HAZAR BÖLGESİ DÜNYANIN TİCARET KORİDORU OLMAYA YENİDEN ADAY: YENİ İPEK YOLU BİR HAYAL Mİ? Doç. Dr. Mitat Çelikpala, Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı, Hazar Strateji Enstitüsü Bilim ve Uzmanlar Kurulu Üyesi Özet 2009 yılında dünya ticaretini etkisi altına alan ekonomik kriz sonrası uluslararası ticaret yeniden canlanmaya başlayınca, öne çıkan bağlantı noktalarından biri de Hazar Bölgesi olarak belirginleşti. Avrupa dan başlayarak Hindistan üzerinden Çin e kadar uzanan bir hatta yeniden canlanmaya başlayan uluslararası ticaret, çoğunlukla deniz yolu üzerinden yürütülüyor. Bu maliyet açısından daha hesaplı olsa da süre olarak daha uzun. Kafkasya nın merkezinde yer aldığı Hazar Bölgesi nin konumu bu noktada dikkatleri çekiyor. Türkiye nin de Batılı ve Doğulu pazarlar arasındaki bağlantıda belirleyici bir rol yüklendiği Hazar Bölgesi, Batı ile Doğu arasındaki kara bağlantısını sağlayan ana ticari eksene dönüşüyor. Bu çalışma Hazar Bölgesi nin tarihi İpek Yolu nun yeniden canlandırılması bağlamında oynadığı/oynayabileceği rolü ele almayı hedefliyor. Giriş 2001 yılından itibaren hızlı bir büyüme sürecine giren dünya ekonomisi, küresel finansal krizin yaşanmaya başladığı 2008 yılına kadar tahmin edilemeyen bir ölçüde genişledi. Bu dönemde, uluslararası ticaret hızla artarken sermaye hareketleri de önceki dönemlerle kıyaslanamayacak bir düzeyde hızlandı. Bu süreçte, küresel sermaye fazlası özellikle gelişmekte olan ekonomilere alışık olmadıkları bir uluslararası ticari ve ekonomik ortam sunarken, içinde Türkiye nin de yer aldığı yarı-çevre konumundaki aktörler, hızlı ekonomik büyümenin yanı sıra artan yabancı sermaye yatırımlarına da ev sahipliği yapmaya başladı. Bu durum farklı aktörleri ekonomik ve ticari çekim merkezleri haline dönüştürdü. 2008-2010 arası dönemin yarattığı şaşkınlık ve belirsizlik bir süreliğine de olsa durağanlığa neden olsa bile son dönemde yeniden bir canlanmanın sinyalleri alınıyor. Krizin etkileri atlatılıp yeniden bir ticari canlanmaya doğru gidilirken, yeni pazarlara ve yeni hatlara ihtiyaç duyulduğu bir döneme giriyoruz. Özellikle Türkiye gibi ekonomik büyümenin yaşandığı, Türkiye nin de Batılı ve Doğulu pazarlar arasındaki bağlantıda belirleyici bir rol yüklendiği Hazar Bölgesi, Batı ile Doğu arasındaki kara bağlantısını sağlayan ana ticari eksene dönüşüyor. 46
Hazar Bölgesi Dünyanın Ticaret Koridoru Olmaya Yeniden Aday: Yeni İpek Yolu Bir Hayal mi? Azerbaycan gibi doğal kaynaklarını uluslararası piyasalara sunan aktörlerin görünürlüğünün arttığı unsurların liderliğinde Hazar Bölgesi, bu yeniden canlanmada merkezi bir konum edinmeye çalışıyor. Avrupa dan başlayarak Orta Asya ve Hindistan üzerinden Çin e kadar uzanan geniş bir alanda hızla canlanan uluslararası ticaret, çoğunlukla deniz yolu üzerinden yürütülüyor. Bu maliyet açısından daha hesaplı olsa da daha uzun süre anlamına geliyor. Bu sürenin kısaltılması, daha az maliyetli ve güvenli yolların