Bu Sayı ile Gelenler Kürt hareketinin çok yönlü olarak tartışıldığı, siyasal atmosferin hareketli olduğu, seçimlerin gündemi belirlemeye başladığı, meselenin halline ilişkin umutların tazelenirken aynı şekilde erimeye yüz tuttuğu zamanlardayız. Bir tekrar döngüsü içinde her anın, her yılın ve her benzer sürecin duygularının değişmeden bizleri takip ettiği bir dejavu halini yaşıyor gibiyiz. Böylesi bir dönemde Türkiye nin gündemini belirleyen temel etmenlerden biri kuşkusuz Kürt hareketidir. Dergimizin bir önceki sayısında konu ettiğimiz ve bu sayıyla devamını hazırladığımız bu konunun farklı veçhelerine odaklanıyoruz. Kürt hareketi Türkiye de her kesim tarafından açık veya örtük siyasal bir özne olarak kabul edilse de, yeterince bilinmemektedir. Tabulaştırılan Kürtlük gibi, Kürt siyasal hareketleri de bu dışlamadan nasibini almış, devletin başarılı bir organizasyonuyla olumsuzlamanın dışında neredeyse değerlendirilemez kılınmıştır. Bu yaklaşım vicdanlı ama sayıca az bir kesim tarafından kabul edilmese de, hâlâ çok yönlü olarak etkisini sürdürmektedir. Bizler de bu sayımızda anlamının dışında tutulup bir kötülük kaynağı olarak gösterilen, lakin Türkiye siyasetinde etkisinin de yadsınamadığı Kürt hareketinin ne olduğunun analizini yapan bir dosya hazırlamaya çalıştık. Bu minvalde dosyamızla birlikte beşinci sayımızda yer alan bütün yazıların içeriklerine kısaca değinecek olursak: Dergimizin bu sayısında, dördüncü sayımızda 1999 yılına kadar getirdiğimiz Kürt Hareketinin Kronolojisi nin devamı yer almaktadır. Kronolojinin 1998 2010 yıllarını kapsayan ikinci bölümünde, hem önemli olaylar hem de bu olayların analizleri bulunmaktadır. Kürt hareketinin uzun yıllar sürdürdüğü mücadele yöntemini, ideolojisini, bir bütün olarak paradigmasını değiştirdiği bu dönem, hem hareket, hem Kürt toplumu hem de bu konu hakkında araştırma yapan kişi ve kurumlar açısından büyük önem taşımaktadır. 1998 yılında başlayan ve 1999 yılında PKK lideri Öcalan ın yakalanmasıyla devam eden hızlı bir sürecin ardından başlayan bu dönem, aynı zamanda Kürt hareketinin ciddi
6 Toplum ve Kuram, Sayı: 5, Bahar-Yaz 2011 çalkantılar yaşadığı, dönüşürken ciddi krizlerle karşılaştığı, buna rağmen 2010 lara gelindiğinde ideolojik ve politik olarak yenilendiği bir aşamayı tanımlamaktadır. Dergi ekibinin hazırladığı bu kronolojide önemli dönemeçler sebep ve sonuçlarıyla birlikte analitik olarak ele alınmaktadır. Kürdistan da Hoşnutsuzluğun Toplumsal Örgütlenmesi Olarak PKK ve Dönüşen Algılar ) başlığını taşıyan yazı ise dosyamızın ikinci yazısıdır. Azad Rênas Çelik tarafından kaleme alınan yazıda, PKK ye dair Kürt toplumunda zamanla dönüşen algılar incelenmektedir. Dönüşen bu algılara; PKK, devlet ve medya gibi farklı aktörlerin etkileri tarihsel bağlamlarıyla değerlendirilmektedir. Yine Kürt toplumunun çeşitli kesimleriyle yapılan mülakatlardan yola çıkılarak elde edilen bilgilerle, PKK militanlarının toplumca algılanma biçimleri ele alınmaktadır. Çelik bu argümanlarını sırasıyla Yên derve (dışarıdakiler), Zarok (çocuklar) ve Gerilla üçlemesi üzerinden hem bir dönemlendirmeye kavuşturmakta hem de dönüşümün arka planını ele almaktadır. Dosyadaki üçüncü yazımız Gullistan Yarkın ın Dünyada Dönüşen Toplumsal Hareketler Ekseninde Kürt Hareketinin Ekonomi Politiği başlıklı makalesidir. Yarkın 19. yüzyıldan başlayarak 20. yüzyılın sonlarına kadarki dönemde geç kapitalistleşen çevre ve yarı-çevre ülkelerin çoğunda, kent ve kır merkezli birçok toplumsal ayaklanma ve toplumsal hareketi incelemektedir. Kendilerini sosyalist bir dünya kurmayı ve sömürgeciliği ortadan kaldırmayı hedefleyen ulusal kurtuluş hareketleri olarak tanımlayan ve sonraları ağırlıklı