Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s

Benzer belgeler
ŞAMANİZM DR. SÜHEYLA SARITAŞ 2

Türk Mitolojisi ve Türklerde Totemizm DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

Mitoloji ve Animizm, Fetişizm. Dr. Süheyla SARITAŞ 1

TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır.

ÖZGEÇMİŞ. 4. Öğrenim Durumu :Üniversite Derece Alan Üniversite Yıl Türk Lisans. Halk Atatürk Üniversitesi Türk Halk Hacettepe Üniversitesi 1971

türk mitolojisi kaynakçası

TÜRK MİTOLOJİSİ DR.SÜHEYLA SARITAŞ 1

ANADOLU-TÜRK FOLKLORUNDA GEYİK

FOLKLOR (ÖRNEK: 2000: 15)

1. Eski Türklerde Mitoloji ve Totemizm

ANADOLU-TÜRK FOLKLORUNDA GEYİK

Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ KARADENİZ ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ

YARATILIŞ MİTLERİ DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

MİT VE DİN İLİŞKİSİ. (Kutsal Metinlerle İlişkisi) DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

tamamı çözümlü tarih serkan aksoy

TARİH KPSS İSLAMİYETTEN ÖNCE TÜRK DEVLETLERİNDE KÜLTÜR VE MEDENİYET ARİF ÖZBEYLİ

GOBUSTAN KAYALIKLARI VE İLK SANATÇILAR

ÖZGEÇMİŞ. Ekim Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Türk Dili ve Edebiyatı Mimar Sinan Üniversitesi 1991 Marmara Üniversitesi 1994

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

İnci. Hoca GEÇİŞ DÖNEMİ ESERLERİ (İLK İSLAMİ ESERLER)

UYGUR TÜREYİŞ EFSANESİ NDEN HAREKETLE KIZ KUMU EFSANESİNDE MİT-RİTÜEL İLİŞKİSİ *

Mitosta, arkaik anaerkil yapı Ay tanrıçalığı ile Selene figürüyle sürerken, söylencenin logosu bunun tersini savunur. Yunan monarşi-oligarşi ve tiran

DERS YILI MEV KOLEJİ ÖZEL ANKARA ANADOLU LİSESİ VE FEN LİSESİ 10. SINIFLAR TÜRK EDEBİYATI DERSİ YARIYIL ÖDEVİ

NER TERİMİNDEN HAREKETLE TÜRK MİTOLOJİK DEĞERLERİNİN SÜNNET TÖRENLERİNE ETKİSİ THE EFFECT OF TURKISH MYTHOLOGICAL VALUES TO

İSLÂMİYET ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI İSLÂMİ İLK ESERLER SORU PROĞRAMI AHMET ARSLAN

ÖZGEÇMİŞ. Yrd. Doç. Dr. Hacı YILMAZ

Göçmen bir yaşam. Göçleri sırasında fite kadar yükselen telli turnaların en büyük düşmanı kartallardır.

BURDURLU HOCA DAN YURT SÖYLENCELERÝ

10.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

URARTU UYGARLIĞI. Gülsevilcansel YILDIRIM

6. ÜNİTE: Türklerde Sanat A. İLK TÜRK DEVLETLERİNDE SANAT

Central Asian Studies

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

ÖZGEÇMİŞ II. Akademik ve Mesleki Geçmiş

İçindekiler Kısım 1 Sınıfta Yaratıcı Drama Yaratıcı Drama: Bir Sanat, Bir Sosyalleştirme Etkinliği ve Bir Öğrenme Yolu 3 2. Hayal Başlangıçtır 22

İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Konu Anlatımlı Soru Bankası ESKİ TÜRK DİLİ VE LEHÇELERİ...

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU MAYIS AYI 1. HAFTASINDA NELER YAPTIK?

İnci Hoca YEDİ MEŞALECİLER

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

KIRGIZ MİLLETİNE AİT <KIRKKIZ> EFSANESİ

ORTA ASYA DAN ANADOLU YA TÜRK KÜLTÜRÜNDE GEYİK KÜLTÜ

İÇİNDEKİLER BÖLÜM I BÖLÜM II. vii GİRİŞ / 1 ÇOCUK VE KİTAPLARI / 17

DESTANLAR VE MASALLAR. Muhsine Helimoğlu Yavuz HILE İLE DILE. Masal. KÜRT MASALLARI Resimleyen: Claude Leon

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

Bu cümledeki boşluğa aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?

ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı Salahaddin BEKKİ İletişim Bilgileri AEÜ Fen-Edebiyat Fak. Türk Dili ve Edebiyatı Adres Bölümü Bağbaşı Yerleşkesi KIRŞEHİR

BENDEN SELAM OLSUN BOLU BEYİ'NE

Akpınar, T. ; Eski Türklerin Dini Tek Tanrı İnancı mıydı?, Tarih ve Toplum, 1984, S. 27, Sh

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

AĢağıdaki sözcüklerle tümceler kurunuz! 6

Türk Eğitim Tarihi. 2. Türklerin İslam Öncesi Eğitimlerinin Temel Özellikleri. Dr.

Öğretim Görevlisi Murat KARACA İpek Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü,

EĞİTİM VE ÖĞRETİM DÖNEMİ DENİZYILDIZI GRUBU MART AYI BÜLTENİ

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

İÇİNDEKİLER GİRİŞ BİRİNCİ KİTAP

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

" Elimizde bulunan Kadim Bilgelik sırlarına ve ezoterik bilgilere göre; özellikle son 3500 yıldan beri dünya insanına, kapasitelerine

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı

IX. HAFTA HİN 412 KLASİK SANSKRİT EDEBİYATINDAN SEÇMELER

Yrd. Doç. Dr. Ali GURBETOĞLU İstanbul Ticaret Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi

BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR

ÖZEL EFDAL ANAOKULU UĞURBÖCEĞİ GRUBU KASIM AYI BÜLTENİ

HALK EDEBİYTI IV AŞIK EDEBİYATINDA ÜSLUP

YUNUS GRUBU MART AYI BÜLTENİ

Türk Eğitim Tarihi. 1. Türklerin İslam Öncesi Eğitimlerinin Temel Özellikleri. Yrd. Doç. Dr.

AYI (Ursus arctos) SAYIMI

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

EN ESKİ İNANÇLARDAN BİRİ OLAN ZERDÜŞTLÜK VE ZERDÜŞT HAKKINDA 9 BİLGİ

KENDİMİZİ İFADE ETME YOLLARIMIZ

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

4. Demiryolu ile tren arasındaki ilşki vapur ile aşağıdakilerden hangisi arasında vardır? A) Karayolu B) Gökyüzü C) Denizyolu D) Yeraltı


Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ BAHAR DÖNEMİ LİSANS FİNAL PROGRAMI SINIF

DERS PLANI DEĞİŞİKLİK SEBEBİNİ İLGİLİ SÜTUNDA İŞARETLEYİNİZ "X" 1.YARIYIL 1.YARIYIL 2.YARIYIL 2.YARIYIL. Kodu Adı Z/S T+U AKTS Birleşti

Sınıf [ B-PİSA ] 1. Dönem - 1. Uygulama

PROF. DR. HÜLYA SAVRAN. 4. ÖĞRENİM DURUMU Derece Alan Üniversite Yıl Lisans

tellidetay.wordpress.com

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım

Proje Adı. Projenin Türü. Projenin Amacı. Projenin Mekanı. Medeniyetimizin İsimsiz Taşları. Mimari yapı- anıt

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

EKİM AYI BÜLTENİ YARATICI DÜŞÜNME ATÖLYESİ (3 YAŞ) 2-6 EKİM

Dr.Öğr.Üyesi ÜNSAL YILMAZ YEŞİLDAL

3. Yazma Becerileri Sempozyumu

DEER MYTHS AROUND STEPPE CULTURE

M14 esnevi den (şirli) r H i k â y ele

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

KORE NİN ESKİ KAYNAKLARINDA GÖRÜLEN GEYİK MOTİFİNİN ANLAMI

Mitlerin Sınıflandırılması DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

