Ö Z E L E G E L İ S E S İ



Benzer belgeler
BİLİM TARİHİ VE JEOLOJİ 6

Roma Öncesi İtalya da Etrüskler ve Yunanlar, İ.Ö yüzyıllar

Yunan Medeniyeti kendinden sonraki Hellen ve Roma Medeniyetleri üzerinde etkili olmuştur.

Şehir devletlerinin merkezlerinde tapınak bulunurdu. Yönetim binası, resmî yapılar ve pazar meydanları tapınağın etrafında yer alırdı.

Kent Devleti nden Akdeniz İmparatorluğuna: İtalya da Fetih ve Genişleme

Tokat ın 68 km güneybatısında yer alan Sulusaray, Sabastopolis antik kenti üzerinde kurulmuştur.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

İlkçağ Anadolu Uygarlıklarında Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapı Bağlamında Kütüphane/Arşiv Kurumu

HELEN VE ROMA UYGARLIKLARI

Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir.

Anadolu eski çağlardan beri insanların dikkatini çekmiş, önemli bir yerleşim ve uygarlık merkezi olmuştur.

İLK ÇAĞ UYGARLIKLARI MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI MISIR UYGARLIĞI İRAN UYGARLIĞI HİNT UYGARLIĞI ÇİN UYGARLIĞI DOĞU AKDENİZ UYGARLIĞI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ MİMARLIK BİLGİSİ YUNAN UYGARLIĞI

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

ESKİÇAĞ TARİHİ ve UYGARLIKLARI-IV 5.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Eski BATI Roma Cumhuriyet Dönemi Devlet Teşkilatı

ESKİÇAĞ TARİHİ ve UYGARLIKLARI-IV 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Eski BATI Roma Tarihine Giriş: Kuruluş Efsanesi

Arap Yarımadasından Mezopotamya'ya gelen Sami kökenli bir kavimdir.

İktisat Tarihi II. IV. Hafta

H e r Y o l R o m a ya Ç ı k a r

Asya Hun Devleti (Büyük Hun Devleti) Orta Asya da bilinen ilk teşkilatlı Türk devleti Hunlar tarafından kurulmuştur. Hunların ilk oturdukları yer

Sikkeler: (Sağda) Tanrısal gücün simgesi Ammon/Zeus un koç boynuzuyla betimlenen İskender. (Solda) Elinde kartal ve asa tutan Tanrı Zeus

Roma mimarisinin kendine

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

Mitosta, arkaik anaerkil yapı Ay tanrıçalığı ile Selene figürüyle sürerken, söylencenin logosu bunun tersini savunur. Yunan monarşi-oligarşi ve tiran

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş

KFAR KAMA -AA- İsrail'in kuzeyinde, Aşağı Celile bölgesindeki köylerden biri olan Kfar Kama'da (Kama Köyü) 3 bin Çerkes yaşıyor.

KAMU YÖNETİMİ PROGRAMI

Bozkır hayatının başlıca ekonomik faaliyetleri neler olabilir

HELLENİSTİK DÖNEM UYGARLIĞI 2.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. İSKENDER Gençlik yılları

Proje Adı. Projenin Türü. Projenin Amacı. Projenin Mekanı. Medeniyetimizin İsimsiz Taşları. Mimari yapı- anıt

Fiziki Özellikleri. Coğrafi Konumu Yer Şekilleri İklimi

İktisat Tarihi II. 2. Hafta

Siirt'te Örf ve Adetler

Helen Birliği/İskender İmparatorluğu

SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA)

Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER

URARTU UYGARLIĞI. Gülsevilcansel YILDIRIM

Edirne Tarihi - Bizans Döneminde Edirne. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

İşte böylesine bir tatil isteyenler içindir Assos. Ve Assos ta yapılacak çok şey vardır:

Yeni Yerler keşfetmek lazım

ESKİÇAĞ TARİHİ ve UYGARLIKLARI-IV 4.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Eski BATI Roma Devlet Teşkilatı Krallık Dönemi

ÇİÇEK GRUBU HAZİRAN AYI BÜLTENİ

CÜMLE BİLGİSİ. ( Cümle değildir. Anlamı yok)

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TARİH

KAPADOKYA. Melih ÖZTEKİN. Eralp ÖZYAĞCI. Mert ÇİL. Başak DEMİRBAŞ

Antik Yunan Kentleri (Polis)

İTALYA. Sanayi,Turizm,Ulaşım

İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı


Gezi, 4 gece konaklama 5 gündüz şeklinde olacak. Gidiş: Havayolu ile İstanbul - Bosna, Dönüş; Üsküp - İstanbul olacak. 5 Ülke 12 vilayet gezilecek.

PRT 403 Geç Asur-Geç Babil Arkeolojisi. 8. Sanherib Dönemi (Siyasi tarih, mimari ve kabartmalar).

İktisat Tarihi II

MEVSİM İLKBAHAR SAĞLIKLI YAŞAM. İlkbahar mevsiminin özelliklerini öğreniyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisi

TARSUS DA BİR GÜN...BELKİ DE İKİ... Adanalılar...Mersinliler...Gaziantep, Hatay ve Osmaniyeliler...Türkiye nin gezmeyi sever insanları...

ÖZEL EFDAL ERENKÖY ANAOKULU PENGUENLER GRUBU NİSAN AYI BÜLTENİ ÇİÇEKLER TEMASI

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 5.ders. Dr. İsmail BAYTAK. İlk Türk Devletleri TABGAÇLAR

COĞRAFYA BÖLÜMÜ NDEN EDREMİT KÖRFEZİ KUZEY KIYILARINA ARAZİ ÇALIŞMASI

1-MERKEZ TEŞKİLATI. A- Hükümdar B- Saray

GOBUSTAN KAYALIKLARI VE İLK SANATÇILAR

Roma ve Bizans Dönemi Tarihi Eserleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

En eski uygarlıklardan biri olan Mısır Uygarlığı Nil nehri vadisinde gelişmiştir. Mısır mimarisinin en önemli yapıtları Mısır Piramitleri dir.

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

HAGAY 1:1 1 HAGAY 1:6 HAGAY

10. Ege ve Yunan Uygarlığı

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

Acilen markete gitmeniz gerek. Gardırobunuzdan çarçabuk ne seçersiniz?

Kalem İşleri 60. Ağaç İşleri 61. Hünkar Kasrı 65. Medrese (Darülhadis Medresesi) 66. Sıbyan Mektebi 67. Sultan I. Ahmet Türbesi 69.

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı

İktisat Tarihi II

İtalya nın Üç Büyüğü: Roma, Floransa, Venedik.

AHIRIN İÇİNDEKİ SARAY 300 Ispartalı filmini hatırladınız mı?

ÖZEL EFDAL ERENKÖY ANAOKULU PENGUEN GRUBU EKİM AYI BÜLTENİ

ANTİK ÇAĞDA ANADOLU ANATOLIA AT ANTIQUITY KONU 3 FRİGLER 1

YÜKSELME DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

İÇİNDEKİLER. Tarihteki Önemli Buluşlar Bilim, Türk ve İslam Devletlerinde yaşayan bilginler ile yükseliyor Coğrafi Keşifler...