olarak yerlilerin (indigenous) ve azınlıkların anayasal etnik kimlik taleplerini ön plana çıkaran ve/veya kırsal ve kentli yoksul sınıfların toprağa ulaşımını, kırsal komünler, otonomi, toprak işgalleri veya yasal seçim yollarını kullanarak elde etmeyi amaçlayan çok sayıda yerli ve tarım (veya kırsal) hareketine dönüşen gruplar incelenmektedir. Yarkın bu hareketlerle karşılaştırmalar yaparak Kürt hareketinin son yıllardaki söylemsel dönüşümünü, özellikle ekonomi politiğe ilişkin yönlerini incelemektedir. Kürt hareketinin ideolojik dönüşümü ile birlikte ekonomi politiğe dair söyleminin de dönüştüğü ve yeni bir form edindiği tartışılmaktadır. Bahar Şahin Fırat ve Mesut Fırat ın birlikte yazdıkları Kürt Hareketi ni Diyarbakır Cezaevi ne Hapsetmek : İktidar, Özne ve Siyaset Üzerine Eleştirel Bir Deneme başlıklı çalışma, tüm tarihsel arka planını reddedip Kürt hareketinin ortaya çıkışını sadece Diyarbakır cezaevindeki işkenceler ile ilişkilendiren yazar ve araştırmacılara dönük bir eleştiri niteliğindedir. İktidarın, Kürt hareketini öznesizleştirmek, anonimleştirerek temsilcisiz kılmak ve siyaset alanının dışına atabilmek için hem sürekliliğini göz ardı ettiği, hem de hareketin temsilcilerini ve eylemlerini salt terörle ilişkilendirerek Kürt meselesinin tarihsel, siyasal ve toplumsal zeminini çarpıttığını dile getiren yazarlar, tarihin sayfalarına yansımayan dönemlerin daha dikkatlice incelendiğinde, silahlı mücadelenin,
1984 ten itibaren Kürtlerin 29. İsyanına önderlik eden PKK nin icadı olmadığını tartışmaktadırlar. Dolayısıyla Diyarbakır Cezaevi, kâbusun başladığı değil, olsa olsa kadim kâbusun kristalize olduğu yer olarak ifade edilmektedir. Çalışma, Kürtlerle devlet arasında başından beri var olmayan toplumsal sözleşmenin eksikliğini göz ardı ederek yapılacak her okumanın, bugün Kürt hareketini, 1980 sonrasında Diyarbakır Cezaevi nde yapılan kötü uygulamalara tepki olarak okumanın konforlu sınırları içinde kalmaya mahkûm olduğunu ifade etmektedir. 7 Dosyamızın beşinci yazısı dünyanın farklı bölgelerindeki komün eylemleri ve deneyimlerinde yer almış gazeteci Metin Yeğin ile yaptığımız röportajdır. Yeğin ile Urfa nın Viranşehir ilçesinde başlatılan Ax û Av komünü hakkında konuştuk. Komün deneyimini farklı yönleriyle anlatan Yeğin, amaçlarının Kürt hareketinin yeni paradigmasının da desteği ve etkisiyle sadece ihtiyacı olan insanlara ekonomik evler inşa etmek olmadığını, bunun en temel insani haklardan olan barınma hakkının bir gereği olduğunu, hem ekolojik hem ekonomik hem de ortaklaşılan mekânların yaratılabileceğini, Viranşehir deki Ax û Av projesinin de böylesi bir çaba olduğunu anlatmaktadır. Dosyadaki bir diğer yazımız da Zeynep Gambetti nin Yer/Mekân Politikası Kürt ve Zapatista Hareketinin Mekânsal Dinamikleri başlıklı çalışmasıdır. Yazı, Meksika Chiapas taki Zapatist hareket ve Türkiye deki Kürt hareketinin, silahlı çatışmanın yatışmasının ardından, kendilerine özgü iki mekân olan Diyarbakır ve Chiapas ı nasıl oluşturduğuna odaklanarak toplumsal hareketin iki örneğini incelemektedir. Gambetti, mekân-oluşturmanın bu hareketlerin söylem ve pratiğine etkisini açığa çıkarmanın öncelikli amacı olduğunu öne sürmektedir. Mekân oluşturmanın sadece yerellikle veya fiziksel ortamla ilgili olmadığını, ayrıca kendi başına bir mücadele şeklini ve bir hareketi inşa etmekle de ilgili olduğunu tartışmaktadır. Yazarın diğer amacı, mekânı kendine mal etme olarak adlandırılanın ne olduğunu genel hatlarıyla ele almaktır. Kariane Westrheim, Siyasi Eğitim Mekânı Olarak Cezaevi: PKK Üyeleri ve Sempatizanlarının Cezaevlerindeki Eğitim Deneyimleri başlıklı makalesiyle PKK nin cezaevlerinde yaptığı eğitimleri incelemektedir. Yazara