sürece dâhil olması; siyasi istikrar ve küreselleşmenin yaygınlaşması bağlamında önem arz ediyor. Son dönemde, var olan siyasi ve etnik sorunlara rağmen giderek daha istikrarlı bir siyasi yapıya kavuşan, küresel ekonomik ve ticari ağın ayrılmaz bir parçasına dönüşen Hazar Bölgesi nin konumu bu noktada dikkatleri çekiyor. Kafkasya dan başlayarak Hazar Bölgesi, gündeme gelen yeni hatlar arasında alternatif olarak öne çıkan bağlantı noktalarından biri konumunu ediniyor. Bu ana alternatif hat, Türkiye-Gürcistan ve Azerbaycan üzerinden Hazar Denizi vasıtasıyla Orta Asya cumhuriyetlerini önemli unsurlara dönüştürüyor. Bağımsızlıklarını elde etmelerinin üzerinden geçen 20 yıllık sürede, bu unsurların tamamının uluslaşma ve devletleşme süreçlerini tamamlayarak uluslararası toplumun tam ve değişmez birer üyesi haline dönüştükleri görülüyor. Uluslararası siyasi, ekonomik ve ticari örgütlerin üyesi olan, liberal ekonomik düzeni benimseyen bu ülkeler, halklarının refahını sağlamak ve sorunlarını çözmek 47
Mitat Çelikpala yönünde büyük adımlar atmış durumdalar. Bunun devamlılığının sağlanması; ekonomik büyüme, halkın refahı ve devlet yapılanmalarının pekiştirilmesi adına büyük önem arz etmekte. Bunun başarılabilmesi ise bu ülkelerin tamamının konumlarının farkında olarak işbirliği içerisinde hareket etmelerinden geçiyor. Bu çalışma, yukarıda ortaya konulmaya çalışılan temel anlayışın ışığında, Türkiye nin de Batılı ve Doğulu pazarlar arasındaki bağlantısı nedeniyle belirleyici bir rol oynadığı Hazar Bölgesi nin, Batı ile Doğu arasındaki kara bağlantısını sağlayan ana ticari eksene dönüşmesinin yaratacağı etkiyi ele almayı hedefliyor. Çalışmada Hazar Bölgesi nin tarihi İpek Yolu nun yeniden canlandırılması bağlamında oynadığı/oynayabileceği role değinilerek bu potansiyelin gerçekleştirilmesi yönünde bir takım önerilerde bulunulmaya çalışılacaktır. Hazar Bölgesi nin Batı ile Bağlantısı Türkiye 2001 krizinin yarattığı fırsat penceresini iyi değerlendiren Türkiye, son döneme hâkim olan siyasi istikrarın da etkisiyle finansal sistemini ve kamu maliyesini düzene koyarak kapsamlı bir ekonomik dönüşümü gerçekleştirdi. Türkiye, bu dönüşümün sonucu olan genişleme döneminde, ekonomik büyüklüğünü üç kat arttırırken ihracat hacmini 36 milyar dolardan 135 milyar dolara çıkarttı ve ticaret hacmini dörde katladı. 1 Sonuçta bir ticaret devletine dönüşen 1 Mustafa Kutlay, Yeni Türk Dış Politikası nın Ekonomi Politiği: Eleştirel Bir Yaklaşım, Uluslararası İlişkiler, Cilt 9, No.35, Güz 2012, s.101-127. Türkiye nin, varlığını bir ekonomik güç olmanın ötesine taşıyarak dış politika ve güvenlik politikaları üzerinden farklı bir aktivizme dönüştürmeye çalıştığına şahit oluyoruz. Bu durum karşımıza yakın çevresiyle ekonomik, siyasi ve güvenlik alanlarını kapsayan karmaşık karşılıklı bağımlılık ilişkileri kuran bir Türkiye yi çıkartıyor. Türkiye, iç ve bölgesel dinamiklerin etkileşimi sayesinde küresel alanla bütünleşmiş