YENİ YAKLAŞIMLARLA TÜRKİYE NİN PLİO-KUATERNER PALEOCOĞRAFYASI

Benzer belgeler
BÖLÜM 16 YERYÜZÜ ŞEKİLLERİNİN GELİŞMESİ

Prof. Dr. İlhan KAYAN İlhan KAYAN, 12 Şubat 1946 tarihinde Ankara da doğdu. İlköğrenimini Ankara da Demirlibahçe İlkokulunda 1957 yılında tamamladı.

Hitit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü. Öğr. Gör. Kayhan ALADOĞAN

DENİZ BİYOLOJİSİ Prof. Dr. Ahmet ALTINDAĞ Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Anabilim Dalı

2018 / 2019 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSLARI 10. SINIF COĞRAFYA DERSİ YILLIK PLAN ÖRNEĞİ

Murat TÜRKEŞ ve Telat KOÇ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, Çanakkale

I. Yarıyıl

YGS COĞRAFYA HIZLI ÖĞRETİM İÇİNDEKİLER EDİTÖR ISBN / TARİH. Sertifika No: KAPAK TASARIMI SAYFA TASARIMI BASKI VE CİLT İLETİŞİM. Doğa ve İnsan...

FAYLARDA YIRTILMA MODELİ - DEPREM DAVRANIŞI MARMARA DENİZİ NDEKİ DEPREM TEHLİKESİNE ve RİSKİNE FARKLI BİR YAKLAŞIM

COĞRAFYA-2 TESTİ. eşittir. B) Gölün alanının ölçek yardımıyla hesaplanabileceğine B) Yerel saati en ileri olan merkez L dir.

1. İnsan etkisi dışında, kendiliğinden oluşan her unsur doğayı oluşturmaktadır. Buna göre, aşağıdakilerden hangisi bir doğal unsurdur?

MENDERES GRABENİNDE JEOFİZİK REZİSTİVİTE YÖNTEMİYLE JEOTERMAL ENERJİ ARAMALARI

Akdeniz in Pleyistosen Deniz Düzeyi Değişimlerini Karakterize Eden, Çok Dönemli-Çok Kökenli Bir Mağara: Gilindire Mağarası (Aydıncık-İçel)

Test. Doğa ve İnsan BÖLÜM 1

JEO156 JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİNE GİRİŞ

TOPOĞRAFYA, YÜKSELTİ VE RÖLİYEF

BAŞLICA TOPRAK TİPLERİ

İKİNCİ ÖĞRETİM DERS PROGRAMI

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER BÖLGEMİZİ TANIYALIM TESTİ. 1- VADİ: Akarsuların yataklarını derinleştirerek oluşturdukları uzun yarıklardır.

GEOGRAPHICAL RESEARCH IN TURKEY

DOĞA VE İNSAN. İnsan Doğa ve Coğrafya. Muhteşem Dör tlü. Coğrafyanın Bölümleri. Coğrafyanın İlkeleri. DOĞA ve İNSAN. DOĞA ve İNSAN ET KİLEŞİMİ

1.Turizm Coğrafyası ve Planlama. 2.Doğal Coğrafi Kaynaklar ve Turizm Türleri. 3.Beşeri Kaynaklar ve Turizm Türleri

BURDUR-YASSIGÜME KÖYÜNÜN, FİZİKİ COĞRAFYA AÇISINDAN, ÇEVRE SORUNLARI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

Editörden... YGS COĞRAFYA Soru - Cevap

Herhangi bir noktanın dünya üzerinde bulunduğu yere COĞRAFİ KONUM denir. Coğrafi konum ikiye ayrılır. 1. Matematik Konum 2.

F A N E R O Z O Y İ K

Toprak oluşum sürecinde önemli rol oynadıkları belirlenmiş faktörler şu

DENİZ BİYOLOJİSİ Prof. Dr. Ahmet ALTINDAĞ Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Anabilim Dalı

COĞRAFYA BÖLÜMÜ NORMAL ÖĞRETİM LİSANS MÜFREDATI

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF COĞRAFYA DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

T.C. BALIKESĠR ÜNĠVERSĠTESĠ FEN-EDEBĠYAT FAKÜLTESĠ COĞRAFYA BÖLÜMÜ HAVZA YÖNETĠMĠ DERSĠ. Dr. ġevki DANACIOĞLU

Türkiye nin Coğrafi Bölgelerinin Belirlenme Çalışmaları. Yard.Doç.Dr. Mehmet Fatih DÖKER

INS13204 GENEL JEOFİZİK VE JEOLOJİ

DENİZ BİYOLOJİSİ Prof. Dr. Ahmet ALTINDAĞ Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Anabilim Dalı

Yasal ve Bilimsel Boyutlarıyla KIYI

GİRİŞ Jeomorfoloji Fiziki Coğrafyanın alt dallarından birini oluşturur.

