Benzer belgeler
Bankacılık sektörü değerlendirmesi ve 2012 yılı beklentileri

Türkiye Bankacılık Sistemi 1, 2 Eylül 2007

FİNANSAL PİYASALARDA YENİ YASAL DÜZENLEMELER (REREGULATION) İHTİYACI VE TÜRK FİNANS SİSTEMİ

Türk Bankacılık Sistemi. Eylül 2005

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

CİGNA FİNANS EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. PARA PİYASASI LİKİT KAMU EMEKLİLİK YATIRIM FONU DÖNEMİ ALTI AYLIK RAPORU

2015 MAYIS ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ

İÇİNDEKİLER YAZAR HAKKINDA

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR

Seçilmiş Haftalık Veriler* 27 Şubat 2015

Bankacılık sektörü 2010 Ocak-Eylül dönemindeki gelişmeler. Ekim 2010

2015 EKİM ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ

2015 HAZİRAN ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ

Seçilmiş Haftalık Veriler* 29 Mayıs 2015

Rezerv para Rezerv Parasal taban Parasal Parası AKTİF: PASİF: Rezerv para Parasal Taban, Merkez Bankası Parası

Seçilmiş Haftalık Veriler* 3 Temmuz 2015

ANKARA EMEKLİLİK A.Ş. DENGELİ EMEKLİLİK YATIRIM FONU FON KURULU FAALİYET RAPORU

Makro Veri. TÜİK tarafından açıklanan verilere göre -5,6 puan olan dış ticaretin büyümeye katkısını daha yüksek olarak hesaplamamızdan kaynaklandı.

Seçilmiş Haftalık Veriler* 13 Mart 2015

Kamu Finansmanı ve Borç Göstergeleri

II. MALİ SEKTÖRÜN GENEL YAPISI

Artış. Ocak-Haziran Oranı (Yüzde) Ocak-Haziran 2014

Cari işlemler açığında neler oluyor? Bu defa farklı mı, yoksa aynı mı? Sarp Kalkan Ekonomi Politikaları Analisti

Seçilmiş Haftalık Veriler* 10 Nisan 2015

FİNANS VE MAKROEKONOMİ. Finansal Sistem ve Ekonomik Büyüme. Finansal Krizler ve Ekonomi

Türk Bankacılık Sistemi Haziran 2005 *

Finansal Hesaplar İstatistik Genel Müdürlüğü

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

Seçilmiş Haftalık Veriler* 17 Haziran 2016

Seçilmiş Haftalık Veriler* 12 Haziran 2015

TÜRKİYE SERMAYE PİYASASI. 23 Kasım 2011

Seçilmiş Haftalık Veriler* 15 Mayıs 2015

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

Seçilmiş Haftalık Veriler* 11 Eylül 2015

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ MERKEZ BANKASI ÜÇ AYLIK BÜLTEN SAYI: 2005-III

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

NDEK LER I. Finansal stikrarın Makroekonomik Unsurları II. Bankacılık Sektörü ve Di er Finansal Kurulu lar

Allianz Hayat ve Emeklilik A.Ş. GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI DÖVİZ CİNSİNDEN KARMA BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU

Allianz Hayat ve Emeklilik A.Ş. GELİR AMAÇLI KAMU DIŞ BORÇLANMA ARAÇLARI (EURO) EMEKLİLİK YATIRIM FONU FAALİYET RAPORU (

Seçilmiş Haftalık Veriler* 22 Mayıs 2015

Finansal Hesaplar 2013

Bankacılık sektörü Mart. Mayıs 2008

Seçilmiş Haftalık Veriler* 10 Haziran 2016

Merkez Bankası 1998 Yılı İlk Üç Aylık Para Programı Gerçekleşmesi ve İkinci Üç Aylık Para Programı Uygulaması

2015 NİSAN ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ

Döneminde Türk Bankacılık Sektörü

Seçilmiş Haftalık Veriler* 20 Şubat 2015

Seçilmiş Haftalık Veriler* 20 Mart 2015

SERMAYE PİYASASI KURULU İKİNCİ BAŞKANI SAYIN DOÇ. DR. TURAN EROL UN KAMU ALTYAPI YATIRIMLARININ SERMAYE PİYASALARI ARACILIĞIYLA FİNANSMANI KONULU

2015 HAZİRAN ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ

Seçilmiş Haftalık Veriler* 26 Haziran 2015

CİGNA FİNANS EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. GRUPLARA YÖNELİK ESNEK EMEKLİLİK YATIRIM FONU DÖNEMİ ALTI AYLIK RAPORU

CİGNA FİNANS EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. STANDART EMEKLİLİK YATIRIM FONU DÖNEMİ ALTI AYLIK RAPORU

Türkiye de Yabancı Bankalar *

KAMU FİNANSMANI VE BORÇ GÖSTERGELERİ

Seçilmiş Haftalık Veriler* 15 Temmuz 2016

Seçilmiş Haftalık Veriler* 7 Nisan 2017

Seçilmiş Haftalık Veriler* 25 Aralık 2015

Seçilmiş Haftalık Veriler* 24 Mart 2017

Eylül Merrill Lynch Yatırım Bank A.Ş. ve Bağlı Ortaklığı Merrill Lynch Menkul Değerler A.Ş.Bağlı 1

Yatırımcılar. Yatırım Tercihleri sonunda yurtiçi yerleşiklerin tasarruflarının %29 u sermaye piyasasında değerlendirilmektedir.

Grafik-4.1: Cari Açığın GSYH ye Oranı (%)

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ MERKEZ BANKASI ÜÇ AYLIK BÜLTEN SAYI: 2006-III

Türkiye Ekonomisinde Dönüşüm

Seçilmiş Haftalık Veriler* 31 Temmuz 2015

Seçilmiş Haftalık Veriler* 24 Temmuz 2015

5.21% -11.0% 25.2% 10.8% % Eylül 18 Ağustos 18 Eylül 18 Ekim 18 AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ ÖZET GÖSTERGELER. Piyasalar

Ödemeler Dengesi Bülteni

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GELİR AMAÇLI KARMA BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU(EURO) YILLIK RAPOR

BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE EKONOMİSİNE PANORAMİK BAKIŞ...