ABD NİN KURULMASI VE FRANSIZ İHTİLALİ

PULLMANTUR HORIZON İLE PORTOFINO DA AŞK

ÇİÇEK GRUBU HAZİRAN AYI BÜLTENİ

6. TEMA ETKİN VATANDAŞLIK

ŞANLIURFA YI GEZELİM

2 Aile yapısı ve yaşam şekli, yaşam evresi merasimleri ve dini bayramlar. 5 Çocuk hakları ve aile rolü. 8 Demokrasi ve değerler

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

ÖZEL EFDAL ERENKÖY ANAOKULU PENGUEN GRUBU EKİM AYI BÜLTENİ

COĞRAFİK UYGARLIKLAR. Mezopotamya ya kurulmuş devletler: Sümerler, Akadlar, Babiller, Assurlar ve Elamlılar dır. SÜMERLER AKADLAR ASSURLAR BABİLLER

İÇİNDEKİLER GİRİŞ BİRİNCİ KİTAP

AYA THEKLA YERALTI KİLİSESİ

Eğitim Öğretim Yılı OKUL ÖNCESİ ŞEKERLİK EĞİTİM SETİ YARIM GÜNLÜK PLAN ÇİZELGESİ

Tıp Tarihine Yaklaşım

DİKTE METNİ 1 DİKTE METNİ 2

Roma İmparatorluğu nda uygulanan taş kaplı yol kesiti A: toprak, B-D: taş katmanlar, E: taş kaplama, F: kaldırım ve G: bordür

YERYÜZÜNDE YAŞAM ANADOLU VE MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI

ARI GRUBU EKİM AYI BÜLTENİ

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

MERAKLI KİTAPLAR Kavramlar

Çöküş ve Toparlanma. Çöküş ve Toparlanma Diocletianus un Reformları. İ.S. 3. yüzyıl kargaşası,

RÖNESANS DÖNEMİ BAHÇE

EFDAL ERENKÖY ANAOKULU PENGUENLER GRUBU KASIM AYI BÜLTENİ

Roma İmparatorluğunun Zirvesi: İ.S

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

Transkript:

İÇİNDEKİLER Teşekkür 3 Önsöz 4 Etrüksler 5-6 Etrüks Kralları 5 Etrüks Yazısı Ve Dili 6 Etrükslerin İnançları 6 Krallık Dönemi 7-9 Siyasal Hayat 7-8 Roma'nın Kuruluş Efsanesi 7 Erken Roma 7 Roma'nın Gelişmesi 8 Sosyal Hayat 8-9 Pleb Mahallesi 8 Patraziler Ve Köleler 8 Roma Evi 9 Cumhuriyet Dönemi 10-21 Siyasal Hayat 10-12 Sosyal Hayat 12-21 Gladyatörler 12 Tiyatrolar 13 Hukuk 13 Eğitim 14 Okullar 14 Bilim 14 Takvim 15 Ziyafetler 15 Romalıların Bir Günü 15 Romalı Vatandaş 16 Giyim 16 Romalıların Evleri 16 Şehir Hayatı 17 M.Ö. Birinci Yüzyılda Roma 17 Din Hayatı 17 Önemli Din Adamları 18 Kurbanlar 18 1

Ayinler Ve Bayramlar 19 Cenaze Alayları 19 Yüksek Pleb Memurlukları 20 Yüksek Pleb Memurluklarının Faydaları Ve Zararları 20 Patrazi Yüksek Memurlukları 21 Pleblerin Patrazilerle Eşitliği 21 İmparatorluk Döenemi 22-30 Siyasal Hayat 22-24 Roma İmparatorları 22 İmparatorlık İşleri 23 Yönetim 23 Askeri Ve Ekonomik Büyüme 23 Sosyal Hayat 24-30 Roma'nın Hizmetinde İmparatorluk 24 Giyim 25 Bir Kadının Günlük Hayatı 25 Saray 25 Zengin Bir Romalının Hayatı 26 Hamamlar 26 Yıkanma 26 Yeni Sınıflar 26 Bir Ziyafet 26 İlk Yemekler 27 İkinci Yemekler 27 Tiyatro 27 Kültür Ve Dünçe 27 Ulaşım 28 Hristiyanlığın Roma'da Yayılması 28 Hristiyanlığın Resmi Din Olması 29 Roma Rakamları 29 Hint-Arap Ve Roma Rakamları 29 Roma'dan Sonra 30 Sonuç 31 Kaynakça 32 2

TEŞEKKÜR Öncelikle Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk e en derin saygılarımızla... Bize bu projeyi sunma imkanı veren Özel Ege Lisesi ne; Proje Danışmanımız Sayın Perihan Betül Ernas a; Yardımlarını esirgemeyen lisemizin kütüphanesine; Teknik yardımlarından dolayı Sayın İskender Koşar a; Ve adını unuttuğumuz birçok kimseye; Teşekkürü borç biliriz... 3

ÖNSÖZ İnsanı en mutlu eden olaylardan biri, emeğinin karşılığını almasıdır. Özellikle nesnel bir vücutta emeğimizi tutabilmek bizim zaferimizdir... Arkadaşlarımı kutlarım! Neden Tarih? diye soracaksınız. Bu dersi seçmemizde, doğaldır ki, bazı nedenler vardır. Tarih bilimi, bir bireyi ileriye götürebilmek için vardır. Ulusun kaderini çizen okullarda Tarih dersi ise ulusumuzu yükseklere, layık olduğu, Atatürk ün düşlediği esas noktasına oturtacaktır. Geçmişini bilen, ulusunu tanıyan, geleceğe etki edebilecek, düşünebilen, ülkemizi içinde bulunduğu zor durumdan kurtarabilecek gençliğin yaratılmasında Tarih dersi önemli bir rol üstlenmiştir. İşte biz bu bilinçle, altı ilkemizin ışığında, bir şeyler yapabilmek için, beş genç kıvılcım olarak Tarih dersi dedik. İnanıyoruz ki amaçlarımıza ulaşmak üzere doğru yoldayız. Amacımız geçmişe hürmet, geleceğe hizmettir. Kasım ayında başlayan, aylarımızı ve terimizi alan, ortak çalışma ve tarih bilincinin gelişmesine yönelik olan proje bize bir çok artılar katmıştır. Bize düşen Özel Ege Lisesi nin bize kazandırdıklarını kullanabilmektir. Proje Grubu Başkanı R. Serhat İŞBECER 4

ETRÜSKLER Roma tarihinin en gizemli halkı hiç kuşkusuz ki Etrüsklerdir. Çünkü o döneme ait onlar tarafından yazılmış metinlerin olmayışı ve Roma döneminde yazılanlardan çoğunun kaybolmuş olması Etrüskler hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmamızı engelliyor. Buda etrüksleri gizemli kılıyor. Romalılar Hint-Avrupalılardan ve İtalya ya kuzeyden gelmişlerdir. O dönemlerde İtalya Yunanistan dan daha kalabalıktı. Romalılar bir anda kendilerini güçlü ulusların ortasında bulmuşlardı. Etrüskler bugünkü Toskana yöresine, Galyalılar kuzey düzlüklerine, Sicilya ise Yunanlılarla Kartacalar arasına yerleşmişlerdir. Roma ilk kez Etrüsk kralları yönetiminde küçük bir kent olarak görülmüştür ve Etrüsk Roma üzerinde acımasız ve baskılı yönetim kurmuşlardır ve sonunda Romalılar ayaklanarak yabancı kralları tahttan indirip cumhuriyeti kurmuşlardır. Kısa zamanda Etrüskler tarih sahnesinden çekilmişlerdir. Yunanlılarda artık yorulmuşlardı ve geriye sadece Kartacalar kalıyordu. Onlarda Romalılarla çarpıştıktan sonra yeryüzünden silinmişlerdir. A) ETRÜSK KRALLARI Roma da çalışkan bir halk yapısı vardı ve Etrüskler bundan yararlanmak istiyordu.bunun için halkın egemenliğini elinden alıp onları kullanmak istiyordu ve sonunda yönetimi kuvvetli bir Etrüsk ailesi olan Tasquinius ailesi eline aldı.fakat Etrüskler Roma da tam bir egemenlik kuramamışlardı ve halkla başları dertteydi.roma nın asil Patrici sınıfı Etrüsklere kafa tutuyordu ve bu durumda patricilerle anlaşmak zorunda kalan Etrüskler kendi egemenliklerinden fedakarlık yapıyorlardı. Etrüsler 7.yy.da üstünlük sağlamışlardır ve kentin yönetimini üstlenmişlerdir ve böylece Roma nın gelişmesine çok büyük katkıları olmuştur. Etrüsk yönetiminde hızla gelişen Roma, Latium bölgesinin en güçlü kenti durumuna gelmiştir ve Yunan dan aldıkları alfabeyi, paraları ve ölçü birimlerini Romalılara benimsetmişlerdir. Buna karşılık toplumsal ve siyasal alanda da Etrüsklerden bağımsız bir gelişme göstererek farklı kurumlar yaratmışlardır. Roma toplumunun temel dayanaklarından olan gençler ortak bir ataya bağlı toplulukları kapsıyorlardı ve bu topluluk sınıflara bölünmüştür: Patrici : Yönetici gençler Pleb : Ayrıcalıklardan yoksun 2. Kısım Comitia : Kralı seçen ve yasaları koruyan Senato : Kralın seçimini onaylar. 5

