARACAK MI?

Yetersiz Şifre Politikasının Sonuçları

KPSS'de çok konuşulan 'vitamin' sorusu ve çözümü

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

TEOG ÖNCESİ ÖĞRENCİLERİMİZE VE VELİLERİMİZE KÜÇÜK TAVSİYELER

VERİMLİ DERS ÇALIŞMA YÖNTEMLERİ

SİNİR SİSTEMİ VE BEYİN ANATOMİSİ 2

Web adresi. Psikolojiye Giriş. Bu Senin Beynin! Ders 2. Değerlendirme. Diğer şeyler. Bağlantıya geçme. Nasıl iyi yapılır. Arasınav (%30) Final (%35)

ÇOCUK VE YETİŞKİN HAKLARI

BARKOD SİSTEMİ (Çizgi İm)

tarafını, beynin sol lobunun da vücudumuzun sağ tarafını kontrol ettiği biliniyordu.

KESİN PROJE RAPORU PROJENİN ADI PROJEYİ HAZIRLAYANLAR BABÜR NEDİM ÇAĞATAY OKUL ADI VE ADRESİ DANIŞMAN ÖĞRETMEN

Çocuğun yeteneğini keşfetme ve geliştirmenin yolları

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

ROLAN ALICI KARTI KULLANIM KİTABI V 4.0

VERİMLİ DERS ÇALIŞMA İÇİN ÖNERİLEN ÇEŞİTLİ ÇALIŞMA METODLARI

Nasıl Daha İyi Öğrenirim?

Keza beyindeki çok sayıda kimyasal reaksiyon da haberimiz olmadan gerçekleşir.

NASIL ÇALIŞILIR? NASIL BAŞARILI OLUNUR?

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Hipnoz durumu nedir? H İ P N O Z NE DEĞİLDİR? NEDİR? Uyku Uyanık bir durum. Bilinçsiz bir durum Rahatlama durumu. Aldanma Hayalinizde canlandırma

Çoklu Zekâ Teorisi Ek 2

VERİMLİ DERS ÇALISMA YÖNTEMLERİ

Koç Üniversitesi nde ders verme tecrübelerim BURAK ÖZBAĞCI 2013

Sınav Kaygısı ve Olumlu Başa Çıkma Yolları Kaygıyı, gelecekte olma ihtimalini düşündüğümüz olumsuz düşünceler olarak

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

LİDER DEĞİŞİRKEN. Prof. Dr. Necmi Gürsakal ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ İ.İ.B.F. ÖĞRETİM ÜYESİ

İsmail Aybars Tunçdoğan

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

SAYILARA GİRİŞ. Her şeyden önce temel kavramları bilmeliyiz. Nedir temel kavramlar? Matematik dilinin abc'si olarak tanımlayabiliriz.

Seviye 1 Ünite 4 Çalışma Planı

Pazartesi İzmir Gündemi

Seviye 1 Ünite 3 Çalışma Planı

Zeka Soruları 4 - Genç Gelişim Kişisel Gelişim ZEKA SORULARI

ÖĞRENCİ GÖZLEM VE DEĞERLENDİRME RAPORU

xxxxxxx ÖĞRENME RİSK FAKTÖRLERİ RAPORU

Beyin Temelli ve Basamaklı Öğrenme S

Seviye 1 Ünite 2 Çalışma Planı

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

Blogger bunu uyguluyor!

Beyni geliştirmek ve zekâmızı parlatmak mümkün. Beyin, yeni bilgiler ve beyin faaliyetleri ile gelişir ve büyür.

Dünyanın en büyük sosyal dil öğrenme ağı busuu şimdi Türkiye de!

ÖĞRENCİ GÖZLEM VE DEĞERLENDİRME RAPORU

Sözlükler ilişki kelimesini öncelikli olarak iki insan arasındaki bağlantı olarak tanımlamaktadır.

ÖZEL DOĞAN İLKOKULU

Internet Programming I. Hafta III. Elbistan Meslek Yüksek Okulu Güz Yarıyılı. Öğr. Gör. Murat KEÇECĠOĞLU

1 ÇALIŞMANIN NASIL SUNULACAĞINI İŞARETLEYİNİZ

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI 2. DÖNEM YAZ OKULU EĞİTİM PROGRAMI

Oyun Tasarımı. 6. Ders

Unutmayı Unutmak Sizin Elinizde

TÜM BİLGİLER KESİNLİKLE GİZLİ TUTULACAKTIR. Anketi Nasıl Dolduracaksınız? LÜTFEN AŞAĞIDAKİ HİÇBİR İFADEYİ BOŞ BIRAKMAYINIZ. İsim:... Cinsiyet:...

ÖĞRENCİ GÖZLEM VE DEĞERLENDİRME RAPORU

Çoklu Zeka Kuramı - Zeka Tipleri

Bekar Evli Boşanmış Eşi ölmüş Diğer. İlkokul Ortaokul Lise Yüksekokul Fakülte Yüksek Lisans

MENTAL ARİTMETİK EĞİTİM KİTABI ABAKÜS+MATİK ÖĞRENCİ ÖĞRETMEN VE VELİLER İÇİN ALTIN NOKTA YAYINEVİ İZMİR BAKİ YERLİ

IQ Oyun Tasarımı Öğretmen Kılavuzu Dedektif Oyunu

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

Sevgili MAT2 Öğrencileri,

MANGAHIGH.COM. tanıtım kitapçığı ALKEV İLKÖĞRETİM OKULU MATEMATİK BÖLÜMÜ

Danışmanlık Hizmetlerimiz

Adım Adım Başarıya...

Sayı: 2009/18 Tarih: Aileler krize borçlu yakalandı; sorunu işsizlik katladı

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

Santral (merkezi) sinir sistemi

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Beyin Cimnastikleri (I) Ali Nesin

Şimdi olayı şöyle düşünün. Temel ile Dursun iddiaya giriyor. Temel diyor ki

Eğitsel Oyun Projesi Raporu YAŞAYAN ELLER Hülya Güzel

How to ASP Language. Elbistan Meslek Yüksek Okulu Bahar Yarıyılı. Öğr. Gör. Murat KEÇECĠOĞLU. 29 Eki. 1 Kas. 2013

ETKİNLİKLERİMİZ. 24 Kasım Öğretmenler Günü: Öğretmenler Günüyle ilgili etkinlikler yapıyoruz, Baş Öğretmen Atatürk le ilgili sohbet ediyoruz.

