KIBRIS TURK HALK KÜLTÜRÜNDE ATATÜRK SEVGİSİ VE DEVRİMLERİNİN YAYILMASI SÜRECİ ÜZERİNE TESPİTLER

Benzer belgeler
KIBRIS TURK HALK KÜLTÜRÜNDE ATATÜRK SEVGİSİ VE DEVRİMLERİNİN YAYILMASI SÜRECİ ÜZERİNE TESPİTLER

ANADOLU SAHASI KÖROĞLU ANLATMALARINDA KADIN TİPLER

TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

ANADOLU SAHASI KÖROĞLU KOLLARININ ISlM VE TASNİF MESELESl

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

ÖZGEÇMİŞ. 4. Öğrenim Durumu :Üniversite Derece Alan Üniversite Yıl Türk Lisans. Halk Atatürk Üniversitesi Türk Halk Hacettepe Üniversitesi 1971

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

OSMANLI BELGELERİNDE MİLLÎ MÜCADELE VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

OKULUMUZDA DEĞERLER EĞİTİMİ ÇALIŞMALARI. Sevgi Etkinlikleri Sunum Planı

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

Kütahya Gazeteciler Cemiyeti Ziyareti:

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

Mustafa ARGUNŞAH-Hülya Hülya ARGUNŞAH (2007), Gagauz Yazıları, Türk Ocakları Kayseri Şubesi Yayınları, 296 s., Kayseri

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ LİSANS TEZİ

Emine Aydın. Resimleyen: Sevgi İçigen. yayın no: 104 ÇOCUKLAR için islâm TARiHi

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Akıllı Kral Süleyman

İnci Hoca YEDİ MEŞALECİLER

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

Aruzla şiire başlayan sanatçılar, Ziya Gökalp in etkisiyle sonradan hece ölçüsüyle yazmaya başlamışlardır.

İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ

8. SINIF T C İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ

Elveda Rumeli Merhaba Rumeli. İsmail Arslan, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2013, 134 Sayfa.

Herkesin Kalbi Çanakkale de Attı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Bacıyân-ı Rum. (Dünyanın İlk Kadın Teşkilatı: Anadolu Bacıları)

6. Sınıf. Kazanım Değerlendirme Sınavı - 1. Birinci Ünite konularını kapsar.

ilkokulu E-DERGi si 23 Nisan ın Önemi Sorumluluk Okulumuzda 23 Nisan Hedef Siir: Egemenlik Ulusundur 2017 Nisan Sayısı Bu Sayımızda:

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ü Ölümünün 78. Yılında Saygı ve Minnetle Anıyoruz

En İyisi İçin. Cevap 1: "II. Meşrutiyet Dönemi"

Yeşaya Geleceği Görüyor

Başbakan Yıldırım, Seyranbağları Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezini ziyaret etti

UYGUR TÜREYİŞ EFSANESİ NDEN HAREKETLE KIZ KUMU EFSANESİNDE MİT-RİTÜEL İLİŞKİSİ *

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak

BURDURLU HOCA DAN YURT SÖYLENCELERÝ

CEVDET ŞAMIKOĞLU İLKOKULU/ORTAOKULU DEĞERLER EĞİTİMİ PROGRAMI MART - NİSAN AYLARI FAALİYET RAPORU

KURTULUŞ SAVAŞI KARTPOSTALLARI MEHMED İN HİKAYESİ *

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır.

6. TEMA ETKİN VATANDAŞLIK

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ATATÜRK Ü ETKİLEYEN OLAYLAR VE FİKİRLER

Kültür Nedir? Dil - Kültür İlişkisi

2018-LGS-İnkılap Tarihi Deneme Sınavı 9

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

ETKİNLİKLER/KONFERSANS

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Siirt'te Örf ve Adetler

Ye aya Gelece i Görüyor

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

Evde çalışırken yararlanabileceği bir yazı tahtası çok işe yarayabilir. Bu tahta, hem yapıcı bir oyuncak

Hikaye uzak bir Arap Alevi köyünde geçer. Ararsanız bambaşka versiyonlarını da bulabilirsiniz, hem Arapça hem Türkçe.

BENDEN SELAM OLSUN BOLU BEYİ'NE

TEOG Tutarlılık. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

MEHMET RAUF - Genç Gelişim Kişisel Gelişim ( )

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1. Aile tarihimizi araştırırken aşağıdaki eşyalardan hangisi bize yararlı olabilir? A) Çeyiz sandığı B) Oyuncak kamyon C) Bilgisayar D) Tansiyon aleti

Edirne Tarihi - Bizans Döneminde Edirne. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

ETKİNLİKLERİN İLK HAFTASINDA AŞAĞIDA BELİRTİLEN ÇALIŞMALAR GERÇEKLEŞTİRİLMİŞTİR.

ENVER NACİ GÖKÇEN BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR TÜRK DİL KURUMU YAYINLARI

ABD NİN KURULMASI VE FRANSIZ İHTİLALİ

FOLKLOR (ÖRNEK: 2000: 15)

"15 Temmuz Şehidimiz hemşehrimiz Mustafa Cambaz ın kendisi artık belki aramızda değil, ancak onun Fotoğrafları Batı Trakya da sergileniyor.

SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım

Sevgili dostum, Can dostum,

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

Benimle Evlenir misin?

İÇİNDEKİLER BÖLÜM I BÖLÜM II. vii GİRİŞ / 1 ÇOCUK VE KİTAPLARI / 17

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF TÜRKİYE CUMHURİYETİ İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ

Milli bayramlarımız 4 tanedir.

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

İstihbarattan devlet başkanlığına uzanan yol Putin hakkında bilmedikleriniz

EGE ÜNİVERSİTESİ Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi. Kuvâ-yı Milliye nin Örgütlenişinin 90. Yıldönümüne Armağan

MİLLİ MÜCADELE TRENİ

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ YERLEŞKESİ OKULLARI EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 8. VELİ BÜLTENİ

Özlemle Anıyoruz. Robot Kulübü * Ahşap Boyama * Ebru Sanatı * Hayat Güzeldir * Gizli Gelen Davetiye. Bu Hafta Neler Oldu?

BURDUR VE ISPARTA OSB LERİ İÇİN ATIKSU ARITMA TESİSİ YAPIMI İLK ADIM ATILDI

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Ana fikir: Oyun ile duygularımızı ve düşüncelerimizi farklı şekilde ifade edebiliriz.

YARATILIŞ MİTLERİ DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

2. Sınıf Kazanım Değerlendirme Testi -1

ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI. Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi

İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK TARİHİ TEST

Gürcistan Dostluk Derneği. Faaliyet Raporu. Yayınlar Sosyal-Kültürel Etkinlikler İnsani Yardımlar Eğitim Faaliyetleri

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

tellidetay.wordpress.com

Haftalı NİSAN Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız Kutlu Olsun!

İLERİ DÜZEY SENARYO YAZARLIĞI SERTİFİKA PROGRAMI

dündündür 70. SANAT YILINDA B E D I A MUVAHHIT Büyükada'da unutulmaz çocukluk günleri Türk kadınının çalışma yaşamında yer alışının ilk adımları

Transkript:

KIBRIS TURK HALK KÜLTÜRÜNDE ATATÜRK SEVGİSİ VE DEVRİMLERİNİN YAYILMASI SÜRECİ ÜZERİNE TESPİTLER Doç. Dr. Özkul ÇOBANOĞLU Kıbrıs Türk halk kültüründe Atatürk sevgisi ve devrimlerinin yayılıp yaygınlaşması bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Ancak öncelikle, Kıbrıs Türkü nün İngiliz yönetimine bırakıldığı günden itibaren miliyetçi hislerinin gelişmesini ve bu yöndeki düşüncelerini dışa vurduğa tarihi olayları birkaç cümleyle özetlemek suretiyle asıl ele alacağımız konunun arka planını ortaya koymak yararlı olacaktır. Bilindiği gibi 1878 Osmanlı-Rus savaşını fırsat, bilen tngilizler, Ruslara karşı yardım vaadi ile Kıbns ı kiralamayı başarırlar ve bir gün nasıl olsa ilhak ederiz düşüncesiyle adada yönetimlerini oluştururlar. Birinci Dünya savaşının başlangıcıyla birlikte de bu amaçlarını gerçekleştiriler1. İngiliz idaresinin başlamasıyla bir yandan Hasanbulliler örneğinde olduğu gibi ortaya çıkan halk hareketleri (Çobanoğlu 1998a) diğer yandan Rum iddia ve tahriklerinin yanısıra Enosis e yönelik örgütlenmelerin de ivme kazandırdığı Kıbrıslı Türk aydınların Kavanin Meclisinden başlayarak, protesto, karşı gösteriler, eylemler ve Kıraathane-i Osmani veya Zaman Gazetesi (İsmail 1998; Altan 1997) gibi örgütlenmeler başta olmak üzere oluşan bu yapı Kıbrıs Türk Kurtuluş Savaşı mn temellerini oluşturmaktadır. özellikle de bu süreç içinde vaktiyle Cezayir-i Bahri Sefıd veya (Akdeniz Adaları) Vilayeti adıyla bağlı bulundukları idari birime mensup ve kendileriyle aynı halk kültürü hinterlandına veya varyantlaşma bazında benzer folklora sahip (Çobanoğlu 1998b) Girit, Midilli, Korfu, Taşoz, Semadirek, Sakız, Rodos, Istanköy gibi diğer adalı Türk topluluklarının birer birer etnik temizliğe tabi tutularak Yunanlaştırılmaları Kıbrıs Türk ünün Kurtuluş mücadelesinde uğrayacağı tehlikeleri veya kendine kurul ması muhtemel tuzakları göstermesi bakımından etkili olduğu söylenebilir. İşte genel hatlarını çizdiğimiz bu tarihi olaylar bağlamında ulusal bir kurt a rıcı olarak öncelikle Atatürk sevgisinin ve dolayısıyla onu takip edecek olan unsur olarak da devrimlerinin Kıbrıs Türkleri arasında yayılmağa başlayışının Anadolu Türklerine nazaranl911 yılı gibi çok eski bir tarihte başladığı görülmektedir. Kıbrıs Türk halk kültüründe yer alan ve derlenmiş olan sözlü rivayetler arasında Gazi Mustafa Kemâl in 1911 Trablusgarp Savaşına giderken gizlice Kıbrıs a Gazimağusa limanına uğraması vardır2. Bu konuda M. O. Yorgancıoğlu 1970 yılında yaptığı bir derleme esnasında bu konuda sorduğu soru ve Blâdanlı Hakkı Mulla Osman ın cevabı şöyledir: Daha başkalarından o senelerde M. Kemâl in Trablus a geçerken Mağusa'ya uğradığını duymuştum. Onu sordum: O senelerde Mustafa Kemâl Manisa ya gelmiş, vapur geçerken inip bir gece galmış diyorlar. Bu hususta bir şey duydun mu? Millî Folklor

