PSİKONEVROZLAR VE HEMŞİRE YAKLAŞIMI. HAZIRLAYAN: YAZAR LEYLA DEMİR BSN, RN www.leylademir.com



Benzer belgeler
Histeri. Histeri, Konversiyonun kelime anlamı döndürmedir.

Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) Dr. Çağlayan Üçpınar Nisan 2005

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.

Zorlu Yaşantılar Sonrası Stres Belirtileri (Travma Sonrası Stres Bozukluğu)

SOSYAL FOBİ. Sosyal fobide karşılaşılan belirtiler şu şekilde sıralanabilir.

3. Zihinden atamadığınız tekrarlayan, hoşa gitmeyen düşünceler. 7. Herhangi bir kimsenin düşüncelerinizi kontrol edebileceği fikri

Kayıp, Ölüm ve Yas Süreci. Prof. Dr. Sibel ERKAL İLHAN

EMDR GÖZ HAREKETLERİ İLE SİSTEMATİK DUYARSIZLAŞTIRMA VE YENİDEN İŞLEME. (Eye Movement Desensitization and Reprossesing)

Ruhsal Travma Değerlendirme Formu. APHB protokolü çerçevesinde Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) tarafından hazırlanmıştır

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM

HAREKETLİ ÇOCUK DOÇ. DR.AYLİN ÖZBEK DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK PSİKİYATRİSİ AD. ÖĞRETİM ÜYESİ

Meslekte Ruh Sağlığı. A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD

Psiko-Onkoloji Onkoloji Hastalarına Psikolojik Yaklaşım

UZMAN KLİNİK PSİKOLOG KAHRAMAN GÜLER DEPRESYON

Demans ve Alzheimer Nedir?

PSİKOLOJİK BOZUKLUKLAR. PSİ154 - PSİ162 Doç.Dr. Hacer HARLAK

Anksiyete ve gerginlik veya endişe. Eminim bunu son zamanlarda hepimiz yaşıyoruz.

Sağlık Psikolojisi-Ders 8 Stres

Yetişkin Psikopatolojisi. Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR

Depresyon Belirtileri

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI SINAV KAYGISI

Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi

Doç. Dr. Fatih Öncü. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi

REHBERLİK SERVİSİ. Anne-Babalar Okula Hazır Mıyız?

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI KLİNİĞİ YATAN HASTA DEĞERLENDİRME FORMU

ECZACI GÜZİN VELİTTİN BEKRİOĞLU MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

DAVRANIŞ BİLİMLERİ STRES

Çocuk ve ergenlerde cinsel kötüye kullanımın belirtileri ve etkileri Çocuk ve ergenlerde cinsel kötüye kullanımı önlemek için yapmamız gerekenler

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy

SCL-90- R. Yaş : Cinsiyeti : Açıklama : Tarih : Örnek : Tanımlama : ne ölçüde rahatsız olmaktasınız? 2 Orta derecede

ANKSİYETE NOTLARI. Anksiyete, tehlikede olma karşısında bedenin verdiği tepkidir. Kan damarlarımıza adrenalin

SINAV KAYGISI. Sınav Kaygısının Belirtileri Nelerdir? * Fiziksel Belirtiler

E T I. Essen Travma Envanter. Ad: Iklad: Tarih: Kaç yaşındasınız?:

Zeus tarafından yazıldı. Çarşamba, 27 Mayıs :58 - Son Güncelleme Pazartesi, 20 Eylül :21

AFET PSİKOLOJİSİ. GEA Acil Durum Yönetimi Eğitimleri

İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ

PARKİNSON HASTALIĞI. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak

ÇOCUK İHMAL VE İSTİSMARI RUHSAL DEĞERLENDİRME FORMU. Temel Yakınmalar. . Üniversitesi Çocuk Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi Çocuk Koruma Birimi

PSİKOFARMAKOLOJİ 7. Anksiyete Bozuklukları Tedavisi Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül. HKU, Psikoloji YL, 2017 Bahar.

Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları

Gelişim Sürecinde İstismarın Ruhsal Etkileri. Prof. Dr. Runa İdil Uslu Ankara Üniv. Tıp Fak. Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi A.D.

İnsomni. Dr. Selda KORKMAZ

SINAV KAYGISI AŞIKPAŞA ORTAOKULU.

KEKEMELİK KEKEMELİK NEDİR?

ÜMRANİYE REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

Baş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen

Ayrıca sinirler arasındaki iletişimi sağlayan beyindeki bazı kimyasal maddelerin üretimi de azalır.

ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE İNTİHAR GİRİŞİMİ

MADDE BAĞIMLILIĞINDAN KORUNMA

DEPRESYON HAKKINDA BİLMEK İSTEDİKLERİNİZ

E T Ö. Essen Travma Ölçeği. Kod/Ad-Soyad: Yaş: Tarih:

KRONİK SOLUNUM HASTALIKLARINDA PSİKOSOYAL DEĞERLENDİRME VE TEDAVİ


Anksiyete bozukluğu nedir?

STRES NEDİR? Organizmanın fiziksel ve ruhsal sınırlarının tehdit edilmesi ve zorlanması ile ortaya çıkan psikolojik bir durumdur.

Dr. Genco USTA Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı

Bu bozukluk madde kullanımına veya genel tıbbi durumdaki bir bozukluğa bağlı değildir.

KLİNİK PSİKOLOJİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ

Prof.Dr. Hatice ÖZYILDIZ GÜZ Ondokuz Mayıs Üniversitesi Psikiyatri ABD

Obsesif Kompulsif Bozukluk. Prof. Dr. Raşit Tükel İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı 5.

BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD

Otizm Spektrum Bozukluğu. Özellikleri

TANI, TEDAVİ VE ARAŞTIRMA AÇISINDAN CİNSEL BOZUKLUKLAR VE DSM 5. Prof. Dr. Cem İncesu Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı

DEMANS. ÿ Bu bir Demans (bunama hastalığı) olabilir mi? ÿ Demans tam olarak nedir? ÿ Alzheimer tipi Demans nasıl cerayan eder?

Zeka Gerilikleri Zeka Geriliği nedir? Sıklık Nedenleri

Afetler, genellikle ani, yıkıcı, zaman sınırlı ve tüm toplumu etkileyen olaylardır.