Ürünü tüketmesini/satın almasını/kullanmasını ne tetikledi?

Seviye 1 Ünite 2 Çalışma Planı

IMATEMATİK-AKIL OYUNLARI -ÖRNEK SORULARsoru

BELLEK. 1- KISA SÜRELİ BELLEK: Kısa süreli bellek de iki aşamalıdır. -Duyumlarla elde edilen bilgilerin - Çok kısa süreli bellekten gelen

Bilgilendirme Rehberi

Uzaktangörü (Remote Viewing) Basitleştirilmiş Çizim Taslağı Düzenleme V /02/28

BİLİŞSEL NÖROBİLİM BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI

AFYONKARAHİSAR REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ MÜDÜRLÜĞÜ

ŞİMDİ LYS ZAMANI FEM YAYINLARI REHBERLİK KOORDİNATÖRLÜĞÜ

SU DALGALARINDA GİRİŞİM

Seviye 3 Ünite 3 Çalışma Planı

DEMANS. ÿ Bu bir Demans (bunama hastalığı) olabilir mi? ÿ Demans tam olarak nedir? ÿ Alzheimer tipi Demans nasıl cerayan eder?

Transkript:

Beyin eğitimi ve yaratıcı düşünce dersleri Melik Duyar 7 mini kurstan oluşuyor: Mini Kurs #1 Beyindeki Zihinsel Potansiyele Ulaşmanın Sırları Televizyon kanallarında çeşitli üniversitelerde canlı olarak yaptığım hafıza gösterilerimi ve öğrencilerin dizdiği yüzlerce rakamı çok kısa sürede hafızama alarak hatasız olarak saydığımı gören izleyicilerden aldığım e-mail mesajlarında ortak bir soruyla karşılaşıyorum; "Melik bey, televizyondaki gösterinizi izledim ve çok etkilendim. Ancak beyni böyle tam kapasitede kullanmak beyne zarar vermez mi? Beyin bu şekilde çalıştırılırsa yorulmaz mı?" Özetlersem, hafıza gösterilerimi izleyenler beynimin % 100 ünü kullandığımı düşünüyorlar. Bu konuya girmeden önce, isterseniz beynin gerçekte ne kadar kullanıldığına bir göz atalım. Beynin kullanılma yüzdeleri üzerine yapılan tahminler karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor; Yıllar Beynin Kullanılma Yüzdesi Tahminleri 1940 lar Beynin ancak % 50 si kullanılıyor 1960 lar Beynin ancak % 20 si kullanılıyor 1980 ler Beynin ancak % 10 u kullanılıyor 2000 ler Beynin ancak % 1 i kullanılıyor İşin ilginç tarafı son yıllarda tahminin giderek çok azalmasıdır. Peki bu tahminler giderek neden düşüyor? Karşımıza çıkan tablo aklımıza çeşitli soruları getirmiyor da değil; "İnsanlar 1940 larda beyinlerinin % 50 sini kullanıyorlardı da, 2000 li yılarda artık % 1 ini mi kullanıyorlar?" Beyin kapasitesini kullanma açısından gerçekten bir gerileme içinde miyiz? Şüphesiz Hayır. Tahminlerin giderek azalmasının nedeni, beyin kapasitesinin sandığımızdan çok daha büyük olmasıdır. Beyin gücünün sonsuza giden bir kapasitesinin olduğunun ortaya çıkması ve aslında onun % 1 ini dahi kullanmadığımızı farketmemiz; 1-) Beyni kullanmamız konusunda hepimizin önümüze yeni ufuklar açıyor, 2-) Bana özel olarak, yukarıda bahsettiğim e-mail mesajlarında sorulan sorulara kolayca cevap verebilme olanağı sağlıyor. Yukarıda verilen bilgiler ışığında özetlersem, hafıza veya beyin eğitimi almamış bir kişi normal olarak beyninin % 1 inden daha az bir kısmını kullanıyor. Hafızamı eğiterek ben beynimi biraz daha etkin kullanabiliyorum. Bu oranın ne olduğunu tahmin etmemi isterseniz, hafıza eğitimi almamış bir kişiye oranla iki, ya da üç kat daha fazla kullandığımı söyleyebilirim. Bu açıklamaya göre bir hesap yaparsanız, hafıza veya beyin eğitimi almamış bir kişi beyninin % 1 ini kullanıyorsa, ben onun üç katını kullanıyorum. Bir başka ifadeyle beynimin sadece yüzde 3 ünü kullanıyorum. Şimdi size ben soruyorum. Beyninin sadece % 3 ünü kullanan, yani geride hala % 97 beyin kapasitesini kullanmayan bir kişiye, Melik bey, televizyondaki gösterinizi izledim ve çok etkilendim. Ancak beyni böyle tam kapasitede kullanmak beyne zarar vermez mi? Beyin bu şekilde çalıştırılırsa yorulmaz mı? diye sorar mısınız. Ancak e-mail mesajıyla bana bu soruyu soran izleyicileri bu şekilde düşünmeye sevkeden farklı bir kıyaslama ve düşünme tarzı daha var. Hatta bu şekilde düşünmelerine ben de hak vermiyor değilim. Peki nedir onlara bu soruyu sorduran?

