BURDUR UN ve DİVANLARIN GÜLÜ



Benzer belgeler
KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE DUYGULARIN DİLİ: ÇİÇEKLER

KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE DUYGULARIN DİLİ: ÇİÇEKLER

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Bilim adamları canlıları hayvanlar, bitkiler, mantarlar ve mikroskobik canlılar olarak dört bölümde sınıflandırmışlar.

*Edebi Sanatlar ve Örnekleri Mecaz. Teşbih

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

İSMEK İN USTALARI SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR ETEM ÇALIŞKAN ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ

(Seni sevdiğim için eğer benden bedel isterlerse, iki cihânın mülkünü versem bile bu bedeli ödemeye yetmez.)

Canlı ve cansız varlıklara, çeşitli somut ve soyut kavramlara ad olan sözcük türüdür.

2. Kozmetik Kongresi, Subat 2012, Antalya. Prof.Dr. Mustafa BĐRĐNCĐOĞLU

Çevremizde Sayısız Madde Vardır

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi...

kaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir.

BURDUR GÜLLERİNDEN TÜRK ÇİNİ SANATINA

CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI

HAYALİ, EFSANEVÎ VARLIKLAR VE İLİMLER

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali

2011 Yılı Tarımsal İşletmelerde Ücret Yapısı İstatistikleri

Bitkilerde Eşeyli Üreme

Zeytin ve Zeytinyağı Sektörü Ulusal Kümelenme Stratejileri Literatür Araştırması Raporu

Tezkire-i Şeyh Safî (İnceleme-Metin-Dizin) Cilt I

Bölüm 2. Tarımın Türkiye Ekonomisine Katkısı

gösteren gösterilen biçim anlam

BİLMEN LAZIM BİTKİLERİN VE HAYVANLARIN DÜNYASINA TEFEKKÜR PENCERESİNDEN BAKALIM

Kelime anlamı itibarıyla kudsi,mukaddes,bütün kusur ve noksanlıklardan uzak,pâk ve temiz olan anlamınadır.

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...9

KURU İNCİR. Hazırlayan Çağatay ÖZDEN T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi

Cumhuriyet Dönemi nde ;

Simental sığır ırkının anavatanı İsviçre dir. Simental hem süt ve hemde etçi olmalarından dolayı kombine bir sığır ırkıdır. Dünyada bir çok ülkede

SÖZCÜKTE ANLAM (MECAZ-SOYUT- SOMUT)

-Rubai nazım şekli denince akla gelen ilk sanatçı İranlı şair.. dır.

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

TÜRKİYE DE MEYVECİLİĞİN DURUMU

Madde-Cisim-Malzeme-Eşya Evimizde, okulumuzda ve çevremizde bir çok madde ve bu maddelerden yapılmış çeşitli eşyalar görürüz. Bu maddelerden bazıları

SELANİK ALACA İMARET CAMİSİ

Müşterek Şiirler Divanı

ÖZEL EFDAL ERENKÖY ANAOKULU PENGUEN GRUBU EKİM AYI BÜLTENİ

TR 71 BÖLGESİ 2013 YILI İHRACAT RAPORU AHİLER KALKINMA AJANSI

Okuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri. Sohbetler

Madde-Cisim-Malzeme-Eşya

MADDE NEDİR??? madde denir. Boşlukta yer kaplayan kütlesi ve hacmi olan her şeye

temlerini işlediği şiirlerinden bazıları: Yol Düşüncesi, Sessiz Gemi, Rintlerin Akşamı, Ufuklar, Mehlika Sultan.

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ...9 GİRİŞ... Osman Horata 11

BAKA BULUŞMALARI -I-

T.C. GÜMRÜK VE TİCARET BAKANLIĞI KOOPERATİFÇİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

AKDENİZ İHRACATÇI BİRLİKLERİ TEKSTİL VE HAMMADDELERİ SEKTÖRÜ İHRACAT RAKAMLARI DEĞERLENDİRMESİ

KURU İNCİR DÜNYA ÜRETİMİ TÜRKİYE ÜRETİMİ

Doğal Gıdaların Merkezi BALIKESİR

MADDEYİ TANIYALIM HÜSEYİN DEMİRBAŞ

KANATLI ET SEKTÖRÜ RAPORU

BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (BAKA) TARIM VE KIRSAL KALKINMAYI DESTEKLEME KURUMU (TKDK) DESTEKLERİ

ARALIK AYI +3 YAŞ ÖZEL YAKACIK BALKANLAR KOLEJİ Eğitim Öğretim Yılı AYIN TEMASI

Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

ÖZEL EFDAL ANAOKULU YILDIZ GRUBU MART AYI BÜLTENİ

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. ( ) M. Mehtap Türk

Sıra Ürün Adı

10.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

KURU ÜZÜM ÜRETİM. Dünya Üretimi

Mecazlar. mecaz vardır? 1. Benzetme (Teşbih)

ANTEP FISTIĞI DÜNYA ÜRETİMİ

Prof. Dr. Osman HORATA TDE 471 Eski Türk Edebiyatı Ders Notları

GAMBİYA ÜLKE RAPORU. Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu Afrika Koordinatörlüğü

Türkiye Geneli 2014 Yılı Sektörel Bazda İhracat Rakamları Değerlendirmesi

TÜRK DİLİ-1. Yrd.Doç.Dr.Öğ.Yb. Ertan EROL

Sleeping eauty. by DesleeClama Uyuyan Güzel - Doğanın güzellik sırlarından esinlenmiş yatak kumaşları

SANATSAL DÜZENLEME ÖĞE VE İLKELERİ

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır.

Anadolu'ya özgü olan bu ırk, tüm dünyada da Ankara Keçisi (Angora goat) olarak tanınmaktadır.

Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir.

ÖZEL EFDAL ERENKÖY ANAOKULU PENGUEN GRUBU EKİM AYI BÜLTENİ

KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 1239 KAHRAMANMARAŞ'TA SEBZE TARIMININ MEVCUT DURUMU, PROJEKSİYONLAR VE ÖNERİLER

AR&GE BÜLTEN. İl nüfusunun % 17 si aile olarak ifade edildiğinde ise 151 bin aile geçimini tarım sektöründen sağlamaktadır.

2012 YILI TEKSTİL SEKTÖRÜ İHRACAT DEĞERLENDİRME RAPORU AKİB GENEL SEKRETERLİĞİ TEKSTİL SEKTÖR ŞUBESİ. Erman Yerman / Şef

Yeni. Genç görünümlü bir cilt? Dâhice.

Dil olgusu :DEĞİŞMEYENLER Dil dışı olgu : DEĞİŞENLER ARABA. Aynı değişimi soyut olarak şöyle formülleştirebiliriz:

AHUDUDUNUN TOPRAK İSTEKLERİ VE GÜBRELENMESİ

ÖZGEÇMİŞ. Yasemin ERTEK MORKOÇ

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

EBRU YAPIMINDA KULLANILAN MALZEMELER VE EBRU TEKNİKLERİ Asiye Yaman

yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam

ÖZGEÇMİŞ. Kenan Erdoğan Unvanı. Adı Soyadı. Doçent Doğum Tarihi veyeri Yozgat 01 Mart 1963 Görev Yeri

Son yıllarda Dünya da en çok üretimi yapılan doğal ve yapay lifler ve miktarları: ÜRETİM (ton) ÜRETİM PAYI (%) Pamuk İpek

Tablo 4- Türkiye`de Yıllara Göre Turunçgil Üretimi (Bin ton)

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ ANADOLU SELÇUKLU DÖNEMİ BAHÇELERİ

TÜRKİYE & ADANA İHRACAT RAKAMLARI

AKDENİZ İHRACATÇI BİRLİKLERİ TEKSTİL VE HAMMADDELERİ SEKTÖRÜ

Çevremizde Sayısız Madde Vardır

AKDENİZ İHRACATÇI BİRLİKLERİ TEKSTİL VE HAMMADDELERİ SEKTÖRÜ İHRACAT RAKAMLARI DEĞERLENDİRMESİ

Şimdi noktalama işaretlerinin neler olduğunu ayrıntılarıyla görelim. Anlamca tamamlanmış cümlelerin sonunda kullanılır.

AKDENİZ İHRACATÇI BİRLİKLERİ TEKSTİL VE HAMMADDELERİ SEKTÖRÜ İHRACAT RAKAMLARI DEĞERLENDİRMESİ

Defne ağacı, bahçeye güzellik verir. Defne yaprağı, yemeklerinize lezzet katar. Defne yağlı sabunu ise cildinizi güzelleştirir

Kullanım Yerleri. İnsan beslenmesinde kullanılır. Şekerin hammadesidir. Küspesi hayvan yemi olarak kullanılır. İspirto elde edilir

Sıcaklık. 40 dereceden daha yüksek sıcaklarda yanma görülür. Yıllık sıcaklık ortalaması 14 dereceden aşağı olmamalıdır.

YUNUS GRUBU MART AYI BÜLTENİ

ULUDAĞ İHRACATÇI BİRLİKLERİ GENEL SEKRETERLİĞİ AR&GE ŞUBESİ

SEVGİNİN GÜCÜ yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden

BİREYSELLEŞMİŞ EĞİTİM PROGRAMI (BEP) FORMU

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Transkript:

368 BURDUR UN ve DİVANLARIN GÜLÜ Yavuz BAYRAM * Gül ve Gülcülük Üzerine Kaynaklarda ateş koru, ahker, kırmızı, ahmer, çiçek gibi değişik anlamları da bulunan gül, bir çiçek türü olarak; kışın yaprakları dökülen, güzel kokulu; taç yapraklarının dokusu yumuşak ve kadifemsi, çok yıllık ve çalı görünümlü, 200 den fazla çeşidi olan bir süs bitkisidir. Yabani olarak yetiştiği gibi, kültür bitkisi olarak da yetiştirilir. Gonca hâlindeyken, özellikle de sabahları, daha güzel kokar. Üremesi, rüzgâr ve bazı böceklerin katkısıyla gerçekleşir. Başta kırmızı olmak üzere, beyazdan siyaha kadar pek çok renkte olabilir. Oldukça hassas ve kısa ömürlü olan taç yaprakları, genellikle bahar ve yaz aylarında açılır. Yaban gülü, hokka gülü, sakız gülü, nesrin, nesteren, misk gülü, Şam gülü, has gül, frenk gülü ve daha başka adlarla anılan pek çok çeşidi vardır. Kök, gövde, dallar, dikenler, yapraklar, çanak yapraklar, taç yapraklar ve tohumlar dan oluşur. Şeker, reçel, şerbet, bitkisel ilaç, sabun, losyon, kolonya, şampuan, jel, tonik, krem, şurup, gül suyu, gül yağı, güllaç vs. yapımında kullanılır. Ayrıca doğum ve evlilik gibi özel günlerin kutlanmasında ve bazı duyguların ifade edilmesinde tercih edilen çiçeklerdendir. Gül, bu özellikleriyle çok eski tarihlerden beri, dünyanın bütün toplumlarında giyim kuşamdan toplumsal ilişkilere, mimariden edebiyata kadar pek çok alanda önemli bir kültürel unsur olarak değerlendirilmiştir. Diğer yandan gül, yüz yılı aşkın süredir, birçok insanın geçimini sağlayan önemli bir tarımsal ürün olarak da dikkat çekmeye başlamıştır. Bu itibarla gül, burada hem kültürel hem de tarımsal ve ekonomik işlevleri açısından değerlendirilecektir. Gül, aşağıda değinilecek olan niteliklerinden dolayı, insanoğlunun dikkatini en çok çeken çiçek olmuştur. Diğer yandan gülün tarihi çok eski dönemlere dayanmaktadır. Öyle ki bir kaynağa göre; Güllerle ilgili ilk fosil buluntu, 3,5 milyon yıl öncesine dayanır. M.Ö. 3000 yıllarında, şimdi Irak olarak bilinen yerde Sümerler, ilk yazılı gül kaydını oluşturdular. M.Ö.600 de Sapho, Güle Şiir adlı eserinde bugün bile hâlâ popüler olan ve çiçeklerin kraliçesi olarak bilinen bu güzelliğe gönderme yapmıştı. (rose.org). Sözü edilen kaynaklarda Mısırlıların elbiselerine gül motifleri nakşettiklerine, Sümerlerin ve Akadların gülden haberdar olduklarına, Çinlilerin gül ile ilgili bilgilerini asırlarca başka medeniyetlerden gizlediklerine, İran ve Hint kültürlerinde gülün kutsal bir miras gibi algılandığına dair pek çok bilgi, yorum ve ipucu yer almaktadır. Ayrıca bu kaynağa göre; Roma İmparatoru Neron zamanında gül, ticarî anlamda da değerlendirilmeye başlanmıştır. Diğer yandan Neron un sarayında binlerce gül yetiştirilmiştir ve Romalılar, gülden parfüm ve gül suyu üretmişlerdir. Ayrıca her yılın Mayıs ve Eylül aylarında Samao Adası nda gül festivalleri düzenlemişlerdir. Günümüzde yerli ve yabancı birçok kullanıcı tarafından web ortamına taşınmış 1 olan tarihî ve kültürel bazı belgelerde gülün vatanıyla ilgili değişik görüşler yer almaktadır. Bugün için ağırlıklı görüş, gülün vatanının Mısır, Mezapotamya, İran, Hindistan, Çin bölgeleri olduğu yönündedir. Gül, daha sonraki dönemlerde ise Anadolu ve Avrupa ya ulaşmış; nihayet 16.yüzyılda da Avrupalı göçmenler tarafından Kuzey Amerika ya taşınmıştır. Diğer çiçekler gibi güle de, renkleriyle bağlantılı olarak, değişik anlamlar atfedilmiştir. Beşir Ayvazoğlu nun da (1992) vurguladığı gibi, bu anlamda en önemli gelişme, 16.yüzyılda İstanbul da yaşanmıştır. Bu tarihten sonra çiçekleri anlamlandırma geleneği, Mary Wortley Montaqu tarafından İngiltere ye taşınmıştır (happy.net) 18. yüzyılda Fransız İmparatoriçesi Josephine, Marsilya daki sarayının etrafında oluşturduğu muhteşem gül bahçeleriyle, bu kültürün Avrupa da yaygınlaşmasına ve yerleşmesine önemli katkı sağlamıştır. Bu gelenek o kadar yaygınlaşmıştır ki bugün web ortamında gerek Türkçe çiçeklerin dili, çiçeklerin anlamları * Dr. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Amasya Eğitim Fakültesi. 1 Bu tür web sayfalarından burada da yararlanılan birkaçı kaynakça bölümünde verilmiştir.

