Milli Bütünlüğümüz ve Avşarlar

Benzer belgeler
Avşarlar Madde Yazarı: Prof. Dr. Remzi KILIÇ Tel:

Milli Bütünlüğümüz ve Avşarlar

TARİH BOYUNCA ANADOLU

OĞUZLAR: DİLLERİ, TARİHLERİ VE KÜLTÜRLERİ 5. ULUSLARARASI TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ TUFAN GÜNDÜZ MİKAİL CENGİZ

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı

Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

1 İSMAİL GASPIRALI HER YIL BİR BÜYÜK TÜRK BİLGİ ŞÖLENLERİ. Mehmet Saray

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş

Yrd. Doç. Dr. Sezai SEVİM YAYIN LİSTESİ

İktisat Tarihi I

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

çoğu davaları kaybettiklerinden,

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

10. SINIF TARİH DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK TARİHİ TEST

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Tarih Öğretmenliği Gazi Üniversitesi 1987 Yüksek Genel Türk Tarihi Gazi Üniversitesi 1991

Tarihteki Türk Devlet Bayrakları Videosu. Tarihteki Türk Devlet Bayrakları Ders Notu

Fevzi Karamuc;o TARIH 11 SHTEPIA BOTUESE LIBRI SHKOLLOR

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

TÜRK DÜNYASINI TANIYALIM

Doktora Tezi: Kırım Hanlığı nı Kuruluşu ve Osmanlı Himayesinde Yükselişi ( )

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ. Konu:14.YÜZYIL BEYLİKLER DÖNEMİ MİMARİSİ

Musul Sorunu'na Lozan'da bir çözüm bulunamadı. Bu nedenle Irak sınırının belirlenmesi ileri bir tarihe bırakıldı.

Asya Hun Devleti (Büyük Hun Devleti) Orta Asya da bilinen ilk teşkilatlı Türk devleti Hunlar tarafından kurulmuştur. Hunların ilk oturdukları yer

ETKİNLİKLER/KONFERSANS

DADALOĞLUNUN KAVGASINDAKİ GERÇEK

Çağdaş Tarihçiler ve Tufan Gündüz

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ YAYIN LİSTESİ

ÖZGEÇMİŞ. 5. Çalıştığı Kurum : Giresun Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ

2012 ÖSYS TAVAN VE TABAN PUANLARI

Derece Alan Üniversite Yıl Lisans İlahiyat Atatürk Üniversitesi 1979 Y. Lisans Tarih Atatürk Üniversitesi 1981 Doktora Tarih Atatürk Üniversitesi 1985

/uzmankariyer /uzmankariyer /uzmankariyer

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

ORTA DOĞU VE KAFKASYA UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

İktisat Tarihi I. 18 Ekim 2017

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ YILLIK PLANI

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

İktisat Tarihi I Ekim

2012 ÖSYS TAVAN VE TABAN PUANLARI

ÖZGEÇMİŞ. 2. Doğum Tarihi : Unvanı :Yrd.Doç.Dr. 4. Öğrenim Durumu :Doktora Derece Alan Üniversite Yıl Lisans

ADI SOYADI: SINIFI: NUMARASI: PUANI:

KURTALAN İLÇESİ. Siirt deki Kültür Varlıkları

UniversiteTuru FakulteYuksekOkulAdi ProgramAdi PuanTuru TabanPuanKontenjanOgretimTuruOgretimTuru BasariSirasi Ankara Üniversitesi Devlet Dil ve Tarih

Etkinlikler T.C. İstanbul Aydın Üniversitesi. Adına Sahibi Dr. Mustafa AYDIN. (Mütevelli Heyet Başkanı) YAYIN KURULU YAYINA HAZIRLAYANALAR

TÜRK DİLİ EDEBİYATI ve ÖĞRETMENLİĞİ BAŞARI SIRALARI genctercih.com tarafından 2017 ÖSYS tercihleri için hazırlanmıştır.

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi


Konuşulan Dil Türkiye Türkçesinin Sahası Cuma, 02 Ağustos :27

Svl.Me.Alev KESKİN-Svl.Me.Betül SAYIN*

MİLLİ MÜCADELE TRENİ

tamamı çözümlü tarih serkan aksoy

PETROL BORU HATLARININ ÇUKUROVA'YA KATKILARI VE ÇEVRESEL ETKİLERİ

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ

Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Flash Anlatım Perşembe, 12 Kasım :53 - Son Güncelleme Çarşamba, 25 Kasım :14

TIP FAKÜLTESİ - Tıp Lisans Programı Sıra No Üniversite Program Puan T. Kont. Taban Tavan 1 İstanbul Üniversitesi Tıp (İngilizce) Cerrahpaşa MF-3 77

Tercih yaparken mutlaka ÖSYM Kılavuzunu esas alınız.

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ PDF

KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 437 ANADOLU'NUN TÜRKLEŞMESİ VE İSLAMLAŞMASI SÜRECİNDE MARAŞ BÖLGESİ VE BÖLGEYE YERLEŞEN TÜRK BOYLARI

1.1 COĞRAFİ KONUM Bir yerin Dünya üzerinde bulunduğu konuma coğrafi konum denir. Coğrafi konum, matematik ve özel konum olarak ikiye ayrılır.

Tercih yaparken mutlaka ÖSYM Kılavuzunu esas alınız.

Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli. Araştırma Merkezi TÜRK KÜLTÜRÜ. ve HACI BEKTAŞ VELi. Araştuma Dergisi. Research Quarterly

TC. ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI'NDA TAMAMLANAN TEZLER

2015BAŞARISIRALARIDEĞİŞİMİTAHMİNLERİ

MEVLÜT GÖL KARŞILAŞTIRMALI HUKUKTA ANAYASA BAŞLANGIÇLARININ SEMBOLİK VE HUKUKİ DEĞERİ

Başbakan Yıldırım, Ankara YHT Garı açılış töreninde konuştu

GEÇMİŞTEKİ İZLERİYLE KAYSERİ

Bu durum, aşağıdakilerden hangisin gösteren bir kanıt olabilir?

BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876)

ÜLKEMİZDE HUZURU BOZMAK İSTİYORLAR

Yard. Doç. Dr. Ali AHMETBEYOĞLU

2012 ÖSYS TAVAN VE TABAN PUANLARI

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü I. Öğretim Programı Müfredatı

Dr. Öğr. Üyesi Abbas KARAAĞAÇLI. 1. Adı Soyadı : Abbas Karaağaçlı 2. Doğum Tarihi : Unvanı : Dr. Öğr. Üyesi 4.

GAZİANTEP İN TARİHÇESİ Gaziantep tarihinin oluşumunda ve niteliğinde yer unsurunun önemi büyüktür. Bölgenin, ilk uygarlıklarının doğduğu, Mezopotomva

Kafiristan nasıl Nuristan oldu?