YER. Uzaklık. Kütle(A) X Kütle (B) Uzaklık 2. Çekim kuvveti= Yaşar EREN-2007

COĞRAFYA PROGRAMI GİRİŞLİ ÖĞRENCİLERİN DERS LİSTESİ

2229 Ayrıntılı Etkinlik Eğitim Programı SAAT/ GÜN

COĞRAFYA BİLİM GRUBU COĞRAFYA I KURS PROGRAMI. Millî Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği.

DOĞA VE İNSAN DOĞA VE İNSAN

KONU: HARİTA BİLGİSİ

Haritanın Tanımı. Harita Okuma ve Yorumlama. Haritanın Tanımı. Haritanın Özellikleri. Haritanın Özellikleri. Kullanım Amaçlarına Göre

Doğal ve doğal olmayan yapı ve tesisler, özel işaretler, çizgiler, renkler ve şekillerle gösterilmektedir.

4 YILLIK LİSANS PROGRAMI TS-1

HARİTA, TOPOGRAFİK HARİTA, JEOLOJİK HARİTA. Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü

Taşların fiziksel etkiler sonucunda küçük parçalara ayrılmasına denir. Fiziksel çözülme, taşları oluşturan minerallerin kimyasal yapısında herhangi

JEOLOJİ İÇ KUVVETLER

COĞRAFYA DERSİ 9. SINIF 2. DÖNEM 1. YAZILISI SORULARI (1) (CEVAP ANAHTARLI)

Veysel Işık Türkiye deki Tektonik Birlikler

2018 / 2019 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSLARI 9. SINIF COĞRAFYA DERSİ YILLIK PLAN ÖRNEĞİ

II.4. Zaman, Jeomorfolojik evrim ve kesinti karışıklıkları

B A S I N Ç ve RÜZGARLAR

BÖLGE KAVRAMI VE TÜRLERİ

10. SINIF KONU ANLATIMI. 48 EKOLOJİ 10 BİYOMLAR Sucul Biyomlar

FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ EĞİTİM KURUMLARI ANADOLU LİSESİ 10. SINIFLAR COĞRAFYA İZLEME SINAVI

DERS 1. Bölge Sınırlarını Tespiti

The geomorphological stady of the area Çınarcık and ite surroundings

ÖSYM YGS / SOS M Diğer sayfaya geçiniz.

BİYOMLAR SUCUL BİYOMLAR SELİN HOCA

FAYLARI ARAZİDE TANIMA KRİTERLER TERLERİ TEKTONİK IV-V. V. DERS. Doç.. Dr. Sabah YILMAZ ŞAHİN

Harita Nedir? Haritaların Sınıflandırılması. Haritayı Oluşturan Unsurlar

YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ TOPOGRAFYA, YÜKSELTİ VE RÖLİYEF

İlk Zaman KAMBRİYEN ÖNCESİ: 3-Hadeyan, 2-Arkeyan, 1-Proterozoik

Palinolojik Verilerin Paleocoğrafya Rekonstrüksiyonlarında Kullanılması: Bornova Örneği

GİRİŞ. Faylar ve Kıvrımlar. Volkanlar

TARIMSAL ORMANCILIK (AGROFORESTRY) Prof. Dr. İbrahim TURNA

COĞRAFİ YAPISI VE İKLİMİ:

TÜRKİYE NİN DÜNYA ÜZERİNDEKİ YERİ

DOĞU KARADENĠZ BÖLGESĠNDE HEYELAN

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF COĞRAFYA DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

KİLİS 7 ARALIK ÜNİVERSİTESİ FEN- EDEBİYAT FAKÜLTESİ COĞRAFYA BÖLÜMÜ DERS İÇERİKLERİ COG101 KLİMATOLOJİ- I

Rüzgarlar kum çakıl gibi gevşek maddeleri havalandırarak taşımak, zemine çarparak aşındırmak ve biriktirmek suretiyle yeryüzünü şekillendirirler.

KİLİS 7 ARALIK ÜNİVERSİTESİ FEN- EDEBİYAT FAKÜLTESİ COĞRAFYA BÖLÜMÜ DERS İÇERİKLERİ

FAYLAR FAY ÇEŞİTLERİ:

koşullar nelerdir? sağlamaktadır? 2. Harita ile kroki arasındaki fark nedir?