369 ve renklerin dili ; gerek İngilizce meaning of flowers, language of flowers, flower language ve language of colours gibi anahtar kelimelerle yapılacak bir aramada konuyla ilgili binlerce web sayfasına ulaşılmaktadır. Gül, İslam medeniyetinde de çok özel ve onurlu bir konuma sahip olmuştur. İslâm dünyasında Hz.Muhammed için bir simge olarak düşünülen gül, zamanla kutsal bir kimlik kazanmış ve İslamî edebiyatların tamamında kendine yer bulan en önemli mazmunlar arasındadır. Ham maddesi gül olan ilk ürünün İslâm da önemli bir geleneğin parçasını oluşturan gül suyu olduğu tahmin edilmektedir. Gül suyuyla ilgili ip uçlarına çok eski tarihlerde rastlamaktadır. Ancak elimizdeki bilgiler, gül suyunun ilk defa nerede üretildiği konusunda birbiriyle örtüşür nitelikte değildir. Bir kaynağa göre; Gül üretimi, İÖ 3000 yıllarına (Sümerlere) dek inmektedir. Daha sonra Asurlular gül yetiştirmiş ve bundan gül suyu ve gül yağı üretmişlerdir. Anadolu da 12-13.yüzyıllardan bu yana gül yetiştirilmektedir. 14.yüzyılda yaşayan İbn-i Batuta, seyahatnamesinde Burdur un Gölhisar (Gülhisar) ilçesinde kendisine gül suyu ikram edildiğini yazmaktadır. 2 (arkeolog.8m.com). Gül yağı üretiminin ise ilk defa İran ya da Hindistan da gerçekleştirildiği düşünülmektedir. Gül yağının üretilmesiyle birlikte önceleri sadece süs unsuru olarak düşünülen gül, bu özelliğiyle bağlantılı olarak, ticarî bir ürün olarak da dikkat çekmeye başlamıştır. Şüphesiz gülün ticarî bir ürün olarak değer kazanmasında kültürel bakımdan kazandığı itibar önemli bir etken olmuştur. Ancak unutulmamalıdır ki bu anlamda kozmetik, parfümeri ve gıda gibi birçok alanda ham madde olarak kullanılan gül yağının da önemli bir katkısı vardır. Gül yağı, çok uzun bir dönem basit ve ilkel yöntemlerle üretilmiştir. 19.yüzyıla gelindiğinde ise o dönem Osmanlı egemenliğinde bulunan Bulgaristan da gül yağı üretimi açısından önemli bir mesafe alınmıştır. Günümüzde Türkiye ve Bulgaristan en çok gül yağı üreten ülkelerdir. (Britannica, 150). Gül yağı üreten diğer bazı ülkeler ise Fas, Rusya, Meksika, İran, Tunus ve İtalya dır (Britannica, 150; Larousse, 226). Diğer yandan gül, kesme çiçekçilik açısından da, dünyanın her yanında çok önemli bir ticarî ürün konumuna sahiptir. Gül yağı üretimine dayalı olan gülcülük, 1870 li yıllarda Bulgaristan dan Anadolu ya göç edenlerce Bursa, Denizli ve Manisa yörelerine taşınmıştır. Ülkemizde ilk gül tarlası ise 1888 yılında Müftüzade İsmail Efendi tarafından Isparta da dikilmiştir. 30 dönümden oluşan bu tarla, 4 yıl sonra İsmail Efendi nin emeğinin karşılığını vermiş ve böylece 1892 de Türkiye de ilk gül yağı üretimi gerçekleştirilmiştir. Bu başarı, kısa zamanda etkisini göstermiş; diğer çiftçilerin de gül yetiştiriciliğine yönelmesine vesile olmuştur (gullevi.sitemynet.com). 1912 de Ticaret ve Ziraat Vekâleti, gülcülük üzerine o dönem için çok önemli bilgiler içeren bir kitap hazırlatarak, gülcülüğün gelişimine katkı sağlamıştır. Bu dönem kayıtlarına göre, gülcülük yapılan arazi miktarı, 6.915 dönümdür. Birinci Dünya Savaşı na kadar gülcülük alanında önemli gelişmeler sağlayan Türkiye, özellikle Kurtuluş Mücadelesi nden sonra, savaş ortamından dolayı, Bulgaristan ın oldukça gerisine düşmüştür. Bu arada gülcülük yapılan araziler de yarı yarıya azalmıştır. Atatürk ün 1930 da Isparta bölgesine yaptığı ziyarette verdiği talimatlar doğrultusunda İktisat Vekâleti tarafından 1935 te modern bir gül yağı fabrikası kurulmuştur. Bu anlamda daha sonraki en önemli gelişme, 1953 te kısa adı Gülbirlik olan Gül, Gül Yağı ve Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri Birliği nin kurulması olmuştur. Bu kurum, 1958 de İslamköy de; 1976 da ise Yakaören, Kılıç ve Güneykent te yeni fabrikalar kurmuştur. Gülbirlik, bugün hem Türkiye nin hem de dünyanın en büyük gül yağı üreticisi durumundadır. 8000 üretici ortağı bulunan Gülbirlik tesislerinde günde 360 ton gül çiçeği işlenebilmektedir (gulbirlik.com). 2002 de işlenen gül çiçeği miktarı 5.827 ton olup bundan 1.185 kg gül yağı, 3.183 kg da gül konkreti (katı halde gül yağı) üretimi gerçekleştirilmiştir (isparta.gov). Bugün Isparta yla birlikte Burdur, gülcülük açısından sadece Türkiye nin değil bütün dünyanın önemli bir merkezi haline gelmiştir. DPT verilerine göre (1996) Burdur da gül yetiştiriciliği için en uygun araziler, daha 2 Seyahatnâme de bu bilgi şöyle yer almaktadır: Tekkeye döndüğümüz zaman Ahî Tûmân ile yoldaşlarını karşımızda bulduk. Bizi bekliyorlardı. Onlarla birlikte kendi tekkelerine gittik. Ötekiler gibi yemek verdiler, hamama götürdüler. Hamamdan çıktığımızda bizlere gül suyu ikram ettiler. Böylece tekkeye geldik (İbn-i Battuta 2000, 409). Seyahatnâme nin değişik bölümlerinde ayrıca Mekke, Hindistan, Zîbetülmehel Adaları (Maldivler), Çin, Meşhed-i Alî, Basra ve Bursa ile ilgili bilgi verilirken de gül suyu ve gül şerbetiyle ilgili alışkanlıklardan ve geleneklerden bahsedilmektedir. Bu, o dönem bile gül suyunun ne kadar yaygın biçimde bilindiğini ve kullanıldığını göstermesi açısından önemli bir ayrıntıdır.

370 çok merkez ilçede ve Ağlasun da bulunmaktadır. Ayrıca Afyon, Denizli, Konya, Ankara, Sivas ve Erzurum da da, az olmakla birlikte, gülcülük yapılmaktadır. Bundan ayrı olarak Yalova ve Antalya gibi merkezlerde ise kesme çiçekçilik sektörü için gül yetiştiriciliği yapılmaktadır. Gül çiçeği işlenen tesislerde 2002 ye kadar yalnızca 6 çeşit gül ürünü elde edilirken, bu yıldan sonra tam 38 çeşit gül ürünü elde edilmeye başlanmıştır (gullevi.sitemynet.com). Gülden elde edilen ticarî ürünler arasında en dikkat çekici olanları şunlardır: gül yağı, gül suyu, gül kolonyası, gül şampuanı, gül toniği, gül jeli, gül losyonu, gül temizleme köpüğü, gül kremi, gül sabunu, aseton, çeşitli yiyecek ve içecekler için katkı maddesi. Gül, Isparta ve Burdur da birçok çiftçinin başlıca geçim kaynağıdır. Türkiye deki gül üretiminin % 85 i Isparta da, % 15 i ise Burdur da gerçekleştirilmektedir (Rehber, 123; yurdum.com). Bununla birlikte 1990 da 3.065 hektar olan gülcülük yapılan arazi miktarı, 2001 de 1.591 hektara düşmüştür. 1 dönüm gül tarlasından 1 ton gül çiçeği, bundan da 1 kg gül yağı elde edilmektedir. 1 kg gül yağının parasal karşılığı ise 25-30 bin YTL civarındadır (istanbul.edu). Türkiye de ekolojik yöntemlerle gerçekleştirilen gül yağı üretiminde, herhangi bir kimyasal katkı maddesi veya yapay yöntem kullanılmamaktadır. Dolayısıyla Isparta-Burdur bölgesinde yetiştirilen güller; sakinleştirici, ferahlatıcı, ruhsal bunalımlardan kaynaklanan huzursuzlukları yatıştırıcı, huzur verici ve gerilimlere karşı etkili özelliklerinden dolayı oldukça revaçtadır (istanbul.edu). Bilimsel adı rosa damascena ya da rosa gallica (Britannica, 150) olan bu pembe ya da kırmızı gül; yağ gülü, Şam gülü Isparta gülü ya da frenk gülü olarak da bilinir. Bu bölümde son olarak şu ilginç ayrıntıya değinmekte yarar vardır: Bitkiler, genellikle önce doğal hayatta, sonra tarlalarda boy gösterirler. Ardından bu bitkilerin bir bölümü, bahçeleri ve evleri süslemeye başlar. Bazı bitkiler ise doğrudan yaban hayatından bahçelere geçiş yapmışlardır. Birçok bitkide gözlemlenen bu gidişat, gülde ters yönde gelişmiştir. Zira gül, önce bahçelerin en güzel köşelerinde boy göstermiş, bundan çok uzun süre sonra ise tarlalarda görünmeye başlamıştır. Divan Şiirinde Gül Divan şiirinde gül ve diğer çiçeklerle ve bitkilerle ilgili birçok çalışma yapılmıştır 3. Ne var ki bu konudaki çalışmalar, henüz ihtiyacı karşılayacak düzeye ulaşmamıştır. Özellikle yeni yöntemler ve farklı bakış açılarıyla konunun kapsamlı biçimde değerlendirilmesine gerek vardır. 4 Bu çalışmanın çıkış noktalarından birini de bu mülahaza oluşturmaktadır. Bilindiği üzere gül kelimesi, Farsça gul kelimesinin Türkçe karşılığı olarak kullanılmaktadır. Aşağıda verilen tablodan da anlaşılacağı gibi, divan şiirinde de bu çiçeği karşılamak üzere çok büyük bir oranda gül kelimesi tercih edilmiştir. Az olmakla birlikte bu amaçla Arapça verd kelimesinin kullanıldığı da olmuştur. Bu yazıdaki tabloların tamamı, 15.yüzyıldan 18.yüzyıla kadar değişik dönemlerden seçilmiş 26 divan şairinin Türkçe divanlarında yer alan yaklaşık 100.000 beytin tek tek incelenmesiyle hazırlanan bir çalışmamızdan (Bayram, 2001) alınarak yeniden düzenlenmiştir. Bu tablolar, divan şiirinde güle gösterilen ilgiyi, sayısal verilerle somut biçimde ortaya koymaktadır. 3 Bu çalışmalardan bazıları kronolojik sıralamayla şöyledir: Ayverdi 1950; Ünver 1954; Ünver 1960; Ünver 1966, Eldem 1976; Ünver 1977; Diriöz 1980; 4-7; Karahan 1980, 55-63; Gülersoy 1980; Özel 1981; Mermer 1985; Demiriz 1986; Tansuğ 1988; Aybet 1989; Erdoğan 1989; Çağlayan 1990; Yılgör 1990; Ayvazoğlu 1992; Demirel 2000; Gökyay 1993, 9-13; Şimşek (Kartal) 1994; Doğan 1995, 70-74; Kurnaz 1996, Kalkışım 1997, 31-38; Polat 2001; Çetindağ 2002, 171-182. 4 Zira bu konuda yapılan değerlendirmelerin, zaman zaman yanlış bilgilere ve yorumlara dayandığı görülmektedir. Söz gelimi 23 Temmuz 2000 tarihli Hürriyet Gazetesi nde Ahmet KARCILILAR ile yapılan söyleşide yazarın kullandığı, Gül, zaten edebiyatta kadının cinsel organını çağrıştıran bir simge ifadesi, bu yanılgının örneklerindendir. Çünkü bu ilgi, gerçekte ne divan şiirine ne de bütün olarak Türk şiirine özgü geleneksel bir kullanıma sahiptir. Bu düşüncenin, yazarın kendi hayal dünyasında kurduğu özgün bir imge olarak değerlendirilmesi daha uygun görünmektedir. Çünkü 100.000 civarındaki beyit üzerinde yaptığımız incelemede, sözü edilen ilgi hiçbir beyitte yer almamıştır.