Grafik I.3. ABD Enflasyon, İşsizlik ve Fed Bilanço Büyüklüğü Değişiminin Gelişimi 2

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ MERKEZ BANKASI ÜÇ AYLIK BÜLTEN SAYI: 2006-IV

Seçilmiş Haftalık Veriler* 10 Temmuz 2015

2014 KASIM ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ

Seçilmiş Haftalık Veriler* 15 Nisan 2016

Seçilmiş Haftalık Veriler* 8 Nisan 2016

Mart Emeklilik Fon Bülteni. bnpparibascardif.com.tr /

Küresel gelişmeler, Türkiye ekonomisi ve bankacılık sektörü. 21 Ocak 2015

Finansal Piyasalar ve Bankalar

Büyüme, Tasarruf-Yatırım ve Finansal Sektörün Rolü. Hüseyin Aydın Yönetim Kurulu Başkanı

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ ÜNİTE EKONOMİK VE FİNANSAL SİSTEM İKİNCİ ÜNİTE PARANIN ZAMAN DEĞERİ

HAFTALIK MENKUL KIYMET İSTATİSTİKLERİ ( TARİHİ İTİBARIYLA)

CİGNA FİNANS EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. BÜYÜME AMAÇLI HİSSE SENEDİ EMEKLİLİK YATIRIM FONU DÖNEMİ ALTI AYLIK RAPORU

2015 MART ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ

ÜNİTE:1. Para ve Finansal Sistem ÜNİTE:2. Mali Varlık Fiyatlarının Belirlenmesi ÜNİTE:3. Finansal Kurumlar ve Piyasalar ÜNİTE:4

DEVLET BAKANI SAYIN MEHMET ŞİMŞEK İN YAPISAL REFORMALARIN MAKROEKONOMİK ETKİLERİ KONFERANSI AÇILIŞ KONUŞMASI (26 EKİM 2007 ANKARA)

Sermaye Piyasaları ve Ekonomik Program

Seçilmiş Haftalık Veriler* 19 Ağustos 2016

ARAP TÜRK BANKASI A.Ş. VE KONSOLİDASYONA TABİ BAĞLI ORTAKLIĞI 1 OCAK 31 MART 2016 KONSOLİDE ARA DÖNEM FAALİYET RAPORU

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

PAZAR BÜYÜKLÜĞÜ YATIRIM MALĐYETLERĐ AÇIKLIK EKO OMĐK VE POLĐTĐK ĐSTĐKRAR FĐ A SAL ĐSTĐKRAR

BANK MELLAT Merkezi Tahran Türkiye Şubeleri 2014 II. ARA DÖNEM FAALİYET RAPORU

2015 EYLÜL ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ

Seçilmiş Haftalık Veriler* 11 Mart 2016

Seçilmiş Haftalık Veriler* 11 Aralık 2015


Ara Dönem Özet Faaliyet Raporu Haziran Merrill Lynch Yatırım Bank A.Ş.

Ara Dönem Özet Faaliyet Raporu Eylül Merrill Lynch Yatırım Bank A.Ş.

Küresel Kriz Sonrası Türkiye de Finansal Sistem Bankacılık Sektörü

Transkript:

TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN PİYASA YAPISININ ANALİZİ-1

GİRİŞ Ülke ekonomilerinin itici gücü konumundaki mali sistemin yapısı, ülkelerin gelişmişlik düzeylerine göre farklılıklar arz etmektedir. Nitekim, mali sistemi oluşturan kurum çeşitliliği az gelişmiş ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru artış gösterirken, rekabet koşulları açısından da ciddi farklılıkları gözlemlemek mümkün olmaktadır. Ülkemiz finans sektörünü oluşturan piyasa ve kurum çeşitliliği tipik gelişmekte olan ülke özelliğini yansıtmaktadır. Bu doğrultuda mali sistemin en önemli kurumlarını bankalar oluşturmaktadır. Dolayısı ile her konuda olduğu gibi piyasa yapısı açısından yapılacak tüm değerlendirmelerde ağırlıklı olarak bankacılık sektörüne ilişkin mevcut durumun ve gelişmelerin incelenmesi, mali sistemin geneline ilişkin bir görüş verecektir. Türk bankacılığı, ülke ekonomisinin uzun yıllardır yaşadığı istikrarsız yapı ve banka ölçeklerinin küçüklüğü gibi içsel faktörler ile uluslararası rekabetten kaynaklanan gelişmelerle birlikte, Avrupa Birliği ne tam üyelik yolunda iki binli yıllara adım atmıştır. (Altay, 2004:1). Bir taraftan mevzuata ilişkin düzenlemeler, diğer taraftan banka birleşmeleri, satışları ve tasfiyelerinin yoğun olarak yaşandığı yakın geçmişteki gelişmeler neticesinde, bankacılık sektörü kendi iç dengelerini oluşturma yolunda önemli adımlar atmıştır. Bu kapsamda, tebliğde öncelikle liberalizasyon sonrası mali sistemin nasıl etkilendiği, Türk mali sisteminin yapısı, Türk bankacılık sektörünün mevcut durumuna ilişkin genel bilgiler verildikten sonra Türk Bankacılık Sektörünün piyasa yapısı, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerle karşılaştırmalı olarak incelenecek, elde edilen bulgular ışığında sonuç bölümünde değerlendirme yapılacaktır. 1. FİNANSAL PİYASALARDA YENİ YASAL DÜZENLEMELER (REREGULATION) VE TÜRK FİNANS SİSTEMİ Ülkelerin gelişmelerini ve sanayileşmelerini gerçekleştirebilmeleri için ihtiyaç duydukları önemli faktörlerden biri yatırımların artırılması ve dolayısıyla da bu yatırımlarda kullanılacak fonların yeterli düzeyde ve nitelikte temin edilebilmesidir. Ancak, finansal piyasalarda yatırımlara aktarılacak bu fonların çok kısıtlı olması ve mevcut fonların en düşük maliyetle ve mümkün olan en fazla verimlilikle kullanılamaması da önemli bir sorun oluşturmaktadır. Finans piyasalarının görevini tamamıyla yapabilmesi, yani tasarruflar ile yaratılan kaynakların verimli alanlara, yatırımlara aktarılabilmesi için, finansal sistemde derinleşmenin sağlanmasının yanısıra, finansal sistemin serbestleştirilmesi ve yeniden yapılanması da gerekmektedir. Bu nedenle, uluslararası finansal piyasalarda, 1980 sonrasında, deregülasyon, reregülasyon, kambiyo düzenlemelerinde serbestleştirme, teknolojik gelişmeler ve tüm bu gelişmelere paralel olarak da finans piyasalarının bütünleşmesi yani küreselleşmesi gibi yeni olgular ortaya çıkmıştır. Bu sürece, sadece gelişmiş ülkelerin finansal piyasaları değil, aynı zamanda, çok sayıda gelişmekte olan ülkenin finansal piyasalarının da katıldığı gözlenmektedir. 1

