Cilt/Vol 5 Sayı/Number 18 Haziran/ June 2014 ISSN: 1308 7185 MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ DERGİSİ MEDICAL JOURNAL OF THE MUSTAFA KEMAL UNIVERSITY Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Yayını Medical Journal of the Mustafa Kemal University Yılda 4 kez yayınlanır. Makale gönderim adresi: mkutipdergi@gmail.com Web adresi: www.mkumedicaljournal.com
MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ DERGİSİ Medical Journal of the Mustafa Kemal University Mustafa Kemal Üniversitesi adına sahibi Rektörü Prof. Dr. Hüsnü Salih Güder Baş Editör: Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ömer Faruk Kökoğlu Editörler: Doç. Dr. Faruk Hilmi TURGUT Doç. Dr. Bilge Bülbül ŞEN Yrd. Doç. Dr. Erhan YENGİL Yrd. Doç. Dr. Recep DOKUYUCU Mustafa Kemal Üniversitesi Tayfur Ata Sökmen Tıp Fakültesi Dekanlığı tarafından yayınlanmaktadır. Dil Editörleri: Prof. Dr. Mehmet Rami HELVACI Yrd. Doç. Dr. Raziye Keskin KURT Hazırlık ve Baskı: Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyoistatistik Danışman: Prof. Dr. Cahit ÖZER Prof. Dr. Tacettin İNANDI Doç. Dr. Nazan SAVAŞ Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Enver Sedat Borazan Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi Sekreteri ISSN: 1308 7185 Dergi Sekreterliği: Yrd. Doç. Dr. Ümit Sertan ÇÖPOĞLU Dr. İbrahim ORTANCA Dr. Gökhan DEMİRKIRAN Arş. Gör. Şahin ÖZTÜRK Yılda 4 kez yayınlanır. Makale gönderim adresi: mkutipdergi@gmail.com Yazışma Adresi: Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı 31100 Antakya/HATAY Tel : (326) 2455114 Faks: (326) 2455305
DANIŞMA KURULU Dr.Ali Ulvi HAKVERDİ (Hatay) Dr.Taşkın DUMAN (Hatay) Dr.Ahmet Namık KİPER (Hatay) Dr.Hasan KAYA (Hatay) Dr.Mehmet YALDIZ (Hatay) Dr.Fatih YALÇIN (Hatay) Dr.Selim TURHANOĞLU (Hatay) Dr.Yaşar Can BAYDİNÇ (Hatay) Dr.Ayşe Dicle TURHANOĞLU (Hatay) Dr.Ali BALOĞLU (İzmir) Dr. Ali ÖZCAN (Hatay) Dr. İsmet Murat MELEK (Hatay) Dr. Orhan AYYILDIZ (Diyarbakır) Dr. Mehmet GÜNDOĞDU (Erzurum) Dr. Celaletdin CAMCI (Gaziantep) Dr. Alper SEVİNÇ (Gaziantep) Dr. Ali KESKİN (Kayseri) Dr. İmdat DİLEK (Erzurum) Dr.Ertap AKOĞLU (Hatay) Dr.Tacettin İNANDI (Hatay) Dr.Nizami DURAN (Hatay) Dr.Sebahat GENÇ (Hatay) Dr.Yusuf ÖNLEN (Hatay) Dr.Sabahattin OCAK (Hatay) Dr. Esin ATİK DOĞAN (Hatay) Dr.Hüseyin ÖKSÜZ (Hatay) Dr.Sinem KARAZİNCİR (Hatay) Dr.Muhyittin TEMİZ (Hatay) Dr. Mehmet Rami HELVACI (Hatay) Dr.Cumali GÖKÇE (Hatay) Dr.Hasan HALLAÇELİ (Hatay) Dr.Cahit ÖZER (Hatay) Dr.Burçin ÖZER (Hatay) Dr.Aydıner KALACI (Hatay) Dr.Senem ERDOĞMUŞ (Hatay) Dr.Cemil TÜMER (Hatay) Dr. Sadık GÖRÜR (Hatay) Dr.Gülnaz ÇULHA (Hatay) Dr.Çağla ÖZBAKIŞ AKKURT (Hatay) Dr.AsenaÇiğdem DOĞRAMACI (Hatay) Dr.Şemsettin OKUYUCU (Hatay) Dr.Hayal GÜLER (Hatay) Dr.Esra OKUYUCU (Hatay) Dr.Ayşe YILDIRIM (Hatay) Dr.İyad FANSA (Hatay) Dr. Nihat ŞEN (Hatay) Dr. A. Burak AKÇAY (Hatay) Dr.Yunus DOĞRAMACI (Hatay) Dr.Nazan SAVAŞ (Hatay) Dr.Mehmet DEMİR (Hatay) Dr.Süleyman OKTAR (Konya) Dr.Zafer YÖNDEN (Hatay) Dr.Oktay Hasan ÖZTÜRK (Antalya) Dr. Bülent AKÇORA (Hatay) Dr. Cem ZEREN (Hatay) Dr. Fatmagül BAŞARSLAN (Hatay) Dr. Mustafa KURT (Hatay) Dr. Erkan YULA (İzmir) Dr. Melek İNCİ (Hatay) Dr.Vicdan MOTOR (Hatay) Dr.Harun ALP (Hatay) Dr.Mürsel DAVARCI (Hatay) Dr.Mehmet İNCİ (Hatay) Dr. Ramazan AKÇA (Bursa) Dr. Tuncer DEMİR (Gaziantep) Dr. Şeniz DEMİRYÜREK (Gaziantep) Dr. Cengiz ÇEVİK (Hatay) Dr. Bülen GÖĞEBAKAN (Hatay) Dr. Ramazan BAL (Gaziantep) Dr. Cahit BAĞCI (Gaziantep)
Editörden, Değerli Okuyucularımız, Saygıdeğer Bilim İnsanları, Bilimin önemli yapıtaşlarından birisi olan çalışmaların değerlendirilip bilim dünyasına katılımında aracılık yapan dergicilik sisteminde Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi olarak 5. yıla ulaşmış ve 18. sayımızı basmış bulunmaktayız. İlk sayısı 2010 yılında yayınlanan dergimizde emeği geçen tüm editör ve yazarlarımıza sonsuz teşekkürler. Dergimizin makale kabul ve değerlendirme sisteminde planladığımız yeni değişikliklerle ilerleyen sayılarda bilime katkı amaçlı yazılarınızı bekler saygılar sunarım. Yrd. Doç. Dr. Recep DOKUYUCU Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi Editörü