1 of 5 14/10/2010. Stresle Başa Çıkma

Anadolu Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Merkezi SOSYAL FOBĐ

YAŞAM BOYU GELİŞİM Ergenlik-Yetişkinlik

Zihinsel Bozukluk Belirtileri ve Semptomları

Bağımlılık-Bağımsızlık. Prof. Dr. Sibel ERKAL İLHAN

70. Yılında Otizm Spektrum Bozuklukları. Dr. Sabri Hergüner Meram Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi AD

ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI

DEMANS ya da BUNAMA olarak bilinen hastalık

TRAVMA. Doç Dr. Onur POLAT Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı

ALARM DURUMUNDA BEDENİMİZDE MEYDANA GELEN BAZI ÖNEMLİ DEĞİŞİKLİKLER

STRES ÇEŞİTLERİ. Duygusal Stres Yaşamımızı direkt etkilemeyip, dolaylı olarak etkileyen strestir.

SINAV KAYGISI KİTAPÇIĞI

DEPRESYON. Belirtiler

HASTALIK VE HASTANEYE YATMANIN ÇOCUK VE AİLEYE ETKİSİ

MESLEKTE TÜKENMİŞLİK SENDROMU

NİLÜFER REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ MÜDÜRLÜĞÜ. Sınav Kaygısı. Veli Kitapçığı

DANIŞANLAR İÇİN DEĞERLENDİRME ANKETİ:

Ruhsal Bozukluklar ile İlgili Sık Görülen Yanlış İnançlar ve Gerçekler. Osman SEZGİN

Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır.

Çocuk Psikiyatrisi Uygulamalarında İstismar Olgularının Tanınması. Prof. Dr. Elvan İŞERİ Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatri A.D.

NİKOTİN BAĞIMLILIĞI VE DİĞER BAĞIMLILIKLARLA İLİŞKİSİ

MULTİPL SKLEROZ(MS) Multipl Skleroz (MS) genç erişkinleri etkileyerek özürlülüğe en sık yolaçan nörolojik hastalık

Lütfen her maddeyi dikkatlice okuyun. Soruları boş bırakmayın, kendinizi en yakın hissettiğiniz tek bir şıkkı işaretleyin. Ortaokulu bitirmiş

Panik Bozukluk/Panik Atak nedir? Evli erkeler daha az panik atak yaşar. Eğitim düzeyi yüksek erkeklerde daha fazla görülüyor

KORKU HAYAL GÜCÜNÜN MUHTEŞEM BİR HEDİYESİDİR

Eğer bir anne-babaysanız, çocuğunuza bilinmezliğin kapılarını açın ki keşfetmeyi öğrensin.

YAŞLI DEĞERLENDİRME FORMU. Boy/kilo / BKİ):

Kanserli Hasta Yönetiminde Danışman Hemşirenin Rolü

T.C. Artvin Valiliği Halk Sağlığı Müdürlüğü Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar Programlar ve Kanser Şube Müdürlüğü Ruh Sağlığı Birimi OTİZM

Bölüm: 11 Manik Depresyona Özel İlaç Fikri

Normdan uzaklaşma: a-normal kelimesi normdan uzakta anlamını taşır. İstatistiksel olarak az rastlanan davranış gösterme: ortalamadan sapma.

DERS : ÇOCUK RUH SAĞLIĞI KONU : KİŞİLİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Transkript:

PSİKONEVROZLAR VE HEMŞİRE YAKLAŞIMI HAZIRLAYAN: YAZAR LEYLA DEMİR BSN, RN www.leylademir.com

PSİKONEVROZLAR A. Anksiyete Reaksiyonu B. Hipokondur Nevrozu, Kalp Nevrozu C. Fobik Reaksiyon Ç. Konversiyon Reaksiyon (Histeri) D. Obsessif-Kompulsif Reaksiyon E. Dissosiyatif Reaksiyon F. Fobik Nevroz G.Travmatik Nevrozlar Ğ. Reaktif Depresyon H. Nevrasteni

PSİKONEVROZLAR Birey eğer hedefine doğru giderken çevre tarafından önüne aşamayacağı engeller çıkarılırsa ümitsizliğe kapılır, kendi kabiliyetlerinden şüphe etmeye başlar. Engelleri aşamadığından dolayı çevreye kızgınlıkları biriktikçe iç çatışmalar ve huzursuzluklar şeklinde kişiyi rahatsız etmeye başlar. Kendisini korkunç bir yalnızlık içinde hisseder. Bu durumda birey çoğunlukla çeşitli, yersiz, aşırı korkular, endişeler ve şüpheler gibi anormal duygusal tepkiler geliştirir.

PSİKONEVROZLAR Nevrotik tepkiler; Normal duygusal tepkileri fazlasıyla aşan, insanları kendi etkisi altına alan tepkilerdir, Çok kez hastanın fazlasıyla etkilendiği, aşamadığı engeller ve çözemediği problemler sonucu ortaya çıkar.(bu gibi etkilere duygusal yükler denir). Bunlar arasında kuruntu, duygusal çalkantılar, alınganlık, zorlayıcı fenomenler, fobiler ve bazı özellikle tepkisel tipte olan depresyon türleri yer alır. Hastanın kontrolü dışında bilinmeyen veya şuuraltı güdülerden meydana gelmektedir, durumlara karşı olgunlaşmamış cevaplardır. Kişi bu durumda kimi zaman hisleriyle, kimi zaman davranışları ile savunmaya geçer. Kişi bu durumun farkında olup hastalığını kabul eder.

PSİKONEVROZLAR Psikolog Karen Horney e göre, nevrotik özellikleri: 1. Aşırı bir şefkat gereksinimi ve diğer kişilere bağımlılık gösterirler. Fakat bu bireyler diğerlerine karşı şefkat göstermede zorluk çekerler. 2. Aşağılık duygusuna sahiptirler. Çok çekingendirler. Başkaları tarafından yargılanmaktan çok korkarlar. 3. Plan yapmada zorlanırlar. Çok kötü organizatörlerdir. 4. Düşmanca ve saldırgan bir tutum içindedirler. 5. Anormal seks davranışları vardır. Sağlıklı ilişkiler kuramazlar.

ANKSİYETE REAKSİYONU Tanımı: Anksiyete (Kaygı-Bunaltı): Kişi için rahatsızlık oluşturan, her hangi bir durum veya tehlike algısına karşı ortaya çıkan, somatik belirtilerin de eşlik ettiği, normal dışı, nedensiz bir tedirginlik ve korku halidir.

ANKSİYETE REAKSİYONU Anksiyete; Nevrotik bozukluklardan en önde gelenidir, Hemen hemen her insan tarafından yaşanan bir duygudur. Asıl amacı, yaşamın sürdürülmesi ve uyum davranışının gelişimini sağlamaktır. Ancak belirli bir noktadan sonra kişinin yaşamını ve diğer insanlarla olan ilişkilerini olumsuz olarak etkilemeye başlar. Olaylara içerdikleri tehlikelerle orantısız, uygunsuz ve abartılmış yanıtlar verilmesine neden olur.