Ankara 1996 PUAN TÜRÜ TABAN PUAN SIRALAMA ÜNİVERSİTE ADI BÖLÜM ADI KONTENJAN

ULUSLARARASI TEKE DERGİSİ. 1. Uluslararası TEKE (Türkçe, Edebiyat, Kültür, Eğitim) Dergisi nin Yayımlanma Sebebi ve Hedefi:

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI

ÖZGEÇMİŞ Profesör Tarih/Yakınçağ Celal Bayar Üniversitesi Fen Edebiyat Fak. 2014

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık (TM-3)

Erciyes. İÇİNDEKİLER SAYFA Acem Kızı na Dörtlükleri Kim Dedi? Dr. Halil ATILGAN...1. İnsanı Tarif Etmek Bedrettin KELEŞTİMUR...7

DİKTE METNİ 1 DİKTE METNİ 2

PROF.DR.ÜÇLER BULDUK ÖZGEÇMİŞ

TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ

İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ

KIRGIZİSTAN DAKİ YABANCI DESTEKLİ ÜNİVERSİTELER VE DİĞER EĞİTİM KURUMLARI

Bacıyân-ı Rum. (Dünyanın İlk Kadın Teşkilatı: Anadolu Bacıları)

YAZILI SINAV SORU ÖRNEKLERİ TARİH

ŞANLIURFA YI GEZELİM

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ

T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLGİLER ENSTİTÜSÜ TARİH TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

İŞTE TIP FAKÜLTELERİNİ 2017 TUS BAŞARI SIRALAMALARI

TARİH BÖLÜMÜ ÖĞRETİM YILI BAHAR DÖNEMİ DERS PROGRAMI 1. SINIF

Transkript:

Milli Bütünlüğümüz ve Avşarlar Prof. Dr. Remzi KILIÇ kilicremzi@gmail.com Sayın misafirler, saygı değer basın mensuplarıdadaloğlu Derneği ve Dadaloğlu Vakfı tarafından düzenlenen Dünden Bugüne Dadaloğlu ve Avşarlar paneline hoş geldiniz. Fertler ve toplumlar kimlikleri ile yaşarlar. Bizde Türk Milletinin ve Türk kimliğinin onurlu bir üyesiyiz. Avşarların soyu Türk, dili Türkçedir. Bu gibi faaliyetler ile Türk Kültürüne ve Türk Milletine bir katkı sağlamayı amaçlıyoruz. Türkler tarihin kaydettiği en köklü ve büyük milletlerden biridir. Avrasya Bölgesinde Tuna Boylarından Altay Dağlarına kadar olan yerler Türkler ile meskundur. Adriyatik Denizinden Saraybosnadan Çin Seddine Baykal Gölüne kadar on iki bin kmye kadar uzanan sahada Türk Dili, Türk Kültürü, Türk Kimliği ve Türk varlığı hakimdir. Türkiyenin Trakya sınırından üç bin km batısına ve doğu sınırından yedi bin km doğusuna kadar gittiğiniz takdirde karşılaştığınız insanlar ile Türkçe konuşabilir, Türkçe anlaşabilirsiniz. Türk kültürü ve Türk töresi, örf ve adetleri aynen Anadolu Türkmenlerin de olduğu gibi, Balkanlarda, Kırımda, Azerbaycanda, Türkmenistanda hatta İran ve Doğu Türkistanda yaşatılmaktadır. Türk Milletinin tarihi yirmi bin yıl ötelere kadar gitmektedir. Türk Dili Türkçeyi bugün yaklaşık olarak 300 milyon insan konuşmaktadır. Bu da Türkçenin Dünyada İngilizce, Çince ve Hintçeden sonra 4. dil olduğunu göstermektedir. Türkiye, Türk cumhuriyetleri ile birlikte hareket ederek Birleşmiş Milletler Cemiyetinde Türkçeyi dünyada en çok konuşulan ilk altı dil arasına sokmayı başarabilir. Türkiye Cumhuriyeti Milli bir devlettir. Anadolu Türk düşmanlarının iddia ettiği gibi mozaik vs. değildir. Bu ülkede elbette ben Türk değilim diyen, Türk olmayan ancak saygıya layık

vatandaşlarımız vardır. Bunların sayısı ise abartıldığı kadar değildir. Türkiyede Türk olmayanların miktarı küçük oranlarda kalmaktadır. Öyle olsa idi devletimizin adı niçin Türkiye Cumhuriyeti olmuştur? Türkiye Cumhuriyeti ülkesiyle ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Bu durum Anayasa ile teminat altına alınmıştır. Anadoluya yoğun bir biçimde gelen Oğuz Türkmenleri 11. ve 12. yüz yıllarda aziz vatanımızı Müslüman Türk kimliği ile yüz binlerce şehit vererek yoğurmuşlardır. Burayı bizlere ebedi yurt yapmışlardır. Bugün Türkiye Cumhuriyetini yıkmak ve Mili devlet anlayışımızı yok etmek isteyenler vardır. Türk Kimliğini üst kimlik olarak kabule yanaşmayanlar, hatta Kürt, Laz, Çerkez, Arnavut gibi alt kimlikler gibi gören ve göstermeye çalışanlar vardır. Bunlar bilimsel anlayıştan ve tarihi gerçeklerden uzak art niyetli düşüncelerin temsilcileridir. Büyük Atatürkün: Türkiye Cumhuriyetini kuran halka Türk Milleti denir sözünü anlamak istemiyorlar. Türk adını hazmedemeyenler Türk Milletini yönetmeye talip olmamalıdır. Türk Milletinin ve Türk Tarihinin büyüklüğü karşısında Türk düşmanları boş durmamaktadır. Devamlı olarak bazı yabancı ülkelerin Türkiye Cumhuriyeti üzerindeki siyasi emellerinden ve oyunlarından söz ediyoruz ve Türkiye aleyhine çalışmalarına şahit oluyoruz. PKK ve etnik bölücülük bunların başında gelmektedir. Türkiyeyi 41 veya 46 etnik gruba ayırmak için çalışıyorlar. Bizler ise daima birlik ve beraberlik için mücadele vermeliyiz. Bu husus tarihin her döneminde görülen bir durumdur. Kimse başkasının çıkarına çalışmaz, herkes kendi hesabına çalışır. Burada önemli olan şey, bizim kim olduğumuzu bilmemiz, kendi kültürümüzü muhafaza etmemiz, kendi kimliğimizi genç nesillere aktarmamız, kendi yönetimimizi kendimiz sağlayabilmemiz ve oyunlara karşı tedbirli olmamızdır. Bu şuura erdiğimiz zaman millet olarak hem ayakta kalmayı, hem de büyük devlet olmayı mutlaka başarırız. Almanya vatandaşlarına Alman, İngilterede yaşayanlara İngiliz, Fransa yurttaşlarına da Fransız denir. O halde Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına da Türk vatandaşı veya Türk denir.