alt bölgeler yaratıyor. Bu bütünleşme, Türkiye nin siyasi ve ekonomik istikrarının devamlılığı açısından büyük bir önem arz ediyor. Gelinen noktada, alanın genişletilerek Hazar merkezli bir bölgeselleşmenin yaratılması ihtimali gündemi işgal eden tartışmalardan birine dönüşmüştür. Hem bu bölgelerin sahip oldukları başta enerji kaynakları olmak üzere doğal kaynakların Türkiye ye ve Batılı pazarlara ulaştırılması hem de üretilen malların yeni ve dinamik pazarlara ulaştırılması derinden bir dönüşümü yaratıyor. Bu dönüşüm siyasi etkileri de bünyesinde barındırıyor ve alt bölgeler yeni kimlikler edinirken Türkiye de bu çerçevede belirgin bir aktöre dönüşüyor. Bunun devamlılığı, Türkiye nin yakın çevresinin, Türkiye merkezli bir biçimde uluslararası ticari ve ekonomik sistemle bütünleşmesiyle mümkün olabilecek. 48
Hazar Bölgesi Dünyanın Ticaret Koridoru Olmaya Yeniden Aday: Yeni İpek Yolu Bir Hayal mi? Hazar Bölgesi, Türkiye nin bu kapsamlı etkinliğinin ve bahsedilen dönüşümün en açık biçimde izlenebileceği başarılı bir örnek bölge olarak belirginleşiyor. Özellikle huzur, güven ve istikrarın hâkim olduğu bir Kafkasya, Türkiye yi ve dolayısıyla Batılı aktörleri Hazar Denizi bağlantısıyla öncelikle Orta Asya ya, oradan da Hindistan üzerinden Çin e kadar uzanan geniş bir coğrafyaya taşıyacak ana eksen olarak değerlendirilebilir. Karşılıklı mal ve insan akışının söz konusu olabilmesi ve Hazar Bölgesi nin de bu sürecin ana eksenine dönüşmesiyse kapsamlı, planlı ve dinamik bir altyapı çalışmasını gerektirmekte. Bu bakış açısı, gerek bölgesel sorunların çözümlenebilmesi, gerekse diplomatik ve siyasi ilişkilerin geliştirilerek bölgesel işbirliğinin kurulabilmesinin ana şartı olarak da kabul edilmelidir. Sonuçta Türkiye nin başta Azerbaycan ve Gürcistan olmak üzere Hazar Bölgesi ülkeleriyle son yıllarda kurduğu ekonomik ve ticari ilişkiler köklenerek, hem siyasi ilişkilere etki etmiş ve bu ilişkileri şekillendirmiş, hem de bölgenin bir bölge kimliği kazanabilmesinin altyapısını kurmuştur. Bu durum, ilk olarak Kafkasya nın 1990 lı yılların başlarından bugüne Batılı pazarları Doğu ile ilişkilendiren ana ticaret koridoru olarak görülmesine neden olmuş, özellikle de Asrın Projesi olarak nitelendirilen Bakü- Tiflis-Ceyhan (BTC) ham petrol boru hattı projesi ile enerji sektörünü belirleyici ana sektör olarak öne çıkartmıştır. Bölge ülkelerinin gösterdikleri ekonomik ve ticari performans sonucunda, enerji merkezli ilişkilerin farklı sektörleri de içine alacak 49
Mitat Çelikpala biçimde genişletildiği ulaşım ve iletişim altyapısının da geliştirilmesiyle 1990 lı yılların hayallerinin günden güne gerçekleştirildiği bir ortam oluşmuştur. Gelinen noktada, alanın genişletilerek Hazar merkezli bir bölgeselleşmenin yaratılması ihtimali gündemi işgal eden tartışmalardan birine dönüşmüştür. Son dönemde imzalanan TANAP gibi yeni proje ve anlaşmalarla da sürecin yeniden belirgin bir ivme kazandığı görülüyor. Enerji sektörü