göre Türk okullarında uygulanan asimilasyon politikalarının bir sonucu olarak, PKK, toplum içerisinde, dağlarda ve cezaevlerinde enformel eğitim alanları açmayı, hareketin başarıya ulaşması yolunda oldukça önemli görmektedir. Yıllar boyunca, PKK hareketinin, siyasi eğitimler aracılığıyla farklı düzeylerde gazeteci, yazar, sanatçı, siyasetçi ve eğitimci olarak aktif çalışan, kendi organik entelektüellerini ürettiğini belirten Westrheim, bu kişilerin diasporada ve farklı alanlarda Kürt toplumunun dönüşümü için çalıştıklarını ifade eder. Ayrıca cezaevlerindeki siyasi eğitimin her mahkûmun hayatını nasıl temelden etkilediğini anlamak için bu eğitimin nasıl organize edildiği üzerine çeşitli tartışmalar yürütmektedir.
8 Toplum ve Kuram, Sayı: 5, Bahar-Yaz 2011 Dosyadaki son yazımız Bejan Matur un Dağın Ardına Bakmak" adlı kitabının bir değerlendirmesidir. Selin Pelek tarafından kaleme alınan bu değerlendirme son zamanlarda çokça tartışılan kendi toplumunun dışına çıkıp kalemiyle bir iç oryantalizm şiddeti uygulayan Kürt aydınının portresini göz önüne sermesi açısından oldukça önemlidir. Pelek yazısında, Matur un kitabını değerlendirirken dağın ardına bakmakla meselenin asli tarafı olan dağın kendisini görünmez kıldığını ve meselenin bir mağduriyet ve pişmanlık üzerinden kurgulandığını ve yazar tarafından psikolojikleştirildiğini dile getirir. Matur un kitabının, dağa değil, dağdan kopanların hikâyelerini derlediğini ifade eder. Var olanın analizini yapmayan kitabın, kendi PKK sini yaratarak kendilerince sadece Matur değil bu anlayışın savunucuları bir çevre olarak düşünülebilir - olması gereken bir hareketi dillendirdikleri bu yazıyla yeniden tartışılmaktadır. Dosya dışından ilk yazımız Avdo Karataş ın, Çareserkirina Pirsgirêka Alfabeya Latînî ji bo kurdî (Kürtçe İçin Latin Alfabesi Sorununun Çözümlenmesi) isimli Kürtçe çalışmasıdır. Makale, Kürtçe nin standartlaştırılma çabalarını ve Latin alfabesi ile Kürtçe yazmanın problemlerini daha çok Güney Kürdistan bağlamında dile getirmekte, fakat tartışmasını yer yer Kuzey Kürtçesi (Kurmancî) ile de ilişkilendirmektedir. Yazara göre her iki konuda da bir kriz yaşanmaktadır ve bu krizin esas sebebi bir Kürt devletinin olmamasıdır. Ayrıca yazar Sorani, bir başka deyişle Güney Kürtçe sinin tek dil olarak dayatılmaya çalışıldığını ve bunun da hegemonik bir şekilde yürütüldüğünü savunmaktadır. Yazara göre Kürtçe nin standartlaştırılması ve hangi alfabenin kullanılması gerektiği konularında yanlış yapılarak konular birbiriyle karıştırılmakta, oysa bunların ayrı ele alınması gerekmektedir. Yazar, bu durumda önceliğin standart bir alfabe seçmeye/geliştirmeye verilmesi gerektiğini savunmaktadır. Dosya dışından ikinci yazımız Sebahattin Şen tarafından yazılan, Kadim Halkların Ortak Yapımı: Zaré başlıklı yazıdır. Şen yazısında,!f İstanbul AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali kapsamında özel bir gösterimi yapılan ve 1926 Hamo Beknazaryan imzalı Zaré filmini tanıtıp değerlendirmektedir. Ermenistan sinemasının kurucusu olarak kabul edilen Hamo Beknazaryan ın 72 dakikalık filmi Ermenistan daki Kürt köylerinde çekilmiş. Şen, kısa değerlendirmesinde ilk Kürt filmi ve ikinci Ermeni filmi olarak da adlandırılan filmin hikâyesini de analiz etmektedir. İkinci Kürtçe yazımız Yusuf Uygar'ın kaleme aldığı Li Ser Nêrîna Kevneşopî başlıklı çalışmadır. Bu yazı gelenek çalışmalarının nasıl olması gerektiği ve Kürt gelenek çalışmalarının inceleme yöntemleri ile bu yöntemlerin arka planını oluşturan teorik temelleri sorunsallaştırmaktadır. Yazı ayrıca öngördüğü alternatif teorik bakış ile bu teorik bakışla uyumlu olabilecek bir yöntem önerisinde de bulunmaktadır.
