Bu proje, tasarımı dahil her şeyi ile Türk mühendis ve işçisinin ürünü olması açısından da bir ilk."



Benzer belgeler
YATIRIMLAR Yatırımların Sektörel Dağılımı a) Mevcut Durum

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

Yükseköğretim Kurumlarımızın Mühendislik Fakültelerinin Kıymetli Dekanları ve Çok Değerli Hocalarım..

İktisadi Kalkınma Vakfı

2012 SINAVLARI İÇİN GÜNCEL EKONOMİ ÇALIŞMA SORULARI. (40 Test Sorusu)

1995 TEN BUGÜNE STRATEJİK ORTAĞINIZ

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

STRATEJİK PLAN, AMAÇ, HEDEF VE FAALİYET TABLOSU

12. MĐSYON 13. VĐZYON

MALİTÜRK DENETİM VE SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLİK A.Ş.

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

Konuşmamda sizlere birkaç gün önce açıklanan İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Stratejisi ve Eylem Planı hakkında bilgi vereceğim.

YURTDIŞI MÜTEAHHİTLİK HİZMETLERİ

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 8 Ekim 2014

BİRİM KALİTE GÜVENCESİ DEĞERLENDİRME RAPORU. Bilgi İşlem Daire Başkanlığı

İŞLETME 2020 MANİFESTOSU AVRUPA DA İHTİYACIMIZ OLAN GELECEK

SAĞLIKLI ŞEHİR YAKLAŞIMI

T.C. Kalkınma Bakanlığı

Özet Tanıtım Dokümanı

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK POLİTİKASI. Sürdürülebilirlik vizyonumuz

İSO YÖNETİM KURULU BAŞKANI ERDAL BAHÇIVAN IN KONUŞMASI

ERASMUS YILINA AİT TEKLİF ÇAĞRILARI

SAĞLIK DİPLOMASİSİ Sektörel Diplomasi İnşası

İZMİR TİCARET ODASI EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

Teması sektörümüzdeki Yüksek Teknoloji Uygulamaları olan 11. Teknik Müşavirlik Kongremize hoş geldiniz.

Sn. M. Cüneyd DÜZYOL, Kalkınma Bakanlığı Müsteşarı Açılış Konuşması, 13 Mayıs 2015

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ

Özet Tanıtım Dokümanı

Serbest ticaret satrancı

İKTİSADİ ve İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ

YENİ HÜKÜMET PROGRAMI EKONOMİ VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ İÇİN DEĞERLENDİRME EKONOMİ VE STRATEJİ DANIŞMANLIK HİZMETLERİ 30 KASIM 2015

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

CEZAYİR ÜLKE RAPORU

EKONOMİK GÖRÜNÜM MEHMET ÖZÇELİK

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN İŞ DÜNYASI BAKIŞ AÇISIYLA TÜRKİYE DE YOLSUZLUK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI

ANKARA KALKINMA AJANSI.

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

1.- GÜMRÜK BİRLİĞİ: 1968 (Ticari engellerin kaldırılması + OGT) 2.- AET den AB ye GEÇİŞ :1992 (Kişilerin + Sermayenin + Hizmetlerin Serbest Dolaşımı.

MerSis. Bilgi Teknolojileri Yönetimi Danışmanlık Hizmetleri

Özet Tanıtım Dokümanı

SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE İHRACAT STRATEJİK PLANI

2013/101 (Y) BTYK nın 25. Toplantısı. Üstün Yetenekli Bireyler Stratejisi nin İzlenmesi [2013/101] KARAR

MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ

AB 2020 Stratejisi ve Türk Eğitim Politikasına Yansımaları

BİLGİ İşletme

Stratejik Plan

RAKAMLARLA TÜRKİYE EKONOMİ

T.C. İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ HEDEF YÖNETİM TABLOSU

ANKET-FİRMA. Soruları yanıtlarken firmanızla/sektörünüzle ilgili olmadığını düşündüğünüz sorulara yanıt vermeyiniz.

GEÇMİŞTEN BUGÜNE DOĞUŞ

BİRİM KALİTE GÜVENCESİ DEĞERLENDİRME RAPORU. Bilgi İşlem Daire Başkanlığı

AB MALİ YARDIMLARI VE TÜRKİYE

Girdiler: Kaynaklar ve İlişkiler Öğrenci niteliğindeki düzey Bu soruyu; ilgili olduğunuz bölüm veya programlara yerleştirilen öğrenci niteliğini

K R Ü E R SEL L K R K İ R Z SON O R N A R S A I TÜR Ü K R İ K YE E KO K N O O N M O İSİND N E D İKT K İSAT A P OL O İTİKA K L A AR A I

BARTIN ORMAN FAKÜLTESİ

Canan Ercan Çelik TEİD, Yönetim Kurulu Üyesi Borusan Holding Kurumsal Fonksiyonlar Başkanı

YAPI FUARI TURKEYBUILD İSTANBUL FUARI ZİYARET ORGANİZASYONU SONUÇLARI

YÖNETİM KURULU BAŞKANI MUSTAFA GÜÇLÜ NÜN KONUŞMASI

BRÜKSEL, NİSAN 2016 Burs Programı

KURUM İÇ DEĞERLENDİRME RAPORU

FİRMA TANITIM. Bünyemizde bulunan ekiplerle beraber verdiğimiz hizmet inşaat nitelikleri ve inşaat kalemleri aşağıdaki gibidir.

AB PROGRAMLARI VE TÜRKİYE

SERBEST BÖLGELER, YURTDIŞI YATIRIM VE HİZMETLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

MECLİS TOPLANTISI. Ender YORGANCILAR Yönetim Kurulu Başkanı. 25 Şubat 2019

TÜRKİYE DE 2013 YILINDA ENFLASYON YEŞİM CAN

DOĞRUDAN YABANCI YATIRIM

Şirket Politikamız : Kalite Politikamız :

İNŞAAT SEKTÖRÜNÜN DIŞ PİYASALARDAKİ DURUMU

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ BEYŞEHİR ALİ AKKANAT İŞLETME FAKÜLTESİ

Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi. Avrupa Ekonomik ve Sosyal

Türkiye nin Yeni AB Stratejisi ve Ulusal Eylem Planları

İŞLETME VE YÖNETİM BİLİMLERİ FAKÜLTESİ GİRİŞİMCİLİK BÖLÜMÜ

BİZ KİMİZ? ANADOLU PATENT

İTO Başkanı İbrahim Çağlar: İstanbul yerli ve yabancı yatırımcıya muazzam fırsatlar sunuyor

İŞLETME FAKÜLTESİ TARİHÇEMİZ

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

ENERJİ GÜVENLİĞİ ÇALIŞTAYI Türkiye Nükleer Güç Programı 2030

KAMU-ÜNİVERSİTE-SANAYİ İŞBİRLİĞİ (KÜSİ) FAALİYETLERİ

MMKD Stratejik İletişim Planı Araştırma Sonuçları

ORTA VADELİ PROGRAMA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME ( )

Proje önerilen faaliyetler ön çalışma raporuna uygun mu, uygulanabilir mi, hedeflerle ve öngörülen sonuçlarla uyumlu mu?

Orta Karadeniz Bölgesel İnovasyon Stratejisi

Başkent Üniversitesi, 9. ÜSİMP Ulusal Kongresi 17 Mayıs Mart 2017, Ankara

KAMU DİPLOMASİSİ ARACI OLARAK ÖĞRENCİ DEĞİŞİM PROGRAMLARI VE TÜRKİYE UYGULAMALARI. M. Musa BUDAK 11 Mayıs 2014

SAN-TEZ PROJE DESTEKLERİ VE SANAYİ-ÜNİVERSİTE İŞBİRLİĞİNE KATKILARI

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

2012, Novusens

AKSARAY ÜNİVERSİTESİ

Yerel Yönetim Vizyonu. Emin Dedeoğlu , Eskişehir

Fikirden Girişime EN HIZLI YOL

TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ. Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter

Technology. and. Machine

Lizbon anlaşmasının, 2009 tarihinde küreselleşme ve yeni bilgi ekonomileri karşısında Avrupa Konseyi kuruldu.

ÜNİVERSİTE VE SOSYAL SORUMLULUK. Prof. Dr. Yunus Söylet İstanbul Üniversitesi Rektörü

ÜLKELERİN 2015 YILI BÜYÜME ORANLARI (%)

T.C. EKONOMİ BAKANLIĞI

AB - Türkiye: Dönüşüm Süreci ve Odalar. Güven SAK İzmir, 18 Temmuz 2005

Transkript:

İGY-İNTES Yetenek Yönetim Atölyesi Toplantısı... İNTES Genç Yöneticiler Grubu 24 Eylül 2014 tarihinde bir araya geldi. Toplantıya Başkan Burak Çelik, Başkan Yardımcıları Emrah Yaykıran, Emre Güray ile üyelerden Çiğdem Kurt, Seda Öztürk, Mert Yıldızhan, Murat Güleç ve Nazlı Hürmeydan katıldı. Toplantıda İGY yönetimince grup üyeleri ile birlikte gerçekleştirilmesi düşünülen planlar hakkında bilgi verildi. Toplantıya konuşmacı olarak davet edilen Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi Bölge Yöneticisi Mehmet Peker yöneticilere yönelik kültür ve yetkinlik gelişim programlarına ilişkin bilgi verdi. Ey yükselen nesil! Gelecek sizindir... Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası Gazetesi Yıl 2014 Sayı: 38 / Yıl: 10 ISSN: 1304-7183 Bu proje, tasarımı dahil her şeyi ile Türk mühendis ve işçisinin ürünü olması açısından da bir ilk." Yeni sayımızda Türk inşaat tarihinde yeni bir sayfa açan Nissibi Köprüsü nü sizler için inceledik. Tasarımı ve inşaatı tamamen yerli olan bu projenin teknik özellikleri hakkında bizlere bilgi veren Gülsan İnşaat A.Ş. Proje Müdürü Arif Erdiş, projenin önemini şu sözlerle anlatıyor: "Gülsan olarak farklı ve özel alanlarda çalışmanın, uzmanlaşmanın önemini biliyoruz. Hedef ve çalışma alanlarımızı buna göre modelliyoruz. Gülsan olarak kendimize, inşaat sektörüne ve ülkemize eşik atlatabilecek girişimlerin peşindeyiz. Nissibi de bu yaklaşımımızın bir örneği." Arif Erdiş ile gerçekleştirdiğimiz röportajı ilgi ile okuyacaksınız. tamamı sayfa 8 İKV Türkiye ye AB yi, AB ye de Türkiye yi anlatır. Bu ay sizler için İktisadi Kalkınma Vakfı ile ilgili özel bir dosya hazırladık. İktisadi Kalkınma Vakfı'nın amacı, Türkiye nin AB ile ilişkileri ve müzakere sürecine katkıda bulunmak ve bu yolla ülkemizin iktisadi kalkınması için çalışmak. İktisadi Kalkınma Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Cihad Vardan İktisadi Kalkınma Vakfı nın Türkiye nin AB sürecinde ilerlemesindeki katkılarını ise şöyle anlatıyor; İş dünyasını temsil eden önemli bir sivil toplum aktörü olarak hem AB ile ilişkilere ilişkin önemli ölçüde uzmanlık ve bilgi barındıran, hem de süreci destekleyen bir kurum olarak, Türkiye nin AB ile ilişkilerinin kritik bir oyuncusu konumundadır. Ömer Cihad Vardan ile gerçekleştirdiğimiz röportajımızda İktisadi Kalkınma Vakfı nın işleyişini ve çalışmalarını yakından öğrenme şansını yakalayacaksınız. 3 Kız kardeşin başarı öyküsü... İNTES Genç Yöneticiler Grubu üyelerinden Asude Öztürk Camadan, Esra Öztürk, Seda Öztürk kardeşler meslek yaşamlarının başlangıç öykülerinden, geleceğe dönük hedeflerini aktardılar. tamamı sayfa 4 tamamı sayfa 12 Kendi çıkarları uğruna mühendislik bilincinden taviz vermeyen, bilinçli ve başarılı öğrenciler yetiştirmeyi amaçlamaktayız. Anadolu Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Tuncan ı konuk ettiğimiz sayıda İnşaat Mühendisliği Bölümü nü ve Anadolu Üniversitesi ni daha yakından inceleme fırsatı bulduk. Projelere ayrı bir önem verdiklerinin altını çizen Tuncan, Bölümümüzde halihazırda devam eden Avrupa Projeleri, Tübitak Projeleri ve Bilimsel Araştırma Projeleri bulunmaktadır. Sektörde daha çok teorik ve deneysel olarak sürdürülen projelerin arazide uygulamaya yönelik yeni nesil çalışmalarla desteklendiği projeler üzerinde çalışmaktayız. diyor. Prof. Dr. Mustafa Tuncan ile gerçekleştirdiğimiz söyleşimizi ilgiyle okuyacağınıza inanıyoruz. tamamı sayfa 10