dışındaki alanlara da odaklanacak yeni ekonomik ve ticari adımlar, Kafkasya dan başlayarak tüm Hazar Bölgesi ni bu çerçevede yeniden ana geçiş hattı olarak tanımlamaya ve sonrasında da ticari ağa dönüştürmeye imkân verecek gelişmeler olacak. Türkiye, bölgedeki başlıca Batılı aktör kimliğiyle küresel ekonomi ve ticaretin tam ve başarılı bir üyesi olarak bu dönüşümü sağlamada motor rolünü yüklenebilecek ana unsur olarak bir çekim merkezi. Gerek bölge ülkeleriyle kıyaslanamayacak büyüklükteki ekonomisi gerekse diğer bölgesel güçler olan İran ve Rusya dan çok daha farklı bir dünyayı vaat etmesi Türkiye yi başta Kafkasya ülkeleri olmak üzere tüm Hazar Bölgesi açısından öncü bir aktör konumuna taşıyor. Türkiye nin bölge ülkeleriyle olan ticari ilişkilerine genel olarak bakıldığında, 1990 lı yılların başlarında neredeyse sıfır düzeyindeki ticaret hacminin 2000 lerin ilk 10 yılında; azımsanamayacak bir seviyeye ulaştığı görülüyor. Bu durum 20 yıllık planlı bir çalışmanın sonucu, bölgesel güç olmanın bir gereği ve yöntemi olarak kabul edilebilir. Enerji alanındaki işbirliğinin 2018 yılına kadar sadece SOCAR ın Türkiye deki yatırımlarının 17 milyar dolara ulaşacağı hesaplanıyor. sağladığı ivmeyle, Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) boru hattı başta olmak üzere alternatif boru hatlarının inşasıyla başlayan bu süreç, karayolu ağları ve demiryolu bağlantılarının kurulması sonucunda hızla gelişen ekonomik ve ticari ilişkilerle günümüz seviyesine ulaştı. Türkiye nin bölgeye yönelik ilgisi ve desteği kalıcı bir biçimde tesis edilebildi. Son iki yılda Hazar Denizi üzerinden başta Türkmenistan ve Kazakistan üzerinden ulaşılacak olan Çin in öne çıktığı, oradan da Orta ve Uzak Asya ya ulaşmayı hedefleyen yeni perspektifler ve ticaret hacmi hedefleri belirginleşmiş durumda. Bu çerçevede Hazar Bölgesi nin belli başlı hedeflere ulaşabilmek adına bütüncül, istikrarlı ve güvenli bir geçiş bölgesine ya da koridora dönüştürülmesi gereği yeni siyasi hedefleri ortaya çıkarttı. Böyle bir bölge gerek Batılı gerekse Doğulu pazarlar ve aktörlerin istikrar ve güvenlik adına özellikle tercih edecekleri bir alan olacaktır. Türkiye, Kafkasya ve Hazar Bölgesi Türkiye nin Hazar Bölgesi yle olan ekonomik ve ticari ilişkilerine bakıldığında Kafkasya nın öncelikli bir yer edindiği görülüyor. Kafkasya daki hedef ülke ve öncelikli ortak Azerbaycan. Gürcistan ise; gerek Azerbaycan ve oradan Orta/ 50
Hazar Bölgesi Dünyanın Ticaret Koridoru Olmaya Yeniden Aday: Yeni İpek Yolu Bir Hayal mi? Uzak Asya pazarlarına, gerekse kuzeye, Rusya nın güney bölgelerine ulaşmada kilit ülke konumunda. Ermenistan la sınırların kapalı olması nedeniyle doğrudan bir ekonomik ve ticari ilişki söz konusu değil. Fakat Türkiye, hem Gürcistan hem de İran vasıtasıyla, dolaylı yollardan da olsa Ermenistan pazarında önemli bir aktör. Azerbaycan Kafkasların, ekonomik ve ticari açıdan, en hızlı ve istikrarlı biçimde büyüyen ülkesi. Siyasi