Bu asla bir etnik anlayışı veya ırkçı yaklaşımı göstermez. Bin yılı aşkındır, aynı inancı, aynı mutlulukları ve aynı sıkıntıları yaşamış ve kader birliği yapmış olan ülkemizdeki soydaş ve dindaş toplulukları çeşitli emperyalist oyunlar ile bizden ayırmaya kimsenin hakkı yoktur. Burada siyasetçilerin özellikle dikkat etmesi gereken bir konu vardır ki, bu da birlik ve beraberliğimizi her şartta sürdürmek ve korumaktır. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının büyük bir bölümü Türk ve Müslümanlığı kabul etmiş ve kendini Türk olarak hisseden insanlardır. Dolayısıyla bunları ayırt etmek ve bir mozaik şeklinde nitelendirmek aslında farkına varmadan ülke içinde bir takım etnik bölücülüğe yol açmak anlamına gelir. Araştırmalara göre birçok Kürt dediğimiz insanlar Türkmen asıllıdır. Şimdi Avşarları araştırmak ve kim olduğunu ortaya koymak bir ayırım veya bölücülük olarak görülmemelidir. Tam aksine Türk Milletinin kendi özüne dönüşünü ve kendisini tanımasını sağlayacak bir araştırmadır. Biliyorsunuz Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Atatürk: Kültürünü kaybeden milletler başka milletlerin avı olurlar demektedir. Avşarlar Paneli umarım başarılı geçecek bir toplantı olacak ve bütün Türk boylarını bir araya getirip büyük Türk Milletini ortaya çıkarmaya katkı sağlayacaktır. Bugün Uygurlar, Kırgızlar, Kazaklar, Özbekler, Tatarlar, Azerbaycan Türkleri ve Türkmenler denilmektedir. Sibiryadan Afrikaya, hatta Amerikaya kadar olan büyük Türk ağacının gövdesini oluşturduk ve adına Türk dedik. 21. Yüzyıl sonunda Türk devletleri mutlaka birlik haline geleceklerdir. Esasen bütün dünyanın korktuğu da budur. Türk Milletinin karşısında hiçbir zaman duramazlar. Hunların, Avarların, Hazarların, Selçukluların Türk olduğunu kimse söylemek istemiyor. Osmanlılar için çoğu kez Ottoman diyorlar. Biz kelime ve kavramlarımızı kendimiz belirlemeliyiz. Bilhassa, Türk devlet ve bilim adamları, Türk dünyasındaki bağımsızlık gelişmelerini ve soydaş toplulukların kendi kaderlerini kendilerinin tayin etmesini öteden beri arzu etmekteydiler. Gazi Mustafa Kemalin Türk dünyası hakkında beyan ve işaret ettiği hususlar, Türkiyede ve Türk dünyasında Türk aydınları tarafından iyi bilinmelidir. Türk bilim

dünyası, hem Türkiye Cumhuriyeti devleti her türlü emperyalizmden uzak, bağımsız millî bir devlet olarak yaşamalıdır, hem de Avrasyadaki soydaşlarımız başta olmak üzere, bütün dünya Türkleri, hür ve bağımsız bir şekilde varlığını sürdürmelidir, anlayışı içerisinde hareket etmelidir. Türk dünyası ile ilgili olarak, Türkiyede ve Türkistan sahasında kurulan cumhuriyetlerin bilgeleri başta olmak üzere, Türk dünyasının her tarafından Türk aydınları, düşünürleri, bilim insanları, siyasetçileri ve eğitimcileri, son yarım yüzyıl içerisinde, Türklüğe dair yüzlerce kitap, makale, araştırma, dil çalışmaları, projeler yapmış ve yazmışlardır. Siyaset adamları, akademisyenler, gençlik teşkilatları, sivil toplum kuruluşları, iş adamları ve eğitimciler, birçok toplantılar, kurultaylar, konferanslar, sempozyumlar ve paneller yaparak, Türk halklarının dost ve kardeşliğini, kültürel etkinliklerini artırmayı amaçlamışlardır. Bu toplantı bunlardan biridir. Tarihimiz boyunca Türkler, milletler mücadelesinde, mazlum milletlere, düşkün ve yoksul halklara, kol kanat germiş, onları korumuş, asla köle muamelesi yapmamıştır. Bu gibi nedenler ile Türklük ulu çınarı hiç yıkılmamış, hep var ola gelmiştir. Türk aydınları ve bilgeleri, Türk Milletinin evlatlarına daima yol göstericilik, rehberlik yapmışlardır. Türk Milleti, tarihi boyunca kurmuş olduğu devletli yapı içerisinde, birçok halkı duldasında etrafında barındırmış, felakete uğrayanları bünyesinde korumuştur. Yeryüzünün adalet güneşi Türklerdir desek, doğru olur. Türklerin tarihte hocalık-öğretmenlik hakkını hiç kimse unutmamalıdır. Toplantımızın konusu olan Avşarlar, Oğuz Kağan soyundan Bozoklardan olan Yıldız Hanın büyük oğlu Avşarın neslinden gelen en tanınmış Türk boylarından biridir. Avşar boyunun adı, 11. yüzyılda yazılmış olan Kaşgarlı Mahmut ve 13. yüzyılda yazılan Fahreddin Mübarek Şahın listelerinde Afşar, 14. yüzyıl başında yazılmış olan Reşidüddin ile ona dayanarak 15. yüzyılda yazılan Yazıcıoğlu ve 17. yüzyılda yazılmış olan Ebul-Gazi listelerinde de Avşar şeklinde geçer. 14.-17.