371 Tablo 1: Türkçe Divanı İncelenen Şairler, Şiir ve Beyit Sayıları (Örneklem) 5 Kasîde Gazel Kıt a Nazm Müfred Mu.Lü. Rübâî Trk.B. Trc.B. Şarkı D.Mus. Mesnevi Toplam 6 Şeyhî 525 1392 - - - - - 130 176 - - - 1.740-0 Cem Sultan 460 2161 - - 19 41 1 56 36 - - - 2.773-1 Mesîhî 719 1668 55-15 11-49 - 24 - - 2.517-24 Karamanlı 1354 359 - - 1 27-112 160 68 - - 2.013-68 Aynî Mihrî 256 1294 - - 7 - - 28-73 7-1.585-80 Adlî 29 722 - - - - - - - - - - 751-0 Necâtî 1073 4261 202 4 7-1 152 48 8 - - 5.795-9 Amrî 45 802 14 5 7-10 - 30 26 - - 903-36 Bâkî 832 3209 49 4 31 - - 106 40-36 - 1.062-36 Fuzûlî 1573 1191 153 - - - 72-71 19 50-2.988-141 Hayâlî 577 3407 321 21 15 - - - 40 10 30-4.361-20 Helâkî 21 858 82 15 - - - - - 41 5-976-46 Nev î 1389 2953 224 75 17-11 221 145 22 31-5.024-64 Taşlıcalı 1373 2929 67 11 - - - 214 245 135 61-4.839-196 Yahyâ Zâtî - 10391 - - - - - - - - - - 10.391-0 Nef' 3248 835 132 12 18-5 39 - - 12-4.266-17 Nâbî 1584 5967 1052 715 135 373 247 39 - - 33 898 10.763-280 Mezâkî 1606 3161 45-12 - 1 - - - 5-4.824-6 Kafzâde 841 799 87-92 - 7 - - - - - 1.819-7 Fâ izî Fehîm-i 673 1867 122 17 - - 57 21 12-7 - 2.712-64 Kadîm Neşâtî 842 656 18 - - - 12 73 - - 5-1.589-17 Sükkerî - 855 103 24 20 71 19 - - - 17-1.053-36 Şeyhülislâm 528 1112 202 249 15 200 11 76-9 31-2.382-51 Esad Şeyhülislâm 1349 1035 158 321-41 - 28 - - 8 278 3.210-8 İshak Nedîm 1512 1056 893 32 23-11 45 54 156 61 92 3.707-228 Şeyh Gâlip 721 2500 450 457 74 24 62 5 331 52 183 293 4.859-297 Şiir Sayısı 604 9954 771 264 508 358 529 32 23 82 67 25 13.217 Toplam 22647 57440 4429 1962 508 788 529 1394 1388 643 582 1.551 90.556-1.764 26 Türkçe divanın taranmasıyla elde edilen verilerden yola çıkarak, divan şiirinin geneli hakkında mutlak sonuçlara ulaşmak elbette mümkün değildir. Çünkü istatistik bilimine göre mutlak sonuçlara ulaşmak için, araştırma kapsamını oluşturan tüm evren in incelenmesi esastır. Ne var ki elimizdeki imkânlar, henüz bunu mümkün kılmamaktadır. Bununla birlikte yine istatistik biliminin önerdiği şekilde, evren içerisinden seçilecek örneklem de bize genel bir değerlendirme yapma imkânı sunmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, çalışmamız için örneklem niteliği taşıyan ve yukarıda ayrıntılı bir tablo hâlinde sunulan veriler, divan şiirinde bitkiler konusunda genel bir değerlendirme yapmak için yeterli görünmektedirler. Gelelim gül ile ilgili bazı verilere. Aşağıdaki tabloların ilki gülün hangi şair tarafından kaç kez kullanıldığını, ikincisi ise redifi gül olan şiirlerin dağılımını göstermektedir. 5 Metin içerisindeki tablolarda yer alan verilerin, yukarıdaki tablo ile (özellikle divanlardaki beyit sayılarıyla) karşılaştırılarak değerlendirilmesinde yarar vardır. Zira divanında daha çok beyit bulunan şairlerin çoğu zaman gül ve gül ile ilgili kelimelere de daha çok yer vermiş oldukları görülmektedir. Örneğin genellikle Adlî, Helâkî ve Sükkerî nin gül ve gülle ilgili kelimelere en az; Zâtî nin ise en çok yer veren şair olmasında divanlarının hacimleri önemli bir etken olmuştur. Bununla birlikte Necâtî ve Nâbî nin tercihleriyle ilgili veriler, divanlarının hacimleri dikkate alındığında önemli bir farklılık oluşturmaktadır. 6 Bu sütundaki birinci rakam, beyit sayılarını; ikinci rakam, bend sayılarını ifade etmektedir.

372 Tablo 2 : Divanlarda Gül 7 ŞY CS KA MS MH AD NC AM BK FZ HY HL NV TY ZT NF NB MZ KF FK NŞ SK ŞE Şİ ND ŞG T Gül 135 178 188 163 212 62 505 102 407 385 331 73 340 197 544 134 419 320 92 219 87 70 139 131 254 330 6.033 Verd 1 1 8 2-2 1-6 - 8-8 4 30-7 7 7 5 16 4 31 14 8 3 173 136 179 192 168 212 64 506 102 413 3 338 73 346 201 584 134 426 327 99 234 103 74 170 145 262 333 6.206 85 1.457 2.442 1.397 910 6.206 Tablo 3: Divanlarda Gül Redifli Şiirler 8 CS MH KA NC BK FZ HY NV TY ZT NF NB MZ KF FK ŞG T Kasîde --- 1/26 --- 1/44 --- 1/61 1/27 1/24 --- --- --- --- --- 1/26 --- --- 6 / 208 Gazel 2/17 1/5 1/6 --- 6/41 --- 4/20 3/16 1/5 2/18 2/15 1/14 3/19 1/7 2/12 2/17 31/212 Görüldüğü gibi gül, divan şiirinin her döneminde yoğun bir ilgi görmüştür. Öyle ki divanında gülden hiç söz etmeyen bir tek divan şairi bile yoktur. Tablolardaki veriler; gülden çok söz eden şairlerin; Zâtî ve Necâtî en az söz edenlerin ise Adlî, Helâkî ve Sükkerî olduğunu göstermektedir. Bu değerler, Tablo 1 deki değerlerle karşılaştırıldığında divanların hacimlerinin önemli bir etken olduğu anlaşılmaktadır. Söz gelimi Adlî, Helâkî ve Sükkerî nin gülden en az söz eden şairler olmaları, divanlarının diğer şairlerin divanlarına göre çok daha az şiir barındırmasından kaynaklanmıştır. Bununla birlikte Necâtî nin divanının hacmi göz önünde bulundurulduğunda Zâtî ye oranla güle daha çok ilgi gösterdiği anlaşılmaktadır. Aynı şekilde divanındaki beyit sayısı dikkate alındığında Nâbî nin güle daha önceki dönem şairlerine oranla daha az ilgi gösterdiği sonucuna ulaşılmaktadır. Veriler, genel bir değerlendirmeyle incelendiğinde 15 ile 16.yüzyıl şairlerinin divanlarında güle daha çok yer verdikleri görülmektedir. Gülün divan şiirinde bu kadar yoğun bir ilgiyle karşılanmasının dört temel sebebi vardır: 1. Herkes tarafından bilinen, hemen her coğrafyada yetişen bir çiçek olması; en güzel ve en alımlı çiçek sayılması. 2. Sevgilinin yüzü, yanağı ve dudağı gibi en çok dikkat çeken uzuvlarıyla benzerlik göstermesi. 3. Görünümündeki güzelliği yanında, dokunma ve koku alma duyularına da hitap etmesi. 4. Tarihinin çok eski dönemlere dayanması; Hz.Muhammed ve Hz.Yusuf gibi, toplumda saygı gören din büyüklerinin simgesi olarak benimsenmiş olması. Aşağıdaki tabloda özetlendiği gibi, gül kelimesi, divan şiirinde en çok şu üç işleviyle kullanılmıştır: Çiçek adı, gülmek fiili ve mecazî anlamları. Gül, divan şiirinde bu üç anlamıyla birlikte, genellikle de bu anlamlarla iç içe olarak yer almıştır. Tablo 4: Divan Şiirinde Gülün Üç Temel İşlevi gerçek anlam 1: Çiçek adı (isim) gül gerçek anlam 2: Gülmek (fiil) mecâzî anlam : Güzel, sevgili...vs îhâm, cinas, tevriye kinâye, istihdam 7 Tablodaki rakamlara, gül ile yapılan gülistân, gülzâr, gülşen... gibi bileşik kelimeler dâhil edilmemiştir. Tablo ve grafiklerdeki kısaltmaların açılımları şöyledir: ŞY: Şeyhî, CS:Cem Sultan, KA: Karamanlı Aynî, MS: Mesihî, MH: Mihrî Hatun, AD: Adlî, NC: Necâtî, AM: Amrî, BK: Bâkî, FZ: Fuzûlî, HY: Hayâlî, HL: Helâkî, NV: Nev î, TY: Taşlıcalı Yahyâ, ZT: Zâtî, NF: Nef î, NB: Nâbî, MZ: Mezâkî, KF: Kafzâde Fâ izî, NŞ: Neşâtî, SK: Sükkerî, ŞE: Şeyhülislâm Es ad, Şİ: Şeyhülislâm İshak, ND: Nedîm, ŞG: Şeyh Gâlip. 8 Kasîde ve gazel dışında Nâbî ye ait 5 bendlik bir adet gül redifli tahmis de bulunmaktadır.

373 Divan Şiirinde Gülün Aksâmı Aşağıdaki tabloda, gülün hangi kısmının hangi divanda ne kadar kullanıldığıyla ilgili sayısal veriler ortaya konmuştur. Bu verilerden, divan şiirinde gülün en çok kullanılan kısmının yaprakları olduğu anlaşılmaktadır. Burada yapraklardan kasıt, gülün çiçek kısmında yer alan renkli taç yapraklar dır. Kimi beyitlerde gülün yeşil çanak yapraklarından da bahsedilmekle birlikte, gülün divan şiirindeki hemen hemen tüm ağırlığını taçyaprakları yüklenmiştir. Söz gelimi gülün yüz, dudak, ağız, sîne, şarâp, ateş, ay ve güneş gibi unsurlara benzetilmesinde, daima taç yaprakları düşünülmüştür. Tablo 5, gülün yapraktan sonra en çok dikkat çeken kısmının dikenleri olduğunu göstermektedir. Ayrıca gülün kökü ve dallarının da diğer kısımlarına göre daha fazla kullanıldığı anlaşılmaktadır. Tablo 5: Divanlarda Gülün Aksâmı 9 ŞY CS KA MS MH AD NC AM BK FZ HY HL NV TY ZT NF NB MZ KF FK NŞ SK ŞE Şİ ND ŞG T Yaprak 5 13 5 19 10 3 20 12 36 37 22 2 18 5 10 4 20 10 5 22 2 4 6 1 9 21 327 Diken 11 8 7 13 25 7 18 7 18 26 15 3 32 4 17 1 24 10 9 2 5 3 6 6 6 5 289 Kök 2 1 1 19 8 3 1 8 5 13 15 2 1 6 5 5 8 103 Dal 1 3 8 1 10 2 12 11 14 1 5 1 12 5 6 2 4 3 1 8 111 Fidan 5 3 2 7 1 5 3 3 2 8 11 3 4 5 12 1 9 6 90 Tohum 3 1 1 4 9 Meyve 1 2 2 2 7 17 25 12 40 35 11 55 25 69 95 68 10 63 13 45 20 64 46 21 44 12 13 31 13 37 44 938 195 388 220 125 Divan Şiirinde Gülün Bitkisel Özellikleri Gül ile ilgili benzetme ve bağdaştırmalara büyük bir ilgi gösteren divan şairlerinin, doğal olarak, gülün birçok bitkisel özelliğinden de haberdar oldukları anlaşılmaktadır. İncelenen beyitlerden, gülün sabah vaktinde ve gonca hâlindeyken daha güzel kokması, rüzgârın yardımıyla üremesi, renk ve şekil açısından nitelikleri, türleri, yetişme şartları ve yaşam süresi gibi, birçok bitkisel özelliğinin divan şairleri tarafından bilindiği ve yapılan benzetme ve bağdaştırmalarda bu bitkisel nitelikleriyle çelişmemeye özen gösterildiği anlaşılmaktadır. Örneğin Nev î ile Fuzûlî, aşağıdaki beyitlerde, gülün çorak yerlerde yetişmeyeceği ni söylerken, gülün hassas bir bitki olduğu gerçeğini dikkate almışlardır: Zâhid-i huşk olanı sâgar-ı sabhâ tutmaz Şûre yerlerde dikilse gül-i ra nâ tutmaz Nev î, G.173-1 Va de-i lutfun çok ammâ baht yâr olmaz ne sûd Gül bitirmez âb-i şîrîn vermek ile hâk-i şûr Fuzûlî, G-94-5 Şeyhî aşağıdaki dizelerinde, gülün nîsân yağmuru na ihtiyaç duyduğundan bahsederken; Zâtî, gülün bahârın sonlarına doğru ömrünü tamamlaması gerçeğinden yola çıkarak sevgilinin güzelliğinin bir gün sona ereceğini vurgulamıştır: Ben ağladığım istersen aceb mi Gül olur katre-i nîsâna teşne Hüsnüne gırre olma sakın ey gül-i cemâl Ahir bahârdan çü bulur infisâl gül Şeyhî, G.163-3 Zâtî, G.839-5 Mihrî Hatun da Şeyhî ve Zâtî gibi düşündüğünden, güzellere seslenip, güzellikleriyle fazla gururlanmamalarını tavsiye etmektedir. Çünkü güzellik de gülün ömrü gibi, çabuk geçecektir: Gırra olman inen hüsninize ey hûb sanemler Gül ömrü gibi tîz geçer hüsn bekâsı Mihrî, G. 195-4 9 Bu verilere herhangi bir kısmı zikredilmeksizin gülden bir bütün olarak bahsedilen beyitler eklenmemiştir.