istikrarla da desteklenen bu ekonomik ve ticari yapı, Azerbaycan ın Kafkasya daki ve eş zamanlı olarak küresel alandaki konumunu güçlendiriyor. Azerbaycan ın 1998 de 4.1 milyar Amerikan doları olarak hesaplanan Gayri Safi Milli Hasıla sı (GSMH) 2012 rakamlarıyla 90 milyar doları buldu. Buna bağlı olarak 1998 de 537 dolar seviyesindeki kişi başına gelir de 8 bin dolar seviyesini yakaladı. Azerbaycan ekonomisi, giderek daha fazla dışa açılıyor. Hazar vasıtasıyla doğu ile ilişkisi de dikkate alındığında Azerbaycan ın, Kafkasya nın uluslararası bir koridora dönüşebilmesinde ana aktör konumunda olduğu söylenebilir. dolar seviyesine ulaşmış durumda. Türkiye, Azerbaycan daki yatırımcı ülkeler arasında öncelikli bir konumda. 1991 2010 döneminde Azerbaycan da 3 binin üzerinde Türk sermayeli firma kuruldu. Bugün için bunların yarısından fazlası halen faal durumda. Azerbaycan da Türk firmalarının doğrudan yatırımları 5 milyar doları aştı. Müteahhitlik projelerinin toplam tutarı ise 3 milyar dolara ulaştı. Türk firmaları, enerji sektörü dışındaki sektörlere yapılan yatırımlar açısından Azerbaycan ekonomisinde başlıca yatırımcı konumunda. Azerbaycan, Türkiye den tüm dünyaya yapılan sermaye ihracında Hollanda dan sonra Türk sermayesinin en fazla gittiği ülke. Devletin yanı sıra Türkiye nin bu dönüşümdeki rolü göz ardı edilemez. Azerbaycan-Türkiye ticaret hacmi 2012 yılında 5 milyar Ermenistan ın bölgesel düzeyde siyasi sorunların merkezi olması, Kafkasya merkezli olarak şekillenen ekonomik ve ticari yapının dışında kalmasının başlıca nedeni. 51
Mitat Çelikpala Kısacası Türkiye nin de dâhil edileceği Kafkasya, Hazar Denizi bağlantısıyla Batı ile Doğu arasındaki kara bağlantısının farklı biçimlerde kurulduğu yeni bir ana ticari eksene dönüşüyor. özel sektörün yatırımları Türkiye yi sadece siyasi değil aynı zamanda ticari ve ekonomik ortak olarak Azerbaycan da öne çıkartıyor. Azerbaycan ekonomisinde son dönemde yaşanan büyüme, Azerbaycan şirketlerinin Türkiye de yatırım yapmaya başlamalarıyla karşılıklı bir etkileşim yaratmış durumda. Başta SOCAR olmak üzere çeşitli Azerbaycan şirketlerinin Türkiye deki yatırımları da 4.5 milyar doları buldu. 2018 yılına kadar sadece SOCAR ın Türkiye deki yatırımlarının 17 milyar dolara ulaşacağı hesaplanıyor. Türkiye nin Kafkaslardaki ikinci, fakat en az Azerbaycan kadar önemli diğer ortağı Gürcistan. Ekonomik büyüklük anlamında Azerbaycan la kıyaslanamayacak bir ülke. Ancak, Gürcistan ın 2000 li yılların başında 3 milyar dolar seviyesinde olan GSMH si 2011 sonu itibarıyla 22.4 milyar dolara ulaştı. Kişi başına düşen gelir de 631 dolar seviyesinden 5 bin dolar seviyesine çıktı. Türkiye, Gürcistan ın ekonomik ve ticari hayatındaki en öncelikli ülke konumunda. Gürcistan, Türkiye nin eski Sovyet coğrafyasında ekonomik ve ticari ilişkilerde Rusya Federasyonu nun önüne geçebildiği yegâne eski Sovyet Cumhuriyeti. Ayrıca BTC nin dışında, 2006 sonunda sonuçlandırılan Bakü- Tiflis-Erzurum