yüzyıllarda Anadoluda her ikisi de görülmekle beraber Avşar şekli çok daha yaygındır. Reşidüddin, Avşarların kendilerine en yakın diğer üç boy Kızık, Beğdilli, Karkın ile ortak olan totemlerinin tavşancıl, olduğunu bildirmiş ve Avşarın manasını: çevik, vahşi hayvan avına hevesli olarak belirtmiştir. Ebul-Gazi Han ise, Avşar: şahbaz, işini çabuk gören demektedir. Oğuzların İslamiyetten önceki tarihlerine dair rivayetlerde, Reşidüddine göre hükümdar sülalesi çıkarmış olan Kayı, Kınık, Eymür ve Beğdilli gibi, beş boydan birinin de Avşar olduğu bildirilir. Oğuz Kağan soyundan gelen yirmi dört Oğuz boyundan pek azı tarih kaynaklarında yankılar bırakabilmişlerdir ki, bunlardan biri de Avşarlardır. Avşarlar, Dede Korkut destanlarında geçen Türkistanda, Oğuz-Eli diye bilinen Sırı-Derya bölgesinde yaşarlardı. Avşarlar diğer Oğuz boylarıyla birlikte Orta Asyadan göç ederek Anadolunun çeşitli yerlerine, bu arada İran, Irak, Suriye, Afganistan ve Azerbaycana yayılmışlardır. Büyük göçle birlikte Huzistan-Horasan yoluyla Anadoluya, Irak ve Suriyeye gelmişlerdir. Avşarlar, diğer Oğuz boyları gibi, 10. yüzyıldan itibaren Türkistan sahasında Müslümanlığı kabul etmişlerdir. Türk tarihinde Musul Atabeyliği (1127-1262), Huzistan Afşar Beyliği (1155-1195), Karaman-Oğulları Devleti (1250-1487), Germiyan- Oğulları Beyliği (1260-1431), Dulkadır-Oğulları Devleti (1337-1515), Sevindik Han Afşar Beyliği (1482-1535), Nadir Şah ve İranda Afşar İmparatorluğu (1736-1804) gibi, devletler ve beylikler kurmuşlardır. Bunlardan başka Avşarlar, Akkoyunlu, Karakoyunlu, Ramazanoğlu, Safevîler gibi, Türk devletlerinde en etkili Türkmen unsuru olmuşlardır. Ayrıca Avşarlar, Halep Türkmenleri, Danişmendli Türkmenleri, Boz-Ulus Türkmenleri, Yeni İl Türkmenleri, Musul Türkmenleri gibi, toplulukların arasında yer almışlardır. 15. ve 16. yüzyıl Osmanlı Tahrir defterlerinde Avşarlara ait pek çok yer adı görülmektedir. Bu yer adlarından anlaşıldığına göre Avşarlar, Anadoluda Kayılardan sonra ikinci sırada yer almaktadır. Bu da Avşarların Anadolunun bir Türk yurdu haline gelmesinde Kayı ve Kınıklar gibi, birinci derecede rol

oynadıklarını kesin bir şekilde göstermektedir. Anadoluda Avşar adlı hâlâ yüzlerce yer adı bulunmaktadır. Halep, Antep ve Antakya bölgelerinde yaşayan Türkmenlerin Bozok kolunu meydana getiren boyların başında Avşarlar geliyordu. Türkiyede ve İrandaki Avşar oymaklarının, Orta ve Batı Anadoludaki bazı küçük oymaklar müstesna olmak üzere, hepsi bu ana koldan ayrılmışlardır. Ayrıca, Dulkadırlı eli arasında İmanlu Avşarı adlı önemli bir Avşar kolu olduğu gibi, Kozan yöresinde de kuvvetli bir Avşar kolu vardı. Kuzey Suriye Avşarları ise, başlıca üç aile tarafından idare edilmiştir. Bu aileler Köpek oğulları, Gündüz oğulları ve Kutbeyi oğulları idiler. Bu ailelerden Köpek oğullarının Antep bölgesinde, Gündüz oğullarının Amik ovasında, Kutbeyi oğullarının da Halep bölgesinde yaşadıkları anlaşılmaktadır. Avşarlar 18. yüzyıldan itibaren kışlak olarak Halep yerine Çukurovaya gitmeye başlamışlardı. Bunların Çukurovadaki kışlakları Ceyhan kıyılarında idi. Nitekim 1703 yılında Rakkaya sürüldülerse de fazla kalmayıp oradan Çukurova, Kayseri, Elbistan, Maraş yöresine geri dönmüşlerdir. Son Dönemde Avşarlar: Osmanlı Devleti Çukurovada yüzyıllardır süren bunalımı sona erdirmek ve bölgedeki konar-göçer Türkmenleri yerleşik hayata geçirmek, burada önemli bir güç haline gelen derebeyleri ve özellikle Avşarların güç ve destek verdiği Kozan Oğullarını yıkıp merkezi idareye bağlamak istiyordu. Yüzyıllardır boş ve harap araziyi tarıma açmak ve bölgeyi şenlendirmek üzere 1862 yılında Fırka-i Islâhiyye adıyla bir askeri güç ve birlik oluşturmuştu. Bu harekâtın başına askerî işlerden sorumlu Derviş Paşa ve idarî işlerden sorumlu olarak Ahmet Cevdet Paşa görevlendirilmişti. Bu harekât Ahmet Cevdet Paşanın Mâruzât adlı eserinde ayrıntılı olarak anlatılmış olup, Yusuf Halaçoğlu tarafından günümüz Türkçesine çevrilmiş ve yayınlanmıştır. Nihayet İstanbuldan 1865 yılında Çukurovaya gönderilen Fırka-i Islâhiyye, Avşarları kışlak veya yaylaklarından birinde yerleşmeye mecbur bırakınca, Avşarlar yaylaklarında yerleşmek istediklerini bildirdiler. Fakat bu sırada yaylaklarına Kafkas muhacirleri yerleştirildiği için pek verimsiz topraklarda

yerleşmek zorunda bırakıldılar. 1865te Avşarlar Kayserinin Pınarbaşı, Tomarza, Sarız ve Develi kazalarıyla bunlara bağlı yetmişten fazla köye yerleşmiş olup eski oymak teşkilâtlarını henüz unutmuş değildirler. Bugün söz konusu bölgelerde yüzden fazla Avşar köyü mevcuttur. Avşarların acı ve üzüntülerini ağıt ve bozlak şeklindeki ezgilerle dile getirdikleri bilinmektedir. Bozlak, Avşarlar tarafından söylemekte olan ve onların mûsiki hayatlarına son derece hâkim olmuş, kahramanlık maceralarını anlatan türküleridir. Onların adını taşıyan bir Avşar bozlağı, özellikle Yozgat ve Kırşehir yörelerinde okunur. Avşar beyleri türküsü ise Burdur, Antalya, Denizli ve Muğla bölgesinin en sevilen türkülerinden biri olarak söylenir. Avşar zeybeği aynı yörelerde, Avşar halayı ise, Kırşehir, Yozgat ve Keskin yörelerinde oynanmaktadır. Avşarlar, büyük Türkmen şairi Dadaloğlunun da Avşar boyundan olduğunu bilirler ve Dadaloğlu, Avşarların kahramanlıklarını, göçlerini, hayatlarını en gerçekçi olarak dile getirmiş bir halk ozanıdır. Avşarlar arasında Dadaloğlunun türkü ve bozlakları nesilden nesile söylenir olmuştur. Örnek vermek gerekirse Ev kalmadı Binboğaya çıkacak, İp kalmadı salıncağa takacak, Hemen iskân mıdır başa kalkacak, Bir gün olur geri döner sağları demiştir. 1865te Fırka-i Islâhiyye harekâtı sırasında Avşarlar Çukurova, Halep, Sivas, Malatya, Hatay, Kayseri, Pınarbaşı, Tomarza, Sarız, Uzun Yayla, Adana, Maraş, Osmaniye, Develi, Afşin, Elbistan, Kozan, Kadirli, Bozok (Yozgat) bölgeleri ve çeşitli yaylaklara yayılmışlardı. Bu konu Adnan Menderes Kayanın Avşar Türkmenleri adlı eserinde ayrıntılı olarak verilmiştir. Bu süreçte Avşarların bir kısmı şehirlere yerleşirken, bir kısmı da yaşamlarını konar-göçer olarak yaylaklarda sürdürmüşlerdir. Türk kültürüne uygun olarak hayvancılık, yaylacılık, binicilik, dokumacılık, çiftçilik, avcılık gibi, uğraşlar ile diğer göçebe Türkmenler gibi, yaşamaya devam etmişlerdir. Örf ve adetlerine bağlılıklarını uzun müddet koruyabilmişlerdir. 19. yüzyılın ilk yarısında, Çukurova, Amik ovası, Binboğa dağları, Erciyes Dağı, Uzun Yayla, Sivas ve Malatyaya kadar uzanan bölgelerde konar-göçer olarak yaşayan Avşar

