7. DERS: Suavi Aydın, Türkiye nin Etnik Yapısı

Benzer belgeler
TÜRKİYE DE DİLLER VE ETNİK GRUPLAR. (Ahmet BURAN-Berna YÜKSEL ÇAK, Akçağ Yayınları, Ankara 2012, 318 s.)

Balkanlarda Arnavutlar ve Arnavut Milliyetçiliği

Elveda Rumeli Merhaba Rumeli. İsmail Arslan, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2013, 134 Sayfa.

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

KÖKSAV E-Bülten. Hassas Konular KÖK SOSYAL VE STRATEJİK ARAŞTIRMALAR VAKFI. 2 Aralık 2007 Rusya Federasyonu DUMA seçimleri ve Kafkasya

Avrupa da Yerelleşen İslam

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak

frekans araştırma

10. SINIF COĞRAFYA DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

TÜRK DÜNYASINI TANIYALIM

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler

Haftalık ders sayısı 2, yıllık toplam 74 ders saati Kategoriler Alt kategoriler Ders içerikleri Kazanımlar Dersler arası ilişki IV.

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF COĞRAFYA DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

MAKALE ÇAĞRISI INTERNATIONAL CRIMES AND HISTORY / ULUSLARARASI SUÇLAR VE TARİH MAKALE ÇAĞRISI

Balkanlar da Nüfus Sayımları ve Kimlik Tartışması. Dr. Erhan Türbedar Dış Politika Analisti

TÜRK BİLİMLERI VE ÇAĞDAŞ ASYA BİLİMLERİ BÖLÜMÜ. ID Başlık ECTS

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ATATÜRK Ü ETKİLEYEN OLAYLAR VE FİKİRLER

ULS344 - Milliyetçilik ve Azınlıklar. İlkçi Yaklaşımlar - Primordializm

Siyasette kutuplaşma. Ahval 13/8/2018

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE'DE ORTAK BİR KİMLİK OLARAK "ÖTEKİLİK" İKİNCİ BÖLÜM ARAŞTIRMADA İZLENEN YÖNTEM... 27

Atilla NALBANT ÜNİTER DEVLET. Bölgeselleşmeden Küreselleşmeye

Orhan TÜRKDOĞAN (2009). Günümüzde Karaman ve Hazar Türkleri, İstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 224 Sayfa. ISBN ( ).

MİLLETLERİN AKRABALIĞI

Buran, Ahmet - Berna Yüksel Çak (2012), Türkiye de Diller ve Etnik Gruplar, Akçağ Yayınları, Ankara, 318 s., ISBN:

OSMANLINÜFUSU ( )

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ YILLIK PLANI

10. SINIF COĞRAFYA DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

BALKANLAR DA SİYASET

Bu durum, aşağıdakilerden hangisin gösteren bir kanıt olabilir?

YAZILI SINAV SORU ÖRNEKLERİ TARİH

KAPSAYICI EĞİTİM. Kapsayıcı Eğitimin Tanımı Ayrımcılığa Neden Olan Faktörler

PROF. DR. ERDOĞAN BOZ VE PROF. DR. SEMRA GÜNAY AKTAŞ IN ESKİŞEHİR İLİ DİL ATLASI ADLI ESERİ ÜZERİNE

Fahriye Emgili, Boşnakların Türkiye ye Göçleri , Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul: Nisan 2012, 520 sayfa.