İşte o esirlerin tünel kazdıkları öte yandan, aşağıda ele alacağımız zamandaydı. (Çanakkale de esir edilip Mağusa Karakol kampında muhafaza edilen Türk savaş esirleri kamptaki cephaneliği ele geçirip isyan etmek için tünel kazarlar hedeflerine ulaşmak üzereyken durum ortaya çıkar yakalanırlar). gibi ada Rumlarını büyük bir sevince boğan ve şımarıklıklar hatta taşkınlıklar yapmalarına neden olan İzmir in işgali sonrasında Atatürk ün 19 Mayıs 1919 da Samsun a ayak basmasıyla birlikte gelişen Türk Kurtuluş Savaşı nın Kıbnslı Hatta dediler ki M. Kemâl in geldi Türklerce son derece yakından takip ğini duyunca kampda isyan etmişler. edildiği bilinmektedir. Kanaatimizce de (Yorgancıoğlu 1980: 107). Mulla Osman ın cevabında halk muhayyilesinin Atatürk sevgisinin Kıbrıs Türk halk ve elit kültüründe asıl köklenilişinin gerçekleşmesi bu dönemde olmuştur. iki olayı birleştirdiği de açıkça görülmektedir. Buna göre Kıbns Türk halk Yunanlılar İzmir i işgal ettiklerinde kültüründe 1911 yılında Atatürk gizlice adalı Rumlar bütün Türkiye yi alacaklarını ve Kıbnslı Türkleri de Yunan ida Trablusgarp a cepheye giderken Gazimağusa ya uğramıştır, öte yandan tarih bakımından uyuşmamasına rağmen Kıbns resine sokacaklarını (Yorgancıoğlu Türklerinin bağımsızlıkları için tasarladıkları 1980: 125) söylüyorlar ve Kıbnslı Türkleri ancak akamete uğrayan bir baş ka eylemlerinde de Onun varlığı önemli bir rol oynamıştır. Bu ikinci olayı kısaca ele almakta yarar vardır. Türk Kurtuluş Savaşı nın başlaması ve gelişmesi bir yandan Kıbrıs Türkleri arasında büyük umutların ve heyecanların doğmasına (İsmail 1998: 25) neden olurken dîğer yandan da Kıbrıs Türkleri arasında Gazimağusa da bulunan Türk savaş esirlerinin kurtarılmasıyla baskı altına almaya çalışıyorlardı. Bu baskılan yaşayanlann veya canlı tanıkların ağzından örnek olarak Oğuz Yorgancıoğlu nun 15. Kasım 1970 yılında Blâdan köyünde 75 yaşında Mehmet Ali Lokmacı adlı çobanla yaptığı mtilâkatta çobanın İzmir i Yunan alınca Akatu gâvurlan bayrak çekerek köyünmüzden geçtilerdi. Ama bir pehlivan vandı şindi adını unuttum, duttu da ikisini dövdüydü. Mustafa Kemâl harbi kanetimine başlayacak İngiliz sömürge yözanınca bu son zamana gadar rahat karşı bir ayaklanma hazırlığı oturdular."(yorgancıoğlu 1980: 105) şeklindeki cevabı ve Blâdanlı bir köylünün yapıldığı ancak bunu farkeden îngilizlerin ayaklanmayı hazırlayanların önde de gelenlerini tutuklamak ve bütün mallarım müsadere etmek suretiyle önlediği Yunan İzmir e çıktığında bir İzmir türküsü çıkardılar onu söyler, bize bilinmektedir. Bu olayların, Mayıs sövellerdi. Bir gün Hancı Hakkı İbrahim 1919 da yani Atatürk ün Samsun a çıktığı günlerde Kıbnslı 60 bin müslüman Mendi iki gâvuru aldı da eşşek sudan gelene kadar dövdü. Türk adına İngiliz Sömürgeler Bakanlı - Mustafa Kemâl gazanınca...sevinçten ağladık. Biz beklerdik. Bizi da ğı na verilen bir dilekçe ile başlamış olmasını sıradan bir tesadüf olarak açıklamak mümkün değildir. Muhtemelen bu kutarsınnar. Ama olmadı. Sora Atatürk nedenlerle Kıbrıs Türk halk kültüründe isteyenler gidebilir dedi mal, ev veriller- Ulu Önder Atatürk söz konusu olayla di gidennere. (Yorgancıoğlu 1980: 107) yukarıdaki ifadede içiçe olarak yer almaktadır3. şeklindeki olayları anlatması ve Atatürk ün sevgisinin Kıbns Türk halk kültüründe kök saldığı söz konusu dönemi 4 Millî Folklor

Yıl: IX Sayı: 44 aydınlatması bakımından son derece önemlidir. Bu dönemde adada Türk ve Rumi ar arasında Atatürk ün daima konuşulan tartışılan hatta hakkında kavga edilen ve Türklerce herşeyin adandığı ve beklendiği bir ulusal sembol haline geldiği görülmektedir. Nitekim aşağıda ele alacağımız olayı anlatan Aygonof Köyünden Turgut Mustafa 15. Kasım 1970 tarihinde kendisiyle yapılan bir ıptllakatta köylerinde gerçekleşen bir olayı ve olayın kahramanını şöyle anlatmıştır. O köylümüzün adı Beyaz Hüseyin dir. Taa o zamandan bezirgâncılık yapar. Tam da İstiklâl Harbinin başlangıcında Ardana Urum köyüne gitmiş. Daha kahveye otururkandan genç bir gâvuroğlu gelmiş de demiş gene; (kendine) Be durko, aha ellâda (Yunanistan) oturttu size, ne rahat durmazsınız? Kimdir bu Musdaha (Mustafa) Kemâl da gaktı ellada ya garşı koysun? Bizim Beyaz Hüseyin daha bir şey söylemeden yaşlı bir gâvur söze garışmış ve diğer gâvura demiş: Be oğlancıg hemen horozlanma, bu durkolarda hiç güven olmaz, öyle görüntüler ama yarın Mustafa Kemâl bizi yener da küllüauyu gibi otûrun sen da ben da. O zaman da Beyaz Hüseyin gelir seni zefler. Yaşlı gâvurun dediği gibi iki sene gadar sonra harbi biz kazandık ve gene üçü aynı gahvede buluşmuşlar. Beyaz Hüseyin yüksegden atmış, Hani be gâvurcuk demiş, şenim ellâda ne oldu? Mustafa Kemal ne yaptı gene? (kendine) Gâvurcug da ses seda yok. O zaman İhtiyar gâvur; Gördün mü? dedi, gene ben sana o zamandan söylediydim acele etme deye. ( Yorgancıoğlu 1980: 109). Bu tür olayların birden fazla olduğuna ve ada çapında yaşandığına dair bir başka örnek olarak da şu örnek verilebilir. Yunan İzmir'e çıktığı zaman kömürcülük yapardım...akantu Gahvecisi da istediydi bir torbacık. Aldım gittim. Daha gahveye girmeden bismillah... Genç bir Urumoğlu geldi garşı ra a. Toz gaçasın dedi. Neden dedim. Aha bizimkiler geçirtti onda sizinkiler e, hela bir Angara düşştin o zaman görün ne yapacayık size... Gah vo dolu, ne deeycen gavga edersen dayak yeyceğin belli. Gahveci geldi. Otur dedi oturduğun yerde. Sen dedi bu Türkleri bilmen, dur bakalım daha, yarın obirgün işler ters olunca ne olacak ya? Aradan birceiz ay ya geçdi ye geeçmedi denize döküldü bunnar gene gahvede garşılaştık. Urumoğluna, ne haber ya balligari dedim. Kim kime sokdu? Urumoğlunda ses yok. O zaman yaşlı gâvur geldi yanına: Ben sana demedim mi acele etmeyesin da bu durkoların işi belli olmaz? dedi (Yorgancıoğlu 1980: 117) tematik olarak ve olay örgüsü bakımından birbirinin aynı olan bu olaylara dair sözlü kültür ortamında yer alan ve çok azı derlenmiş olan bu tanıklan çoğaltmak mümkündür. Ancak adada o dönemde Türk aydınlarının Türk Kurtuluş Savaşıyla ilgili bilgi edinmek ve bunu Kıbrıs Türk halkmna yaymak için örgütlenmelerine bir göz atmak yararlı olacaktır. Çünkü aşağıda ele alacağımız gibi Kıbnslı Rumların Türklere karşı davranışları sadece yukarıda aktardığımız kahvehane tartışmalarından ibaret değildir. Bu dönemde Kıbrıs ta yayınlanan Doğru Yol ve Söz gazeteleri bir yandan Kuvay-ı Milliyeye maddi yardım maksadıyla bağış kampanyaları, açık arttırmalar düzenleyip tiyatro oyunları oynatırken (İsmail 1998) öte yandan Mehmet Remzi Okan ın Söz Gazetesi ni dönemin en güçlü telgraf ajanslarını abone yapmak suretiyle en etkin bilgi kaynaklarına sahip olmuşlar ve gazeteden ayrı ola Millî Folklor 5