374 Kısa ömürlü olması nedeniyle, birçok divan şairi, gül ile insan hayatı arasında ilgi kurmuştur. Öyle ki Mesîhî nin aşağıdaki dizelerinde olduğu gibi, divan şairleri, ölümü ifade etmek için, ömrü gülünü dermek ve ömrü gülüne bâd-ı fenâ zarar vermek gibi deyimler kullanmışlardır: Ey Mesîhî ko cihân bâğın ki hindû-yı ecel Kimse mi kodı k'anın ömrü gülünü dermedi Mesîhî, G. 276-5 Ömrün gülüne bâd-ı fenâ vermeye zarar Gonca gibi belâya ola her yanın nikâb Mesîhî, K. 7-52 Cem Sultân ın gülü sevgilinin yüzüyle karşılaştırdığı beyti ile, Necâtî Bey in gülü, nâz ve işve açısından sevgili ile ilişkilendirdiği beytinde, güle bir aylık ömür biçilmiştir ki bu, gülün bitkisel nitelikleri ile de uyuşmaktadır: Gül kaçan benzeye yüzün ayına Kim bir ay kalmaz geçer bâzâr-ı gül Cem Sultan, G.197-5 Bunca nâz ü bunca şîveyle bir aylık ömrü var Kendüyi zînet ederse tan mı şehrî-vâr gül Necâtî, K. 15-16 Bâkî nin aşağıdaki beytinde, gülün yılda bir açılması ndan söz edilirken, Cem Sultân ın beytinde, toprağın yumuşatılıp gülün yetişmesi için elverişli hâle getirilmesi gerçeğinden yola çıkılarak, âşığın yanık ciğerinden arta kalan külün güle neşv ü nemâ verdiği söylenmektedir: Yılda bir açılıp ancak şen olur bâğda gül Kanı ol gonca-i handân gibi şûh u şengül Cigerim yaktı kül etti gül-i ruhsârın odu Ol güle neşv ü nemâ veren ol odun külüdür Bâkî, G.296-1 Cem Sultan, G.80-2 Tablo 6 daki veriler, gülün bitkisel özelliklerinin belirgin biçimde öne çıktığı beyitlerin divanlara göre dağılımlarıyla ilgilidir. Bu veriler; Necâtî Bey ile Fuzûlî nin, birçok beyitte gülün bitkisel özelliklerinden belirgin biçimde yararlandıklarını; ayrıca özellikle 16.yüzyıldan sonra, gülün bitkisel niteliklerinin ağırlığını kaybettiğini göstermektedir. Tablo 6 : Divanlarda Gülün Bitkisel Özellikleri ŞY CS KA MS MH AD NC AM BK FZ HY HL NV TY ZT NF NB MZ KF FK NŞ SK ŞE Şİ ND ŞG Toplam 8 7 2 10 6 22 6 13 21 13 1 12 1 5 4 9 3 6 2 2 2 1 7 163 55 72 28 8 Gülün divan şiirinde en çok dikkat çeken bitkisel özelliği, taç yapraklarının renkleriyle ilgilidir. Divan şairleri, gül ile değişik obje, şahıs ve bu şahısların uzuvları arasında ilgi kurarken, gülün renginden yararlanmışlardır. Bunun için en çok kullanılan yöntemlerin başında, güle Farsça yapım ekleri olan -gûn, -fâm ve reng son eklerinin ilâve edilmesi gelir. Bunun dışında, renk le ilgili herhangi bir kelime kullanılmadan da gülün renkli yapısı, birçok beyitte, divan şairleri için ilham kaynağı olmuştur. Örneğin sevgilinin yüzü, dudağı, âşığın çehresi gibi objelerle gül arasında ilgi kurulurken, gülün rengi, önemli bir işlev görmüştür. Hatta Nedîm in aşağıdaki beytinde olduğu gibi, başka çiçeklerin renklerini ifade etmek için bile, gülün kullanıldığı beyitlerle karşılaşmak mümkündür: Nergis-i gül-gûn beyâzın sanma sürh etmiş remed Gamze-i zâlim yine kan eylemiş kan üstüne Nedîm, K.3-18 Gülün renginden söz edilirken karşılaşılan bir terim de parlaklık, nûr, kuvvet gibi anlamlarda kullanılan fer dir. Nev î nin aşağıdaki beytinde olduğu gibi, reng ve tâb ile birlikte kullanıldığında fer, gülün renkli, canlı ve diri yapısını vurgulamak için elverişli bir kelime olarak görünmektedir: Ne gülde tâb u fer var ârızına kılmağa nisbet Ne servin kadd-i dilcûyına var öykünmeğe cânı Nev î, K.45-15

375 Tablo 7 den de anlaşılacağı gibi, gülün renginin vurgulandığı beyitlerde, bu amaçla en çok kullanılan kelime rengîn sıfatıdır. Rengîn kelimesi, hem tek başına hem de Hayâlî Bey in aşağıdaki beytinde olduğu gibi, gül-i rengîn tamlamasında, gülün renkli ve parlak görünümüne dikkat çekmek için kullanılmıştır: Ey Hayâlî gül-i rengînlerine reşk edip Hâr u hasler n'ola ta n eyler ise gülşenime Hayâlî, G.495-5 Aşağıdaki tabloda, gülün renk ve parlaklık unsuru olarak ağırlık kazandığı beyitlerin divanlara göre dağılımlarıyla ilgili sayısal veriler, karşılaştırmalı olarak verilmiştir: Tablo 7: Gülün Renk ve Parlaklık Açısından Değerlendirildiği Beyitlerin Divanlara Göre Dağılımı ŞY CS KA MS MH AD NC AM BK FZ HY HL NV TY ZT NF NB MZ KF FK NŞ SK ŞE Şİ ND ŞG T Renk 10 9 16 17 6 5 2 19 5 52 6 37 13 16 12 50 19 29 32 3 16 2 8 6 15 26 41 462 Kırmızı 11 2 2 1 4 1 1 10 5 10 9 8 2 11 13 23 1 13 5 2 11 4 12 4 5 5 164 Rengîn 1 2 1 4 4 6 7 1 3 3 1 1 2 2 2 2 3 6 51 Zerd 1 1 2 2 1 1 1 1 1 11 Beyaz 12 3 2 4 2 1 5 6 1 1 1 2 2 30 Yeşil 1 1 3 4 2 1 3 1 1 17 13 20 18 14 6 3 35 15 73 19 56 15 34 34 83 27 44 39 8 30 9 10 21 19 36 54 735 109 329 167 130 Tablodan da anlaşılacağı gibi, divan şiirinde, gülün hakim rengi kırmızı dır. Tablo 7 deki veriler, gülün rengiyle ilgili bir kelimenin kullanıldığı beyitlerle ilgilidir. Bunun dışında, renk bildiren bir kelime kullanılmadan, gülün kırmızılığı ile değerlendirildiği beyitler de tabii ki vardır. Tabloda kırmızı rengin ağırlığı belirgin biçimde hissedilmektedir. Ayrıca beyaz gülün de sarıya oranla daha çok kullanıldığı görülmektedir. İlgili beyitlere ileriki bölümlerde yer verildiğinden, şimdilik örnek vermeye gerek görülmemiş; kısa bir değerlendirmeyle yetinilmiştir. Gülün rengi dışında tazeliği, kokusu, güzelliği ve hassasiyeti de divan şairlerinin ilgisini çekmiştir. Bu nitelikler, genellikle sevgilinin kendisi, yüzü, dudağı, sînesi ve teni ile ilişkilendirildiğinde kullanılmıştır. Tarâvet ve ter ü tâzelik, özellikle gülün taç yapraklarında, doğal olarak mevcut olan bitkisel bir niteliktir. Çünkü gülün ömrü kısadır. Bir bakıma yaşlanmaya vakti yoktur. Hatta gülün taçyaprakları, döküldüklerinde bile, taze ve kadifemsi niteliklerini hemen kaybetmezler. Özellikle sevgilinin gençliği, teninin diriliği, yüzünün tazeliği ifade edilirken gülün tarâvet inden ter ü tâze liğinden yararlanılmıştır. Gül, divan şairlerinin gözünde bir güzellik simgesi dir. Bu özelliği, sık sık sevgili ile ilişkilendirilmesine sebep olmuştur. Diğer yandan kokusu da, gülün en belirgin niteliklerinden biri sayılır. Divan şairleri, kokusu açısından, Şeyh Gâlip in aşağıdaki beytinde olduğu gibi, gül ile genellikle sevgilinin (teninin) kokusu arasında ilgi kurmuşlardır. Daha doğrusu güzel kokusu, gülün sevgili ile ilişkilendirilmesini sağlamıştır: Bûy-ı gülü harîr-i araktan süzüp hayâl Versin o mest-i nâza ki nâzik dimâğı var Ş.Gâlip, G.60-5 Hatta Necâtî Bey gibi, sümbülü bile gül kokulu sayan şairlerin çıkması, gülün kokusu ile de önemli bir bitkisel unsur olarak kullanıldığını göstermektedir: Nice kâkül nice mû sünbül-i gülbûdur bu Dil-i uşşâkı perişân edici bûdur bu Necâtî, G.443-1 10 Bu satırda özellikle reng, -fâm ve gûn gibi renk bildiren Farsça unsurlar aracılığıyla, gülün rengine vurgu yapılan beyitler dikkate alınmıştır: ruh-ı gül-gûn, leb-i gül-fâm, çehre-i gül-reng... gibi. 11 Bu satırda kızıl, kırmızı, ahmer, hamrâ, sürh gibi kelimelerle gülün kırmızı renginin dikkate alındığı beyitler değerlendirilmiştir. 12 Bu satırda beyaz, ak, sefîd ve sepîd gibi kelimelerle gülün beyaz renginin dikkate alındığı beyitler değerlendirilmiştir.