ANKSİYETE REAKSİYONU Freud a göre kaygı korkunun bir türevidir. Kişinin kendi istekleri ile çevrenin isteklerinin çelişmesi ve dışarıdan gelen baskılar sonucu, özellikle cinsellik ve saldırganlık istekleri toplumca kabul edilmediği için bireyin bunları bastırmak (bilinç altına itmek) zorunda kalması ile endişe durumu ortaya çıkar. Birey anksiyete ile ilgili materyalleri de bastırınca materyallerin artması ve egoya dışarıya çıkma yönünde baskı yapmasıyla kaygı durumu oluşur. Kaygı bir sinyaldir.

ANKSİYETE REAKSİYONU Gerçeklik anksiyetesi; Dış dünyadaki tehlikelerle karşılaşılınca duyulan kaygı ve korkudur. Korku, dışarıdan gelebilecek kaynağı belli gerçek bir tehlike karşısında ruhsal ve bedensel olarak verilen bir tepki biçimidir. Köpekten veya uçağa binmekten korkma durumunda, korku duygusunu yaşamaya yol açan, tehdit eden bir dış etken, tehlike söz konusudur. Burada somut bir durum vardır. Böyle gerçek bir tehlike ile karşılaşan kişi şiddetli bir korku duygusuyla beraber fiziksel tepkiler de (bazı bedensel belirtiler) gösterir.

ANKSİYETE REAKSİYONU Nevrotik anksiyete; Bu anksiyetede kişinin yaşamını tehdit eden gerçek bir dış tehlike söz konusu değildir, bir tehlike algısı vardır. Kişi sanki kötü bir şey olacakmış gibi nedeni belirsiz bir endişe hisseder. Korkuda olduğu gibi bedensel belirtilerin eşlik ettiği bir durumdur. Bu durum çok hafif bir tedirginlik ve gerginlik duygusundan panik derecesine kadar varan değişik yoğunluklarda yaşanabilir.

ANKSİYETE REAKSİYONU Anksiyeteyi,"gerçeklik ilkesi" ne göre çalışmakta olan benliğimiz yaşamaktadır. Benliğin bütünlüğünün korunması ve anksiyeteye karşı korunmak üzere ego savunma düzenekleri (mekanizmaları) devreye girer. Bunlar kişinin farkında olmadan, bilinç dışı çalışır. Ancak kullanılan savunma düzenekleri yetersiz kaldığında, ortaya çeşitli görünümleri olan anksiyete bozuklukları çıkar.

ANKSİYETE REAKSİYONU Nedenleri: kalıtımsal, biyokimyasal, çevresel ve kişisel etmenler, çeşitli hastalıklar ve kullanılan bazı ilaçlar vb.

ANKSİYETE REAKSİYONU Belirtileri: Bunaltı, çeşitli bedensel ve ruhsal belirtilerle kendini gösterir. Başlıca bedensel belirtiler; çarpıntı, kalp hızında artma, tansiyon yükselmesi veya düşmesi, nefes darlığı, gözbebeklerinde büyüme, ağız kuruluğu, karın ağrısı, bulantı-kusma, yüz kızarması, yorgunluk hissi ve çabuk yorulma, titreme, ürperme, sık idrara çıkma, terleme ve ateş basması sayılabilir.

ANKSİYETE REAKSİYONU Ruhsal belirtiler; kontrolünü yitirme, aklını yitirme ve ölüm korkusu vb. Tüm bu belirtiler kişide; endişe, dehşet, tedirginlik, gerginlik, sinirlilik ve çaresizlik gibi duyguların yaşanmasına neden olur.

ANKSİYETE REAKSİYONU Anksiyete (Bunaltı) Bozuklukları: Yaygın anksiyete bozukluğu, panik bozukluğu, fobik bozukluklar (agorafobi, özgül fobi, sosyal fobi) ve obsessif kompülsif bozukluk şeklinde görülür.

ANKSİYETE REAKSİYONU Yaygın anksiyete bozukluğu: En az 6 ay süren, hemen her gün ortaya çıkan, kişinin sürekli aşırı kaygılı olması ve birçok konuda yersiz biçimde kötü bir şey olacağı endişesi (endişeli beklenti) içinde olması ve bunu kontrol etmede güçlük çekmesidir.

ANKSİYETE REAKSİYONU Yaygın anksiyete bozukluğu olan hastalarda; aşırı kaygı ve endişeli beklenti dışında, huzursuzluk, kolay yorulma, konsantrasyon güçlüğü, kolay parlama, kas gerginliği ve uyku bozuklukları da görülmektedir.

ANKSİYETE REAKSİYONU Panik bozukluk (Panik atak): Hasta, endişe ve dehşet içinde olup, başına kötü bir iş geleceğinden veya bir felaketle karşılaşacağından korkmaktadır. Panik bozukluğunda tekrarlayan ve beklenmedik Panik bozukluğunda tekrarlayan ve beklenmedik anksiyete atakları söz konusudur.

ANKSİYETE REAKSİYONU Panik atak, anksiyete belirtilerinin birden başladığı ve 10 dakikada en yüksek düzeye ulaştığı, en çok bir saat süren yoğun bir korku ve rahatsızlık dönemidir. Panik atağı olarak adlandırılan bu anksiyete atağı sırasında hastada; çarpıntı, göğüste ağrı ve sıkışma, boğazda tıkanma ve boğulma hissi, kendini ve çevreyi yabancı gibi görme, el ve ayaklarda karıncalanma, uyuşma, yüze soğuk ve sıcak dalgaların yayılması, terleme, titreme, nefes darlığı ve baş dönmesi gibi şiddetli bedensel belirtiler görülür.

ANKSİYETE REAKSİYONU Hastalar panik atağı sırasında bu belirtiler yanında ölüm korkusu ya da delirecekmiş ve kötü bir şey yapacakmış korkusu da yaşarlar. Bu anksiyete atakları dışında hastaların çoğunda atağın yineleyebileceği nedeniyle yalnız başına kalmaktan ya da bir yere gitmekten kaçınma da görülür.

ANKSİYETE REAKSİYONU Fobik bozukluklar: Agorafobi: Tek başına kalmak veya dışarı çıkmak gibi yardım alınamayacağı düşünülen yerlerde bulunmaktan korkma durumudur. Hastalar bu durumlarda anksiyete yaşarlar. Sosyal fobi: Performans gerektiren durum ya da sosyal ortamlarda anksiyete belirtilerinin başkaları tarafından fark edilmesi ve buna bağlı küçük düşme korkusu yaşanması durumudur. Özgül fobi: Belli bir nesne ya da durumla karşılaşıldığında yaşanan aşırı anlamsız korkudur. Kişi yaşadığı korkunun saçma olduğunu bilir, fakat bu nesneyle ya da durumla karşılaşmaktan kaçınır.