2 İGY DEN HABERLER İGY-İNTES Yetenek Yönetim Atölyesi Toplantısı Toplantıya konuşmacı olarak davet edilen Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi Bölge Yöneticisi Mehmet Peker yöneticilere yönelik kültür ve yetkinlik gelişim programlarına ilişkin bilgi verdi. Toplantıya Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi Bölge Yöneticisi Mehmet Peker de davet edildi. Peker ile toplantıda İGY ile kurumların kültür ve yetkinlik gelişimi ihtiyaçlarına yanıt verecek değişimleri hedef alan, insan kaynaklarının niteliklerini artıracak, iş geliştirme ile ilgili davranışların sürekliliğini sağlayacak süreçlere ilişkin eğitim programlarının geliştirilmesi yönünde işbirliği yöntemlerinin nasıl geliştirilebileceği hususları görüşüldü. Peker, İNTES in orta ve üst düzey yöneticilerini kapsaması planlanan çalışmalara ilişkin Genç Yönetici Gazetesi'ne şu bilgileri verdi. DAHA! Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki; her gün bir önceki günden daha iyi olduğumuzun gururunu ve bir sonraki günde daha iyi olabilmek için gereken motivasyonu yaşayabiliyor olmamız gerekiyor. Kolay mı sorusuna cevap; kolay. Özellikle kendisini, kurumunu seven ve kişisel hedefleri ile kurumsal hedefleri ortaklaştırmayı başarmış olan yöneticiler için sadece kolay değil hem kolay hem de keyifli Peki, ama nasıl sorusuna cevap ise; ortak akıl ile belirlenmiş kurumsal hedefler ve stratejiler ile güncel değerlerimiz arasındaki farkı ve yol haritası tasarımımızın ilk verilerini alacağımız ihtiyaç analizi ile başlayan Gelişim Süreçleri dir. "Birlikte yaratmak ve geliştirmek" felsefesinden yola çıkarak bir dünya üniversitesi olmayı hedefleyen Sabancı Üniversitesi, yönetici eğitiminde pratik ve teorik bilginin, dünyadaki en son gelişmeleri gözeterek, yerel değerlerle birleştirilip uygulanması konusundaki açığı kapatmak üzere 2002 Temmuz ayında Yönetici Geliştirme Birimi EDU yu faaliyete geçirdi. Gelişimi bir süreç olarak algılayan öğrenme anlayışı ile EDU, kurumların farklı yönetsel yetkinliklerini geliştirmeye yönelik olarak tasarladığı programlarını da aynı anlayış içinde esnek ve modüler bir yapıda sunmaktadır. EDU, gelişim programlarını, ulusal ve uluslararası düzeyde çalışan akademisyenler, yöneticiler, danışmanlar, uzmanlar, yönetici geliştirme kuruluşları ve üniversitelerden oluşan işbirlikleri ile tasarlamakta, aktarılan birikimin Türkiye'deki yönetim ve iş dünyasına uyarlamak esas almaktadır. EDU nun genel tasarım ve uygulama konularına verilebilecek örnekler; 1.Kurumsal Akademiler 2.Gelişim Programları 3.Değişim ve Kültür Programları 4.Konferans ve Seminerler 5.Öğrenme Etkinlikleri ve Simülasyonlar EDU ile birlikte kurumlara özgü bir şekilde yaşanabilecek süreçlerin aşamaları; İhtiyaç analizi aşamasında: Mülâkatlar, toplantılar, fokus grup çalışmaları, workshoplar ile ihtiyaçların ve beklentilerin tespiti Masabaşı çalışmaları; kurumsal dokümanların incelenmesi Anketlerle bireysel ve kurumsal gelişim alanlarının belirlenmesi Arama Konferansı Başarılı örnekler Gelişim programında işlenecek temaların tespiti Öğrenme araç ve yöntemlerinin saptanması Yönetici Geliştirme Program tasarımı Liderlik programları Strateji odaklı programlar Değişim yönetimi programları Kültürel dönüşüm programları Perakendecilik programları Uluslararasılaşma programları İşletme fonksiyonları odaklı programlar 1.Pazarlama, Satış, Tedarik Zinciri, Finans, İnsan Kaynakları vb Program yürütümü Program değerlendirme, izleme ve takip olarak özetlenebilir. İNTES üyeleri özelinde konu incelendiğinde ise; bir yönetim felsefesi değişikliğinin gündemde olduğu özel ve önemli bir sürecin henüz başlangıcında olunduğu tespit edilebilmektedir. On yıllardır devam eden iş geliştirme ve üretim yöntemleri nde artık üyeler arasında rekabet yerine işbirliği ve dayanışma, ilişkiler altyapısından önce nitelikli insan kaynağı ve finansal altyapı öne çıkarılmaktadır. Bu değişikliklerin içselleştirilmesi ve kurumsal değerlerin içinde yerini alarak iş yapma kültürünün parçaları olabilmeleri için orta kademe yöneticilerden başlayan, orta vadede hem üst hem de ast kademeleri ve uzun vadede de tüm Kurum çalışanlarını içine alacak şekilde bir gelişim süreci tasarlanmalıdır. Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi ve INTES in sahip oldukları birikimler kullanılarak birlikte oluşturulacak İNTES Yetenek Yönetim Atölyesi DAHA peki, ama NASIL sorumuzun cevabı olamaz mı? Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki; her gün bir önceki günden daha iyi olduğumuzun gururunu ve bir sonraki günde daha iyi olabilmek için gereken motivasyonu yaşayabiliyor olmamız gerekiyor.

BAŞKAN DAN 3 BURAK ÇELİK İGY Dönem Başkanı Ekonominin yönü Orta Vadeli Program ın 2015-2017 yılı tahminlerini içeren rapor, 8 Ekim 2014 tarih ve 29139 sayılı Mükerrer Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Orta Vadeli Program kamu sektöründe dengelerin kurulması için önem arz ederken, özel sektör için de yatırımlarına yön vermesi açısından o kadar önemlidir. Programdan bazı önemli noktalar söyle; Geçen yıl hazırlanan Orta Vadeli Program da 2014 yılı büyüme hedefi yüzde 5 olarak belirlenmiş olup daha sonra yüzde 4 e indirilmiştir. Son açıklanan programa göre ise büyüme oranı yüzde 3.3 seviyesine çekilmiştir. 2015 yılında ise öngörülen büyüme oranı yüzde 4.0 düzeyindedir. Geçen yıl yayımlanan mali planda 11.983 dolar olan kişi başına milli gelir seviyesinin ise bu yıl hazırlanan mali plana göre 10.537 dolar olması beklenmektedir. İşsizlik oranı ise geçen yıl yayımlanan programda 2014 yılı için yüzde 8.8 idi, 2015 programında ise 2014 yılı işsizlik oranı yüzde 9.4, 2015 işsizlik tahmini yüzde 9.5 olarak belirlenmiştir. 2015-2017 dönemini kapsayan OVP nin temel amacı enflasyonla mücadeleye kararlılıkla devam etmek ve cari işlemler açığını aşamalı olarak düşürerek büyümeyi artırmaktır. Özellikle olumsuz iklim koşulları nedeniyle gıda fiyatlarındaki artış ve kurlardaki yukarı yönlü hareketin ham madde fiyatlarını ve ithal ürünlerin fiyatlarını arttırması enflasyon tahminlerini yukarı çekmiş 2014 yılı sonunda yüzde 5 olması beklenen enflasyon oranı yüzde 9.4, 2015 yılı için yüzde 6.3 oranında belirlenmiştir. Geçen yıl yayımlanan Orta Vadeli Program da cari açığın milli gelire oranı 2014 için yüzde 6.9 olarak belirlenmişti. Bu yıl yayımlanan programda ise 2014 cari açığı yüzde 5.7 olarak tahmin edilmekte olup, 2015 yılı cari açığı hedefi yüzde 5.4 olacağı tahmin edilmektedir. Program döneminde, reel olarak yıllık ortalamada, özel tüketim harcamalarının yüzde 4, kamu tüketim harcamalarının yüzde 3.1, özel sabit sermaye yatırımlarının yüzde 8.7, kamu sabit sermaye yatırımlarının ise yüzde 2.7 oranında artması öngörülmektedir. Sektörümüzü ilgilendiren ana hususlardan birisi de Kamu Yatırım Programlarına ilişkindir. Bu dönemde kamu yatırımlarının büyümeye, özel kesim yatırımlarını desteklemeye, bölgelerin gelişme potansiyellerini harekete geçirmeye, istihdamı ve ülke refahını artırmaya katkısının azami seviyeye çıkarılması temel amaç olarak belirlenmiştir. Kamu yatırım ödenekleri özel sektörün üretken faaliyetlerini destekleyecek nitelikteki altyapı yatırımlarına yönlendirilecek, bu kapsamda, demiryolu, liman, lojistik merkezi gibi alanlara özel önem verilecektir. Kamu yatırım projeleri önceliklendirilecek, kısa sürede tamamlanacak projelere odaklanılacak, mevcut sermaye stokundan daha etkin yararlanmak amacıyla idameyenileme, bakım-onarım ve rehabilitasyon harcamalarına ağırlık verilecektir. Kamu ve özel kesim yatırımları birbirlerini tamamlayacak şekilde bütüncül bir bakış açısıyla ele alınacak, kamu yatırımları, özel sektör tarafından gerçekleştirilemeyecek ekonomik ve sosyal altyapı alanlarında yoğunlaştırılacaktır. Kamu yatırımlarında, KÖİ modeliyle yürütülenler dâhil, eğitim, sağlık, içme suyu ve kanalizasyon, bilim-teknoloji, bilişim, ulaştırma ve sulama sektörlerine öncelik verilecektir. GAP, DAP, KOP ve DOKAP bölgelerinde eylem planları kapsamında özel sektör yatırımlarını destekleyecek ekonomik ve sosyal altyapı ile beşeri kaynakların geliştirilmesine yönelik projelerin gerçekleştirilmesine devam edilecektir. Kamu yatırım projelerinin planlanması, uygulanması, izlenmesi ve değerlendirilmesi süreci güçlendirilecek, bu kapsamda kamu kurum ve kuruluşlarının kapasiteleri geliştirilecektir. Bu dönemde Enerji ve Ulaştırma da yapılanma ve özelleştirme süreci devam edecektir. Yurt içi ve yurt dışında petrol ve doğal gaz arama faaliyetleri hızlandırılacak, linyit kömürü ve jeotermal gibi yerli kaynakların arama ve üretim faaliyetleri azami seviyeye çıkarılacaktır. Kaya gazı ve diğer yeni teknolojilere yönelik kapsamlı araştırma faaliyetleri yürütülecektir. TCDD nin yeniden yapılandırılması tamamlanacak, demiryolu yük ve yolcu taşımacılığı özel demiryolu işletmelerine açılacaktır. TCDD nin kamu üzerindeki mali yükü sürdürülebilir bir seviyeye çekilecektir. TÜDEMSAŞ, TÜLOMSAŞ ve TÜVASAŞ demiryolu sektöründe yapılan yasal düzenlemeler sonucu oluşan piyasa beklentilerini de karşılayacak şekilde yeniden yapılandırılacaktır. Özelleştirme uygulamaları, makroekonomik politikalar ve uzun vadeli sektörel öncelikler çerçevesinde belirlenmiş bir programa dayalı olarak sürdürülecektir. Özelleştirme uygulamalarında halka arz yönteminin kullanılmasına ağırlık verilecektir İçinde bulunduğumuz dönemde zor günlerden geçtiğimizi söyleyebiliriz. Bunda en önemli etken sınırlarımızda ve ülkemizde olan siyasi hareketler, 2015 yılında yeni bir seçim sürecine girilecek olması ve iklim değişiklikleri nedeniyle doğal kaynakların azalması olacaktır. Programda Toplam Sabit Sermaye Yatırımlarının kamu sektöründe yüzde değişiminin 2014 yılı için yüzde -0.9, 2015 yılı için -2.1 olması beklenmektedir. Öte yandan kamu yatırımlarının gayri safi yurt içi hasılaya oranı yüzde -4.8 ve -4.5 olması beklenmektedir. Program ekonomide dengelerin geçtiğimiz yıllara oranla duraklama yönünde olacağına işaret ediyor. Ancak istikrar sağlandığı sürece biz özel sektör olarak yatırımlarımıza yön vermek için tam kapasite ile çalışma yönünde istekliyiz. Ülkemizi refah günler beklemesi dileği ile İNTES GENÇ YÖNETİCİ GAZETESİ Basım Tarihi: 30.10.2014 Sayı: 38 (Temmuz-Ağustos) Yıl: 10 ISSN: 1304-7183 İNTES Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası Adına Sahibi: Celal Koloğlu Sorumlu Müdür: H. Necati Ersoy YAYIN KURULU ASUDE ÖZTÜRK CAMADAN BAŞAR GÜVENSOY BURAK ÇELİK BURÇİN KARGIN CAN ADİLOĞLU CEM ADİLOĞLU CENK KANAT ÇİĞDEM KURT DORUK COŞKUNSU EBRU ÇELİK CEYLAN ELİF GÜRAY ELİF YAVUZ YAMAN EMRAH YAYKIRAN EMRE GÜRAY ESRA ÖZTÜRK IŞIL GÜVENSOY İREM ŞEREFOĞLU KEMAL CEYLAN KORAY KARADUMAN LEYLA NASIROĞLU MERT YILDIZHAN MERİÇ AYDENİZ MEHMET GÖCEN MURAT GÜLEÇ NAZLI HÜRMEYDAN ÖZGÜR HAŞEMOĞLU SEDA ÖZTÜRK SELAHATTİN ÖNEN SELİM AKIN TUVANA AYDINER TOLGA KOLOĞLU UĞUR KOÇOĞLU YÖNETİM YERİ 4. Cadde 719. Sok. No: 3 Yıldız/Çankaya- Ankara Tel: 0.312 441 43 50 Faks: 0.312 441 36 53 www.intes.org.tr intes@intes.org.tr Editör: Aslı Kutlucan Kaptan Yapım: Gergedan Tanıtım 0.312 442 75 10 www.gergedantanitim.com Sanat Yönetmeni: Levent Kaptan Grafik Tasarım: Baki Yılmaz Baskı: Tiremat Matbaacılık Kazım Karabekir Cad. Kültür Çarşısı No:7/7 Altındağ - ANKARA Tel: 0312 321 00 23 İki ayda bir yerel süreli yayın olarak yayımlanır ve abonelerine ücretsiz olarak gönderilir. PARA İLE SATILMAZ Gazetede yayımlanan yazılar, yazarların kişisel görüşü olup hiçbir şekilde İNTES tüzel kişiliğinin görüşü olarak mütalaa edilmez.