376 Değişik beyitlerde, nâz, nâzenîn, nerm, mülâyim ve bî-tâb gibi sıfatlarla dile getirilen nâziklik ve hassâsiyet de divan şiirinde gülün sık sık kullanılan bitkisel özelliklerindendir. Çok kolay zarar görebilen, en küçük olumsuzlukta, tüm güzelliği tehlikeye düşen bu çiçekle sevgili arasında, divan şairleri nazarında büyük benzerlikler bulunmaktadır. Örneğin Nedîm, ham gümüşten beyaz olduğunu söylediği memdûhun vücûdunu, yumuşaklık (germ) açısından da gülden üstün göstermiştir: Vücûdu ham gümüşten beyâz gülden nerm Boyu henüz yetişmiş nihâlden hemvâr Nedîm, K.7-6 Aşağıdaki tabloda, gülün tâzelik, nâziklik, güzel koku ve hassâsiyet gibi niteliklerinin değerlendirildiği beyitlerin divanlara göre dağılımlarıyla ilgili sayısal bilgiler verilmiştir. Veriler, gülün divan şiirinde en çok tazeliğine, güzelliğine ve kokusuna ilgi gösterildiğini ortaya koymaktadır. Tablo 8: Divanlarda Gülü Niteleyen Sıfatlar ve Divanlara Göre Dağılımı ŞY CS KA MS MH AD NC AM BK FZ HY HL NV TY ZT NF NB MZ KF FK NŞ SK ŞE Şİ ND ŞG T Tâze 13 7 1 4 10 4 4 7 8 37 14 7 2 23 4 42 5 24 39 15 10 9 13 16 6 16 15 342 Sîrâb 2 1 1 - - 1 1 1-2 - - 2-1 - 1 7 1 - - - 1 - - - 22 Lezzet 2 3 1 1 1 1 5 2 16 Hüsn 9 6 4 4 9 5 25 3 15 16 10 2 19 5 33 6 12 14 4 13 3 2 9 10 12 10 260 Bûy 18 4 11 8 2 3 13 4 8 9 8-14 3 15 16 28 18 1 14-5 14 19 9 14 258 Nâz 1 2 2 3 7 2 7 1 4 5 1 3 4 2 6 2 1 6 7 64 Nâzük 1 1 1 5 1 5 3 1 7 2 1 1 2 2 8 2 43 38 14 23 28 15 13 61 19 73 41 26 8 67 13 99 30 69 87 23 43 15 21 43 37 51 50 1005 192 350 288 181 Gülün divan şiirine yansıyan bitkisel özelliklerinden biri de şekliyle ilgilidir. Divan şairlerinin, gülün şeklini dile getirirken kullandıkları kelimeler ip ucu niteliğindedir: Çîn, girih, ukde, pergâr, minkâr, dâire, kef, mevc, lücce, pûte, kat kat, pâre (pâre), halka (halka)... Görüldüğü gibi, bu sözcüklerin tamamı, aynı zamanda gülün bitkisel özelliği (şekli) hakkında da bilgiler taşımaktadır. Çünkü gülün çiçek kısmı, gerçekte de yukarıdaki kelimelerde olduğu gibi, kıvrımlı, dalga dalga, yuvarlak ve minkârî yapılıdır. Gülün bu kıvrımlı yapısı; el, kulak, bülbül gagası, kıvrım hâlindeki zülf ve bulut gibi unsurlarla ilişkilendirilmesine neden olmuştur. Aşağıdaki tabloda gülün şeklinin ifade edildiği beyitlerin divanlara göre dağılımı verilmiştir: Tablo 9: Gül İle Şekil Açısından İlişkilendirilen Kelimeler ve Divanlara Göre Dağılımları ŞY CS KA MS MH AD NC AM BK FZ HY HL NV TY ZT NF NB MZ KF FK NŞ SK ŞE Şİ ND ŞG T Halka(halka) 1 2 3 Pâre (pâre) 1 1 1 2 1 6 Kat kat 1 2 3 Pûte 1 1 Mevc, lücce 3 1 2 3 9 Dâyire 2 1 1 3 1 1 9 Müsellem 1 1 Minkâr 1 1 Pergâr 1 1 2 Çîn-ukde 1 1 4 1 4 3 3 1 2 14 3 2 5 4 3 2 3 2 58 Kef 3 3 1 4 3 1 4 1 4 7 6 1 3 2 2 25 3 3 9 5 3 2 1 3 3 95 13 24 50 9 13 Bu satırda tâze, ter, ter ü tâze, tarî... gibi kelimeler aracılığıyla gülün tazeliğine işaret edilen beyitler dikkate alınmıştır.

377 Divan Şiirinde Gül Çeşitleri Başta İstanbul olmak üzere, özellikle şehir merkezlerinde, Osmanlı döneminde pek çok çiçek türüyle birlikte güllerin de birçok çeşidi yetiştirilmiştir. Eski kaynaklara göre gül-i gîtî (gül-i zemîn), gül-i kahbe (gül-i ra nâ), gül-i kûze, gül-i müşgîn, gül-i Parsî (gül-i sad-berg, gül-i Fârisî), gül-i piyâde, gül-i sürh (verd-i ahmer), gül-i ter (verd-i tâze) gibi türleri bulunan (Âsım Efendi 2000) gülün divan şiirinde en belirgin ayrımla dikkat çeken türleri şunlardır: gül-i hod-rû (yaban gülü), gül-i sakız, gül-i hokka, nesrîn (yaban gülü, Van gülü, Mısır gülü) ve nesteren (ağustos gülü, yaban gülü). Gül-i hod-rû (yaban gülü): Divan şairlerinin yaban gülünü, kültür gülünden farklı algıladıklarına dair çok açık bir ipucu bulunmamaktadır. Bâkî nin; Ruhun ey gonca-dehen berg-i gül-i hôd-rûdur Der gören zülf-i siyehkârın için şebbûdur Bâkî, G.46-1 beytinde olduğu gibi alışılagelen benzetmeler dünyasında, yaban gülünün yerini almış olması da (ruh / berg-i gül-i hod-rû), arada belirgin bir farkın gözetilmediği düşüncesini kuvvetlendirmektedir. Ne var ki yaban gülünün, bazı beyitlerde, özellikle âşıkla bağdaştırılmış olmasının da bu anlamda dikkat çekici olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Sakız gülü: Sakız gülünün de kendine has özellikleriyle, divanlardaki kullanımı açısından, diğer gül beyitlerindeki kullanımıyla belirgin bir farklılığının olduğunu söylemek güçtür. Yaygın kullanımına şahit olmadığımız sakız gülünü Şeyh Gâlip, divanında iki kez zikreder. Bir beyitte, sakız gülüyle güzelin yüzü arasında benzerlik bulan şair, başka bir beytinde ise sakız gülünü muğbeçe olarak düşünmüştür. Bu aşamada Baytop un tanımı da dikkate alınırsa 14, iki hususla karşılaşılmaktadır: Birincisi sakız gülünün rengi, beyaz ve sarı olduğuna ve divan şairleri güzelin yüzünü genelde kırmızı saydıklarına göre, Şeyh Gâlip in tarihinde yaptığı sarı yüz benzetmesi, geleneksel anlamda divan şiiri yaklaşımıyla uyuşmaz. Sakız gülünün küçüklüğüyle, şairin muğbeçe arasında bilinçli bir bağlantı kurmuş olabileceği ihtimali, de dikkat çeken ikinci husustur. Gül-i hokka: Gülün şekli yönüyle hokkaya benzetildiği beyitler vardır. Ancak hokka, aynı zamanda gülün farklı bir çeşidini ifade etmesiyle de dikkat çekmektedir. Baytop a göre (1997), (Gülün) petallerinden gülbeşeker veya gül reçeli yapılan, çiçekleri katmerli ve büyük olan çeşitlere hokka gülü veya okka gülü adı verilir. Kâmûs-ı Türkî de de gül hakkında bilgi verildikten sonra, Pek çok envâ ı vardır: Al, penbe, sarı, katmerli gül; gül-i zîbâ; gül-i sadberg: yabânî gül; hokka (veya okka) güli = Tatlısı yapılan cinsi. (Sami 1989) şeklinde bir açıklama yer almaktadır. Bu açıklama, gül-şeker arasında divan şairlerinin yakın bir ilgi kurmuş olmalarına da bir bakıma açıklık getirmektedir. Nesrîn: Beyaz renkli ve küçük katmerli bir gül cinsidir. Van gülü, Mısır gülü, yaban gülü, Ağustos gülü de denir. Divan şiirinde ismen zikredilmek suretiyle en çok yer alan gül çeşidi (57 kez) olarak dikkat çekmekle birlikte, gül ile nesrîn arasındaki ilginin divan şiirine açık biçimde yansıdığını söylemek zordur. Diğer çiçeklerle gül arasında ya da gülün diğer çeşitlerinin söz konusu olduğu beyitlerde görülen renk, koku ve şekil benzerlikleri, nesrîn söz konusu olunca, aynı açıklıkla dile getirilmemiştir. Bu aşamada nesrîn in sözlüklerdeki anlamları üzerinde durmakta yarar vardır. Divan şiirinde diğer gül çeşitlerinin adlandırılmasında genellikle gül kelimesinden de yararlanılırken nesrîn de bu söz konusu olmamıştır. Bu durum, nesrîn e diğer gül çeşitleri karşısında özel bir konum kazandırmıştır. Ayrıca divanlarda 57 kez tespit edilmiş olması da nesrîn in divan şiirinde bir gül türü olarak özel bir konuma sahip olduğunu göstermektedir. Bu sebeplerden ötürü, diğer gül türlerinden farklı olarak, nesrîn den bahsedilen beyitler üzerinde bazı değerlendirmelerin yapılmasında yarar vardır. Nesrîn, divan şiirinde en çok rengi, kokusu, şekli ve nâzik yapısı açısından değerlendirilmiştir. Sevgilinin yanağı ve yüzüyle ilişkilendirildiğinde kırmızı rengi söz konusu olsa da nesrînin daha çok beyazlığı ile dikkat çektiği söylenebilir. Bir gül çeşidi olarak nesrîn de gülün benzetildiği unsurlarla ilişkilendirilmiştir. Nesteren: Beyaz renkli, hoş kokulu bir gül cinsidir. Ağustos gülü, yaban gülü olarak da bilinir. Nester, nesteren, nesterîn, nesterûn şeklinde de kullanıldığı yerler vardır.divan şiirinde nesteren, hemen hemen her yönüyle nesrîn gibi değerlendirilmiştir. Hatta birçok kaynakta nesteren ile nesrînin aynı gül oldukları (yabani gül, Van gülü, Mısır gülü...) söylenmiştir. Nesteren ile nesrîn arasındaki en belirgin fark; nesrîn, taranan 26 divanda 57 kez kullanılmasına karşın, nesterenden sadece 11 kez bahsedilmesinden ibarettir. Nesteren de nesrîn gibi, gülün benzetildiği unsurlarla ilişkilendirilmiştir. 14 R.banksiana aiton : Sakız gülü. Tırmanıcı, az dikenli, küçük, sarı veya beyaz çiçekli. Eskiden İstanbul bahçelerinde çok yetiştirilirdi (Baytop 1997).

378 Gülün Divan Şiirine Yansıma Biçimi Yukarıda ifade edildiği gibi gül, divan şiirine, bütün bitkisel özellikleriyle uyumlu olacak biçimde yansımıştır. Divan şairleri gülden bahsederlerken, değişik yöntemlere başvurmuşlardır. Gülün anlam çerçevesi incelendiğinde anlaşılabileceği gibi bu yöntemler, genellikle edebî sanatlar üzerine kuruludur. Bu anlamda en çok da teşbih, istiare, teşhis, telmih, hüsn-i talil, tevriye, kinaye, mecaz-ı mürsel, leff ü neşr gibi sanatlardan ve değişik bağdaştırmalardan yararlanılmıştır. Aynı zamanda teşbih ve istiare sanatı için de bir ip ucu niteliğinde olan gül gibi kelime grubunun taranan divanlardaki dağılımını gösteren aşağıdaki tablo, bu anlamda bir fikir edinilmesine imkan sağlayacak veriler içermektedir: Tablo 4: Gül Gibi Edat Grubunun Divanlara Göre Dağılımı 15 ŞY CS KA MS MH AD NC AM BK FZ HY HL NV TY ZT NF NB MZ KF FK NŞ SK ŞE Şİ ND ŞG 3 12 10 14 12 4 38 6 41 13 4 31 35 49 20 12 198 3 10 10 1 1 1 9 10 93 179 753 21 368 Bunlara ilâve olarak somut unsurlarla soyut unsurlar arasında ilgi kurulurken bağdaştırmalar da dikkat çekici ölçüde kullanılmıştır. Divan şairleri, gülü değişik unsurlarla ilişkilendirirlerken, sık sık başka benzetmelerden, telmihlerden ve başdaştırmalardan yararlanmışlardır. Örneğin aşağıdaki üç tabloda sırayla, gül ile sevgilinin yanağı, şiir ve ateş arasında ilgi kurulurken yararlanılan diğer benzerlikler ve bağdaştırmalar bir arada verilmiştir: Tablo 11: Gül-Yanak İlgisinin Kurulmasında Etkili Olan Benzetme ve Bağdaştırmalar sanavber,gülbün,nihâl,tûbâ reyhân,benefşe şimşâd, ar ar erguvân jâle gül sünbül,şebboy nergis serv gonca,hâr lâle semen çemen gülâb bâd güneş,ay tenasüp teşbih yanak saç,zülf göz boy dudak yüz,yanak beden ayna eşk âh yüz hatt,kâkül ağız,kirpik dudak Tablo 12: Gül-Şiir, Söz, Anlam İlgisinin Kurulmasında Etkili Olan Benzetme ve Bağdaştırmalar gül ağaç toprak jâle dîvâr bülbül tenasüp teşbih şiir,söz,anlam ibâre tab yaş hâtır-ı nâdân âşık,şair Tablo 13: Gül-Ateş İlgisinin Kurulmasında Etkili Olan Benzetmeler tenasüp gül benefşe lâle bülbül murg teşbih ateş dûd şem kül kebâb 15 Rakamlara gibi den başka edatlarla ve eklerle (-veş, -mânend, -âsâ ) kurulan ya da herhangi bir edat kullanılmadan yapılan gül teşbihleri ilâve edilmemiştir.