1. Kavramsal Olarak Terör ve Terörizm...74 A. Tarihsel Süreç İçerisinde Değişen Anlam...76

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş

İktisat Tarihi I. 18 Ekim 2017

Başkent Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü. Doç. Dr. S. EKER

JANDARMA VE SAHİL GÜVENLİK AKADEMİSİ GÜVENLİK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI GÜVENLİK VE TERÖRİZM YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERSLER VE DAĞILIMLARI

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

İSLAM ÜLKELERİNDE NÜFUS ÖNGÖRÜLERİ 2050 ARALIK 2011

MEDRESE VE İSLAM KÜLTÜR MERKEZİ İNŞA PROJESİ- VİETNAM

1. BÖLÜM KAVRAM, TARİHÇE VE KAVRAMLAR ARASI İLİŞKİLER BAĞLAMINDA KENDİ KADERİNİ TAYİN

İSTANBUL MEDENİYET ÜNİVERSİTESİ SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ (TÜRKÇE LİSANS PROGRAMI) 4 YILLIK DERS PLANI

Editörler Prof.Dr. Mimar Türkkahraman & Yrd.Doç.Dr.Esra Köten SİYASET SOSYOLOJİSİ

8. SINIF 20. YY BAŞLARINDA OSMANLI DEVLETİ MUSTAFA KEMAL OKULDA GENÇLİK DÖNEMİNDE ATATÜRK Ü ETKİLEYEN ÖNEMLİ KİŞİLER VE OLAYLAR.

TEMEL GÖSTERGELER Coğrafi yapı

Türkiye de Vatandaşlık, Soy ve Din

Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ. Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık

Türk Süperetnosu, Dünya Sistemi ve Turan Petrolleri

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

İktisat Tarihi I. 8/9 Aralık 2016

3647 SAYILI ve 2008 (3647/2008) TARİHLİ YUNANİSTAN VAKIFLAR YASASI VE UYGULAMALARI

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

Deutsche Islam Konferenz

İÇİNDEKİLER SÖZEL BÖLÜM

1. DÜNYADAKİ BAŞLICA DİL AİLELERİ

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

Kıbrıs Meselesi mi, «Prensip» Meselesi mi? Baskın Oran

Günümüzdeki ilke ve kuralları belirlenmiş evlilik temeline dayanan aile kurumu yaklaşık 4000 yıllık bir geçmişe sahiptir. (Özgüven, 2009, s.25).

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERSLER VE KUR TANIMLARI

Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği Yayınları Araştırma Eserleri Serisi Nu: 7. Emeviler den Arap Baharı na HALEP TÜRKMENLERİ

Kırsal Alan ve Özellikleri, Kırsal Kalkınmanın Tanımı ve Önemi. Doç.Dr.Tufan BAL

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

ÇalıĢan bağlılığı için Ģirketlerde iģ ve yaģam dengesinin kurulması Ģart

ÜMİT KARDAŞ Demokrasi ve Hukuk Krizi

KFAR KAMA -AA- İsrail'in kuzeyinde, Aşağı Celile bölgesindeki köylerden biri olan Kfar Kama'da (Kama Köyü) 3 bin Çerkes yaşıyor.

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

TÜRKİYE DE ETNİK, DİNİ VE SİYASİ KUTUPLAŞMA. Dr. Salih Akyürek Fatma Serap Koydemir

Fevzi Karamuc;o TARIH 11 SHTEPIA BOTUESE LIBRI SHKOLLOR

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

KAYACIK KÖYÜ HAKKINDA GENEL BİLGİLER. Kayacık Köyü nün isminin kaynağı hakkında iki rivayet bulunmaktadır. Bunlar şöyle açıklanabilir.

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TARİH

TÜRK TURİSTİN İLGİSİNİ ÇEKEN OSMANLI MİRASINA SAHİBİZ

KÜRESEL PAZARLAMA Pzl-402u

10. SINIF TARİH DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Soru Sınıf ve Nu: Müfredat sınıf YGS Harita Bilgisi-Arazi Rehberimiz: İzohipsler

2000 li Yıllar / 6 Türkiye de Dış Politika İbrahim KALIN Arter Reklam Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Lisans Programı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