İÇİNDEKİLER ÖZGÜN MAKALE/ORIGINAL ARTICLE İzole Vena Safena Parva Stripingi Sonrasında Kompresyon Çoraplarının Etkinliği: Retrospektif Çalışma Mehmet Ali KAYGIN, Nail KAHRAMAN, Ümit HALICI, Özgür DAĞ, Hüsnü Kamil LİMANDAL, Ümit ARSLAN, Eyüp Serhat ÇALIK, Bilgehan ERKUT Effectiveness of Compression Stockings after Isolated Vena Saphena Parva Stripping: Retrospectıve Study..1-12 Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğrencilerinde Kan Uyumu Recep DOKUYUCU, Nebihat Kaplan SEFİL, Ayşegül YİĞİT, Merve KARACA, Erhan YENGİL Blood Harmony of Medical Students in the Mustafa Kemal University...13-18 Hemodiyalizde Tünelli Kateterler Celalettin KARATEPE, Tülin Durgun YETİM, Cem LALE Tunneled Catheters in Hemodialysis 19-25 Gebelikte İzlenen Primer Baş Ağrıları ve Bu Nedenle Reçete Dışı İlaç Kullanımı Hava Özlem DEDE, Meral UZEL, İsmet MELEK, Esra OKUYUCU Primer Headaches and Over the Counter Use of Painkillers in Pregnancy...26-33 DERLEME/REVIEW Obezite Ve Adipokinler Sedat MOTOR, Mukadder Canan KESKİN, Recep DOKUYUCU Obesity and Adipokines...34-45 OLGU SUNUMU/CASE REPORT Delayed Emergence From Anesthesia Associated With Undiagnosed Central Sleep Apnea Syndrome Isil DAVARCİ, Celalettin DAGLİ, Murat KARCİOGLU, Kasım TUZCU, Selim TURHANOGLU...46-52 A Rare Cause of Nasal Obstruction and Headache: A Giant Bullae Ethmoidalis Inside the Concha Bullosa Selahattin TUGRUL, Remzi DOGAN, Ilker KOCAK, Sabri Baki EREN, Orhan OZTURAN Nazal obstrüksiyon ve başağrısının nadir bir nedeni; Konka büllozanın içine doğru uzanım gösteren büyük bir bulla etmoidalis.53-58 Wolff Parkinson White Sendromlu Hastanın Anestezi Yönetimi: Olgu Sunumu Sedat HAKİMOĞLU, Işıl DAVARCI, Kasım TUZCU, Alper Buğra NACAR, Mustafa UĞUR, Cem ORUÇ, Ali SARI, Murat KARCIOĞLU The Anesthetic Management of Patient with Wolff Parkinson White Syndrome: A Case Report...59-65
Özgün Makale / Original Article Kaygın ve ark. 1 İZOLE VENA SAFENA PARVA STRİPİNGİ SONRASINDA KOMPRESYON ÇORAPLARININ ETKİNLİĞİ: RETROSPEKTİF ÇALIŞMA Effectiveness of Compression Stockings After Isolated Vena Saphena Parva Stripping: A Retrospective Study Mehmet Ali KAYGIN*, Nail KAHRAMAN**, Ümit HALICI***, Özgür DAĞ*, Hüsnü Kamil LİMANDAL*, Ümit ARSLAN*, Eyüp Serhat ÇALIK*, Bilgehan ERKUT* * Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp Damar Cerrahisi Kliniği, Erzurum, Türkiye ** Bursa Yüksek İhtisas Hastanesi, Kalp Damar Cerrahisi Kliniği, Konya, Türkiye ***Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp Damar Cerrahisi Kliniği, Samsun, Türkiye ÖZET Amaç: Bu çalışmanın amacı, izole Vena Safena Parva stripingi sonrasında orta basınçlı elastik kompresyon çorabı kullanılmasının etkinliğini araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: 2011 Ocak ile 2014 Mart tarihleri arası izole Vena Safena Parva yetmezliği nedeniyle opere edilen 60 hasta (40 kadın, 20 erkek, yaş ortalaması; 39± 11, 35-58 yaş arası) bu randomize kontrollü retrospektif çalışmaya dahil edildi. Ekstremitelere postoperatif 3 gün boyunca elastik bandaj uygulandı. Hastalar ilaveten 4 haftalık kompresyon çorabı giyenler (Grup 1; 18 kadın, 12 erkek, yaş ortalaması 35±12,2, 23-47 yaş arası] ve giymeyenler (Grup 2; 22 kadın, 8 erkek, yaş ortalaması 38±10.8, 27-49 yaş arası.) olmak üzere iki gruba ayrıldı. Primer sonlanım ve sekonder sonlanım sonuçları değerlendirildi. Bulgular: Çalışma ve kontrol grubunda bacak ortalama hacimleri sırasıyla preoperatif 4600±540 ve 4740 ± 420 ml iken postoperatif 4. hafta sonunda 4440±430 ml ve 4660 ± 400 ml e geriledi. Dört haftalık takip döneminde işe dönüş, komplikasyonlar açısından fark gözlenmedi. Bacak hacimleri ve vizuel analog skala ağrı skorlarında grup 1 de istatistiki olarak anlamlı derecede bir azalma saptandı. Sonuç: İzole vena safena parva stripingi sonrası ilave elastik kompresyon çorabı giyilmesi ekstremite ödemi ve postoperatif ağrı hissinde anlamlı derecede azalma sağlayabilir. Diğer taraftan varis çorabı kullananlar ile kullanmayanlar komplikasyon gelişimi ve işe dönüş zamanı açısından benzer görünmektedir. Anahtar Kelimeler: Vena safena parva, striping, komplikasyon, skleroterapi ABSTRACT Background: The objective of this study is to investigate the effectiveness of medium pressurized elastic compression stockings usage after isolated vena saphena parva stripping. Material and Methods: Between 2001 January- 2014 March, 60 patients (40 women, 20 men, mean age; 39± 11 years, 35 to 58 years range) treated with vena saphena parva ligation and total stripping for isolated vena saphena parva insufficiency, were enrolled in this retrospective study. Elastic bandage applied on extremities for three days postoperatively. Patients were divided into two groups according to use of additional compression stocking for 4 weeks; as stockings using group, (group 1; 18 women, 12 men, mean age 35±12.2, 23 to 47 years) and as no stockings using group, (group 2; 22 women, 8 men, mean age 38±10.8, 27 to 49 years) and. Primary outcomes and secondary outcomes were evaluated. Results: Extremity volumes in Group 1 and Group 2 were reduced from preoperatively 4600±540 ml and 4740 ± 420 ml to postoperatively 4440±430 ml and 4660 ± 400 ml, respectively. There were no differences between