379 Tablodan da anlaşılacağı gibi diğer benzerlik ve ilgiler, gül-yanak benzerliğine uygun bir zemin hazırlamaktadır. Nitekim aşağıdaki beyitlerde de gül-yanak ilgisi; mül-leb, sünbül-saç, semen-ber, serv-boy, sanavber-kad, lâle-had, gonca-dehân, gonca-fem, sünbül-turre, nihâl-kad, yâsemîn-beden ilgileriyle anlam kazanmaktadır: Lebleri mül saçları sünbül yanağı berg-i gül Bir semen-ber serv-i hôşreftâr dersen işte sen Ey sanavber kaddine öykün sözüm yoktur sana Lâle haddin gül ruhun gonca dehânın var ise Fem gonca turre sünbül ü had lâle kad nihâl Ruhsâr verd-i âl ü beden yâsemîn ola Divan Şiirinde Gül ile İlgili Âdet ve Gelenekler Bâkî, G.380-2 Zâtî, G.1476-2 Ş.Esad, K.7-9 Divan şiirinde, gül ile ilgili en yaygın gelenek, erkek için sarık ; bayanlar için örtü, yaşmak anlamlarında düşünülebilecek olan destâra gül iliştirme geleneğidir.16 Nitekim incelenen divanların büyük bir kısmında, değişik vesîleler ile bu geleneğe işaret edildiği görülmüştür. Divan şiirinde destâra gül takma imgesi, genellikle sevgiliye ait bir gelenektir. Örneğin Amrî ile Fuzûlî nin aşağıdaki dizelerinde, yârin kırmızı güller takındığı ve gül-ruhların gülü zînet-i destâr eyledikleri anlatılırken, bu geleneğin hep sevgili veya güzellere ait olduğu görülmektedir: Yârı gördüm kırmızı güller takınmış ben dahi Başıma taktım şirâr-ı dûd-ı âhımdan çiçek Başa salmış mihrini ruz-i ezelden çerh-i pîr Öyle kim gül-ruhlar eyler zînet-i destâr gül Amrî, G.59-3 Fuzûlî, K.9-44 Bâkî de aşağıdaki beytinde goncanın şevke gelip, mendile bir miktar gül bağladığını söylemektedir. Şair, destmâle gül bağlamak imgesi ile hem mendile işlenmiş gül motiflerini; hem de toplanan güllerin bir mendile sarılması geleneğini düşünmüştür: Çemende ayşa gelmiş gonca-i ter Biraz gül bağlamış bir destmâle Bâkî, G.456-2 Gül ile ilgili olarak divan şiirinde sıkça karşılaşılan bir gelenek de, kabirlerin üzerine gül dikme âdetidir. Sadece Müslüman mezarlıklarında değil, bütün toplumların kabirlerinde şahit olunan bu gelenek, divan şairlerinin de dikkatini çekmiştir. Örneğin sevgilisinin, mezarını ziyaret edip ağlamasını hayal eden Bâkî, biraz da mecâzî bir anlatımla, sevgilisinin gözlerinden akan yaşların, mezarını gül bahçesine çevireceğini söylerken bu gelenekten faydalanmıştır: Güller bitire gülşen ola hâk-i mezârım Peykânın eger su sepelerse tozum üzre Bâkî, G.462-3 Elde gül taşıma âdeti, zaman zaman divan şairlerinin ilgisini çekmiş ve birçok beyitte şairler, özellikle sevgiliyi elinde gül ile tasavvur etmişlerdir.17 Bu âdet, Nedîm in aşağıdaki dizelerinde, son derece çarpıcı bir anlatımla dile getirilmiştir: Bir elinde gül bir elde câm geldin sâkiyâ Kangısın alsam gülü yâhud ki câmı yâ seni Nedîm, G.154-4 Divan şiirinde, kitap ve özellikle Ku ân-ı Kerîm arasına gül koyma geleneğine de zaman zaman rastlanmıştır. Örneğin sevgilisinin yüzü ile zülfünü bir arada düşünen Nedîm in hayalinde, kitap içine konmuş gül yaprağı canlanmaktadır: 16 Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar ın Sarık-Gül maddesinde de bu geleneğin yaygın olduğunu gösteren bir bilgi vardır. Bu geleneğin erkekler ve kadınlar arasında yaygın olduğunu gösteren birçok örnek beyite de yer verilen maddede şu ifadeler yer almaktadır: Eskiden kavukla sarık, sarıkla fes arasına hocalar misvak, hutbe kağıdı, hilâl, muska koydukları gibi çiçek, gül, kokulu yapraklar da sokarlardı. Halktan da böyle yapanlar olurdu. (Onay 1992). 17 Bu arada Fâtih Sultan Mehmed in ünlü portresinde elinde gül ile resmedilmiş olması da ilgi çekicidir.

380 Gören izârını hatt-ı siyâh-tâb içre Nühüfte berk-i gül-i ter sanır kitâb içre Nedîm, G.135-1 Aynı gelenek, Gül-Zülf münasebetinde işaret edildiği gibi, Necâtî Bey in aşağıdaki beytinde de yer almıştır. Nedîm gibi, saç ile kurumuş gül yaprağı arasında ilgi kuran şair, yüzle ilişkilendirdiği gül yaprağını bu kez Kur an-ı Kerîm in sayfaları arasında göstermiştir: Cânâ hat-ı müşgînin ile ol ruh-ı rengin Gül yaprağıdır safha-i Kur ân arasında Necâtî, G.481-2 Hayâlî Bey, cân ile bostân arasında bağdaştırma yaptığı aşağıdaki beytinde, gül-i handân ayağına su dökmeli derken, hem güllerin diplerine su dökmeye; hem de bir yerden ayrılanların peşlerinden su dökme âdetine işaret etmektedir: Bostân-ı câna gelmeyeli haylî dem durur Su dökmelidir ol gül-i handân ayağına Hayâlî, G.547-3 Divan şiirinde başta gül suyuyla ilgili olmak üzere gül yağı, gül şerbeti, gül reçeli, güllâc gibi gülden elde edilen ürünlerle ilgili birçok âdet ve gelenek yer almaktadır. Ancak bunlarla ilgili ayrıntılar, bir başka bildiride verildiğinden burada tekrarlanmaları anlamsız olacaktır. Bu sebeple divan şiirinde çok önemli bir geleneğe işaret eden gülsuyuyla ilgili beyitler üzerinde ayrıca durulmamış sadece sayısal bazı verilerin ortaya konmasıyla yetinilmiştir. Tablo 14: Gül İle İlgili Âdet ve Geleneklerin Divanlara Göre Dağılımı ŞY CS KA MS MH AD NC AM BK FZ HY HL NV TY ZT NF NB MZ KF FK NŞ SK ŞE Şİ ND ŞG 1 5 3 1 2 9 5 3 3 3 6 4 3 2 11 4 3 3 2 4 6 8 21 27 23 20 91 Tablo 15 : Divanlarda Gülsuyu ŞY CS KA MS MH AD NC AM BK FZ HY HL NV TY ZT NF NB MZ KF FK NŞ SK ŞE Şİ ND ŞG 7 7 27 2 4 8 5 9 3 7 3 4 3 6 7 14 12 1 3 1 6 2 7 7 55 40 38 22 155 Divan Şiirinde Gülün Anlam Çerçevesi Anlam çerçevesi terimi, özellikle divan edebiyatı alanında gerçekleştirilen araştırmalar için oldukça yeni bir kavramdır. Divan edebiyatı alanındaki çalışmalar açısından, ilk defa 2001 de Çiçeklerle Diğer Bitkilerin Divan Şiirine Yansımaları ve Anlam Çerçeveleri adlı çalışmamızla (Bkz. Bayram 2001) gündeme getirdiğimiz bu terim, bu alandaki çalışmalar için, yeni bir açılımı ve farklı bir bakış açısını da ifade etmektedir. Divan edebiyatı sahasında, bu yeni bakış açısıyla gerçekleştirilmesinde sayısız faydaları olacak önemli çalışmalar yapılabilecektir. Bu düşünceyle divan şiirindeki bitkilerin anlam çerçevesini ortaya koymaya çalıştığımız araştırmamızdan sonra, benzer bir çalışmayı divan şiirindeki hayvanlarla ilgili olarak da yürütmeye başladık. Yakın bir zamanda bu çalışmanın da bitirilmesiyle, anlam çerçevesi nin öneminin daha kuvvetli bir şekilde hissedileceğini umuyoruz.

381 Yukarıda vurgulanmaya çalışıldığı gibi, henüz yaygın bir terim olmadığı için, kısa da olsa, anlam çerçevesi terimiyle ilgili bir açıklama yapılmasında yarar vardır. Bu terim, Aksan tarafından şöyle açıklanmaktadır: Sözcükler kullanıldıkça, onların gösterilen lerinin, yansıttıkları kavramların başka nesnelerle benzerlik, yakınlık ya da ilişkilerine dayanılarak aktarmalara baş vurulmakta, bunlar yavaş yavaş çokanlamlı duruma gelmekte, yan amlam lar kazanmaktadır. Bunun yanı sıra, duygu değeri ve çeşitli tasarımlar da sözcüğe bağlanabilir ki, biz, bir sözcüğe bağlanabilecek olan bütün bu öğelerin tümünü sözcüğün anlam çerçevesi adı altında, bir arada ele almak istiyoruz. Bu çerçeveyi şöylece belirleyebiliriz (Aksan 1995, 504): Sözcüğün Anlam Çerçevesi 1.Temel anlam, Yan anlamlar, (a) Somuta eklenen yeni somut anlamlar, (b) Somuta eklenen yeni soyut kavramlar (somutlaştırma ürünleri), (c) Soyuta eklenen yeni soyut kavramlar, (ç) Soyuta eklenen yeni somut kavramlar, Tasarımlar, (a) Genel, (b) Özel. Duygu değeri. Anlam çerçevesi, Göndergesel Anlam, Yan Anlamlar ve Connotation Konusu, Duygu değeri Şiir Dilinde Özel Adlardan Yararlanma, Uzak Çağrışımlar, Eşadlı ve Çokanlamlı Öğelerden Yararlanma Kavram Karşıtlığından Yararlanma. Yukarıda kısaca değindiğimiz anlam çerçevesi terimi, göstergelerin dil düzeni içinde anlam açısından taşıdığı bütün değerleri, temel anlamlarıyla birlikte yan anlamlarını, dinleyen/okuyanda, çağrıştırdığı başka kavramların tümünü içine almaktadır. (Aksan 1993, 76) Nitekim bu çalışmada sözü geçen anlam çerçevesi terimi ile; bir kelimenin teşbih, teşhis, istiare, leff ü neşr, tenasüp, tezat, telmih, hüsn-i talil, mecaz-ı mürsel, kinaye, tevriye, istihdam gibi edebî sanatlar aracılığıyla ve soyut-somut unsurlar arasında ilişki kurmaya dayalı bağdaştırmalar gibi değişik yöntemler sayesinde ilişkilendirildiği tüm ögeler (temel anlamlar, yan anlamlar, tasarımlar, duygu değerleri vs.) kastedilmektedir. Bu değerlendirmelere ışığında, gülün divan şiirindeki anlam çerçevesinin değişik vesilelerle; sevgili, Hz.Muhammed, din ve devlet büyükleri gibi şahıslarla; sevgilinin yanağı, yüzü ve dudağı gibi uzuvlarla; cennet, ümit, tebessüm, mutluluk, muhabbet, şiir gibi olumlu ve soyut kavramlarla; mevsim, bahar, nevrûz, şebnem, yıldızlar, bülbül gibi doğal unsurlarla ve süs, ayna, elbise, la l, tâc gibi eşyayla ilişkilendirilmesine dayandığı söylenebilir. Gülün değişik yöntemler aracılığıyla ilişkilendirildiği tüm soyut ve somut unsurlardan oluşan aşağıdaki tablo (Tablo 16), incelediğimiz beyitlere dayalı olarak, divan şiirinde gülün anlam çerçevesini ortaya koymaktadır.