ANKSİYETE REAKSİYONU Obsessif kompülsif bozukluk: Kişinin mantıksız olduğunu bildiği halde yapmaktan kendini alıkoyamadığı yineleyici davranışlar karşısında yaşadığı anksiyetedir. Örn. Birey durmadan ellerini yıkar.

HİPOKONDUR NEVROZU Tanımı: Hipokondriazis (Hastalık hastası): Kişinin kendi vücut işlevinin gidişini gözlemlemesi ve yanlış yorumlaması sonucunda ciddi bir hastalığa tutulmuş olduğunun ısrarlı düşüncesi ve korkusu ile aşırı meşguliyetidir. Bu hastalarda çoğunlukla karın bölgesiyle ilgili yakınmaların yaygındır. Bu nedenle adını kaburgaların altındaki bölgeyi anlatan latince "hypochondrium" sözcüğünden alan bu bozukluk ilk kez hekim Hipokrat tarafından adlandırılmıştır.

HİPOKONDUR NEVROZU Belirtileri:-1 Hastalık korkusu vardır veya var sayılan hastalıkla aşırı ilgilenir. Küçük rahatsızlıkları olsa bile sağlıkları konusunda aşırı kaygılanırlar. Bireyin bir gün çenesi ağrıyabilir, diğer gün mide krampları çekebilir, üçüncü gün ise baş ağrıları olabilir. Bu şikayetler mantıklı bir yol izlemez. Bir belirti kaybolduğu zaman yerini başka bir tanesi alır.

HİPOKONDUR NEVROZU Belirtileri:-2 Kalp atışında görülen değişiklik, terleme veya midebağırsak bölgesindeki ağrı, ciddi bir hastalığın kanıtı olarak yorumlanır. Özel bir organla aşırı derecede ilgilenir. Örn. Hasta kendisinde bir kalp hastalığı olduğundan şüphelenir. Fiziksel muayenede hiçbir bozukluk bulunamaz, ancak hastalık korkusu devam eder. Tedavi ekibinin açıklamalarıyla ikna olmaz. Genellikle torba dolusu ilaçlarla ve elinde reçete tomarlarıyla doktor doktor dolaşır (konversiyondan farkı), fakat hiçbir şeyi olmadığı, kendisinin sağlıklı olduğu söylendiğinde hayal kırıklığına uğrar.

HİPOKONDUR NEVROZU Belirtileri:-3 Yoğun anksiyete içindedirler. Depresyon belirtileri görülebilir. Dikkat çok çabuk dağılır. Dikkatin çoğu bedene indirgenmiştir. Dikkat sadece hastalık üzerine yoğunlaştığından ve sürekli hastalık düşündüklerinden başkalarına ve başka konulara kendini veremezler. Düşünce sürecinde belirgin bir bozukluk yoktur. Bu hastalıkta asıl bozukluk düşünce içeriğindedir. Hastanın düşünce içeriği hastalık kuşkuları ve kaygıları, hastalık tanıları ile doludur. Bu yüzden ilişkileri kısıtlanır. Hep bir doktorla konuşma ihtiyacındadırlar. Bilinç, bellek ve oryantasyon bozukluğu yoktur.

Tanımı: KALP NEVROZU: Dolaşım ve sinir sistemi astenisi ya da kalp nevrozu, organik kalp hastalıklarıyla birlikte görülen ruhsalsinirsel kökenli rahatsızlıklardır. 1905 de Usler, ruhsal ve sinirsel nedenlerle göğüs ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı ve sinirlilikten yakınan hastaları tanımlamak için kalp nevrozu terimini kullanmıştır. Nedenleri: Çocukluk dönemindeki ruhsal sorunlara bağlı derin bir güvensizlik duygusudur.

Belirtileri: KALP NEVROZU: Nefes darlığı (boğulma duygusu), kalp bölgesinde ağrı, çarpıntı, bitkinlik, heyecan ve genel olarak bedensel ya da duygusal etkinliklere uyum gösterme gücünün azalmasıdır. Hastanın ayrıntılı yaşam öyküsünde geçmişteki ruhsal yıkımlara, ciddi yanlışlara, uzun süreli belirsiz hastalıklara ya da okul ve iş yaşamında kesintilere rastlanır.

FOBİK REAKSİYON: Tanımı: Fobi: Gerçekte tehlikeli olmayan ve korkulmaması gereken nesne, durum veya olaydan duyulan mantık dışı ve yoğun bir korkudur.

Nedenleri:-1 FOBİK REAKSİYON: Bilinçaltında çözümlenmemiş çelişkiler, Çocuklukta oidipal dönemde yaşanan sorunların çözümlenememesi, Oidipal dönemde çocuğun cinsel organlarına yonelik korkular hissetmesi (sünnetle ilgili tehditler), Gene bu dönemde egonun kişiyi korumak amacıyla yer değiştirme (displacement) olarak adlandırdığımız savunma mekanizması ile kişinin hissettiği tehlikeli bir dürtüsünü, yetersizliğini ve başarısızlığını bu dürtü ile az ya da çok benzerliği olan dışarıdaki bir objeye yansıtarak, çözmeye çalışması,

Nedenleri:-2 FOBİK REAKSİYON: Kişinin belli bir olay karşısında verdiği korku yanıtına kişinin koşullanması ya da yakınlarından küçük yaşlarda bu tür korkuları öğrenmesi, Ailedeki anne baba geçimsizliği, şiddet ortamı, çocuklara gerekli sevgi ve ilginin gösterilememesi, Özgüven eksikliği (yeterli sorumluluk verilmemesi, arkadaşlarının onaylanmaması, iyi örnek olunmaması gibi), Vücudun biyolojik yapısındaki (hormonlardaki) bir takım değişiklikler,

Belirtileri:-1 FOBİK REAKSİYON: Fobi nesnesi ya da durumu ile karşılaştığında; terleme, şiddetli gerginlik, kan basıncında artma, baş dönmesi ve mide bulantısı gibi belirtilerle birlikte önlenemez bir kaçınma davranışı sergileme, Yalnız iken gerçekleştiğinde panik durumunun ortaya çıkması,

FOBİK REAKSİYON: Ev ortamında fobi nesnesi kişinin karşısına gazete okurken veya televizyon seyrederken rahatlıkla ortaya çıkabilir. Bazen doğrudan kendisi olmasa dahi onu hatırlatan nesne ve kelimeler de benzeri etkiler yapabilir.