two groups by means of time to return to work and complications. Extremity volumes and Visual Analogue Scale pain scores were detected statistically significant reduction at the end of 4 weeks in group 1. Conclusion: Additional use of compression stockings after isolated vena saphena parva stripping can provide significant reduction in extremity edema and visual analog scale pain score. On the other hand, developing complications and time to return to work in both groups seem similar. Keywords: Vena Saphena Parva, Stripping, Complication, sclerotherapy Geliş Tarihi / Received: 24.05.2014, Kabul Tarihi / Accepted: 23.06.2014 İletişim Adresi: Ümit Halıcı, Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Kliniği, Samsun, Türkiye E-posta: uhalici2003@yahoo.com
Kaygın ve ark. 2 GİRİŞ Vena Safena parva (VSP) yetmezliğine bağlı oluşan variköz venlerin standart tedavisinde, safeno-popliteal bileşkenin (SPJ) ligasyonu ve VSP nin total striping çok uzun zamandır yapılmaktadır. VSP cerrahi girişimleri, vena safena magna daki girişimlere göre daha zor, komplikasyon ve rekürrens oranları da daha fazladır. Rekürrensin önemli nedenlerinden biri parva popliteal bileşkenin yerinin tam olarak tanımlanamamasıdır. Rekürrens oranı, VSP reflüsü olanlarda, perforan venöz reflü olanlarda ve posttrombotik derin ven trombozu (DVT) olanlarda artmaktadır. Ayak bileğinin lateral kısmında yer alan retromalleolar açıklıkta seyreden sural sinir, distal VSP segmentinin striping inde, yaralanmalara açıktır. Varis cerrahisi sonrasında kanama, ödem, hematom ve ağrının azaltılması için kompresyon çorabı kullanımı önerilebilir. Kompresyon çoraplarının giyilmesindeki zorluklar, hastalar tarafından sıkça belirtilmektedir. Varikoz ven cerrahisi sonrası kompresyon tedavisinin yararı ile ilgili az kanıt bulunmaktadır. Vena saphena manga (VSM) stripingi sonrasında kompresyon çorabı tedavisi ile sınırlı sayıda yazı mevcuttur (1). Varislerin cerrahi tedavisinde VSP stripingi sonrasında kompresyon çorabı ile ilgili literatürde daha önce yapılmış bir çalışma olmadığı için bu retrospektif çalışmada, varis cerrahisinde izole VSP stripingi sonrasında 4 hafta klas 2 (20-30 mmhg) orta basınçlı elastik kompresyon çorabı giyilmesinin bacak ödemi, ağrı, komplikasyonlar ve işe dönüş süreleri üzerindeki etkisi araştırıldı. GEREÇ VE YÖNTEM 2011 Ocak ile 2014 Mart tarihleri arası izole VSP yetmezliği nedeni ile gelişen varisler nedeniyle opere edilen 60 hasta (40 kadın ve 20 erkek, yaş ortalaması; 39± 11, 35-58 yaş arası) etik kurul onayı sonrası çalışmaya dahil edildi. Hastaların arşivden dosyalarının ve poliklinik kayıtlarının incelenmesi neticesinde varislerinin kliniğe, etyolojiye, anatomiye ve patofizyolojiye dayalı sınıflandırma sistemine göre (CEAP C) skoru; 2-4 idi. İzole VSP yetmezliğinde renkli Doppler Ultrasonografi (RDUS) kullanıldı. RDUS de valsalva ile popliteal venden VSP ye 0,5 sn den uzun süren reflü VSP yetmezliği kriteri olarak kabul edildi. Hastalarda, izole vena safena parva stripingi yapılması sonrası tedavi edilen ekstremitelere postoperatif 3 gün boyunca elastik bandaj uygulandı. Hastalar 4 haftalık ek kompresyon çorabı giyenler (çalışma grubu (Grup 1); 18 kadın, 12 erkek, yaş ortalaması 35±12,2, 23-47 yaş arası) ve giymeyenler (kontrol grubu (Grup 2); 22 kadın, 8 erkek, yaş ortalaması 38±10.8, 27-49 yaş arası) olmak üzere iki gruba ayrıldılar. Her iki hasta grubuna
Kaygın ve ark. 3 da hemen postoperatif 3 gün boyunca VSP nın proksimali gazlı bez ile selektif komprese edilerek, standart elastik bandaj uygulandı. Bu süre sonrasında, kontrol grubundaki hastalar elastik kompresyon çorabı kullanmayan hastalardı. Hastaların giydikleri varis çorapları klas 2 olup 20-30 mmhg basınçlı kompresyon sağladı ve hastalara bunları postoperatif 4 hafta boyunca giymeleri önerildi. Sonlanım değerleri Hastaların yaş, cinsiyet, varis çıkarma yeri ve ek cerrahi işlemleri kaydedildi. Primer sonlanım değeri bacak ödemi idi. Sekonder sonlanım değerleri ağrı skorları, postoperatif komplikasyonlar (kanama, enfeksiyon, seroma ve duyu hasarları) ve tam aktiviteye dönüş oldu. Hacim ölçümleri her bir hasta için günün aynı saatinde preoperatif, postoperatif 3. gün, 2. hafta ve 4. hafta yapıldı. Resim 1 de gösterildiği üzere mililitre (ml) cinsinden ekstremite hacmi Frustom model yönteminin tanımladığı şekilde hesaplandı (2). Resim 1: Frustom işaret modeli ile bacak hacminin hesaplanması