bc..) Patlıcan, domatez, badadez ellerina ne geldiysa attılar. Gaçıp köyüme gitmek istedim, usda bırakmadı. 3.20 de başga bir telgıraf geldi ki yenildiler gaçıyollar...derinden bir oh çekdim... (Yorgancıoğlu 1980: 112). Kıbrıs Türklüğünde yer alan derin Atatürk sevgisini (Çobanoğlu 1998c) anlamak isteyenler için bizce yu- rak gelen telgrafları basmak ve gazete kanda yer alan örnek pek çok ipucu verecek mahiyettedir. Özellikle 15 yaşında dağıtıcıları vasıtasıyla bunu adanın dört bir yanındaki Kıbnslı Türklere ulaştırmışlardır. Bu Anadolu daki Türk Kurturek öldürülmek korkusunu bireysel bir köylü bir delikanlının yaşadığı linç edileluş Savaşı nın neredeyse dakikası dakikasına takibi anlamına gelmekte (Altan korku bir anlamda 1974 yılma kadar olay olarak düşünmek yanlış olur. Bu 1997) ve adadaki milli heyecanı ve olaylara tesirini göstermesi bakımından geçirmiş Rumlar karşısında toplumsal Kıbns Türklüğünün -her türlü gücü ele önem taşı m aktadır.4 olarak yaşadıklarında^ hiç de farklı değildir kanaatindeyiz. Bu bağlamda Yeşilköy de Piperisteronalı 75 yaşında Mustafa Ahmet le 30 Kısaca, bütün bu olaylar Anadolu da Kasım 1970 günü M. Oğuz Yorgancıoğ- Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde verilmekte olan Türk Kurtuluş Sava- lu nun yaptığı mülâkatta anlattığı şu olay Kıbrıs Türk halk kültüründe Atatürk sevgisinin kökleşmesi sürecinde bir parçası olan Kıbrıs Türklüğünün de şı nın aynı zamanda da onun ayrılmaz Kıbrıs Türk ünün yaşadıklarını özetleyecek mahiyettedir, Mustafa Ahmet başına ortaya koymaktadır. Bu bağlamda doğal özgürlük mücadelesini oluşturduğunu gelenleri şöyle anlatmaktadır: Rumla- olarak yüce Atatürk Kıbnslı Türklerce nn Türklere karşı davranışlannın, hem de yegâne kurtuluş ümidi olarak belirmiş ve günlük yaşamındaki olaylann da en acısını...gördüm. 1922 de yapıcı u adasının yanında burgucuydum. Ellada akışı dahi onun başarısına bağlı olarak (Yunanistan) Türkiya ya çıkmış...o za- şekillenir olmuştur. Nitekim Anadolu da mannar Telgıraf varidi. Radiyo, telefon kazanılan zafer doğrudan Kıbns ı da etkilemiş ve o günleri yaşamış bir kaymak yoğdu. Bir telgıraf geldi güya Ankara düşdü. Benim usdam türküdü ama İşini kişinin "Bizim asger onları denize dökünce sesleri çıkmadı. Ama bizimkiler yaptığımız gâvurudu. Bir de yapıcı usdası varidi. Gonuşukan duydum da gâvuroğlu bir usdaya E ckırkolara girdi giri nik yapdılar.... Urumlar sindi, sesleri hayvannar kesdiler, davul çaldılar şenyor, bakalım bundakılar ne bok yeycek? çıkmaz oldu. (Yorgancıoğlu 1980: 111, Allah ın doğrusu gorkdum bir mahana 124) şeklinde ifade ettiği gibi Rum şımarıklıkları ve sataşmalan bir süre için de (bahane) buldum, gaçıp çarşıya gittim. 15 yaşlarındaydım, beyaz bir dizliğim olsa yatışmıştır. varidi, üstünden da gavuşturma. O za- öte yandan Atatürk ün önderliğinde mannar daha Lefgoşa çarşısının üsdü Anadolu da kazanılan zafer Kıbrıs ta da açığdı. Ben çarşıya girince Urumun biri her ne kadar bir sözlü kaynağımız yapılan kutlamalan İngiliz idaresinde oldu bağırdı: Edon durkon re...(işte bir Türk ğumuz için pek fazla sesimizi çıkaramadık, gizli gizli sevincimizi kutladık. (Yorgancıoğlu 1980: 124) diyerek az buluyorsa da söz konusu kurbanlar kesilip, ziyafetler verilerek davullu zurnalı şenlik kutlamaları ile ada çapında kutlanıldığı bilinmektedir. Kıbrıs Türk sözlü kültüründen yapılan derlemeler arasında yer alan Aysergi 6 Millî Folklor

Köyünden 1970 yılında 80 yaşında olan Tahir Haşan Şaban bu dönemdeki şenlik kutlamalarını düzenleyenlere ve Cumhuriyet in ilânının Kıbrıs Türk halk kültürüne yansımasına ve buna Rum tekpilerini ifade eden şu bilgileri vermektedir. Atatürk savaşı kazanınca. Gâvurların sesi çıkmadı. Çünkü daha evvel onu yapacayık bunu yapacayık deye kesip biçerlerdi. O zamanda biz sevindik, onnar susdu. Cumhuriyet ilân edilince Urumlar siyah elbise geydiler. Bizimkilerden Naim Efendinin oğlu Fuat Bey öncülük yaptı, bizimkiler şenlik yaptılar. (Yorgancıoğlu 1980: 125) Atatürk ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı kazanılıp Türkiye de Cumhuriyet ilân edilince ve devrimler yapılmağa başlanılınca Kıbrıs Türkünün tavrı ve düşünce dünyası kayıtsız ve şartsız olarak büyük bir imanla ulu önderi takip etmek olarak oluşur. O günleri bizzat yaşayan ve Tanrının lütfuyla günümüzde de bir ulu çınar misali yaşamakta olan Gönendereli Savalaş Beyin Mustafa Kemâl in hayranı ve takipçisiydik. Şapka devrimi olunca gençler köyün en yaşlısı İsmail Sanca Mehmet e sordular: Şapka geyen ne olur? Madem Mustafa Kemâl geydi, geymeyen gâvur olur... (Yorgancıoğlu 1980: 120) şeklindeki nakledilen ifadede İsmail Sanca Mehmet in şahsında Kıbns Türkü nün Atatürk e olan inancını ve bağlılığını son derece veciz bir şekilde ortaya koymaktadır. Ancak, kaynağım Türk töresinden ve adada yukarıda Özetlediğimiz şartlarda oluşup gelişen Türk milliyetçiliğinden ve onun en büyük temsilcisi Atatürkten alan ve onun devrimlerinin Kıbns Türk halkına duyurulması sürecinde özellikle ilkokul öğretmenlerinin son derece önemli bir yere sahip olduklanna da işaret etmeliyiz. Ada çapında gerek bu konuda ve gerekse Türk kültürüne hizmetleriyle efsanevi bir isim olan Savalaş Bey, ilkokul öğretmenlerinin Atatürk devrimlerini Kıbrıs Türk halkına duyurma sürecinde yaptıklannı Gece mektebi açtık. Kahvelerde dersler verdik, gazete ve plaklarla devrimleri halka aktardık. (Yorgancıoğlu 1980: 120) şeklinde ifade etmektedir. Fakat Atatürk devrimlerinin Kıbns Türkleri tarafından hiçbir zorlama olmaksızın kolayca benimsenip yayılmasının tek taraflı bir aydın gayreti olmadığını Kıbrıs Türkü nün aydını ve cahiliyle birlikte kıyafet devrimi ile ilgili olarak söylenen Yoo, hiç kimse mecbur etmedi. Taa, o zamandan durmadan Türkiya ya gidip gelen herkes gıyafetini değiştirdi. Hem be oğlum ne yapsan da damar çeker. O tarafda ne olsun da Kıbrıs Türkü aynısını yapmasın? (Yorgancıoğlu 1980: 109) şeklindeki sözlerde olduğu gibi bir hazır bulunuşluk hali içinde olduğunu ve bunu Türk kimlikleri adına bir var olma yok olma mücadelesi biçiminde algıladığım düşünüyoruz. Hatta yukarıda yer alan ifade de açıkça görüldüğü gibi bu algılayış bütün Türk milletini tek bir vücut ve ulu önder Atatürk ü de bu vucüdün başı ve kalbi olarak düşünmek şeklinde tezahür etmiştir denebilir. Bir başka ifadeyle Atatürk ün yaptığı devrimler Kıbrıs Türklerince mutlaka yapılıp takip edilmesi gereken ve yürekten, Türk olmaktan gelen adeta kutsal bir zorunluluk olarak kabul edilip gerçekleştirilmiştir. Nitekim o dönemi yaşamış Kıbrıslı Türklerle 1970 yılında yapılan mülakatlara verdikleri Atatürk ün pantolon geydiğini duyunca herkes kendiliğinden geymeye başladı. Ben pantolonu 1927 den sonra geymeye başladım. (Yorgancıoğlu 1980: 125). şeklindeki veya Türkiya da fes ile peçeyi çıkarınca bur- Millî Folklor 7