B) ETRÜSK YAZISI VE DİLİ Etrüsk dili Roma İmparatorluğunun ilk dönemlerine kadar konuşulmuştur. Romalılar arasında, kendi dillerinden çok daha farklı bir dil olan bu dile ilgi çoktu. Fakat ilk çağın sonlarından itibaren bu dil unutulmuş ve günümüze birkaç anıt ve Latin yazarlardan alıntılar dışında başka yazılı eser kalmamıştır. Dünyadaki tek Etrüsk elyazması 19. Yüzyılın ortasında İskenderiye de bir mumyanın sargılarının üzerindeki yazılardır. Bu yazılar Zagreb Müzesinde sergilenmektedir. Günümüzdeki gelişmelere rağmen Etrüsk dili daha tam olarak çözülememiştir. Etrüsk yazısı ise büyük ölçüde okunmuştur. Etrüsk alfabesi Grek alfabesi ile yakınlık göstermektedir. Etrüsk alfabesi 26 harfli olup yirmi ikisi Fenike alfabesinden diğer dördü ise Grek alfabesinden alınmıştır. C) ETRÜSKLERİN İNANÇLARI Din etrüsklerin hayatında büyük bir yer tutmakta idi. Etrüsklerin inançları,dillerine oranla daha iyi bilinmektedir. Etrüsklerin dini vahi edilmiş bir din idi. Latin yazarların bize ilettiği bilgiler bu yöndedir. Etrüslerin din esasları içeren kitapları üç başlık altındadır. - Libri Haruspicini : Kurbanın içine bakarak kehanette bulunma sanatını anlatır. - Libri Fulyurales : Yıldırımları yorumlamayı öğrenir. - Libri Rituales : Bu kitap diğerlerine göre çok daha kapsamlıdır. Dini esasların yanında şehirlerin ve tapınakların kurulması,ordu ve devlet düzeni gibi konuları da içeriyordu. Etrüsk dininin dini lideri rahiplerdi. Rahipler soylu ailelerden seçilir ve toplumda etkili olurlardı. Etrüsklerde birkaç tane tanrı vardı. Bunlardan biri Fufluns tur. Fufluns şarap tanrısı olarak geçer. Etrüsklerde ateş tanrısı ise Sethlans idi. Etrüsklerin savaş tanrısı ise yıldırım atan tanrılardan Maris tir. Dikkat çeken Etrüsk adetlerinden biride her geçen sene için Nortia tapınağına bir çivi çakmaları idi. Bu adet daha sonra Romalılara da geçmiştir. Romalılar Etrüskler in inançlarından mundus kavramını da almışlardır. Mundus öteki dünya ile bu dünya arasında geçişi sağlayan bir çukurdur. Etrüsk aynalarında görüntü tanrıçası Munqu nun adı geçer. Zaten Latince de de mundus sözcüğünün ilk anlamı kadın görüntüsü demektir. Roma inançlarına göre religiosi denilen günlerde Mundus açılıyordu ve ruhlar buradan bu dünyaya geliyorlardı. 6

KRALLIK DÖNEMİ 1) SİYASİ HAYAT A) ROMA NIN KURULUŞ EFSANESİ Roma,günün birinde bazı bazı çobanların bir araya gelerek, Etrüsk usulüne göre küçük bir şehir kurarlar. Fakat burası hiç de yaşanılacak bir yer değildi. Çamur renginde akan Tiber nehrinin hemen yanına kurulmuştur. Tepeler arasında dağılmış kulübeler nehrin meydana getirdiği pis su birikintileri,akşamları keskinleşen pis bataklık kokusu olan bir yerde kurulmuştur. Her şeye rağmen bu serüvenciler bu büyük imparatorluğun çekirdeğini oluşturmuşlardır. Bu sırada Etrüsklerde İtalya ya yeni gelmiş bulunuyorlardı. Ancak Etrüsk lerin adetleri çoktan halk tarafından benimsenmiştir. İşte Roma da bu usullere göre kuruldu. Bir de Roma nın kuruluşuyla ilgili bir efsane vardır.bu efsaneye göre Alba şehrinin kralı Numitor un kızı Rea Silvia yla Mabut Mars aşık olurlar. Bu aşk sonucunda ikiz kardeşler Romus ve Romulus dünyaya gelir.bu sırada Kral Numitor u kardeşi Amilius öldürüp tahta geçer ve Rea yı da tanrılara kurban eder. Amilius ikiz çocuklardan korkar ve bunları bir sepete koyarak Tiber nehrinin çamurlu sularına bırakır. Fakat Mabut Mars bu çocukların ölmesini istemez ve sepeti Palatino tepesinin eteğinde bir incir ağacının dalına asar. Çocuklar önce bir dişi kurt tarafından emzirilir daha sonra bir çoban tarafından büyütürler. Bu iki kardeş büyüyünce sırlarını öğrenirler ve dedelerinin öcünü almak üzere Amilius u öldürürler. Sonra büyüdüklerinde Palatino tepesine bir şehir kurmaya karar verirler. Kuşların uçuşlarını izleyerek şehre hangisinin adı verilmesi gerektiğini öğrenirler. Tanrılar Rromulus u tercih eder. Çok geçmeden iki kardeş arasında anlaşmazlık çıkar. Romus kardeşini kıskanır ve Roma nın surlarını düşman böyle geçecektir diyerek hendeği geçer ve Romulus ta Bizde onları böyle öldüreceğiz diyerek kardeşini öldürür ve kral olur. B) ERKEN ROMA Roma nın ilk dönemleri ile ilgili bilgiler arkeolajik bulgulara,efsanelere ve Livius gibi Roma lı tarihçilerin yapıtlarına dayanır. İtalya nın Yunan dünyasıyla bağlantısını temsil eden Aineis adlı mitolojik kahraman ile ilgili geliştirilen öyküler Yunan kolonilerinin Latium bölgesinde bıraktığı izleri yansıtır. Ayrıca bu efsaneyi temel alan Livius a göre Ramolus un komşu sabinlere karşı giriştiği savaşın sonucunda iki halk kaynaşmıştır ve böylece ilk kralı Romulus olan bir devlet ortaya çıkmıştır. Ramolus tan sonra bana geçen Numa Pompilius döneminde Roma dini ilk şeklini almıştır. Ancus Marcius köyler 7