İzleyicilere bu soruyu sorduran sebebe direkt olarak geçmeden, bu olayı gerçek bir örnek üzerinde izah etmeye çalışacağım. Şimdi sizden aşağıda sadece 0 ve 1 lerden oluşan her satırında 30 hane bulunan 20 satırlık çok uzun bir sayıyı hafızanızda tutmanızı istiyorum. Ya da sadece şu sorunun cevabını vermenizi istiyorum. "Aşağıda verilen sayıyı hafızanızda tutup, hatasız olarak sayabilecek hale gelmeniz için benden ne kadar bir süre isterdiniz? İşte hafızanızda tutmanız için verilen sayı; 110101011001011011111001010110 001010010111100011101001111010 101010110010110111110010101100 010101001101010011000100101011 111100101001100111011110001001 011110111010010100110110101010 100011110101001110000101100111 011001111101100010110110111010 001011101111010100001011010111 010100011010100101111011001100 100001001001011010110011111001 011100101011111110110001001100 001010010001111010110100000001 001101011101101100111111110000 000101010100011110100001001101 101101100111000011101001111000 011111001000010000100001110001 010101000110001100111000011001 110010010110100011001111000010 100101011001001001000111001100 Şimdi sorumu tekrarlıyorum; "Yukarıda verilen sayıyı hafızanızda tutup, hatasız olarak sayabilecek hale gelmeniz için benden ne kadar bir süre isterdiniz?" Böyle bir soru karşısında sizin yerinizde olsam (yani beynimi eğitmemiş birisi olsaydım) ben etap, etap şu şekilde düşünürdüm. 1-) Bunun imkansız birşey olduğunu düşünür ve böyle bir işe hiç kalkışmazdım. 2-) Böyle bir sayıyı hafızama almak için çok yoğun olarak çalışırsam, belki en az iki ya da üç güne veya bir haftaya ihtiyacım olduğunu düşünürdüm. 3-) Bu işi çok yoğun bir şekilde başarsam bile beynimi çok yormak zorunda kalacağımı düşünürdüm. Hatta böyle bir işi başardıktan sonra beynimin uzun süre dinlenmeye ihtiyacı olur diye beynimi bir süre başka işlerde yormazdım. Eminim şu anda sizler de böyle düşünüyorsunuz. Peki, şimdi size başka bir soru soruyorum. Benim gibi birisi gelse ve yukarıda verilen 0 ve 1 lerden oluşan 20 satırlık sayıya sadece 10 15 dakika baksa ve arkasını dönüp, verilen sayıyı hiç hatasız olarak saysaydı ne düşünürdünüz? Ben sizin yerinizde olsam şöyle düşünürdüm; "Bu sayıyı benim hafızamda tutabilmem için en az bir haftaya ihtiyacım vardı. Ayrıca bu bir hafta boyunca da beynimi devamlı yormak zorunda kalacaktım. Bu adam bu kadar zor bir işi 15 dakikada başarıyorsa, o zaman beynini bu işi bir haftada halledene göre daha yoğun çalıştırması ve daha çok yorması gerekiyor." Böyle bir düşünme zinciri sonunda, "Beyin bu şekilde çalıştırılırsa yorulmaz mı?" diye herhalde ben de sorardım. Yukarıda izah ettiğim olayı ben şu örneğe çok benzetiyorum. Bir an şöyle gözlerinizi kapatıp traktörün daha keşfedilmediği dönemdeki bir köyü hayal etmeye çalışın. Herkes tarlasını insan gücüyle ve sabanla sürüyor. Dolayısı ile her köylünün tarlasını sürmesi için günler, bazen haftalar gerekiyor.

Gece bu köylülere haber vermeden onların hiç bilmediği traktörü getirip, tarlalarını tamamen sürdüğünüzü ve yine onlar görmeden traktörü geri götürdüğünüzü kabul edelim. Ertesi sabah bu köylülere tarlalarını dün gece tek başınıza sürdüğünüzü söyleseydiniz, acaba sizin için ne düşünürlerdi. Traktör gibi bir alet veya teknikten haberi olmayan köylüler, bu imkansız işi başarmak için sizin çok yorulduğunuzu veya olağanüstü bir güce sahip olduğunuzu düşünürlerdi. Belki de bu işi tek başınıza değil gece getirdiğiniz başka insanların yardımıyla yaptığınızı iddia ederlerdi. Şüphesiz varlığından haberleri olmadığından dolayı, bu işi farklı bir teknikle, bir traktörle halledebileceğiniz hiç kimsenin aklına gelmezdi. Şimdi şu 0 ve 1 lerden oluşan sayıların hafızaya alınmasına geri dönüyorum. Belki de bu sayıyı hafızaya almak için beyni hiç de yormayan kolay ve hızlı öğrenme teknikleri var da siz bilmiyorsunuz. Belki beyni daha etkin ve verimli kullanmak mümkün. Belki değil, beynin etkin ve verimli kullanılması, yani hızlı, kolay ve kalıcı öğrenmek kesinlikle mümkün. Bu mini kurs serisinin amacı bunun mümkün olduğunu etap etap size göstermek ve öğretmektir. Özetlersek bu bölümde iki temel noktayı gözden geçirdik; 1-)Hafıza ve beyin eğitimi almamış bir kişi beyninin % 1 ini kullanıyorsa, hafıza ve beyin eğitimi almış bir kişi ona göre beyninin en az üç katını, yani % 3 ünü kullanıyor. Hala beyinde keşfedilecek % 97 lik bir kısım var. 2-)Geleneksel veya bugüne kadar alışılagelmiş çalışma yöntemlerinde beyin gereksiz yere çok yoruluyor. Hafıza ve beyin eğitimi sonucunda hem daha hızlı ve kolay öğreniliyor, hem de beyin daha az yoruluyor. Öğrenmeyi hızlı, kolay ve kalıcı bir hale getirmenin nasıl mümkün olacağına ve teknikleri incelemeye geçmeden önce, beynin neden ve ne tür bilgileri unuttuğuna bir göz atmamız gerekiyor. Beynin neden unuttuğunu bilirsek, unutmamak için ne yapmamız gerektiğini de daha kolay anlayabiliriz. Mini Kursumuzun ikinci bölümünde birlikte farklı gerçekleri keşfedeceğiz. İkinci bölüme kadar hoşçakalın. Melik DUYAR Mini Kurs #2 Neden Unutuyoruz? Hafızasız bir yaşamı düşünmek asla mümkün değil. Çünkü hafızasız bir yaşamda geçmiş kavramı ve tarih anlayışı yoktur. Ne kadar basit olursa olsun, herhangi bir becerinin öğrenilmesi söz konusu değildir. Kısacası, insanı insan yapan en büyük özellik hafıza gücüdür. Hafıza gücümüzü geliştirmenin sırları ise "Neden Unutuyoruz?" sorusunun cevabında gizlidir. Çoğu insan yeni öğrenilen ve yaşanan bilgilerin daha kolay hatırlandığını, eskilerin ise unutulduğunu düşünmektedir. Peki gerçek böyle mi? Neden unutuyoruz? Sorusunun cevabını bulmak için önce ben size iki soru sormak istiyorum. İşte birinci sorunuz; 1-)28.Temmuz.2001 tarihinde öğle yemeğinde ne yediğinizi hatırlıyor musunuz? Hemen heyecanlanmayın. Bu bir imtihan değil. Ayrıca böyle bir soruya doğru cevap vermenizi de beklemiyorum. Burada dikkatinizi çekmek istediğim nokta şu; Bahsettiğim tarih çok yakın olduğu halde bu bilgiyi hatırlayamamanızdır. Çok daha eskilere gitsem durum daha vahim olacak gibi görünüyor. Bakalım öyle mi? İkinci sorunuz çok daha eski bir tarihteki olay veya bilgileri hatırlamanızla ilgili. İşte ikinci sorunuz; 2-)Hayatınızda başınızdan geçen tehlikeli bir an, bir kaza, sizi çok mutlu eden veya şaşırtan bir olay var mı? Bu olayı ve anı bana anlatabilir misiniz? Bu sorunun cevabı olarak bana anlatacak çok şeyiniz olmalı. Hatta herşeyi bütün detayına kadar hatırlıyor olmalısınız.