Uluslararası alanda bu gelişmelerin yaşanılıyor olmasının en önemli nedenleri olarak; gelişmiş ülkelerin dış ticaret ve kamu açıklarının finansmanının ve gelişmekte olan ülkelerin ise büyüme ve kalkınma finansmanının sağlanabilmesi için, yurt içi ve yurt dışı tasarruflara, giderek daha fazla ihtiyaç duymaları ve daha fazla fon talep etmekte olmaları gösterilebilir. Ayrıca, uluslararası sermayenin kendisine yüksek getirili finansal pazarlar araması da bu gelişmelerin bir diğer itici faktörüdür. Finansal sistemlerde yatırımların finansmanında iki farklı finansman modeli bir arada kullanılmaktadır. Bu finansman modellerinin birincisinde, bankacılık sistemi etkin bir rol üstlenirken ikinci modelde ise, sermaye piyasaları ön planda bulunmakta ve asli işlevleri üstlenmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde fonların toplanması ve dağıtılmasında birinci model olan bankacılık sistemi ağırlıklı ve etkin bir rol oynamaktadır. Ancak, ekonominin gelişme süreci tamamlandıkça bankacılık sistemi yerini, sermaye piyasası kurumlarına bırakmaktadır. Bu nedenle, kalkınmasını sağlamış olan gelişmiş ülkelerde, bankacılık sisteminin, sistemdeki payı %90 lardan %40 lara kadar düşmektedir. Bankalar, yıllardır, reel kesime kaynak yaratmada, mevcut yatırımların finansmanında ve yeni üretim kapasitelerinin yaratılmasında etkin roller üstlenmişlerdir. Türk finans piyasasında, tasarrufları bankacılık sistemine çekmede en önemli finansal araç mevduat olmuş, yüksek enflasyon ve kamunun borçlanma gereği nedeni ile ulaşılabilen yüksek maliyetli fonlar, yüksek aktarma maliyeti ile reel kesime aktarılmaya çalışılmıştır. Sermaye yetersizliği nedeni ile büyüyemeyen sistem içinde kredilendirme mekanizması çalışamaz hale gelmiş ve bunun sonucunda, reel kesimi (hatta bankacılık sistemini) finansman ihtiyacını karşılamada alternatif yöntem arayışı içine sokmuştur. Ancak, Türk finans sisteminin gelişimini anlayabilmek için, mali sisteminin geliştirilmesi, derinleştirilmesi ve araç çeşitliliğinin artmasına yönelik reformların yoğun olarak gerçekleştirildiği bir dönemin (1980 sonrası) ardından, mali sistemin varmış bulunduğu noktanın değerlendirilmesi gerekmektedir. 1.1. TÜRKİYE DE FİNANSAL SİSTEMİN GELİŞİMİ VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE Finansal piyasaların gelişmişliği, ulusal ve uluslararası tasarrufları harekete geçirme seviyesi ile ölçülmektedir. Finansal piyasaların gelişmişliğini bu niteliği ile ölçen ve derinleşme göstergesi olarak adlandırılan ölçüm ise, mali varlıkların GSMH ye oranı ile, M2Y para arzı büyüklüğünün GSMH ye oranıdır. Bir ülkenin ekonomik büyümesini artırması için, finansal deregülasyon ve finansal derinleşme büyük önem arz etmektedir. Bankacılık sistemi üzerinde denetim ve müdahalelerin önemli ölçüde azaltıldığı deregülasyon politikalarının sonucu olarak görülen finansal serbestlik, finans sistemleri üzerinde etkili olmaktadır. Kısaca finansal deregülasyon,, finansal kurumların ve hizmetlerin çeşitlenmesidir. Finansal deregülasyon sonucu, bankacılık sektörü ile sermaye piyasası arasında aracılık yapan bir çok kurum ortaya çıkmaktadır. Bu durum finans piyasalarında derinleşmeyi beraberinde getirir. Finansal derinleşme ise, finans sektöründe yaratılan fonların, reel kesime aktarılma oranıdır. Bu oran yüksekse finansal derinleşme yüksek olacak ve bu da ekonomik büyüme oranını artıracaktır. Oranın düşük olması halinde ise, finansal 2