federasyonu görünümünde olan Roma nın gelişmesini sağlamıştır. Etrüsklerin bölgeyi ele geçirmesiyle Roma nın gerçek bir kent niteliği kazanması başladı. C) ROMA NIN GELİŞMESİ Romalılar geçimlerini uzun yıllar tarım ve hayvancılıkla sağlamışlardı fakat daha sonra farklı bir kazanç yolu buldular.tiber nehri şehrin yakınlarında bir yerde denize dökülüyordu ve nehrin ağzında deniz birçok girintiler meydana getiriyordu ve bu girintilerdeki sular buharlaşarak kıyıda beyaz tuz bırakıyorlardı.o sırada bütün civar halklar tuza ihtiyaç duyuyordu.romalı larda bu fırsattan yararlanarak topladıkları tuzları satmışlardır.bu sayede Roma zenginleşmeye başlamıştı. Bu dönemde(m.ö 650) Roma bir kasaba gibiydi.evlerin geneli toprağa çakılmış kazıklar üzerinde yapılmış fakat Etrüsklerin evlerinin temeli taştan yapılmıştır ve gösterişlidir.kasabanın etrafında sur yoktu,bunun yerine alçak duvarlar vardı.kasaba büyüdükçe duvarlarda genişliyordu. 2) SOSYAL HAYAT A) PLEB MAHALLESİ Sefalet arz eden küçük evler ve kulübelerin yanında dar ve pis sokaklar ve buralarda sayısız insanlar bulunmaktadır. Yarı çıplak çocuklar müthiş bir şamata ile oyun oynamakta, yada kavga etmektedirler. Etrafta kötü mallar satan satıcılar ve bunlarla alışveriş yapan kadınlar, erkekler görülmektedir. Burası Pleplerin, yani Roma ya yakın ülkelerden yavaş yavaş buraya gelip yerleşen insanların oturduğu mahallelerdir. Bunlar Roma ya yerleşmekle beraber tam anlamıyla Roma vatandaşı olamadıkları gibi, memur ve askerlikte yapamamaktadırlar. Şehir hayatına girebilmeleri için uyacakları bir patrona ihtiyaçları vardır. Nitekim bir çoğu böyle patronların himayesine girmişlerdir. Bunlar arasında hayatını daha güçlükle kazanalar küçük ticaret ve sanat kollarıyla meşgul olurlar. Roma da henüz para diye bir şey bilinmiyordu. Küçük baş hayvanlar genellikle ödemede paranın yerini tutarlardı. B) PATRAZİLER VE KÖLELER Patrizilerin giyimi gayet basittir. Dört köşe ve beyaz renkli bir yün kumaş, sol omuzdan sağa doğru inmekte, sonra tekrar sol omuza çıkmaktadır. Bu şekil, ünlü Roma pelerininin 8

ilk basit şeklidir. Patrizilerin yanında gerek giyinişleri, gerek hareketleri bakımından daha basit insanlar ve kulübeleri görünmektedir. Bunlardan bir kısmı yere çömelmiş, bir kısmı da bir taş yada merdiven üzerine oturmuş olup, bir iş yada hizmet için çağrılmalarını beklemektedirler. Bunlar azat edilmiş köleler yada yabancı insanlardır. Tam anlamıyla kölelik şartlarına uymakla beraber, vatandaş haklarına sahip değildirler. Bir Patrizinin himayesi altında yaşamak zorundadırlar. Bu zavallı insanlar nerede olurlarsa olsunlar saygı olsun diye daima yavaş sesle konuşmaya alışmışlardır. C) ROMA EVİ Şehrin ortasında eski Forum Romanum denilen şehir meydanı yer almıştır. Kulübelerin yerini taş duvarlı evler almıştır. Bir avlunun etrafı odalarla çevrilmekte, hava ve ışık ortadaki açıklıktan içeri girmekteydi. En dipte ev sahibinin misafirlerini ağırlayacağı geniş bir salon bulunuyordu. Burada ziyafetler verilirdi. Bu salonun arkasında gene etrafı odalarla çevrili bir ikinci bahçe yada avlu vardı. Bu ikinci kısım ailenin özel hayatına ayrılmıştı. Yatak odaları, kadınlara ait kısımlar ve tapınak bu kısma yerleştirilmişti. Bu çeşit evler ancak asil ailelerin barındıkları evlerdi. 9

CUMHURİYET DÖNEMİ 1) SİYASİ HAYAT Roma Kaynaklarına göre İ.Ö. 509'da kurulmuş olan Roma Cumhuriyeti'nin yönetimi, aristokrasiye dayanıyordu. Cumhuriyetin başında Senato ile daha sonra ''konsül'' diye adlandırılacak, Senato nun görevlendirdiği, Comitia Curiata(Halklar Meclisi),Comitia Centuriata(Yüzler Meclisi),Comitia Tributa(Kabileler meclisi) ve çeşitli işleri yerine getirmek için seçimle iş başına gelebilen magistra lardan(üst yöneticiler) oluşanoligarşik bir sisteme dayanıyordu. Senato toplumun üst sınıfı olan patricilerden oluşuyordu.bu makam pratikte daima varlıklı ve soylu ailelerin tekelindeydi.bunalım ve savaş dönemlerinde devlet yönetimini Senato nun önerisi üzerinde bir konsülün atadığı ve Comitia Curiata nın onayladığı bir dictator üstleniyordu.öteki önemli magistralar arasında praetor,censor,quaestor ve aedilis gibi görevliler yer alıyordu.cumhuriyet döneminde asıl güç kazanan organ ise üyeleri, partici genslerinin başkanları ile eski magistralardan oluşan ve en önemlisi de ömür boyu görev yapılan Senato ydu.zamanla oldukça geniş yetkilere sahip olmayı başaran ve de üyelik sistemi censorların denetimine bırakılan Senato nun yasama işleri, atamalar, dış ilişkiler ve mali konularda oldukça büyüklükte bir ağırlığı.ardı.cumhuriyet döneminin henüz başlarında dinsel niteliklere sahip örf ve adet kurallarının yazılı hale getirildiği On İki Levha Yasası veya orijinal adı ile Lex XII Tabularum,daha sonra yapılacak olan yasalar ve diğer hukuk alanındaki gelişmeler için temel bir hukuksal kaynak niteliği kazandı.yurttaşların büyük çoğunluğunu oluşturan halk tabakası pleblerin (plebiuslar)devlet yönetiminde görev almaları engellenmişti. İ.Ö. V. yy.ın başında ayaklanan plebler, Senato'yu zorlayarak kendi temsilcileri olan tribunusların yönetim işlerinde görev almasını sağladılar. Sınıflar arasındaki savaşım tam iki yüz yıl sürdü,bu iki yüz yıl particiler ve pleblerin arasında geçen oldukça yoğun bir mücadeleye sahne oldu.particilerişn ayrıcalıklarına son vererek siyuasal haklar elde etmeye çalışan plebler, aynı zamanda kamu arazilerinden(ager publicus) yararlanmayı da istiyorlardı.uzun çatışma sürecinde tribünüs plebis ve Concilium Plebis(Halk Meclisi) gibi kurumların ortaya çıkması pleblerin devlet içinde başka bir devlet olarak örgütlenmesini sağladı.pleb haklarını savunmakla görevli olan tribünüslerin,konsüller,senato ve comitiaların verdikleri kararı veto etme hakkı vardı.sonunda İ.Ö. 287'de Pleb yasalarının çıkarılmasıyla, plebler ve patricilerin eşit haklı yurttaşları haline getirilmesiyle sona erdi. Bu gelişmeden en çok yarar sağlayanlar ise pleb aileleri oldu.pleb aileleri servetlerini arttırıp yönetimde yüksek görevlere getirildiler ve ''soyulular sınıfı''denen yeni bir sınıf oluşturdular.particiler ve plebler arasındaki çekişme İ.Ö. 4. yüzyılda silinmeye yüz tuttu. Bu gelişme Cumhuriyet in temellerini sağlamlaştırmanın yanı sıra pleblerin askeri gücünü harekete geçirerek Roma ya bir dinamizm kazandırdı. İçteki çekişmelere ve Etrüsklerin ayrılmasından sonra önemli ölçüde zayıflamasına karşın, Roma, cumhuriyet döneminin başlangıç yıllarında da yayılmasını sürdürdü. Romalılar İ.Ö 5. yüz yıl boyunca egemenliği altında kalacağı Latin Birliği'yle uzun süre savaştıktan sonra, İ.Ö. 493'te ittifak anlaşması imzaladılar ve Roma Beşinci yüz yıl boyunca Latin Birliğinin egemenliği altında kaldı.i.ö. 396'da Etrüsk kenti Veii yok edildi. Ama çok geçmeden, Roma Cumhuriyeti büyük bir yıkımla karşı karşıya kaldı: Kelt kökenli 10