Deniz ve kıyı jeolojisi:

BURDUR HAVZASI NDA BULUNAN EN YAŞLI GÖLSEL İZ

TEMEL HARİTACILIK BİLGİLERİ. Erkan GÜLER Haziran 2018

Grup KARDELEN. Grup Üyeleri Menduh ÖZTÜRK (Kocasinan YİBO-Kayseri) Hüseyin YILMAZ (M.100.Yıl YİBO-Ağrı)

YER KABUĞUNUN TARĠHĠ SÜRE- YIL BAŞLICA OLAYLAR ZAMANLAR BUZUL ÇAĞI SONRASI (POSTGLASİYA L) BUZUL ÇAĞI (PLEİSTOSEN)

YazaRıN üçüncü BaSıma ÖN SÖzü koyu koyu

Harita Okuma ve Yorumlama. Yrd. Doç. Dr. Müge Kirmikil

Arazi Kullanımı Veri Kaynakları ve Yöntem. Öğrt.Gör.Dr. Rüya Bayar

Deprem Mühendisliğine Giriş. Onur ONAT

ABANT GÖLÜ CİVARININ TEKTONİK VE YAPISAL JEOLOJİSİNİN HAVA FOTOĞRAFLARI İLE KIYMETLENDİRİLMESİ GİRİŞ

5. Bölüm: TOPRAK PROFİLİ

1- Çevresine göre alçakta kalmış ve vadilerle derin yarılmamış düzlüklere ne denir?

MEKANSAL BIR SENTEZ: TÜRKIYE. Türkiye nin İklim Elemanları Türkiye de İklim Çeşitleri

1. İklim Değişikliği Nedir?

DENİZLERDE BÖLGESEL SU ÇEKİLMESİNİN METEOROLOJİK ANALİZİ

Akıntı Yönünde süreç geçişi (f (gs) = 1) Drenaj alanı m^2

EVRİM VE FOSİL KANITLAR 4. Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği

EVRİM VE FOSİL KANITLAR 4. Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği

MÜHENDİSLİK JEOLOJİ. Prof. Dr. Şükrü ERSOY SAATİ : KREDİ : 3

DERS VI-VII Nüfus Artışı Küresel Isınma

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

DOĞAL ARAZİ BÖLÜNÜŞÜ ARAZİ KULLANIMI İLİŞKİSİ

Akarsu aşındırma ve biriktirme şekilleri nelerdir?

Transkript:

YENİ YAKLAŞIMLARLA TÜRKİYE NİN PLİO-KUATERNER PALEOCOĞRAFYASI GİRİŞ P rof Dr. İlhan KAYAN* 21. yüzyıla girmek üzere olduğumuz şu yıllarda ortak yeryüzünde bilinmeyen yer kalmamış olması, tasvir ağırlıklı klasik coğrafyaya ilgiyi azaltmıştır. Bilimde doğrudan fayda umulan konulara yönelme eğilimi de bunda etkili olmuştur. Bununla birlikte insanların üstünde yaşadıkları dünyayı tanımaktan, bilmekten vazgeçmeleri mümkün değildir. Her yeni nesil bu bilgileri baştan öğrenmek zorundadır. Üstelik eskiden daha dar bir çevre ilişkisi içinde yaşayan insanların, bugün bir şekilde bütün dünya ile ilişkileri vardır ve modem insanın bu ilişkileri anlayacak ölçüde bütün dünyayı tanıma zorunluluğu bulunmaktadır. Bu bilgilerin öğrenilmesi veya öğretilmesi için uygulanan yöntemlerde bilginin niteliklerine ve gereklilik nedenlerine bağlı olarak yeni yönelim ve yaklaşımlara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu konudaki geliştirme ve yeniden düzenlemelere ilk önce orta öğretimdeki coğrafya programlarından başlanmasının gerekli olduğuna inanıyoruz. Aslında coğrafya çerçevesi içinde ve bu bilimin temel araştırma yöntemleri uygulanarak yapılan bazı çalışmalar, günümüzde daha popüler olan isimlerle sunulmaktadır. Örneğin bugün çevre bilimleri veya ekoloji adlan altında yapılan çalışmalann içerikleri incelendiğinde, amaç ve yaklaşırdan bakımından aralannda bazı farklar olsa bile, bunları coğrafyadan ayırmak mümkün değildir. Bu durum bilimde pratik faydaya yönelen yeni akımların coğrafya alanındaki sonucudur. Artık sadece tasvir ve istatistiklerden * Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü 35100 Bornova İZMİR- TÜRKİYE. Tel: (232) 388 01 10/1328, 3940 Fax: (232) 388 11 02 E. Mail: ikayan edebiyat.ege.edu.tr