FOBİK REAKSİYON: Bu durum okul ortamında veya arkadaşlarıyla birlikte olduğu başka bir yerde ortaya çıktığında kişideki bedensel tepkiler ve kaçınma davranışı hem kendisinde, hem de arkadaşlarında rahatsızlık oluşturur ve kişiyi olumsuz yönde etkiler. Bu olumsuz etkilenme sonucu kişinin uyumunda, başarısında, kişiler arası ilişkilerinde ve psikolojik sağlığında bozukluklar görülür.

FOBİK REAKSİYON: Fobi ikiye ayrılır: Basit fobi: İyi belirlenmemiş tek bir nesne veya durumdan gelen korkudur. Agorafobi ve sosyal fobi dışındaki fobileri içerir. Bu hastalar korktukları nesne ve durumlarla karşılaşmadıkları zaman korkmazlar. Eğer karşılaşırlarsa ileri düzeyde anksiyete görülür. Karmaşık fobi: Çok boyutludur. Bu tür korkular dışarıda toplum içinde, yabancı kimselerin arasında ortaya çıkar.

KONVERSİYON REAKSİYON (HİSTERİ): Tanımı: Konversiyonun kelime anlamı (çevirme) döndürmedir. Konversiyon bozukluğu, altta yatan organik bir neden bulunmaksızın ortaya çıkan, bayılma, felç olma ve duyu kaybı gibi nörolojik belirtilerdir. Hastalar sorunlarının ruhsal olduğunun farkında değildir ve belirtiler bilinçli olarak ortaya çıkmaz.

KONVERSİYON REAKSİYON (HİSTERİ): Konversiyon (histeri) terimini ilk kullanan Freud dur. Freud a göre; bilinç dışında bastırılmış ve rahatsızlık veren düşünceler, döndürme (çevirme) mekanizmasını kullanmak suretiyle bu hastalığa neden olmaktadır. Bu hastalık kişinin ruhsal sıkıntısının beden diliyle ifade edilmesi olarak ta yorumlanabilir. Kişinin çözemediği çatışmalarını ve sıkıntılarını bedenine çevirmesi ve bedensel bozukluklarının ortaya çıkmasıdır.

KONVERSİYON REAKSİYON (HİSTERİ): Nedenleri:-1 Nedeni tam olarak bilinememektedir. Psikoanalitik teoriye göre konversiyon bilinç dışı çatışmaların neden olduğu sıkıntı sonucu ortaya çıkar. Başka bir teoriye göre kişi çevresi ile sözel iletişim kuramadığı durumda sıkıntısını beden dili ile ifade eder. Ortaya çıkan belirtinin anlamı ''ben ruhsal olarak çok sıkıntıdayım, çok acı çekiyorum, bunu görün ve beni önemseyin'' şeklinde yakınlarına uyarıda bulunmaktır.

KONVERSİYON REAKSİYON (HİSTERİ): Nedenleri:-2 Bazı ağır bedensel hastalıklar sonucunda bu belirtiler ortaya çıkabilir. Anne, baba, büyükanne ve büyükbaba gibi yakınların ölmesi, anne ve babanın ayrılması gibi durumlarda yas tepkisi anne ve babanın ayrılması gibi durumlarda yas tepkisi ortaya çıkar, bu yas tepkisi normal sürecini tamamlayıp çözümlenemediği zaman konversiyon bozukluğu ve diğer ruhsal bozuklukların görülme olasılığı artmaktadır.

KONVERSİYON REAKSİYON (HİSTERİ): Bu belirtilerin ortaya çıkması ile hastalarda birincil ve ikincil kazanç elde edilmesi söz konusudur: Birincil kazanç; hastanın iç çatışmanın yarattığı ruhsal sıkıntısından kurtulması, ikincil kazanç ise; zor bir durumdan hastalığı sayesinde kurtulma veya hasta olduğu için ilgi ve sevgi gibi bazı haklar elde etmesidir. Ortaya çıkan belirtilerin sembolik anlamları olabilir. Örneğin görmemesi gereken bir olaya tanık olan bir çocukta körlük veya işitmemesi gereken şeyleri işiten bir yetişkinde psikolojik sağırlık gelişebilir

KONVERSİYON REAKSİYON (HİSTERİ): Belirtileri: -1 Konversiyon bozukluğu, altta yatan organik bir neden bulunmaksızın ortaya çıkan bayılma, felç olma ve duyu kaybı gibi nörolojik belirtilerdir. Hastalar sorunlarının ruhsal olduğunun farkında değildir ve istemli olarak bu belirtileri kontrol edemezler, yani belirtiler bilinçli olarak ortaya çıkmaz.

KONVERSİYON REAKSİYON (HİSTERİ): Belirtileri: -2 Felç, körlük, ses kısılması ve konuşamama en yaygın belirtilerdir. Çocuğu taklit edercesine konuşma (kekeleme), Depresif ve anksiyöz belirtiler çoğu kez eşlik edebilir. Özellikle kol ve bacaklarda nörolojik bozukluklardaki anatomik özelliklere uymayan duyu yitimi (hissedememe), Anormal hareketler, ayakta duramama, yürüyüş bozukluğu ve zayıflığı, belirli kas gruplarında titreme (tremor), istemsiz hareketler ve tikler, Epilepsiye benzer nöbetler görülebilir ve bunları ayırmak zor olabilir.

KONVERSİYON REAKSİYON (HİSTERİ): Belirtileri: 3 Hastalar genelde hastalıklarına karşı kayıtsızdır. Güzel aldırmazlık hastalığın önemli belirtilerinden biridir. Hasta belirtilerinden bahsederken sanki başkasının hastalığından söz ediyormuş gibi kayıtsız kalmaktadır. Bu, hastanın ciddi bir belirtiye gösterilmesi beklenen Bu, hastanın ciddi bir belirtiye gösterilmesi beklenen duygusal tepkiyi göstermemesi ve yerine göre ilgisiz bir görünüm sergilemesi durumudur (Hipokondriasisden farkı).

KONVERSİYON REAKSİYON (HİSTERİ): Belirtileri: -4 Ayrıca boğazda düğümlenme, öksürük, hıçkırık, hava yutma, öğürme, kusma ve geğirme gibi sinir sistemlerini ilgilendiren belirtiler de görülebilir. Belirtiler genelde nörolojik hastalıkları taklit eder. Nörolojide görülen bütün belirtiler psikolojik nedenlerle de ortaya çıkabilir. Belirtiler genelde şiddetlidir ve hastanın günlük işleri yapmasında sorunlar ortaya çıkarır. Belirtiler genelde bedenin sol tarafındadır. Her türlü ruhsal rahatsızlığın beraberinde bu hastalık görülebilir, nadir de olsa şizofreni hastalarında da görülebilmektedir. Bilişsel yetilerde, düşünce akışı ve içeriğinde herhangi bir bozukluk görülmez.