Galya kabileleri Alpler'i aşarak Etrüsk savunmasını yaydılar ve i.ö. 390'da Roma'yı yağmaladılar. Bununla birlikte Romalılar askeri disiplin ve kurnazca bir diplomasi aracılığıyla bölgede eski egemenliklerini yeniden kurmayı başardılar. İtalya'da sağlam bir birlik kuran Roma, küçük bir siteden Akdeniz bölgesine egemen olan bir devlete dönüştü. İ.Ö. 264 'te yaklaşık 135 000km2 alanı kaplayan İtalya'sında 292 000 Romalı erkek ''yurttaş'' ve 700 000 kadar ''müttefik'' yaşamaktaydı. İtalya'nın fethinden sonra Roma, dışta yeni düşmanlarla çatıştı. Kuzey Afrika'da zengin bir Fenike kenti olan Kartaca, Sardinya, Korsika ve Sicilya'nın bir parçasına kadar uzanan bir denzi imparatorluğu kurmuştu. Sicilya adasına sahip olma konusunda Roma ve Kartaca arasında başlayan çekişme Pön Savaşlarına yol açtı. I.Pön Savaşı Sicilya'daki Messana ve Syrakusai arasındaki bir çatışma yüzünden patlak verdi. Bu sarsıntıya rağmen Romalılar yayılmayı sürdürüp, İ.Ö. 237'de Sardinya'yı ve Korsika'yı ele geçirdiler. İspanya'ya gönderilen Kartacalı komutan Hamilkar Barkas'ın geniş alanları ele geçirmesini bir meydan okuma sayan ve Kartaca nın Sicilya yı ele geçirmesini önlemeye yönelik girişimlerde bulunan Romalılar la Kartaca çok geçmeden karşı karşıya gelmişti ve Pön Savaşları adını alan savaşlar meydana geldi.sicilya daki çatışmayı izleyen I.Pön savaşı nın başlarında güçlü bir donanma kuran Roma,denizde üstün konuma geçtikten sonra İ.Ö.254 te Sicilya da giriştiği kara harekatından kesin bir sonuç alamadı.bunun üzerine İ.Ö.242 den başlayarak yeniden deniz çarpışmalarına ağırlık verdi.bu yoldan sağlanan zafer Kartaca yı barış yapmaya ve Sicilya dan vazgeçmeye mecbur bıraktı.izleyen Barış döneminde Sardinya ve Korsika yı alan Roma nın saldırgan politaikaları ve tutumu Kartaca yla Roma yı yeniden karşı karşıya getirdi.kartaca Roma ya karşı yeni bir harekat alanı olarak İspanya da güç toplamaya yöneldi.kartaca nın bu ilerlemesini durdurmak amacıylapatlak veren II. Pön Savaşı nda Roma denizdeki üstünküğüne dayanarak İspanya ve Afrika'yı istilaya karar verdiler. Ama Galya ve Alpler i aşarak İtalya ya giren Hannibal adlı Kartacalı komutan ın Roma ya derin darbeler indirmesi, bu tasarıyı geciktirdi: II. Pön Savaşı'nda İspanya'dan yürüyeşe geçen Hannibal Pireneler 'i, Galya'nın güney kesimini ve Alpler'i aşıp İ.Ö. 218 sonbaharında İtalya'ya girdi. Romalılar Trebia'da Transmeno Gölü çevresinde özellikle de Güney İtalya'daki Cannae'de büyük kayıplar vererek ardarda yenilgilere uğradılar. Önce Kuzey İtalya'daki Galyalılar Annibal'ın ordusuna katılırken, sonra Samnitler ve İtalya'nın güney kesiminde yaşayan halkların çoğunluğu, Roma'yı bir başına bıraktılar. Romalılar gene de yenilgiyi kabul etmeye yanaşmıyorlardı. Romalı general Quintus Fabius Maximus, başarılı savaş taktikleriyle Kartaca kuvvetlerini etkisiz duruma getirdiler. Bu arada İspanya'ya bir ordu gönderen Romalılar, Annibal'ın Kartaca'dan herhangi bir destek güç almasını engellediler. Kartaca'yla savaş sürerken, Roma ikinci bir düşmanla, Makedonya'yla da çatışmaya girdi. Roma, I. Makedonya Savaşı sırasında Makedonya kralı Philippos'u Yunanistan'da denetim altında tutmayı başardı. Ancak Philippos topraklarını Doğu yönünde 11

genişletmeye başlayınca, Rodos ve Pergamon'un Roma'yı yardıma çağırmaları üstüne II. Pön Savaşı sonunda Roma'nın yurttaş nüfusu 214 000'e a, olması dolayısıyla da yeni bir savaşın hiç de sırası değilmiş gibi görünmesine rağmen, Senato bunun aksine karar verdi.philipos, Roma'nın ultimatumunu geri çevirmesi sonucuna başlayan ikinci Makedonya savaşınınsonucunu Roma lejyonlarının Makedonyalıları mağlub etmesi belirlemiş ve yunan kentlerini himayesi altına aldı.perseus Roma'ya karşı şansını denediyse de üçüncü Makedonya Savaşını kaybetti ve Roma'nın bir eyaleti haline geldi.bütün Eski Yunan dünyası Roma egemenliğin altına girdi.kartaca'nın toparlanmasından korkan Roma savaş ilan etti.üçüncü Pön savaşını Roma kolayca kazandı.kartaca silahlarını teslim etti.sonunda Kartaca haritadan silindi. Senato üyeleri zenginleşerek yeni bir sınıf oluşturdular.yoksuzluğa yuvarlanan işsiz çoğunluk topraklarını bırakıp kırsal kesimde kentlere göç başladı.reformcular ortaya çıkmaya başladı.tiberius Gracchus adında bir reformcu soyluların el koyduğu kamu topraklarının yoksul yurttaşlara paylaştırılmasını istedi ve karışıklık sırasında öldürüldü.kardeşi de köklü reformlar yapmak istedi ama bir işsizler kalabalığı tarafından öldürüldü.gracchus kardeşlerin öldürülmesi yüzyıl sürecek bir iç savaşa sebep oldu.halkçılar ile tutucular arasındaki çekişme cumhuriyeti temellerinden sarstı.tötonlar İtalya'yı istila etti.sezar ve Pompeius arasında geçen iktidar savaşını önce Sezar Pompeius ve Marcus Crasus üç konsül olarak sona erdi. Galya seferlerine giden Sezar'ın yokluğunda Pompeius yönetimini devraldı.sezar Roma'ya yürüyerek Pompeius'u ağır bir yenilgiye uğrattı.sezar Mısır'da Kleopatra'yı tahta çıkardı.sezar kaybedilen toprakları geri aldı ve dictator ilan edildi.monarşiye yönelmesi üzerine cumhuriyetçi suikastçılar tarafından öldürüldü.sezar yanlıları ve muhalifleri arasında olan çekişme Sezarın manevi oğlunun galibiyetiyle sona erdi.döndüğünde ona "imparator" ünvanı verildi.cumhuriyet çökmüştü. 2) SOSYAL HAYAT A) GLADYATÖRLAR Bütün Roma halkının istisnasız olarak zevk aldığı bir oyun vardır ki, bu da Gladyatör oyunlarıdır. Gladyatörlar ihtisaslarına ve çarpıştıkları silahlara göre gruplandırılmışlardır. Mirmillonis: Bunlar, başlarında balık figürü bulunan büyük bir miğfer taşırlardı. Yuvarlak bir kalkan ve kısa bir kılıç kullanırlardı. Sağ kolları bileten omuza kadar zırhla kaplanmıştı. Sol bacakları koruyan tekmelikler giyerlerdi. Retiarius: Mirmillonis in oyunda sürekli rakibi olarak sahaya çıkarlar ve bir ellerinde iç dişli bir mızrak, öbür ellerinde de rakiplerini hareketsiz bir hale koymak için özel olarak yapılmış bir ağ taşırlardı. Sannitus: Bunlar aynen Mirmillonisler gibi giyinmekle beraber, Sannitire ait uzun kalkanlar taşıdıkları için bu adı almışlardı. 12