Bacıyân-ı Rum. (Dünyanın İlk Kadın Teşkilatı: Anadolu Bacıları)

a 3 -<» rt3 ft3 Ö o\3 CO o\3 Ö o\3 CO v-< 0x3 Ö V-i -i» 3 Gezi / İlgaz Anadolu'nun Sen Yüce Bir Dağısın 0x3 Ö 0x3 Kitap / Kayıp Gül

BATI MÜZİĞİ TARİHİ 1. ÜNİTE İLK ÇAĞ DÖNEMİ MÜZİĞİ

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

Uluslararası Dede Korkut Konferansı

Transkript:

Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 436-451 Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date Yayınlanma Tarihi / The Published Date 17.08.2016 12.10.2016 Duru Özden GÜRBÜZ Öğretmen-MEB, Hacettepe Üniversitesi, Türk Halkbilimi Bölümü, Yüksek Lisans Öğrencisi gurbuzduruozden@gmail.com RİTÜELDEN TİYATROYA GEYİK MOTİFİ VE GEYİKLER LANETLER OYUNU Öz Mitolojik özellik taşıyan, bazen uğurlu bazen lanetli sayılan "geyik motifi" Orta Asya'dan Anadolu'ya kadar göçlerle beraber gelmiştir. İslamiyet'ten önceki "geyik" ile ilgili inanışların çoğu İslamiyet'ten sonra da devam etmiş, İslamî kimliğe bürünerek Anadolu kültürünün önemli bir unsuru olmuştur. Makalede, kutsallık içeren "geyik motifi"nin Türk kültüründe av-kurban hayvanı, türeyiş, nazara karşı savunma, yol gösterme ve benzetme unsuru olarak sanatta, mimaride, edebiyatta nasıl kullanıldığı örneklerle açıklanacak ve ritüel kaynaklı köy seyirlik oyunlarına nasıl yansıdığı üzerinde durulacaktır. Eksen motifi "geyik" olan Geyikler Lanetler oyununda Murathan Mungan'ın bu motifi, hangi fonksiyonlarda kullandığı incelenecektir. Anahtar kelimeler: Geyik motifi, oyun (tiyatro), lanet, Orta Asya, Anadolu.

FROM RITUAL TO THEATRE "DEER" MOTIF AND THE PLAY GEYIKLER LANETLER (DEER-CURSE) Abstract Deer motif which is counted as mythological, sometimes auspicious while sometimes cursed came to Anatolia from Middle Asia together with migration. Most of the beliefs about deer before Turks became Muslim were kept on after the Turks became Muslim and became an important element of Anatolian culture by becoming an Islamic figure. In the article, how sacred deer motif is used as an element of a game- sacrifice animal, descent, defense against evil eye, guidance and metaphor in art, architecture, literature will be explained with examples and how it passes through to rural theatrical play originating from rituals will be emphasized. In the play Geyikler Lanetler (Deer-Curse), whose main motif is deer, in which functions Murathan Mungan used this motif will be studied. Keywords: Deer motif, play (theatre), curse, Middle Asia, Anatolia. Giriş İslamiyet ten önce Türklerin en önemli geçim kaynaklarından biri hayvancılıktır. Bunun temelinde ise konargöçer yaşantının ortaya çıkardığı ekonomik zorunluluklar ile eski inançların anemist etkileri yer almaktadır. Eski Türkler, geçimlerini ve ihtiyaçlarını yetiştirdikleri koyun, sığır gibi hayvanlarla ya da avladıkları yabanî hayvanlarla sağlamışlardır. Bu hayvanlardan biri de geyik tir. Divan-ı Lügati t Türk te ıvuk, keyik; İbn Mühenna da geyik; Mukaddimetü l-edeb de ayruk; Orhun Abideleri nde sıbun, kiyik, keyik; Dede Korkut ta erkeği için boga (buğa) kelimeleriyle karşılanan bu hayvan, günümüzde yalnız "geyik" kelimesi ile bilinmektedir. Geyikgillerden olan ceylan karaca, maral da zaman zaman birbirleri ile karıştırılarak geyik yerine kullanılmıştır (Aytaş, 1999: 162). Geyik, ekonomik kaynak olmasının yanında Türklerin tarihi süreç içerisinde, içinde bulundukları inanç sistemlerinden dolayı yaşantılarında önemli bir yere sahiptir. Mitoloji, efsane, destan, masal, mimari ve sanatta kullanılması yönünden incelenmeye değer bir motiftir. Armutak (2002: 412) mitolojide uzun bir dönem Tanrı olarak kabul edilen hayvanların motif yönünden zengin bir kaynak olduğunu, her kültürün mitolojisinde hayvanların değişik biçimlerde ve oranlarda da olsa mutlaka yer aldığını söylemektedir. Totemizmin temelinde, insanla hayvan veya bitki arasında bir ilişki olduğu düşüncesi yatmaktadır. Eski Türklerin inancı üzerine yapılan araştırmaların birçoğu onların Totemist oldukları görüşünde birleşmektedir. Mehmet Mandaloğlu (2013: 383-384), Mehmet Fuad Köprülü ve Ziya Gökalp'in Eski Türklerin "Totemist" olduğunu savunan araştırmacıların başında geldiğini, Gökalp'in (1976: 52) bu konu ile ilgili Totem olarak kabul edilen hayvanların Totemizm ibadetinin haricinde kesilemeyeceğini dile getirdiğini belirtmektedir. Bu konuda araştırma yapanlardan biri olan Tylor, Türklerin Totem inancını benimsemelerinde ölmüş atalarına saygı duyma inancının olduğunu ifade etmektedir (Akt. Yücel, 1975: 70). Jean Paul Roux ise Türklerde Totemizmin 437