toplulukları, 1865 yılında, bugünkü Kayserinin Pınarbaşı, Sarız, Develi ve Tomarza taraflarına ve Adananın Tufanbeyli havalisine zorunlu olarak iskân edilmişlerdir. Avşarların bir kısmı da bu iskân sırasında, daha önce yaşadıkları yerlere yerleşmişlerdir. Bugün söz konusu bölgede Avşarlar Adana, Kozan, Kadirli, Tufanbeyli, Elbistan, Afşin, Maraş, Göksun, Andırın, Geben, Kayseri, Pınarbaşı, Tomarza, Develi, Sarız, Gürün, Yozgat vb. yerlerde, 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra yerleşik hayata geçmiş olarak yaşamaktadırlar. KAYNAKÇA: Faruk Sümer, Avşar, İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yay., İstanbul, 1991, C. IV, ss. 160-166 F. Sümer, Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri-Boy Teşkilâtı-Destanları, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yay., İstanbul, 1999, ss. 270-300 F. Sümer, Safevî Devletinin Kuruluşu ve Gelişmesinde Anadolu Türklerinin Rolü, TTK Yay., Ankara, 1992, ss. 15-203 Ahmet Zengi Özdemir, Avşarlar ve Dadaloğlu, Ürün Yay., Ankara, 2007, ss. 37-40 ve ss. 415-437 Adnan Menderes Kaya, (Bakınız) Avşar Türkmenleri, Geçit Yay., Kayseri, 2004, ss. 24-250 Ahmet Refik Altınay, Anadoluda Türk Aşiretleri, Enderun Yay., İstanbul, 1989, s. 82 vd. Ahmet Cevdet Paşa, Mâruzât, Hazırlayan Yusuf Halaçoğlu, Çağrı Yay., İstanbul, 1980, ss. 1-241 Mustafa Keskin, Kayseri Yöresindeki Aşiretlerin İskanı Hakkında, I. KAYTAM Sempozyumu Bildirileri, Kayseri, 1997 Emir Kalkan, Kayseri ve Yöresi Ağıtları, Kültür Müdürlüğü Yay., Kayseri, 1992, ss.1-245 Tufan Gündüz, Anadoluda Türkmen Aşiretleri (Bozulus Türkmenleri 1540-1640), Ankara, 1997, ss. 9-165 Tahir Kutsi, Dadaloğlu, Toker Yay., ss. 7-188 Oktay Mert, Dadaloğlu Bütün Şiirleri, Bem Koza Yay., Ankara, 1997, ss. 5-132 Ahmet Zengi Özdemir, Öyküleriyle Ağıtlar, C. I-II, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara, 2001-2002 Yusuf Halaçoğlu, XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunun İskan Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi, TTK Yay., Ankara, 1991, ss. 11-144 Erdoğan Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, TTK Yay., Ankara, 1993 Refet Yinanç, Dulkadir Beyliği, TTK Yay., Ankara 1989.

Avşarlar Madde Yazarı: Prof. Dr. Remzi KILIÇ Tel: 0.536 4670919 email: kilicremzi@gmail.com Oğuz Kağan soyundan Bozoklardan olan Yıldız Hanın büyük oğlu Avşarın neslinden gelen en tanınmış Türk boylarından biridir. Avşar boyunun adı, Kaşgarlı Mahmud (XI. yüzyıl) ve Fahreddin Mübarek Şahın (XIII. yüzyıl başı) listelerinde Afşar, Reşidüddin (XIV. yüzyıl başı) ile ona dayanan Yazıcıoğlu (XV. yüzyıl) ve Ebul-Gazi (XVII. yüzyıl) listelerinde de Avşar şeklinde geçer. Moğol istilâsından önceki vekâyinâmelerde Kaşgarlı ve Fahreddin Mübarek Şahı teyiden Afşar şekline rastlanmaktadır. XIV.-XVII. yüzyıllarda Anadoluda her ikisi de görülmekle beraber Avşar şekli çok daha yaygındır. İran kaynaklarında bu boyun adı XVI. yüzyıldan itibaren sadece Afşar şeklinde yazılmaktadır. Bugün İranda bu boya mensup oymaklar ve köylüler de boylarının adını aynı şekilde, yani Afşar; olarak söylemektedirler. Kaşgarlı ve Reşidüddin diğer Oğuz boyları gibi, Avşarların da damgalarını vermişlerdir. Bundan başka Reşidüddin, Avşarların kendilerine en yakın diğer üç boy Kızık, Beğdilli, Karkın ile ortak olan totemlerinin tavşancıl, şölenlerdeki (toy) ülüşlerinin (koyunun yemeleri için törece kendilerine tahsis edilmiş kısmı) sağ umaca (kısım) olduğunu bildirmiştir. Yine aynı müellife göre Avşarın manası: çevik, vahşi hayvan avına hevesli;, Ebul-Gazi Hana göre ise işini çabuk gören; demektir. Oğuzların İslamiyetten önceki tarihlerine dair rivayetlerde, Reşidüddine göre hükümdar sülalesi çıkarmış Kayı, Eymür, Yazır ve Beydilli gibi, beş boydan birinin de Avşar olduğu