Trakyalı: Yüksek tekmelikler, eğri kılıç ve mızrakla silahlandırılmışlardı. Gladyatörlar çoğunlukla en kuvvetli savaş esirleri arasından seçilirdi. Bir Gladyatörün hem taraftarları, hem de düşmanları olurdu. İlk Gladyatör gösterisi M.Ö 264 yılında, Brutus un babasının cenaze töreni şerefine yapılmıştı. Bu tarihten sonra Gladyatör oyunları gelenek haline aldı. Esirler arasından seçilerek yetiştirilen Gladyatörlerden başarı gösteren serbest bırakılırdı. Hatta Gladyatör dövüşlerinde üstün gelenlere değerli hediyeler, ödüller vermek de bir gelenek haline gelmişti. B) TİYATROLAR İlk zamanlarda rahipler dinsel bir renk altında Şan dö Mars ta at koşuları ve Mars tanrısının şerefine araba koşuları yaptırırlardı. Bunlar genel ve resmi idi. Son zamanlarda özel olarak tertiplenen çeşitli koşular ve Gladyator oyunları büyük bir rağbet görüyordu. Bunun yanında tiyatroya da önem verildi. Tiyatrolar kamuya ait sayılmaktadır. Tiyatronun Roma da ki anlamı Yunanistan dakinden farklıydı. Spor oyunları sayesinde erkeğin çevikliği, kuvveti, zekası ortaya konulmakta, trajediler sayesinde ise gene insanların en büyük heyecanları, iyilikleri, kötülükleri belirtilmekteydi. Biricik gösteri çeşitleri yarışlar, güreşler yada halkı tahrik eden gerçek anlamda kanlı çarpışmalardan ibarettir. Çarpışanlar, Glandius denilen kısa Roma kılıçlarıyla vuruştuklarından bunlara Gladyatör denilmektedir. Gladyatörlar çoğunlukla özel okullarda yetiştirilen kölelerdi. Glayatör güreşleri için yapılan anfiteatr lar arasında en önemlisi Pompe anfiteatrı dır. Bu anfiteatr on beş bin seyirciyi alacak kadar büyük olup, M.Ö 75 yılında yapılmıştır. Bugün yıkıntı halindedir. C) HUKUK Roma hukuku kuruluşundan Batı Roma nın çöküşüne kadar Roma da ve Roma egemenliği altındaki ülkelerde uygulanan, daha sonra Bizans imparatorluğunu çöküşüne kadar yürürlükte kalmıştır. Roma hukukunun sistemli bir yapı kazanması yalnız Patrici kökenli Pontifex lerin bildiği hüküm ve usulleri derleyerek herkesin bilgisine sunmak amacıyla İ.Ö 451-450 de hazırlanan Lex XII Tabularımla başladı. 13

Roma hukukunda yer alan başlıca konular veraset, yükümlülükler, mülkiyet ve mal sahipliği ile kişilerdi. Roma hukukunun çeşitlilik taşıyan yapısı yalnızca mal sahipliğinin kurulmasına ilişkin yollardan bazılarının incelenmesiyle görülebilir. D) EĞİTİM Romalılar esas itibariyle çocukluklarından beri pratik bir eğitim sistemine bağlanırlardı. Okul, o çağlarda henüz bilinmiyordu. Romalılar yazı yazmayı kralların kovulmasından sonra M.Ö 450 yıllarında Yunanlıların alfabesini etüt etmek sayesinde öğrenmişlerdir. İçinde bulunduğumuz devrede zengin bir aile çocuğu okuma yazmayı babasından yada evdeki okumuş bir Yunanlı uşaktan öğrenirdi. 16 yada 17 yaşlarına gelince, üzeri mumlu küçük bir tablo üzerine bronz bir çubukla kazımak suretiyle, yada kahverengi bir suya batırılmış bir kalemle bir pergaman yaprağı üzerine harfleri yazarak çalışırdı. Bir yandan bunu yaparken,öbür yandan da babasını çeşitli işlerini izleyerek özel bir kamu yaşantısında ki yönetim hakkında fikir sahibi olmaya çalışırdı. Fakat asıl önemli şey, Forum da babasının verdiği izahattı. Burada ona en tanınmış kişiler gösterilir, açık ve otoriter bir şekilde konuşulması, ne zaman susmak gerektiği, halkın sevgisini nasıl kanıldığı gösterilirdi E) OKULLAR Ailelerin yanındaki öğrenimden başka Roma da serbest bırakılmış eski kölelerin yönettikleri gerçek anlamda okullar da bulunmaktadır. Burjuva, yani zengin olup da özel bir öğretmen tutamayan ve asil olmayan ailelerin çocukları buralarda okumaktadırlar. Litterator, yani okuma yazma öğrenen çocuklar için bulunan okullar bunlarda daha üstün olan Grammatikus, yani gramer öğretenin başında bulunduğu okullardır. F) BİLİM M.Ö 30 yılında Romalılar İskenderiye yi ele geçirdiler ve bilinen Dünyayı hakimiyetleri altına aldılar. Eski ve yeni kentleri, yollarla ve köprülerle birbirlerine bağladılar ve Roma hukuku aracılığıyla, idareleri altında ki geniş eyaletlere öteden beri özlemi duyulan adaleti götürdüler. Roma uygarlığı, çift diliydi. Aydın bir Romalı, Latince nin yanında Yunanca yı da bilmek mecburiyetindeydi. Çünkü bilim ve felsefe yapıtları bu dilde yazılmıştı. Latince, Lucretius, Cicero, Virgilius ve Seneca gibi düşünürler vasıtasıyla büyük bir saygınlık kazanmış ve klasikleşmişti, hatta Vitruvius, Celsus, Frontinus ve Plinius gibi Romalı bilginler de bu dili kullanmışlardı. Ancak bilimsel etkinlikleri sürdürebilmeleri için yine de Yunanca yı öğrenmeleri gerekiyordu. Dönemin en büyük iki bilgini olan Batlamyus ve Galenos, Yunanca konuşuyor ve Yunanca yazıyorlardı. 14. yüzyılda Osmanlı Türkleri de, bilim ve felsefe kaynaklarına ulaşabilmek için Arapça öğrenmek mecburiyetinde kalmışlardı. Bu 14

nedenle Romalılar, Atina ve İskenderiye başta olmak üzere, İmparatorluğun Doğu Eyaletlerine giderek Yunan dilini öğrendiler, Roma da okullar açtılar ve bunları Yunan bilginlerinin yönetimine bıraktılar. Fakat Romalılar hiçbir zaman Hellenik ve Hellenistik dönemlerde gösterilen başarıyı gösteremediler. Bunu çeşitli nedenleri olabilir ama hepsinden önemlisi büyük bir ülkeyi yönetmek mecburiyetinde olmalarıdır. Dolayısıyla, bilimsel etkinlikten çok yönetsel etkinliğe ağırlık vermişlerdir. G) TAKVİM Roma takvimi Roma Cumhuriyeti nde Hristiyanlık öncesinde kullanılan tarihleme sistemidir. Söylenceye göre Roma nın kurucusu olan Romulus bu takvimi İ.Ö 738 de düzenlemiştir. Gerçekte bu sistemin, Eski Yunanlıların Babillilerden devraldıkları ay takviminin değişikliğe uğramış bir türü olkduğu sanılmaktadır. Özgün Roma takvimi 20 ay 304 günden oluşuyordu. Geriye kalan 61 gün dikkate alınmıyor, bu da kış mevsiminde bir aralığın doğmasına yol açyordu. Takvimin ayları, Martius, Aprilis, Maius, Juniius, Quintilis, Sextilis, September, October, November ve December olarak adlandırılmıştı. H) ZİYAFETLER Davetler akşamları, gün batar batmaz, mahkemelerin kapandığı, iş buluşmalarının sona erdiği ve Forum un tenhalaştığı zamanlarda yapılmaktadır. Yemeğe Gustatio denilen aperatiflerle başlanmaktadır. Bundan sonra esas ilk tabaklara sıra gelir. Bunları takiben ikinci tabaklar gelir. Adetler artık bir hayli incelmiş, iyi bir ev sahibinin her zaman göz nüne alacağı kurallar meydana çıkmıştır. Örneğin hiçbir zaman davetli sayısı dokuzu aşmamalıdır. Konuşmalar özel hayatı ilgilendirmeli, hiçbir zaman Forum konuşmaları ve iş nutukları üzerinde durulmamalıdır. I) ROMALILARIN BİR GÜNÜ Sabah çok erken, güneş doğmasıyla çalışma başlardı. Yazın beş buçukta, kışın ise sekizde Forum dolmakta, mahkemeler açılmakta, yapımevleri çalışmaya başlamaktadır. Güneşin ilk ışıklarıyla beraber politika ve işadamları geniş harmaniyelerine sarılarak grup teşkil edecek şekilde toplanmışlardır. Öğleyin, birçok kimseler için gün artık sona ermiş sayılır. Romalı, öğle yemeğinden sonra rahatça oturup düşüncelere dalmak isterdi. Bu zamanlarda ertesi gün için tasarılar yapılır, sabahleyin karşılaşılmış güç meseleler çözülürdü. Vakit biraz daha ilerleyince de ılıcalar, genel hamamlar ve tiyatrolar yavaş yavaş dolmaya başlamaktadır. 15