varlığına kanıt olarak VIII. yüzyıldan beri bazı Türk kabilelerinin klanları ile bazı hayvanların arasında bir bağın gözlenmiş olmasını göstermektedir (Roux, 2011: 74-76). Eski Türklerde kutsiyet atfedilen hayvanların başında kurt, ondan sonra ise geyik gelmektedir. Türkler, eskiden mücadele ettikleri kurtla, yaşantılarının büyük bir kısmını kolaylaştıran atla bazen de avlamak için karşılarına çıkan geyikle ilgili inanışlara sahip olmuşlardır (Karadavut-Yeşildal, 2007:103). Orta Asya'dan Anadolu'ya Kadar Gelen "Geyik Motifi"nin Kullanım Alanları Şaman törenlerinde suretine bürünen hayvan atalardan biri de geyiktir (Ögel, 2003: 29-40; Çoruhlu, 2012: 165). Hunların kökenlerine dayanan efsanelerde geyiğe yer verildiği yapılan kazılarda ele geçirilen malzemelerde görülen geyik figürlerinden anlaşılmaktadır (Aytaş, 1999: 162). Orhun Abideleri'nde Türklerin geyiği avladıkları Tonyukuk Abidesi nin güney cephesinde yer alan: Kiyik yiyü tabışgan yiyü olurur ertimiz. (Geyik yiyerek tavşan yiyerek oturuyorduk) ifadesinden anlaşılmaktadır (Ergin, 1983: 53). Ayrıca Orhun Abideleri'nde Göktürklerin geyiğe önem verdiğini, matemi simgelemek için geyiği kullandıklarını ve kutsal kabul ettiklerini Bilge Kağan Abidesi'nin batı cephesinde yer alan: "Bilge Kagan uçdı. Yay bolsar, üze tengri köbürgesi öterce, ança, takı sıgun ötser, ança, sakınur men." (Bilge Kagan Kitâbesi, batı cephesi, satır 2-6). 438 (...dağda yabani geyik gürlese öylece mateme gark oluyorum.) ifadesinden anlaşılmaktadır (Esin, 1979: 140). Uygurlarda geyik, inançtan ziyade avcılık yapılan bir hayvan olarak yer almaktadır (Aytaş, 1999: 162). İskitler ise bataklıklarda geyik avlamışlardır (Tarhan, 2002: 599). Hayvan, ilkel Türk insanının zihninde insan olmayan, endişe veren bazen de yüceltilendir (Roux, 2005:70). Eski Türkler, bazen korktukları bazen de kendilerinin kutsiyet atfettikleri hayvanlardan türediklerini anlatan destanlar oluşturmuşlardır. Eberhard (1996: 86) Göktürklerin anasının dişi bir geyik olduğu efsanesini Çin'in Şimal Komşuları adlı eserinde dile getirmekte ve geyik motifinin kurt ile beraber totemik özellikler taşıdığı düşüncesini söylemektedir. Bu inanış Anadolu ya kadar gelmiştir. Giresun da anlatılan Ana Geyik efsanesinde, annesi tarafından ağaç kovuğuna terk edilen bir çocuğun bir geyik tarafından emzirilip büyütülüşü ve bu çocuğun soyundan gelenlerin Yaylaoğulları sülalesini oluşturduğuna dair söylencede, bu inanışın izleri görülmektedir (Gökşen, 1999: 175). Geyik motifi, Eski Türk destan ve efsanelerinde av hayvanı olarak da kullanılmaktadır. Oğuz Kağan Destanı nda onlara zarar veren gergedanı öldürmek için Oğuz Kağan ın bir geyiği avladığını ve gergedanı yakalamak için geyiği tuzak olarak kullandığını görmekteyiz (Ögel, 2003: 116). "Sıgun-keyik"in bazı cinslerini vurmanın yasak olup diğerlerinin vurulmasının ise hükümdarlara mahsus olduğu dönemler de vardır. Bu konuyla ilgili olarak Emel Esin (1979:

135), Göktürk kağanının bir deniz ilahesi ile birlikte olduğunu ve bir av sırasında ak bir geyiği vurduğu için ilahenin ona darıldığını, bu olaydan sonra da ak geyik avlamanın yasaklandığı efsanesini anlatmaktadır. Bunların dışında vurulan hayvan kurban olarak vurulmuş ise onu vuranın 'ongun'u 1 da oluyordu. Bu yüzden "Sıgun-keyik" cinsi, hükümdarlara mahsus bir cins kurbanlık av olarak hükümdar ongunu da sayılmaktaydı. Kültigin yazıtının doğu yüzündeki kağan damgasında görülen dağ keçisi muhtemelen sıgun-keyik, hükümdarlık sembolü olarak kullanılmıştır (Esin, 1979: 126-138). Dede Korkut Hikâyeleri nde geçen geyik avları ise spor amaçlı yapılan avlardır (Karadavut-Yeşildal, 2007: 104). Anadolu sahasında ise geyik avı mani, türkü ve efsanelerde kullanılmıştır; ancak Türklerde kutsal ve iyilik getiren bir hayvan olarak kabul edilen geyiğin avlanmasının uğursuzluk getireceğine inanılır (Bonnefoy, 2000: 375). Çoruhlu (2012: 165), gök unsuruyla bağlantılı olduğu kabul edilen beyaz geyiğin Orta ve İç Asya'da önemli olduğunu, al ya da kahverengi geyiklerin ise yer ya da yeraltı unsurlarıyla ilgili olduğundan ve Türk mitolojisinde peşinden koşan avcıyı yeraltına (ölüme) götüren geyiklerle ilgili efsanelerin varlığından söz etmektedir. Bu inanışa "Geyik Avı Türküsü"nde rastlamaktayız. Aşağıda bir dörtlüğü verilmiş ve avcının ağzından söylenen türküde, bir geyiğin daha önce yavrusunu avlamış olan avcıların tekrar geyik avına çıktıklarında, aralarında nişanlı olan bir genci peşine düşürdüğü, onu sarp kayalıklara çektiği ve genç avcının kayalıklarda öldüğü anlatılmaktadır (Mirzaoğlu, 2005: 36). "Ben de gittim bir geyiğin avına aman aman 439 Geyik çekti beni kendi dağına aman aman Tövbeler tövbesi geyik avına aman aman Siz gidin kardaşlar kaldım burada aman aman kayada" Anadolu da bilinen Alageyik Efsanesi ve "Geyik Destanı" da yukarıdaki türkü ile aynı konuyu işlemektedir. Yalman ın (1977: 399) belirttiği Geyik avına biyol (bir kere) giden bir daha tövbe eder. atasözü de geyik avının uğursuzluk getireceği inanışını desteklemektedir. Görülüyor ki İslamiyet ten önceki geyik ile ilgili inanışlar, İslâmiyet ten sonra da devam etmiş; İslamî kimliğe bürünerek Anadolu kültür tarihinin önemli bir unsurunu oluşturmuştur. Hayvanların yön bulma yetenekleri içgüdüseldir ve insanlar, bunu olağanüstü bir güç olarak kabul etmektedir. Geyik insanlara hem maddi hem manevi yol gösteren bir hayvan olarak bilinir, çoğunlukla bir yere ya da sevgiliye giden yolu gösterir. Hunlara ait bir efsanede geyik, Hun avcılarını bir bataklığa çeker. Bataklığı geçilemez diye düşünen avcılar, geyik sayesinde bataklığın geçilebileceğini fark ederler. Bunun sonucunda da İskitlerin memleketlerine gitmeleri anlatılır (Ögel, 2003: 578). Dede Korkut Hikâyeleri nde de Bamsı Beyrek in Banu Çiçek in otağına bir geyik tarafından getirilmesi dile getirilmiştir. Geyik motifinin yol gösterme fonksiyonu İslamiyet in kabulünden sonraki destan ve efsanelerde de görülmektedir; ayrıca Anadolu sahasında da bu inanışın etkileri vardır. Buna örnek olarak Kaygusuz Abdal Menâkıbnâmesi nde Kaygusuz Abdal mahlaslı Alâeddin 1 Eski Türklerde kutsal sayılan canlılara verilen isim (Roux, 2011:74-76, 102).