bildirilir. Oğuz Kağan soyundan gelen yirmi dört Oğuz boyundan pek azı tarih kaynaklarında yankılar bırakabilmişlerdir ki, bunlardan biri de Avşarlardır. Avşarlar, Dede Korkut destanlarında geçen Türkistanda, Oğuz Eli diye bilinen Sır- Derya bölgesinde yaşarlardı. Avşarlar diğer Oğuz boylarıyla birlikte Orta Asyadan göç ederek Anadolunun çeşitli yerlerine, bu arada İran, Irak, Suriye, Afganistan ve Azerbaycana yayılmışlardır. Büyük göçle birlikte Huzistan-Horasan yoluyla Anadoluya, Irak ve Suriyeye gelmişlerdir. Avşarlar, diğer Oğuz boyları gibi, X. yüzyıldan itibaren Türkistan sahasında Müslümanlığı kabul etmişlerdir. Türk tarihinde; Musul Atabeyliği (1127-1262), Huzistan Afşar Beyliği (1155-1195), Karaman-Oğulları Devleti (1250-1487), Germiyan-Oğulları (1260-1431), Dulkadır-Oğulları Devleti (1337-1515), Sevindik Han Afşar Beyliği (1482-1535), Nadir Şah ve İranda Afşar İmparatorluğu (1736-1804) gibi, devletler ve beylikler kurmuşlardır. Bunlardan başka, Akkoyunlu, Karakoyunlu, Ramazanoğlu, Safevîler gibi, Türk devletlerinde en etkili Türk unsuru olmuşlardır. Ayrıca Avşarlar, Halep Türkmenleri, Danişmendli Türkmenleri, Boz-Ulus Türkmenleri, Yeni İl Türkmenleri, Musul Türkmenleri gibi, toplulukların arasında yer almışlardır. Türkiye Selçukluları devleti Moğol istilâsı ile XIII. yüzyılda yıkılmıştı. XV. ve XVI. yüzyıl Osmanlı Tahrir defterlerinde Avşarlara ait pek çok yer adı görülmektedir. Bu yer adlarından anlaşıldığına göre Avşarlar, Anadoluda Kayılardan sonra ikinci sırada yer almaktadır. Bu da Avşarların Anadolunun bir Türk yurdu haline gelmesinde Kayı ve Kınıklar gibi, birinci derecede rol oynadıklarını kesin bir şekilde göstermektedir. Tarihçi Yazıcıoğluna göre Karaman-Oğulları, Avşar boyuna mensuptur. Anadoluda Avşar adlı halâ yüzlerce yer adı bulunmaktadır. 1243 tarihinde cereyan eden Kösedağ savaşından sonra Moğol hakimiyetinin Anadoluya yayılması üzerine, Anadoludan Suriyeye 40.000 çadır Türkmen göç etmişti. Bu Türkmenler, özellikle Kuzey Suriyede pek yoğun bir topluluk teşkil etmişler ve pek geniş bir saha içindeki siyasi hadiselere, göçlere ve

parçalanmalara rağmen Bozok ve Üçok şeklindeki eski il teşkilatlarını da korumuşlardı. Daha ziyade Halep, Antep ve Antakya bölgelerinde yaşayan bu Türkmenlerin Bozok kolunu meydana getiren boyların başında Avşarlar geliyordu. Türkiyede ve İrandaki Avşar oymaklarının, Orta ve Batı Anadoludaki bazı küçük oymaklar müstesna olmak üzere, hepsi bu ana koldan ayrılmışlardır. Ayrıca, Dulkadırlı eli arasında İmanlu Avşarı adlı önemli bir Avşar kolu olduğu gibi, Kozan yöresinde de kuvvetli bir Avşar kolu vardı. Kuzey Suriye Avşarları ise, başlıca üç aile tarafından idare edilmiştir. Bu aileler; Köpek oğulları, Gündüz oğulları ve Kut Beyi oğulları idiler. Bu ailelerden Köpek oğullarının Antep bölgesinde, Gündüz oğullarının Amik ovasında, Kut Beyi oğullarının da Halep bölgesinde yaşadıkları anlaşılmaktadır. XVI. ve XVII. Yüzyıllarda Anadoluda Avşarlar: Halep Türkmenleri: Akkoyunlu ve Safevî devletlerinin Türk göçebe teşekküllere dayanması dolayısıyla, Anadoludan İrana göç eden Türkmen toplulukları arasında Avşarlar da vardı. Ancak yine de XVI. ve XVII. yüzyıllarda Anadoluda Avşarların yoğun bir şekilde Halep Türkmenleri içinde bulunduğu bilinmektedir. XVI. yüzyılın ilk yarısında yapılan tahrirde Halep Türkmenleri arasında Köpekli Avşarı ve Gündüzlü Avşarı boyları ile müstakil bir Avşar oymağı görülmektedir. XVI. yüzyılın ikinci yarısında ise, özellikle oymakların başlarındaki eski bey ailelerinin ortadan kalktığı görülmektedir. Bunun sonucu oymakların başındaki bey ailelerinin yerlerini obaları idare eden ve ağa; unvanını taşıyan Kethüda aileleri almıştır. Nitekim 1581 yılında Avşarların başında Recep, Bahri ve Küçük Minnet adlı kethüdalar bulunuyordu. Bunlarda Recep-Oğulları öyle bir nüfuz ve kudrete sahip olmuşlardı ki, XVII. yüzyılda Avşarlar çok defa Receblü Avşarı adıyla tanınmışlardır. Bu Avşarların daha XVI. yüzyılın ikinci yarısında Zamantı Irmağı boylarında yaylaya çıktıkları da bilinmektedir. Avşarlar 1687 yılında Avusturyaya yapılan sefere çağrıldıkları gibi, Recep-Oğulları ile diğer bey ve kethüdaların idaresinde 1690 yılındaki sefere