Uygarlık Tarihi (HIST 201) Ders Detayları

Öğretim Üyeleri-Öğretim Görevlileri

Örnek bir kullanım ve bilgisayar ağlarını oluşturan bileşenlerin özeti

2018 / 2019 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSLARI 12. SINIF COĞRAFYA DERSİ YILLIK PLAN ÖRNEĞİ

İktisat Tarihi II. 13 Nisan 2018

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni

Sultan Abdulhamit in hayali gerçek oldu BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU B İ L G İ. NOTU BALKANLAR 2 de İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI

IV.HAFTA XX.YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU

KAFKASYA VE KAFKAS ÜLKELERİ COĞRAFYASI. Prof. Dr. Ramazan ÖZEY

Ders Adı : YÜZYIL ASYA TÜRK TARİHİ I Ders No : Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 5. Ders Bilgileri.

IFLA/UNESCO Çok Kültürlü Kütüphane Bildirisi

Kafkasya da Etnik Grupların Boru Hatları Üzerindeki Etkisi

Türkiye nin Çevresindeki Bölgesel Sorunlar Batı Trakya Sorunu Kıbrıs Sorunu

TÜRK TURİSTİN İLGİSİNİ ÇEKEN OSMANLI MİRASINA SAHİBİZ

Sosyal bilgiler öğretmeninin verdiği bu bilgiye dayanarak Mustafa Kemal Paşa ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

Transkript:

7. DERS: Suavi Aydın, Türkiye nin Etnik Yapısı Türkçe de kullandığımız etni, etnik, etniklik, ya da daha sık kullandığımız biçimiyle etnisite kavramları, esas olarak, İngilizce/Fransızca daki ethnie sözcüğünden türemişlerdir. Bu ise, Eski Yunanca da daha ziyade belirli bir birlik biçimi ni, yani basitçe belli bir halk ı anlatan ethnos tan gelmektedir. Etni, ya da etnisite kavramının, bugün anladığımız biçimiyle belirli bir siyasi yapıyla yani devletle özdeşleştirilmesi ise, daha yakın tarihlerde, yani ulus-devletlerin kurulup yaygınlaştığı modernleşme sürecinde gerçekleşen bir gelişmedir. Bu yeni anlayışımızda, artık, etni ya da etnisite kavramı, ulusun temeli ve ulus-devletin temel insan malzemesi olarak görülmeye başlanmış; bir ölçüde ulus/millet kavramıyla etni/etnisite kavramı özdeşleştirilmiştir. (Yani etnisite = millet = devlet olarak düşünülmeye başlanmıştır) Bu süreci anlayabilmemiz için, kısaca da olsa tarihsel gelişimine bakmamız yerinde olacaktır. Şunu söyledik, etnisite, ya da etniklik, modernite sürecinde bugün ulus olarak tanımladığımız gruplara dönüşmüştür. Buradan şunu çıkarıyoruz: Modernite sürecinde, etnik halkları, aynı soydan olan, yani kandaş, ve çoğunlukla aynı dili konuşan insanların oluşturduğu bir grup olarak düşünüyoruz demek ki. Yani bugün bir grubu etnik bir grup olarak tanımlarken, örneğin Türk etnisitesi, Kürt etnisitesi, Arap etnisitesi, vs. derken, kriterimiz, bunların kendi içlerinde aynı kanbağından, aynı soydan geldikleri ve aynı dili konuştukları varsayımına dayanıyor. Yine modernite sürecinde, milliyetçilik ideolojisinin gelişmesiyle birlikte, belli bir coğrafyada yaşayan bu kanbağına dayalı grupların kendi siyasi birimlerine, yani kendi devletlerine sahip olmaları, yani kendi kendilerini yönetmeleri fikrinin geliştiğini görüyoruz. Bu fikir nasıl bir ortamda gelişiyor? İnsanların etnik kökenlerinin baz alınmadan, farklı etnisitelerle birarada yaşadıkları imparatorluk ya da krallık yönetimleri altında yaşadıkları bir devlet anlayışının yaygın olduğu bir ortamda gelişiyor. Kimi yerde halklar, nüfusun çoğunluğunun etnik kökeninden farklı, azınlık statüsünde olan başka bir etnik grup tarafından yönetiliyor. İşte böyle bir ortamda, milliyetçilik düşüncesiyle beraber, bir coğrafyada belli bir sayıya ulaşabilmiş bir etnik halkın, kendi kendini yönetebilmesi fikrinin geliştiğini görüyoruz. Bu düşüncenin gelişmesiyle birlikte, önce Avrupa da, onu takip eden süreçte de dünyanın geri kalan kısmında, bir kısmı halk ayaklanmaları yoluyla, bir kısmı da belli bir grubun önderliğinde milliyetçilik fikri çerçevesinde halkların kendi devletlerini kurmaya yönelmeye başlıyorlar. Türkiye tarihinde, bunun öncü adımlarının Balkanlar da atıldığını, Sırpların, Yunanlıların, Bulgarların, daha sonra Arapların, biz kendi topraklarımızda farklı etnik kökene sahip bir yönetim tarafından idare edilmek istemiyoruz; kendi devletimizi kurmak istiyoruz iddiasıyla ayaklanarak, bağımsızlıklarını elde ettiğini biliyoruz. Kurtuluş Savaşı nı takip eden süreçte ise, geriye kalan Anadolu topraklarında ve Rumeli nin belli bir kısmında, Mustafa 1