Gaybî nin ahu şekline girmiş olan Abdal Musa yı takip ederek tekkeye ulaşması ve o ahunun Abdal Musa olduğunu anladıktan sonra ona mürit olması verilebilir (Güzel, 1999: 90-91). İlkel toplumlarda bir hayvanın postuna bürünme, onun bir boynuzu, kafası, tüyü gibi herhangi bir parçasını taşıma, onun gibi sesler çıkarmayı içeren ritüeller yapılmaktadır. Bunun amacı da o hayvanın yerine geçmektir. Bir hayvanın şekline bürünmenin temelinde o hayvandan korkmak, onun gücünden kutsiyetinden faydalanmak yatmaktadır. İlkel insan, geyiğin sesini taklit edip postunu giydiği zaman onun dünyasına girdiğini, onun yerine geçip geyik olduğunu böylece taklit ettiği hayvanla eşit düzeye geldiğini düşünür (Roux, 2005: 231). Bu inanış sistemi Şamanlarda vardır ve Şamanlar bu hayvanlara ye-kıla yani ana hayvan demekteydi (İnan, 1998: 458). Bu nedenle Şaman elbiselerinde ya da davullarında hayvan-ana olarak kabul edilen geyik motifi, temsili olarak kullanılmaktadır. Şamanist Orta Asya halklarının dünyayı algılayışlarında bulunan hayvan-ata, hayvan-ana 2 kavramlarını algılamamızda "ye-kıla" kavramı bizlere yardımcı olmaktadır. Orta Asya halkları için hayvan-ata, hayvan-ana, insanlara yardımcı olan hayvan biçimli ruhlardır (Eliade, 1999: 116). Şamanizm'de yer alan şekil değiştirme (metamorphose), çeşitli yollarla İslamiyet'e ve tarikatlara girmiş, özellikle Bektaşî geleneğinde kutsallık, yol gösterme gibi fonksiyonlarıyla tasavvufî anlam taşıyarak kullanılmıştır. Ahmed Yesevî'nin turna kuşu, Hacı Bektâş-ı Velî'nin güvercin veya şahin, Doğrul Baba ve Abdülkadir Geylanî'nin doğan, Geyikli Baba ve Abdal Musa'nın geyik şekline girebildikleri inancı yaygındır (Aytaş, 1999: 164-165). Anadolu daki masallara da bu durum yansımıştır. Bacı Bacı Can Bacı masalında geyiğin bıraktığı ayak izinde biriken suyu içen erkek kardeş, geyiğe dönüşür (Günay, 1975: 335-337). 440 Özkul Çobanoğlu (2011:114) Trabzon'un Şalpazarı ilçesi Geyikli beldesinden derlenen çocuğunu ağaç kovuğuna bırakan bir annenin aradan günler geçtikten sonra, geri geldiğinde çocuğunun bir geyik tarafından emzirildiğini gördüğünü ve onu gören geyiğin kaçtığını anlatan efsaneye göre, beldenin adının bu olaydan sonra Geyikli olduğunu, köyde yaşayan Bayraktar sülalesinin bu çocuğun soyundan geldiklerine inandığını ve bu nedenle geyik eti yemediklerini belirtmektedir. Ailenin geyik eti yememesinin sebebini, geyiği kutsal görmelerine ve hayvanana olarak kabul etmelerine bağlamaktadır. Bülent Gül (1995:27) Geyikli Beldesi'nde anlatılan "Geyik Ana" efsanesini derlemiş ve bu bölgede yaşayan "Bayraktaroğlu" ailesinin ortaya çıkışı ile ilişkilendirmiştir. Bu efsane, İslamiyet'i kabul etmiş bir Türk toplumunda, hayvandan (geyik) türeme motifinin biraz değişime uğrasa da devam ettiğini göstermesi açısından önemlidir. Metin And (2003: 379) Oyun ve Bügü adlı eserinde Şamanlık Tiyatronun Kökeni Olabilir mi? sorusuna yanıt ararken tiyatronun temelinde taklit ve kendisinden başka bir kişiyi, varlığı yansılamanın yattığını belirtmektedir. İnsanoğlunun ilk taklidinin av ile ilgili olduğunu bunu da ya Çeroki Kızılderililerinin yabani hindi avlarken yabankedisini simgeleyen bir maske takması gibi, insanoğlunun bir hayvanın avcılık yeteneklerinin kendisine geçmesi için o hayvanın kılığına girdiğini ya da bir hayvan sürüsünün yanına onları ürkütmeden yaklaşabilmek için kendini o hayvana benzettiğini söylemektedir. Konya nın güneyinde Çatalhöyük te sekiz, dokuz bin yıllık neolitik kentte bulunan renkli duvar resimlerinde geyik avlayan dansçıların sırtlarında pars derisi, ellerinde yay ve oklarıyla dans ederken diğerlerinin de davul çalmasını bu duruma örnek olarak vermektedir. 2 Soy kaynağı olarak algılanan ve ezelden beri var olduğuna inanılan tapınç konusu, hayvanla simgelenen ana ruhuna "hayvan ana"; ata ruhuna ise "hayvan ata" denilmektedir (Çobanoğlu, 2011:114).

Yeşim Paktin, Geyik Şaman Duralit üzerine karışık teknik, 100x100cm, 2012. 3 Sanat ve mimaride hayvan üslubunun etkisiyle geyik motifi kullanılmıştır. Pazırık Kurganı ndan çıkarılan Pazırık Halısı ndaki geyik motifleri bunun en güzel örneklerindendir. Orta Asya kültürünün yaşantısı, hayvan resimleri ve hayvan mücadelelerini anlatan motiflerin kullanıldığı eserlerden de anlaşılmaktadır. Bunların içinde geyik motifli heykeller, Şaman davullarında, kilimlerde yer alan geyik motifleri dikkat çekmektedir. Tokat ta Çöreği Büyük Tekkesi nde bulunan geyik kabartması ve Anadolu nun çeşitli yerlerinde kullanılan geyik boynuzu gibi şekiller, resimler motifin mimariye de yansıdığını göstermesi açısından önemlidir (Tanyu, 1968: 97). 441 Geyik motifi, Anadolu da mezar taşlarında, yatır ve türbelerde de görülmektedir. Bu da gösteriyor ki mitolojik bir unsur olarak geyik motifi İslamî bir kimliğe bürünmüştür. Afyon da Şakalak Dede türbesinde bulunan geyik boynuzunun şifa niyetiyle alınıp kullanıldığı bilinmektedir (Tanyu, 1967: 158). Geyik boynuzunun iyileştirici etkisinin dışında Anadolu da nazarı engellediğine de inanılmakta ve geyik boynuzları ev duvarlarına asılmaktadır (Karadavut-Yeşildal, 2007: 109). Geyik, güzel, çevik bir vücuda sahip, göz yapısı çok etkileyici, tenhalarda yaşayan ürkek bir hayvan olmasından dolayı edebiyatta sevgilinin güzellik açısından benzetildiği bir motif olarak da yer almaktadır. Burhan Oğuz (1980: 857) geyik motifinden söz ederken şöyle demektedir: "Geyik (ceylan, karaca) in genel olarak sembolizmine göz atıldığında, yüksek, dallı, budaklı boynuzlarının çoğu kez hayat ağacına teşbih edildiği görülür. Dolayısıyla doğurganlığın, gelişme ittıratlarının, yeniden doğuşların simgesi olmaktadır. 3 Yeşim Paktin (2013: 50-51) Şaman Yorumlamaları ve Büyüsellik adlı tezinde: "Şamanların genellikle kutsal saydıkları hayvanlardan oluşan bir ya da birkaç yardımcı ruhları vardır. Bu yardımcı ruhlar, onların ruhlar alemine geçmesine rehberlik ederler ve onları kötü ruhlara karşı korurlar. Çoğu şamanın (özellikle kadın şamanların) evlenmeleri yasaktır; çünkü genellikle bu yardımcı ruhları onların semavi eşleri olurlar hatta bazen bu ruhlardan çocukları olur. Ayrıca şamanlar esrimeleri sırasında danslarla ve çıkardıkları seslerle bu hayvanları taklit ederler. Kostümleri de genellikle yardımcı ruhları olan hayvanları andırır. Geyik boynuzları, kuş tüyleri, kuş gagaları, ayı pençeleri vb. gibi gerçek aksesuarlar kostümlerinin tamamlayıcısıdır. Böylece onlar ayinleri sırasında neredeyse bu hayvanlara dönüşürler. Ruhları adeta bu hayvanlarla, yardımcı ruhlarıyla bir olur. Aynı şekilde ayine katılan izleyiciler de onları çoğunlukla bu hayvanlara dönüşmüş olarak algılar. Böylece ben de resimlerimde bu büyüsel anları, bir nevi onları yardımcı ruhlarına dönüşmüş olarak gösterdim." demekte ve bir nevi ye-kıla kavramını resmetmektedir.