Peki nedir bu iki sorunun cevabında yatan sır. Birinci soru çok daha yakın bir tarihte geçtiği halde hemen unutmuşsunuz. İkinci soruyu ilgilendiren tarih çok daha eskiydi ama hiç zorlanmadan hemen hatırladınız. Sorunun cevabı beynin yazıcısıyla yani printer'ıyla ilgili. Birinci olayda beynin yazıcısı tamamen kapalıydı.ikinci olayda ise beynin yazıcısı çalışıyordu ve olayları tamamen kaydetti. Peki nedir beynin yazıcısını çalıştıran veya kapatan faktör? Beynin yazıcısını kendi isteğimizle çalıştırıp veya kapatabilir miyiz? İstediğimiz bilgileri kendi isteğimizle beyne kaydetmesini sağlayabilir miyiz? Bu soruların cevabı kocaman bir "EVET". Beynin yazıcısını kendi isteğimizle çalıştırıp, istediğimiz bilgileri kaydetmesini sağlayabiliriz. Bunu sağlamak için beynin bazı bölümlerinin nasıl çalıştığına çok kısaca bir göz atmamız gerekiyor. Bir an avucumun içinde haşlanmış küçük bir yumurta tuttuğumu kabul edin. Yandan baktığınızda elim ve içindeki yumurta iç içe üç katlı bir beyni temsil etmektedir. Esasen beyinde iç içe üç farklı bilgisayar bulunmaktadır. Bu bölümler sırasıyla; 1-) İlkel Beyin: Bu kısmı beynin en iç kısmında olan elimin içindeki yumurtanın sarısı temsil etmektedir. İlkel beyin tüm hayvanlarda da mevcut. Hatta bazı hayvanların beyni sadece bu ilkel kısımdan ibaret. Beynin bu kısmı hayvanların olaylar karşısındaki tepkilerini idare ediyor. Bir tehlike anında ilkel beyin onlara ya "savaş", ya da "kaç" diyor. Bizim için de durum aynı. Issız bir yerde bir tehlikeyle karşılaşsak, tepkimizi idare eden kısım ilkel beynimizdir. Birisiyle kavga aşamasına gelseniz ne yapardınız bir düşünün. Sanırım önce kavga edeceğiniz adamın cüssesine şöyle bir bakarsınız. Adamı gözünüze kestirirseniz kavga edersiniz. Yok adamın cüssesi çok büyükse, herhalde kaçarsınız. Tüm bu hareketlerinizi idare eden kısım ilkel beyindir. 2-) Orta Beyin: Bu kısmı elimin içindeki yumurtanın akı temsil etmektedir. Bu bölümde hafıza gücü için çok önemli olan kısım var. Bu kısım öncelikle tüm duyguların merkezi. Ayrıca bu bölümde hafızanın merkezi sayılan "hipokamp" (hippocampus) bilgilerin kalıcı hafızaya geçip, geçmeyeceğine karar veren kısımdır. Beynin yazıcısının çalışıp, çalışmamasına karar veren hipokamp'dır. Hipokamp beynin yazıcısını çalıştırırsa, o anda yaşanan olaylar ve bilgiler beynin en üst kısmı olan "korteks"e yazılmaktadır. Peki hipokamp beynin yazıcısını neye göre çalıştırmakta, veya neye göre durdurmaktadır. İşte bunun cevabı da orta beyinde bulunan duyguların merkezidir. Duyguların merkezi hareketlenirse, hipokamp "hemen yazıcıyı çalıştırıp bunları kaydetmeliyim" demektedir. Duygular hiç etkilenmemişse, hipokamp beynin yazıcısını çalıştırmaya da gerek duymamaktadır. Şimdi isterseniz başlangıçta size sorduğum iki soruya geri dönerek, hipokamp'ın bu olayları neden kaydedip, kaydetmediğine bir göz atalım. İşte sorular; 1-)28.Temmuz.2001 tarihinde öğle yemeğinde ne yediğinizi hatırlıyor musunuz? 2-)Hayatınızda başınızdan geçen tehlikeli bir an, bir kaza, sizi çok mutlu eden veya şaşırtan bir olay var mı? Bu olayı ve anı bana anlatabilir misiniz? Birinci soruyu ilgilendiren olay rutin bir olaydır. O gün yediğiniz yemek özel bir gün değil veya ilk defa denediğiniz farklı bir yemek değilse, duygularınız hiçbir şekilde etkilenmemiştir. Çünkü o yemeğin hergün yenen rutin yemeklerden hiçbir farkı yoktur. Duygular harekete geçmemiştir. Dolayısı ile hipokamp bu olayı kayda değer bulmamış ve beynin yazıcısını çalıştırmamıştır. İkinci soruya gelelim. Buradaki olay tamamen duyguların merkezini uyandıracak özelliktedir. Şüphesiz bu durum hipokamp'ın da gözünden kaçmamış ve hemen beynin yazıcısını çalıştırmıştır.