da da çok geçmeden peçe atıldı, fes yerine şapga geydiler. "(Yorgancıoğlu 1980: 111) şeklindeki cevaplar Atatürk devrimlerinin Kıbrıs ta Kıbns Türkleri arasında yasal zorunluluklar olmaksızın Atatürk sevgisinden ona olan imandan kaynaklanan duygusal ve duyulan güvene dayanan akılcı kabullerin ürünü olarak gerçekleştiğini ortaya koymaktadır. Söz konusu inanç ve güvenin duygusal boyutunun ne denli derin olduğu, 10 Kasım 1938 de vefatı üzerine adada yapılan, Avtope Köyünden Ahmet Corcor un Bütün Türk halkı, günlerce ağladık, matem tuttuk. (Yorgancıoğlu 124) veya Lefkoşalı Zehra Haşan adlı 1970 yılında 65 yaşında olan bir hanımın Atatürk ölünce. O zaman Lefkoşa daydım. Halk matem tuttu. Selimiye Camiine gitti halk. Mevlid okunurkan halk da hünkür hünkür ağladı. (Yorgancıoğlu 1980: 123) şeklinde ifade ettiği yas törenlerinde ortaya çıkmaktadır. Dahası Kıbrıs Türkleri arasında 1970 lere kadar, Atatürk ün ölmediği ve gizlice Kıbrıs Türklerini kurtarmak için çalıştığı yolunda kulaktan kulağa fısıltılar halinde efsanelerin anlatıldığı pek çok kaynak kişi tarafından aktdhlmaktadır. öte yandan Kıbrıs Türk ünün Atatürk Devrimlerini topluluk olarak benimseyişlerinin 1930 h yılların başındaki durumuna dair...kıbrıs Türk ü, belli bazı İngiliz yanlılan dışında, bir bütün olarak genç Türkiye Cumhuriyeti nin devrimlerine gönülden bağlanmıştı.. (Fedai 1997: 43) şeklindeki saptama yukarıda ortaya koyduğumuz yapının veya Atatürk devrimlerinin benimsenişinin ne kadar süratli bir biçimde gerçekleştiğini göstermektedir. Nitekim, Ali Nesim in II. Dünya Savaşından önce Kıbrıs Türk halkı okuması yazması az fakat ulusal merakları ve duyguları güçlü olan bir halktı. (Nesim 1986: 174) şeklindeki tespiti de Kıbns Türk halk kültüründe 1911 yılında başlayan Atatürk sevgisinin sözlü kültür ortamındaki yaygınlığının gereği olarak devrimlerin kolayca benimsenip yaygınlaşması şeklindeki tezimizi güçlendirecek mahiyettedir. Bu bağlamda, Kıbnslı Türk aydınlarının 1940 lı yıllarda yazdıkları Fadıl N. Korkut un Yavuklunun Mendili", Hikmet Akif Mapolar ın" Meşale 5, Altın Şehir ve Mucize gibi millî piyesler (Nesim 1986: 174-175) olarak adlandırılan oyunların ana temasını başta istiklâl Savaşı ve Atatürk olmak üzere Türk kahramanlığı oluşturmaktadır. Ali Nesim in tespitlerine göre Kıbrıs Türkleri arasında tarih bilincinin doğmasında etkili isimlerin başında gelen H. Akif Mapolar ve özker Yaşın ve takipçileri olan Kıbnslı Türk aydınlannın eserleri yukanda özetlediğimiz Kıbrıs Türk halk kültüründe var olan Atatürk sevgisi ve ona duyulan güveni güçlendirip derinleştirme sürecini geliştirip hızlandırmışlardır. Sonuç olarak; Kıbrıs Türk halk kültüründe Atatürk sevgisi, 1911 yılında Gazi Mustafa Kemal Paşa nın Trablusgarb Savaşı na gizlice giderken Gazimağusa ya uğradığı şeklindeki sözlü rivayetlerle başlamış ve Birinci Dünya Savaşı sonrası Anadolu daki Türk Kurtuluş Savaşı esnasında bir anlamda Kıbrıs Türkünün de var veya yok olma mücadelesine dönüşen bu yıllarda Atatürk biricik kurtuluş ümidine dönüşmüş ve zaferin kazanılmasıyla da Kıbrıs Türkü nün 1974 e dek süren özgürlük mücadelesinin gerektirdiği kendine güvenin kaynağını yine Atatürk e ve onun prensiplerine duyulan kesin iman oluşturmuş ve bu inançla Kıbrıs Türkü Anadolu da gerçekleşen her Atatürk Devrimini anında ve onun gösterdiği hedefleri sonuna kadar götürmek :çin gönüllü olarak seferber olmuşlardır. Bu bağlamda son söz olarak; Kıbrıs Türk halk kültürünü araştırmak isteyenlerin Kıbrıs Türkü nün tarihini ve Atatürk e olan sarsılmaz inancını daima göz önünde bulundurmalarının gerekliliğine dikkat çekmek isterim. 8 Millî Folklor

KAYNAKÇA Altan, Mustafa Haşim.1997. Atatürk Devrimlerinin Kıbrıs Türk Toplumuna Yansıması. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. Çobanoğlu, özkul.1998a. Kıbrıs Türk Halk Kültüründe Halk Kahramanı Kalıbı ve Sosyo-psikolojik İşlevleri. 1 Millî Folklor, S.41, s. 29-35. Çobanoğlu, Özkul.1998b."Adalar Türklüğü Folkloru: Kıbrıs üe Midilli, Girit, Sakız, Istanköy ve Rodos Türklerinin Fplklorundaki Yapısal ve işlevsel Ortaklıklar Üzerine Tespitler. içinde, Birinci Uluslararası Kıbrıs ve Balkanlar Türk Edebiyatları Sempozyumu Bildirileri (Yay. Haz. 1. Bozkurt, A. Dağlı, M. Kansu), s. 101-114, Gazimağusa: Doğu Akdeniz Üniversitesi Kıbrıs Araştırmaları Merkezi Yay. Çobanoğlu, özkul. 1998c."Durmuş Dede örneğinden Hareketle Yatırların Yerinin Değiştirilmesinde Halk İnançlarının Durumu Üzerine Tespitler. Milli Folklor, S.40, b. 7-11. Çobanoğlu, özkul. 1998d."Yeni Osmanlılar Tarihi ve Kıbrıs Adası Bağlamında Namık Kemâl."İçinde, Namık Kemâl Sem* pozyumu Bildirileri, (Yay. Haz. M. Akar, N. Demir, M. Duman), s. 75-82, Gazimağusa: Doğu Akdeniz Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi Yayınlan. Fedai, Harid ve M. H. Altan. Lefkoşe Mevlevihanesi. Ankara. KKTC Turizm ve Kültür Bakanlığı Yayınları. Fedai, Harıd.1998. Kıbrıs'ta Namık Kemâl Kültü. İçinde, Namık Kemâl Sempozyumu Bildirileri, (Yay. Haz. M. Akar, N. Demir, M. Duman) s. 89-102,Gazimağusa: Doğu Akdeniz Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi Yayınlan. Göçgün, önder. 1998. Hususi Mektuplarına Göre Namık Kemâl ve M agosa."içinde, Namık Kemâl Sempozyumu Bildirileri, (Yay. Haz. M. Akar, N. Demir, M. Duman) s. 103-136,Gazimağusa: Doğu Akdeniz Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi Yayınlan. Kotak, lsmet.1998 "Namık Kemâl ve Kıbrıs Türkleri."İçinde, Namık Kemâl Sempozyumu Bildirileri, (Yay. Haz. M. Akar, N. Demir, M. Duman), s. 137-139,Gazimağusa: Doğu Akdeniz Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi Yayınları. Nesim, Ali. 1986. Kıbrıs Türk Edebiyatında Sosyal Konular. İçinde, Halkbilim Sempozyumları. İstanbul: KKTC Turizm ve Kültür Bakanlığı Yayınları., s. 173-226. İsmail, Sabahattin. 1998. 150 Soruda Kıbrıs Sorunu. İstanbul: Kastaş yayınevi. Yorgancıoğlu, M. Oğuz. 1980. Kıbrıs Türk Folkloru. Mağusa: Canbolat Basımevi. NOTLAR 1 Bu dönemden itibaren 1974 yılına kadar geçen sürecin neticesi olarak Adadan göç etmek zorunda bırakılan 400 bini aşkın Kıbnslı Türkün 225 bini Türkiye'de 120 bini İngiltere de 40 bini Avustralya'da 10 bini ABD ve Kanada da olmak üzere Kıbrıs dışında yaşamakta oluşu, Kıbrıs Türk halk kültürünü araştırmak isteyen her araştırmacının sosyo-kültürel değişim ve dönüşmler açısından hiçbir zaman göz ardı etmemesi ve incelemesi gereken gerçekler olarak önem taşımakladır. 2 Halk kültüründe sözlü rivayetler olarak yer alan bu bilgilerin veya inanışların tarihi olarak gerçek olup olmadığı hususu halkbiliminin değil tarih biliminin araştırma alanı içinde yer almaktadır. Türk Halkbilimi açısından önemli olan halk arasında yer alan ve onun düşünce ve davranışlarını etkileyen bu bilgilerin varlığıdır. Tarih bilimi açısından yapılacak bir araştırmayla böyle bir vakanın olmadığının ortaya konulması bile bu bilgilerin Türk halkbilimi açısından önemini hiç bir şekilde değiştirmez hatta daha da arttırır. 3 Tarihi olarak olup bitenlerin değişik sosyo-psikolojik dinamiklerden kaynaklanan nedenlerle sözlü kültür ortamında uğradıkları dönüşümler neticesinde halk kültüründe farklı fenomenler ortaya çıkarmaları konusu Namık Kemâl in Gazimağusa daki sürgününde de görülür. Bu konuda daha fazla bilgi için (Çobanoğlu 1998d, Fedai 1998; Göçgün 1998 ve Kotak 1998) bakılabilir 4 Kıbrıs Türk basınında Atatürk Devrimlerinin Kıbrıs a aktarılması konusunda daha geniş bilgi için (Altan 1997) bakılabilir. 5 Aynı gün başka bir piyes olmasına rağmen bu oyunun Lefkoşe de bin kişiyi aşkın bir seyirci topluluğuna sergilenmiş olması (Nesim 1986: 174) dönemin millî oyunlara gösterdiği ilgiyi ortaya koyması bakımından son derece önemlidir. Millî Folklor 9