Kemal önderliğinde bir grup, Türk etnitesi temelinde bağımsız bir devlet kurmak üzere bir mücadeleye girişiyor, ve nihayetinde bugünkü Türkiye Cumhuriyeti kuruluyor. İşte bu mücadeleleri sonucunda başarılı olabilenler, yani belli bir etnisite temelinde yönetimini kurabilenler, bundan böyle ulus olarak, ya da aynı anlama gelen millet kavramıyla anılmaya başlıyorlar. Böylece, bir dönemin etnisite si, ulusa, yani millete dönüşmüş oluyor. Tabi bu durum, öte yandan, kendi yönetimine erişemeyen halkları da millet olarak tanımlayamamız anlamına geliyor. Örneğin bu durumda Türkler bir millet olabilmişken; Kürtleri bu bağlamda bir millet olarak tanımlayamıyoruz. Bu tabloyu bu şekilde basitleştirerek anlatabilmekle birlikte, durumun her zaman basit olarak tanımlanmadığını söylemeliyiz. Öncelikle, modernite sürecinde etnik grupları soydaşlık ve aynı dili konuşmak üzerinden tanımlamakla birlikte, tarihteki farklı etnik oluşumlara baktığımızda bunların illa ki aynı kanbağına sahip olmalarının gerekmediğini, kimi zaman aynı dini/mezhepsel bağlara sahip olan grupların, aynı soydan gelmeseler, hatta aynı dili konuşmasalar da, birbirlerini ortak bir etnik grubun üyesi olarak tanımlayabildiklerini görüyoruz. Demek ki, aslında, etni, ya da etnisite kavramı, esas olarak, grubun kendisini diğer gruplardan farklı olarak algılamasıyla ilişkili olarak, yani kültürel kimlikle özdeş, ayrı bir halk olma, ayrı bir kültürel varlık olma bilinciyle ortaya çıkıyor. Bu nedenle kavram aslında göreceli, ve sürekli değişime açık, yani dinamik bir kavramdır. Başka bir ifadeyle, biz her ne kadar kadimden gelen, ve asla değişmeyen etnik yapılar olduğunu varsaysak da, -ki buna özcülük diyoruz-, aslında etnik yapılar son derece değişken, ve pek de objektif kriterlerle belirlenmeyen özellikler üzerine kuruludur. Bu durumda, Suavi Aydın a göre, etnikliğin oluşumunda temel olarak üç boyutun olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır: 1. Bir grubun kendisine yönelik algılarının ve kendisini açıklama yollarının bütünü olarak emik yön; (Yani bir etnik grubun kendisini ne şekilde tanımladığı) 2. O grubun dışarıdan ya da ötekilerce algılanmasına, onların tarihsel ve toplumsal hafızası içine yerleştirilme biçimine işaret eden etik yön; (Yani bir etnik grubun başkalarınca nasıl tanımlandığı) 3. Bu iki unsur arasında etkin bir denge kuran uylaşma alanının varlığı; (Yani bu iki tanımlama biçiminin biraraya gelmesiyle ortaya ne çıktığı) Bu çerçevede, bir grubu diğer gruplardan ya da çoğunluktan ayırt etmek, onların farklılığını belirlemek için bazı kritik unsurlar ortaya çıkmaktadır. Nedir bunlar? 2