Kaygın ve ark. 4 Hacim ölçümlerine baldır ve ayak tabi tutulmuştur. Baldır için, tibial nokta ile medial malleolus noktası arasındaki uzaklık, ayak için ise medial malleolus ile tüm ayak belirlendikten sonra ölçümler Frustom model yönteminin tanımladığı gibi yapılmıştır. Baldır hacmi, tibial nokta ile medial malleolus arasındaki uzaklık %10 aralıklarla ölçüldükten sonra Frustom işaret model yönteminin tanımladığı gibi önce %10 luk aralıklarla alınan parçaların hacimleri hesaplanmış formül 1 daha sonra tüm parçaların hacimleri toplanarak baldırın formül 2 toplam hacmi hesaplanmıştır (Resim 1) (3). Ayak hacmi hesaplanırken formül 3 ve formül 4, toplam hacim hesaplamasında formül 5 kullanılmıştır (Resim 2) (3). Ağrı skorları Vizuel Anolog Skalası (VAS) kullanılarak ölçüldü, buna göre, 0: Ağrı yok ; 10: En şiddetli ağrı dır. Postoperatif komplikasyonlar her kontrolde kayıt edildi. Resim 2: Frustom işaret modeli ile ayak hacminin hesaplanması
Kaygın ve ark. 5 4800 4750 4700 4650 4600 4550 4500 4450 Kontrol Grubu Çalışma Grubu 4400 4350 4300 4250 Preoperatif Postoperatif 3.gün Postoperatif 2.hafta Postoperatif 4. hafta Resim 3: Çalışma ve kontrol gruplarında bacak hacimlerinin preoperatif ve postoperatif değişiminin zaman içindeki seyri Cerrahi Teknik Anestezi yöntemi olarak tüm hastalara lokal anestezi uygulandı. Ameliyat öncesinde, tüm hastalarda parva popliteal bileşke RDUS ile cilt üzerinde işaretledikten sonra hasta ameliyathaneye alındı. Hasta prone pozisyonda ve popliteal bölgede rahatlık sağlayacak kadar fleksiyonda iken, VSP nın bitim noktasında, popliteal fossanın 1/3 orta ve 1/3 laterali arasından geçen transvers insizyon yapıldı. İnsizyon derin fasia insizyonu için 5 cm kadar uzatıldı. Sonrasında derin fasianın rahatlatılması için dize daha fazla fleksiyon yaptırılarak derin fasia insizyonu cilt insizyonuna paralel ya da bazı hastalarda daha fazla görünüm sağlanması için longitudinal olarak yapıldı. Bu arada VSP nın bir veya birkaç dalının çoğu hastada sural siniri çevrelemiş olduğu ve görüldü ve sinir tüm hastalarda korundu. Striping uygulanacak hastalarda; dalların divizyonu ile VSP proksimal ucu serbestleştirildi ve bu noktada VSP a divizyon uygulandı. Popliteal ven tarafındaki ucu bağlandı. Distalde stripper ile sadece variköz kümelenmeler içerisinden geçirildi ve ucu cilt yüzeyinden palpe edilerek takip edildi. Pakeler geçildiğinde stripper ucu seviyesinden yapılan 0,5 cm cilt bir insizyon ile stripper ucu damar dışına çıkarıldı ve striping yapıldı. Tüm insizyon yerleri subkutan kapatılarak elastik bandaj uygulandı. Postoperatif 6. saatten sonra derin ven trombozu riskini en aza indirmek amacıyla hastaların sınırlı mobilizasyonuna izin verildi. Tüm ameliyatlar, aynı cerrahi ekip tarafından ve aynı ameliyathanede yapıldı. Tüm hastalara enfeksiyon
Kaygın ve ark. 6 proflaksisi için 1 gram sefalosporin, postoperatif dönemde tromboemboli proflaksisi için tek doz 0.35 ml tinzaparin (İnnohep 10.000 IU/ml Kullanıma Hazır Enjektör 0.35 ml, Abdi İbrahim, İstanbul) uygulandı. İstatistiksel analiz Sürekli değişkenlerin dağılımları incelendi. Bağımlı gruplarda tekrarlayan ölçümler Wilcoxon ve Friedman testi ile karşılaştırıldı. Bağımsız gruplarda ise Mann-Whitney U testi kullanıldı. Çalışma ve kontrol grupları arası toplam komplikasyon sayısı farkı ki-kare testi ile değerlendirildi. İstatistiki analizler SPSS 12.0(SPSS Inc., Chicago, USA) programı ile yapıldı. p< 0.05 değeri anlamlı kabul edildi. BULGULAR Bu çalışma, 60 ardışık kontrollü randomize hasta içermektedir. Kontrol ve çalışma gruplarının ortalama yaşları, cinsiyet özellikleri benzerdi. Kontrol grubunda ve çalışma grubunda bacak hacmi ölçümü ile değerlendirilen bacak ödemi 4 hafta sonunda her iki grupta da geriledi (Resim 3). Çalışma ve kontrol grubunda bacak ortalama hacimleri sırasıyla preoperatif 4600±540 ml ve 4740 ± 420 ml iken postoperatif 4. hafta sonunda 4440±430 ml ve 4660 ± 400 ml e geriledi ve postoperatif 4. Hafta bacak hacimleri, postoperatif 3. gün değerleriyle karşılaştırıldığında çalışma grubunda 160 ml (%2,42) azalma olurken kontrol grubunda 80 ml (%1,18) kadar bir azalma gösterdi (Tablo 1). Her iki grupta da bacak hacmindeki azalma istatistiksel olarak anlamlı olarak saptandı (p 1 = 0.04, p 2 = 0.04). Tablo 1: Çalışma ve kontrol gruplarının ortalama bacak hacimleri Kontrol Grubu (Grup 1) Çalışma Grubu (Grup 2) Preoperatif (ml) Postoperatif 3.gün (ml) Postoperatif 2.hafta (ml) Postoperatif 4. hafta (ml) 4740 ± 420 4680 ± 400 4670 ± 410 4660 ± 400 (%1,18) 4600 ± 540 4540 ± 510 4480 ± 440 4440±430 (%2,42) P değeri (p 1 =0.04) (p 2 =0.04) p: 0,04, p< 0,05 p 1 : Grup 1 deki hastaların postoperatif 3. gün ile postoperatif 4. hafta arası bacak hacim farklarının istatistiksel karşılaştırılmasını göstermektedir. p 2 : Grup 2 deki hastaların postoperatif 3. gün ile postoperatif 4. hafta arası bacak hacim farklarının istatistiksel karşılaştırılmasını göstermektedir.