4 KURUM "İKV TÜRKİYE YE AB Yİ, AB YE DE TÜRKİYE Yİ ANLATIR. " Yeni sayımızın Kurum bölümünde sizler için AB ve Türkiye-AB ilişkileri alanında uzmanlaşmış olan bir sivil toplum ve araştırma kuruluşu olan İktisadi Kalkınma Vakfı nı yakından inceledik. İktisadi Kalkınma Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Cihad Vardan ile gerçekleştirdiğimiz röportajda, Vardan Vakfı; İş dünyasını temsil eden önemli bir sivil toplum aktörü olarak hem AB ile ilişkilere ilişkin önemli ölçüde uzmanlık ve bilgi barındıran, hem de süreci destekleyen bir kurum sözleriyle tanımlıyor. İktisadi Kalkınma Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Cihad Vardan ile kurumun AB projeleri, çalışmaları ve ileriye yönelik hedefleri hakkında konuştuk. İKV, AB ve Türkiye-AB ilişkileri alanında uzmanlaşmış olan bir sivil toplum ve araştırma kuruluşudur. 1965 yılında kurulmuş olan Vakıf, Avrupa bütünleşmesi ve Türkiye-AB ilişkileri alanında iş dünyası ve genel kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla araştırmalar yürütür, rapor ve kitap yayınlar, seminer ve benzeri toplantılar düzenler. Brüksel deki İKV Temsilciliği 1984 yılından beri Vakfın AB kurumları ile ilişkilerini yürütmektedir. Özetle, İKV Türkiye ye AB yi, AB ye de Türkiye yi anlatır. Vakfınızın kuruluşu amaç ve faaliyetleri hakkında bilgi aktarabilir misiniz? Vakfımız, 1965 yılında İSO ve İTO tarafından kurulmuştur. Bugün başta TOBB olmak üzere iş dünyasının önde gelen kuruluşları mütevelli kurumlarımız arasındadır. Amacımız Türkiye nin AB ile ilişkileri ve müzakere sürecine katkıda bulunmak ve bu yolla ülkemizin iktisadi kalkınması için çalışmaktır. Bu genel amacın altında, Türkiye nin AB üyelik müzakereleri sürecinin izlenmesi, bu konuda görüş ve araştırma üretilmesi, vize, gümrük birliği gibi ikili ilişkilerin temel konularında araştırmalar yürütülmesi, AB kurumları ile temaslarda bulunulması, Türkiye nin AB üyeliği hedefinin AB üyesi devletlerde tanıtılması gibi konularda faaliyetler yürütülmektedir. Faaliyetlerimiz arasında, araştırma, rapor ve etüd yayınlanması, bülten, aylık dergi ve internet sitesi aracılığı ile kamuoyunun bilgilendirilmesi, seminer, konferans ve benzer toplantılar düzenlenmesi, projeler yapılması yer almaktadır. Ülkemizin AB sürecinde ilerlemesinde Vakfınızın katkılarını anlatabilir misiniz? Vakfımız 2015 yılında 50. yılını kutlayacaktır. Bu 50 yıl içinde Türkiye nin Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ile başlayan ve Avrupa Topluluğu (AT) ve Avrupa Birliği (AB) ile devam eden ilişkilerinin her aşamasında İKV önemli roller üstlenmiştir. Avrupa tarafı ile ihracat kotalarının belirlenmesinden, gümrük birliğine geçilmesine, Türkiye nin aday ülke olarak ilan edilmesi için kampanya düzenlemekten, komisyon üyeleri ile birebir temaslar gerçekleştirmeye kadar her aşamada sürecin takipçisi olmuş ve sürecin iki tarafında da faydasına olacak şekilde ilerlemesini desteklemiştir. İş dünyasını temsil eden önemli bir sivil toplum aktörü olarak hem AB ile ilişkilere ilişkin önemli ölçüde uzmanlık ve bilgi barındıran, hem de süreci destekleyen bir kurum olarak, Türkiye nin AB ile ilişkilerinin kritik bir oyuncusu konumundadır. AB ülkelerinin birliğe bakışında olumsuz görüşler de mevcut. Son dönemde bu görüşlere ilişkin değerlendirmelerinizi paylaşabilir misiniz? Bugün AB 28 üyeli bir birlik. Elbette bu birlik içerisinde AB ye yönelik farklı görüşlere sahip ülkeler ve kişiler bulunmakta. Özellikle 2004 genişlemesi sonrasında, eski üye ülke vatandaşlarının AB ye karşı tutumlarında önemli bir değişiklik olduğunu söylemek mümkün. 2004 yılını takiben 2007 yılında AB nin Romanya ve Bulgaristan ı da üye olarak alması ile birlikte, birlik içerisinde AB genişlemesine karşı ve sırada bekleyen diğer aday ve potansiyel aday ülkelere yönelik daha taraflı bir tavrın ortaya çıktığını da söyleyebiliriz. 2008 yılında Avrupa kıtasını vuran ve uzun bir süre Avrupa yı olumsuz etkileyen küresel ekonomik krizde, AB içerisinde AB karşıtı görüşleri körükledi. Bildiğiniz üzere krizle mücadelede AB üyesi ülkeler ve AB li kurumlar, Avrupa bürokrasisi sebebiyle oldukça yavaş kaldı. Liderler zirve üzerine zirve yapıp, Avrupa yı ekonomik krizden kurtaracak formülü ararken, birçok üye ülkede işsizlik rekor rakamlara ulaştı. Özellikle İspanya, İtalya, Yunanistan ve Portekiz gibi ülkelerde genç işsizliği yüzde 50 li seviyelerin bile üzerine çıktı. Hal böyle olunca Avrupa içerisinde zaten var olan AB karşıtlığı arttı; AB li kurumlara olan güven azaldı. Mayıs 2014 tarihinde, daha birkaç ay önce gerçekleştirilen Avrupa Parlamentosu seçimlerine bakın. Bu seçimlere katılım oranı yüzde 43 düzeyinde. Yani parlamento seçimlerinde oy verme hakkına sahip her iki Avrupalıdan sadece bir tanesi sandık başına gitti. Bunun en önemli nedenlerinden bir tanesi AB içerisinde üye ülke vatandaşlarının AB ye ve Avrupa kurumlarına olan inancının azalması. Aslında olan şu: AB artık Avrupa halklarının günlük hayatlarını etkileyen önemli bir siyasi ve ekonomik aktör haline geldi. O yüzden de halk arasında bu oluşuma karşı taraf alanların sayısında önemli bir artış görüldü. Yaşamlarında karşılaştıkları birçok olumsuzluğu, örneğin, iş bulmaktaki zorlukları, hayatın pahalanmasını, göçmen sayısındaki artışı, hayat standartının düşmesini vs, AB ye bağlayarak, anti-ab bir tutum geliştiriyorlar. Öte yandan, dünya üzerinde hemen her ülkeyi etkileyen küreselleşme adı altındaki fenomeni ve bu sürecin genel refaha katkı sunduğu kadar, ekonomik ve diğer zorluklara da yol açtığını unutuyorlar. Eskiden AB nin Ömer Cihad Vardan İktisadi Kalkınma Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı aslında Avrupa devletlerini koruyucu bir kalkan olduğu söylenirdi. Günümüzün kıyasıya küresel rekabet ortamında, AB bu kalkan işlevini yerine getirmekte zorlanıyor diyebiliriz. Yaşanan bu olumsuz gelişmelere karşın şunu da hatırlamakta fayda var. AB bugüne kadar birçok krizi güçlenerek atlattı. Bu kriz sonrasında da ekonomik yönetişimini güçlendirdi ve bütçe açığı ve yüksek borçlanmaya karşı katı önlemler getirdi. Şimdi AB nin önünde ekonomik anlamda en önemli sorunlar olarak, mali istikrarın sağlanması, büyümenin hızlandırılması ve işsizliğin azaltılması yer alıyor. AB, Çin gibi yükselen güçler karşısında kendi güçlü yanlarını öne çıkararak, rekabet gücünü devam ettirmeyi hedefliyor. AB ülkelerine vize prosedürü iş adamlarımızın zaman ve bütçe maliyeti açısından önemli bir sorun teşkil etmektedir. Vize Bilgi Sistemi nin 25 Eylül 2014 tarihinden itibaren devreye girmesi iş adamlarımız için kolaylık sağlayacak mıdır? Vakfınızın ülkemizin vize prosedürlerinin esnekleştirilmesi ve daha ötesi vize serbestisine giden süreci hızlandırmak için girişimleri var ise aktarabilir misiniz?

KURUM 5 İKV olarak uzun bir süredir AB üye ülkeleri tarafından Türk vatandaşlarına yönelik zorunlu vize uygulamasını yakından takip eden bir kuruluşuz. Bu alanda geçtiğimiz yıllarda alanında ilk olan araştırma, proje ve çalışmalara imza attık. Vakıf olarak Türk vatandaşlarına yönelik vize sorununun sadece siyasi ve hukuki yönlerini değil, ekonomik, sosyal ve insani boyutlarına gün yüzüne çıkartmayı amaçlayan projeler gerçekleştirdik. Bugün geldiğimiz noktada ise Türk vatandaşları, 1981 yılında Almanya nın geçici bir tedbir olarak uygulamaya başladığı ve ardından sırasıyla tüm üye ülkelerin Türk vatandaşlarına vize uygulaması ile karmaşık bir sorun haline gelen vize sorununu yaşamaya devam ediyorlar. Türk vatandaşlarına zorunlu vize uygulamasının üzerinden 30 yıldan fazla zaman geçti; ancak geçici olarak başlatılan bu uygulama halen devam etmekte. Başta Türk iş insanları olmak üzere, öğrencilerimiz, akademisyenlerimiz, sporcularımız, gazetecilerimiz... yani toplumun tüm kesimleri vize uygulamasından büyük sıkıntılar çekmekte. Bu sıkıntılar talep edilen belgelerin sayısı ve niteliğinde, üye ülke konsolosluklarına ödenen vize ve yan ücretlere; aracı kurum ve konsolosluk personelinin başvuruda bulunan Türk vatandaşlarına yönelik tavırlarından vizenin reddi veya gecikmesi sonucu oluşan maddi ve manevi kayıplara kadar çok geniş bir yelpazede sıralanabilir. Yaptığımız bir araştırmaya göre Türk vatandaşları sadece 2009-2012 yılları arasında kısa süreli C tipi Schengen vizesine başvurularda 140 milyon avrodan fazla para ödedi. Bu rakama vize başvurusu için ödenen diğer ücretleri de eklediğinizde, Türk vatandaşlarının Schengen vizesi için bir servet harcadığını ve harcamaya devam ettiğini göreceksiniz. İKV olarak az önce ifade ettiğim üzere vize konusunda uzun süredir önemli çalışmalara imza attık. Tabi son 3 yılda vizeye ilişkin tartışmalar Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması ile bağlantılı bir hal aldı. AB tarafı Türk vatandaşlarına yönelik vizenin kaldırılması için, öncesinde Batı Balkan ülkelerinde olduğu gibi geri kabul anlaşmasının imzalanmasını istedi. Türkiye bu talebe uzun süre direndi. Geri Kabul Anlaşmasının müzakereleri neredeyse 10 yıl sürdü. Nihayet 16 Aralık 2013 tarihinde Ankara da Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması imzalandı. Anlaşmanın imzlandığı gün ayrıca, Türk vatandaşlarına Schengen üyesi AB üye ülkelerinde vizesiz seyahat imkanı sağlayacak vize diyaloğu da başlatıldı. Şimdi Türkiye ve AB nin önünde bir yol haritası var. Türkiye nin öncelikle geri kabul anlaşmasının yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekiyor. Bu süreç içerisinde taraflar Vize Serbestliğine Yönelik Yol Haritası çerçevesinde, kuralların açık ve belirli olduğu bir süreçte de birlikte ilerleyecekler. Eğer her şey yolunda giderse 3 yıl gibi kısa bir süre zarfı içerisinde Türk vatandaşların vizesiz bir şekilde AB üye ülkelerine girmeye başlayabilecek. Bu çerçevede son bir yılda, her iki tarafta da adımların ve girişimlerin hızlandığını söyleyebiliriz. Bu çerçevede yaşanan son gelişme ise Türkiye nin 25 Eylül 2014 tarihi itibariyle Vize Bilgi Sistemine-VBS (Visa Information System) dahil edilmesi oldu. VBS, Schengen üyesi AB üye ülkelerinin vize bilgilerini paylaşmasına imkân sağlayan merkezi bir veri tabanı. Sistem dâhilinde AB üyesi olmayan ülkelerdeki AB üye ülke konsoloslukları ile Schengen Alanına giriş yapılan AB dış sınırlarındaki kontrol noktaları, merkezi bir sisteme bağlanmakta; böylelikle vize başvurularına ilişkin veriler ve prosedürler, vize başvuru sonuçları, kısa süreli vizeler ve transit vize uygulamaları tek bir merkezden görüntülenebilmekte ve kontrol edilebilmekte. VBS Ekim 2011 tarihinden bu yana ve son olarak Mayıs 2014 tarihinde Orta ve Kuzey Amerika, Karayipler ve başka coğrafyalarda olmak üzere, dünya çapında kademeli olarak uygulamaya alındı. Söz konusu sistem, 25 Eylül 2014 tarihinden itibaren Türkiye ve Batı Balkanlar ülkelerinde kullanılmaya başlandı. Çok genel çerçevesi ile VBS, vize prosedürlerinin kolaylaştırılmasını; vize başvuru noktalarının artırılmasını; vize ticareti ve vize konusunda yaşanan suistimaller ile mücadele edilmesini ve başvurucuların korunmasını amaçlıyor. Schengen vizesine başvuran üçüncü ülke vatandaşları, başvuru yaparken parmak izi ve dijital fotoğraf gibi biyometrik verilerini, Schengen vize başvuru formunda sağlanan verilerle birlikte ilgili birimler ile paylaşacak. Sistem dâhilinde 5 yıl içerisinde yapılacak müteakip vize başvurularında, verilmiş olan biyometrik veriler VBS ye kayıtlı önceki başvurulardan alınacak. Türkiye nin VBS ye entegre edilmesi, vizesiz seyahat önünde yeni bir engel olmadığı gibi, vizesiz seyahate doğrudan imkan veren bir prosedür değil. Bu noktanın öncelikle altını çizmekte fayda görüyorum. Ancak VBS nin başta iş insanlarımız olmak üzere vatandaşlarımızın Schengen vize başvurularında kolaylaştırıcı etkisi olacağını söylemek mümkün. Çünkü: VBS kapsamında Schengen vizesine başvuran üçüncü ülke vatandaşlarının biyometrik verilerinin sisteme kaydedilmesi ile birlikte, 5 yıl içerisinde yapılacak vize başvuruları, verilmiş olan biyometrik veriler dâhilinde gerçekleştirilecek. Bu da, ilk defa vize başvurusunda bulunmak üzere seyahat edeceklerin bu seyahatlerinin kolaylaştırılmasına katkı sağlayacak. VBS ye kayıtlı daha önce alınan vizelerin kanuna uygun bir şekilde kullandığına dair mevcut bilgiler sayesinde, uzun süreli ve çoklu-giriş vize başvurusunda bulunan kullanıcıların iyi niyet (bona fide) statüsü daha kolay bir şekilde tespit edilecek ve bu kişilere uzun süreli ve çoklu giriş imkanı sağlayan vizelerin verilmesi kolaylaşacak. VBS kapsamında, vize için başvuru yapılabilecek noktaların sayısında artış ve çeşitlilik sağlanacak. Bu da, özellikle geniş coğrafyaya sahip ülkelerde vize başvuruları için önceden gereken yurt içi seyahatlerin ve buna bağlı masrafların ortadan kalkmasına imkân verecek. Verilerin işlenmesi konusunda güvenli bir veri tabanı olan VBS ile, başvuru yapan kişilerin veri güvenliği düzeyleri artırılmış olacak. Başvuru yapan kişilere tanınan talep ve itiraz hakkı ile birlikte başvuruda bulunan kişi, verilerinin doğruluğunu da sağlamış olacak. AB Antlaşması ilkelerinin temellerinde ayrımcı olmama, eşit muamele, şeffaflık, karşılıklı tanınma hususları bulunmaktadır. İş dünyamız bu hususlara hazır mıdır? Vakfınızın bu konuda kamuoyu araştırmaları var ise aktarabilir misiniz? İş dünyamızda genel olarak AB nin ne anlama geldiğinin her geçen gün daha fazla ayırdına varılmaktadır. Türkiye nin orta gelir tuzağını aşarak, yüksek katma değer üreten, dünya tedarik zincirlerinde üst düzeyde bulunan ve ileri teknoloji ve innovasyon üreten ülkeler ligine çıkmasında, demokrasi, hukukun üstünlüğü, ayrımcılığın önlenmesi gibi değer ve ilkelerin, özgür düşünce ve yaratıcılığı geliştiren bir eğitim sisteminin ve bireysel özgürlüklerin önemi ortadadır. İş dünyası son dönemde Ortadoğu pazarındaki çalkantıları gördükten sonra, AB pazarının önemini bir kez daha anlamıştır. AB pazarında eşit bir oyuncu olarak yer almak ise bu sistemin altında yatan temel değerleri anlamak ile olur. İş dünyası sanırım genelde bu önceliklerin farkındadır ama bunu daha iyi anlatmak için Vakıf olarak da birçok çalışmalarımız olmaktadır. AB Komisyonu başkanı Jean Claude Junker ın önümüzdeki beş yıl süresince yeni bir genişleme olmayacağı açıklaması ülkemizin AB üyeliğine karşı var olan üye olma sürecindeki karamsarlığını artırmıştır. Bu açıklamalara ilişkin değerlendirmelerinizi ve vatandaşlarımızın AB sürecine bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz? Juncker in bu açıklaması talihsiz olmuştur. Ancak hükümetimizin bu olumsuz yaklaşımdan etkilenmeden 2023 te AB üyesi olma hedefini koyması ve yeni bir eylem planı açıklaması Türkiye nin tam üyelik hedefine doğru yürüyüşüne devam edeceğini göstermektedir. Bizce de, yaklaşık 50 yıldır bir Türkiye projesi olmaya devam eden AB üyeliği hedefine artık her zamankinden yakın olduğumuz bu dönmede önümüzdeki engelleri bertaraf etmeye yönelik azmi göstermeli ve AB reformlarını hızlandırarak, sürece ivme kazandırmalıyız.