Aşağıdaki çerçeveli yazıda hipokampın insan hafızası için ne kadar hayati bir önem taşıdığını gösteren gerçek bir olay aktarılmaktadır. Lütfen bu gerçek olayı okumadan yazının devamına atlamayınız. KAYBOLAN GELECEK BBC'nin müzik otoritelerinden olan Clieve Wearing kariyerinin en üst noktasındayken "Herpes Simpleks" virüsüne yakalandı. Bu tür virüse yakalananların büyük bir bölümü hastalığı sadece dudaklarında oluşan uçuklarla atlatırken, Wearing'e bulaşan virüs beyne ulaşarak iltihabı bu bölgeye taşıdı ve beynin hasara uğramasına neden oldu. Ensafalit hastalığı denilen bu durum Wearing'in hafıza yapısında çok önemli değişikliklere yol açtı. Sadece son bir veya iki dakika içinde olan olayları hatırlayabilen ve kendisini sürekli olarak uzun ve derin bir uykudan yeni uyanmış gibi hisseden Wearing, eşi odadan çıkıp, iki veya üç dakika sonra tekrar geri döndüğünde, kendisini sanki uzun bir süre görmemiş gibi karşılıyordu. "Kendimi yaşayan bir ölü gibi hissediyorum" diyen Wearing, hastalığa yakalanmadan önceki yaşamı ile ilgili tüm olayları rahatlıkla hatırlayabildiği gibi müzik yeteneklerini de aynen koruyor, nota okuyabiliyor ve müzik aletlerini çalabiliyor. Uzmanlar Wearing'in hastalığı nedeniyle hipokamp'ın tamamen tahrip olduğunu ve bu yüzden hiçbir yeni bilgiyi hafızasına alamadığını belirtirlerken, hafızasındaki diğer bilgi ve becerilerin beynin farklı yerlerinde depo edilmesi nedeniyle bu hastalıktan etkilenmediğini ifade ediyorlar. Sanırım hafıza gücü için orta beyindeki duyguların merkezinin ve hipokamp'ın ne kadar önemli olduğunu farkettiniz. Peki bunu farkettik diye hemen hafıza gücümüz arttı mı? Şimdilik, hayır. Ancak bu mini kursları takip ettiğinizde, eğitimle hipokampı ve duyguların merkezini nasıl etkileyerek bilgilerin kalıcı hafızaya yazılabileceğini göreceksiniz. Ancak hipokamp'ı etkili bir şekilde kullanmak için, öncelikle korteksin çalışma prensipleriyle ilgili bazı önemli bilgilere ihtiyacımız var. 3-) Korteks: Bu kısım beynin en üstünü mantar gibi kaplayan bölümdür. Hipokamp'ın kararı sonucu bilginin kaydedildiği yer burasıdır. Düşünme, konuşma, görme, duyma ve yeni bir şeyler üretme sırasında kullanılan kısım beynin korteksidir. Beynin bilgi kapasitesi tamamen korteks üzerindedir. Ayrıca beynin fotografik bir hafızaya sahip olması da direkt olarak korteksle ve korteksin farklı şekilde çalıştırılmasıyla ilgilidir. Korteksin farklı şekilde kullanılmasına ve fotografik bir hafızaya sahip olma konusuna mini kursumuzun üçüncü bölümünde göz atacağız. Üçüncü bölüme kadar beyninize iyi bakın. Hoşçakalın. Melik DUYAR 1996 2001 MEGA HAFIZA Ltd. Şti. Mini Kurs #3 Fotografik Bir Hafızaya Sahip Olmak Mümkün Mü? "Fotografik Hafıza"ya sahip olmak için beynin en üst tabakası olan "korteks"in farklı şekilde kullanılması gerekiyor. Nasıl mı? Bu sorunun cevabını şu anda okuduğunuz üç nolu mini kursta bulacaksınız. Özellikle 1980'li yıllarda korteksle ilgili tesadüfen keşfedilen ve eğitimde devrim yaratan ilginç bir olay dönüm noktası olmuştur. Korteksin beynin hangi kısmı olduğunu sanırım artık biliyorsunuz. Hani şu beyne üstten baktığınız zaman bir cevizin içini andıran ve cevizin içi gibi iki parçadan oluşan kısım. Vücüdumuza bakarsanız iki tane olan çok şey var. İki el, iki ayak ve iki böbrek. İlginç olan bunlardan ikisinden biri olmadan da hayatımızı devam ettirebilmemizdir. Örneğin iki böbreğinden biri alınıp da yaşayan çok insan vardır. Bunun nedeni her iki böbreğin de aynı işi yapmasıdır. Çift motorlu uçağın tek motorunun arızalı olması ile tek motorla uçmak gibi birşey. Şüphesiz tek motora çok daha fazla yük biner, ama o tek motorda arıza yoksa problem yok demektir.