382 Tablo 16 : Taranan Divanlara Göre Gülün Anlam Çerçevesi (gül, verd, gül-i ra nâ, gül-i gîtî, gül-i hod-rû, sakız gülü, gül-i hokka, nesrîn, nesteren) Şahıslar ( 1.432 beyit / % 17.56 ) % 72 : sevgili, yâr, mahbûb, dildâr, güzel, nigâr, şâhid, büt, bâkire, gelin, arûs, hizmetçi, dadı, sâkî, çalgıcı, rakkâse, âşüfte, perî, hûrî, dost, hemdem, enîs, çocuk (tıfl), memdûh; % 06 : âşık, şâ ir, okur (mukrî), ağyâr, rakîb, adû, ednâ, hasm, düşman, meslek erbâbı, âteşbâz, hokkabâz, mi mâr, bâğbân (bahçıvan), attâr, kâtip, hânsâlâr (sofracıbaşı), dilenci, hârkeş, deryûze, sarhoş (mest), Türk, deli, dîvâne, insan, halk; % 10 : devlet adamları, sultân, şâh, şeh, pâdişâh, şehriyâr, tâcdâr, Osmanlı pâdişâhları, Osmanlı devlet adamları, Husrev Paşa, emîr, efendi, re îs, serdâr, defterdâr, serasker, asker, sipâh, mahpûs, esîr, devşirme; % 12: dînî ve efsânevî şahıslar, Hz.Muhammed, Hz.Yûsuf, Hz.Mûsâ, Hz.Dâvûd, Hz.Îsâ, Hz.Meryem, Hz.İbrâhîm, Âl-i Güzîn, Hz.Ali, Hz.Hasan, Leylâ, Mecnûn, Şîrîn, Mânî, Erjeng, Behzâd... Uzuvlar ( 2.078 beyit / % 26.86 ) % 60: yanak, ruh, ruhsâr, izâr, ârız, hadd, yüz, rû, rûy, çihre, çihre, dîdâr, yüz ( âşık); % 40: dudak, leb, la l, dudak ( âşık), ağız, dehen, dehân, saç, zülf, hat, sevgilinin ve güzelin sînesi, girîbân (yaka), âşığın sînesi, boy, kad, endâm, gamze, göz, çeşm, göz beyazı, beden, ten, cism, vücûd (sevgili, âşık), dest, el, kef, parmak, engüşt, kulak, gûş, bînâgûş (bünâgûş, kulak memesi), kirpik, peykân, dil (zebân), kıl, mûy, âşığın kılı, kelle-i adû (düşman kafası), alın (cebîn), kol kanat (bâl ü per), ben, hâl, ter (hûy), eşk (gözyaşı), kan, hûn, dem, göğüs (pistân), yaka (girîbân), yara, dâğ, zahm, ısırık ve öpme yarası... Soyut ve Manevî Kavramlar ( 803 beyit / % 11.45 ) % 32: cennet, cinân, behişt, riyâz, adn, cehennem, hak Mevlâ, Hüdâ, du â, zikr, Mushaf, Kur ân-ı kerîm, câmi, imâme, minber, cennet, revzeni, levh-i mahfûz, seccâde, nübüvvet, minâre, ku ûd, halka-i tevhîd, ehl-i şefkat, mâsîvâ, nûr, (ışık), derviş, kalender, samirî, zâhid, iyiler (iyi insanlar), kâmil ü dânâ (âlim ü kâmil); % 41: ümit, tebessüm, cân gözü, nedâmet (pişmanlık), ye s, mâtem, tahassür, sıklet, sır, esrâr, düşünce, fikret, idrâk, şu ûr, iz ân, dimâğ, akl, hikmet, sihr, efsûn, fâl, ayş, vasl, vuslat gülleri, ârzû, murâd, zevk u safâ, gençlik, maksûd, ikbâl, baht, hüsn, cemâl, zîbâ, sabır gülü, lütuf gülü, kerem, zillet, nefs, vakâr, hayâl, cilve, nâz, istiğnâ, sıhhat gülü, re y (oy), aşk ve mahabbet gülü, gönül, bâb-ı devlet, ömür törpüsü, baş ağrısı, nefes, fermân; % 27: şiir, nazm, söz, güftâr, suhan, kelâm, lafz, nükte, anlam (ma nâ), dîvân, mecmû a, defter, risâle, gazel, beyit, matla, şirâze, kalem, nazîre, nâme (mektûb), mazmûn, hamse-i Yahyâ, Mantıku t- Tayr, varak (kağıt), nüsha, elif... Eşyâ ( 885 beyit / % 13.62 ) % 09 : ayna (âyîne, mir ât), tabak, ferş (örtü), fânûs (fener), süpürge (cârûb), sofra (süfre), şemsiyye, tarak (şâne), terlik, pamuk (penbe), kandîl, sîrâc, sirâce,çerâğ,fitil,şem,mum %36: kadehcâm sâgar şarâbmey bâde % 21: yatak, (bister, bâlîn, bisât, h v âbgeh, lihâf, câmeh v âb), pelâs, nat, elbise (câme, kabâ, pûş, hil at, libâs, dîbâ, gülgûnî), kumaş (harîr, ibrîşüm, atlas, kemhâ, kâlâ, kâle, perniyân), fes, kefen... Doğal ve Kozmik Unsurlar ( 2.245 beyit / % 30.51 ) % 13: gül mevsimi (devr, fasl, çağ, zamân, hengâm), bahâr, nevrûz, bayram, nîsân, yaz, hazân, kış; % 19: tabiat olayları, tabiat unsurları, şebnem, âb, ebr, bulut, sehâb, bârân (yağmur), berf (kar), berk, ra d, sabah, girdâb, akarsu, hâr u has, meyve, gülâb, usâre-i hanzal; % 29: anâsır-ı erba a, sabâ, serd, soğuk, sarsar, nâr, ateş, od, alev, şu le, ahker (ateş koru), şerer (kıvılcım, şerâr), âb u gil; % 06: güneş (hûrşîd), ay, meh, mâh, kamer, yıldız, necm, encüm, kevkeb, Mirrîh, Zuhâl, gezegenler, dünya, rûy-ı âlem, âsmân, gökyüzü, kubbe, felek, çarh, şafak, ufuk; % 33: bülbül (% 91) ve diğer hayvanlar ( % 09 ): tâvûs, semend, kümeyt, esb, nâfe, âhû semender, ejdehâ, sinek, mekes, zenbûr, âşiyân, bülbül yuvası, lâne, it izi, pervâne (kelebek), minkâr-ı bülbül (bülbül gagası), tûtî (papağan), balık eti... % 34: lüle (lûle), çivi (mîh, mismâr, gülmîh), hançer, ok, kılıç (şemşîr, tîr, niyâm, neşter), siper, otağ, değerli taşlar (zer, la l, dür, fîrûze, yâkût), mahzen, tâc, taht, serîr, süs, mühr, hâtem, tamgâ, parasal unsurlar, resim, tasvîr, sürme (vesme), hamâyıl, kafes, hediye, tuhfe, na l, tef (def), tuzak, dâm, tuğla (hişt), terâzi, mahzen, duman çubuğu, kûre-i haddâd, gülyağı (revgân-ı gül), gülâc (güllaç), şîşe, gül şerbeti, şeker...

383 Yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı üzere; 1. Gül, divan şiirinde 2.245 beyit ve % 30.51 lik oranla en çok doğal ve kozmik unsurlarla ilişkilendirilmiştir. Bunlar arasında da en büyük pay 719 beyitle bülbül e aittir. Bu anlamda yaygınlaşmış diğer benzetme ve münasebetler; gül ile mevsim, bahar, nevrûz, sabâ, soğuk, güneş, ay, yıldız arasında kurulmuş olanlardır. Alışılmamış özgün benzetme ve münasebetler ise gül ile kış, usâre-i hanzal, şerer, âb u gil, ufuk, it izi, pervâne, tûtî ve balık eti arasında kurulmuştur. Örnekler: Ol gül-i ra nâ Necâtî bir kerecik bakmadı Bülbül-i cân gerçi kim bin kerre feryâd eyledi Mevsim-i gül îd ile yâr u musâhib düştüler Bir birine iki dilberdir mahabbet gösterir Aşk eger bâzârını germ etmese bülbül gibi Hüsn olur vakt-i şitâ içre açılmış gül gibi Necâtî, G.648-6 Bâkî, G.51-2 Ş.Gâlip, G.319-1 2. Bunun dışında divan şairleri gül ile en çok insan uzuvları arasında münasebet kurmuşlardır. Bu anlamda da en önemli unsur, 1.299 beyitte gül ile ilişkilendirilmiş olan sevgilinin yanağı ve yüzü olmuştur. Diğer yaygın benzerlik ve münasebetler; sevgilinin dudağı, ağzı, sînesi ve saçı ile kurulmuştur. Özgün benzetme ve münasebetler ise gül ile âşığın yüzü, âşığın sînesi, göz, göz beyazı, dest, kef, engüşt, gûş, bînâgûş, peykân, dil (zebân), mûy, kelle-i adû, cebîn, bâl ü per, hâl, hûy, eşk, hûn, dem, pistân, girîbân, dâğ, zahm, ısırık ve öpme yarası gibi unsurlarla sağlanmıştır. Örnekler: Ruhun ey gonca-dehen berg-i gül-i hôdrûdur Der gören zülf-i siyehkârın için şebbûdur Gülbeşekkerdir Necâtî bu gazel dersen n'ola Kim şekkerdir sözlerim gül-berg-i handândır lebin Yer yer kızarsa gül gibi öpdükçe Fâ izî Benzetse dilberin yine gülzâra sînesin Bâkî, G.46-1 Necâtî, G.310-6 Fâizî, G.101-5 3. Bunlardan sonra gül, en çok ( 1.432 beyit / % 17.56 ) değişik şahıslarla ilişkilendirilmiştir. Bu anlamda dikkat çeken şahıs 714 beyitte gül ile ilişkilendirilen sevgili dir. Güzel, sultân, Hz.Muhammed, Hz.Yûsuf yaygın olan diğer benzerlik ve münasebetlerdir. Özgün benzerlik ve münasebetler ise gül ile tıfl, mukrî, ağyâr, rakîb, adû, ednâ, hasm, düşman, meslek erbâbı, âteşbâz, hokkabâz, mi mâr, attâr, kâtip, hânsâlâr, hârkeş, deryûze, mest, Türk, deli, dîvâne, insan, halk; asker, sipâh, mahpûs, esîr, devşirme, Mânî, Erjeng, Behzâd arasında kurulmuş olanlardır. Örnekler: Gül bana gerekmez bana sen gül de yetersin Tek gül sanemâ gül de karanfil de yetersin Mekteb-i gülşende seyr eyle gül ile lâleyi Birbirine iki dilberdir gülistân gösterir Ey gül-i bâğ-i rüsül bir tâze gülşendir kapın Kim dem-i Cibrîl'e ol gülşende ta n eyler sabâ Kızıl külâh ile devşirmedir gül ü lâle Geyer yeniçeriler gibi tâc-ı zer nergis Cem Sultan, G.253-1 Fehîm, K.10-14 Fuzûlî, K.5-16 Nev î, K.28-5 4. Gül, divanları incelenen şairler tarafından 885 beyitte ( % 13.62) değişik eşyâ ile ilişkilendirilmiştir. Bunların başını 229 beyitle şarap ve 177 beyitle kadeh çekmektedir. Diğer yaygın benzerlik ve münasebetler; ayna, yatak, elbise, lûle, çivi, hançer, ok, kılıç, değerli taşlar ; özgün benzerlik ve münasebetler ise fânûs, süpürge (cârûb), süfre, şemsiyye, şâne, terlik, penbe, kandîl, sîrâc, sirâce, çerâğ, fitil, şem, mum, fes, kefen, mühr, hâtem, tamgâ, parasal unsurlar, resim, tasvîr, vesme, hamâyıl, kafes, hediye, tuhfe, na l, tef (def), tuzak, dâm, hişt, terâzi, mahzen, duman çubuğu, kûre-i haddâd, revgân-ı gül, gülâc, şîşe, gül şerbeti, şeker arasında kurulmuştur.

384 Örnekler: Bağrımı hûn edip eşkim mey-i gülgûn ettin Yeter ettin bize bu rengi be hey kan edici Sûretâ çîn görünür çihre-i gülde ammâ Bir safâ var ki görenler sanır âyîne-i Çîn Eline alsa olur deste-i gülden cârûb Yoluna olmaya ferrâş nesîm-i gülzâr 5. Nev î, G.486-2 Bâkî, G.392-4 Nev î, K.23-26 6. Divan şairleri, incelenen şiirlerinde 803 kez gül ile değişik soyut ve manevî kavram arasında bağlantı kurmuşlar. Bunlar içinde en çok ilgiyi çeken; cennet, ümit, tebessüm gibi olumlu kavramlardır. Diğer yaygın ilgiler arasında Hak, Mevlâ, Mushaf, câmi, akl, idrâk, fikr, ayş, vuslat, murâd, ikbâl, hüsn, cemâl, sabr, lutf, kerem, hayâl, nâz, aşk, mahabbet, gönül gibi olumlu; nedâmet, tahassür, mâtem, ye s gibi olumsuz kavramlar ve şi r, söz, nükte, ma nâ, dîvân, beyt, kalem, nâme, mecmû a gibi şiirsel kavramlar bulunmaktadır. Çok az kullanılan benzerlik ve münasebetler ise gül ile cehennem, ku ûd, halka-i tevhîd, ehl-i şefkat, mâsîvâ, nûr, derviş, kalender, samirî, zâhid, iyiler, kâmil ü dânâ; sıhhat gülü, re y (oy), bâb-ı devlet, ömür törpüsü, baş ağrısı, nefes, fermân, varak (kağıt), nüsha, elif arasında kurulmuştur. Örnekler: Eyleyen sünbüller ile gülleri ehl-i behişt Eylemiş hikmetle ehl-i nâr ûd u anberi Yazdı bahâr âyet-i hüsnün varak varak Gül mushafından okudu bülbül sebak sebak Seyrâne bâğa varsam sensiz gelir cehennem Güller tekellüf olsa nâr-ı azâba benzer Nâbî, K.17-5 Bâkî, G.242-1 Hayâlî, G.138-2 Sonuç ve Değerlendirme Yukarıdaki bilgi, veri ve değerlendirmeler, gülün tarihinin çok eski dönemlere kadar uzandığını göstermektedir. Yine bu veriler, gülün başlangıçta daha çok güzelliğinden dolayı, bir süs unsuru olarak değerlendirildiğini ortaya koymaktadır. Gül, zamanla güzelliği yanında kokusu ile de insanoğlunun dikkatini çekmiş ve bir süre sonra insanoğlu, gül suyunu ve gül yağını keşfetmiştir. Bu arada gül, bütün medeniyetlerde önemli bir kültürel motif olarak kullanılmıştır. Günümüzde gül; edebiyattan mimariye, halk bilimden güzel sanatlara kadar pek çok alanda dikkat çeken bir kültürel unsurdur. Ancak gül, aynı zamanda, Isparta ve Burdur da olduğu gibi, artık birçok üretici ve işletmeci için geçim sağlamaya yönelik önemli bir tarımsal ve ekonomik üründür. Diğer yandan gül, divan şiirinde ilgi çeken çiçeklerin başında gelmektedir. Öyle ki gül, divan şiirine bitkisel özellikleriyle tamamen uyumlu olarak ve birçok çeşidiyle birlikte yansımıştır. Ayrıca divan şairleri, değişik vesilelerle gül ile şahıslar, insan uzuvları, soyut ve manevî kavramlar, doğal ve kozmik unsurlar, hayvan ve eşya arasında münasebet (teşbih, tenasüp, hüsn-i ta lil, telmih ) kurmuşlardır. Divan şairleri, bir yandan gül ile ilgili yaygın (klişe) münasebetlere yer verirken bir yandan da gül ile ilgili kendilerine özgü birtakım benzetme ve bağdaştırmalara (özgün ve orijinal söylem, imgeler) yer vermişlerdir. Yani divan şiirinde gül, hem genel (klişe) hem de özel (özgün) değerlendirmelerle ele alınmıştır. Örneğin gül-sevgili, gül-hz.muhammed, gül-yanak, gonca-dudak, servi-boy gibi benzetmeler, genel kanaati (klişe benzetmeler); gül-öpme izi, gül-hz.dâvud, gül-divâne, gül-ateşbâz... gibi teşbihler öznel yaklaşımları ifade etmektedirler. Bu hususu diğer çiçeklerde ve bitkilerde de gözlemlemek mümkündür. Bu durum, divan şairlerinin birbirlerininkine benzer kullanımlar (imgeler, teşbihler, istiareler, bağdaştırmalar...) dışında, kendilerine ait özgün ve orijinal bakış açılarının ve değerlendirmelerinin de bulunduğunu göstermektedir.