ANADOLU SAHASI KÖROĞLU ANLATMALARINDA KADIN TİPLER Doç. Dr. Metin EKİCİ Türk sözlü ve yazılı edebi yaratmalarında kadınla ilgili unsurlar, erkekle ilgili unsurlar kadar çok ve aynı derecede öneme sahiptir, özellikle sözlü ve yazılı edebiyatın en güzel yaratmaları olan destan ve halk hikayelerinde kadına verilen yer, Oğuz Kağan ve Dede Korkut gibi eserlerden başlayarak günümüze kadar devam edip gelmiştir. Bu eserlerde en dikkati çeken hususlardan birisi de kadın ve kadın-erkek arasındaki aile, anne, sevgili gbi konularda oluşturulan ilişkisidir. Kadın-erkek ilişkisinin en canlı olarak sunulduğu Türk edebi yaratmalarından birisi de Köroğlu anlatmalarıdır. Günümüzde sözlü olarak Qrta Asya dan Balkanlarda uzanan bir coğrafyada anlatılmakta olan Köroğlu nda konuların büyük bir kısmı kadın-erkek ilişkisi üzerine kurulmuştur. Menşei, yayılma yollan ve yerleri, konusu, anlatıcı ve dinleyicisi gibi çeşitli noktalardan pek çok araştırmacının ilgisini çeken Köroğlu anlatmaları hakındaki inceleme ve tartışmalara Anadolu sahası Köroğlu anlatmalarının bir başka yönünü burada tanıtarak katkıda bulunmak istiyoruz. Biz bu incelemede Anadolu sahasında anlatılan Köroğlu kollan adını verdiğimiz anlatmalarda kadın tiplerin kimler olduğu, bunların anlatmalar içindeki yer ve önemleri, fonksiyonları ve başta Köroğlu olmak üzere bu kadın tiplerin Köroğlu nun keleş adım alan yiğitleriyle ilişkilerini ve son olarak da anlatmalardaki aşık olma motifini inceleyeceğiz. Ortaya koyacağımız tespitlere göre Köroğlu anlatmalarının diğer destanlarla olan benzer yönlerini ve kadın tiplerin Türk destanlannda belli bir gelişiminin olup, olmadığını ortaya koyarken, yine elde edeceğimiz sonuçlara göre Köroğlu anlatmalarım diğer anlatmalardan ayırmanın mümkün olup, olamayacağını tartışmak istiyoruz. Köroğlu anlatmaları Anadolu sahasında kol adı verilen ve her biri kendi içinde bir bütünlüğe sahip olan müstakil parçalar halinde birer, birer veyahut da anlatıcılar tarafından bu parçalann birbirine kenetlenmesi suretiyle bir bütün olarak ani atıl abilmektedir. Bu kollann sayıları bazı araştırmacılara göre 22, bazılarına göre 24 veya 32 hatta daha fazla bile olobilir1. Anadolu sahası Köroğlu anlatmaları arasında aşk ve evlilik üzerine kurulmuş pek çok kol vardır. Bu husus günümüz Köroğlu anlatıcılan tarafından kısaca şöyle özetlenmektedir; Köroğlu üç sebepten sefere çıkar; ya bir at, ya bir yiğit, ya da bir kadın yüzünden. Anadolu sahası Köroğlu anlatmalarının çoğunun aşk ve kadın-erkek ilişkisi Üzerine kurulmuş olmalan bu kollann hem birbirleriyle ve hem de diğer halk hikayeleriyle çok yakın bir yapıda oluşmalarına yol açmıştır. Ancak bu benzer yapıyı esas itibariyle oluşturanın anlatıcılar olduğunu gözardı etmemek gerekir. Çünkü müstahil kollan düzenleyen veya yaratan, hem de diğer hak hikayeleri oluşturan aşık adını verdiğimiz musanniflerdir ki, bunlar aynı zamanda sözlü gelenekteki profesyonel anlatıcılardır. Köroğlu kolları arasında ve 10 Millî Folklor

de Köroğlu ile diğer halk hikayelerinin aşk ve evlilik bakımından ilişkili olduklarını söyledik. Bu ilişkinin temelinde ise çeşitli kollarda kendilerini tanıtılan, olaylara iştirak eden, Köroğlu veya keleş adıyla anılan Köroğlu nun yiğitleriyle evlenen, onlara yardımı eden ya da onlara düşmanlık eden kadınlar vardır. Biz bu kadın tipleri Köroğlu anlatmalarının yüzünden fazla varyantını inceledikten sonra şu üç gruba ayırmayı düşündük; 1- Köroğlu veya keleşlerinin evlenmeyi düşündüğü, veya kendileri Köroğlu veya kardeşleriyle evlenmeyi düşünen kadın tipler. 2- Köroğlu veya keleşlerine yardımcı olan kadın tipler. 3- Köroğlu veya keleşlerine kötülük eden kadın tipler. Bu üç grupta yer alan kadın karakterler ve onların başlıca özelliklerini ve hangi kollarda kendilerine yer verildiğinden bahsetmek gerekirse Nigar Hanım dan başlayarak başlıca kadın karakterler hakkında şu bilgileri verebiliriz. Niğar Hanım; Koroğlu nun Anadolu sahası anlatmalarından Köroğlu nun İstanbul Seferi ve Demircioğlu Erzurum Seferi gibi kollarda ismi geçen Nigar Hanım, çeşitli anlatıcılar tarafından farklı kollarda kendisinden bahsedilen bir karakterdir. Nigar Hanım ister İstanbul dan, ister Erzurum dan veya başka bir yerden Çamlıbel e getirilmiş olsun; O, Köroğlu nun eşi, hanımı olarak diğer kollarda da kendisinden bahsedilen ve ölümüne kadar Çamlıbel de Köroğlu nun yanında yaşayan bir kadındır. Köroğlu nun son yıllarda kırklar a karışmadan önce Nigar Hanımla yalnız bir hayat sürmeyi düşündüğü, ancak Nigar Hanım ın ölümünden sonra ortadan kaybolduğu anlatılmaktadır.2 Nigar Hanım ın nerede ve nasıl Çamlıbel e geldiği veya getirildiği anlatıcılar arasında tartışmalı olmakla birlikte, Nigar Hanım Çamlıbel deki tek ve hakim kadın figür olarak bütün anlatıcılar tarafından aynı şekilde anlatılmaktadır. Çamlıbel de ne zaman bir toplantı, bir düğün veya eğlence tertip edilse Nigar Hanım Köroğlu nun yanında yerini alır. Ayvaz Çamlıbel e getirildiğinde onu gömleğinden geçiren Nigar Hanım Ayvaz ı evlat edinir ki, bu oldukça eski bir Türk geleneğidir. Nigar Hanım sadece Ayvaz ın değil, bütün keleşlerin annesi konumundadır. Onun sahip olduğu bu konum, yönetici Türk ailesinde kadının yeri bakımından diğer destanlarda da görülen bir özelliktir. Keleşlerin Köroğlu na doğrudan söyleyemedikleri bazı şeyler ilk önce Nigar Hamm a söylenir ve onun vasıtasıyla Köroğlu na iletilir. Köroğlu nun meşhur iki odasından, Gam odası ve Dem odası, Köroğlu nun üzüntülü olduğu zamanlarda kullandığı Gam odası na sadece Nigar Hanım ın girmesi mümkündür. Yine Köroğlu bir sefere gidip, dönmediğinde veya geciktiğinde onu en çok merak eden, onun için üzülen ve gerektiğinde keleşleri Köroğlu nun yardımına gönderen yine Nigar Hanım dır.3 Nigar Hanım Köroğlu nun diğer kollarında da sürekli yer alması ve hayatının sonuna kadar Çamlıbel de kalması, onu diğer kadın karekterlerden farklı kilem bir özelliktir. Yukarıdaki özellikleri özetlemek gerekirse, Nigar Hanım bir eş, hanım, anne ve Çamlıbel deki Köroğlu nun kalesinin tek hakim kadını olarak tasvir edilebilir. Ancak bu Nigar Hanım ın savaşçı ve benzeri özelliklere sahip olmadığını, daha çok evini ve ailesini düşünen bir karekter olarak bu grup içinde önemli bir yer işgal ettiğini anlatmalardaki olaylara iştirak etmesi ve kendi kaderini tayin etme bakımından ise aktif bir kişi olduğunu söyleyebiliriz. Nigar Hanım aynı zamanda bir Millî Folklor 11