Aklımdayken hemen söyleyeyim; Korteksin her bir parçasına "lop" adı verilmektedir. Beyne üstten baktığınızda sol taraftaki yarım parça "sol lop", sağdaki ise "sağ lop"dur. Ayrıca beynin her iki lobunu birbirine bağlayan ve ortada "korpus kallosum (corpus callosum)" adı verilen yoğun sinir lifleri mevcuttur. 1980'li yıllara kadar beyin loplarıyla ilgili doktorların bildiği bir başka gerçek daha vardı. Beyin lopları vücudu çapraz idare ediyordu. Sağ el ve sağ ayağı sol lop, sol el ve sol ayağı da sağ lop idare ediyordu. Bu bilgiyi kazalarda beyninden yaralanan hastalardan biliyorlardı. Beyninin sol tarafından yara alanların sağ tarafında, beyninin sağ tarafından yara alanların sol tarafında felç oluşuyordu. Ayrıca 1980'li yıllara kadar böbreğinin biri gibi, beyninin her iki lobundan biri alınan veya beyninin iki lobu birbirinden ayrılan hiçbir hasta olmamıştı. İlk defa buna benzer bir olay mecburen W.J. adında bir askere uygulanmış ve tesadüfen hızlı öğrenme ve beyin eğitiminde devrim yaratacak bir olaya imza atılmıştır. W.J.'in aşağıdaki ilginç hikayesini okumadan lütfen yazının devamına atlamayınız. DÜNYANIN İLK İKİ BEYİNLİ İNSANI İkinci Dünya Savaşı'nda asker olan W. J. savaş sırasında düşman hatlarının arkasına paraşütle indirilen askerler arasındaydı. İndirmeden sonra çıkan çatışmada birçok arkadaşı ölmüş, kendisi de esir düşmüştü. Ama çatışma sırasında kafasından yara almış ve yara beyninin bir lobuna da isabet etmişti. Doğal olarak vücudunun diğer tarafına da felç gelmişti. W.J.'i iyileştirme çabaları savaştan sonra da devam etmiş, fakat hiçbir tıbbi tedavi olumlu sonuç vermemişti. Aksine felç vücudunun diğer tarafına da sirayet etmeye başlamıştı. Bu sonuç bilim adamlarını oldukça şaşırtmıştı. Beynin yara aldığı kısma göre vücudunun diğer tarafına felç gelmesi normaldi. Fakat beynin diğer tarafında yaralanma olmadığına göre, felç neden vücudun diğer tarafına da sirayet ediyordu. Bu sonuç beynin bir lobundaki yaranın, diğer lobunu da etkilemeye başlamasından olabilirdi. Eğer durum böyle ise, yaranın diğer lobu etkilememesi için son çare olarak ameliyatla iki lobun birbirinden ayrılması gerekiyordu. Böylece W.J. ameliyatla beyninin sağ ve sol lobu ayrılan ilk hasta oldu. Plana göre beynin sağ ve sol lobunu birbirine bağlayan "korpus kallosum" adındaki yoğun sinir liflerinden oluşan bağ kesilecekti. Böylece beynin bir lobundaki yaranın, beynin diğer lobunu etkilemesi önlenecekti. Sonuç olarak vücudun bir yanında bulunan felç diğer tarafa sirayet etmeyecek ve W.J. kısmen normal bir hayat yaşayacaktı. Ameliyat başarılıydı ve diğer ameliyatlar bunu izledi. Artık W.J.'in her iki lobu arasında iletişimi sağlayacak hiçbir bağ yoktu. Ancak W.J.'in hayatında beklenmeyen birçok değişiklikler olmaya başladı. Örneğin yapılan deneylerden birinde W.J. e bir ekranın ortasına dikatlice bakması söylendi. Bu sırada aynı anda slayt filmiyle ekranın solunda bir "tavuk" resmi, sağında ise bir "kardan adam" resmi hızla gösterildi. Bilim adamları gösterilen bu resimlerin beyinde çapraz olarak algılandığını biliyorlardı. Yani ekranın solundaki tavuk resmi sağ lop tarafından, ekranın sağındaki kardan adam ise sol lop tarafından algılanıyordu. W.J. e ne resmi gördüğünü söylemesi istendiğinde "kardan adam" diyordu. Ama gördüğü şeyin resmini sol eliyle göstermesi istendiğinde örnekler arasında bulunan "tavuk" resmini gösteriyordu. Testler devam etti ve gerçekler ortaya çıkmaya başladı. Konuşma merkezi beynin sol lobu üzerindeydi. W.J.'e "ne gördün" dendiği zaman cevap veren sol loptu ve sol lob ne gördüğünü yani "kardan adam"ı söylüyordu. Gördüğünü sol eliyle göstermesi istendiğinde durum farklılaşıyordu. Sol eli çapraz olarak beynin sağ lobu idare ediyordu. Sağ lobun gördüğü ise "tavuk" resmiydi. Sonuç olarak sol eli kontrol ederek cevap veren sağ loptu. O da kendi gördüğünü sol eli kontrol ederek söylüyordu, "tavuk".

W.J. artık iki tane ayrı insan olmuştu. Her iki beyin birbiriyle haberleşemediği için ayrı ayrı bağımsız çalışıyordu. Beyin loplarının bu şekilde bağımsız çalışması şüphesiz W.J. in hayatında beklenmeyen değişiklikler yapmıştı. Ancak bu tesadüfi olay ve yapılan testler hangi lobun hangi fonksiyonlarda uzman olduğunu öğrenmemizi sağlamıştır. Bu ilginç buluş 1981 yılında bilim adamı Roger Sperry'ye Nobel Tıp Ödülü kazandırdı. Aynı zamanda hızlı öğrenme ve hafıza eğitimi metodlarında da çığır açan buluş özet olarak şöyleydi; 1-) Yoğun sinir lifinden oluşan "korpus kallosum" ağ demeti, beynin sağ ve sol lobu arasında sürekli bilgi alışverişinin yapılmasını sağlayan bir köprü vazifesi görmekteydi. 2-) Birçok test sonucunda, beynin sol lobunun, konuşma, matematiksel işlemler, diziler, sayılar ve analiz gibi konularda çok üstün olduğu, mantıklı ve lineer çalıştığı tespit edildi. 3-) Araştırma sonuçları beynin sağ lobunda da, ritm, hayal kurma, renkler, boyut, hacim, müzik gibi fonksiyonların icra edildiğini ortaya koymuştur. Özet olarak beynin sol tarafı bilgiyi mantıklı ve lineer olarak işlemekte, sağ lop ise artistik tarafı oluşturmakta, detaydan çok resmin bütünüyle ilgilenmekte ve bilgiyi şekil ve hayal gücüyle işlemektedir. Duyguların ve hayallerin etkisinin en fazla olduğu yer de yine beynin sağ lobudur. Yapılan araştırmalar beyin lopları ve hızlı öğrenme arasında şöyle bir ilişkinin olduğunu ortaya koymuştur. Beynin her iki lop fonksiyonlarını birlikte ve dengeli olarak kullanmayı içeren bir öğrenme "gerçek öğrenme"dir. Özet olarak beynin her iki lop fonksiyonları da öğrenmenin içine katılmaldır. Şöyle bir düşünürseniz toplumumuzun beynin sadece bir lobunu kullanmaya önem verdiğini ve diğer lobu hiç kullanmadığını kolayca farkedersiniz. Büyük bir kitle beynin matematiksel ve mantıksal olan sol lobuna önem vermekte, beynin hayalgücü, ritm, şekil ve yaratıcı düşünme gibi özelliklerine sahip sağ lobu fonksiyonlarına gereken önemi göstermemektedir. Bu durum açıkça beynin sadece yarısının kullanılmadığını ortaya koymaktadır. Şimdi size bir soru sormak istiyorum. "Beyninin iki lobundan sadece sol lobunu kullanan bir kişinin verimi ne kadar düşer?" Verdiğim konferans ve seminerlerde sorduğum bu cevaba klasik olarak şu cevabı alıyorum; "Beynin yarısını kullanan bir insanın verimi yüzde 50 düşer". Gelin bu cevabı birlikte inceleyelim. Ancak önce size bir soru sormak istiyorum; Beş km.'lik bir yolu kaç saatte yürürsünüz. Gelin uzlaşalım ve cevabınızın da "1 saat" olduğunu kabul edelim. Yani iki ayağınızı ve iki kolunuzu kullanarak beş km.'lik bir yolu 1 saatte yürüyebiliyorsunuz. Şimdi sizden birşey istiyorum. Ayağa kalkın ve tek ayağınızın, örneğin sol ayağınızın üzerinde durun. Şimdi sağ ayağınızı dizinizden geriye doğru bükerek sağ elinizle ayak bileğinizden tutun. Bir an arka tarafta sağ elinizle sağ ayağınızı birbirine bağladığımı kabul edin. Aman ne oluyor diye heyecanlanmayın. Amacım bir elinizin ve bir ayağınızın kullanılmamasını sağlamak. Yani yürürken kullandığınız organlarınızın yarısını kullanmazsanız, veriminizin ne kadar düşeceğini merak ediyorum. Evet, şimdi sorumu tekrarlıyorum. "Sağ eliniz ve sağ ayağınız birbirine bağlanmış halde iken, sadece sol ayağınızı ve sol elinizi kullanarak beş km.'lik bir yolu kaç saatte yürürsünüz?". Kaç saatte? 2 saatte mi? Duyamadım, yoksa 5 saatte mi? Belki 10 saatte, belki de 20 saatte, ne dersiniz. Belki de bu işi hiç başaramazsınız. Gelin uzlaşalım. Bunun cevabının da 10 saat olduğunu kabul edelim. Peki, şimdi size daha önceki bir cevabınızı hatırlatıyorum; "Beynin yarısını kullanan bir insanın verimi sadece % 50 düşüyor da, neden yürüme organlarının yarısını kullananların performansı % 50'den çok daha kat kat aşağı düşüyor?" İşte dikkatinizi çekmek istediğim nokta da burası. Beynin sadece bir lobunu kullanmak veriminizi sadece % 50 değil, çok daha fazla düşürüyor.