derinleşme zayıf olacağından reel sektördeki kaynak yetersizliği nedeniyle, ekonomik büyüme istenilen düzeyde olamayacaktır. Bunların yanında, ekonomik büyümenin sağlanması için ülkedeki ekonomik istikrar da önemli bir diğer etken olmaktadır. Ekonomik istikrarın bulunmadığı ekonomilerde, yatırımcılar uzun dönemde elde edecekleri kazanç miktarlarını göremediklerinden, finans sektöründeki fonlar, reel sektöre aktarılmamakta ve üretime dönüştürülememektedir. Bu durum ise, paradan para kazanılmasına yani fonların finans sektöründe kalmasına yol açmaktadır (Oksay, 2000:3). 1.2. TÜRKİYE DE FİNANSAL SERBESTLEŞME HAREKETLERİ Son 20 yıllık süreçte, gelişmekte olan ülkelerin çoğunda finansal liberalleşme hareketlerine büyük yer verilmiştir. Bunun en önemli nedenleri, bu ekonomilerde kaynakların dağılımındaki etkinliğin bozulması ve hedeflenen büyüme oranlarına ulaşılamamasıdır. Bu kapsamda ise, tasarrufların artırılması, yabancı sermaye girişinin sağlanması ve sonuç olarak ülkeye para akışının artırılması için bir çok önlem alınmış ve kredi kontrollerinin kaldırılması, faiz oranlarının negatif oranlardan pozitif oranlara çekilmesi gibi bir çok önleme de başvurulmuştur. Finans piyasalarında 80 li yıllardan sonra ortaya çıkan gelişmeler, bu gelişmelerin 90 lı yıllarda giderek hız kazanması, özellikle uluslararası sistemde yeni finansal araçların devreye girmesi, finansal işlem miktarlarının hızla artması ve tüm bunlara karşın finansal krizlerin maliyetlerinin yüksek olması, dünyada tüm gözleri finansal piyasalara ve finansal kriz kavramına çevirmiştir. Bu kavram da parasal istikrar ve finansal istikrar konularına tüm ülkelerin daha fazla önem vermesine yol açmıştır. Parasal istikrar denildiğinde, genel olarak, fiyat seviyelerinde istikrar sağlamak anlaşılmaktadır. Gelişmiş ülkelerde fiyat istikrarı denildiğinde ise, yıllık %2 nin altında kalan bir enflasyon oranı anlaşılmaktadır. Finansal istikrar ise, öncelikle, reel ekonomi ile finansal sistem arasındaki ilişkinin istikrarlı olarak sürdürülebilmesi demektir. Bu itibarla, Türkiye de finansal piyasaların gelişimini değerlendirirken, konuya finansal ve parasal açıdan yaklaşmak daha doğru olacaktır (Oksay, 2000:5). 1.2.1. 1980 Öncesi Dönem Türkiye de 1980 öncesi dönemde, finansal piyasalar katı bir denetleme sistemi altında bulunuyordu. Bu dönemde, mevduat faizlerine tavan konulmuş yani faizlerin üst sınırları devlet denetimi altına alınmış ve diğer taraftan ise, finansal gelirler ve işlemler büyük oranda vergiye tabi tutulmuştu. Yine bu dönemde, rezerv ve likidite oranları ve aracılık maliyetleri yüksek düzeylerde seyretmiştir. Bu dönemin bir diğer özelliği ise, işletmelerin ihtiyaç duydukları finansmanı borç senedi veya hisse senedi gibi finansal araçlar kullanarak değil, doğrudan banka kredileri aracılığıyla sağlamış olmalarıdır. Ayrıca, yabancı finansal kurumların yurt içi piyasalara girişi engellenmiş, dış finansal operasyonlara ve yabancı para aktif tutmaya da sınırlamalar getirilmiştir. Bu faktörlerin de etkisiyle, sermaye piyasaları bu dönemde gelişememiş ve hükümet kontrolü altında tutulmuştur. Tüm bu faktörlerin yanında, dış ticaret ve döviz giriş çıkışı da kontrol altında tutulmuş ve para ve kredi sistemleri baskı altına alınarak doğrudan ekonomiye müdahale edilmiştir. Özetle, 1980 yılı öncesi ithal ikameci stratejisi, ihracata dayalı büyümeyi engellemiştir. Ayrıca, bu dönemdeki dışa açılma politikası, ithalat rejiminin serbestleştirilmesi, yabancı sermayenin teşvik edilmesi ve bunlara ek olarak dış borçlanmanın artırılması ile sağlanılmaya çalışılmıştır. 3

Söz konusu dönemde, Türkiye henüz gelişmesini tamamlayamadığı için, mali piyasalar katı bir şekilde denetlenmiş, sermaye piyasaları gelişememiş ve serbest döviz piyasaları oluşturulmamıştı. Piyasa devlet kontrolü altında tutulduğu için ise, faiz oranları ve kredi miktarları da devlet tarafından belirleniyordu. Türkiye de 1980 öncesinde finansal piyasaların durumu şu şekilde özetlenebilir: -Mevduat ve kredi faiz oranları kontrol altındaydı, yüksek ve dalgalı enflasyon ortamında kredi ve mevduat reel faiz oranları negatifti. -Bankaların ve mevduat sahiplerinin döviz işlemlerine önemli kısıtlamalar getirilmişti (kambiyo kısıtlamaları). -Kişilerin portföylerinde döviz bulundurma olanakları yoktu. -Tercihli kredi yolu ile birçok sektöre sübvansiyon sağlanmaktaydı. Merkez Bankası para politikasının oluşturulmasında tercihli krediler önemli yer tutmaktaydı. -Kalkınmada öncelikli sektörlere ucuz krediler sağlanmaktaydı. -Mali piyasalarda gerçekleşen işlemler ve buradan elde edilen gelirler göreli olarak daha fazla vergilendirilmekteydi. -Aracılık hizmetlerinin maliyetleri yüksekti. -Kurumsallaşmış bir mali sistem yoktu. -Yabancı ve yerli bankaların mali sisteme katılmalarına önemli kısıtlamalar getirilmişti. -Şirketlerin tek finansman kaynağı banka kredileriydi. Menkul kıymet piyasası olmaması nedeniyle şirketlerin hisselerini satarak finansman sağlama imkanları yoktu. Pay sahipliği ile çok ortaklı şirketlerin oluşması denenmiş ancak büyük başarısızlıkla karşılaşılmıştı. -Disponibilite ve zorunlu karşılık oranları görece olarak yüksekti. -TL piyasası yok denecek kadar azdı. -Şirket ve banka sahipliği iç içe geçmişti. 1.2.2. 1980 1999 Yüksek Enflasyon Dönemi 24 Ocak 1980 Kararları ile, Türkiye ekonomisinde önemli ve köklü değişiklikler başlatılmıştır. Bu kararlar ile karma ekonomik sistem yerini, daha liberal bir anlayışa bırakmış ve modern ekonomi politika araçlarının özellikle de para politikalarının ağırlık kazandığı bir dönem açılmıştır. Bu dönemle beraber, ülkemizde monatarist anlayışın hakim olduğu ve Merkez Bankası nın para politikasının önemli bir uygulayıcısı olarak kabul edildiği görüş ağırlık kazanmıştır. 24 Ocak Kararları, diğer taraftan, finansal yapıyı da liberalleştirmiştir. 24 Ocak kararları ile birlikte, kurumsal açıdan da büyük değişiklikler olmuştur. Bu kararların alınmasından sonraki dönemde, Kamu Ortaklığı İdaresi (1984) ve İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (1986) faaliyete başlamışlardır. Ayrıca yeni kurumların yanısıra, yeni finansal araçlar da kullanılmaya başlanmıştır. Bunların başlıcaları, mevduat sertifikaları, yatırım fonları, finansman bonoları, menkul kıymet yatırım fonları vb.dir. 4