Geyikler Lanetler Oyunu'nda "Geyik" Motifinin Kullanımı Murathan Mungan, geyik motifini; mitolojik ifadeye, geleneğe ve Güneydoğu Anadolu insanının inanışlarına dayandırarak Geyikler Lanetler oyununun eksen motifi olarak kullanmıştır. Geyikler Lanetler, yedi bölümden oluşmaktadır. Öndeyiş ve sondeyiş kısımları ile beraber dokuz bölüme çıkan oyunda bölümler arasında oyun arabaları adı verilen parçalar yer almaktadır. Sevda Şener (1993: 26) bu oyun arabaları motifinin bölümler arasına konulmasıyla seyircinin oyun seyrettiği bilincinin pekiştirildiğini, düş ile gerçek, masal ile tarih arasında ince ilmekler atıldığını dile getirmektedir. Mungan, eserde dört kuşağın öyküsünü anlatmaktadır. Oyun şu sözlerle başlar: Suyun toprağa değdiği yerde başlar bu efsane, Kimi der: Bin yıl önce; kimi der: Efsunlu zamanlarda, Kimi der: Geçenleyin, Kimi der: Düşümde. Sözün kısası: İşte size seyirlik bir hikâye! Öyle bir hikâye ki, Geyikler ve Lanetleri anlatır; Kaldırın geyikleri, kaldırın lanetleri Geriye hayatımız kalır. Hayatımız dedikleri nedir ki zaten? Tarih nedir? Zaman nedir? Bir tek zaman vardır Asya da: Geniş Zaman Geçmiş de, Gelecek de, Şimdi de Geniş zamandır (Mungan, 2000: 11-12). 442 Geyikler Lanetler başlığı okuyucuyu tiyatro metnini okumaya başlamadan önce mitolojiye doğru bir yolculuğa çıkarmaktadır. Lanetin olması için geyiklere ne gibi bir kötülük yapıldığı sorusunu akla getirmektedir. Bu sorunun yanıtını aramaya geçmeden önce, yazarın oyunda anlattıklarını çocukluğunda edindiği izlenimlerden yola çıkarak oluşturduğunu kendisinin şu sözlerinden anlamaktayız: "Çocukken bir geyiğe tutulmuşum. Tam olarak bilemiyorum ama 3-4 yaşlarında olsam gerek Günlerce geyik sayıkladığımı gören babamın sonunda sabrı tükenmiş. Mazı Dağı nda bir geyik yakalatıp düze indirtmiş. Mardin e getirtmiş. Kaleye yakın yüksekçe bir evde oturuyorduk, evimizin hayatında üst kata çıkan dik

basamaklı uzun bir merdiven vardı. Merdiven altındaki yuvarlak kemerli, derince boşluğu bir kafes içine getirip geyiği oraya yerleştirdik. Çatal boynuzları cilalanmış gibi parlıyor; yeşil, çekik gözleri ağulu ağulu bakıyordu. Çok mutluydum. Her sabah erkenden kalkıyor, kafesin önüne geçiyor ve bıkmadan-usanmadan onu seyrediyordum. Günler boyu sevdasına tutulduğum o geyiği seyrettim, durdum. Daha sonra benden gizli, o geyiğin yerine doldurulmuş bir geyik koymuşlar. Bu değişikliği anlamayan ben, gene eskisi gibi geyiğin karşısına geçip saatler boyu onu seyrediyormuşum. Bende derin, sızılı bir izi kalan belki de ilk sevdam o geyiğedir. (Mungan, 1995: 113). Mungan, başından geçen bu olayın etkisiyle Geyikler Lanetler oyununu yazmış, yazarken de mitolojiden, Asya nın efsanelerinden, destanlarından ve masallarından yararlanmıştır. Aslında Türkiye'de yaşamış ve yaşayan her sanatçı geleneğin kodlarını sanatlarına farklı biçimlerde yansıtmakta, geleneği çağdaş sanatta canlı tutarak yeniden kurgulanmasını ve hatırlanmasını sağlamakta ve hayali gerçeğe çevirmektedir (Bozkuş, 2014: 26-27). Mungan, geyik ya da farklı motifleri eserlerinde kullanarak onlara yeni ivmeler kazandırmakta ve okuyucuyu bu arketiplerle yeniden karşılaştırmaktadır. Bunu da: Asya malzemesinin içini yeniden döşeyerek yeni bir biçim anlayışını kurmaya yönelik deneyler ardındaydım. Asyatik malzemenin arketiplerini yorumlanmış içerikleriyle yeni bir yapılanmada kullanmak, eklemlemek istiyorum. Bunun için de Asya söylencelerini, destanlarını, şiirlerini, oyunlarını, minyatürlerini inceliyor; bunlar üzerine yazılanları okuyor; bu yolda benden önce yazılanları okuyorum. sözleriyle dile getirmektedir (Murathan, 1995: 113). 443 Geyikler Lanetler oyunu, Orta Asya dan Mezopotamya ya, Anadolu ya kadar gelip Türk Halk edebiyatında yerini alan geyik motifi üzerine kurulmuştur. Oyun, göçer bir aşiretin törelerine karşı gelip göçmekten vazgeçip ormanlık bir bölgeye yerleşmesi ile başlar. Yerleştikleri yurt bir geyik yatağıdır. Törelerinin gereği yerleştiği bu yerde kan akıtmak gerekir, bu da gebe bir geyiğin kanı olur. Akıtılan kan şişelenerek saklanmalı, başka bir yere göç ederken bu kan toprağa gömülmelidir. Hazer Bey in töre gereği yerleştiği yerde kan akıtmak için ava çıkıp gebe bir geyiği vurması, kendi atalarının ruhunu olduğu kadar geyikleri de rahatsız eder ve vurulan geyikle beraber lanet başlar. Peşinde düşman aşiretler ile birlikte babasının upuzun âhı varmış, o âh bir hayalet olup buralara dek ardı sıra gelmiş. Bir de geyikler tabi. (Mungan, 2000: 18). Herhangi bir yerin kendi toprakları olmasını sağlamak için bir geyiği öldürmek hele ki gebe olan bir geyiği, tüm yaratılanların bir arada yaşamak zorunda olması yani symbiosis e aykırıdır. Hazer Bey in tüm ailesi bu geyiğin kanıyla lanetlenecektir. Hazer Bey in eşi Kureyşa bu durumdan üzüntü duymakta ve başlarına bir şeylerin geleceğini hissetmektedir. Göçelim buradan Hazer. Ne olursa olsun göçelim. Hem bak geyiklerin karda, kışta, yağmurda, fırtınada toplaşıp sığındıkları bir yatakmış burası. Ormanın eteğinde bir geyikler yatağı. Geldik, yurtlarından ettik onları, yüklü bir geyiği kurban ettik. (Mungan, 2000: 60). O geyik olmasa bir başkasını vuracaktım. Törenin tetiğindeydi parmağım. (Mungan, 2000: 57). Bu durum Alageyik hikâyesindeki geyik motifinin kullanımına benzemektedir. Alageyik hikâyesinde de yavrusu öldürülen geyik, avcıyı uçurumun kenarına çekip onun ölmesine sebep