190 Yeni Yaklaşımlarla Türkiye nin Plio-Kuaterner Paleocoğrafyası ibaret coğrafi bilgiler ilgi görmemektedir. Bu bilgilerden başka bilim alanlarında, özellikle insanın yaşama düzeni ile ilgili konularda yararlanılması önem taşımaktadır. Böyle bir yaklaşımla yapılan, aslında modem coğrafyadan başka bir şey değildir. Sonuç olarak günümüzde hemen uygulamaya konulabilecek bilimsel araştırmaların ilgi gördüğü, coğrafyanın ise bir yandan buna pek uymayan klasik niteliğini korurken bir yandan da değişik yaklaşımlarla yeni beklentilere cevap vermeye çalıştığı dikkati çekmektedir. Böyle bir gelişme birbirine yakın bilim alanları arasında zaten kesin olmayan sınırlan iyice belirsiz duruma getirmiştir. Günümüzde özel bir konu veya amaç için birçok bilim alanının verilerine dayanan multidisipliner yaklaşımlar ve ekip çalışmalan önem kazanmıştır. Son yıllarda dikkati çeken bir gelişme de birçok coğrafyacı bilim adamının paleocoğrafya araştırmalarına yönelmiş olmaları, bu alanda ilginç projeler geliştirmeleridir. Bu da belki coğrafyadaki yeni arayışlann sonuçlanndan biridir. Doğa bilimlerinde, bu arada coğrafyada zaman önemli bir unsurdur. Çünkü, doğa olaylan dinamik bir niteliğe sahiptir. Yeryüzünün fiziksel özellikleri olarak yerşekilleri, iklim, canlılann dağılışı; sonra insan topluluklannın yeryüzündeki dağılışı, çeşitli yaşama biçimleri ve faaliyetleri birbirleriyle ilişkili olarak devamlı bir değişim ve gelişim içindedir. Öteyandan, bilim adamlan herkesin görüp bilemediği şeyleri ortaya çıkarmakla tatmin olurlar. Örneğin bugün çeşitli özellikleriyle herkesin görüp tanıdığı bir dağ sırasının, bir okyanusun tabanının yükselmesiyle oluştuğunu ortaya koymak bir bilim adamına ayncalık kazandırmaktadır. Bugün dünyanın en gelişmiş ülkelerinin bulunduğu Avrupa ve Kuzey Amerika kıtalartnın büyük bölümlerinin yakın geçmişte zaman zaman binlerce metreye varan kalınlıkta buzul örtüleriyle kaplı olduğunun çeşitli delillerle ortaya konulması bilim adamlanna heyecan vermekte, onları bu konularda daha aynntılı araştırmalar yapmaya teşvik etmektedir. Böylece bugünkü coğrafi özelliklerin oluşumu ve zaman içinde gösterdiği gelişmelerin araştınlmasına olan ilgi giderek artmaktadır. Bu tür araştırmalann, doğa bilincinin hızla gelişmekte olduğu günümüzde uygulamalı bilim alanlanna da önemli katkılan olmaktadır. Geçmiş zamanın çeşitli amaçlar için çok değişik yöntemlerle ölçülmesi çalışmalan (arkeometri) ve bundan alınan başanlı sonuçlar uluslararası büyük organizasyonlara konu olacak kadar gelişmiş bulunmaktadır. Örneğin dört yılda bir değişik bir ülkede yapılan INQUA (International Quaternary Research) ve Arkeometri sempozyumlan bunlardan sadece ikisidir.