Diğer taraftan, 24 Ocak kararları ile birlikte, döviz piyasasında, kambiyo denetiminden vazgeçilerek, serbest değişken kur sistemi uygulamasına geçilmiş, Türk Lirası konvertibl olmuş ve bu değişiklik ile, TL nın döviz piyasalarında istenildiği miktarda alım ve satımına izin verilmiştir. Yani, döviz piyasasında liberalizasyon sağlanması sonucunda, ülkede yerleşik olan veya olmayan gerçek veya tüzel kişilerin, döviz cinsinden borçalacak ilişkileri ve tuttukları varlıkları konusundaki mevcut fiyat ve miktar kısıtlamaları kaldırılmıştır. Bu da sermayenin dolaşımını kolaylaştırmıştır. Bu serbestleşme hareketlerine ek olarak, en önemli bir diğer liberalizasyon hareketi, 1989 yılında, sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesinin sağlanmasına ilişkin çıkarılan kanundur. Bu çerçevede, her türlü menkul değerin ve borç senedinin alınıp satılması serbestleştirilmiş ve böylelikle portföy yatırımlarında konvertibiliteye geçilmiştir. Diğer taraftan, birçok ülke ile, yatırımların teşviki-korunması ve çifte vergilendirmenin önlenmesi konusunda anlaşmalar imzalanmıştır. En önemlisi ise, yabancı sermayeye millileştirmeme garantisi verilmiştir. Türkiye de 1980 sonrasında yaşanılan finansal gelişmeler aşağıdaki şekilde özetlenebilir: -Mevduat ve kredi faiz oranları serbestleştirilmiştir, -Bankaların ve mevduat sahiplerinin döviz işlemlerine getirilen kısıtlamalar kaldırılmıştır, -Kişilere portföylerinde döviz bulundurma imkanı tanınmıştır, -Mali piyasalarda gerçekleşen işlemler ile buradan elde edilen gelirlerin üzerindeki vergiler azaltılmıştır, -Aracılık hizmetlerinin maliyetleri düşmüştür, -Mali sistem kurumsallaştırılmıştır, -Yabancı ve yerli bankaların mali sisteme katılmalarına ilişkin getirilen kısıtlamalar azaltılmıştır, -Menkul kıymet piyasaları oluşturularak, şirketlere yeni finansman kaynakları yaratılmıştır, -TL piyasasının oluşturulması ve benzeri gelişmeler olmuştur (Oksay, 2000:6). 1.3. TÜRKİYE DE FİNANSAL DERİNLEŞME VE GÖSTERGELER Bir ülkede fınansal derinleşmenin düzeyini anlayabilmek için yapılacak çeşitli ölçümler bulunmaktadır. Ancak genel olarak bir ekonomiye baktığımızda, bu ekonomide finansal derinleşmenin bulunup bulunmadığını anlayabilmek için, sorulacak bazı sorular ve yapılacak bazı genel değerlendirmeler de mevcuttur. Öncelikle, o ekonomideki finansal piyasalara bakmak gerekmektedir. Finansal piyasalarda kurumsal açıdan çeşitlilik var mıdır? Finansal araçların çeşitliliği yeterli midir? Finansal işlemlerin ekonomideki payı yeterli midir? Finansal liberalizasyon ne ölçüde gerçekleştirilmiştir? Finansal deregülasyon veya reregülasyon çalışmaları yapılmış mıdır? gibi daha bir çok finans piyasasını anlamaya yönelik sorular sorulabilir. Türkiye deki finans piyasalarındaki derinliği anlamak için, bazı derinleşme ölçüm hesapları yaparken aynı zamanda bu soruları da cevaplandırmak, derinleşmenin düzeyini anlayabilme konusunda önem taşımaktadır. 5

1.3.1. Finansal Kurumların Çeşitliliği Finans piyasalarındaki aracı kurumların çeşitliliğinin fazla olması, fon arz ve talebinin artmasına ve çok daha fazla fon talebinin karşılanabilmesine yol açacaktır. Bu nedenle, finansal derinleşmenin bir göstergesi olarak, finansal kurumların çeşitliliği büyük önem taşımaktadır. Temel görevi fon ihtiyacı olan kesimin fon gereksinimini sağlamak olan finansal aracı kurumlar genel olarak ikiye ayrılmaktadır. Birinci gurupta, pasiflerinde çoğunlukla para bulunan ve mevduat kabul eden finansal aracılar yer almaktadır. İkinci gurupta ise, mevduat kabul etmeyen finansal aracılar bulunmaktadır. Mevduat kabul eden finansal kurumlar; Ticaret Bankaları, Tasarruf ve Kredi Birlikleri, Tasarruf Bankaları ve Kredi Birlikleri dir. Mevduat kabul etmeyen finansal kurumlar ise; Yatırım Fonları ve Yatırım Şirketleri, Emeklilik Fonları, Sigorta Şirketleri ve Finans Şirketleri dir. Ülkemiz finans piyasasında, aracı kurum olarak faaliyet gösteren kurumlar ise şunlardır: Ticaret Bankaları, Özel Finans Kurumları, Yatırım Fonları, Yatırım Şirketleri, Sigorta Şirketleri ve Finans Şirketleri dir. Finansal sistemin ana kurumları olan Merkez Bankası ve bankaların uzun bir geçmişi olmasına karşın, sermaye piyasasında yer alan kurumların sistem içerisine girmeleri çok yenidir. Derinleşmesini tamamlamış finans piyasalarıyla karşılaştırıldığında, Türkiye de finansal piyasanın henüz kurumsal açıdan yeterince çeşitlilik arz etmediği ve bu nedenle de fonların daha kapsamlı olarak ve daha geniş bir kitleye ulaştırılmasının zor olduğu görülmektedir. 1.3.2. Finansal Araçların Çeşitliliği Finansal piyasalardaki aracı kurumların çeşitliliğinin fazla olmasının, fon arz ve talebinin artmasına ve çok daha fazla fon talebinin karşılanabilmesine yol açacağı gibi, finansal araçların da çeşitliliğinin fazla olması aynı şekilde sonuçlanacaktır. Bu nedenle, finansal derinleşmenin bir göstergesi olarak, finansal kurumların çeşitliliği kadar, finansal araçların da çeşitliliği büyük önem arz etmektedir. Finansal araçlar para piyasasında işlem gören finansal araçlar ve sermaye piyasasında işlem gören finansal araçlar olarak ikiye ayırmaktadır. Gelişmiş ülkelerin para piyasalarında işlem gören başlıca finansal araçlar şunlardır: Hazine Bonoları, Mevduat Sertifikaları, Mevduat Defterleri, Finansman Bonoları, Repo, Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler, Banka Kabulleri, Çek ve Senetler, Kredi Kartları, Döviz Efektif ve Altın Piyasaları. Ülkemiz finansal piyasalarını incelediğimizde ise, gelişmiş ülkelerin finansal piyasalarında işlem gören başlıca finansal araçların bir kısmının ülkemizde de kullanıldığı görülmektedir. Bu itibarla, yukarıda da belirtildiği gibi, ülkemizde finansal kurumların çeşitliliğinin yeterli olmamasının yanısıra, finansal araç çeşitliliğinin az olması, aynı zamanda banka dışı finans kurumlarının hem yeterince etkili olmaması hem de sundukları ürün çeşitliliğinin az olması, piyasaların derinleşmesini tamamlamadığını gösteren önemli göstergelerden biridir. 6