385 Kaynakça A. İncelenen Divanlar Amrî Divanı, haz. Mehmed ÇAVUŞOĞLU, İÜEF Yay., İstanbul 1979. Bâkî Divanı, haz.sabahattin KÜÇÜK, AKDTYK TDK Yay., Ankara 1994. Cem Sultan ın Türkçe Divan ı, haz. İ.Halil ERSOYLU, AKDTYK TDK Yay., Ankara 1989. Dîvân-ı Sultân Bâyezîd-i Sânî, Matbaa-i Osmâniye, 1308. Fehîm-i Kadîm Hayatı, Sanatı, Divanı ve Metnin Bugünkü Türkçesi, haz. Tahir ÜZGÖR, AKDTYK Yay., Ankara 1991. Fuzûlî Divanı, haz.kenan AKYÜZ-Süheyl BEKEN-Sedit YÜKSEL-Müjgân CUNBUR, Akçağ Yay., Ankara 1990. Helâkî Divanı, haz.mehmed ÇAVUŞOĞLU, İÜEF Yay., İstanbul 1982. Hayâlî Bey Divanı, haz. Ali Nihad TARLAN, Akçağ Yay., Ankara 1992. Kafzâde Fâ'izî Divanı, haz. Ali Osman COŞKUN, (Basılmamış), Samsun 1997. Karamanlı Aynî Divanı, haz. Ahmet MERMER, Akçağ Yay., Ankara 1997. Mesîhî Dîvânı, haz.mine MENGİ, AKDTYK Yay., Ankara 1995. Mezâkî Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanının Tenkidli Metni, haz. Ahmet MERMER, AKDTYK Yay., Ankara 1991. Mihrî Hatun Divanı, haz.metin HAKVERDİOĞLU, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Ahmet Yesevi Üniversitesi. Nâbî Divanı I-II, haz.ali Fuat BİLKAN, MEB Yay., İstanbul 1997. Necâtî Bey Divanı, haz. Ali Nihad TARLAN, Akçağ Yay., Ankara 1992. Nedîm Divanı, haz.muhsin MACİT, Akçağ Yay., Ankara 1997. Nef'î Divanı, haz. Metin AKKUŞ, Akçağ Yay., Ankara 1993. Neşâtî Divanı, haz.mahmut KAPLAN, AÜ DTCF Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 1981. Nev'î Divanı, haz. Mertol TULUM-M.Ali TANYERİ, İÜEF Yay., İstanbul 1977. Sükkerî Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı, haz. Erdoğan EROL, AKDTYK Yay., Ankara 1994. Şeyh Gâlip Divanı, haz.muhsin KALKIŞIM, Akçağ Yay., Ankara 1994. Şeyhî Divanı, haz.mustafa İSEN-Cemâl KURNAZ, Akçağ Yay., Ankara 1990. Şeyhülislâm Esad ve Divanı, haz. Muhammet Nur DOĞAN, MEB Yay., İstanbul 1997. Şeyhülislâm İshak ve Divanı, haz.muhammet Nur DOĞAN, MEB Yay., İstanbul 1997. Taşlıcalı Yahyâ Bey Divanı, haz. Mehmed ÇAVUŞOĞLU, İÜEF Yay., İstanbul 1977. Zâtî Divanı I, haz.ali Nihad TARLAN, İÜEF Yay., İstanbul 1967. Zâtî Dîvanı II, haz. Ali Nihad TARLAN, İÜEF Yay., İstanbul 1970. Zâtî Dîvanı III, haz.mehmed ÇAVUŞOĞLU-M.Ali TANYERİ, İÜEF Yay., İstanbul 1987. B. Kitap ve Makaleler AKKAHVE Deniz, Burdur İli Raporu, DPT Bölgesel Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü, Yayın No: DPT 2463, Ankara 1996, s.84. <http://ekutup.dpt.gov.tr/> ET:10.11.05 AKSAN Doğan, Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim, AKDTYK TDK Yay., Ankara 1995. AKSAN Doğan, Şiir Dili ve Türk Şiir Dili, Şafak Matbaacılık, Ankara 1993. Ana Britannica, C.:10, Ana Yayıncılık, İstanbul 1992. AYBET Nahit, Fuzûlî Dîvânı nda Maddî Kültür, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 1989. AYVAZOĞLU Beşir, Güller Kitabı, Ötüken Yay., İstanbul 1992. AYVERDİ Ekrem Hakkı, XVIII.Asırda Lâle, İstanbul 1950. BAYRAM Yavuz, Çiçeklerle Diğer Bitkilerin Divan Şiirine Yansımaları ve Anlam Çerçeveleri, OMÜ SBE Doktora Tezi, Samsun 2001. BAYTOP Turhan, Türkçe Bitki Adları Sözlüğü, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yay.:578, Ankara 1997. ÇAĞLAYAN Bünyamin, Taşlıcalı Yahyâ Bey Dîvânı nda Maddî Kültür, GÜ SBE Y.Lisans Tezi, Ankara 1990. ÇETİNDAĞ Yusuf, Türk Kültüründe Hayvan ve Bitki Motifinin Seyri, Türkler Ansiklopedisi, Vol.IV, No:4, 2002, pp.171-182. DEMİREL H.Gamze, Nef î Dîvânı nda Tabiat, Fırat Ü. SBE Y.Lisans Tezi, Elazığ 2000. DEMİRİZ Yıldız, Osmanlı Kitap Sanatında Natüralist Çiçekler, İ.Ü.E.F.Yay., İstanbul 1986. DEVELLİOĞLU Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, 15.Baskı, Aydın Kitabevi Yay. Ankara 1998.

386 DİRİÖZ Meserret, Divan Edebiyatında Gül, Yeni Divan Dergisi, S:4, Ağustos 1980, s.4-7. DOĞAN M.Nur, Divan Edebiyatının Kaynaklarına Toplu Bir Bakış, Yedi İklim, S:63, Haziran 1995, s.70-74. ELDEM Sedat Hakkı, Türk Bahçeleri, Kültür Bakanlığı Yay., İstanbul 1976. ERDOĞAN Kenan, Fuzûlî Dîvânı nda Kozmoğrafya ve Tabiat, Çukurova Ü. SBE Y.Lisans Tezi, Adana 1989. GÖKYAY Orhan Şaik, Divan Şiirinde Meyveler, Tarih ve Toplum, S:112, Nisan 1993, s.9-13. GÜLERSOY Çelik, Lâle ve İstanbul, İstanbul 1980. İbn-i Battûta, Seyahatnâme, (Çev.:A.Sait AYKUT), YKY, İstanbul 2000. KALKIŞIM M.Muhsin, Klasik Türk Şiiri nde Çiçekler, Akademik Bakış, S:1, Bahar 1997, s.31-38. KARAHAN Abdülkadir, Klasik Türk Şiirinde Tabiat, Eski Türk Edebiyatı İncelemeleri, İÜEF Yay., İstanbul 1980, s.55-63. KURNAZ Cemal, Gül, İslam Ansiklopedisi, TDV, C.14, İstanbul 1996. MERMER Ahmet, Taşlıcalı Yahyâ Bey Dîvânı nda Nebâtlar, Gazi Ü. SBE Y.Lisans Tezi, Ankara 1985. Meydan Larousse, Meydan Yayınevi, 12+3 Cilt, İstanbul 1986/1987. Mütercim Âsım Efendi, Burhân-ı Katı, TDK Yay. Ankara 2000. ONAY Ahmed Talat, Eski Türk Edebiyatında MAZMUNLAR, haz.cemal KURNAZ,Türkiye Diyanet Vakfı Yay. Ankara 1992. ÖZEL Rıdvan, Nev î Dîvânı nda Bitkiler, Hacettepe Ü. SBE Y.lisans Tezi, Ankara 1981. PALA İskender, Ansiklopedik Dîvân Şiiri Sözlüğü, Cilt I-II, Akçağ Yay. Ankara 1989. POLAT N.Hikmet, Türk Çiçek ve Ziraat Kültürü Üzerine Cevat Rüşdi den Bir Güldeste, Kitabevi Yay., İstanbul 2001. Rehber Ansiklopedisi, C.:3, Türkiye Gazetesi Yay., İstanbul 1984. Şemseddin Sâmi, Kâmûs-ı Türkî, Enderun Kitabevi, İstanbul 1989. ŞİMŞEK (KARTAL) Nuray, 16.Yüzyıl Bazı Dîvân Şâirlerinin Türkçe Dîvânlarında Bitkiler: Bâkî, Fuzûlî, Hayâlî Bey, Nev î, Marmara Ü. SBE Doktora Tezi, İstanbul 1994. TANSUĞ Sabiha, Türklerde Çiçek Sevgili ve Sünbülnâme, Akbank Yay., İstanbul 1988. ÜNVER A.Süheyl, Türk Halkı ve Lâle, Türk Folkloru Araştırmaları, S:129, İstanbul 1960, s.2117-2120. ÜNVER A.Süheyl, Türk Sanatında Çiçekler ve Buketler, Türkiyemiz, S:22, Ankara 1977, s.42-43. ÜNVER A.Süheyl, Çiçek Tarihimizde Türk Karanfilleri, Türk Etnografya Dergisi, S:9, Ankara 1966,s.5-12. YILGÖR Asuman, Fuzûlî nin Türkçe Dîvânı nda Bitkiler, İstanbul Ü. SBE Y.Lisans Tezi, İstanbul 1990. C. Web Sayfaları http://www.rose.org/site/epage/13598_429.htm (ET:07.11.2005) http://gullevi.sitemynet.com/guldamlalari/gulsehir.htm (ET:20.10.2005) http://www.yurdum.com/turkiye/akdeniz/burdur/ekonomi.htm (ET:20.10.2005) http://www.yurdum.com/turkiye/akdeniz/burdur/ilceleri.htm (ET:20.10.2005) http://www.burdur-tarim.gov.tr/portal/hpages.asp?id=93 (ET:20.10.2005) http://www.isparta.gov.tr/goster.php?b1=4&b2=1&b3=37 (ET:20.10.2005) http://www.iflowers.com/rose2.htm (ET: 01.11.2000) http://www.gulbirlik.com/gulbirlik.htm (ET:20.10.2005) http://www.istanbul.edu.tr/iuha (ET:05.10.2005) http://www.bugday.org/tatuta (ET:05.10.2005) http://www.burdur.org.tr (ET:05.10.2005) http://www.happy.net.ut.ee/texts/arf3.txt (ET:2001) http://www.arkeolog.8m.com (ET: 10.11.2005) http://www.indiainternational.com/punerose/rhistory.html (ET:2001) http://happy.net.ut.ee/texts/arf3.txt (ET:2001) http://www.ada.net.tr/adabahce/index.html (ET:2001) http://www.azimuthonline.com/aosflowers/history.htm (ET:2001) http://www.florya-flowers.com.tr/saksi.html (ET:2001) http://www.rosemontfloral.com/floriography.htm (ET:2001)