padişah veya paşanın kızı olarak tarif edilmesi bakımından da soylu (noble) bir aileye mensup olup, kendisi bunun yanında anne karakterindedir. Nigar Hanım göçebe ve yerleşik Türk hayatının her ikisin0 ait özellikleri de taşıması bakımından hem alp tipi ile hem de yerleşik hayatın getirdiği sanylı kadın tipiyle ilgili görülebilir. Köroğlu nun Anadolu anlatmalarında yer alan bir başka kadın karekter ise Köroğlu nun Dağıstan-Derbent Seferi ve Oğlu Haşan Bey Kolu nda, (bu kola ait yaklaşık onbeş varyant hazırladığımız doktora tezinde incelenmiştir)4, tanıtılan Mömine Hamm dır. aşık Üzeyir Göktekin anlatması5 gibi bazı varyantlarda adı verilmeyen ve kendisinden bir kız veya bir kadın olarak bahsedilen Mömine Hanım ismi bize Aşık Ali Rıza Ezgi anlatmasında verilmiştir.6 Mömine Hanım, Derbent Paşası Arap Paşa nın kızı olması itibariyle Nigar Hanım gibi yüksek sınıfa mensup, yönetici bir aileden gelmektedir. Mömine hanım, Köroğlu nun Çamlıbel dışında evlendiği bir kadındır ve aynı zamanda Köroğlu nun oğlu Haşan B e/in annesidir. Mömine Hanım bu kolda sadece Hasan m dünyaya gelmesi, büyümesi ve Çamlıbel e gelmesi kısmı içinde yer alır ve ondan sonra adeta unutulur. Anlatmadaki olaylara iştirak etmesi ve kendi evleneceği kişiyi seçme bakımından değerlendirildiğinde pasif bir tip olan Mömine Hanım daha çok soylu, saraylı, anne karakterinde olup, Türk toplum unun yerleşik hayata geçişinden sonraki kadın tipinin bir örneği olarak görülebilir Körolu nun Dağıstan-Derbent Seferi ve Oğlu Haşan Bey Kolu nun bazı varyantlarında bize tanıtılan bir başka kadın karekter ise Akşehirli Telli Nigar dır.7 Bu karakter Köroğlu nun hanımı olarak tanıtılan Nigar Hanımla aynı isme sahiptir ve kendisi Akşehir Beyi nin veya paşasının kızıdır. Soylu bir aileden gelen Telli Nigar Hanım, Köroğlu nun oğlu Haşan Bey^n aşık olduğu kız olup, anlatmada bu aşık olma rüya motifiyle alakalı bir şekilde ezahür ettiği için, Anadolu4daki aşık hikayeleriyle oldukça benzer bir yapıya sahiptir. Bu kolun diğer baı varyantlarında ise Telli hanım, Çin-i Maçin Padişahı nm kızı olarak tanıtılır.8 Telli Nigar Hamm ın en önemli özelliği ise, kendisiyle evlenecek olan erkeği kendisinin seçmesi ve seçerken bir teste tabi tutmasıdır. Halk anlatmalarında oldukça yaygın bir motif olan bu türden bir test motifi Dede Korkut Kitabı ndaki iki anlatma olan "Kam Püre Oğlu Bamsı Beyrek ve Duha Koca Oğlu Kan Turalı" hikayelerinde de konu edilmiştir.9 Telli Nigar ın bir başka Özelliği ise, evlenmeye karar verdiği erkeği gerektiğinde kendi ailesine karşı bile savunmasıdır. Anlatmaya göre Telli Nigar, Haşan beyle evlenmeye karar verip onunla Akşehir den kaçarken, kendilerini takip eden babasının ordusuna karşı koyan sevgilisi Hasan ın yaralanması üzerine, kardeşlerinin de içinde bulunduğu orduya karşı savaşır ve yedi kardeşini öldürerek sevgilisini korur. Telli nin bu özellikleriyle Kan Turalı hikayesi arasındaki benzerlikler oldukça dikkat çekicidir.10 Telli Nigar bu özellikleriyle diğer Nigar Hamm dan ve Mömine Hanım dan farklı olup, Türklerin yerleşik hayat tarzındaki kadın tipinden daha çok, göçebe hayat tarzının yarattığı bir tip olan alp tipi veya savaşçı tipi olma özelliği taşımaktadır. Bu özellikleri bakımından bize Köroğlu nun ortaya çıkış döneminin daha eski olabileceği fikrini de vermektedir. Telli Nigâr a benzer bir kadın karakter de Köse Kenan-Dânâ Hanım Kolu nda tanıtılan Dânâ Hanım dır.11 Dâ- 12 Millî Folklor

nâ Hanım bir bey kızı, yani soylu bir aileye mensup, kırk erkek kardeşin yanında bir kız olarak yer alır. Çok güçlü, kuvvetli ve her türlü savaş tekniğini bilen bu kız, evlilik çağına geldiğinde kendisine eş olacak erkeğin her şeyden evvel kendisiyle yapacakları bir yarışta, dövüşte, onu yenmesi gerektiğini, yenilen erkeğin ya başını keseceğini veyahut da erkeğin bütün servetini ona vermesini şart koşar. Pek çok talibini yenen Dânâ Hanım sonunda onunla evlenmek isteyen Köse Kenan a yenilerek, Köse Kenanla evlenir. Yukarıdan beri incelediğimiz karakterlerden Telli Nigarla pek çok yönden benzer olan Dânâ Hanım aynı zamanda Dede Korkut Kitabı ndaki Banı Çiçekle de benzerdir. Kendisini yenemeyenlerin başını kesmek gibi bir şartı olması ve savaşçı olması bakımından Avrupa destanlarında sık sık görülen ve amazon tipi diye adlandırılan tiplerle de benzer olan Dânâ Hamm ın Avrupa destanları içindeki bir benzeri de ünlü Germen destanı Nibelungenlied de adı geçen Brunhilde dir.12 Dânâ Hanım da göçebe dönemin kadın tipi olan savaşçı, alp kadın tipi olarak değerlendirilebilir. Anadolu sahası Köroğlu anlatmalarında da bize tanıtılan ve farklı anlatıcılar tarafından, kimliği farklı şekillerde tarif edilen bir başka kadın karakter ise Döne Sultan dır. Anlatmalarda biz bir değil, üç ayrı Döne Sultan kimliğiyle karşılaşmaktayız, ki bu durum anlatıcılardan kaynaklanmış olsa gerektir. Burada Döne adının da allegorik ve imalı bir şekilde, anlatıcılar tarafından koldaki olaylarla bağlantılı olarak seçilmiş olabileceğini de belirtelim. Daha açık bir ifadeyle, kendisi bir kişiyle kendi rızasıyla veya rıza alınmaksızın nişanlanan Döne Sultan m, sonuçta başka birisiyle evlenmek durumunda kalması onun böyle bir ad almasına yani dönmek fiiliyle ilgili ad almasına sebep olmuştur. Anlatmalara göre kollarda ismi geçen Döne Sultanlar dan birisi bize Aşık Ali Rıza Ezgi tarafından anlatılan Köroğlu nun Silistre Seferi adlı kolda tanıtılan Silistreli Haşan Paşa mn kızkardeşidir.13 Soylu bir aileye mensup olan bu Döne Sultan, anlatmadaki olaylara fazla katılmayan, evleneceği erkeği bekleyen, genç ve güzel bir kızdır ve anlatmanın sonunda âşık olduğu Ayvaz tarafından Çamlıbel e götürülür ve orada Ayvazla evlenir. Bu Döne Sultan daha çok saraylı ve yerleşik hayatın yarattığı pasif bir kadın tipidir. İkinci Döne Sultan karakteri ise Keloğlan ve Keçel Hamza nın Kırat ı Kaçırması ve Köroğlu nun Tokat Seferi adlı kolda adı geçen bir kızdır.14 Tokat Paşa sı MAhmut Paşa nın kızı olarak tanıtılan bu Döne Sultan, babası tarafından Köroğlu nun atını Paşa ya getirene vaad edilmiştir. Soylu bir aileye mensup olan bu Döne Sultan, olaylara iştirak etmeyen, kendi kaderini tayine çalışmayan, saraylı ve pasif bir kadın olup, yerleşik hayata has bir tiptir ve anlatmanın sonunda Kırat ı getiren Keloğlan veya Keçel Hamza ile evlendirilir. Son Döne Sultan karakteri ise Köroğlu ve Bolu Bey Kolu 15nda adı geçen ve Osm anlı Padişahı nın kızıdır ve Koroğlu nu tutuklayıp getiren kişiyle evlendirilecektir. Köroğlu nu yakalama işini üstlenen Bolu Beyle nişanlanmak zorunda kalan Döne Sultan, hiç sevmediği Bolu Bey ile evlenmek istememektedir. Paşa rütbesi verilen Bolu Bey ise Çamlıbel e gidip, bir hile ile Köroğlu nu yakalayıp, İstanbul a getirir ve Köroğlu zindana atılır. Döne Sultanla evlenmek için düğün günü bekleyen Bolu Beye gönlü olmayan Döne Sultan, Köroğlu nu kurtarmak için İstanbul a gelen îsabalı ya yardım eder ve Isabalı ya aşık olur. İsafa alıyla birlikte Köroğlu nu kurtaran Döne Sultan, Köroğlu nun Bolu Beyi öldü Millî Folklor 13