1.3.3. Finansal Derinleşmenin Ölçümü Finansal piyasaların gelişimini ve derinliğini açıklamak için yukarıda belirttiğimiz gibi tek bir gösterge yeterli olmamaktadır. M1 (dolaşımdaki para+vadesiz mevduatlar) ya da M2 (M1+vadeli mevduatlar) gibi finansal derinleşmenin geleneksel ölçümleri finansal sistemdeki büyümenin eksik hesaplanmasına neden olmaktadır. Çünkü bu veriler menkul kıymet piyasalarındaki gelişimleri ve döviz mevduatlarını hesaba katmamaktadır. M2Y para büyüklüğünün, GSMH ya oranı ile toplam mali aktiflerin GSMH/GSYİH ya oranını incelemek derinleşme ölçümünde farklı bakış açısı verebilmektedir. Finansal derinleşmenin düzeyini ölçebilmek için, menkul kıymet piyasalarının finansal piyasalar içindeki payı da önemli bir diğer gösterge olarak kullanılmaktadır. Fon arz ve talep edenler arasında denge kurulması yoluyla kaynakların ekonomik birimler arasında optimum dağılımının sağlanarak etkin biçimde kullanılmasında mali kesim önemli işlevler yüklenmiştir. Gelişmiş piyasalara sahip birçok ülkede, toplam menkul stoklar o ülkelerin GSMH sını aşmaktadır. Mali sektörün sığlığı nedeniyle, kamu sektörü açığı piyasadan karşılanmaya çalışılmakta ve bunun sonucunda Türkiye de özel kuruluşlar için kaynak bulmak zorlaşmakta ve faizler de yükselmektedir. Bu açıdan konuya yaklaşıldığında, toplam menkul kıymetler içerisinde kamu sektörünün payının 1991 yılında, %56.1 iken, 1998 yılında %87 olduğu, özel sektörün ise payının %43.9 dan %13 e düştüğü görülmektedir. Bu oran gelişmiş ülke finansal piyasalarında ise, tam tersi bir seyir izlemektedir. Türkiye de finansal piyasaların gelişim seyri sadece bu piyasaların teşviğini amaçlayan politikalarla değil daha çok kamu sektörü ihtiyaçlarının finansmanı ile şekillenmiştir. Reform programının temel hedeflerinden birisi kamu sektörü açıklarının azaltılmasıdır. Bu süreçte, ayrıca açıklar üzerindeki enflasyonist etkinin minimize edilmesi ve kamu sektörüne sürekli bir mali disiplinin kazandırılması amacıyla açıkların rekabetçi oranlarla finansal piyasalar yoluyla finanse edilmesi gerektiği de düşünülmekteydi. Ancak 1980-1990 dönemi boyunca izlenen ekonomik politikalar Kamu Kesimi Borçlanma Gereğinin (KKBG) frenlenmesinde başarılı olamamıştır (Oksay, 2000:8-10). 1.4. FİNANSAL SİSTEM ve MEVCUT DURUM Bilindiği üzere mali sistemdeki kurumların çeşitliliği bir taraftan piyasaların derinleşmesini getirirken, diğer taraftan da ürün çeşitliliğini sağlamaktadır. Türkiye de bankacılık sektörüne evrensel bankacılık anlayışı hakimdir. Gelişmiş ülkelerde finans sistemi içindeki kurum çeşidi ve bunların sistem içindeki payları makul şekilde dağılım gösterirken, gelişmekte olan ülkelerde daha farklı yapı oluşmaktadır. Türk finans sisteminin yapısına bakıldığında bankaların ÖFK larla birlikte % 76,4 lük bir paya sahip olduğu, merkez bankası dahil edildiğinde bu oranın % 95,6 ya yükseldiği görülmektedir. 7