Clémence Scalbert-Yücel and Marie Le Ray in birlikte yazdıkları Bilim, İdeoloji ve İktidar. Kürt Çalışmalarının Yapısökümü başlıklı makale, Kürt çalışmaları bibliyografyası niteliğindedir. Yazarlar bu çalışmalarında Kürt meselesinin Türk akademi camiasındaki inkârı nedeniyle Kürtlere dair çalışmaların genelde akademi dışından olduğunu söyleyerek, bu alandaki akademik araştırmaların tarihine uzanmayı ve güncel çalışmaları ele almayı istediklerini belirtmektedirler. Yücel ve Ray, amaçlarının hem epistemolojik hem de sosyolojik bir perspektif ile gelinen en son noktayı ortaya koymak olduğunu, Kürtler hakkında bilgi üretimini - bu bilgi üretimindeki koşulları, tehlikeleri ve ilgili aktörleri- ve eğer oluşmuşsa da bunun dönüşümünü incelemek olduğunu dile getirmektedirler. Aynı zamanda farklı tarihi bağlamlarda farklı aktörlerin (devlet, Kürt milliyetçileri, sömürgeci güçler) Kürtler hakkındaki bilgi üretimini ele alan makaleleri de incelenmektedirler. Yine bu alanda çalışmalar yapan araştırmacılarla meselenin ele alınış biçimi üzerine yapılan çeşitli mülakatlara da makalelerinde yer vermektedirler. 9 Bu sayımızın son yazısı, Namık Kemal Dinç in Erken Cumhuriyet te Muhalif Bir Yazarın Kaleminden 1930 Ağrı İsyanı ve Kürdistan Meselesi başlığıyla bir giriş yazısı yazarak Osmanlıcadan sadeleştirdiği, Ömer Fevzi'nin Dünkü Makedonya-Bugünkü Kürdistan adlı çalışmasıdır. Dinç in sadeleştirmesini yaptığı makalenin latinize edilmiş tıpkı çevirimi, daha önce tarihçi Mete Tuncay tarafından hazırlanmış ve Toplumsal Tarih dergisinin 33. sayısında (Eylül 1996) yayınlanmıştır. Yazı, 1930 yılında Ağrı Dağı'ndaki direnişin bastırıldığı dönemde kaleme alınmıştır. Tek-Parti yönetiminin hâkim olduğu bir dönemde Paris te çıkardığı Rehber-i İnkılab adlı gazete ile muhalefet yürüten Ömer Fevzi tarafından kaleme alınan yazı, Ağrı dağı isyanına dairdir. İsmet İnönü nün sert bir biçimde eleştirildiği yazı, Ağrı direnişinin bastırılması sonrasında ve öncesinde Kürt-devlet ilişkilerini, devletin, Cumhuriyetin ilk yıllarında Kürtlere verdiği sözleri tutmamasını Makedonya meselesi ile karşılaştırmalar yaparak analiz etmektedir. Belgedeki alt başlık hem meselenin önemini hem de geleceği öngörmesi açısından oldukça önemlidir: Diktatör Hükümeti Kürt isyanını bastırdı, fakat Kürt bağımsızlığının temellerini attı.