Şüphesiz bunun tersi de doğru. Beyninin sadece yarısını yani bir lobunu kullanan bir kişi, beyninin iki lobunu da kullanmaya başladığında beyin kapasitesi iki kat değil, çok daha fazla artıyor. Dolayısı ile öncelikle beynin her iki lobunu birlikte ve dengeli olarak kullanmayı öğrenmeliyiz. Hızlı öğrenme ve hafıza eğitiminin özünü de bu oluşturuyor. Beynin her iki lobunu dengeli kullanmayı öğrenmeye geçmeden önce, doğuştan beyninin her iki lobunu dengeli kullanan ve mükemmel yani "fotografik" bir hafızaya sahip bir insan dünyaya gelmiş mi acaba? Bu sorunun cevabı "EVET". "Fotografik Hafıza"ya sahip bu insanın okuduğu, gördüğü ve duyduğu bilgileri nasıl hatırladığı yıllar süren bilimsel bir araştırmaya konu olmuştur. Sonuçta en önemli özelliğin beynin her iki lob fonksiyonlarının birlikte ve dengeli olarak kullanılması olduğu ortaya çıkmıştır. Bu insan üzerinde yapılan araştırma bulguları hızlı öğrenme ve hafıza eğitimiyle ilgili temelin bir başka ayağını oluşturmuştur. Beyin kapasitenizi tekniklerle geliştirmeye geçmeden önce, kafamızın içinde uyuyan bir devin var olduğunu farketmemiz gerekir. Bu sınırsız potansiyelin bilimsel temellerini ortaya koymadan önce, maalesef bu gerçeğe inanmak çok kolay olmuyor. Lütfen neden hemen tekniklere geçmedik diye sabırsızlanmayın. Merdivenleri basamak, basamak çıkarak öğrendiklerimizi hazmetmeliyiz. Eminim mini kursun başlangıcına göre, şu anda beyin kapasitenizle ilgili farklı düşüncelere sahipsiniz. Sanırım bugünlük bu kadar yeter. Bir sonraki "Beyin Kapasiteniz! Beyninizdeki Uyuyan Devi Uyandırmanın Sırları" başlıklı dördüncü mini kursumuzda görüşmek üzere hoşçakalın. Melik DUYAR Mini Kurs #4 Beyin Kapasiteniz! Beyninizdeki Uyuyan Devi Uyandırmanın Sırları Bugünkü mini kursumuzun başlığından da anlayacağınız gibi, bu derste tekniklerle ilgili örneklere gireceğiz. Bu örneklerin tam anlaşılması için hafıza teknikleri ve hızlı öğrenmenin temel taşlarından birini daha yerine koymak istiyorum. "Bugüne kadar yeryüzüne doğuştan mükemmel hafızaya sahip bir insan gelmiş mi?" diye sormak, beyin kapasitemizi keşfetmek için iyi bir başlangıç. Böyle bir insanın beyninin nasıl çalıştığını tam olarak öğrenirsek, onun doğuştan elde ettiği yeteneklere ulaşmak için biz de düşünce ve öğrenme tekniklerimizi yeniden düzenleyebiliriz. Sanırım yoğun çalışmaların yanında Dünya'nın gelişmesine şans ve tesadüfler de ciddi katkılarda bulunuyor. Tesadüfi olarak beyin kapasitemiz konusunda bize birçok ciddi ipuçları veren Sherashevsky'nin değeri beynin her iki lobuyla ilgili buluşlardan sonra daha iyi anlaşılmıştır. Öyle ki, Sherashevsky'nin hafızasıyla ilgili yıllar önce yapılan çalışma ve araştırmalar 1980'li yıllardan sonra hafıza klasikleri arasına girmiştir. Literatürde "Bay S" olarak bahsedilen Sherashevsky'nin beyin kapasitesiyle ilgili hikayesine gelin birlikte bir göz atalım. BAY "MÜKEMMEL HAFIZA" Sherashevsky küçük yaşta keman öğrenmeye başlar. Ancak kulaklarında oluşan bir rahatsızlıktan dolayı işitme duyusu zayıflar. Bunun üzerine müziği bırakmak zorunda kalır. Orta öğrenimden sonra ailevi sebeplerden dolayı çalışma hayatına başlar ve bir gazetede muhabir olarak çalışmaya başlar. Bir sabah editör yaptığı toplantıda her muhabire yapması gereken bir sürü iş ve gitmeleri gereken adresleri verir. Ancak bir nokta editörün dikkatini çeker. Diğer muhabirler yapacakları işlerle ilgili yoğun bir şekilde not tutarken, Bay S sadece dinlemektedir. Editör Bay S'in bu ilgisizliğinden rahatsız olur. Toplantının sonunda, biraz da onu mahcup etmek amacıyla, Bay S'den o gün yapacağı işleri saymasını ister. S bu soruyu eksiksiz olarak cevaplar. Editör şaşırır.