Yeni Yaklaşımlarla Türkiye nin Plio-Kuaterner Paleocoğrafyası 191 Son aylarda yabancı meslektaşlarımız Türkiye paleocoğrafyasına büyük ilgi göstermekte ve bu konuda araştırma projeleri hazırlamaktadırlar. Bunlar genellikle Türkiye de arkeolojik araştırma ve kazılar yapan yabancı ekiplerin projeleri çerçevesinde geliştirilmektedir. Burada asıl amaç tarih öncesi çağlardan beri Türkiye de yaşayan insanların kültürleri ile doğal çevre değişimleri arasındaki karşılıklı ilişki ve etkileşimleri araştırmaktır. Bu yönüyle konu gerçek bir coğrafya, geçmişten bugüne olan gelişmeye ağırlık verilmesi nedeniyle de paleocoğrafya niteliği taşımaktadır. Bunun yanında arkeolojiden bağımsız, bugünkü doğal çevrenin şekillenmesine yönelik araştırma projeleri de vardır. Bütün bu çalışmalarda günümüzün en modem araştırma ve değerlendirme yöntemleri kullanılmakta, bunun için gereken harcamalardan kaçınılmamaktadır. Bu gelişme içinde Türk coğrafyacıların da gecikmeden yerlerini almaları, özellikle akademisyen olarak yetişmekte bulunan genç meslektaşlarımızın bu ilgiyi iyi değerlendirerek yabancı araştırıcılarla ilişkiler kurmaları gerekmektedir. Bu alandaki yeni araştırma yöntemlerini öğrenmek, gelişmeleri izlemek ve kendi ilgi alanlarımızda projeler geliştirerek bunlara destek bulmak ancak bu yolla mümkün olabilecektir. PALEOCOĞRAFYA Paleocoğrafya çok genel ve geniş bir sözlük anlamına sahiptir. Örneğin jeologlar paleocoğrafyayı daha çok fasies kavramına uygun bir anlamda kullanırlar. Bu bölgedeki biyo-lito-stratigrafık birimlere bakıp bunların oluşma ortamına göre coğrafi yorumlar yaparlar ve genellikle çalışmalarının sonucunda fasies değişmelerini veya bir anlamda jeolojik gelişmeyi paleocoğrafya olarak verirler. Kuşkusuz bu alışılmış bir yöntemdir ve yadırganacak bir tarafı yoktur. Ancak coğrafyanın hareket noktası bugündür. Coğrafyada önce bugünkü yeryüzü ve o yüzeydeki fiziki ve beşeri özellikler, oluşumlar birbirleri ile olan ilişkileri dikkate alınarak değerlendirilir. Kuşkusuz burada da konunun bir gelişme yönü, yani zaman boyutu vardır. Örneğin bugünkü yerşekillerini, iklimi, canlı topluluklarım, insanların yeryüzündeki dağılışını ve onların farklı bölgelerdeki farklı faaliyetlerinin gelişim ve değişimini incelerken konuların zaman boyutunu dikkate almamak mümkün değildir. Buna göre coğrafyadaki paleo- öneki bugünkü coğrafi özelliklerin oluşumunun başlangıcına kadar geriye götürülmelidir. İstersek bunu jeomorfoloji için yerkabuğunun oluşumuna, beşeri konular

192 Yeni Yaklaşımlarla Türkiye nin Plio-Kuaterner Paleocoğrafyası için primatların varoluşuna kadar geriye götürebiliriz. Ancak böyle bir başlangıcın coğrafya amaç ve prensipleri bakımından gerekli olduğu söylenemez. Aslında paleocoğrafyaya bir çerçeve çizmeye ve geriye doğru bir sınır koymaya gerek de yoktur ve böyle bir zorlama anlamsız olur. Bu sınır ilgilenilen konuya bağlı olarak çok değişebilir. Örneğin: Türkiye jeomorfolojisi için böyle bir başlangıç zamanı Miosen e kadar indirilebilir. Buna karşılık iklim için bu çok daha yakın zamanlara, Holosen e kadar getirilebilir. Biyocoğrafya açısından ise insanın etkileri ile şekillenen bugünkü bitki örtüsünün tarih çağlanndakinden dahi farklı olduğunu gösteren birçok bilgiye sahibiz. Böyle bir yaklaşımla örneğin prehistoryacı ve arkeologların düşündüğü ve anladığı paleocoğrafya, açıkça ifade edilmese bile, genellikle Holosen ile sınırlıdır. Şimdilerde moda olan paleocoğrafya da daha çok bu anlamda algılanmaktadır. İnsan faktörünü de dikkate aldığı için böyle bir yaklaşımın daha coğrafi olduğu açıktır. Sonuç olarak paleocoğrafya kavramı iki farklı yaklaşımla yorumlanabilir: 1. Jeolojide olduğu gibi çok eskilerden, bir yerdeki en eski jeolojik formasyonlardan başlayıp bugüne kadar meydana gelen gelişme ve değişmeleri daha çok fasies kavramına uygun olarak gözönüne almak. 2. Daha coğrafi bir yaklaşımla bugünü tanımlayıp, belirlenen özelliklerin ne zamandan beri ve nasıl geliştiğini, gerektiği kadar, genellikle yakın dönemler içinde geriye giderek değerlendirmek. Aşağıda ikinci yaklaşıma bir örnek olarak, Türkiye jeomorfolojisine paleocoğrafik açıdan bakıldığında ilk göze çarpan bazı özellikler üzerinde kısaca durulacaktır. Türkiye nin Plio-Kuaterner Paleocoğrafyası Eldeki en yeni bilgilere göre Türkiye nin bugünkü şeklini kazanması Miosen sonlarından itibaren olmuştur. Jeolojik anlamdaki paleocoğrafya tanımıyla Miosen bugünden çok farklıdır. O dönemde Türkiye deniz seviyesine yakın, az arızalı, büyük bölümü sığ göl ve denizlerle kaplı bir morfolojiye sahiptir. Bu nedenle Orta Miosen Morfolojisi bir peneplene benzetilir. Sayın Hocam Oğuz Erol un D I sistemi de bunu karşılamaktadır.