KONVERSİYON REAKSİYON (HİSTERİ): Histeri ile epilepsi arasındaki farklar: Histeri Hasta uygun bir yer seçerek bayılır. Bu nöbetlerde genellikle dil ısıma, idrar kaçırma ve kendini ciddi biçimde yaralama olmaz. Krizler epilepsideki gibi ritmik ve otomatik olmayıp kaba çırpınmalar şeklindedir ve daha uzun sürer. Ayıldığı zaman bilinci yerindedir ve durumdan şikayetçi değildir. Histeri krizinde, hasta çoğu zaman nöbet sonunda ağlayarak deşarj olur. Epilepsi Hasta birden bire olduğu yere bayılır. Bazen ateşe düşüp yananlar dahi olabilir. Bu nöbetlerde genellikle dil ısıma, idrar ve dışkı kaçırma görülür. Krizler ritmik ve otomatik olup kısa sürer. Ayıldığı zaman bilinci yerinde değildir. Epilepsi krizinin sonunda ağlama yoktur. Hasta çevrede olanları duyduğunu ancak yanıt veremediğini, tüm bedenini felç olmuş gibi hissettiğini belirtir. Epilepside uyarıları algılayamaz ve nöbeti anımsamaz.

OBSESSİF-KOMPULSİF REAKSİYON: Tanımı: Obsessif-kompulsif bozukluğun başlıca özelliği obsesyonlar ve kompulsiyonların bulunmasıdır. Obsesyonlar (Saplantı): Kişinin aklına gelmesine engel olamadığı ve aklından çıkartamadığı, uygunsuz olarak yaşanan ve belirgin bunaltı ya da sıkıntıya neden olan, yineleyici ve sürekli düşünceler, dürtüler, görüntüler ya da düşlemlerdir. Kompulsiyonlar (Zorlantı): Kişinin onu rahatsız eden obsessif düşünceden ve onun yarattığı anksiyeteden kurtulmak için kendi isteğinin dışında (irade dışında) ve yapmaktan kendini alıkoyamadığı yineleyici davranışlar ya da zihinsel eylemlerdir.

OBSESSİF-KOMPULSİF REAKSİYON: Bireyin ellerine mikrop bulaşmış olabileceği düşüncesi obsessif, bu düşüncenin yaratacağı anksiyeteden kaçınmak için defalarca ellerini sabunla veya diğer temizlik maddeleriyle yıkaması ise kompulsiyondur. Genelde kompulsif davranışlar obsessifle beraberdir.

OBSESSİF-KOMPULSİF REAKSİYON: Nedenleri:-1 Biyolojik etkenler: Kalıtım, beyinde kimyasal maddelerin rol aldığı sistemlerin aşırı çalışması veya beyinin bazı bölgelerinde kan akımı ve metabolizmada artışın olmasıdır. Psikososyal etkenler: Katı, titiz, resmi, kuralcı ve ayrıntıcı eğitim veren toplumlarda, düzenli, titiz, ayrıntıcı, temizliğe fazla değer veren veya zaman ve düzen kavramı daha güçlü gelişmiş kişiliklerde görülür.

OBSESSİF-KOMPULSİF REAKSİYON: Nedenleri:-2 Psikoanalitik kurama göre; ruhsal aygıtta ortaya çıkan çatışma ve sıkıntılarla baş edebilmek için benliğin bastırma, izolasyon ve zıt tepkiler kurma savunma mekanizmalarını kullanması sonucu ortaya çıkar. Obsessif-kompulsif nevroz oluştuğunda ise bu mekanizmalara eklenen yer değiştirme ve yapma bozma mekanizması belirtileri oluşur. Psikodinamik görüşe göre; kişi çocukluğundaki anal döneme gerilemektedir. Oidipus kompleksine bağlı gerilemiş isteklerin anksiyete yaratan uyaran karşısında kaçınma tepkisi olarak söz konusu hastalık gelişebilmektedir.

OBSESSİF-KOMPULSİF REAKSİYON: Nedenleri:-3 Davranışsal etkenler: Kişi, isteği dışında aklından geçen aşırı derecede anlamsız, hatta saçma gelen saplantının aklına gelmemesi için ya da zorlantılı hareketler yapmamak için kendisini zorlar, baskılamaya çalışır; ya da başka bir düşünce ya da eylemle bunları etkisizleştirmeye çalışır. Fakat zorladıkça istenmeyen düşünceler yine gelir ve istenmeyen hareketler tekrar tekrar yapılır.

OBSESSİF-KOMPULSİF REAKSİYON: Obsesyonlar koşullu uyaranlardır. Yani zararsız bir olay, durum, madde, kişi gibi zararlı bir olayla eşleşmektedir. Kompulsiyonlar ise farklı oluşur. Kişi belli bir eylemin anksiyetesini azalttığını keşfeder ve sürekli o eylemi yapmak ister. Eylemi yaptıkça anksiyete kısa bir süreliğine azalsa da aslında daha da artar ve kişi o eylemi daha fazla yapmaya başlar (El yıkama, düzene koyma, kontrol etme, dua etme, sayı sayma, bir takım sözcükleri sessiz bir biçimde söyleyip durma gibi). Örn.Temizlik obsesyonu olan bir kişi sürekli elini yıkar ancak yıkadıkça daha da fazla yıkamak ister ve sonunda el yıkamaktan diğer günlük aktivitelerini yapamaz hale gelebilir.

OBSESSİF-KOMPULSİF REAKSİYON: Belirtileri: Çoğu zaman sinsi başlar, kronik, alevlenip ve yatışan bir gidişi vardır. Bu alevlenmeler çoğunlukla stresle ilişkilidir. 1- Bulaşma (kontaminasyon): En yaygın görülenidir. Kişi sürekli olarak idrar, dışkı, toz ya da mikrop bulaşacağını düşünür. Bu bulaşmanın kişiden kişiye, nesneden nesneye geçtiğine inanır. Bu durumun yarattığı sıkıntıyı azaltmak için temizleme eylemlerine girişir ya da onlardan kaçınmaya çalışır. Örn. El yıkama gibi. 2- Kuşku: Kişi bazı işleri yapmadığına, unuttuğuna veya ihmal ettiğine inanır. Kapıyı kapattığından veya ocağı kapattığından bir türlü emin olamaz bu nedenle kontrol etme kompulsiyonları başlar. Defalarca ocağı, musluğu ve kapıyı kontrol etmeye çalışır. 3- Cinsel ya da saldırgan eylem düşünceleri: Çocuğuna zarar vereceği, öldüreceği, cinsel tacizde bulunacağı gibi düşüncelere saplanır. 4- Simetri-Kuralcılık: Bazı durumların belli bir düzen içinde olmasını isteme (düzene koyma) şeklindedir. Masanın üzerindeki eşyaların belli bir düzene göre yerleştirilmesi, bu düzendeki en küçük bir değişikliği fark etme ve tekrar eski haline getirme gibi.