-Grup üyelerinin başka inanç gruplarından ya da kendilerinden farklı gördükleri başka bir etnik gruptan kişilerle evlenmelerinin yasak oluşu; (ki bu olmazsa olmaz koşuldur) -Grubun kaçınamadığı siyasal ya da toplumsal bir baskı ve dışlanmayla ya da tehcir gibi bir zorla karşılaşması; -Belli bir grubun dinsel inanç, ekonomik etkinlik ve yerleşme örüntüleri bakımından diğerlerinden açık ve tanımlanabilir biçimde farklı oluşu; -Dışarıdan gelen bir tehdide karşı bir tepki olarak kendi kimliğini vurgulama ihtiyacının ortaya çıkması; -Diğer gruplarla ya da kendi dışlarındaki çoğunlukla ortaklıkları olmakla birlikte, çoğunluktan onları ayıran belirgin kültürel özelliklerinin bulunması gibi durumlar; bu kritik unsurlar arasında sayılabilir, diyor yazar. Böylece şu kesin olarak ortaya çıkıyor, etnik grupları oluşturan unsurlar, temel olarak, tarihsel ya da mekânsal koşullara göre değişiklik gösterebiliyor. Buna göre, soybağı, ve aynı dili konuşmak belirleyici kriterler olmakla birlikte, kimi zaman bunların yerine, ya da bunlara ek olarak, din, mezhep, tarikat ortaklığı, kimi zaman bir beye, aileye ya da hanedana bağlılık, kimi zaman yaşam tarzı, ekonomik etkinlik, yerleşik veya konar-göçer oluş, kimi zaman yaşanılan ya da gelinen yerin ortaklığı, kimi zamansa, tarih içinde bütün grubu bağlayacak şekilde yaşanmış ve grup kimliğinin temeli olan ortak bir hatıra, ya da ortak bir geçmiş, bir etnik grubu oluşturan temel unsurlar olabilir. Türkiye deki etnik gruplar açısından, bütün bu ölçütlerin, kimi zaman birinin yahut diğerinin ya da birkaçının birarada, az ya da çok geçerli olabildiğini görüyoruz. Demin, konuyu en başta basitleştirerek anlattım ama durum aslında daha karmaşıktır derken, şimdi eklemem gereken bir husus daha bulunmaktadır. O da, her ne kadar modernite sürecinde belli bir etnik grubun kendi siyasi birimini kurmasıyla etnisite-milletdevlet özdeşliğinin sağlandığını söylesek de, aslında durumun neredeyse hiçbir yerde tam olarak böyle olmamasıyla ilgilidir. Yani evet herhangi bir yerde bir etnik grup inisyatifi alıp kendi siyasi birimini kurabilir, ve kendisini bundan sonra millet olarak tanımlamaya başlayabilir. Ama neredeyse hiçbir yerde bu siyasi birimler, yani devletler tek bir etnik grubun halkından oluşmaz; yani bu devletlerin içinde muhakkak ki başka başka etnik halklar da bulunmaktadır. Bunların sayıları az ya da çok olabilir. Demek ki, milliyetçilik düşüncesiyle birlikte gelişen bu ulus-devletleşme sürecinde, bir yandan kendi siyasi birimine kavuşmak üzere adımlar atarken, aynı zamanda ortak bir millet kurmak üzere de belli adımların atılması lazım. Yani bir devletin ya da devlet adayının halkı tek bir etnisiteden oluşamadığına göre, diğer etnisitelerin de dönüştürülmesi ya da ortadan kaldırılması gerekiyor. 3