Yeni Yaklaşımlarla Türkiye nin Plio-Kuaterner Paleocoğrafyası 193 Miosen sonundan itibaren bu eski coğrafi özellikler (Paleocoğrafya) bütünüyle değişmiş ve bugüne uzanan yeni bir dönem başlamıştır. Bu dönemin en belirgin özelliği artık Türkiye de jeom orfolojik gelişimin karasal şartlar altında olmasıdır. Kıyı bölgelerinde denizel Pliosen birimler yok denecek kadar azdır. Gerçi iç bölgelerde hâlâ bazı göl alanları vardır ama bunlar da Türkiye nin genel görünümünde, M iosen e göre tali bir unsur durumundadır. Bunlar genel olarak bilinen hususlardır. Ancak bundan sonrası için önemli bulduğumuz bazı noktalar üzerinde özellikle durmak istiyoruz. Son krono-stratigrafık tablolarda Miosen-Pliosen sının 5,4 milyon yıl öncesine konulmaktadır. Öteyandan Türkiye deki akarsu şekillendirmesinden söz edildiğinde, bunun Kuaterner de gerçekleştiği her zaman altı çizilerek belirtilen bir husustur. Kuaterner in süresi 1,8 milyon yıl olduğuna göre Pliosen onun iki katı, yani 3,6 milyon yıl sürmüştür. Buna göre şu soru akla gelmektedir: Akarsu şekillendirmesi Kuatemer de olduysa bundan öncesi 3,6 milyon yıllık Pliosen de, yani Kuatemer in tam iki katı uzunluktaki dönemde Türkiye jeo morfolojisinde ve daha genel olarak Türkiye paleocoğrafyasında neler olmuştur? Bu soruya verilen cevap genellikle şöyledir: Türkiye Pliosen de hızla yükselmiş ve akarsularla aşındınlmaya başlamıştır. Bu cevap geniş anlamda yanlış olmamakla birlikte yeni bilgilerimiz ışığında üzerinde bazı düzeltmeler yapılması gerekmektedir. Kuşkusuz bugün nasıl Türkiye de farklı iklim bölgeleri varsa, Pliosen de de bölgesel farklılıklar olmuştur. Ancak birçok bölgemizde, özellikle Batı, İç ve Güney Anadolu da Pliosen de akarsu değil sel tipi rejimin, çizgisel erozyondan çok, yankurak iklim şartlan altında yüzeysel yamaç yıkanması ve gerilemesinin etkili olduğu anlaşılmaktadır. Çamur selleri ile taşınan materyalin tektonik hareketlerle oluşan veya derinleşen depresyonlarda biriktiği görülmektedir. Örneğin Batı Anadolu nun horst-graben yapı modelinde yükselen dağlardan çamur selleriyle taşınan sedimanlar grabenleri doldurmuştur. Bunlan temsil eden Bozdağ depolan (Tmolos) akarsu sedimanlanndan oluşmamaktadır. Buna göre buralarda Pliosen de düzenli akışı olan akarsular bulunmamıştır. Bu sel birikintilerinde doğrudan mutlak yaş belirlemeye uygun veriler elde edilememiştir. Bilinen husus bunların temelinde Miosen e tarihle - nen göl sedimanlannın varlığıdır. Üstteki bugüne kadar uzanan