DİSSOSİYATİF REAKSİYON: Tanımı: Bireyin kimlik, bellek veya bilincin normal bütünleştirici işlevinde değişiklik olmasıdır.

DİSSOSİYATİF REAKSİYON: Psikopatolojide işleyen temel mekanizma dissosiyasyondur (çözülme). Bu mekanizmanın temel niteliği kişiliğe ait bazı nitelik veya davranışların bireyin normal davranış biçiminden ayrılarak bağımsız olarak tek başına işlev görmesidir. Basit represyona (bastırma) göre burada daha yoğun bir unutma söz konusudur. Psikoanalitik görüşe göre sıkıntı verici durumlardan kendini korumaya yöneliktir. Kullanılan çözülme (dissosiasyon) savunma mekanizmasının anksiyeteyi azaltıcı bir işlevi vardır.

DİSSOSİYATİF REAKSİYON: Nedenleri:-1 Dissosiyasyonun ağır psikolojik travmalara karşı yanıt olarak ortaya çıkması onun önemli bir niteliğidir. Psikolojik travma, doğal afet, trafik kazası, hastalık veya ölüm gibi nedenlerle olabileceği gibi insanlar tarafından yapılan kötülük nedeniyle de oluşabilir.

DİSSOSİYATİF REAKSİYON: Nedenleri:-2 Bireysel nedenler, Çocuklukta olan ve uzun süre devam eden ruhsal travmalar ve kötü davranılma öyküsü ile dissosiyatif belirtiler arasında belirgin bir ilişki bulunmaktadır. Fiziksel ve cinsel kötü davranılma ne kadar erken Fiziksel ve cinsel kötü davranılma ne kadar erken başlarsa ve ne kadar sıksa dissosiyatif belirti düzeyi de o derece artar.

DİSSOSİYATİF REAKSİYON: DSM-IV' e göre "Dissosiyatif Bozukluklar" beş ana başlık, altında toplanmaktadır: Dissosiyatif amnezi, Dissosiyatif kimlik bozukluğu, Dissosiyatif füg, Depersonalizasyon bozukluğu, Atipik dissosiyatif bozukluk.

DİSSOSİYATİF REAKSİYON: Dissosiyatif (Psikojenik) Amnezi: Organik bir arızaya dayanmayan ve aniden gelişen geniş boyutlu bir unutkanlık halidir. Önemli kişisel bilgilerin ani olarak hatırlanamaması durumudur. Unutkanlık nedenleri: Bir kaza sırasında bütün aile fertlerinin ölmesi, (Kafa travmasında görülen hafıza kaybından farkı hızlı iyileşmesidir. Kafa travmasında hafıza çok yavaş düzelir veya düzelmeyebilir.) Aşırı bir psikolojik yüklenme, (Tecavüz, silah tehdidi ile kaçırılma, doğal afetlerde veya harpte pek çok ölü gören şahıs, eşi tarafından aniden terk edilen erkek veya kadın birden bire hafıza kaybına uğrar, stresli ortamdan uzaklaşıldığında tıbbi bir müdahale gerektirmeden kendiliğinden birkaç gün sonra aniden iyileşir. Bir iz bırakmaz ve tekrarlamaz. ) Hastalar genellikle belirtilerinin farkındadır. Ancak belirtiye karşı ilgisizdirler. Atak sırasında yönelim bozukluğu, şaşkınlık ve amaçsız dolaşma gibi belirtiler gösterirler. Yinelemesi seyrektir. Motor davranışlarda büyük bir bozukluk bulunmaz.

DİSSOSİYATİF REAKSİYON: Amnezi çeşitleri: Lokalize amnezi: Bir olay çevresindeki her şeyi unutma demektir. Bu olay genellikle rahatsız edici bir olaydır. Süresi, saatler veya günler arasında değişir. Yaygın amnezi: Yaşadığı her şeyi unutma şeklinde ortaya çıkar. Tüm anılar unutulmuştur. Seçici amnezi: Kısa süreli ve bazı olaylarla sınırlıdır. Lokalize veya yaygın olarak ortaya çıkabilir. Sürekli amnezi: Olaylar, yaşanmasının hemen ardından unutulur. Yeni anılar bu nedenle oluşamaz. Bir başlangıcı vardır. Başlangıcından bulunulan ana dek her şey unutulmuştur.

DİSSOSİYATİF REAKSİYON: Dissosiyatif Amnezinin Karışabileceği Durumlar Organik bellek bozukluklarında Alkoliklerde bilinç kararması dönemleri ve amnestik sendromda (Korsakoff Sendromu) Travmaya bağlı amnezide Hipokondriakta) Kafa travmaları, temporal lob epilepsisi, migren, geçici global amneziler, karbon monoksit zehirlenmesi, hipoglisemi, hallusinojen intoksikasyonu ve hallusinojenlere bağlı algı bozukluklarında Ayırıcı tanısı Düzelme yavaş olur. Daha çok yakın bellek bozulur. Nedenine bağlı olarak organik durumlarda sekel kalabilir. Kısa süreli bellek bozuklukları olur. Bellek bozukluğu yakın bellek ile sınırlıdır. Sıklıkla da Wernicke ensefalopatisinin ardından ortaya çıkar. Öyküde bir travma vardır. Açık ikincil kazançlar söz konusudur. Bu hastalıklara özgü diğer spesifik belirtiler vardır. Bu hastalıklarda belirtilerde düzelme daha yavaştır.

DİSSOSİYATİF REAKSİYON: Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu (Çoğul Kişilik Bozukluğu): Bu hastalık DSM sisteminde çok eksenli tanı sisteminin gelmesi ile I. eksende dissosiyatif bozukluklar içinde yerini almıştır. Çoğul kişilik: Esas kişilikle beraber, her biri belli zamanlarda vücuda hakim olan, kendilerine göre mizaçları, davranışları, sosyal münasebetleri ve hatıraları bulunan alt kişiliklerin ortaya çıkması halidir. Esas kişilik genellikle diğer kişiliklerden habersiz iken, alt kişilikler birbirinden haberdardır.