6 GÖRÜŞ SEKTÖRDEKİ ÇÜRÜK ELMALARI AYIRMAK KONUT ALICISININ ELİNDE Ürettiği projelerle Ankara inşaat sektöründe önemli bir yere sahip Elit Yapı nın Yönetim Kurulu Üyesi ve İGY üyesi olan Mert Yıldızhan, konut sektöründe marka olmanın kaliteli işten geçtiğini söyledi. Konut almak isteyenlere de, projeyi inşa eden firmanın geçmişteki başarılarını iyi araştırmasını öneren Mert Yıldızhan, Bu sayede sektördeki çürük elmalar ayrılarak marka projeler daha fazla öne çıkar, bu da sektöre duyulan güveni arttırır dedi. konutlarda yaşamak istiyor. Bu durum lüks projelere yönelik büyük bir talep oluşmasını sağlıyor. Lüks konut taleplerinin karşılanması noktasında Ankaralı firmaların birbiri ardına projeler inşa ettiğini görüyoruz. Bu proje yoğunluğunda konut almak isteyenlerin, doğru evi seçerken özellikle projeyi hayata geçiren firmanın geçmişine bakması oldukça büyük önem arz ediyor. Mert Yıldızhan Elit Yapı Yönetim Kurulu Üyesi Son yıllarda modern başkent olma yolunda ilerleyen Ankara da birbiri ardına konut projeleri yükselmeye başladı. Kent büyümeye devam ederken firmalar da Ankara nın bu gelişiminde büyük rol oynayarak farklı projelere imza atmaya başladı. Başımı sokacak bir evim olsun anlayışından çıkarak sosyal donatı alanlarının da fazla olduğu projelere yönelme başlarken, bu sayede konut sahipleri kaliteli yaşamın kapılarını da aralama imkanı buluyor. yitirdi. Artık insanlar modern, sosyal alanların da olduğu, otoparkıyla, parkıyla, bahçesiyle tam anlamıyla yaşam merkezi olarak adlandırabileceğimiz Yapılaşması diğer illere göre çok daha eskilere dayanan Ankara da modern yaşam için konutta beklenenin de üstünde değişime ihtiyaç var. Eski binalara ne yaparsanız yapın, arzu ettiğiniz konfora ulaşamazsınız. Bir yandan binanın altyapı sorunlarının getirdiği arızalar, kokular, depremlerde artan yıkılma riskleri, diğer yandan otopark, çevre düzenlemeleri, park, bahçeler gibi genel altyapı sorunları içinden çıkılmaz problemleri beraberinde getiriyor. Biz sektör temsilcileri olarak, buradan yola çıkarak birbiri ardına modern projelere imza atıyoruz. Kaldı ki Ankara modern yapılaşmada İstanbul'un çok gerisinden geliyor. Alacağımız çok yol var. Bizler aslında Ankara'ya gençlik aşısı yapıyoruz. Şu anki yapılaşma oranının bu şekilde devam etmesi durumunda bile Başkent te yeni konut ihtiyacı en az 20 yıl devam eder. Markaya dikkat! Yapılan işin kalitesi markayı yaratır. Marka, kaliteli işin sorumluluğunu taşımaktır. Bu sorumluluğun gereklerini yerine getirdikten sonra marka kalmamak için hiç bir neden yok. Marka olmak, her sektör için büyük önem taşıyor. Ancak inşaat sektörü söz konusu olunca bu durum çok daha önem kazanmakta. Tecrübeli ve marka değeri yüksek firmalar, zaten yaptığı işlerle kendini gösterir. Konut almak isteyenlerin mutlaka, marka değeri yüksek, tanınan ve geçmişteki inşaat başarılarıyla adından söz ettiren firmaların ürettiği projelere yönelmesi gerekli. İnşaatla hiç ilgisi olmayan kişilerin de konut projeleri ürettiğini görüyoruz. Bu durum ne yazık ki sektörel güven araştırmalarında genelde sınıfta kalan inşaat sektörünün notunu iyice düşürüyor. Marka projelere yönelmek sektördeki çürük elmaların da ayrılmasını sağlar. Bu sayede marka projeler daha fazla öne çıkarak, sektöre duyulan güven de artar. Peki, nasıl marka olunur? İnşaat sektöründe faaliyet gösteren firmaların marka olmasının altında kalite ve güvenin yattığına inanıyoruz. Ankara da 1988 yılından bu yana marka olan Elit Yapı nın başarısının sırrı da kaliteden ödün vermemektir. Ancak bu kadar çok proje üretilirken konut almak isteyenler doğru tercihi nasıl yapacak? Marka olmak konut tercihlerinde ne kadar öne çıkıyor? Bildiğiniz gibi, Beytepe bölgesi başta olmak üzere, Ankara nın çok sayıda yerleşim yerinde lüks konut projeleri üretilmekte. Yerleşimin oldukça eskiye dayandığı Başkent Ankara da, çoğu bölgede tarihi değeri olmayan neredeyse 70 yıllık binalar bulunuyor. Bu yapılaşma günümüzde artık değerini

MİMARİ 7 MİMARİDE SANAT VE TEKNOLOJİ UNSURUNUN DENGESİ Beyhan Zağnos Önder İç Mimar Mimarlık, resim sanatı ve heykel sanatı, yani müziğin kulağa hitap etmesine benzer bir şekilde göze hitap eden, güzel le ilgili sanatlar, yüzyıllar boyunca güzel sanatlar adıyla anılmıştır. Sanat, olmayanı düşünen ve hayal edebilen bir yapıdır. Rolü ise insanın kendi kendini ifade edebilmesidir. Bu nedenle insana hayatla baş edebilme gücü verir. Bunu ifade ederken her kültürün ortak anlam kodları vardır ve bunları kültürler kendilerine özgü olarak üretirler, bunlar durum ya da olayları anlamlandırmada, duyguları canlandırmada, insanları harekete geçirmede güçlü etkilere sahiptirler. Mimar aynı bir heykeltıraş gibi biçim ve hacimlerle, bir ressam gibi de renklerle çalışır. Fakat bu üç sanatçının arasında sadece mimarın sanatı işlevseldir. Mimari, pratik sorunlara çözüm bulur. İnsanlar için nesneler yaratır. Bu nedenle mimarlık sorun çözmekle ilgili bilim temelli bir meslektir. Dolayısı ile mimarlığı, kentsel tasarım, peyzaj mimarlığı, iç mimarlık ve bir noktaya kadar ürün tasarımı gibi ilgili tasarım alanlarının ortaya çıkışı izler. Başka hiçbir sanat mimarlıktan daha soğuk ve daha soyut biçimler kullanmaz. Ama aynı zamanda, başka hiçbir sanat beşikten mezara insanın günlük yaşamıyla bu denli yakından ilgili değildir. Bir kültürel ortamda doğru olan bir şey başka bir ortamda yanlış olabilir. Geçmiş bir çağın güzel mimarisini alıp bugün kullanmak doğru olmaz, insanlar o mimariye uygun yaşamadıkları için, yapılan şey yanlış ve özentiden ibaret olur. yayılan bilgi akışı sayesinde mimarlar ve çeşitli disiplinlerin bilgi alışverişleri daha kolay bir hal almaya başlamıştır. Bu nedenle insana dair her üretim biçimi, her alanda olduğu gibi mimarlık ve iç mimarlık hizmetlerinde de hızlı bir değişim ve dönüşüm sürecine neden olmuştur ve olmaktadır. Bu iletişim kolaylığı ve çalışma olanaklarına rağmen, baş döndürücü hızla gelişen süreç erişim kolaylığının yanı sıra tasarlama süreci ve eylemi ya da tasarlanan yapının incelenmesi aşamasında teknolojinin hızı en temel formülasyonun (zaman, mekan, anlam ve iletişimin örgütlenmesi) önüne geçebilmektedir. Önemli olan; şimdiye kadar insana hizmet etmiş ve içine insanı alan tasarımları yok saymak ya da aynen taklit etmek değildir. Aksine, özüne sadık kalarak içinden insanı eksiltmeden üretim yapmaya dikkat etmektir. Bir kültürel ortamda doğru olan bir şey başka bir ortamda yanlış olabilir. Geçmiş bir çağın güzel mimarisini alıp bugün kullanmak doğru olmaz, insanlar o mimariye uygun yaşamadıkları için, yapılan şey yanlış ve özentiden ibaret olur. En temel formülasyön ise zaman, mekan, anlam ve iletişimin örgütlenmesidir. Uçaktan bakıldığında, en büyük gökdelen bile sonuçta yüksek bir taş bloğudur, bir heykel biçimindedir. Uçak alçalmaya başladığında, bir noktadan sonra tamamıyla karakter değiştirir, birdenbire insani boyut edinirler. Bu değişim yapıların hatları ufuk çizgisinin üstüne yükseldiğinde ve böylece bizde onlara yukarıdan bakmak yerine, yandan bakabildiğimizde oluşur. Burada yapılar yeni bir gerçeklik kazanırlar, hoş oyuncaklar yerine mimarlık ürünü olurlar; çünkü mimarinin insanlar için meydana getirdiği biçimler, sadece dışarıdan bakılmak için değil aynı zamanda içinde yaşanmak için oluşturulmuştur. Mimar, doğal olarak insanların nasıl davrandıklarını bilmelidir, yoksa tüm projesi fiyaskoyla sonuçlanır. Örneğin; 19.yüzyıldaki hatalı düşüncelerden biri, en iyi sonuçların ancak tüm dünyada beğenilen eski yapıların kopya edilmesiyle alınabileceği inancıydı. Oysa, modern bir kentte modern bir ofis binasının cephesini bir Venedik Sarayı nın sadık kopyası gibi yaptığınızda, Venedik te doğru yerinde ve uygun bir çevre içinde çok çekici olan bu cephe, kopya edildiği bu yeni ortamda bütün anlamını yitirir. Eğer insanlar, mimar ya da iç mimarın onlar için tasarladığı evde yaşayamıyorlarsa, o evin güzelliği hiçbir önem taşımaz; yaşamdan yoksun bir mekan olarak çirkinliğe dönüşür. İlgilenilmeyen ve bakımsız kalan ev, amaçlanandan çok farklı bir şey halini alır. Başarılı bir mimarinin kanıtlarından biri, yapının mimar ya da iç mimarın amaçladığı gibi kullanılmasıdır. Başka hiçbir sanat mimarlıktan daha soğuk ve daha soyut biçimler kullanmaz. Ama aynı zamanda, başka hiçbir sanat beşikten mezara insanın günlük yaşamıyla bu denli yakından ilgili değildir. 1765 yılında James Watt ın buhar makinesini keşfetmesi ve bunun bir enerji kaynağı olarak kullanılması ile başlayan seri üretim, kol gücünün yerini makine gücünün alması, ürün çeşitliliği ve sayısının artması, vs. gibi sonuçları olan değişim süreci ile başlayan sanayi devriminin başlangıcından günümüze kadar hızlı bir şekilde Teknolojinin ise, kime veya neye hizmet ettiğini tekrar düşünebiliriz. Hayatla, doğayla bütünleşmiş bir teknoloji her toplumda vardır ve ona sahip olan toplumu, diğer toplumların yanında güçlü kılar. Fakat hayatı bir savaş, doğayı da hakim olunacak bir düşman olarak algılayan bir zihniyetle üretilen teknoloji, bir araç olması gerekirken, hayat için kullanılır olmaktan çıkar ise, hayat teknoloji için yaşanır olur. Kaynakça: Kültür Mimarlık Tasarım/ Amos Rapoport; Yaşanan Mimari/Steen Eiler Rasmussen; Kültür Eleştirisi/Arthur Asa Berger; Biçimin İşlevi/Farshid Moussavi Çizen: Mimar Akın Önder