de katılmışlardır. Dulkadırlı Avşarları: Dulkadırlı eli arasındaki Avşarlar aslında Kuzey Suriye Avşarlarının bir kolu olup Kahramanmaraş, Kadirli (Kars), Yeni İl (Sivas) ve hatta Bozok (Yozgat) bölgelerinde dağılmış bir halde bulunuyorlardı. Bu Avşarların en önemli kolu İmanlu Avşarı olup, Maraş bölgesinde yaşamakta idi. XVI. yüzyılın birinci yasında İmanlu Avşarının yirmi yedi obadan meydana geldiği görülmektedir. Bu obalardan bir kısmı Suriyede kışlamakta ve Maraşın muhtelif yerlerinde de yaylamakta idi. XVI. yüzyılın ikinci yarısında İmanlu Avşarı obalarının çoğu yaylak veya kışlaklarında ve Antep çevresindeki birçok köylerde yerleşerek göçebe hayatı terk etmişti. Yeni İl Avşarları: Sivas;Gürün arasında yaşayan ve Yeni İl adı verilen Türkmen topluluğundaki Avşarlardan üç oba (Boynu Kısalu, Delüler, Sekiz) Köpeklü Avşarına, diğerleri de (Bidil Avşarı, Tâifî Avşarı, Kızıl Süleymanlı) İmanlu Avşarına mensup bulunuyorlardı. Bunlardan Bidil Avşarı Yeni İlin çözülmesi üzerine batıya göç etmiş ve Ankaranın Bâlâ kazası içinde yurt tutmuştur. Ankaranın Mugan gölü yakınlardaki bir yer bu oymağın adını taşımaktadır. Kozan (Sis) Avşarları: Yavuz Sultan Selim zamanında, 1519 yılında Kozan yöresindeki Avşar kolu yirmi sekiz obaya ayrılmıştı. Bunlardan birkaçı müstesna diğerlerinin çeşitli yerlerde çiftçilik yaptıkları görülmektedir. Kozan (Sis) Avşarlarının buraya 1375 yılındaki Memlük fethi sonucunda Suriyedeki ana Avşar topluluğundan gelmişlerdir. Çünkü Çukurovanın fethine Memlük ordusu yanında Bozoklu ve Üçoklu Türkmenleri de katılmışlardı. Fakat bu Avşarları, XVIII. yüzyıldan itibaren Halep bölgesine gitmeyip Çukurovada kışlamaya başlayan ve Zamantı Irmağı kıyılarında yaylayan Avşarlar ile karıştırmamalıdır. Bu sonuncular, daha sonraki yüzyıllarda yaşamış Halep Türkmenleri Avşarlarıdır. XVIII. ve XIX. Yüzyıllarda Anadoluda ve İranda Avşarlar: Ana boyun asıl kalıntısı olan Halep Türkmenleri Avşarlarının

torunları çeşitli olaylara rağmen 1865te Fırka-i Islâhiyye gelinceye kadar güçlü bir oymak olarak Anadoluda varlıklarını sürdürmüşlerdir. 1691de Rakka bölgesine iskânı emredilen Türkmenler arasında bazı Avşar oymakları da vardı. Bunlar, Boz Ulusun eski yurdunda kalan kısmına bağlı Avşarlar ile Yeni İle mensup Avşar oymaklarıydı. Rakka bölgesinde sonraları Avşar Bucağı denilen yerin bunların yerleştikleri yöre olduğu bilinmektedir. Halep Türkmenleri Avşarları ise Recebelü Avşarı, Kara Gündüzlü Avşarı, Bahrili Avşarı ve diğerleri olmak üzere dört beş oymağa ayrılmıştı. Avşarlar XVIII. yüzyıldan itibaren kışlak olarak Halep yerine Çukurovaya gitmeye başlamıştı. Bunların Çukurovadaki kışlakları Ceyhan kıyılarında idi. Osmanlı Devletini, Zamantı Irmağı kıyılarında yerleşeceklerine inandırmış olmalarına rağmen yerleşmek şöyle dursun sık sık komşu oymak ve köylerin hayvanlarını sürmüşler, bazen da tüccar kafilelerini basmışlardı. Nitekim bu yüzden 1703 yılında Rakkaya sürüldülerse de fazla kalmayıp oradan Çukurova, Kayseri, Elbistan, Maraş yöresinde baskın ve yağmalara devam ettiler. Avşarlar 1856 yılında tekrar yerleştirilmeye çalışıldı ise de yine başarı sağlanamadı. İranda Afşar Nadir Şahın Kırklu Oymağı, Eberlü veya Gündüzlü Afşarlarından meydana çıkmıştır. XVIII. yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarında, yani Nadir Şahın İranda siyasi sahnede görünmek üzere bulunduğu sırada Urmiye gölünün batısında Selmas ile Uşniye arasında bulunan Urmiye şehri ve bölgesi, Avşarların kalabalık bir halde yaşadıkları yurtlarından biri idi. Burada ilk defa İmanlu Avşarı yurt tutmuştu. Urmiye Avşarlarının diğer oymakları Gündüzlü ve Araşlu Avşarlarıdır. Bunlar da buraya Kûh-ı Gîlûyadan gelmişlerdi. Urmiye Avşarlarının tarihi, geçen yüzyılın ikinci yarısında Avşarın Mahmutlu oymağı Boybeyi ailesinden Mirza Reşid tarafından yazılmıştır. Hamse Avşarları, Hamse, Kazvin ile Zencan arasındaki idarî bölgede yaşamışlardır. Bu idarî bölgenin merkezi de Zencan şehri idi. Altı bölük kazadan meydana gelen bu idarî bölgede Avşarlar, bilhassa Kazvinin güneybatısındaki yöreden başlayıp,

Sayınkale ve Sultaniyeye kadar uzanan yerlerde ve kuzeydeki Yukarı Tarum ve Aşağı Tarumda ve hatta Halhal çevresinde yoğun bir şekilde yaşamaktaydılar. Bunlara genellikle Hamselü Avşarı denilirdi. XVIII. yüzyıla ait kaynaklardan, burayı idare eden Avşar beyleri de Hamselü, Tarumî ve Halhalî lakapları ile anılırlardı. Hamse Avşarlarının çoğunun Eberlü oymağından olduğu bilinmektedir. Horasan Avşarları ise, Şah Tahmasb devrinde Horasanda Heratın güneydeki Esfüzar bölgesi ile Sistandaki Ferah bölgesi, Avşar beyleri tarafından idare edilmişti. Asıl Horasan Avşarları, Şah Abbasın (1587-1628) Kûh-ı Gîlûyadan Ebîverd sınır bölgesine sürdüğü Gündüzlü ve Araşlu oymaklarına mensup obalar idi. Anlaşıldığına göre Nadir Şahın adını duyurduğu günlerde bu adlar ortadan kalkmış ve onların yerini Köse Ahmedlü ve Kırklu almıştır. Nadir Şahın da bunlardan Kırklu obasından olduğu bilinmektedir. Bu kalabalık Avşar topluluklarından başka Huzistanda (Gündüzlüden) Kûh-ı Gîlûyada ve Farsta Kâzerûn bölgesinde çok daha az nüfuslu Avşar oymakları vardı. XVIII. yüzyılın ilk çeyreğindeki İran Avşarlarıın dağılışına ait bu tablonun pek değişikliğe uğramadan zamanımıza kadar devam ettiği söylenebilir. Son Dönemde Avşarlar: Osmanlı Devleti Çukurovada yüzyıllardır süren bunalımı sona erdirmek ve bölgedeki konar-göçer Türkmenleri yerleşik hayata geçirmek, burada önemli bir güç haline gelen derebeyleri ve özellikle Avşarların güç ve destek verdiği Kozan-Oğullarını yıkıp merkezi idareye bağlamak istiyordu. Yüzyıllardır boş ve harap araziyi tarıma açmak ve bölgeyi şenlendirmek için Fırka-i Islâhiyye adıyla bir askeri güç ve birlik oluşturmuştu. Bu harekâtın başına askerî işlerden sorumlu Derviş Paşa ve idarî işlerden sorumlu olarak Ahmet Cevdet Paşa görevlendirilmişti. Bu harekât Ahmet Cevdet Paşanın Mâruzât; adlı eserinde ayrıntılı olarak anlatılmış olup, Yusuf Halaçoğlu tarafından günümüz Türkçesine çevrilmiş ve yayınlanmıştır. Nihayet İstanbuldan 1865 yılında Çukurovaya gönderilen Fırka-i Islâhiyye, onları kışlak veya yaylaklarından birinde yerleşmeye mecbur bırakınca, Avşarlar yaylaklarında yerleşmek