ya da Güney Kafkasya doğal gaz hattı, Bakü yü de kapsayacak biçimde genişletilen Kars-Tiflis demiryolu projesi ve Tiflis uluslararası havaalanı projesi gibi ortak projeler, Gürcistan ı ekonomik açıdan Türkiye ye eklemledi. Bu durum Gürcistan ın başta AB olmak üzere uluslararası pazarlara eklemlenmesi anlamına da gelmektedir. Başta Sarp olmak üzere gümrük kapılarının yenilenerek etkin hale getirilmesi ise Kafkasya nın ve böylece Hazar Bölgesi nin uluslararası bir ticari koridor olabilmesini sağlayacak önemli adımlar. İki ülke arasındaki ticarette yoğun biçimde kullanılan Poti ve Batum gibi limanlar, Gürcistan ı deniz yolu ağının kilit noktasına çeviriyor. Transit ticaret bağlamında Batılı pazarları Kafkasya ve buradan da Hazar Denizi vasıtasıyla Orta ve Uzak Asya pazarlarına bağlıyor. Kurulamayan diplomatik ve normalleşemeyen siyasi ilişkilere rağmen, Ermenistan la Türkiye arasında ekonomik ve ticari ilişkilerinden bahsetmek mümkün. Sınırın kapalı olması nedeniyle ticaret Gürcistan ya da İran üzerinden yürüyor. İki ülke ticaret hacminin 150 milyon dolar seviyesinde olduğu ileri sürülüyor. Bu rakamın 1 milyar dolara kadar çıkabileceği de iddia ediliyor. Ermenistan ın bölgesel düzeyde siyasi sorunların merkezi olması, Kafkasya merkezli olarak şekillenen ekonomik ve ticari yapının dışında kalmasının başlıca nedeni. Fakat Gürcistan üzerinden yürüyen ticaret, Ermenistan ı 52
Hazar Bölgesi Dünyanın Ticaret Koridoru Olmaya Yeniden Aday: Yeni İpek Yolu Bir Hayal mi? bu sistemin bir üyesine dönüştürmekte. Ermenistan ın bu ticari ağın tam bir parçası olması ve içine düştüğü izolasyondan çıkması, ancak taraf olduğu siyasi ve güvenlik sorunlarını bir an önce uluslararası hukukun öngördüğü kural ve yöntemler çerçevesinde çözmesi ve işgal ettiği toprakları boşaltmasından geçiyor. Yeniden İpek Yolu 27 Aralık 2011 de imzalanan, Azerbaycan ın Hazar dan çıkaracağı doğal gazı Türkiye üzerinden Avrupa ya taşıyacak olan Trans-Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı nın (Trans-Anatolian Natural Gas Pipeline TANAP) inşasına ilişkin mutabakat zaptı Kafkasya yı özellikle enerji merkezli bir ticari koridor olarak yeniden gündeme taşıdı. TANAP ın beş yılda tamamlanması ve 5 6 milyar dolara mal olması öngörülüyor. Türkiye, hattan geçecek olan yaklaşık 16 milyar metreküp doğal gazın 6 milyar metreküpünü kendi ihtiyaçları için kullanabilecek. Geri kalan miktar Avrupalı tüketicilere ulaştırılacak. Boru hattının, ortaklık yapısında ileride değişme ihtimali olmakla birlikte, bugün için yüzde 80 lik kısmı Azerbaycan a yüzde 20 si ise Türkiye ye ait. Dolayısıyla Türkiye, Hazar kaynaklarında yeni bir uluslararası ortaklığa daha girmiş durumda. Bu hattın önemi, Azerbaycan ın Şah Deniz II gazının yanı sıra muhtemel anlaşmalarla Türkmen, Kazak ve hatta gelecekte şartların uygun olması durumunda İran doğal gazının Türkiye ye ve Türkiye üzerinden Avrupa pazarına taşıyacak altyapının kurulmasını sağlayacak