194 Yeni Yaklaşımlarla Türkiye nin Plio-Kuaterner Paleocoğrafyası alüvyon örtüsünün ise Bozdağ depolan üzerinde kurulan akarsu sistemine ait olduğu açıktır. İç Anadolu da biraz farklı olarak genç tektonik hareketler, geniş çöküntü havzalan ve bunlar arasında yükselen dağ kütlelerinden oluşan bir yapı modeli oluşturmuştur. Havzalarda genellikle Miosen ve öncesine ait sığ göl sedimanlan bulunmaktadır. Bunların üzerine de yine akarsu değil, yarıkurak iklim şartlan altında sel tipi akışla birikmeyi temsil eden karasal depolar gelmektedir. Bazı yerlerde de göl sedimanlannın üzeri Pliosen e tarihilenen jipsli evoporitlerle kaplanmaktadır. İç Anadolu nun bugünkü akarsu sistemi aşınmaya direnci az olan bu dolgular üzerinde kurulmuş, bölgedeki platolar buna bağlı olarak şekillenmiştir. Böylece Türkiye de Pliosen paleocoğrafyası yankurak iklim şartlan altında sel tipi akışlar, yüzeysel yamaç aşınması ve buna bağlı çamur birikimleri ile temsil edilmektedir. Kuatemer de akarsu şekillendirmesi bu dolgular üzerinde gelişmiştir. Ancak bu farklı iki rejim arasındaki geçiş net değildir. Gerçi Sayın Hocam Oğuz Erol, çeşitli yerlerde bulduğu ve Villafrankien olarak tarihlendirdiği çakıl depolarını bu geçişin temsilcisi olarak nitelemektedir, ancak bunlann her yerde bulunmadığını, yerel olduğunu ve Pliosen ile Kuatemer arasında belirgin ve genel bir jeomorfolojik süreç değişimini yansıtmaya yetmeyeceğini düşünüyorum. Türkiye'de Kuatemer içinde farklı paleocoğrafık dönemler aynlması daha da zordur. Bu dönemde hakim şekillendirici etmen akarsular olduğuna göre akarsu şekillerine, özellikle de sekilere bakarak farklı dönemler ayırmayı düşünmek doğaldır. Ancak, Türkiye vadilerinde birbirleri ile karşılaştınlabilecek düzenli seki sistemlir bulunmamaktadır. Özellikle Doğu ve İç Anadolu da bazı vadilerde gelişen güzel seki örneklerinin çoğu, sürempoze vadi gelişimi ve boğazlarla aynlan havzalarda boğazlann etkisiyle oluşan yerel sekilerdir. Bunlara bakılarak Kuatemer içinde genel iklim değişmeleri veya tektonik fazlar belirlemek bugüne kadar denenmemiştir. Sonuç olarak gerek Pliosen ile Kuatemer arasında, gerekse Kuartemer boyunca Türkiye de coğrafi şartlarda belirgin hızlı değişmeler yansıtan geçişler görülmemektedir. Pliosen ve Kuatemer karasal ve bugünküne benzeyen yankurak iklim şartlan altında geçmiştir. Pliosen de sel-yüzeysel aşınma-çamur birikmesi, Kuaterner de akarsu-vadi gelişimi-alüvyon birikimi ana morfolojik modellerdir. Ancak bunlarda belirgin değişmeler değil, yavaş ve belki

Yeni Yaklaşımlarla Türkiye nin Plio-Kuaterner Paleocoğrafyası 195 salınımlarla silikleşen geçişler ve bu nedenle genel bir devamlılık olduğunu söylemek mümkündür. Bu nedenle jeologların kullandığı Plio-Kuaterner genellemesi paleocoğrafik anlamda da kullanılabilir. Fiziki çevre şartlarını en iyi yansıtan canlılar açısından bakıldığında da, bilindiği gibi, biyo-stratigrafık sınıflandırmada Kuatemer Tersier den ayrılmaz ve Kenozoik (Cainozoic) adıyla tek bir jeolojik devir olarak gözününe alınır. Türkiye şartlarında jeomorfolojik gelişme bakımdan da böyle bir devamlılık olduğu anlaşılmaktadır. Bunun çok önemli bir sonucu şudur: Türkiye de Plio- Kuaterner de devamlı olarak yükselen ve aşman morfo-strüktüral bloklarla, bunlar arasında çöken veya nisbi olarak çukur kalan ve aşınma materyali ile dolan depresyonlarda dikey ve düşey doğrultulardaki jeomorfolojik gelişmeyi belirlemek çok zordur. Çünkü yamaçlarda hızlı aşınma eski şekil izlerini devamlı olarak silmiş, çukurlarda devamlı olarak biriken yeni sedimanlar eskileri örtmüştür. Bu durumda Türkiye nin Plio-Kuaterner deki şekillenmesi üzerine yapılacak araştırmalarda iki yaklaşım önem kazanmaktadır: Bunlardan biri bütün zorluklarına rağmen yüksek rölyefte, subölümü çizgi ve alanlarının morfografık yorumudur. Yamaç gerilemesinin henüz ulaşamadığı doruk seviyelerinin ve yamaçlardaki omuz yüzeylerinin incelenmesi ve buna dayandırılan jeomorfolojik rekonstrüksiyonlar bu yaklaşımın esasını oluşturmaktadır. Değerli Hocam Sayın Prof. Dr. Oğuz Erol meslek hayatı boyunca bunu yapmıştır ve yapmaya da devam etmektedir. Bazıları tarafından çok eleştirilse de vardığı sonuçlar çok isabetlidir ve kurduğu sistem temel alınarak geliştirilmeye devam edilecektir. İkinci yaklaşım çukur yerşekli birimlerinde alüvyonlar ve onların altında kalmış olan sedimanlann incelenmesine dayanmaktadır. Bunun için sondajdan başka çare yoktur. Bu da bizim ekonomik imkânlarımızla çok zor bir çalışma şeklidir. Fakat elde edilen veriler çok daha somut ve güvenilir niteliktedir. Değişik yorumlara gerek bırakmayacak kadar net sonuçlar çıkartabilmektedir. Bu yolla geçmişe ait özellikler (paleocoğrafya) her bakımdan, yani sadece jeomorfolojik değil, klimatik, biyocoğrafık, hatta daha yakın dönemler için antropojenik yönleriyle, bir kitaptan okur gibi öğrenilebilmektedir.