olmuştur. Avcının ölmesiyle beraber intikam alınmış olmaktadır (Göğceli, 1954: 850-852). Geyikler Lanetler oyununda ise intikam, bir lanetle dört kuşağı farklı şekillerde etkileyecektir. Bu cezalandırma ve lanetin ilk belirtisi Kureyşa ve avcı olan eşi Hazer Bey in çocuğunun olmaması ile karşımıza çıkmaktadır. Beni korkutan zaman değil, lanettir. O, geyik yüklüydü. Onun günahını çekmekteyiz. Yavrusu, yavrusu vardı karnında. Koşamıyordu. Yüklüydü. Onun ahına kilitlendi kasıklarım. (Mungan, 2000: 57). Hazer Bey in eşi Kureyşa, bu laneti kurban edilmiş o geyiğin töre gereği saklanan kanını içerek çözmeye çalışacak; ancak bu durum farklı lanetleri ortaya çıkaracaktır. Kureyşa, öldürülen geyiğin kanını içip hamile kalacak ve bir oğlu dünyaya gelecektir. Hazer Bey ve Kureyşa oğullarının adını Mustafa koyacaktır. Genç bir delikanlı olduğunda ava çıkan Mustafa, bu av esnasında bir geyiğe sevdalanacak ve soyuna musallat olan lanet bu şekilde devam edecektir. On beşine varmış her oğul, ava çıkar, geyik avına. (Mungan, 2000: 42). Bir geyik vurup da başını getiren her oğul adının erliğini mühürler kavminin gözünde. (Mungan, 2000: 43). Geçmiş geyiğin karşısına öylece bakıyor, söylemeye dil varmıyor ama herkes biliyor ki sevdadır bu, başka bir şey değil. (Mungan, 2000: 31). Umarı yoktur, karasevda bu kara duygu. Oğlunuz Mustafa, avına çıktığı geyiğe sevdalanmıştır. (Mungan, 2000:33). 444 Derler ki, her kayasında bir geyiğin sektiği orman, sanki gizlemiş de cümle ceylanlarını koynuna, Mustafa yı bırakmış bir başına kendi karanlığında Ansızın bir geyik çıkmış Mustafa nın karşısına. Geyik ki sevda büyüsü, geyik ki duruşu yürek ağusu. Davrandıysa da pusatlarına, silahlarına; inme inmiş Mustafa nın bileklerine, inme inmiş parmağına, inme inmiş tetiğine. (Mungan, 2000: 44). Peşinden adamlar saldığı babası Hazer Bey, oğlunu geyiğin karşısında sevdaya dururken bulmuş. Almış getirmişler geyikle Mustafa yı, kırk gündür sürmekte bu bakışma. Yemiyor, içmiyor, konuşmuyor. Geçmiş geyiğin karşısına öylece duruyor... (Mungan, 2000: 45). Oyunda geçen bir avcının geyiğe sevdalanması motifi geleneğe bağlı türkü, masal gibi türlerde de görülmektedir. Bir şehzadenin çıktığı avda bir ceylan görüp ona âşık olduğunun anlatıldığı Ceylan Sultan masalı bu motife örnek olarak verilebilir (Çağatay, 1956: 164). Mungan, oyunda Mustafa Bey i bu durumdan kurtarmak için âşık olduğu geyiği büyü yoluyla Cudana isimli bir kadına dönüştürür. Geyikler Lanetler oyununda olduğu gibi insanın geyik biçimine girmesi ya da geyiğin insan şekline dönüşmesi motifi, Türk Halk edebiyatında sıkça kullanılmaktadır. Yastay Mönko adlı masalda bir geyik, kendisi ve topal yavrusu için gördüğü gençten süt ister. Genç de ineğinin sütünden onlara verir. Sütü içen yavru iyileşir. Bu olayın üstünden yedi yıl geçer ve bu süreden sonra oraya tekrar dönen genç, yavru geyiğin bir kadına dönüştüğünü görür (Çağatay, 1956: 164). Görüldüğü üzere bu masalda Geyikler Lanetler oyununda olduğu gibi geyiğin insana dönüşme motifi kullanılmıştır. Oyun gerçek olacak, büyü hayat olacak, geyik kadın olacak. (Mungan, 2000:35).

Yaşar Çoruhlu (1995:41) İslamiyet ten öncesine dayanan biçim değiştirme temasına uygun olarak şeyhlerin geyik ya da geyik cinsinden bir hayvanın şekline girdiklerini söylemektedir. Menâkıb-ı Hünkâr Hacı Bektâş-ı Velî'de, Rasûl Baba, Kâfir Beyinin ve adamlarının karşısına altın bir geyik olarak çıkar ve daha sonra güvercin olur. Kâfir Beyi ve adamları onun tekrar insan şekline girdiğini gördüklerinde bu kerametten etkilenip ona mürit olmaya karar verirler (Gölpınarlı, 1995: 86). Mungan, oyunda Mustafa nın sevdalandığı geyiğin biçim değiştirmesi yani kadına dönüştürülmesini efsunculara büyü yolu ile yaptırmakta ve bunu gerçekleştirirken Geyik Dansı motifini kullanmaktadır. Efsuncular, geyiğin (Cudana) başına örtüyü geçirirler. Geyik başı bağlanır. Mustafa, sandalyesinden kaldırılır. Pusatlanır. Ansızın başlarında geyik boynuzları taşıyan, göz yerlerinde yuvarlak aynalar bulunan köylüler çevresini alır, dönmeye başlarlar, ava çağırırlar. Geyik çağrısını yansılarlar. Toprağı topuklayarak GEYİKLERİN DANSINA başlarlar. Geyikler sırasıyla vurulur, yere düşer, sonra yeniden dirilerek dansı sürdürürler." (Mungan, 2000: 42). Geyik motifi ritüel kaynaklı köy oyunlarında da görülmektedir. Metin And (2003:100) Oyun ve Bügü eserinde, başına geyik boynuzları takan, hayvan postuna bürünüp dans eden köylünün bu davranışında, köy halkının inanç ve törelerinde kutsal bir birleştiriciliğin yattığını dile getirmektedir. Anadolu'da hayvan taklitli danslar içinde "Ceylanî" adlı dans ile "Geyik Oyunu" adlı bir köy seyirlik oyununun varlığı bilinmektedir (And, 1964:40; Gazimihal, 1999:108). 445 Tokat'tan Geyik Oyunu (Ersal Yavi'nin yağlı boya tablosundan) 4 4 Bkz. And, Metin, (2003), Oyun ve Bügü, s. 525.

"Geyik Oyunu" genellikle Tokat köylerinde oynanan bir seyirlik oyundur. Oyuncu, eline bir kazma alır, kilim veya geyik derisine bürünür. Gözlerine iki ayna, boynuna boncuklar, ziller ve başına da iki boynuz takar. İzleyiciler geldiğinde geyik kaçar ya da yere yatar. Etraftakiler geyiğin öldüğünü, hastalandığını ya da nazara geldiğini söyler. Kimin geyiğe nazar değdirdiği bulunur ve o kişiden bir bez parçası alınıp yakılır, geyiğe kurşun dökülür. Geyik bu ritüellerin ardından canlanır, kadınlı erkekli davul eşliğinde dans edilir (And, 1985: 105). Mungan'ın oyunda anlattığı "Geyik Dansı"nın "Geyik Oyunu"ndaki geyik tasviriyle dans ritüelinin gerçekleştirme şeklinin birebir örtüştüğü görülmektedir. Oyunda Cudana, kadına dönüştürülmüş bir geyiktir ve geyik oluşundan geriye sadece gözleri kalmıştır. "Bir tek gözleri kaldı eski geyik suretinden. Bundan böyle bir kadın suretinde yaşayacak." (Mungan, 2000: 49). Geyiğin kadına dönüştürülmesi ile lanet ortadan kalkmayacak, bu sefer de Mustafa ve Cudana'nın evlat sahibi olamamaları şeklinde yeniden ortaya çıkacaktır. Cudana, bunun sebebinin kendisinin geyikten insana büyü yoluyla çevrilmesi olduğunu, efsunculardan öğrenir ve nasıl evlat sahibi olacağının cevabını araştırır. Evlat sahibi olabilmesinin bedeli, geyikliğinden geriye kalan tek şey, yani gözleridir. Geyik, gözlerinin güzelliğiyle tanınan bir hayvandır. Edebiyatta benzetme unsuru olarak sıkça kullanılmaktadır. Aşağıda verilen mani bunun güzel örneklerinden biridir. 446 Ah o gözler o gözler Bahmiler ah o gözler Beni vuran oh degül Yârdaki âhu gözler (Elçin, 1990:18). Oyunda, Cudana iki oğul sahibi olmak için gözlerini feda eder. Karısının ceylan gözlerine âşık olan Mustafa Bey, bu olaydan sonra Cudana'ya yüz çevirir. Bu kez Mustafa Bey, kendisine yüz çevrilmesine çok üzülen Cudana'nın lanetine hedef olur. "Ey Mustafa Bey! kinim dinimdir artık intikamım imanım lanetim yazgındır artık lanetimle kahrolacaksın kinim dinimdir intikamım imanım " (Mungan, 2000: 122).