Editörü daha da şaşırtan Bay S'in diğer muhabirlerin yapacağı işler listesini de eksiksiz sayabilmesidir. Editör, bunun anormal olduğunu belirterek, Bay S'e bir psikoloji labaratuarına başvurmasını tavsiye eder. Bu durum Bay S'i de şaşırtır. Çünkü o kendisinin diğer insanlara göre mükemmel bir hafızaya sahip olduğunun farkında değildir. O güne kadar, diğer insanların hafızasının da kendisininki gibi olduğunu sanmaktadır. İşte bu olay 1920'lerde psikolog Aleksandr Romanovich Luria ile Sherashevsky'nin karşılaşmasına vesile olur. Luria Bay S'in sahip olduğu mükemmel hafıza gücünden çok etkilenir. Luria bu fırsatı araştırma adına çok iyi değerlendirir ve tam 30 yıl boyunca Sherashevsky'nin hafızasını test eder. Aleksandr Luria Bay S'in hafızasının sınırını şu şekilde anlatmaktadır; "Bay S' e önce kelimeler, daha sonra sayılar, daha sonra da harflerden oluşan bir listeyi yavaş yavaş okuyarak ve yazılı halde de göstererek söyledim. Söylediklerimi dikkatle dinledi ve gösterdiğim yazılı hallerine de baktı. Daha sonra listeyi tam olarak bana tekrar etti. Her defasında listedeki eleman sayısını 30, 50, 70 tane gibi artırdım. Fakat Bay S için listenin uzunluğu bir zorluk ifade etmiyordu. Kelimeleri dinlerken çoğu zaman ya gözlerini kapatıyor, ya da boşlukta sabit bir noktaya bakıyordu. Listeyi okumamdan sonra, kendisi saymadan önce bir süre düşünüyor ve her şeyi hatırlayıp hatırlamadığını kendi kendine kontrol ediyor, daha sonra da hızla listeyi sayıyordu. İşin ilginç olan tarafı, istersem Bay S listeyi sonundan başına doğru da zorlanmadan sayabiliyordu. Bay S ile yaptığım çalışma beni hayretlere düşürmüştü. Listenin uzun olmasının zorluk açısından Bay S için önemi yoktu. Bay S' in hafıza kapasitesinin hiçbir sınırı olmadığını itiraf etmek zorundayım. Bir hafta, bir ay, bir yıl, hatta birkaç yıl önce söylediğim listeyi hiç zorlanmadan hatırlıyordu. Birkaç yıl önce saydığım bir listeyi tekrar saymaya başladığımda, bu listeyi iki yıl önce söylemiştiniz deyip beni durduruyor ve listeyi sayıyordu. Hatta iki yıl önce bu listeyi sayarken üzerimde hangi elbise vardı, onu bile hatırlıyordu." Aleksandr Luria araştırmaları süresince birçok sorular sorarak Bay S' in hafızasının içinde neler döndüğünü tespit etmeye çalıştı. Bay S' in anlattığına göre, kelimeler, sesler ve ifadeler hafızasında şekillere, seslere ve duygulara dönüşüyordu. Bay S örneğin kelimeleri nasıl hatırladığını şu şekilde anlatmaktadır; "Bir kelimeyi sadece bende uyandırdığı şekille değil, aynı zamanda bende uyandırdığı duygularla hatırlıyorum. Anlatmakta güçlük çekiyorum, sadece şekil veya duygu değil, bir bütün. Bir kelime duyduğumda onun ağırlığını veya tadını hissediyorum. Kelimeyi hafızamda tutmak için özel bir gayret göstermem gerekmiyor. Kelime veya kelimeler kendisini bana hatırlatıyor." Dikkat edersiniz, Bay S' in hafızasının mükemmel olmasını sağlayan elemanlar şekiller, duygular, renkler ve üç boyutlu resimler. Bu ifadeler Bay S' in bilgileri hafızasında şekiller, renkler vb. ilişkilerle işlediğini göstermektedir. Bu elemanların hepsi beynin sağ lob fonksiyonlarının işin içine katıldığının bir göstergesidir. Dikkat edilecek diğer bir husus da Bay S' in hafızasının güçlü olmasında işaret ettiği nokta, duygularının devamlı işin içine katılmasıdır. Bunun nedeni çok basittir. Daha önceki bölümlerde değindiğimiz gibi, duygu yüklü olayların orta beyindeki hipokamp tarafından kalıcı hafızaya aktarılması çok kolay olmaktadır. Şüphesiz Bay S' in hafızasında bu canlanmalar otomatik olarak oluşuyor ve onun yoğun bir şekiller, renkler ve duygular dünyasında yaşamasına neden oluyordu. Ancak hafıza gücünü artıran bu elemanları bilinçli olarak da kullanmak mümkün. Bay S'in sayılan listeleri ve olayları hatasız hatırlaması doğuştan gelen bir özellik. Çünkü onun olaylar karşısında beyninin sağ lobu otomatik olarak devreye giriyor. Yani beynin her iki lobu da otomatik olarak işin içine katılıyor. Diğer önemli nokta ise olaylar ve bilgiler karşısında Bay