196 Yeni Yaklaşımlarla Türkiye nin Plio-Kuaterner Paleocoğrafyası Coğrafyada sondaj çalışmalarını ilk bakışta yadırgayanların, yaklaşım ve değerlendirmelerimizi gördükten sonra nasıl ikna olduklarını, ortağı bulunduğumuz yerli ve yabancı bilimsel araştırma projelerinde sevinerek izlemekteyiz. Amacımıza uygun sondajlar yapabilmemiz için yabancı projelerden bize verilen destek ve bunun etkisiyle Bölümümüzde (Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü) kurabildiğimiz mütevazi laboratuarımız ve burada yabancı projelerin gerekli analizlerini de yapabilir duruma gelmiş olmamız bunun göstergesidir. SONUÇLAR 1. Coğrafyacı olarak paleocoğrafya kavramını bugünkü coğrafi özelliklerin oluşum ve şekillenmesiyle bağlantılı tutmak ve bu açıdan değerlendirmek daha uygun olur. 2. Böyle bir yaklaşımla Türkiye fiziki paleocoğrafyası için Miosen den Pliosen e geçiş oldukça belirgin bir başlangıç alınabilir. 3. Pliosen de Türkiye tektonik hareketlerle bloklar halinde yükselen bir karadır. Genellikle yankurak iklim şartlan altında sel tipi etkilerle yüzeysel aşınma ve sel çamurlanmn çukur alanlarda depolanması şeklinde bir jeomorfolojik gelişme olmuştur. Bununla birlikte Pliosen, paleocoğrafya bilgilerimizin az ve yetersiz olduğu bir dönemdir. 4. Kuatemer genellikle akarsu şekillerinin geliştiği bir dönemdir. Ancak aşınma ve birikme devam ettiği için Pliosen deki sel rejiminden Kuaterner deki akarsu rejimine geçiş belirgin değildir. Bu nedenle Türkiye paleocoğrafyası veya daha özel olarak paleojeomorfolojisi için genel bir Plio-Kuaterner kavramı kullanılabilir. 5. Paleocoğrafya araştırmalarında aşınım alanlanndaki morfolojik rölyef analizlerinin, çukur alanlardaki korelan depolann sedimantolojik özellikleri incelenerek tamamlanması gerekir. Bunun için dolgu alanlannda sondajlar yapılmasına ihtiyaç vardır. Böylece, değişen coğrafi şartlara göre birikmiş farklı sediman katmanlarının ayırt edilmesiyle paleocoğrafık gelişme aydınlatılabilir. Bu arada çeşitli jeo-kronolojik ve arkeometrik yöntemlerle farklı katmanlann yaşları da belirlenebilir. 6. Türkiye, konumu ve prehistorik çağlardan beri süren fiziki ve beşeri gelişimi bakımından çok çeşitli ve ilginç özelliklere sahip

Yeni Yaklaşımlarla Türkiye nin Plio-Kuaterner Paleoeoğrafyası 197 bir ülkedir. Bu nedenle, son yıllarda gelişen teknikleri uygulama imkânı bulan yabancı meslektaşlarımızın paleocoğrafya araştırmaları için yoğun bir ilgi alanı olmuştur. Bu durumda özellikle genç meslektaşlarımızın bu ilgiyi iyi değerlendirerek yabancı projelere katılmaları gerekmektedir. Böylece bu konuda hem gelişen bilgi ve uygulanan teknikleri öğrenmeleri, hem de yeni ortak projeler geliştirerek böyle araştırmalar için gerekli maddi kaynakları yaratmaları mümkün olabilecektir.