Bunun için öncelikle fikri bir zemin hazırlanıyor tabi ki, yani bütün ulus-devletler, öncelikle, kendi özleri, çekirdekleri ve asıl unsurları saydıkları etnik varlığın, o coğrafyadaki en kadim ve burada bulunan en meşru halk olduğunu -ki bu genelde sayısal üstünlük üzerinden tahsis edilir- iddia ediyorlar; bunun için gerektiğinde yeni bir tarih yazılıyor, inşa ediliyor, Hobsbawm ın ve Ranger ın işaret ettiği gibi yeni gelenekler yaratılıyor Ve diğer yandan da, bu tarih inşalarına, etnik temizlik denilen çeşitli siyasi pratikler eşlik ediyor. Bunlar, dünyanın çeşitli yerlerinde gördüğümüz üzere, o coğrafyanın asıl unsurları sayılmayan diğer etnik halkların başka yerlere gönderilmesi anlamında tehcir (zorunlu göç), ya da mübadele (yani nüfus değişimi) olarak ortaya çıkabileceği gibi; belli bir etnik grubun tamamen ortadan kaldırılması anlamında soykırım dediğimiz zalimane teknikleri de içerebiliyor. Bu istenmeyen gruptan tamamen kurtulma imkanı bulunmadığı durumlarda ise, daha az şiddet içeren uygulamalar olarak, asimilasyon veya zorla kültürleme süreçleri işliyor. Bu uygulamalar da, o grupların kendi kültürleriyle olan bağlarını koparması, unutması, ve kendisini asli unsurun bir parçası olarak kabul etmesi anlayışına dayanıyor. İşte, özet olarak, 19. Yy la birlikte yaygınlaşan milliyetçilik düşüncesiyle, çeşitli etnik grupların kendi siyasi birimlerini kurmaya giriştiklerini, ancak şayet bunu başarabilirlerse o siyasi birimin içinde muhakkak ki başka etnik unsurların da bulunduğunu, bu nedenle arzu edilen etnisite ve millet birliğini sağlayabilmek için, dünyanın hemen hemen birçok yerinde, bir yandan ideolojik bir meşruiyet sağlayabilmek için yeni bir tarihin yazıldığını; diğer yandan da, nüfusu homojenleştirmek yani tektipleştirmek için en zalimane politikalardan nispeten daha az şiddet içeren politikalara kadar çeşitli uygulamaların gerçekleştirildiğini görüyoruz. Tabi bu noktada şunu da hatırlatalım, dünya üzerindeki bütün devletler aynı çerçeveyi mi izliyor? Özgün örnekler de yok mu? Tabi ki var; bunların başında ABD geliyor Gerçi onun tarihi de şiddet içeren politikalar açısından asla temiz değil. Coğrafi Keşifleri izleyen süreçte Avrupa dan giden çeşitli gruplar, zaman içerisinde buranın yerlilerini oluşturan grupları katliamlardan geçirerek önce yerlileşiyorlar. Tabi Avrupa nın farklı ülkelerinden buraya göçler devam ediyor. İşte buraya göç etmiş farklı etnik gruplar, zamanla ortak bir Amerikalılık anlayışı geliştiriyorlar, ve asli etnik bağları yerine, burada yeni bir millet fikri oluşuyor. Yine örneğin Kanada da temel olarak Fransızca ve İngilizce dillerinin konuşulduğu iki dilli bir yapı var. Buna benzer örnekleri başka ülkelerde de görüyoruz. Ancak, diğer yandan, bu ülkelerde bugün bölünmelerden, ayrılmalardan bahsediliyor. Yani yine kimlik açısından ortaklık temelinde şekillenen milliyetçi bir anlayışın, buralarda bugün dahi konuşulduğunu, tartışıldığını görüyoruz. Muhtemelen bu tartışmalar daha uzunca bir süre devam edecek. Evet, gelelim Türkiye ye. Türkiye Cumhuriyeti devleti, hem kurulduğu coğrafya, hem de tarihi açısından, aslında türdeş bir ulus geliştirme fikrinin çok zor gerçekleştirilebileceği bir yapıya sahip. Anadolu ve Rumeli nin bugün bize kalan kısmı, gerçekten de, gerek doğal kaynakları, gerekse 4