Kaygın ve ark. 7 % değerler: Her iki hasta grubunda preoperatif ortalama bacak hacimlerine göre postoperatif 4. Hafta ortalama bacak hacimlerinin değişiminin % olarak ifadesini göstermektedir. Ağrı için VAS skorları her iki grupta da postoperatif 3. gün ile 4. hafta arasında azaldı. 4. Hafta sonunda çalışma grubunda VAS skoru kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede azaldı (p= 0.03, Mann-Whitney U testi, Tablo 2). Çalışma grubunda işten ayrı kalma süresi 5,5 ± 2.5 gün olurken kontrol grubunda 6 ± 2.4 gün saptandı (p= 0.065, Tablo 3). Çalışma grubunda ve kontrol grubunda minimal hematom gözlenen ikişer hasta (n 1 :2(%6,6), n 2 :2 (%6,6) vardı. Hematom haricinde başka komplikasyon görülmedi. Tablo 2: Çalışma ve kontrol gruplarının VAS skorları Kontrol Grubu (Grup 1) Çalışma Grubu (Grup 2) Preoperatif Postoperatif Postoperatif Postoperatif P değeri (n) 3.gün (n) 2.hafta (n) 4. hafta (n) 6, 2 ± 1,2 6,3 ± 1,1 5,2 ± 1,2 5,0 ± 1,2 (p 1 =0.03) 6,4 ± 1,1 6,3 ± 1,2 3,6 ± 1,1 3,4 ± 1,1 (p 2 0.03) n: 0-10 arası VAS değeri olup ortalama ve standart sapma olarak hesaplandı. p 1 : Postoperatif 3. gün ile postoperatif 4. hafta arası p 2 : Postoperatif 3. gün ile postoperatif 4. hafta arası VAS: Vizuel Anolog Skalası Tablo 3: Çalışma ve kontrol gruplarının işten ayrı kalış süreleri İşten ayrı kalış süresi (gün) Kontrol Grubu (Grup 1) 6,0 ± 2,4 Çalışma Grubu (Grup 2) 5,5 ± 2,5* *Mann-Whitney U testi ile p: 0,065 saptandı. TARTIŞMA VSP, alt ekstremitede dorsal venöz arktan başlar. Baldır posterior yüzde proksimale ilerler. Genellikle popliteal fossa çizgisinin 5 cm üstünde popliteal ven e dökülerek sonlanır. Bunun yanında %15 olguda Giacomini veninde de sonlanabilir. En sık görülen bu iki anatomik durum dışında bu bölgenin varyasyonları oldukça sık görülür (4). VSP a cerrahi yaklaşım VSM dakine göre daha zor, komplikasyon ve rekürrens oranları da daha fazladır. Yakın zamanda yayınlanmış bir çalışma VSP operasyonu geçiren 59 olgunun 13 ünde (%22) preoperatif RDUS ile işaretlemeye rağmen parva popliteal bileşkenin
Kaygın ve ark. 8 tanımlanması ve ligasyonunun hatalı olduğu gösterilmiştir. Creton ve arkadaşları VSP de (% 50 6 yılda), VSM ya (% 50 12 yılda) göre daha sık rekürrens olduğunu göstermiştir. Rekürrens oranı postoperatif dönemde, zamanla artmaktadır, bunun nedeni hastalığın ilerleme gösteriyor olmasından dolayıdır (5,6). Distal VSP segmentinin striping inde, bileğin lateral kısmında, retromalleolar açıklıktaki sural sinir yaralanmalara açıktır. Sural sinir zedelenmesine bağlı komplikasyonlara yol açabileceğinden cerrahi esnasında çok dikkat edilmelidir. Kurdal ve arkadaşları, VSP striping yönteminin, basit ligasyon yöntemiyle karşılaştırdıkları çalışmada; striping yönteminin VSP reflüsünün tedavisinde daha iyi bir tedavi seçeneği olduğunu göstermemişlerdir (7). Bizim çalışma grubumuzda ise sadece VSP striping i yaptığımız hasta grubu vardı ve kontrol grubunun ve çalışma grubunun ameliyat sonrası bacak hacimleri bazal değerlerle karşılaştırıldığında sırasıyla 80 ml (%1,18) ve 160 ml (%2,42) kadar azalma gösterdi. Bacak ödemi varis çorabı kullanan grupta ödem daha azdı. Ameliyat sonrası varis çorabı ile kompresyon tedavisi uygulanan grupta diğer gruba göre bacak hacimlerinde belirgin derecerede azalma saptandı. Ayrıca her iki gruptaki postoperatif 4. haftada VAS ağrı değerleri, çalışma grubunda diğer gruba göre istatistiksel olarak anlamlı derecede azalmış saptandı. VSP reflüsü olan hastalarda rekürrensin yüksek olması; VSP anatomisinin değişken olmasına ve bu nedenle ligasyon sırasında proksimal kısmın uzun kalmasına da bağlanabilir. Rekürrens oranı VSP reflüsü olanlarda, perforan venöz reflü olanlarda ve post trombotik DVT olanlarda artmaktadır (8). Çok az merkez rutin olarak VSP ya striping uygulamaktadır. VSP nın olduğu yerde bırakılması, neovaskülarizasyona bağlı rekürrens riskini arttırabilir (9). VSP cerrahi endikasyonları: VSM ile benzer şekilde VSP da reflü ile VSP ve dallarında varislerin varlığıdır. VSM den farklı olarak, VSP nın reflüsü segmenter olabilir. Van Bemmelen ve arkadaşları, VSP yetmezliğinin %36 hastada proksimal segmentte, % 31 inde orta segmentte olduğunu göstermişlerdir. VSP yetmezlikli olguların %26 nda, bacağın distal kısmında VSP nın normal olduğu gösterilmiştir (10). Bu nedenle variköz venlere yol açan segmentin çıkartılması striping işlemi için yeterli gözükmektedir. Çalışmamızda, cerrahi teknikte proksimal ve gereğinde orta segment çıkarılmış, distal segmente müdahale edilmemiştir. Distal VSP segmentinin stripinginde, bileğin lateral kısmında, retromalleolar açıklıktaki sural sinir yaralanmalara açıktır. Çalışmamızda striping uygulanan hastalarda, VSP variköz venlerin sonlandığı yere kadar takip edilmiştir. Sural sinir hasarının oluşmaması