Tablo:1 Türk Finans Sistemi- 2004 Milyar $ Pay % TCMB Varlıklar/GSYİH Hariç % % Bankalar 228,3 74,6 92,4 75,9 Özel Finans Kurumları 5,5 1,8 2,2 1,8 Sigorta Şirketleri 5,4 1,8 2,2 1,8 Leasing Şirketleri 3,6 1,2 1,4 1,2 Faktoring Şirketleri 3,1 1 1,2 1 Menkul Kıymet Aracı Kuruluşları 0,8 0,3 0,3 0,3 Tüketici Finansman Şirketleri 0,5 0,2 0,2 0,2 TCMB 58,8 19,2-19,6 Toplam 305,9 100 100 101,8 Kaynak: BDDK 1.4.1. 2000-2005 Düşük Enflasyona Geçiş Dönemi Bankacılık Sektörünün toplam aktifleri 2004 yıl sonu itibariyle 229 milyar dolara ulaşırken, gayri safi milli hasılaya oranı yüzde 71 ile yaklaşık aynı düzeyde kalmıştır. Kişi başına banka aktifi 3.212 dolar olmuştur. Grafik:1 Türk Bankacılık Sektörü Toplam Aktifler ve Milli Gelire Oranı (1999-2004) m ilya r d o la r 2 4 0 2 2 0 2 0 0 1 8 0 1 6 0 1 4 0 1 2 0 1 0 0 Kaynak:TBB 9 9 0 0 0 1 0 2 0 3 0 4 /1 0 4 /2 0 4 /3 0 4 /4 T. A k tifle r T.A k tifle r/g S M H yü z d e 1 0 0 9 5 9 0 8 5 8 0 7 5 7 0 6 5 6 0 5 5 5 0 Banka bilançolarındaki artışın başlıca nedenleri, ekonomik faaliyete ve piyasa istikrarına yönelik olumlu beklentilerin sürmesi, TL mevduatta görülen hızlı büyüme, yurtdışından borçlanma imkanlarının iyileşmesi ve özkaynakların artmasıdır. Sistemin kaynaklarındaki bu artış, aktifte özellikle kredilerde hızlı artışa yol açmıştır (TBB, Yıllık Rapor, 2004). Ancak, artış yüksek oranlı görünmekle birlikte, yanılgıya neden olan en önemli husus, döviz kurundaki gelişmelerdir. Nitekim, 2001 yıl sonunda oldukça yükselen dolar kuru, ekonomide izlenen politikalar neticesinde düşük seviyede kalmış, bu ise YTL nin aşırı değerlenmesine neden olmuştur. Bunun sonucu olarak dolar cinsinden yapılan değerlendirmelerde bu önemli noktanın yanıltıcı yansımasının gözardı edilmemesi gerekmektedir. Dolayısı ile bu önemli nokta dikkate alınarak değerlendirme yapıldığında, toplam aktiflerdeki artışın gerçek anlamda daha düşük seviyede çıkacağı ortadadır. 1.4.1.1. Bankacılık Sisteminde Banka, Şube ve Çalışan Sayısı Bankacılık sektöründe 1999-03.2005 tarihleri itibariyle banka sayısındaki değişim gruplar itibariyle aşağıdaki tabloda yer almaktadır. 8

Tablo:2 Türk Bankacılık Sektöründe Banka Sayısı 1999 2000 2001 2002 2003 2004 3.2005 Ticaret Bankaları 64 61 46 40 36 35 35 Kamu bankaları 4 4 3 3 3 3 3 Özel bankalar 33 33 22 20 18 18 19 Fondaki bankalar 8 11 6 2 2 1 1 Yabancı bankalar 19 13 15 15 13 13 12 Mevduat Kabul Etmeyen Bankalar 19 18 15 14 14 13 13 Kamu bankaları 3 3 3 3 3 3 3 Özel bankalar 13 12 9 8 8 8 8 Yabancı bankalar 3 3 3 3 3 2 2 Toplam 83 79 61 54 50 48 48 2004 sonu itibariyle Türkiye de faaliyet gösteren, ticaret bankaları (mevduat kabul eden) ile mevduat kabul etmeyen bankaların sayısı 48 olmuştur. Bankacılık sektöründe 1999-03.2005 tarihleri itibariyle bankaların şube sayısındaki değişim gruplar itibariyle aşağıdaki tabloda yer almaktadır. Mart 2005 döneminde faaliyet gösteren bankaların şube sayısı 6.031 olmuştur. Tablo:3 Türk Bankacılık Sektöründe Şube Sayısı* 1999 2000 2001 2002 2003 2004 3.2005 Ticaret bankaları 7.660 7.807 6.889 6.087 5.949 6.088 6.012 Kamu bankaları 2865 2.834 2.725 2.019 1.971 2.149 2.038 Özel bankalar 3960 3.783 3.523 3.659 3.594 3,729 3.765 Fondaki bankalar 714 1.073 408 203 175 1 1 Yabancı bankalar 121 117 233 206 209 209 208 Mevduat Kabul Etmeyen Bankalar 31 30 19 19 17 18 19 Kamu bankaları 12 11 4 4 4 4 4 Özel bankalar 16 16 12 12 10 12 12 Yabancı bankalar 3 3 3 3 3 2 2 Toplam 7.691 7.837 6.908 6.106 5.966 6.106 6.031 * K.K.T.C ve yabancı ülkelerdeki şubeler dahil. Şube sayısında 2004 sonuna göre 75 adet azalma olurken, bu azalış ticaret bankaları grubundaki kamu bankalarından kaynaklanmıştır. Kamu bankalarının yeniden yapılanma faaliyetleri çerçevesinde gerçekleştirdiği işlemler ve Halkbank-Pamukbank birleşmesi sonucu bu değişim yaşanmıştır. Tablo:4 Türk Bankacılık Sektöründe Çalışan Sayısı 1999 2000 2001 2002 2003 2004 Ticaret Bankaları 168.558 164.845 132.274 118.329 118.607 122.630 Kamu bankaları 72.007 70.191 56.108 40.158 37.994 39.467 Özel bankalar 91.108 70.954 64.380 66.869 70.614 76.880 Fondaki bankalar 1258 19.895 6.391 5.886 4.518 403 Yabancı bankalar 4.185 3.805 5.395 5.416 5.481 5.880 Mevduat Kabul Etmeyen Bankalar 5.430 5.556 5.221 4.942 4.642 4.533 Kamu bankaları 4.336 4.456 4.322 4.174 3.882 3.800 Özel bankalar 1.027 1.021 822 691 683 681 Yabancı bankalar 67 79 77 77 77 52 Toplam 173.988 170.401 137.495 123.271 123.249 127.163 9