8 PROJE NİSSİBİ, HEM GÜLSAN İÇİN, HEM DE ÜLKEMİZ İÇİN ÖZEL BİR PROJE. Boğaziçi ve FSM köprülerinin ardından Türkiye'nin en uzunu olma özelliği taşıyan Gergin Eğik Askılı Nissibi Köprüsü son yıllarda Türkiye'de yapılan en heyecan verici projelerden biri. Bu sayımızda Gülsan İnşaat, Nissibi Köprüsü Proje Müdürü Arif Erdiş ile bu ilgi çekici ve başarılı proje hakkında görüştük. Erdiş, Gülsan için Nissibi Köprüsü'nün önemini şu sözlerle anlatıyor: "Gülsan olarak farklı ve özel alanlarda çalışmanın uzmanlaşmanın önemini biliyoruz. Hedef ve çalışma alanlarımızı buna göre modelliyoruz. Gülsan olarak kendimize, inşaat sektörüne ve ülkemize eşik atlatabilecek girişimlerin peşindeyiz. Nissibi de bu yaklaşımımızın bir örneği." Anadolu nun ilk asma köprüsü olan Nissibi Köprüsü nün gerçekleştirilme amacını aktarabilir misiniz? 1992 de Atatürk Barajı nın yapılmasıyla beraber, var olan eski köprü sular altında kalınca, Adıyaman-Diyarbakır illeri arası ulaşım, karayoluyla sadece güneyde Urfa üzerinden sağlanabiliyordu. İki yaka arası ulaşım için feribotlardan da yararlanılıyordu, fakat her iki ulaşım da pratik ve konforlu olmaktan uzaktı. Dolayısıyla Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından Atatürk Baraj Gölü üzerinde yeni bir köprü planlanarak iki şehir arası yolun tam 60 km kısaltılması hedeflendi. Bu yeni düzenlemeden çevredeki (Mardin gibi) diğer iller de yararlanıyor olacak. Tasarımı ve inşaatı tamamen yerli olan bu proje, yapım yöntemleri ile ilk olma özelliklerini de taşıyor. Bu özellikleri ve teknik ayrıntılarını paylaşabilir misiniz? Dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım tarafından 26.06.2012 de temeli atılan köprü, bir Türk firması olan Gülsan İnşaat tarafından inşa ediliyor. Bu proje, tasarımı dahil her şeyi ile Türk mühendis ve işçisinin ürünü olması açısından bir ilk. Daha önceleri Türk firmaları uluslararası firmalara taşeronluk yapmak veya ortaklıkların küçük ortağı olarak bu tip projelere dahil olabiliyorken, Nissibi yle beraber bu durum değişti. Türkiye adına bir eşik atlanmış durumda. Yani Türkiye olarak artık biz de desteksiz bu tip yapıları, bu tip projeleri hayata geçirebiliyoruz. Karayolları Genel Müdürlüğü'nün bu vizyonunu ve teşviğini de kutlamak gerek. Teknik özelliklere gelirsek, Nissibi Köprüsü nün iki ayak arası orta açıklığı 400 metre. Kıyaslamak için örnek vermek gerekirse Boğaziçi Köprüsü'nün açıklığı 1074 metre, FSM ninki ise 1090 metre. Yani Fırat Nehri üzerinde orta açıklığı Boğaziçi nin yaklaşık yarısı kadar bir köprü kuruluyor diye düşünebiliriz. Bu da hizmete gireceği gün itibariyle Nissibi yi Türkiye nin 3. büyük köprüsü yapıyor. Büyüklükten bahsetmişken, İzmit Körfez Köprüsü nün orta açıklığı ise 1500 metre olacak ve inşaatı bitince de en büyük köprü ünvanı İzmit Körfez Geçişi nin olacak. İstanbul daki 3. Boğaz Köprüsü'ne dönersek, bu yapı da projesinde raylı sistem içermesi açısından önem taşıyor. Bahsettiğimiz tüm bu köprüler de aynı Nissibi de olduğu gibi her şeyleriyle Türk inşaat şirketleri, mühendis ve işçileri tarafından yapılabilirdi. Fakat bilindiği gibi işin içine finansman sorunu girdiğinde uluslararası kurum ve kuruluşların dahil olması kaçınılmaz oluyor. Nissibi ile ilgili bir diğer ilk de ülkemizde ilk kez bu projede Gergin Eğik Askı yönteminin kullanılması. Gergin Eğik Askı Tekniği, yapıların ömrünü daha da uzatıyor. Pilon yükseklikleri 96 metre. Projenin yaklaşım viyadükleriyle bereber toplam uzunluğu 610 metre. 2x2 olmak üzere 4 şeritli olarak inşa edilen köprünün genişliği ise 24.5 metre. Projenin çevre duyarlılığı sahip çıkılarak inşa edildiğini biliyoruz. Bu özellikleri de Genç Yönetici Gazetemiz için aktarabilir misiniz?

PROJE 9 Nissibi Köprü Projesi, ISO 9001 Kalite, ISO 14001 Çevre ve OHSAS 18001 İşçi Sağlığı ve Güvenliği Standartları nın entegre biçimde uygulandığı ve TÜV SÜD tarafından denetlendiği bir şantiye yapılanması içinde çalıştı. Hem Gülsan ın hem de altyüklenicilerin çalışmaları A Sınıfı, C Sınıfı İş Güvenliği Uzmanları, Kalite Profesyonelleri ve Gülsan ın İç Denetçileriyle beraber yürütülüyor. Çevre ve İSG konularında yaşanan ucuz atlatma ve kazaların sıklıkları ve ağırlık oranları periyodik konrollerle takip ediliyor. İmalatın değişen her aşamasında risk analizleri güncellenerek değerlendirmeler sonucunda yapılması gereken düzenleyici önleyici faaliyetler planlanarak sistemin sürekli iyileştirmesine çalışılmaktadır. Projeyle beraber Diyarbakır, Mardin ve genel olarak Güneydoğu nun, Adıyaman üzerinden batıya açılması gerçekleşecek. Turizm bölgesi olması nedeniyle turizm artacak. Örneğin mevcut ulaşım nedeniyle bugün Mardin üzerinden gelen bir yolcu Nemrut a uğrayamadan gidiyorken, proje tamamlanınca bu tip rotalara el verilmiş olacak. Bugüne kadar sektörün tüm faaliyet alanlarında, ülke sınırları içinde ve uluslararası alanda yüzlerce nitelikli projeye imza atan Gülsan için Nisibbi Projesi nin önemine ilişkin düşüncelerinizi paylaşabilir misiniz? Nissibi, hem Gülsan için, hem de ülkemiz için özel bir proje. %100 yerli sermaye ile yapılması bakımından özel, Türkiye nin ilk Gergin Eğik Askılı Köprüsü olması itibariyle özel, Anadolu nun ilk asma köprü projesi olması itibariyle özel. Neden Gülsan için önemli olduğuna gelirsek, Gülsan sektörde yolcu olarak bilinen, 1946 da kurulan bir firma. İnşaat sektörüne adım attığı dönemden itibaren oluşturduğu geleneğine sırtını vererek, farklı imalat tipleri ve inovatif yapım teknikleri içeren projeler hayata geçiriyor. Gülsan olarak farklı ve özel alanlarda çalışmanın uzmanlaşmanın önemini biliyoruz. Hedef ve çalışma alanlarımızı buna göre modelliyoruz. Gülsan olarak kendimize, inşaat sektörüne ve ülkemize eşik atlatabilecek girişimlerin peşindeyiz. Nissibi de bu yaklaşımımızın bir örneği. Bu proje dışında baktığımızda aynı yaklaşımın geçmişteki örneklerini de görmek mümkün. Örneğin Avrupa'nın 2. büyük kavşağını(ukrayna Kiev-Chop), 2600 m uzunlukla Türkiye'nin en uzun köprüsünü(samsun Çevreyolu), Dünya'nın ilk 100 oteli Arasında gösterilen turistik tesisini( Swissôtel Ankara) bir çırpıda saymak mümkün.gülsan için stratejik olarak fiyattaki rekabet yerine, uzmanlaşmanın, inovasyonun getirdiği rekabet avantajını benimseyen ve uygulamaya çalışan bir grup ifadesini kullanmak yanlış olmaz. Nissibi nin önemi de burdan bakıldığında daha net okunabiliyor. Nissibi, Gülsan için daha önce inşaatını gerçekleştirdiği 500 civarındaki köprü ve viyadük inşaatından farklı anlamlar ihtiva ediyor.

10 GENÇLİK TÜRKİYE'NİN HER YERİNDEN ÖĞRENCİLER ÜNİVERSİTEMİZİ TERCİH ETMEKTE... İş hayatına kattığı sayısız başarılı mezunları ile eğitimde önemli bir isim olan Anadolu Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü bu ay ki konuk üniversitemiz. Anadolu Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Tuncan ile bölümü yakından tanırken, aynı zamanda sektörü de değerlendirdik. Tuncan, mezun profilini ise şöyle tanımlıyor; Mezunlarımızın büyük bir bölümü yurt dışında Rusya, Azerbaycan, Katar, Libya, Cezayir, Suudi Arabistan, Afganistan gibi ülkemiz müteahhitlerinin uluslararası ölçekte iş yaptığı projelerde çalışmaktadırlar. Kamu sektöründe ise Bakanlıklar, Karayolları Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri ve belediyelerde çalışan mezunlarımızın sayısı da oldukça fazladır. Bunun yanı sıra yüksek lisans, doktora yapan ve akademik kariyerine devam eden mezunlarımız da mevcuttur. Prof. Dr. Mustafa Tuncan ile bölümün başarısı ve üniversitede gerçekleştirmeyi planladığı ileriye yönelik hedefleri üzerine konuştuk. Prof. Dr. Mustafa Tuncan Anadolu Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Anadolu Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü 1998 yılında kurulmuştur. İki Eylül Kampüsü nde yer alan bölüm 5000 m 2 kapalı alana sahiptir. Bölümümüzde 4 profesör, 3 doçent, 7 yardımcı doçent ve 11 araştırma görevlisi tam zamanlı olarak çalışmaktadır. Akademik kadromuz her biri kendi alanında uzman, sektör tecrübesi ve çeşitli vesilelerle yurt dışı tecrübesi bulunan öğretim elemanlarından oluşmaktadır. Bölümle ilgili kararlar tüm bölüm üyelerinden oluşan bir kurul tarafından alınmaktadır. Bölümümüz, bölüm başkanı ve biri teknik diğeri akademik aktivitelerle ilgili iki başkan yardımcısından oluşan bir ekip ile yönetilmektedir. Üniversitemiz tarafından sağlanan Bilimsel Araştırma Projeleri ile diğer yurt içi ve yurt dışı proje destekleri ile akademik personelimiz kolaylıkla bilimsel çalışmalarını yürütebilmektedir. Bölüm bünyesinde geoteknik, ulaştırma, yapı, yapı malzemeleri, hidrolik, mukavemet, zemin dinamiği ve topoğrafya konularında çalışma imkanı sunan 8 adet laboratuvar bulunmaktadır. Mühendislik Fakültesi bünyesinde sahip olduğumuz atölye imkanları hem deney düzeneklerinin oluşturulması hem de mevcut makine ve teçhizatın bakımının yapımına olanak sağlamaktadır. Bölümümüz ülkemizde hiçbir fakültede bulunmayan fore kazık ve jet grout makinelerine sahiptir. Üniversite kampüsleri içerisindeki zemin iyileştirme ve temel inşaatı çalışmalarımızın yanı sıra piyasaya da işler yapılmaktadır. Bölümümüz yapı laboratuvarında bulunan reaksiyon duvarında, MTS actuator ve enerpac pistonlar ile yapısal deneyler gerçekleştirmekteyiz. Türkiye nin her yerinden öğrencilerin tercih ettiği bölümümüzde İngilizce verilen dersler sayesinde yurt dışından okumaya gelen öğrencilerimiz de mevcuttur. Üniversite dahilinde sağlanan yatay geçiş, dikey geçiş, çift anadal, yandal ve Açıköğretim ile sınavsız ikinci üniversite imkanları ile öğrencilere kariyer hedefleri doğrultusunda birçok olanak sunulmaktadır. Erasmus, Farabi ve Mevlana programlarında ise kolaylıkla yurt içi ve yurt dışındaki farklı üniversitelere gitme imkanı bulunmaktadır. İnsan hayatını daima ön planda tutan, kendi çıkarları uğruna mühendislik bilincinden taviz vermeyen, bilinçli ve başarılı öğrenciler yetiştirmeyi amaçlamaktayız. Öğretim elemanları olarak da ülkemiz inşaat mühendisliğinin seviyesinin yükseltilmesi adına bilimsel çalışmalarımızın kalite ve sayısını arttırmak için sürekli iyileşme politikasını sürdürmekteyiz. Bölümümüzde halihazırda devam eden Avrupa Projeleri, Tübitak Projeleri ve Bilimsel Araştırma Projeleri bulunmaktadır. Sektörde daha çok teorik ve deneysel olarak sürdürülen projelerin arazide uygulamaya yönelik yeni nesil çalışmalarla desteklendiği projeler üzerinde çalışmaktayız. Genç inşaat mühendisi adaylarımıza ilk dersten itibaren mezun oluncaya kadar iş güvenliği ile mesleki etik bilinci verilmesi konularında hassasiyetle çaba sarf edilmektedir. Bu amaçla, 2014-2015 Öğretim Yılı ndan itibaren ders programımıza İnşaat Mühendisliği nde Hukuksal Yaklaşımlar ve Etik dersini eklemiş bulunmaktayız. Öğrencilerimiz, üniversitemiz bünyesinde bulunan öğrenci kulüpleri, spor salonları, yüzme havuzları, tenis kortları ve kampüslerimizdeki diğer olanaklardan faydalanabilmektedirler. Ülkemizde hiçbir üniversitede olmayan akşam yemeği uygulaması da 2013-2014 öğretim yılı bahar döneminden itibaren öğrencilerimizin kullanımına sunulmuştur. Bölümümüz laboratuvarlarında derslerde verilen deneysel eğitimin yanı sıra, istedikleri zaman bireysel olarak deney yapabilme olanağına sahiptirler. İnşaat Mühendisliği alanında kullanılan güncel yazılımlar da bölümümüz envanterinde mevcuttur. 2004 yılında ilk verdiğimiz mezunlardan şimdiye kadar geçen süreçte işe giremeyen mezunumuz bulunmamaktadır. İnşaat sektöründeki talebe göre kimi zaman yurt dışı iş imkanları, kimi zaman ise devlet işi ön plana çıkmaktadır. Mezunlarımızın büyük bir bölümü yurt dışında Rusya, Azerbaycan, Katar, Libya, Cezayir, Suudi Arabistan, Afganistan gibi ülkemiz müteahhitlerinin uluslararası ölçekte iş yaptığı projelerde çalışmaktadırlar. Kamu sektöründe ise Bakanlıklar, Karayolları Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri ve belediyelerde çalışan mezunlarımızın sayısı da oldukça fazladır. Bunun yanı sıra yüksek lisans, doktora yapan ve akademik kariyerine devam eden mezunlarımız da mevcuttur.