Kaygın ve ark. 9 kullandığımız cerrahi teknikte sural sinirle yakın komşuluğun bulunduğu ayak bileği seviyesinin cerrahi alandan uzak bırakılmasının önemli olduğunu düşünmekteyiz. VSM çıkarılması sonrası elastik çorap kullanımının suresini ve çorap tipini karşılaştıran sınırlı sayıda çalışma vardır fakat VSP stripingi sonrası yapılmış böyle bir çalışma literatürde bulunmamaktadır (1,11-14). VSM nin çıkarıldığı bir çalışmada, postoperatif 1 hafta süresince adezif kısa- gergin bandaj giyilmesiyle, postoperatif 6 hafta boyunca tromboemboli engelleyici çorap giyilmesini karşılaştırılmış ve ilk hafta sonunda semptom, ağrı, hareket, kaşıntı, şişkinlik, rahatsızlık ve hissizlikte istatistiki olarak bir fark saptanmadığı bildirilmiştir. Gruplar arasında tam aktivite ve işe dönüş dikkate alındığında fark belirtilmemiştir (12). Çalışmamızdaki hastalarda ise izole VSP yetmezliği olması, çalışma gruplarının karşılaştırılmasıyla elde edilen sonuçların yorumlanmasını kolaylaştırmıştır. Yapılan diğer bir çalışmada, lateral perimalleolar ülseri olan 20 bacak örneklenmiştir. Bu hastaların hiç birinde medial ayak bileği ülseri saptanmazken, çoğunda hiperpigmentasyon veya lipodermatoskleroz bulunmamıştır. Yine aynı çalışmada, hastalarda SPJ yetmezliği doppler USG ile saptandıktan sonra tüm hastalarda SPJ ligasyon ve divizyonu uygulandığı ve 12 hafta sonunda tüm ülserlerin iyileştiği görüldüğü bildirilmiştir. Bu nedenle SPJ yetmezliği doppler USG ile tespit edildikten sonra bu tip ülserlere uygulanan cerrahinin tatmin edici sonuçları olduğu gösterilmiştir (15). Theivacumar ve ark. tarafından yaptıkları bir çalışmada yapılan 65 hastaya SPJ yetmezliği nedeniyle endovenöz lazer tedavisi uyguladıklarını ve hastaların hepsinde işlem sonrası SPJ reflü'nün tamamen kaybolduğunu bildirmişlerdir (16). Ancak yine aynı çalışmada, bizim çalışmamızın aksine postoperatif varis çorabının etkinliği değerlendirilmemiş ve 3 hastada işlem sonrası sural sinir hasarına bağlı geçici duyu kaybı gözlenmiştir. Bizim çalışmamızda ise cerrahiye bağlı ciddi bir komplikasyon ile karşılaşmadık. Bizim çalışmamızı kısıtlayıcı faktör olarak, sınırlı sayıda hasta ile kısa süreli takip yapılmış olmasının değerlendirilebileceğini düşünmekteyiz ve VSP çıkarılması sonrasında kompresyon tedavisi uygulanmasının uzun dönemli takipte klinik etkilerinin ve tekrarlama oranlarına etkisinin araştırılmasının faydalı olacağı kanaatindeyiz. Sonuç olarak, izole vena safena parva stripingi sonrası postoperatif 3 gün boyunca elastik bandaj uygulamasını takiben klas 2 (20-30 mmhg) orta basınçlı elastik kompresyon çorabı giyilmesi, ekstremite ödemi ve postoperatif ağrı hissinde anlamlı derecede azalma
Kaygın ve ark. 10 sağlayabilir. Diğer taraftan varis çorabı kullananlar ile kullanmayan hastalar, komplikasyon gelişimi ve işe dönüş zamanı açısından benzer görünmektedir. Uzun dönem takiplerde ödem, rekürrens ve ağrı üzerindeki etkisi için yeni çalışmalara ihtiyaç olduğunu düşünmekteyiz. Çıkar çatışması beyanı. Yazarlar olarak bu yazının hazırlanması ve yayınlanması aşamasında herhangi bir çıkar çakışması olmadığını beyan ederiz. Finansman. Yazarlar olarak bu yazının araştırma ve yazarlık sürecinde herhangi bir finansal destek almadığımızı beyan ederiz.
Kaygın ve ark. 11 KAYNAKLAR 1. Houtermans-Auckel JP, Van Rossum E, Teijink JAW, Dahlmans AAHR, Eussen EFB, S.P.A. Nicola SPA ve ark. Variköz Venlerin Çıkarılması Sonrasında Kompresyon Çoraplarının Giyilmesi veya Giyilmemesi: Randomize Kontrollü Bir Çalışma Eur J Vasc Endovasc Surg 2009; 2:173-178. 2. Özkan A, Kin İşler A. Sporcularda Bacak Hacmi, Kütlesi, Hamstring/ Quadriceps Oranı ile Anaerobik Performans ve İzokinetik Bacak Kuvveti Arasındaki İlişki. Hacettepe J of Sport Sciences 2010; 21:90 102. 3.Sukul, DK, Den Hoed, KS, Johannes, EJ, Van Dolder R, Benda, E. Direct and indirect methods for the quantification of leg volume: comparison between water displacement volumetry, disk model method and the frustum sign model method, using the correlation coefficient and the limits of agreement, Journal of Biomedical England. 1993;15:477-480, 4. Doran FS, Barkat S. The management of recurrent varicose veins. Ann R Coll Surg Engl 1981; 63:432-436. 5. Creton D. Hypothe`ses e tiologiques des re cidives variqueuses saphe`ne interne: e tude anatomique sur 211 cas. In: Negus D, Jantet G, Collerıdge-Smıth Pd, eds. Phlebology 1995. London: Springer-Verlag, 164-168. 6. Creton D. 125 reinterventions for recurrent popliteal varicose veins after excision of the short saphenous vein. Anatomical and physiological hypotheses of the mechanism of recurrence. J Mal Vasc 1999; 24:30-37. 7. Kurdal AT, Cerrahoglu M, İskesen İ, Kahraman N, Eserdag M., Ozbakkaoglu A ve ark. Vena Safena Parva Ligasyonuyla Beraber Stripping Yapılmalı mı? İ. Ü Kardiyol Enst Derg 2009;8: 17-21 8. C. Allegra, P.L. Antignani and A. Carlizza Recurrent Varicose Veins Following Surgical Treatment: Our Experience with Five Years Follow-up, Eur J Vasc Endovasc Surg 2007;33, 751-756 9. Jones L, Braithwaite BD, Selwyn D, Cooke S, Earnshaw JJ. Neovascularisation is the principal cause of varicose vein recurrence: results of a andomised trial of stripping the long saphenous vein. Eur J Vasc Endovasc Surg 1996; 12:442 445. 10.Van Bemmelen PS, Bedford G, Beach K, Strandness DE Jr: Quantitavive segmental evaluation of venous valvular reflux with ultrasound scanning. J Vasc Surg 1989; 10:425-431. 11. Biswas S, Clark A, Shields DA. Randomised clinical trial of the duration of compression therapy after varicose vein surgery. Eur J Vasc Endovasc Surg 2007;33: 631-7.
Kaygın ve ark. 12 12. Raraty MGT, Greaney MG, Blair SD. There is no benefit from weeks postoperative compression after varicose vein surgery: a prospective randomized trial. Phlebology 1999; 14:21-5. 13. Rodrigus I, Bleyn J. For how long do we have to advise elastic support after varicose vein surgery? A prospective randomized study. Phlebology; 1991;6: 95-98. 14. Shouler PJ, Runchman PC. Varicose veins: optimum compression after surgery and sclerotherapy. Ann R Coll Surg Engl 1989;71:402-4. 15. Bass A, Chayen D, Weinmann EE and Ziss M. Lateral venous ulcer and short vein insufficiency saphenous. J Vasc Surg 1997;25:654-7. 16. Theivacumar NS, Beale RJ, Mavor AID and Gough MJ. Initial Experience in Endovenous Laser Ablation (EVLA) of Varicose Veins Due to Small Saphenous Vein Reflux Eur J Vasc Endovasc Surg 2007; 33, 614-618.