2000 yılı Kasım ve 2001 yılı Şubat krizlerinin etkilerini çalışan sayısına ilişkin tabloda görmek mümkündür. Öncelikle 2000 sonu itibariyle özel banka grubundaki çalışan sayısı azalırken, fondaki banka grubunda artış olmuştur. Daha sonra bir taraftan fondaki bankaların tasfiyesi ve birleşmeleri, diğer taraftan da kamu bankalarının yeniden yapılanmaları sonucu insan kaynaklarına ilişkin izlediği politikaların bir sonucu olarak bu gruplardaki çalışan sayılarındaki değişikler dikkati çekmektedir. Bu büyüklüklere farklı bir bakış açısı ile yaklaşıldığında, banka başına şube ve banka başına çalışan sayıları ön plana çıkmaktadır. 1999-03.2005 tarihlerine ait banka başına şube sayısı aşağıdaki tabloda yer almaktadır. Tablo:5 Türk Bankacılık Sektöründe Banka Başına Şube Sayısı 1999 2000 2001 2002 2003 2004 3.2005 Ticaret bankaları 120 128 150 152 165 174 172 Kamu bankaları 716 709 908 673 657 716 679 Özel bankalar 120 115 160 183 200 207 198 Fondaki bankalar 89 98 68 102 88 1 1 Yabancı bankalar 6 9 16 14 16 16 17 Mevduat Kabul Etmeyen Bankalar 2 2 1 1 1 1 1 Kamu bankaları 4 4 1 1 1 1 1 Özel bankalar 1 1 1 2 1 2 2 Yabancı bankalar 1 1 1 1 1 1 1 Toplam 93 99 113 113 119 127 126 Banka sayısındaki azalmaya karşılık aynı düşüş hızı yakalanamadığı dönemlerde banka başına şube sayısı yüksek iken, süreç içinde operasyonun tamamlanması ile geçmiş yıllardaki seviyelerine dönmüştür. Bu arada son yıllarda özel bankalarda büyüme gayreti içinde olanların şubeleşme faaliyetlerindeki yoğunluk, bu grubun dolayısı ile sektörün banka başına şube sayısında artışı da beraberinde getirmiştir. Ticaret bankaları grubunda banka başına düşen ortalama şube sayısı, kamu bankalarında 679, özel bankalarda 198, yabancı bankalarda ise 17 dir(tbb, Üç Aylık Banka Bilgileri, 03.2005). Yine bu veriler ışığında şube başına çalışan sayısına ilişkin rakamlar aşağıdaki tabloda yer almaktadır: Tablo:6 Türk Bankacılık Sektöründe Şube Başına Çalışan Sayısı 1999 2000 2001 2002 2003 2004 3.2005 Ticaret bankaları 22 21 19 19 20 20 21 Kamu bankaları 25 25 21 20 19 18 19 Özel bankalar 23 19 18 18 20 21 21 Fondaki bankalar 2 19 16 29 26 403 405 Yabancı bankalar 35 33 23 26 26 28 28 Mevduat Kabul Etmeyen Bankalar 175 185 275 260 273 252 237 Kamu bankaları 361 405 1.081 1.044 971 950 943 Özel bankalar 64 64 69 58 68 57 4 Yabancı bankalar 22 26 26 26 26 26 342 Toplam 23 22 20 20 21 21 21 Şube başına çalışan sayısında, 2000 Kasım ve 2001 Şubat krizleri sonrası kamu bankalarının izlediği yeniden yapılanma çalışmalarının önemli rolü bulunmakta olup, aynı zamanda Fon bünyesine alınan bankalarda tasfiye birleşme faaliyetleri sırasında yapılan çalışan sayısı azaltımı ve bir miktar da özel bankaların işten çıkarmaları etkili olmuştur. 2002 yılı sonrasında ise artış trendi görülmektedir. 10

1.4.1.2. Türk Bankacılık Sektörünün Aktif Gelişimi Bankacılık sisteminin toplam aktifleri 2004 yılında TL bazında yüzde 23 oranında, dolar bazında ise yüzde 28 oranında büyümüştür. Mayıs 2005 sonu itibariyle 238 milyar dolar seviyesine gelmiştir. Grafik:2 Türk Bankacılık Sektörü Aktif Gelişimi 350 300 250 200 150 100 50 0 306,4 324,7 212,7 249,7 228,3 237,7 133,5 169,5 178,9 155,2 130,1 104,3 117,7 72 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005/5 Kaynak: BDDK Milyar YTL Milyar Dolar Aralık 2004 itibariyle, toplam aktifler 2003 yılına göre yüzde 23 artarak 306,4 milyar YTL ye (229 milyar dolar) yükselmiştir. 2003 yılı sonunda yüzde 68 olarak gerçekleşen toplam aktiflerin milli gelire oranı 2004 yılı sonunda yüzde 71 olmuştur. 1.4.1.3. Türk Bankacılık Sektöründe Yoğunlaşma Aktif büyüklüğüne göre ilk beş bankanın sektör aktif payı yüzde 60, ilk on bankanın aktif payı ise yüzde 84 olmuştur. Toplam kredilerde, ilk beş bankanın payı yüzde 49, ilk on bankanın payı ise yüzde 77 düzeyinde gerçekleşmiştir. Toplam mevduat için bu oranlar, sırasıyla yüzde 65 ve yüzde 89 düzeyindedir. Genel olarak, 03.2005 tarihi itibariyle eğilime bakıldığında yoğunlaşmanın giderek arttığı görülmektedir. Mayıs 2005 tarihi itibariyle ise ilk 5 bankanın oranı yüzde 59,8, ilk on bankanın ise yüzde 83,7 olmuştur. Tablo:7 Türk Bankacılık Sektöründe Yoğunlaşma (%) 1999 2000 2001 2002 2003 2004 03.2005 İlk beş banka* Toplam Aktif 46 48 56 58 60 60 60 Toplam Mevduat 50 51 55 61 62 64 65 Toplam Krediler 42 42 49 55 54 48 49 İlk on banka* Toplam Aktif 68 69 80 81 82 84 84 Toplam Mevduat 69 72 81 86 86 88 89 Toplam Krediler 73 71 80 74 75 77 77 * Toplam aktiflere göre Son beş yılda sektör içerisinde ilk beş ve on bankanın payı önemli ölçüde artmıştır. Nitekim, ilk beş bankanın toplam aktiflerdeki payı 1999 yılında yüzde 44 iken 2004 yılında yüzde 60 a yükselmiştir. İlk on bankanın toplam aktiflerdeki payı ise aynı dönem itibariyle yüzde 68 den yüzde 84 e yükselmiştir. Mayıs 2005 sonu itibariyle ilk beş bankanın payı % 60, ilk on bankanın payı da yüzde 84 seviyesini korumuştur. 2004 yılı toplam aktif büyüklüğüne göre, ilk beş banka arasında 2 kamu sermayeli, 3 özel sermayeli, ilk on banka arasında ise 3 kamu sermayeli, 7 özel sermayeli banka bulunmaktadır. Aktif büyüklüğü 10-20 milyar 11