istediklerini bildirdiler. Fakat bu sırada yaylaklarına Kafkas muhacirleri yerleştirildiği için pek verimsiz topraklarda yerleşmek zorunda bırakıldılar. 1865te Avşarlar Kayserinin Pınarbaşı, Tomarza, Sarız kazalarıyla bunlara bağlı yetmişten fazla köye yerleşmiş olup eski oymak teşkilâtlarını henüz unutmuş değildirler. Bugün söz konusu bölgelerde yüzden fazla Avşar köyü mevcuttur. Avşarların acı ve üzüntülerini ağıt ve bozlak şeklindeki ezgilerle dile getirdikleri bilinmektedir. Bozlak, Avşarlar tarafından söylemekte olan ve onların mûsiki hayatlarına son derece hâkim olmuş, kahramanlık maceralarını anlatan türküleridir. Onların adını taşıyan bir Avşar bozlağı, özellikle Yozgat ve Kırşehir yörelerinde okunur. Avşar beyleri; türküsü ise Burdur, Antalya, Denizli ve Muğla bölgesinin en sevilen türkülerinden biri olarak söylenir. Avşar zeybeği; aynı yörelerde, Avşar halayı; ise Kırşehir, Yozgat ve Keskin yörelerinde oynanmaktadır. Avşarlar, büyük Türkmen şairi Dadaloğlunun da Avşar boyundan olduğunu bilirler ve Dadaloğlu hikayesi, Avşarlar arasında türkü ve bozlaklarıyla söylenir olmuştur. 1865te Fırka-i Islâhiyye harekâtı sırasında Avşarlar; Çukurova, Halep, Sivas, Malatya, Hatay, Kayseri, Pınarbaşı, Tomarza, Sarız, Uzun Yayla, Adana, Maraş, Osmaniye, Develi, Afşin, Elbistan, Kozan, Bozok (Yozgat) bölgeleri ve çeşitli yaylaklara yayılmışlardı. Bu konu Adnan Menderes Kayanın Avşar Türkmenleri; adlı eserinde ayrıntılı olarak verilmiştir. Bu süreçte Avşarların bir kısmı şehirlere yerleşirken, bir kısmı da yaşamlarını konar-göçer olarak yaylaklarda sürdürmüşlerdir. Türk kültürüne uygun olarak hayvancılık, yaylacılık, binicilik, dokumacılık, çiftçilik, avcılık gibi, uğraşlar ile diğer göçebe Türkmenler gibi, yaşamaya devam etmişlerdir. Örf ve adetlerine bağlılıklarını uzun müddet koruyabilmişlerdir. XIX. yüzyıl boyunca, Çukurova, Amik ovası, Binboğa dağları, Erciyes, Uzun Yayla, Sivas ve Malatyaya kadar uzanan bölgelerde konar-göçer biçimde yaşayan Avşar toplulukları, 1865 yılında, bugünkü Kayserinin Pınarbaşı, Sarız ve Tomarza

taraflarına ve Adananın Tufanbeyli havalisine zorunlu olarak iskan edilmişlerdir. Avşarların bir kısmı da bu iskan sırasında, daha önce yaşadıkları yerlere yerleşmişlerdir. Bugün söz konusu bölgede Avşarlar; Adana, Kozan, Kadirli, Tufanbeyli, Elbistan, Afşin, Maraş, Göksun, Andırın, Geben, Kayseri, Pınarbaşı, Tomarza, Develi, Sarız, Gürün, Yozgat vb. yerlerde, XIX. yüzyılın ikinci yarısından sonra yerleşik hayata geçmiş olarak yaşamaktadırlar. KAYNAKÇA: Faruk Sümer, Avşar;, İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yay., İstanbul, 1991, C. IV, ss. 160-166; F. Sümer, Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri-Boy Teşkilâtı-Destanları, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yay., İstanbul, 1999, ss. 270-300; F. Sümer, Safevî Devletinin Kuruluşu ve Gelişmesinde Anadolu Türklerinin Rolü, TTK Yay., Ankara, 1992, ss. 15-203; Ahmet Zengi Özdemir, Avşarlar ve Dadaloğlu, Ürün Yay., Ankara, 2007, ss. 37-40 ve ss. 415-437; Adnan Menderes Kaya, (Bakınız) Avşar Türkmenleri, Geçit Yay., Kayseri, 2004, ss. 24-250; Ahmet Refik Altınay, Anadoluda Türk Aşiretleri, Enderun Yay., İstanbul, 1989, s. 82 vd.; Ahmet Cevdet Paşa, Mâruzât, Hazırlayan Yusuf Halaçoğlu, Çağrı Yay., İstanbul, 1980, ss. 1-241; Mustafa Keskin, Kayseri Yöresindeki Aşiretlerin İskanı Hakkında;, I. KAYTAM Sempozyumu Bildirileri, Kayseri, 1997; Emir Kalkan, Kayseri ve Yöresi Ağıtları, Kültür Müdürlüğü Yay., Kayseri, 1992, ss.1-245; Tufan Gündüz, Anadoluda Türkmen Aşiretleri (Bozulus Türkmenleri 1540-1640), Ankara, 1997, ss. 9-165; Tahir Kutsi, Dadaloğlu, Toker Yay., ss. 7-188; Oktay Mert, Dadaloğlu Bütün Şiirleri, Bem Koza Yay., Ankara, 1997, ss. 5-132; Ahmet Zengi Özdemir, Öyküleriyle Ağıtlar, C. I-II, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara, 2001-2002; Yusuf Halaçoğlu, XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunun İskan Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi, TTK Yay., Ankara, 1991, ss. 11-144; Erdoğan Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, TTK Yay., Ankara, 1993; Refet Yinanç, Dulkadir Beyliği, TTK Yay., Ankara 1989.