Özgün Makale / Original Article Dokuyucu ve ark. 13 MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİNDE KAN UYUMU Blood Harmony of Medical Students in the Mustafa Kemal University Recep DOKUYUCU*, Nebihat Kaplan SEFİL**, Ayşegül YİĞİT***, Merve KARACA***, Erhan YENGİL**** *Mustafa Kemal Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, Hatay, Türkiye **Antakya Devlet Hastanesi, Histoloji ve Embriyoloji Uzmanı, Hatay, Türkiye ***Mustafa Kemal Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Dönem I Öğrencisi, Hatay, Türkiye. ****Mustafa Kemal Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Aile Hekimliği Anabilim Dalı, Hatay, Türkiye ÖZET Amaç: Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ) Tıp Fakültesinde eğitim gören öğrencilerin kan grupları dağılımının tespit edilmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Mayıs-2014 tarihinde MKÜ Tıp Fakültesi öğrencilerine sosyo-demografik özelikleri ve kan gruplarına yönelik gönüllülük esasına göre anket uygulandı. Örneklem büyüklüğü olarak tüm tıp fakültesi öğrencileri belirlendi (n= 956). Dönem 1 den dönem 6 ya kadar toplam 617 öğrenci çalışmayı kabul etti. Elde edilen veriler SPSS 18.0 programına girilerek değerlendirildi. Kategorik değişkenler arasındaki ilişki ki-kare testi kullanılarak incelendi. P < 0,05 anlamlı kabul edildi. Bulgular: Çalışmayı kabul eden öğrencilerin %43 ü kadın, %57 si erkek idi. Tıp fakültesi öğrencilerinin dönemlerine göre cinsiyet dağılımı birbirine benzer olarak bulundu (p=0,156). Yaşları ortalama 21,9±2,4 (Min-max; 18-43) idi. Vücut kitle indeksleri kadınlarda ortalama 21,8 ± 2,49, erkeklerde ortalama 24,6 ± 3,36 olarak hesaplandı. Öğrencilerin memleketi % 17,2 (n=106) Adana ve % 16,5 (n=102) Hatay olarak bulundu. Öğrencilerin kan gruplarının % 33,2 A Rh (+), % 26,1 0 Rh (+), % 1,8 AB Rh (-), % 1,8 B Rh (-) olduğu ve % 8,3 nün ise kan grubunu bilmediği tespit edildi. Kan grubunu bilmeyenlerin en fazla Dönem IV öğrencileri olduğu tespit edildi. Sonuç: Yaptığımız çalışma sonucunda MKÜ Tıp Fakültesi öğrencilerinin kan grupları dağılımı, Türkiye geneliyle benzer olduğu görülmüştür. Vücut kitle indeksi toplumun beslenme durumunun değerlendirilmesinde en sık kullanılan yöntemlerden birisidir. Kan grubunu bilmeyen Tıp Fakültesi öğrencilerin varlığı azımsanmayacak kadar yüksek bulundu. Öğrencilerin kan gruplarını bilmeleri hususunda bilinçlendirilmesi ve öneminin kavranmasının gerekli olduğu kanısındayız. Çalışmamızda tıp fakültesi öğrencilerinin ideal kiloda olduğu ve beslenme durumlarının iyi olması bizim için memnun edici bir sonuçtur. Anahtar Kelimeler: Tıp Fakültesi, öğrenci, kan grubu ABSTRACT Objective: The aim of the present study to investigate the distribution of blood groups) the students studying at the Faculty of Medicine of Mustafa Kemal University. Methods: MK on May-2014 Faculty of Medicine students for socio-demographic characteristics and blood group A questionnaire was applied on a voluntary basis. The sample size was determined for all medical students (n = 956). Period of time from 1 to 6 agreed to work a total of 617 students. Entering the programming of the data obtained were analyzed using SPSS 18.0. The relationship between categorical variables were examined using chisquare test. P <0.05 was considered significant. Results: 43% of the students who were female, 57% were male. According to the period of medical students were found to be similar gender distribution (p = 0.156). The mean age of 21.9 ± 2.4 (min-max, 18-43), respectively. The average body mass index 21.8 ± 2.49 in women, men average 24.6 ± 3.36 respectively. All students hometown 17.2% (n = 106) in Adana, 16.5% (n = 102) in their hometown (Hatay) was found. 33.2% of students Rh (+), 26.1% 0 Rh (+), and 1.8% AB Rh (-) 1.8% B Rh (-) was 8.3% and it is ob blood group know detected. Blood group Period IV students who do not know that the maximum has been detected. Conclusion: In conclusion, students of the Faculty of Medicine of MK distribution of blood groups, were found to be similar with those in Turkey. Body mass index in the assessment of the nutritional status of the community is one of the most commonly used method. Blood group of medical students who do not know the existence of substantial found as high. In respect of the students to know their blood group awareness and understanding of the importance we believe that it is necessary. In our study of medical students is the ideal weight and nutritional status is good for us is a satisfying result. Key Words: Medical Faculty, Student, Blood group Geliş Tarihi / Received: 25.05.2014, Kabul Tarihi / Accepted: 19.06.2014 İletişim Adresi: Recep Dokuyucu, Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı, Hatay/Türkiye E-posta: drecepfatih@gmail.com
Dokuyucu ve ark. 14 GİRİŞ Günümüze kadar ABO, Lewis, I, P, Rhesus, Kell, Duffy, Kidd, Lutheran ve MNSs olmak üzere toplam 29 kan grubu sistemi bildirilmiştir (1). Bu kan gruplarından 1900 yılında Landsteiner tarafından keşfedilen ABO sistemi halen klinik olarak en önemli kan grubu sistemini oluşturmaktadır (1,2). Karbonhidrat yapısındaki bu sistemin antijenleri eritrositler dışında, trombositler vasküler epitel hücreleri, intestinal, servikal ve meme bezi epitel hücreleri yüzeyinde de bulunmaktadır (3). ABO kan grubu antijenleri kan transfüzyonu ve doku naklinin başarısında rol oynayan en önemli antijenik sistemlerden birisidir. ABO grup sistemine göre kan grupları, A, B, AB ve O grubu diye dörde ayrılır. Transfüzyon pratiğinde ABO dışındaki diğer önemli kan grubu antijenleri Rh sistemin (Rhesus) tarafından oluşturulmaktadır. Protein yapısındaki Rh sisteminin en güçlü antijeni D dir. Genel olarak bakıldığında Rh D pozitifliği %85-90 arasında değişmektedir. Klinik uygulamalarda transfüzyonunun başarısı, transfüzyon öncesi yapılan uygunluk testleri ile direkt ilişkilidir. Transfüzyon öncesi yapılan en önemli uygunluk testlerinden biri alıcı ve vericinin eritrositlerin ABO ve Rh gruplarının belirlenmesi diğeri de crossmatch testidir. İstisnalar olmakla beraber, kan ve kan ürünleri transfüzyonu uygulamasında genel kural; alıcı ve verici arasında ABO ve Rh gruplarının uygun olmasıdır. Bir bölgenin kan grubu profilinin bilinmesi, kan ve kan ürünü temininde, kolaylaştırıcı bir faktör olacağı muhakkaktır. ABO ve Rh kan gruplarının çeşitli ülkelerdeki dağılımlarının birbirinden farklılıklar gösterebildiği yapılan çalışmalarla gösterilmiştir. Ülkemizde de kan gruplarının dağılımları ile ilgili çalışmalar yapılmıştır (4-12). Biz bu çalışmada, Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ) Tıp Fakültesinde eğitim gören öğrencilerin kan grupları dağılımının tespit edilmesi ve fakültemizde ABO ve Rh kan grupları dağılımlarının incelenmesinin üniversitemiz için veri tabanı oluşturmada yararlı olabileceğini düşünerek çalışmayı planladık. GEREÇ VE YÖNTEM Kesitsel ve tanımlayıcı tipte olan bu çalışmada, Mayıs-2014 tarihinde MKÜ Tıp Fakültesi öğrencilerine sosyo-demografik özelikleri ve kan gruplarına yönelik gönüllülük esasına göre anket uygulandı. Örneklem büyüklüğü olarak tüm tıp fakültesi öğrencileri belirlendi (n= 956). Dönem 1 den dönem 6 ya kadar toplam 617 öğrenci çalışmayı kabul etti. Elde edilen veriler SPSS 18.0 programına girilerek değerlendirildi. Kategorik değişkenler arasındaki ilişki kikare testi kullanılarak incelendi. P < 0,05 anlamlı kabul edildi.