olması. Bu altyapı, Kafkasya ve Orta Asya yı bir ilgi ve sonrasında güvenilir bir ticaret koridoruna/merkezine dönüştürme potansiyeli taşıyor. Nitekim Türkiye nin girişimleri ve Azerbaycan ın da desteğiyle dünyanın dördüncü büyük gaz rezervlerine sahip olan Türkmenistan ı Batılı pazarlara bağlamayı amaçlayan Hazar geçişli doğal gaz boru hattının inşası projesi de yeniden canlandırılmış vaziyette. Türkiye, gerek Azerbaycan ve Türkmenistan ı bir araya getirmeye, gerekse AB nin konuya olan ilgisini yeniden uyandırmaya ve Rusya yı ikna etmeye çalışan başlıca aktör olarak dikkati çekiyor. Bu, Türkiye nin kendi doğal gaz çeşitliliğinin sağlanması için olduğu kadar, Türkiye ve Azerbaycan ı enerji alanında stratejik ve belirleyici birer aktör yapabilme adına da önemli bir adım. Fakat bunun çok boyutlu bir biçimde ele alınması ve enerjiden ziyade diğer sektörleri de içine alan geniş bir alana yayılması gerekiyor. Avrupa-Kafkasya-Asya Taşıma Koridoru Projesi (TRACECA) gibi 1990 lı yılların başlarında yürürlüğe sokulan hükümetler arası programların, sonuçlarını yavaş da olsa vermeye başladığı görülüyor. Türkiye bu süreci, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi (KDİK), Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (KEİT) gibi var olan yapılar, Karadeniz İstikrar ve İşbirliği Platformu (KİİP) gibi girişimlerle yürütmeye çalışıyor. Batılı aktörlerin yanı sıra bu ticaretten gelir ve fayda sağlayacak Rusya nın da bu süreci desteklediği görülüyor. Atılan bu adımlar, başta Kafkasya ülkeleri olmak üzere Orta Asya cumhuriyetlerinin de ülkeler arasındaki ekonomik 53
Mitat Çelikpala uyumlaşmada başta gümrükler ve finansal/ fiziksel altyapı eksikliği olmak üzere var olan sorunlarının çözülmesinde katkı sağlayacak adımlar. KDİK şemsiyesi altında imzalanan Türkiye- Azerbaycan-Hazar-Kazakistan-Kırgızistan- Çin demiryolu hattı projesi protokolü; ticaretin gelişmesi ve Kafkasya nın yeniden canlanacak İpek Yolu nun merkezi olmasını sağlayacak önemli girişimlerden biri. Bu hattın yapılması; altyapı-ulaşım sorununun çözümü, ticaretin canlanması ve halklar arasında artan ilişkiler anlamını taşıyor. Bu projeye adı geçen ülkelerin tamamının destek veriyor olması ise umut vaat eden bir durum. Bu sayede ticari açıdan daha az süreler ve rekabet edilebilir maliyetler söz konusu olacaktır. Bakü- Tiflis-Kars demiryolunun da tamamlanıyor olması umudu artıran bir diğer gelişme. Kısacası Türkiye nin de dâhil edileceği Kafkasya, Hazar Denizi bağlantısıyla Batı ile Doğu arasındaki kara bağlantısının farklı biçimlerde kurulduğu yeni bir ana ticari eksene dönüşüyor. Burada ihtiyaç duyulan ana unsur ise istikrar. Bu istikrarın sağlanmasında Kafkasya ve Orta Asya devletlerinin işbirliği perspektifine ve bunu sağlamlaştıracak özel sektörün yenilikçi yaklaşımına ihtiyaç var. Ticaret; güvenlik ve istikrarın yanı sıra uyumlu mevzuat ve işbirliğini gerektiriyor. Kafkasya açısından dönüşüm ve uyum için en doğru zaman. 54