EKONOMİ 11 KREDİ DERECELENDİRME KURULUŞLARI VE İNŞAAT SEKTÖRÜNE ETKİSİ Canan CAN Ekonomist-SMMM Sermaye piyasalarında bilgiye ulaşmak hem zaman kaybı hem de yüksek maliyete sebep olmaktadır. Ayrıca piyasa yapılandırıcılarının bütün analiz enstrümanlarını bilmesi de beklenemez. Gerek piyasa yatırımcılarının, gerekse ülkelerarası dış borç finansmanlarında ülkelerin ilk olarak baktıkları kriter neredeyse Kredi Derece Notu olmuştur. Bunun yanı sıra tarihsel süreçlerde yaşanan ekonomik krizlerde finansal taahhütlerini yerine getiremeyen ancak iyi derecelendirmesi bulunan firmalara ve bunlara bağlı olarak da ülkelerin sıkıntıya düşmesi risk derecelendirme kuruluşlarına olan güvenin sarsılmasına sebep olmuştur. Kredi derecelendirme kavramı; açılacak kredilerin, zamanında ve tam olarak geri ödenmesi ihtimali hususunda uluslararası sermaye piyasalarındaki ölçütlere uygun ve objektif bir ölçü sağlamak amacıyla, borçlunun ihraç ettiği menkul kıymetlere yatırım yapılması halinde, yatırımcının bundan dolayı yükleneceği riskin belirlenmesidir. Kısaca borcun geri ödenebilme kabiliyetinin derecelendirilmesidir. Gelişmekte olan ülkelerin sorunlarından bir tanesi sermaye yetersizliğidir ki dış finansman problemleri de buna eklenirse, kalkınma programlarını uygulamak imkansız hale gelebilmektedir. Dış finansmanı doğru değerlenmiş ülkelerde diğerlerine göre daha yüksek GSMH ve ihracat artışları görülmektedir. Kişiler için skorları kredi büroları, şirket ve devletler için ise kredi derecelendirme kuruluşları yapmaktadır. ABD de Experien, Equifax ve Transunion kişi skorlarını belirleyen kredi bürolarıdır. Kanada da Equifax, TransUnion ve Northern Credit Bureaus/Experian, Hindistan da Credit Information Breau (India) Limited (CIBIL) ve Credit Registration Office (CRO), Birleşik Krallık da Exparian, Equifax ve Callcredit, Türkiye de ise Kredi Kayıt Büroları bireysel derecelendirme yapmaktadır. Evrensel bir kredi skorları yoktur, her kredi kuruluşu kendi kıstasına göre skorlama yapmaktadır. En büyük ticari kredi değerlendirme kuruluşları ise ABD merkezli Moody s, Standart&Poor s ve Fitch Rating s dir. Bunun yanısıra Duff and Phelp s Credit Rating, Kanada Merkezli Canadian Bond Rating Services, Dominion Bond Rating Services, Japonya Merkezli Japanese Bond Rating Institute, Credit Rating Agency ve Nippon Investor Services, İngiltere Merkezli IBCA büyük derecelendirme kuruluşları arasındadır. Dünyaca kabul görmüş Euromoney Finans Yayın Kuruluşu ise 186 ülkenin, The PRS Grup 146 ülkenin ratingini ölçmekte ve yayınlamaktadır. Kredi Derecelendirme Kriterleri Nasıldır Kriterler derecelendirme yapan şirketlerde hemen hemen aynı olmakla birlikte oransal yönden farklılıkları bulunmaktadır. Klasik değerlendirme kriterleri şöyledir; Politik Risk: Hükümetin istikrarı, sosyo-ekonomik durum, iç karışıklık, dış karışıklık, yozlaşma, askeri otoritenin politikaya etkisi, dinsel gerilimler, etnik gerilimler, demokratik sorumluluklar, bürokrasi etkisi, kanun ve düzenlemeleri kapsamaktadır. Kuruluşlar arasında farklılık göstermekle beraber %20 den %50 ye kadar derecelendirmeleri etkilediği gözlenmektedir. Bu risk kriteri göreceli olup, dünyada en çok tartışılan kriterdir. Ekonomik Risk: GSMH, GSMH artış oranı, bütçe açığının GSMH içindeki payı, ihracat gelirlerinin gelişimi, yıllık enflasyon artış oranı, GSMH olarak bütçe dengesi, GSMH nın yüzdesi olarak cari hesapları kapsamaktadır. %30 dan % 50 ye kadar derecelendirme yapılmaktadır. Finansal Risk: Ülkenin toplam dış borcu, bunun içindeki toplam mal ve hizmet ihracatının gelirlerinin payı, ithalatı payı, ithalatın yapıldığı aylar bazında net uluslararası likitide, döviz kuru kararlığı, anapara ve faiz servisleri bunun ülke içi değerlere göre oranlamalarını kapsamaktadır. Likitide Göstergeleri: Enflasyon, para arzı, merkez bankasının piyasalardaki etkinliği ve kararlılığı, döviz, özel çekme hakları, IMF rezervlerinin dahil altın rezervlerinin hariç tutulduğu uluslararası resmi rezervleri kapsamaktadır. Bu kriterlerden en çok tartışılan politik risk kriteridir. Son derece göreceli olan bu kavram tamamen uzmanların kişisel görüşlerine göre yön bulmaktadır. Nitekim 2013 yılında meydana gelen Gezi Olayları Protestosunu; S&P ve Moody s olumsuz değerlendirirken, Fitch Rating Ekonomik göstergeleri bozacak nitelikte olmadığını, Arap baharı ile paralelliğin abartılmaması gerektiğini belirtmiş, bütün bunlara rağmen, otoritelerin protestolara nasıl karşılık vereceğine bağlı görüşüne yer verilirken, siyasi ve sosyal huzursuzluğun süreklilik arz etmesi turizm ve kısa vadeli sermaye girişlerini etkileyebileceği ve enflasyonu yükseltip, büyümeye zarar verebileceğini ifade etmiştir. Kasım 2012 yılında notumuzu BBB- yatırım yapılabilir seviyesine yükseltmiştir. Twitter in kapatılması olayı için ise Kapalılık süresinin devamı halinde bu durumu göz önünde bulunduracağız ifadesini kullanmışlardır. Türkiye nin Kredi Derecelendirme Serüveni; Türkiye ilk kredi notunu S&P den 4 Mayıs 1992 tarihinde BBB Alt orta sınıf seviyesinde aldı. S&P den bir gün sonra Moody s de Türkiye nin kredi notunun Baa3 Alt orta sınıf olduğunu bildirdi. Fitch ise 10 Ağustos 1994 tarihinde Türkiyenin kredi notunun B sonderece spekülatif olduğunu duyurdu. 1993 yılında ülke notunu yatırım yapılabilir seviyeden (Baa3) spekülatif seviyeye (Ba1) indirdi. Piyasalarda bu durum Türkiye'yi ani dalgalanmaya iterek, 1994 krizini etkileyen unsurlardan biri olarak değerlendirildi. Bu süreç içerisinde S&P ve Fitch de Türkiye'nin notunu yatırım yapılabilir seviyeden, spekülatif seviyeye indirdi. Ülkenin kredi notu 2004 yılına kadar aynı seviyelerde kalırken, not 2004 yılında S&P tarafından "BB-", 2005 yılında Moody's tarafından "Ba3" ve Fitch tarafından "BB-"ye yükseltildi. Türkiye 1992 yılından bu yana toplamda 79 kez kredi derece notu almıştır. Türkiye nin Bugünkü Dereceleri Fitch, yakın dönemde Türkiye'nin uzun vadeli yabancı para cinsinden kredi notunu BB+'dan "BBB-"ye yükseltti, görünümünü ise "durağan" olarak belirledi. Ülke tavanını ise "BBB-"den "BBB"ye yükseltti. Moody s 16 Mayıs 2013 te yatırım yapılabilir seviyenin bir kademe altı olan Ba1 den, yatırım yapılabilir seviye olan Baa3 e yükseltti. Görünümü ise durağana da bıraktı. Standard & Poor's Türkiye'nin kredi notunu 28 Mart 2013'te "BB"den "BB+"ya yükseltti. Görünüm ise durağan. Japon kredi derecelendirme kuruluşu JCR, 23 Mayıs 2013'te Türkiye'nin kredi notunu iki "BB"den "BBB-"ye iki basamak birden artırarak "yatırım yapılabilir" dereceye yükseltti. 23 Mayıs 2013 te Kanadalı Dominion Bond Rating Services, Türkiye'yi ilk kez notlayarak, "yatırım yapılabilir" seviye olan "BBB-" notunu verdi. Kredi Notlarının İnşaat Sektörüne Etkisi Kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye yi yatırım yapılabilir not artırımını yapmış olması özellikle inşaat sektörüne olumlu bir hava yaratacaktır. Yatırım yapmak isteyen yabancı yatırımcı için güven ortamı yaratırken; yatırımların artışı beraberinde faizlerde düşüşü de getirecek. Bu süreç doğal olarak tasarrufların yatırıma yönelmesine ve gayrimenkul sektörünün de canlanmasını etkileyecek. Son dönemde hükümetin tüketici kredi faizlerinin düşürüleceği, mevduat faizi ile kredi faizi arasındaki farkın devlet tarafından karşılanacağı açıklamaları, kentsel dönüşüm projeleri ve kredi derecelendirme kuruluşlarının not artırımları sonucu yabancı yatırımcının inşaat sektörüne girmek istemesi önümüzdeki dönemler için inşaat sektörünün daha fazla büyüme göstereceğini işaret etmektedir.

12 İGYÜYE 3 KIZ KARDEŞİN BAŞARI ÖYKÜSÜ... dostu olan elektrikli araçlarla değiştiriliyor. Türkiye de de bu değişimin öncüsü olmak üzere projelerimiz var. Ailenizin sizi yetiştirirken vermiş olduğu en önemli öğütler ne idi? Asude: Ben gene büyük çocuk olmanın verdiği tüm tecrübeleri fazlasıyla yaşadım. Gerek öğütler, gerek kısıtlamalar olarak. Babamla annemin klasik her Türk ailesinin verdiği dürüst ol, yalan söyleme, dostuna sahip çık, arkadaşını doğru seç gibi öğütlerinin yanı sıra, bana gençken sürekli tekrarladıkları öğütler arasında en başta girişken ol, çevik ve atik ol, paylaşımcı ol gelmekteydi. Seda: Sözlü olarak yapılan bir öğüt net olarak aklıma gelmiyor ama fiilen yapılanlar var. Biz büyürken ailemiz tarafından birlikteliğimizin ve paylaşımın önemi vurgulandı her daim. İnsanın hâlihazırda iki dostu varken hayata başlaması çok büyük bir avantaj. Her zaman sırtınızı dayayabileceğiniz birilerinin olması insanı güçlü kılıyor. Bu birliğimizi annemin ve babamın aramızda teşkilatlanmamıza verdikleri teşvik ve yine onların bundan duydukları haz sayesinde oluşturduk ve koruyabiliyoruz. Bu sayede, birlikte çalışırken kaçınılmaz olan fikir ayrılıklarını birbirimizi kırarak ve birbirimizden uzaklaşarak değil; tam tersine, birbirimizi ikna ederek ve fikirlere saygı duyarak, yine bir olarak çözüyoruz. Firmanızın kuruluş öyküsünü aktarabilir misiniz? Firmamızı 1984 yılında babamız Hasan Hüseyin Öztürk Taahhüt olarak kurmuş ve 1988 yılında Haselsan İnşaat olarak kurumsallaşma yolunda ilk adımını atmıştır. Firmamız 30 yıldır bu sektörde aile şirketi yapısı ile hizmet vermektedir. Almış olduğunuz eğitimlerinizi aktarabilir misiniz? Asude: Biz üç kız kardeş olarak 3 ayrı mühendislik dalı okuduk. Ben abla olarak Texas A&M de inşaat mühendisliği okudum. Bilirsiniz ilk çocuklar hep babanın mesleğinin emanetçisi olarak görevlendirilir. Bizde de durum pek değişmedi. Esra; California State University de Bilgisayar Yüksek Mühendisliği ve Programcılığı; Seda ise University of Southern California ve Atılım Üniversitesi nde Mekatronik Mühendisliği bölümlerinde eğitimlerini tamamladılar. Başkan Yardımcılığı görevim var. Ayrıca Seda ile beraber kurduğumuz şirketimiz Genel Teknoloji nin de işlerini kardeşimle müştereken yürütüyoruz. Seda: Ben de Haselsan AŞ de 5 yıldır görev almaktayım. Son 5 yıldır şirketin Yönetim Kurulu Başkanıyım. Yaşım en genç olmasına rağmen, rütbem en yüksek. Babam motive olmamız ve fikrimizin şirkette ne kadar ciddiye alınacağını bize göstermek için rütbelerimizi yaşlarımız ile ters orantılı olarak dağıtıyor. Şimdilik bu durumdan hepimiz mutluyuz. Haselsan ın yanı sıra ben de Esra ablam ile Genel Teknoloji firmamızın projelerini yürütmekteyim. Genel Teknoloji firmamızın yurt dışından almış olduğu temsilcilikler var. Bu temsilciliklerin içinde şu anda en önemlisi Çin in ilk 10 firmasından biri olan BYD firmasıdır. Bu firmanın Türkiye temsilcisi ve distribütörüyüz. Bu firmanın elektrikli otobüs ve araçlarını Türkiye ye getiriyoruz. Yakın zamanda ulaşımdaki maliyetlerin düşürülmesi ve çevre kirliliğinin azaltılması için elektrikli araçlar tercih edilecek. Avrupa nın büyük bir bölümünde zaten toplu taşıma araçları ve şehir içi ulaşım araçları daha avantajlı ve çevre BYD firmasının Türkiye temsilcisi ve distribütörüyüz. Bu firmanın elektrikli otobüs ve araçlarını Türkiye ye getiriyoruz. Yakın zamanda ulaşımdaki maliyetlerin düşürülmesi ve çevre kirliliğinin azaltılması için elektrikli araçlar tercih edilecek. Avrupa nın büyük bir bölümünde zaten toplu taşıma araçları ve şehir içi ulaşım araçları daha avantajlı ve çevre dostu olan elektrikli araçlarla değiştiriliyor. Türkiye de de bu değişimin öncüsü olmak üzere projelerimiz var. Firmanızdaki görevinize nasıl başladınız? Asude: Ben 2002 yılında mezun olduktan sonra Ankara ya gelişimi müteakip ilk pazartesi hemen işe başladım. Firmada önce hakediş hazırlamada görev aldım. Daha sonra ihale teklif hazırlamaya geçtim. Son olarak ise, iş geliştirme bölümüne geçerek uluslararası ihaleleri araştırma ve hazırlama konusunda çalıştım. Artık 12 yıldır şirkette aktif olarak çalışmaktayım ve şu anda yönetici olarak görevime devam ediyorum. Esra: Ben şirkete en son katılanım. Amerika daki eğitimimi bitirdikten sonra pilotluk konusunda eğitim almaya başladım ve uzun yıllar pilotluk ehliyetinin kademelerini tamamlayarak uçtum. Türkiye ye geldiğimde ise firmamızın turizm ayağı olan Hotel Houston ın yönetim görevini devraldım. Bunun yanı sıra Haselsan AŞ de de Yönetim Kurulu