J) ROMALI VATANDAŞ Roma da önemli bir memuriyete atanma Romalıların hayatında önemli bir yer tutar. Ticaret yada herhangi bir işten para kazanmak pek o kadar önemli sayılmazdı. Esas olan iki amaç vardı ki, bunlara varmak her Romalı vatandaş için yaşamanın esasını teşkil ediyordu. Bunlardan biri önemli bir memuriyete yerleşmek, öbürüde toprak sahibi olmaktı. Bu iki amaca vardığı zamandır ki, Romalı kendisini tam bir insan olarak sayabilecektir. Ticaret yada endüstri gerçek bir vatandaşa layık olmayan uğraşılardan sayılmıştır. Zengin olduktan sonra kamu hayatına girince ve toprak sahibi olunca herkes o kişinin geçmişini K) GİYİM Elbiseler çok değişmiş ve zenginleşmişti. Eski Romalılar, bellerine bir kumaş sararlar ve bunun üstüne basit bir elbise giyerlerdi. Şimdi ise kibar bir Romalı, yün yada ketenden yapılmış, beli bir kemerle sıkıştırılmış elbise giymekte, bunun üzerine de uzun bir kumaşı karmakarışık bir şekilde sarmaktadır. Yalnız 12 ile 17 yaş arasındaki çocuklarla yüksek yargıçların ve din adamlarının harman iyelerinin kenarında kırmızı bir şerit vardır. On iki yaşından küçük çocuklar kısa bir pelerin giymekte, bunun üzerine de genişçe bol bir elbise almaktaydılar. Romalı kadının çorabı yoktur. Şapka da pek az kullanılırdı. Kadınlar dışarı çıktıklarında başlarını bir tülbentle örterlerdi. Kadın ve erkek, parmakları dışarıda bırakan bir çeşit uzun konçlu ayakkabı giyerlerdi. L) ROMALILARIN EVLERİ Köylerdeki evler penceresiz kulubelerdi. Ateş yerde yakılır, duman çatıdan çıkardı. Şehirdeki evlerde ise ortada Atriyum denilen üstü açık avlular bulunurdu, odaların kapısı bu avluya açılırdı. Bütün ev halkı atriyumda otururlardı. Evlerde yemek ve yatak odaları vardı. Artık Romalı zenginlerin evleri çok şatafatlı bir tarzda iki kısım olarak inşa edilmektedir. Ön kısım, etrafına odalar dizilmiş bir avludur. Arka kısım özel odalara ayrılmıştır. Etrafı kolonlu bir bahçesi vardır. Bahçe gayet güzel dekore edilmiştir. Salonlar gayet güzel mobilyalarla doludur. Duvarlar Yunan ekolüne mensup ressamlar tarafından resimlendirilmiştir. Roma zenginleri, Napoli körfezinde büyük ve muhteşem sayfiyeler yaptırmışlardı. Pompei ve Hergülanum Roma nın ünlü sayfiyeleridir. 16

Zenginler, yemeklerini alçak masaların etrafındaki alçak yataklar üzerinde yatarak yerlerdi. Fakirler ise yerde yerlerdi. M) ŞEHİR HAYATI En önemli şehir Roma dır. Roma şehri denizden on beş kilometre kadar içerdedir. Tiber nehrinin sol kıyısında yedi tepe üzerine kurulmuştur. Bu tepelerin üstü Kapitol, Palatin, Avanten Tiber nehri boyunca, öbür dördü de biraz geridedir. Şehir Galya dan gelen akıncılar tarafından hemen hemen baştan aşağı tahrip edildiği için, hızla yeniden kurulmuştur. Bu yüzden eski Roma dan bahsederken, adı geçen muhteşem mermer yapıların sadece kalıntılarını görmekteyiz. Lüks, bilinmeyen bir şeydi. Zenginler paralarını toprağa yada ticarete yatırırlardı. Güzel ve değerli şeyleri daha takdir etmeyi bilmiyorlardı. Askeri zaferlerin Roma şehrini büyümesinde önemli rolü olmuştur. Artık halk eski Serviyüs ün kalesine sığmıyordu. Şehir birçok heykeller, tapınaklar, evler ve tiyatrolarla süslendi. Özel gelirler çok arttı, herkes lükse ve eğlenceye koyuldu. Senato yaptığı kanunlarla israfı önlemek istedi. Fakat başarı elde edemedi N) M.Ö. BİRİNCİ YÜZYILDA ROMA Bu Cumhuriyet devrinin en olgun çağında büyük haris dehaların kendi aralarında sürekli bir çarpışma halinde olduklarını görmekteyiz. Marius, Silla, Pompeius, Çezar, Antonius, Ottavianius... Artık Roma çok değişmişti. Yunan uygarlığına gerekli önemi vermiş, güney denizlerine ve Akdeniz ticaretine hakim olmuş, Kartaca yı yere sermiş, Pontus krallığına, Suriye topraklarına kadar uzanmış ve efsaneler ülkesi Mısır la ilişki kurmuştu. Artık bu şartlar içinde bir zaman ki aile başkanlarının o kadar önem verdikleri sadeliğin sürmesine imkan yoktu. Bu yüzden eski yaşam tarzı tamamen değişti... O) DİN HAYATI Romalılar da, hayati ve sosyal olayların mabutlar tarafından yönetildiğine inanırlardı. Örneğin rüzgarın esmesi, yağmurun yağması, şimşeğin çakması, bitkilerin büyüyüp gelişmesi, hayvanların yaşaması, insanların yemesi, içmesi, neşesi mabutların isteği ile olurdu. Mabutlarda Diespater Romalı yı meydan getirir. Educa yemesini, Potina içmesini, İterduca yürümesini, Vervactor çiftliği öğretirdi. Eski Roma da bu mabutların insan şeklinde sembolleri yoktu, onların çoğunu ya büyük bir taşla yada bir kılıçla temsil ederlerdi. Mabutlar arasında akrabalık olmadığı gibi serüvenleri de yoktu. 17