de Asya dan Avrupa ya bir geçiş bölgesi olması dolayısıyla, tarihin eski dönemlerinden itibaren farklı toplulukların gelip yaşadığı, bu nedenle nüfusu farklı zamanlarda gerçekleşen göçlerle epeyce çeşitlenmiş ve karışmış olan bir coğrafyadır. Yani onlarca etnik grubun var olduğu bir coğrafyadan bahsediyoruz. Üstelik süregiden göçlerle birlikte bu karmaşıklık azalmıyor, sürekli artıyor. Tabi, bunun yanında, koşullar gereği kimi grupların birbirleriyle kaynaştığını, kimilerinin yok olup gittiğini de eklemeli. Ama yine de tarih boyunca çok farklı etnik grupların birarada bulunduğu bir coğrafyadan bahsediyoruz. Osmanlı bir İmparatorluk rejimi altında çok farklı etnik grupların birarada idare edilebilmesini, milliyetçilik düşüncesinin ortaya çıktığı yakın sürece kadar hayli başarılı bir şekilde gerçekleştiriyor. Bu rejimde yönetim açısından esas ayrım bilindiği üzere Millet Sistemi adını verdiğimiz, çok-hukuklu bir yapıya bağlı olarak, İmparatorluk tebasının dinsel/mezhepsel ayrımı üzerine kurulu. Burada Müslümanlar mezheplerine bakılmaksızın bir milleti oluştururken; Gayrimüslimler, Ortodokslar, Katolikler, ve Yahudiler olarak üç gruba ayrılıyorlar. Bunlar, belirli ölçülerde kendi yaşamlarını, kendi içlerinde çözümleyebilecek görece bir otonomi yani özerkliğe sahip olmuşlardır. Yine İmparatorluk içerisinde çok-dillilik hakim. Osmanlı da bir yandan merkeziyetçi bir anlayış varken; onun yönetsel başarısının da temeli olarak, diğer yandan, dediğim gibi belli ölçülerde adem-i merkeziyetçi, yani yerinden yönetimci bir anlayışa sahip olduğunu görüyoruz. Peki bu coğrafyanın etnik kompozisyonundan da bahsedelim; çeşitlilikten bahsediyoruz, ama kimdir burada bulunan halklar, kimlerden oluşur? Böyle bir nüfus varlığının üzerine, meşhur Malazgirt Savaşı yla birlikte, İç Asya kökenli Türkî grupların Anadolu ya doğru akmaya başlamasıyla birlikte, bu çeşitliliğe bu grupların da eklendiğini biliyoruz. Böylece, 19. Yüzyıl öncesinde, bugünkü Türkiye toprakları üzerinde yaşıyor bulunan, yani yerli ya da zamanla yerlileşmiş halklar olarak sayabileceğimiz temel gruplar olarak, Kürtler, Lazlar, Rumlar, Ermeniler, Süryaniler, Yahudiler, Gürcüler, ve Araplar ın yanı sıra, 11. Yüzyılın başlarından itibaren bu topraklara göç etmeye başlayan ve bir zaman sonra nüfusun genişçe bir kesimini oluşturan Türki halklar mevcut olmuştur. Tüm bu nüfusun büyük bir bölümü Müslüman olmakla birlikte, Müslüman sayılanlar arasında Ortodoks (yani sahih ya da ana akım denilebilecek) gruplar, ve Heterodoks (yani bunun dışında kaldığı varsayılan) gruplar; ve ayrıca da farklı mezheplere giren Hıristiyan, ve Musevi halklar da mevcuttu. Türkiye de nüfusun çeşitliliği açısından incelendiğinde Cumhuriyet henüz kurulmadan önceki zamanda en istikrarlı dönem Celali isyanları sonrasından başlayarak 19. Yy ın başına dek uzanan yaklaşık 150 yıl süren dönemdir. Ve bu dönemde Türkiye demografyası büyük ölçüde stabil hale gelmeye başlamıştır. 19. Yüzyılda tarihin en önemli çöküş-kuruluş sürecine eşlik eden büyük dış ve iç göçler ve ikan girişimleri Türkiye topraklarını da etkilemiş, ve 19. Yüzyıl öncesinde nispeten istikrarlı bir hale gelen nüfus yapısı, bu hareket çerçevesinde büyük ölçüde alt-üst olmuştur. Yazar Suavi Aydın, bu bağlamda, günümüzdeki Türkiye nüfusunun etnik dağılımını değerlendirirken, bu döneme kadar üzerinde yaşadığımız coğrafyaya yerleşmiş olanlar ile, daha sonra bu coğrafyaya gelenler arasında bir ayrım yaparak, bir tablo oluşturmaya girişir. Bu kapsamda, etnik dağılım açısından hayli karmaşık ve çeşitlilik arz eden bir tabloyla karşı karşıya geliyoruz: 5