rerek cezalandırmasından sonra, Köroğlu ve Isabalıyla birlikte Çamlıbel e gider ve orada îsabalı ile evlenir. Bu son Döne Sultan karakteri de hükümdar ailesinden gelmesi bakımından soyludur ve diğer iki Döne Sultan ve diğer kadın karakterlerle benzerdir. Ancak olaylara katılımı ve kendi kaderini tayin etme bakımından diğer Döne Sultan karakterlerinden farklı, aktif bir karakter olarak, Akşehirli Telli Nigar karakteriyle benzer olup, alp tipine daha yakın bir tiptir. Köroğlu nun Anadolu sahası anlatmalarında bize tanıtılan ve birbirine benzer diğer iki kadın karakter ise, Köroğlu nun Kayseri Seferi 16 adlı kolda adı geçen Mahbub Hanım ve Köroğlu nun Gürcistan Seferi 17 adlı kolda adı geçen Mercan Hamm dır. Her ikisi de soylu ailelere mensup olan bu iki kar ak* terin ortak tarafı ise, Köroğlu nun adını duyup ona aşık olmaları, onunla evlenmek istemeleri ve bu arzularını bir mektup veya bir kişi vasıtasıyla Köroğlu na iletmeleridir. Kayseri Paşa sı Mehdi Paşa nın kızı olan Mahbub Hanım neticede Köroğlu nun keleşlerinden Benli Ahmetle, Gürcistan Hükümdarı nın kızı olan Mercan Hanım da ismi verilmeyen bir başka keleşle evlenir. Bu karakterlerin ikisi de soylu olmaları bakımından diğer kadın karakterlerle benzer olmakla birlikte, olaylara katılım ve savaşçı olup, olmama bakımından ise pasif tipler olup, yerleşik hayatın yarattığı saraylı kadın tipler olarak değerlendirilebilir. Bizim birinci gruptaki kadın karakterler arasında değerlendireceğimiz son isim ise bize Köroğlu nun Medayin Seferi adlı kolda tanıtılan, Hristiyan Medayin Kralı nın kızkardeşi Esmer Hanım dır.18 Soylu bir aileye mensup olan Esmer Hanım, Müslümanlar ın düşmanı olan ağabeyinin elindeki Müslüman esirleri kurtarmaya gelen papaz kılığındaki Köroğlu na yardım eder, ancak onun Köroğlu olduğunu öğrendikten sonra Köroğlu nu yakalatmaya çalışırsa da başanlı olamaz ve ağabeyi gibi Müslüman olur ve Köroğlu nun keleşlerinden îsabalı ile evlenir. Saraylı ve pasif bir tip olan Esmer Hanım da, yerleşik hayatın yarattığı kadın tipler arasında yer alır. Köroğlu nun Adanolu sahası anlatmalarında yer alan ve bizim ikinci grupta yer verdiğimiz kadınlar ise çoğunlukla yaşlı, dul ve fakir kadınlardır. Bunların anlatmalardaki ikinci ve esas ortak tarafı ise; Köroğlu ve keleşleri herhangi bir amaca yönelik bir şehre ve ya başka bir yere gittiklerinde bu gruptaki kadınların onlara para karşılığında yiyecek ve barınak sağlamaları, Köroğlu veya keleşlerine onların kaçırmayı planladıkları kızlardan haber getirmeleri veya haber götürmeleri, Köroğlu veya keleşlerinden birine aşık olan zengin, yönetici kızlarından Çamlıbel e mektup veya haber getirmeleridir. Bu gruptaki kadın karakterleri biz genel olarak haberci ve yardımcı kadın tipler olarak değerlendirebiliriz. Köroğlu anlatmalarının Anadolu sahasındaki kadın karakterlerin üçüncü grubu olarak verdiğimiz son grupta ise, Köroğlu ve keleşlerine kötülük etmeye kalkışan, onlara kin ve düşmanlık besleyen kadın karakterler yer almakta olup, bunların sayıları çok fazla değildir. Bunlardan biribirine benzeyen iki tanesini biz, Aşık Ah Rıza Ezgi tarafından anlatılan Köroğlu nun Rusya Seferi 19 adlı anlatmada Rus Kraliçesi Nataşa adıyla, diğerini ise Ümit Kaftâncıoğlu tarafından Oltu Kolu 20 adıyla derlenen anlatmada Oltu Beyi nin annesi Tamara Hanım adıyla tanımaktayız. Her ikisi de soylu ailelere mensup olan bu kadınlar, yönetimleri altındaki insanlara baskı ve zulüm yaptıkları için Köroğlu na şikayet 14 Millî Folklor

edilirler. Ayrıca bu iki karakterin, Köroğlu onların kervanlarından paç aldığı için de Köroğlu na karşı hususi bir kinleri ve düşmanlıkları vardır. Köroğlu nun onların üzerlerine gönderdiği keleşleri kadınlıklarım kullanarak tuzağa düşüren ve onları idam etmeye karar veren bu iki karakter de verdikleri idam kararlarım uygulayamadan Köroğlu tarafından mağlup edilirler ve hem yönetimden, hem de ülkelerinden sürgün edilirler. Kadın tiplerin bu incelemesiden çıkarabileceğimiz sonuçlar ise kısaca şöyle özetlenebilir. Üç grupta incelediğimiz Köroğlu nun Anadolu sahasında tanıtılan kadın karakterlerden birinci grupta yer alanlar, Köroğlu ve keleşlerinin kendileriyle evlenmeyi istedikleri ve evlendikleri, veyahut da kendileri Köroğlu ve keleşleriyle evlenmek isteyen karakterlerdir. Bunların hepsinin ortak tarafı ise soylu veya yönetici sınıfına mensup ailelerden gelmeleridir, ki bu durum halk anlatmalarında oldukça yaygın bir özelliktir. Bu gruptaki kadın karakterlerin bir kısmını diğerlerinden ayıran özellik ise, onların bir kısmı anlatmalardaki olaylara bizzat iştirak edip, kendileriyle evlenecek kişinin kimliğini kendileri belirlemekte, yani aktif tipler olarak, alp tipi adını verdiğimiz kökleri Dede Korkut Kitabı ve göçebe hayat tarzının ortaya çıkardığı diğer destanı anlatmalardaki kadın tiplerine benzemeleridir. Bir kısmının ortak özelliği ise, saraylı olmaları ve kendi kaderlerini tayin için herhangi bir gayret göstermeden beklemeleri, yani pasif tipler olarak, yerleşik hayatın ortaya çıkardığı kadm tipler olmalarıdır. İkinci gruptaki kadın karakterler ise, Köroğlu ve keleşlerine yardımcı, genelde yaşlı olan, fakir tabakadan kadın karakterlerdir. Diğer pek çok halk anlatmalarında görülen bu karakterleri biz yardımcı ve haberci tipler olarak adlandırabiliriz. Son grupta yer alan kadınlar ise, yine yönetici sim fa mensup olup kötü ve hain tipler olarak adlandırılabilir. Köroğlu ve keleşlerinin daima yüksek sımfa mensup kızlarla evlenmeleri Anadolu sahası Köroğlu anlatmalarım tipik bir özelliği olarak ortaya çıkarken, bu durumun hemen bütün destanlarda vurgulanan bir karakteristik olduğunu da belirtelim. Köroğlu nun Anadolu sahası anlatmalarında kadın-erkek ilişkisinde dikkat çeken özelliklerden birisi de, Köroğlu ve keleşlerinin, kendilerine düşmanlık etseler bile, kadınlara karşı daima saygılı olmaları, yaşlı ve fakir kadınları korum al an ve onlara yardımcı olmaları ve onlardan yardım görmeleridir. Bu durumun da genel olarak Türk gelenekleriyle ilgili bir husus olduğunu düşünüyoruz. Son olarak bizim burada üzerinde durmak istediğimiz husus ise, Anadolu sahası Köroğlu anlatmalarındaki aşık olma motifi hakkındadır. Köroğlu nun Anadolu sahasına ait kollarda anlatılan aşk maceraları, halk hikayelerinde anlatılan* aşk hikâyelerinden oldukça farklıdır. Köroğlu ve keleşleri için aşk mistik bir anlam taşımaz, yani onlar sevdikleri veya aşık oldukları kadın için acı çekmek zorunda değillerdir. Köroğlu ve onun yiğitleri için aşk oldukça sade ve dosdoğrudur. Onlar kendileriyle evlenmek isteyen bir bey veya paşakızının haberini aldıklarında veya bir kızın güzelliğini ve yiğitliğini duyduklannda o kızın bulunduğu yere gider, kendi akıl ve fizik kabiliyetlerini kullanır, gerektiğinde ellerinde bir sazla bir âşık veya bir parça kumaşla bir tüccar gibi giyinir, fakat neticede kendi kimliklerini ortaya koyup, muhakkak surette dövüş veya sa Millî Folklor 15