Dokuyucu ve ark. 15 BULGULAR Çalışmayı kabul eden öğrencilerin %43 ü kadın, %57 si erkek idi. Tıp fakültesi öğrencilerinin dönemlerine göre cinsiyet dağılımı birbirine benzer olarak bulundu (p=0,156). Yaşları ortalama 21,9±2,4 (Min-max; 18-43) idi. Vücut kitle indeksleri kadınlarda ortalama 21,8 ± 2,49, erkeklerde ortalama 24,6 ± 3,36 olarak hesaplandı (tablo 1). Tablo 1. Tıp fakültesi öğrencilerin sosyo-demografik özellikleri. Yaş Cinsiyet Memleket VKİ (kg/m 2 ) I. Sınıf (165) 19,6±1,54 K: %43 E: %57 Hatay: %21,2 Adana: %17,6 K: 20,4 ± 3,93 E: 23,2 ± 3,59 II. Sınıf (60) 20,3±1,02 K: %60 E: %40 Hatay: %21,7 Adana: %18,3 K: 21,0 ± 2,22 E: 24,9 ± 2,59 III. Sınıf (155) 22,0±2,13 K: %44,5 E: %55,5 Hatay: %15,5 Adana: %18,1 K: 21,9 ± 3,16 E: 22,8 ± 3,68 IV. Sınıf (54) 22,9±1,55 K: %48,1 E: %51,9 Hatay: %20,4 Adana: %18,5 K: 21,4 ± 1,69 E: 23,9 ±3,29 V. Sınıf (116) 23,8±1,26 K: %38,8 E: %61,2 Hatay: %13,8 Adana: %20,7 K: 21,7 ± 2,74 E: 23,9 ±3,28 VI. Sınıf (67) 25,0±1,43 K: %41,8 E: %58,2 Hatay: %4,5 Adana: %6,0 Diğer: %79,1 K: 21,8 ± 2,49 E: 24,6 ±3,36 Öğrencilerin memleketi % 17,2 (n=106) Adana ve % 16,5 (n=102) Hatay olarak bulundu. Öğrencilerin kan gruplarının % 33,2 A Rh (+), % 26,1 0 Rh (+), % 1,8 AB Rh (-), % 1,8 B Rh (-) olduğu ve % 8,3 nün ise kan grubunu bilmediği tespit edildi (Grafik 1). Kan grubunu bilmeyenlerin en fazla Dönem IV öğrencileri olduğu tespit edildi. Yaptığımız anket sonucunda MKÜ Tıp Fakültesi öğrencilerinin kan grubu ile Türkiye deki normal popülasyonun kan grubu dağılımı benzer bulundu.
Dokuyucu ve ark. 16 Grafik 1. Türkiye de dağılım oranları ve MKÜ Tıp Fakültesi öğrencileri kan gruplarının dağılımı. TARTIŞMA Yaptığımız çalışma sonucunda MKÜ Tıp Fakültesi öğrencilerinin kan grupları dağılımının, Türkiye geneliyle benzer olduğu görülmüştür. Vücut kitle indeksi toplumun beslenme durumunun değerlendirilmesinde en sık kullanılan yöntemlerden birisidir. Kan grubunu bilmeyen Tıp Fakültesi öğrencilerin varlığı azımsanmayacak kadar yüksek bulundu (%8,3). Bulduğumuz sonuçlar Şanlıurfa bölgesinde yapılan bir çalışmanın sonuçlarıyla oldukça benzerdir. Zerin M. ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada deneklerin % 36.38 inin A grubu, % 34.69 unun O grubu, % 21.25 inin B grubu ve % 7.68 inin AB grubu olduğu tespit edilmiştir (13). Malatya bölgesinde yapılan benzer bir çalışmada ise katılımcıların % 41.21 i A grubu %37.23 i O grubu %14.99 u B grubu ve %6.56 sı AB grubuna sahip oldukları belirlenmiştir (14). Kızılay ın yayınladığı verilere göre Türkiye geneli kan grupları (n=5.816.855) sırası ile A (% 42.5), O (%33.7), B (%15.8) ve AB (%8.0) olarak bildirilmiştir (15). Yaptığımız çalışmada öğrencilerimizin memleketlerinin yarıdan biraz fazlasının (%53,32) Adana, Mersin ve Gaziantep gibi Hatay a komşu illerden olduğu görülmektedir (Grafik 2). Sonuçlarımız Türkiye geneli ile karşılaştırıldığında oldukça bezer olduğu açıkça görülmektedir (Grafik 1). Bazı izole yerel gruplarda veya kabilelerde kan grubu dağılımının dünya genelinden farklı
Dokuyucu ve ark. 17 olduğunu gösteren çalışmalar vardır. Bu açıdan bakılırsa çalışma grubumuzun izole bir popülasyon olmadığı ve Güney illeri kapsayabileceği söylenebilir. Kan transfüzyonu gerektiren acil durumlarda kan grubunun önceden bilinmesi oldukça önemlidir. Öğrencilerin kan gruplarını bilmeleri hususunda bilinçlendirilmesi ve öneminin kavranmasının gerekli olduğu kanısındayız. Çalışmamızda tıp fakültesi öğrencilerinin ideal kiloda olduğu ve beslenme durumlarının iyi olması bizim için memnun edici bir sonuçtur. Grafik 2. MKÜ Tıp Fakültesi öğrencileri memleketlerinin dağılımı.