İGYÜYE 13 Ayrıca, bizim evde sahiplik sınırları kesik çizgilerle çizilidir; herkes paylaşıma açıktır ve bu doğal bir alışkanlıktır. Annem ve babam büyürken bizi her şeyi paylaşmaya motive ettiler. Buna en basit örnek sanırım biz çocukken annemin kardeşlerinle paylaş diyerek her seferinde içimizden herhangi birisine en az üçe bölünmek üzere verdiği çikolata olabilir. Bu alışkanlık sayesinde birçok aile şirketinde gözlemlediğimiz tahripkâr duygusallıkların ve kıskançlıkların önüne geçebiliyoruz. Şirketteki ilk tecrübenizi anlatır mısınız? Asude: Ben ilk işe başladığımda bitirdiğimiz bir işin kesin hesabı vardı ve ben Erzurum da 15 gün kalarak ofisten bir mühendisle o işin hakedişini bitirmiştik. Hatta o işin kontrolü olan idari mühendis de bayandı ve 15 günde Anadolu da 3 bayan mühendis olarak çok sıcak ve güzel bir tecrübe yasamıştım. Seda: Ben de ablamlar gibi okulu bitirir bitirmez işe başladım. İlk iş olarak yurt dışında bir fuar ziyaretine katılmıştım. Farklı yerler gezmek ve gözlemlemek hayatımdaki en büyük motivasyon kaynağım olduğundan iş hayatına keyifli başlamıştım diyebilirim. Çalışma yaşamınızın henüz başlarındasınız yaşamınızda kendinize prensip edinmeye karar verdiğiniz ilkeleriniz nelerdir? Seda: Genç Yönetici Grubu olarak yapılan duayen ziyaretlerinden Yüksel Erimtan ın ziyaretine katılmıştım. Bu duayen ziyaretlerinden çok şey öğreniliyor; ne de olsa, sizin yeni baş koyduğunuz yolu onlar inşaa etmişler. Yüksel Erimtan ın iş hayatı ile ilgili olarak bize öğütlediği duygusal olmama ve her koşula adapte olabilme hakkında bahsettikleri kulağımdaki aksını koruyor. Ayrıca, Asude ablamın her gün istemsiz uyguladığını gözlemlediğin problemler çözülmek içindir ilkesi de kendime hatırlattığım yaşam kurallarından biri. Genç bir yönetici olarak hangi vasıfların sizi iyi bir yönetici yapacağını düşünüyorsunuz? Esra: Yönetici olarak kurumun her biriminin her kalemine hakim olmanız çok önemli. Kurumu yönetebilmek ve denetleyebilmek için sizin de birimdekiler kadar yeni öneriler oluşturabilme bilgi ve yetisine sahip olmanız gerektiği kanaatindeyim. Eğer insan ilişkileriniz iyiyse ve sektörünüzdeki risklere ve yeniliklere hâkimseniz başarılı bir yönetici olursunuz. Sevilen bir yönetici olmak için de başarınızı emeği geçenlerle paylaşmayı bilmeniz gerekir. Bizim hedefimiz sevilen ve başarılı bir yönetici olmaktır. Eğer insan ilişkileriniz iyiyse ve sektörünüzdeki risklere ve yeniliklere hâkimseniz başarılı bir yönetici olursunuz. Sevilen bir yönetici olmak için de başarınızı emeği geçenlerle paylaşmayı bilmeniz gerekir. Bizim hedefimiz sevilen ve başarılı bir yönetici olmaktır. Genç bir yönetici olmanın avantaj ve dezavantajları sizce nelerdir? Seda: Genç bir yönetici olmanın dezavantajları muhakkak var ama bunları avantaja çevirmek kişinin kendisine kalıyor. En genç olarak söyleyebilirim ki önünüzde çok fazla yönetici figürünün olması ve hepsine saygı duyuyor olmanız öncelikle kendinizi yönetici olarak görmenize engel oluyor, ama aynı zamanda önünüzde birçok öğretmen oluyor. Siz konuyu kitaplardan teorik olarak değil; birebir laboratuvarında özel dersteymişçesine gözlemleyip kendinizce çıkarımlar yapabiliyorsunuz. Her ne kadar gittiğiniz kurumlarda da çocuk olarak görülüyor olsanız da, konunuza hakim olduğunuzu ispatlamanızla bu dezavantaj farklılığınızdan ötürü bir avantaj halini alıyor. Haselsan İnşaat olarak ileride özellikle hangi faaliyet alanlarının öne çıkmasını planlıyorsunuz? Asude: Firmamız artık daha çok yurt dışındaki taahhüt işlerini takip etmekte. Çünkü yurt içindeki yatırım politikası çok değişken olmakla beraber rekabet çok yüksek. Müteahhit firma sayısı her gün katlanarak artıyor ve işler en düşük tekliflere sorgulanmadan verilmekte olduğu için bizim sektörün yurt içinde sürekli kabuk değiştirmesine sebep oluyor. Şu andaki hedefimiz Haselsan A.Ş. olarak yurt dışında uluslararası finansmanlı işlerdeki sözleşme sayımızı arttırmak ve yurt içinde prestijli işler haricinde proje takip etmemek. Hedefimiz Haselsan A.Ş. olarak yurt dışında uluslararası finansmanlı işlerdeki sözleşme sayımızı arttırmak ve yurt içinde prestijli işler haricinde proje takip etmemektedir. Firmanız için hedefleriniz ve hayalinizdeki projeyi bize aktarabilir misiniz? Asude: Bayan sayısının az olduğu, erkek egemenliğindeki içinde bulunduğumuz sektör ve sektörlerde üç bayan olarak babamızın kurduğu firmayı birlikte üçüncü nesile ve daha ilerisine aktarılabilecek bir güce ve yapıya getirmek en büyük hedef ve hayalimiz. İş stresinden uzaklaşmak için neler ile uğraşırsınız? Esra: Ben fotoğrafçılıkla ilgileniyorum doğadan ve güncel hayattan kareler yakalıyorum. Bu hobim beni dinlendiriyor ama asıl kafamı rahatlatıp bana meditasyon yapıyormuşum hissine kaptırarak tüm ilgimi ve konsantrasyonumu arttırıyor. Dar vakitlerimde motosiklete binmek beni günlük hayat ve sıkıntılarından uzaklaştırabiliyor; geniş vaktim olduğunda ise uçak kullanarak gökyüzündeki özgürlüğü tadıp bu dünyadan uzaklaşabiliyorum. Asude: Ben ikinci bebeğimin yeni olması vesilesi ile henüz pek boş vakit bulamıyorum ama iki çocuk annesi olmaya alışır alışmaz spora başlamak istiyorum. Uzun yıllardan beri birçok spor dalıyla ve farklı hobilerle ile ilgilendim ama maalesef hayatımda bana çok keyif veren kalıcı bir hobiye dönüştüremedim hiçbirini. Bunu sosyal hayatımdaki en büyük eksiklik olarak görüyorum. Tam olarak bir hobi sayılmamasına rağmen, enerjisini kalabalıktan alan bir insan olduğumdan dolayı boş vakitlerimi sevdiğim insanlarla geçirerek, onlara elimden geldikçe destek olarak, paylaşarak stresten uzaklaşıyorum. Seda: Uzun süredir müzikle teorik ve pratik olarak ilgilenmekten hoşlanıyorum. Müziğin içindeki matematiği keşfetmek çok ilgi çekici geliyor. Aynı zamanda piyano çalıyorum. Her ne kadar şu anda yeğenime oyuncak olsalar da vakit vakit zaman ayırdığım, doğasını, tınısını tanımaya çalıştığım piyano dışında başka enstrümanlarım da var. Bunun dışında stresten uzaklaşmak için bu aralar favorim squash oynamak. Sahanın darlığından ve oyunun çabukluğundan dolayı hızlı düşünüp atik çıkışlar yapmak gerekiyor. Böyle bir spor yaparken başka şeyler düşünmek çok zor oluyor ve bu sayede stresten uzaklaşabilmiş oluyor insan.

14 SEKTÖRDEN SUYUN GÜCÜ Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın Su Yalıtımı Yönetmeliği ve Su Yalıtımının zorunlu kılınması ile ilgili taleplerinin samimiyeti bizi umutlandırıyor. Her ürün gurubuna ve uygulama yöntemine objektif bir yaklaşım ile hazırlanacağını umduğumuz yönetmelik için tüm samimiyetimiz ile çalışıyoruz. Kentsel Dönüşüm Süreci Biliyorsunuz Türkiye İMSAD bünyesinde kurulmuş olan Kentsel Dönüşüm ve Yapı Güvenliği komitesince hazırlanan Güvenli Yapılar Yol Haritası 1(GYYH-1) adlı bir yayın var. Bu çalışmanın 29 dernek üyesi ile çatı derneğimiz Türkiye İMSAD da olması gerçekten çok kıymetlidir. Ülkemizde deprem gerçeği artık herkes tarafından kabul edilebilir bir gerçektir. deprem gibi doğal afetlerde ya da eksik tedbirler yüzünden yaşanan ve neredeyse taammüden yapılmış hissi veren iş kazalarında da kaybettiğimiz canlara gündemin sıcaklığı kadar üzülmek dışında bir şeyler yapmalıyız. Su yalıtımı bir sorumluluk bilinci ve yapı-yaşam kültürü meselesidir. Doğru uygulanan Su Yalıtımı hayat kurtarır. Son yıllarda bu spot cümleyi çok sık kullanıyorum. Gerçekten de yapının diğer bileşenlerini pas geçmemek şartı ile yapılacak su yalıtımı korozyon oluşmasını engelleyerek hem insan ve yapı sağlığı, hem çevresel ve hem de yatırımlarımızın ömrü anlamında belirleyici bir fayda sağlar. Biz deprem gerçeği ile yaşatmak zorunda olan bir ülke ve toplumuz. Peki, Selçuk Taçalan SUDER Genel Sekreteri bunu başardık mı? Bu çıplak bir gerçeklik olarak ortada iken, bunu başarma noktasındaki eksikliğimiz sosyolojik olarak da incelenmesi gereken ciddi bir sorundur. Yanıtının şu an için çok ümit verici olmadığını düşünüyorum. İşin açığı ancak yapılan çalışmalar ve gelişen-gelişecek toplumsal bilinç düzeyi bu sorunu aşmamızda ciddi fayda sağlayacaktır. Esas mesele gerçekten toplumsal bilinç ve o ortalamanın yüksek olmasıdır. Bilinç düzeyi yüksek kişi alacağı konut veya başka taşınmazın makyajından önce, temel yapı gereklerinin doğru yapılıp yapılmadığını irdeler ki bu da çözüm için önemli bir şarttır. Meselenin maliyeti ise diğer bir boyutudur. Depremlerle kaybettiğimiz yurttaşlarımız hem aileleri hem toplum açısından travmatik bir acı olarak bizimle birlikte yaşıyorlar elbette. Fakat bir diğer yandan da ekonomik bir travma oluşturuyor. Artı değer üretmek için bu kadar çalışıp çabalayan ülkemiz, oluşturduğu artı değeri korumada o kadar doğru uygulamalar yapamıyor ne yazık ki. Sayın Prof. Dr. Ahmet Ercan ın yapmış olduğu çalışmaya göre; Depremde bir kişinin ölümü, ulusal ekonomiye 700 bin ile 1 milyon dolara çıkmaktadır. 1983 deki Erzurum Deprem inde 3200 yapı yıkılmış, 1155 kişi ölmüş, kişi başına 670 bin dolar yitirilmiştir. 1999 Gölcük Deprem inde 20 bin yapı yıkılmış, 20 bin kişi ölmüş, 25 milyar dolara çıkmıştır (kişi başına 1 milyon 250 bin dolar). Göçük yapıların yaklaşık 6 katı içine girilemeyecek biçimde ağır yaralı konut olmuştur. Ayrıca depremin etkilediği 7 ilin Gayri Safi Milli Hasıla içindeki payı yüzde %34.7, sanayi katma değeri içindeki payı ise yüzde 46.7 seviyesindedir. Dolayısı ile insanımızın hayatta kalmasına hizmet etmek gibi muazzam bir değer oluşturan su yalıtımı aynı zamanda gerçek anlamda tasarruf kelimesinin anlam bulmasına da katkı sağlayan bir alan olarak karşımızdadır. Peki, bu travma rakamlarla da sabitken hoyratlığımız neden? İşte tam da bu noktada su yalıtımının deprem güvenliği konusundaki ilişkisi hususu devreye giriyor. Su yalıtımının deprem güvenliği konusundaki ilişkisi yeterince bilinmiyor ve maalesef bu konuda yasal zorunluluklar yeterli değil. Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız bir yandan, sektör paydaşı STK lar olarak diğer yandan bu konu ile ilgili önemli çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmalar açıkça belirtmeliyim ki Ankara da samimi bir karşılık buluyor. Özellikle Bu yayına referansla yapı stokumuz yaklaşık 20 milyondur. Kentsel dönüşüm sürecinin doğru bir planlama ile yapılan/yapılacak yapılarda teknik mağduriyet oluşturmayan bir sisteme uyulması durumunda önümüzde uzun yıllar sürecek bir yapılaşma var. Kentsel dönüşüm ile yaklaşık 9 milyon konutun dönüşümü konuşuluyor. Dolayısı ile çok büyük bir pazar hareketinden bahsediyoruz. Bir yapıyı sosyal çevresi ile birlikte ikinci defa yapmak zorunda kalmak diyebileceğimiz ve ülkemiz için elzem olduğunu gördüğümüz Kentsel Dönüşüm, içinde üçüncü kez yapmak zorundalığı olan riskler de taşıyor. Bu noktadaki sıkıntımız yine GYYH-1 çalışmasında belirttiğimiz gibi gerekli tedbirler, standartlar ve uygulama esasları tam oluşturulmadan girilmiş olunmasıdır. Yalıtım Sektörü ve Kalifiye İş Gücü Sektörümüzün en önemli ana sorunlarından biri kalifiye işgücü ve uygulama sorunudur. SUDER olarak bu noktada Meslek Liseli gençlerimizden sektöre girdi alamadığımız tespiti ile 10 Şubat 2014 de MEB MTEGM ile bir protokol yaptık. Bu protokol uyarınca ülkemizi 28 il ve 32 kampus okulumuzda öncelikle Teknik Öğretmen ve Eğiticilerimize Su Yalıtımı konulu hizmet içi seminerler veriyoruz. Geçen eğitim yılı sonu itibarı ile İstanbul daki eğitimlerimizi tamamladık. Verdiğimiz hizmet içi eğitim seminerlerine İstanbul daki 25 okulumuzdan 100 ü aşkın öğretmenimiz katıldı. Toplam üç gün (18 saat) süren seminerlerimize katılımda bulunan öğretmenlerimiz MEB onaylı sertifikalarını alıyorlar. Gazetenizde görüşlerimize yer verdiğiniz için teşekkür ederiz.1964 den bu güne faaliyette olan İNTES ve Genş Yöneticiler Grubuna başarılarının devamını dileriz.