Mustafa Bey ve Cudana, ikiz oğullarına Kasım ile Nâsır isimlerini verir. Kasım ile Nâsır büyür. "Ve yıllar Cudana'nın lanetleriyle geçti, iki oğlu büyüdü ve on beşine geldi. Av çağına. Oğullarının iki kanlı katil olduklarını düşünüyordu Cudana. Onlardan korkuyordu. Çocukluklarından beri şiddeti, kan dökmeyi ve zulmetmeyi sevmişlerdi. Ve şimdi kanlarının kaynadığı yaşlarındaydılar." (Mungan, 2000: 128). Oyunda anlatılan iki kardeş ve geyik motifi, Fin-Ugor kavimlerinde anlatılan bir efsanede de görülmektedir. "Ormanda yaşayan iki kardeş varmış. Bunlardan biri uçabiliyormuş. Diğeri ise öldürmekten hoşlanır ve eli kanlı imiş." (Ögel, 2003: 577). Cudana, oğullarının acımasız olduklarını bilmekteydi. Kasım ile Nâsır, on beş yaşına gelip babaları Mustafa Bey ile töre gereği ava çıkar ve av sırasında babalarını geyik suretinde görüp onu öldürürler. "Kasım ile Nâsır, yaylarını gerer, oklarını atarlar. Oklanmış geyik devrilir, yere düşer. İNTİKAM CİNLERİ yok olurlar. Kasım ile Nâsır, zafer çığlıklarıyla avlarının üzerine atılır, kuşaklarından çıkardıkları kamalar, hançerlerle geyiğin başını keserler. Kopardıkları başı ellerine alırlar; üzerinden kan damlayan geyik başı, Kasım ile Nâsır'ın elinde değişerek babalarının başı olur." (Mungan, 2000: 134). Mustafa Bey'in "Kesikbaş"ı yerin yedi kat altında bir yere gümüş tepsiyle bırakılır. Kasım ile Nâsır, babalarının ölümünden sonra beyliğin başına geçerler. Kasım, kavmi için savaşmak üzere çöllere gider, bunun üzerinden yedi yıl geçmesine rağmen geri dönmez. Kasım'ın Suveyda isimli bir karısı ve Bakır isminde bir oğlu vardır. Yedi yıl boyunca dönmeyen Kasım'ın öldüğü varsayılır; ancak Suveyda kocasının ölmediğine inanır ve kocasını beklemeye devam etmek ister. Kasım'ın annesi Cudana ise oğlunun öldüğünü düşünerek töre gereği Suveyda'yı Kasım'ın ikiz kardeşi Nâsır ile evlendirir. Suveyda'nın Nâsır'dan Sidar isimli bir oğlu dünyaya gelir. Bu geçen süre içerisinde Kasım ölmemiştir ve geri döner. Bu sırada beyliğin idaresi Nâsır'ın elindedir. Kasım, beyliği ve karısı üzerindeki haklarını geri almak için Nâsır ile, aşiret büyüklerinin de ortak kararıyla çizilen bir daire içerisinde çarpışmaya başlar. Uzun süren çarpışmadan sonra Kasım ölür. Yazar, Kasım'ın öldüğünü Cudana'nın ağzından şöyle dile getirir: 447 "Açmayın yüzünü! Örtün peçesini! Bırakın yüzünü kendine kalsın Ölürken yüzü kendine kalsın Açmayın yüzü ölen Kasım'dır; Sağ gözüm açıldı Sağ gözüm yeniden görüyor Sağ oğlumun ölümüyle kararmış dünyayı Havar ki havar!

Havar ki havar!" (Mungan, 2000: 174-175). Kasım'ın oğlu Bakır ile Nâsır'ın oğlu Sidar aşiretlerine musallat olan lanetin gebe bir geyiğin öldürülmesiyle başladığını öğrenir ve böylece oyun yazar tarafından bitirilir. Murathan Mungan, Geyikler Lanetler' de olayları kronolojik bir sıralamayla anlatmamıştır. Bir kavmin dört kuşağı kapsayan öyküsü, benzer temaları katlayarak tamamlanırken tutku ve çatışma ile doğma, birleşme, üretme ve ölüm, var olmanın kaçınılmaz gerçekleri olarak farklı biçimlerde sürüp gitmektedir (Şener, 1993: 27). Sonuç: Yazın hayatına tiyatro ile başlayan Mungan, mitolojik ve folklorik unsurları çağdaş anlatı teknikleriyle eserlerinde kullanan bir yazardır. Mungan, doğup büyüdüğü coğrafyanın kültürünü, gelenek ve göreneklerini, Türk folkloruna ait masal, efsane, destan gibi anlatı geleneğine dair zengin birikimini aktardığı; geleneksel Türk tiyatrosunun özelliklerinden faydalanarak şiirsel bir dille oluşturduğu Geyikler Lanetler adlı postmodern özellik taşıyan oyununu, 1980 yılında yazmaya başlayıp 1992 yılında tamamlamıştır. Oyunda, gebe bir geyiğin vurulması ile başlayan lanet; doğanın ve törenin düzeninin bozulması, aklını yitirme, çocuk sahibi olamama, ölüm gibi sonuçları ortaya çıkarmıştır. Mungan, Geyikler Lanetler'i Orta Asya'dan Anadolu'ya göçler aracılığıyla gelen, İslamiyet ten önceki inanışların İslamî bir kimliğe bürünerek Anadolu kültür tarihinin önemli bir unsurunu oluşturan "geyik" motifi üzerine kurmuştur. Oyun, ilkel ile modern arasında, gelenekten yararlanılarak yazılmıştır. Oyunun başından sonuna kadar düşle gerçek iç içe girmiş, avcı ve "geyik" arasındaki ilişki, geyiğin kutsallığı ekseninde aktarılmıştır. Mungan, oyunda geyiğin insan biçimine dönüşme motifini Geyik Dansı ile beraber vermiş; bu dansı da ritüel kaynaklı köy seyirlik oyunlarından Geyik Oyunu ile özdeşleştirmiştir. Yazar; oyunda geleneksel özellik taşıyan "geyik motifi"ni sevdalanmanın, şekil değiştirmenin, geyik avlamanın doğuracağı acı sonuçların, ölümün, doğurganlığın, yeniden doğuşun sembolü olarak kullanarak okuyucunun belleğinde yeniden biçimlenmesini sağlamıştır. 448 KAYNAKLAR Albayrak, Nurettin, (2010), Ansiklopedik Halk Edebiyatı Sözlüğü, 2. Basım, Şubat, Kapı Yayınları, İstanbul. And, Metin, (1964), Türk Köylü Dansları, İzlem Yayınları, İstanbul. (1985), Geleneksel Türk Tiyatrosu, İnkılap Kitabevi, İstanbul. (2003), Oyun ve Bügü Türk Kültüründe Oyun Kavramı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul. Armutak, Altan, (2002), "Doğu ve Batı Mitolojilerinde Hayvan Motifi", İ.Ü. Veteriner Fakültesi Dergisi, 28 (2), s. 411-427. Aytaş, Gıyasettin, (1999), "Türk Kültür ve Edebiyatında Geyik Motifi ve Haza Destan-ı Geyik", Türk Kültürü ve Hacı Bektâş-ı Velî Araştırma Merkezi Dergisi, 12, s. 161-170. Bonnefoy, Yves, (Yön.), (2000), Antik Dünya ve Geleneksel Toplumlarda Dinler ve Mitolojiler Sözlüğü (Çev., Levent Yılmaz), Dost Kitabevi, Ankara.