Romalılar da tanrıların başkanı Jübiter, savaş mabudu Mars (uzun süre bir kılıçla temsil edilirdi.) deniz mabudu Neptün, zeka mabudu Minevra, tarım mabudu Seres, demircilik mabudu Vüklen, gezi ve ticaret mabudu Merkür gibi büyük mabutlardan başka irili ufaklı daha birçok mabutlar vardı. Roma da dini ayinlere bezenmemiş hiçbir kamu işlemi ve hiçbir kamusal tören yoktu. Buna rağmen çok pratik bir zihniyete sahip olan Romalılar, öteki dünya üzerinde fazla kafa yormazlardı. Roma dini farkında olmaksızın devlet yönetimiyle karışmış bulunduğundan yavaş yavaş Roma da ki tanrılar bizzat Roma ya hizmet eden kişiler haline gelmişlerdir. P) ÖNEMLİ DİN ADAMLARI Krallar zamanındaki hükümdarlar hem politik hem de dini lider durumundaydılar. Fakat krallar Roma dan kovulunca onların dini ödevlerini yerine getirecek bir dini başkana ihtiyaç olmuş ve bu dini başkan uzun zaman yerini muhafaza edebilmiştir. Bu dini başkanın yönetimi altında yirmi kadar tanrıların elçisi durumunda olan din adamı bulunurdu. Bunların en önemli ödevleri, kendilerine ait işlerde uğurlu ve uğursuz günleri tespit edip ilan etmekti. R) KURBANLAR Romalılar için en büyük tapınma mabutlarına hediye vermekti. Hediye olarak her çeşit içki, ekmek, meyve, süt gibi yiyecekler sunulabilirdi. Fakat en büyük hediye, kurban sunmaktı. Roma da en önemli ayinler, tanrılar şerefine kesilen kurbanların bulunduğu ayin ve dini bayramlardan ibaretti. Kurbanlar özel kişilere ait yada kamusal olabilirdi. Eski zamanlarda en çok adına kurban adanan tanrı, tarım tanrısıydı. Buna sebze, meyve ve koyun adanırdı. Ayini yöneten din adamı kurbanın başına tuzla karıştırılmış kutsal bir karışım serper ve bundan sonra kurbanı kesecek olan kimse sırtı çıplak ve belinden aşağıya doğru bir çeşit eteklik giymiş olduğu halde hayvanın kafasına vurduktan sonra görevini yapardı. Kurban büyük hayvanlardan olursa Viktim, küçük hayvanlardan olursa Hosti adını alırdı. En önemli kurban bir domuz (Sus), bir koyun (Ovis) ver bir öküzün beraberce kurban edilmesiydi. 18

S) AYİNLER VE BAYRAMLAR Ayinlerin sayısı pek çoktu. Bunların başta geleni ve önemlilerinden biri yalvarma ayiniydi. Bu ayin kötü zamanlarda tanrıların gazabını yatıştırmak ve yardım dilenmek için bütün resmi makamların katılmasıyla yapılırdı. Bayramlara gelince bunların en ünlüleri Saturnali, Terminali ve Lüperkali dir. Saturnali: 17 Aralıkta başlar ve Saturn şerefine yapılır ve üç gün sürerdi. Bu süre sırasında mahkemeler, okullar kapanırdı. Köleler sahiplerine itaat etmeye zorlanmazdı. Terminali: Tarım tanrısı şerefine yapılan bayramdı. Bu bayram sırasında kırlara çıkılır, canlı hiç hayvan kesilmez, sadece dans edilir ve eğlenilirdi. Lüperkali: Sürüleri kurtlardan koruyan tanrı şerefine yapılır ve kırlarda kutlanırdı. Buna katılan gençler birer koyun postu giyerler ve bir keçi kurban ederek kanını alınlarına sürerlerdi. Sonra süte batırılmış bir yün parçasıyla bu kanı silerler, kurbanın derisiyle şehrin sokaklarında koşmaya başlarlar ve her rastladıkları kadını bu kurbanın derisinden yaptıkları kemerle döverlerdi. Kadınlar ise bu zararsız dayaktan çok memnun kalırlardı çünkü bu dayak onları kısırlıktan koruyacaktı. T) CENAZE ALAYLARI Bir Romalı ölürken, ailesi etrafında toplanır ve en yakın akrabası, son nefesini boşa kaçırmamak için onu ağzından öperdi. Ölüm gelince, ölünün etrafına toplanan herkes avazı çıktığı kadar bağırır ve gerçekten ölüp ölmediğini ölünün kulağına borazan çalınırdı. Bundan sonra ölüye en şatafatlı elbiseler giydirilir ve Akerontis nehri üzerinden karanlıklar ülkesine götürecek olan sandalda ki cehennem kayıkçısı Korontise vermesi için ağzına bir para konurdu. Bundan sonra da ölü, evin salonuna bırakılırdı. Cenaze törenleri gündüz oluyor ve meşaleler yakılıyordu. Ceset, tapınak şeklinde yapılmış iki tekerlekli bir arabayla yüklenir ve arkasından, ellerinde flüt ve borazanlarla çalgıcılar, meslek gereği ağlayıcılar, ayakları çıplak ve başlarına kül serpilmiş bir halde akraba ve arkadaşları gelirdi. Bunların önünde, ölünün elbiselerini giymiş bir aktör onun hareketlerini ve sesini taklit ederdi. Ölüler şehir dışında yakılmalı, yakma töreni küllerin konacağı mezara yakın bir yerde olurdu. Ölü eğer yüksek bir memur ise önce Forum a götürülür, oğlu yada yakın bir akrabası onun meziyetlerini överdi... 19

U) YÜKSEK PLEB MEMURLUKLARI Kaynağı Patrizi olan bu yüksek memurlukların yanında Plebler arasından çıkmış yüksek memurluklarda vardır. Plebler egemen sınıflara karşı koyabilmek için aralarında Pleb Tribünleri denilen bazi başkanlar seçtiler. Gerçekten bu Pleb Tribünlerinin yetkileri oldukça genişti. Plab yararlarına aykırı gördükleri kararları geri bırakabilirlerdi. Senatonun kararlarına karşı koyabilirlerdi. Hatta Plebe aykırı hareketleri suçlandırıp mahkum dahi edebilirlerdi. Tribünlerin yardımcılarına Edil adı verilmişti. Bunların görevleri ilkten Pleb maliyesinin yönetimiydi. Sokakların, kamuya ait eserlerin bakımları, tiyatro işleri, buğday dağıtımı gibi görevler sonradan eklendi. Sonunda en son kurulan yüksek memurluk, Sansörlük tür. Bu görevi iki kişi görürdü. Sansörlük görevi başlangıçta beş yıl iken sonra on sekiz aya indirilmiştir. Sansörlerin önemli görevleri vergi yükümlülerinin listesini düzenlemektir. Ayrıca bütün seçmenlerin seçim listelerini düzenlerlerdi. Sansörlerin başka Roma da on ikiye yakın genel hukuk yargıçları vardı. Roma nın idari, siyasi, mali, adli ve askeri işleri bu yargıçlara bırakılmıştı. V) PLEB YÜKSEK MEMURLUKLARININ FAYDALARI VE ZARARLARI Pleb Tribünleri çok kudretli olmakla beraber daima uyanık kimseler daima uyanık kimseler olması gerekirdi. Görevlerinden ayrıldıkları zaman daima zengin sınıflarca güvenilir kimseler olarak kabul edilmezlerdi. Oysa ediller daha küçük memurluklar oldukları ve ödevleri sokak, eğlence yerleri gibi yerlerde olduklarından ve ikide bir yapılan bol buğday dağıtımını kontrol ettiklerinden, kütlelerin sempatisini kolaylıkla kazanabilmek fırsatları vardı. Politika hayatında ilerlemek isteyen bazı hırslı Ediller bütün servetlerini harcayarak halka eğlenceler yada buğdaylar dağıtıyorlardı. Roma da zenginliğe doğru aşırı bir istek vardı. Yüksek memurlar bile doğrudan doğruya ahlak dışı olmamakla beraber, muhakkak ki atalarının katı namsululuğu dışında zengin olmak imkanını sağlıyorlardı. Romalıların çok sert gelenekleri vardı. Uzun süre, ataları olan aile reislerinden başka başkan tanımamışlardı. Böyle olunca ilk Romalılar için baba otoritesinden başka bir kuvvetin var olmaması tabii karşılanmalıdır. Bu alışkanlık eseri olarak bizzat krala da şehrin babası diyorlar, senatörleri de baba sayıyorlardı. Zamanla Roma genişleyip yeni yeni insanlar akın etmeye başlayınca eski aileler yeni gelenlerden kendilerini ayırmak için baba = pater kelimesinden gelen Patrizi adını aldılar. Bu kelimelerin anlamı şehrin kurucularının torunlarına ait aileler demekti. 20