A.) YERLİLER ve YERLİLEŞENLER 1.) Müslüman Yerliler a. Türkîler Türkler Türkmenler Yörükler Tahtacılar Abdallar b. İranîler Sünnî Kürtler Alevî Kürtler Yezidî Kürtler Sünnî Zazalar Alevî Zazalar c. Güney Kafkasyalılar Lazlar d. Diğer Hint-Avrupa Dilleri Hemşinliler Rumca Konuşan Müslümanlar Çingeneler e. Sami Dilleri Konuşan Müslümanlar Sünni Araplar Nusayri Gruplar 2.) Hıristiyan Yerliler Ermeniler Rumlar Ortodoks Süryaniler Keldanîler Hıristiyan Araplar Levantenler 3.) Yerli Museviler (Yahudiler) B.) GÖÇLE GELENLER 1.) Türkîler Ahıska ve Batum Türkleri Karapapah ve Terekemeler Uygurlar Kırgızlar 6

Kazaklar Özbekler Özbek Tatarları Kırım Tatarları ve Kırım Türkleri Nogay Tatarları Kazan (Volga) Tatarları ve Başkırtlar Balkar ve Karaçaylar Kumuklar Bulgaristan Kökenli Türk Dilli Göçmenler Diğer Balkan Ülkelerinden Gelen Türk Dilli Göçmenler 2.) Slav Kökenli ve Diğer Avrupalı Gruplar a. Balkanlar dan Gelen Slav Kökenli Gruplar Pomaklar Bulgarlar Boşnaklar ve Sırpça-Hırvatça Konuşan Diğer Gruplar Makedonya Müslümanları b. Doğu Avrupalı Slavlar Malakanlar Polonyalılar c. Doğu Avrupalı ve Balkanlı Diğer Gruplar Almanlar Estonyalılar Vlahlar (Ulahlar) Arnavutlar Giritliler ve Rumca Konuşan Diğer Müslümanlar 3.) Kafkasyalılar a. Güney Kafkasyalılar Gürcüler Osetler Dağıstan Müslümanları b. Kuzey Kafkasyalılar Çerkesler ve Akraba Grupları Çeçen ve İnguşlar 4.) Samî-Hamî Dilleri Konuşanlar Sudanlılar (Türkiye Zencileri) Kuzey Afrika Arapları 7