TARİHTEN 15 Çizgisel Dünyanın Hanımefendisi; SELMA EMİROĞLU AYKAN Türk karikatür tarihinin ilk kadın çizeri, soprano Selma Emiroğlu Aykan ın çizgiler ve sesler ile örülü dünyasına bir bakış ile yakınlaşacağız bu sayımızda. Genellikle mizahın daha çok erkekler tarafından daha iyi yapıldığı algısının hakim olduğu dünyamızda, erkeklerin arasından sıyrılan çok az sayıdaki kadın hemen ilgimizi çeker. Türkiye nin ilk kadın karikatüristi Selma Emiroğlu Aykan da bu değerli isimlerden biri olarak Türk sanat tarihine ismini yazdırmıştır. 1927 yılında İstanbul da doğan Selma Emiroğlu, üç yaşından başlayarak elinden düşürmediği kalemiyle karikatür ile tanışmıştır. İlk olarak Amcabey dergisine karikatür çizen Emiroğlu, derginin yayıncısı da olan ünlü çizer Cemal Nadir Güler'in yönlendirme ve önerileriyle 1945 yılından itibaren Doğan Kardeş dergisine önce kapak, ardından da Kara Kedi Çetesi başlıklı bir çizgiroman hazırlamaya başlamıştır. Emiroğlu, karikatür dışında uzun yıllar İstanbul Şehir Korosu'nda dramatik soprano olarak da çalışmış, radyoda konserlere çıkmıştır. Selma Emiroğlu, bu tarihten sonra yeteneğinin de devreye girmesi sayesinde bu dergide 1945'den itibaren çizmeye başladığı Kara Kedi Çetesi'nin Başına Gelenler başlıklı çizgi romanın popülaritesiyle üne kavuşarak, şöhretli ilk Tür kadın çizgi romancısı haline gelmiştir. Emiroğlu, hepsi bu çocuk dergisinin sayfalarında yayınlanan başka bazı çizgi romanlara da imza atmıştır. Bunların hemen hepsi metinleri alt yazılı olarak yayınlanmıştır. 1947 yılında 'Cin ile Can ve Mercan Balığının Serüvenleri', 1948'de 'Oya'nın Hikayesi', 1949'da çoğunu La Fontaine'in eserlerinden esinlendiği Tavşan Kardeşin Sofrası, Böceklerin Oyunu, Tırtılın Hikayesi ve Zenci ile Maymun başlıklı çizgiromanları hazırlamıştır. Emiroğlu'nun karikatürize stildeki temiz ve sade çizgileriyle hayat bulan bu çalışmaların hemen tamamı hayvan karakterlerin başrolde olduğu yapıtlardır. Ekim 1949 tarihinde Kara Kedi Çetesinin Dönüşü başlığıyla yeniden Doğan Kardeş sayfalarına misafir olan popüler çizgi roman serisinde yer alan Kara Kedi, Pamuk ve Sarman adlı sıkı arkadaş olan üç kedi, hepsinin arasından en sivrilenleri olmuştur. Bu şöhretli seri 1964 yılı sonundan itibaren ve bu kez evlendiği için soyadı değişerek Selma Emiroğlu Aykan adıyla, çizerin elinden yine derginin arka kapağında maceralar yaşamışlardır. Doğan Kardeş için pek çok kapak resmi de çizen Emiroğlu, böylece çizerlik kariyerinin dokuzuncu sanatla alakalı bölümüne noktayı koymuştur. Çizgiye ve müziğe olan yeteneği ile her zaman dikkatleri üzerinde toplamayı başarmış olan Aykan, bir söyleşisinde karikatür ve müzik ile olan ilişkisini ise şu sözlerle anlatıyor; Çocukken resim yaptığımda sesimle çizgilerime eşlik ederdim. Daha sonra da karikatürlerimi bir yandan müzik dinleyerek çizerdim. 1950 kuşağının tek kadın karikatürcüsü olan Selma Emiroğlu Aykan, küçük yaşta girdiği basın dünyasında bir profesyonel gibi çalışmıştı. Kısa bir sürede ülkenin en çok bilinen ve satan yayını ile toplumla buluşan Aykan ın karakterleri de kendisi gibi tarihteki yerini aldı. Her zaman kadın oluşu üstünde hep durulan Aykan sadece kimliği ile değil yarattıklarıyla da özel ve değerliydi. Önceleri acaba Selam Emiroğlu Aykan imzası altında bir erkek çizer mi var? diye düşünülen Aykan, bu sayede kadının gizil gücünü de herkese göstermiş oluyordu. Yine bir röportajında başarının kadın ve erkek ile iliştirilmesine şu sözler ile cevap vermişti; Hayır, ben başarının kadın veya erkek olmaya değil, ortaya konan işin iyi veya iyi olmamasına dayandığına inanıyor ve bir kadın olmaktan da mutluluk duyuyorum 04 Ekim 2011 yılında Almanya da vefat eden Aykan, geriye sadece karikatürlerini ve aryalarını değil, okudukça yeniden yazılan muhteşem hayat hikayesini de bırakmıştı.

16 YAŞAM GAZETECİ- TELEVİZYONCU ERHAN KARADAĞ, VE MOTOR TUTKUSU Bir insan 40 yaşından sonra niye motora biner? Hayatı kaçırmamak için belki. Burada mesele motosiklet değil aslında; hayat. 26-27 yıldır gazeteciyim.. Muhabirlikle başlayan iş hayatım, teknolojinin ve Türkiye'de medyanın renklenip çeşitlenmesiyle televizyonculuğa ve televizyon yöneticiliğine kadar geldi. Doğrusunu söylemek gerekirse, geçmişte de bugün de, bu işi tadını çıkara çıkara, heyecanla ve hevesle yaptım, yapıyorum. Genç bir gazeteciyken ya da yeni bir televizyon muhabiriyken işimden başka bir şey düşünmüyor, haberden başka bir şeyi dert etmiyordum. Güneş Gazetesi, Yeni Asır ve Sabah Gazetelerinin çalıştığım dönemdeki en genç muhabiri oldum. Sonra kuruluşundan itibaren içinde yer aldığım ATV'de de tüm zamanlarım hep haberle geçti İş dışında kalan zamanlarımız da o dönemde hep haberci arkadaşlarla bir araya gelerek geçiyordu.. Bu tempo daha genç yaşta yönetici koltuğuna oturmama neden oldu, belki de tamamen şans Uzun zamandır da TV haberciliği ve yorumculuğu yapıyorum. Güzel bir ekiple, İstanbul, Ankara, haber merkezi hep birlikte Kanal D'nin ana haber bültenini hazırlıyoruz. Laf aramızda, 12 yıldır tek başına iktidar olan hükümet, medyadaki gelişmeler, teknoloji, internet, sosyal medya, akıllı telefon vs. derken habercilik yapmak biraz kolaylaştı. Bir çok gazeteci arkadaşımız eleştiriye tahammül edilmediği için işinden oldu, muhalif, hesap soran habercilik yerini daha ılımlı "Yeni Türkiye haberciliği"ne bıraktı. Elbette, ben de burada ince bir eleştiri getirdiğim o medyanın bir parçasıyım, sorumluk payımı da biliyorum. İşte, bütün bu yeni dönemi anlamaya, aktarmaya çalışırken bir bakıyorsunuz yaşınız 40'ı geçmiş, 45'e doğru yaklaşıyor. "40 nedir ki!" diyebilirsiniz, elbette daha yaşanacak çok şey var, herkes için uzun ve sağlıklı yıllar vardır umarım. Ama bilmiyoruz işte orasını ve zaman su gibi akıp gidiyor. Neyse konuyu dağıtmayayım; işten geri kalan zamanlarımı bu meslekten olmayan yakın arkadaşlarımla geçirmeyi tercih ediyorum. Çünkü, onlarla başka dünyalar, başka evrenlere başka kaygılara veya keyiflere de pencere açabiliyorsunuz. Bu motosiklet maceram böyle başladı. Yani haberciliğimle, televizyonculuğumla ilgili değil, insan olmakla ilgili. Ben motora başladım, bir başkası belki yelkene ya da dalışa Sadece görmediklerini görmek, dokunmadıklarına dokunmak için. Çünkü, yaşam göründüğünden daha kısa. Dışardan "deli misin sen, ne güzel hayatın var" ya da "ne kadar çılgınsın" diye bir dolu laf işitirsin, ama hayat başka yere götürür seni yine de. Büyük hevesle, aylarca eğitim alarak başladığım bu macera için soranlara kısaca "arkadaş kurbanıyım" diyorum Çok sevdiğim arkadaşlarım motosiklete biniyorlar, hafta sonu ya da tatil geldi mi, biniyorlar motora, basıyorlar gaza. (maksimum 100-120 km/h. çünkü bizim bindiğimiz motorların tarzı enduro; yani, sürat için değil, hem toprak yolda arazide, hem de asfaltta gidebilen makinalar) Atıyorlar kendilerini doğaya dağa bayıra, ben yalnız kalıyorum Ankara'da. Biliyorsunuz burası memur şehri, Pazartesi öğlen Ulus'a Kızılay'a çıkıp bir dolaşsa bir İzmirli İstanbullu; sanacak, memur yürüyüşü var, miting var; oysa sadece öğle tatili. Cumartesi Pazar kapalı bu şehir Kendimi dışarıya atmak, arkadaşlarımdan mahrum kalmamak için seçtim diyebilirim iki tekeri Bu kadar geç başladım ama; iki kez Gürcistan'a gittim, bütün Karadeniz'in yaylalarını dolaştım, doğu ve güneydoğu hariç şu ana kadar Türkiye'nin dört bir yanında yaklaşık 30 bin kilometre yol yaptım. Motosikletle ilgili bir yazı bu belki ama sizi temin ederim, ben motosikletten değil; götürdüğü yerlerden, tanıştırdıklarından bahsediyorum hakikaten. Örneğin, çok lüks bir araçla geziyorsunuz, yolunuz bir köye, bir mezraya ya da bir kasabaya düştü Camlarınız kapalı, içerde klimanız çalışıyor ve hafif de müzik var. Kimse sizinle ilgilenmez Ama, motosikletle gidin, bir köy kahvesinin yanına park edin; çıkarın kaskınızı montunuzu; daha terinizi silmeden yanınıza birileri gelir. Çünkü, sizin geride bıraktığınız yollarda bir macera olduğunu bilir ya da nereye gideceğinizi merak eder. Oturur çay içer, sohbet edersiniz; o sizi anlar, siz onları, oradaki hayatı. İşte bunu o iki tekerli alet ve bu ruh sağlar. Unutmadan şunu da söyleyeyim; motosiklet denen makina sadece racing ya da chooper tarzı olsaydı; hiç ama hiç ilgimi çekmezdi. Çünkü, onlar ya aşırı sürat sevenlerin gözdesi; ya da estetik motosiklet isteyenlerin. Özetle, "madem dünyayı güzelleştiremiyoruz, o halde kendi dünyamızı güzelleştirelim" diye 2010 yılında araladığım bu kapının ardında bir motosiklet dünyaya geldi, 4 yaşındayız Bir aylık sancılı bir tamirhane macerasının ardından da yaz başında kucağıma bir karavan doğdu.. Küçük bir minibüsle gezmeyi de kamp yapmayı da çok seviyorum. Ankara dışına motosikletle çıkmıyorsam mutlaka bu araçla çıkıyorum İçindekiler: buzdolabı, ocak, lavabo, 20 lt su tankı, duş, yatak, 2 kişilik yemek masası, yaşam aküsü, telefon ya da tablet şarj olanağı, priz ve USB girişleri, katlanan bisiklet. Gittiğim yerde yeşili, maviyi, güneşi gölgeyi ve suyu buluyorum, huzuru buluyorum. Buluyorum ama Pazartesi günü de işimin başına Ankara'ya dönüyorum... (Kızmadınız bana umarım.. Hayatı böyle de yaşamak mümkün, üstelik bunun çok çok daha iyisini de. Gençler istedi ben yazdım; içimden ne geldiyse Paylaşınca büyür belki dünyadaki bütün güzellikler neyse )