Boratav, Pertev Naili, (2012), Türk Mitolojisi / Oğuzların - Anadolu, Azerbaycan ve Türkmenistan Türklerinin Mitolojisi, BilgeSu Yayıncılık, Ankara. Bozkuş, Barlas Şeyda, (2014), "Hayalden Gerçeğe: 1980 Sorası Çağdaş Türk Sanatı'nda Gelenekçi Yaklaşım", Asos Journal Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl:2, Sayı:2/1, s.16-28. Cunbur, Müjgan, (1982), "Folklorumuzda Geyik Motifi Üzerine", II. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, II. Cilt, Halk Edebiyatı, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara. Çağatay, Saadet, (1956), "Türk Halk Edebiyatında Geyiğe Dair Bazı Motifler", Türk Dili Araştırmaları Yıllığı, Belleten, s. 153-177. Çobanoğlu, Ö.; Yıldırım, N. ; Tokel, D.A. ; Tekin, G. ve Doğan, M.C., (2011), Türk Edebiyatının Mitolojik Kaynakları, Anadolu Üniversitesi Yayınları, I.Baskı, Eskişehir. Çoruhlu, Yaşar, (1995), "Türk Sanatında Görülen Geyik Figürlerinin Sembolizmi", Toplumsal Tarih, 18, s. 35-41., (2012), Türk Mitolojisinin Anahatları, Kabalcı Yayınları, İstanbul. Dirican, Gül, (1992), "Bu Oyunu Yazarken Ciddi Ruhsal Hesaplaşmalardan Geçtim", Milliyet Sanat, 300, Kasım, s. 13-16. Eberhard, D. Wolfram, (1996), Çin'in Şimal Komşuları, (Çev. Nimet Uluğtuğ), Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara. Elçin, Şükrü, (1990), Türkiye Türkçesinde Maniler, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Ankara. Eliade, Mircea, (1999), Şamanizm, İmge Kitabevi, Ankara. Ergin, Muharrem, (1983), Orhun Abideleri, 9. Baskı, Boğaziçi Yayınları, İstanbul., (2000), Dede Korkut Kitab, Boğaziçi Yayınları, İstanbul. Esin, Emel, (1979), Türk Kosmolojisi (İlk Devir Üzerine Araştırmalar), Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul. Eyüboğlu, İsmet Zeki, (1987), Anadolu İnançları-Anadolu Mitologyası, Geçit Kitabevi, İstanbul., (1995), Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü, 3.Basım, Nisan, Sosyal Yayınlar, İstanbul. Gazimihal, M. Ragıp, (1999), Türk Halk Oyunları Kataloğu III, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara. Göğceli, Y. Kemal, (1954), "Alageyik", Türk Folklor Araştırmaları Dergisi, 3 (54), Ocak, s. 850-852. Gökalp, Ziya, (1976), Türk Medeniyeti Tarihi, (Hzl. İsmail Aka- Kazım Yaşar Kopraman), Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul. Gökşen, Cengiz, (1999), Giresun Efsaneleri, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Trabzon. Gölpınarlı, Abdülbaki (1995) "Menâkıb-ı Hünkâr Hacı Bektâş-ı Velî'", Vilâyet-Nâme, İnkılap Kitabevi, İstanbul. 449

Gül, Bülent, (1995), Geyikli Beldesinin Halkbilim Açısından İncelenmesi, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Yayınlanmamış Lisans Tezi, Ankara., (1998), "Doğu Karadeniz'de ve Kırgızistan'da Anlatılan 'Geyik Ana' Efsanesi Üzerine Bir Deneme", Milli Folklor Dergisi, Yıl:10, 40, s. 41-47. Günay, Umay, (1975), Elazığ Masalları, Atatürk Üniversitesi, Doktora Tezi, Erzurum. Güzel, Abdurrahman, (1999), Kaygusuz Abdal (Alâeddin Gaybî) Menâkıbnâmesi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara. İnan, Abdulkadir, (1998), Makaleler ve İncelemeler I, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara. Karadavut, Zekeriya - Yeşildal, Ünsal Yılmaz, (2007), "Anadolu - Türk Folklorunda Geyik", Milli Folklor Dergisi,Yıl:19, 76, s.102-112. Kaşgarlı, Mahmud, (1985-1986), Divan-ı Lügati t Türk Tercümesi, C. I, II, III, IV, (Çeviren: Besim Atalay), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara. Kaya, Muharrem, (2007), Mitolojiden Efsaneye, Bağlam Yayınları, İstanbul. Korkmaz, Esat, (2003), Eski Türk İnançları ve Şamanizm Terimleri Sözlüğü, Anahtar Yayınevi, İstanbul. Mandaloğlu, Mehmet, (2013), "Türk Mitolojisinden Anadolu'ya Taşınan Kültür: Geyik Motifi", Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 6 (27), Yaz, s. 382-391. Mirzaoğlu-Sıvacı, F. Gülay, (2005), "Türkülerde Mitolojik Unsurlar", Türkbilig, 10, s.34-53. Mungan, Murathan, (1995), Murathan 95, Metis Yayınları, İstanbul., (1999), "Yılan ve Geyiğe Dair", Cenk Hikâyeleri, Metis Yayınları, İstanbul., (2000), Geyikler Lanetler, Metis Yayınları, İstanbul. Oğuz, Burhan, (1980), Türkiye Halkının Kökenleri 2, Doğu-Batı Yayınları, İstanbul. Ögel, Bahaeddin, (2003), Türk Mitolojisi, I, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara. Örnek, Sedat Veyis, (1995) İlkellerde Din, Büyü, Sanat, Efsane, Gerçek Yayınevi, İstanbul. Paktin, Yeşim, (2013), Şaman Yorumlamaları ve Büyüsellik, Yüksek Lisans Sanat Çalışması Raporu, Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Resim Anasanat Dalı, Ankara. Pekman, Yavuz, (1996), Murathan Mungan'ın Oyunlarında Mitolojik Ögeler, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tiyatro Bölümü Dramaturji ve Tiyatro Eleştirmenliği Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, İstanbul. Roux, Jean Paul, (2005), Orta Asya'da Kutsal Bitkiler ve Hayvanlar, (Çev., Lale Arslan), Kabalcı Yayınları, İstanbul., (2011), Eski Türk Mitolojisi, (Çev. Musa Yaşar Sağlam), BilgeSu Yayıncılık, Ankara. Sezer, Abdulbasit, (2010), Murathan Mungan ve Halk Bilimi, Maya Akademi Yayınları, Ankara. 450

Şahin, Seval, (2004), "Cengiz Aytmatov'un Beyaz Gemi Romanıyla Murathan Mungan'ın Kasım ile Nâsır Hikâyesinde Geyik Motifinin Kullanımı", A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 23, s.105-114, Erzurum. Şener, Sevda, (1982), Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi, Adam Yayınları, İstanbul., (1993), "Gizemli Geçmişten Yaşamın Aydınlığına 'Geyikler ve Lanetler' ", Hürriyet Gösteri, 154, Eylül, s.26-28. Tanyu, Hikmet, (1967), Ankara ve Çevresinde Adak ve Adak Yerleri, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara., (1968), Türklerde Taşlarla İlgili İnançlar, Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara. Tarhan, M. Taner, (2002), "Ön Asya Dünyasında İlk Türkler: Kimmerler ve İskitler", Türkler, Yeni Türkiye Yayınları, C.I, s.597-610. Thompson, Stith, (1958), Motif - Index of Folk-Literature, C.VI, Indiana University, Indiana University Press, s. 200-20. Yalman, Ali Rıza, (1977), Cenupta Türkmen Oymakları II, Hzl. Sabahat Emir, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara. Yücel, Ersan, (1975),"Totemizm", Sosyal Antropoloji ve Etnoloji Dergisi, 2, 1975'ten Ayrı Basım, s. 69-78. 451? (1994) "6. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali- Mezopotamya Üçlemesi", Hürriyet Gösteri, Mayıs, 162, s. 93-94..