vaş yaparak istedikleri kızı alır ve onu Çamlıbel e getirirler. Anlatmaların hemen hepsinde ortak olan bir başka özellik de Köroğlu ve keleşlerinin dışında pek çok fakir ve fukaranın da davetli olduğu düğün töreninin Çamhbel de yapılmasıdır. Köroğlu nun Anadolu anlatmalarından olan Köroğlu nun İstanbul Seferi, Demircioğlu Erzurum Seferi, Köroğlu nun Dagıstan-Derbent Seferi ve Oğlu Haşan Bey, Köroğlu nun Kayseri Seferi, Köroğlu nun Gürcistan Seferi ve Köse Kenan ve Dânâ Hanım kolları aşk ve evlilik konulan bakımından birbirine oldukça yakındır. Bu kollarda Köroğlu veya keleşlerinden birisi, Köroğlu veya keleşlerden birine halihazırda âşık olmuş ve Çamlıbel e haber göndermiş olan kızın bulunduğu şehir veya kasabaya gider, orada çeşitli yollara başvurur, kızla görüşür ve daha sonra Çamlıbel e doğru yola çıkarlar. Ancak onlar Çamlı - bel e varmadan önce kendilerini takip eden kızın yakınları veya istemediği nişanlısı veya sözlüsü ile savaşır, onları mağlup eder, veya zor durumda iken Çamlıbel den gelenlerin yardımıyla bu mücadeleyi kazanır ve hep birlikte Çamlıbel e geri dönerler. Bu aşk ve evlilik maceralanndaki iki esas husus diğer aşk maceralarının konu edildiği âşık veya halk hikâyelerinden farklıdır. Bunlardan birincisi, Köroğlu nun Anadolu anlatmalarında kahramanın âşık olma şekliyle ilgilidir. Halk hikayelerinde âşık olma genellikle erkek ve kadın kahramanların rüyasında gerçekleşir. Bu rüyada onlar birbiriyle tanıştırılır ve her birine dini bir figür tarafından, Hazır, Derviş, Pir vb. gibi, aşk bâdesi sunulur. Köroğlu nun Anadolu anlatmalarında ise, köroğlu nun oğlu Haşan B e/in Akşehirli Telli Nigar a âşık olması hariç, âşık olma diğer halk hikâyelerinden oldukça farklıdır. Bu kollardaki aşk ve evlilik macerasında konu edilen aşkı, âşık olma olarak adlandırabileceğimiz gibi sevme, ilgilenme diye de adlandırmak mümkündür. Çünkü bu kollarda kadın ve erkek arasındaki aşk halk hikâyelerinde görülen ve kara sevda diye adlandırılan, kahramanın sürekli sevgilisini düşünmesi ve onu her yerde aramasıyla şiddeti ve gücü vurgulanan çok kuvvetli bir aşk söz konusu değildir. Köroğlu nun Anadolu anlatmalarında söz konusu edilen âşık olma genellikle Köroğlu veya keleşlerinden birinin bir kızının güzelliğinin övülmesi sonucu ona ilgi duyması veya Köroğlu veya keleşlerinden birine onların gücünü kuvvetini duyan bir kızın, onlan görmeden ilgi duyarak Çamlıbel e haber göndermeleri neticesinde meydana gelir. İkinci farklı nokta ise, âşık olmanın sonuçlanyla ilgilidir. Anadolu ve Türk dünyasının diğer bölgelerinde anlatılan ve konusu âşk olan hikâyelerde âşık olmanın ilk sonucu âşık olan erkek kahramanın daha önce sahip olmadığı saz çalma, türkü ve şiir söyleme gibi kabiliyetleri kazanmasıdır. Yine âşık olmanın bir başka sonucu da sevgiliyi isteme, sevgili arama, sevgiliyi elde etmek için acı çekme ve mücadele etmedir ki, yıllar süren bu gayretler çok hazin bir sonla da neticelenebilir. Halbuki Köroğlu anlatmalarında kahramanlann hissi veya fiziki acı çelcmesi konu edilmez. Köroğlu veya keleşlerinin gurbete çıkması vb. de söz konusu değildir. Köroğlu anlatmalarında istenilen, arzu edilen veya âşık olunan kızın bulunduğu yere gidilir, onu kazanmak için kavga edilir ve sonuçta kız Çamlıbel e getirilip, onunla evlenilir ki, bu durum batı kaynaklı anlatmalarda gelin kaçırma (bride-taking) olarak adlandırılır. İstenilen kızın Çamlıbel e getirilmesinde ise Köroğlu ve keleşlerinin 16 Millî Folklor

yaptığı kavga ve gösterdikleri kahra- 3 m anlık sahneleri halk hikâyelerinde mevcut olmayan önemli bir noktadır. Kahramanın istediği kızı hile veya benzeri bir yolla elde edebilecekken, bir kahramanlık göstermeden onu Çamlıbel e 5 götürmeyi reddetmesi, Köroğlu anlatma- lannın hepsinde mevcut olup, bu özellik destan (epic) türüyle, halk hikayesi (romance) türü arasındaki önemli bir farkı oluşturur. 8 Bu bakımdan değerlendirildiğinde Köroğlu anlatmalarındaki âşık olma ve 9 sevgiliyi elde etme konulan daha çok Dede Korkut Kitabı'nda yer alan aşk konulu anlatmalar ve Oğuz Kağan, Manas ve Alpamış gibi destanlarla bir paralellik arzeder. Köroğlu nun Anadolu anlatmalarında durum böyle olmakla birlikte, Köroğlu anlatıcılannın aşk konulu diğer hikâyeleri de yarattıklan ve anlattıkları da göz önüne alınırsa, anlatıcılann Köroğlu anlatmalarındaki aşk konularında bazı değişikler yapabileceklerini de dü- ıo şünmek gerekir. Bu durum Köroğlu nun oğlu Haşan Bey'in rüyada âşık olmasında açık bir şekilde görülebilir. Sonuç olarak, gelişerek değişmekte ve değişerek gelişmekte olan bütün halk yaratmaları gibi Köroğlu anlatmalan da bir taraftan en eski döneme ait kadın tipler ve aşık olma konusuna yer verirken, bir taraftan da yerleşik hayatın vücuda getirdiği kadın tipini ve âşık ol- 12 mayı da konu etmektedir. NOTLAR 13 14 1 Fikret Türkmen. Köroğlu Hikayelerinin Yayılma Sahaları ve Menşe Meselesi. 16 Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları 17 Dergisi, IV, (1985): 9-19. 18 2 Ali Onk. Köroğlu Destanı Üzerinde Bir 19 Çalışma. (Basılmamış Lisans Tezi, 20 Atatürk Üniversitesi, 1971). Bakınız bu tez içinde Köroğlu nun Goca Çağlan Kolu. Ali Onk. a.g.e. Bkz. Köroğlu ve Bolu Hey Kolu. Metin Ekici. The Anatolian Cycle of Köroğlu Stroies. (Basılmamış Doktora Tezi, University of Wisconain-Madıson, U.S.A., 1996). as. 412-438. Metin Ekici, a.g.e. ss.360-384. Metin Ekici, a.g.e. ss.347-360. Bkz. Köroğlu Destanı. Anlatan: Behçet Mahir, Derleyenler: Mehmet Kaplan, Mehmet Akalın, Muhan Bal\ Ankara: Sevinç Matbaası, 1973. Bkz. Hüseyin Bayaz, Köroğlu Antep Rivayeti. İstanbul: Karacan Yayınları, 1982. Bamsı Beyrek hikayesinde Bamsı ile beşik kertme sözlüsü olan Banı Çiçek arasında at yarıştırma, ok atma ve güreşme gibi yarışlar düzenlenir ve Beyrek bunların üçünde de kazandıktan sonra Banı Çiçekle nişanlanmaya hak kazanır. Yine Kan Turalı hikayesinde de kan Turalı'nın Selcen Hatun u kazanması için, TVabzun Tekfuru nun istediği hayvanlarla mücadele etmesi ve bunları yendikten sonra, Selcen Hatunla evlenmeye hak kazanması Dede Korkut Kitabı nda bize verilen bilgiler arasında yer almakladır. Kan Turalı anlatmasında Kan Turalı, Selcen hatunla Trabzon'dan yola çıkıp, Oğuz Yurdu na gelirken, tekfur verdiği karara pişman olur ve Kan Turalı yı yakalamak ister. Tekfurun gönderdiği askerlere karşı koyan Kan Turalı nın yaralanması üzerine, Selcen Hatun onlara karşı savaşır ve Kan Turalı'yı korur. Bkz. Köroğlu Destanı. Anlatan: Behçet Mahir, Derleyenler: M. Kaplan, M. Akalan, M. Bali. The Nibelungenlied., A New Translation bya, T. Hatto. New York: Penguin Books, 1969. Metin Ekici, a.g.e. ss.257-267. Ali Onk. a.g.e. Ali Onk. a.g.e. Ali Onk. a.g.e. Ali Onk. a.g.e. Ali Onk. a.g.e. Metin Ekici, a.g.e. Ümit Kaftancıoğlu. Köroğlu Kol Destanları. İstanbul: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1979. Millî Folklor 17