ÇOĞUL KİŞİLİK DİSSOSİYATİF ÖZELLİKLERİ REAKSİYON: Hastalığın seyri sırasında bu kişiliklerden birisi baskın olur. Her kişiliğin kendine göre çevreyi ve kendisini algılama, davranış biçimleri, sosyal ilişkileri vardır. Alt kişilikler, esas kişiliğin tam aksi özelliklere sahiptirler. Esas kişilikten farklı bir isim ve soyadı taşırlar. Her bir kişilikte birbirinden farklı fizyolojik ve psikolojik özellikler vardır. Kişilik sayıları iki ile yüzden fazla arasında değişmektedir. Aşırı psikolojik yüklenmeler sırasında, ağır duygusal travmalarla ortaya çıkmakta ve bir kişilikten öbürüne geçişler hızlanmaktadır. Çoğu zaman ergenlik çağında, parçalanmış ailelerde, kimsesiz, terk edilmiş ve yurtlarda yetişen çocuklarda görülmektedir. Her bir kişilik iyi entegre olmuştur ve ayrı anıları olan karmaşık bir bütün oluşturur. Kişiliklerden birinden diğerine geçiş ani olur. Genellikle de bu geçişlerde bir stres etkeni bulunur. Esas kişilik, sessiz sedasız, içine kapanık ve ahlaklı biri iken, diğer kişilikler dışa dönük, serbest ve eğlenceyi seven tiplerdir. Kişiliklerden birinde uyum genellikle iyi olur. Alt kişiliklerden birinde bir ruhsal hastalık olabilir. Bu hastalıkta somatizasyon bozukluğu, major depresyon, sınır kişilik bozukluğu, şizofreni, panik bozukluğu, kompleks parsiyel epilepsi daha sıktır. Genç kızlarda ve kadınlarda görülme oranı daha yüksektir.

DİSSOSİYATİF REAKSİYON: Dissosiyatif Füg (Psikojenik Kaçma): Organik bir arızaya ve her hangi bir nedene dayanmaksızın kişinin ani ve beklenmeyen biçimde evini ve işyerini terk ederek yeni bir kimliğe bürünmesi halidir. Hasta sanki bir şeyden kaçıyor gibidir. Ancak bunun farkında değildir. Ne aile üyelerini ne de iş yerindeki arkadaşlarını tanımamaktadır. Tipik olgularda insan ilişkileri kısıtlıdır. Takındığı yeni kimlik, eski kimliğine kıyasla iddialı ve gösterişli bir kimliktir. Çoğu vakalarda hasta kendisine yeni bir isim ve oturacak yeni bir ev bulur. Akıl bozukluğunu gösterir işaretlere rastlanmaması, şaşkınlık ve gelişigüzel dolaşmaların görülmeyişi dissosiyatif fügün tipik karakteridir.

DİSSOSİYATİF REAKSİYON: Dissosiyatif Füg (Psikojenik Kaçma): Bu hastalık geçicidir. Psikolojik yüklenmeler sırasında ortaya çıkar. Birkaç gün, nadiren de birkaç ay sürebilir. Düzelme genellikle kendiliğinden, hızlı ve tam olur. Yinelemeler ise nadirdir. İyileşmeden sonra hasta, füg sırasında ki olanları hatırlamaz. Ağır alkol alımı füg için yatkınlık yaratır. Nadirdir. Savaş, doğal afet ve yoğun kişisel kriz durumlarında ortaya çıkar. Psikojenik fügdeki bellek bozukluğu psikojenik amnezidekine benzeyebilir. Ancak amnezide amaçlı seyahatler ve yeni bir kimlik edinme olmaz.

DİSSOSİYATİF REAKSİYON: Depersonalizasyon Bozukluğu (Kişilikten Uzaklaşma): Depersonalizasyon bozukluğu DSM IV'de başka bir ruhsal bozukluğa bağlanamayan, yoğun sıkıntıya neden olan bir veya daha fazla depersonalizasyon dönemlerinin varlığı ile belirlidir. Tamamen psikolojik sebeplerden kaynaklanan ve geçici olarak ortaya çıkan kişinin kendine yabancılaşması halidir. Kişi tümüyle veya kısmen vücudunu, kendi kimliğini ve bir varlık olduğunu şüphe ile karşılamaktadır. Kişi, vücudu, kol ve bacaklarının değiştiği hissine kapılmakta, kendisinin bir makine veya robot olduğunu sanmakta ve kendisini bir rüyada yaşıyormuş gibi hissetmektedir. Bazen kendini uzaktan idrak etmekte, vücut boyutlarının değiştiğini görmektedir (kendini dışarıdan film izler gibi seyrediyor olma, bedeninden ruhunun ayrılıyor olduğu hissi, sanki bir sis perdesi ardından etrafına bakıyor veya rüyadaymış gibi olma vb.). Bazen çevresini ve yaşadığı ortamı yabancı veya daha farklı hissetme hali (derealizasyon) ile birlikte olabilir.

DİSSOSİYATİF REAKSİYON: Depersonalizasyon Bozukluğu (Kişilikten Uzaklaşma): Bariz bir komplikasyona sebep olmadan kendiliğinden kaybolan bu durumdur, kişinin aile ve iş hayatındaki münasebetlerini bozmaz. Kendine yabancılaşma bozukluğu sırasında baş dönmesi, depresyon, sıkıntı, delirme korkusu, zaman-mekan ve kişiliğe ait bilgilerde hatırlama güçlüğü sık görülen komplikasyonlardır. Kendi varlıklarını veya çevreyi inkar edebilirler. Birçok ruhsal hastalıkta (anksiyeteden şizofreniye kadar) temporal lob epilepsisi ve diğer beyin hastalıkları gibi durumlarda görülebilir. Bu durumlarda depersonalizasyon tanısı konmaz, bir belirti olarak değerlendirilir. Psikodinamik açıdan benliğin gerçek dışı gibi algılanmasının, anksiyeteden benliği koruyan bir yanı olduğu düşünülebilir. Stres ve savaş ortamlarında artar.

DİSSOSİYATİF REAKSİYON: Atipik Dissosiyatif Bozukluk Tanımı ve Belirtileri Başka türlü adlandırılamayan disosiyatif bozukluklardır. Dissosiyatif trans durumları: Gerçekdışılık duygusu: Derealizasyon: Yabancılaşma duyumu: Büyülenme veya fiksasyon: Histerik psikoz: Bu, çevreye yanıtsızlık ve hareketsizlik ile belirli psikolojik stupor halidir. Ani oluşur ve ardından amnezi gelir. Bir iş ve obje üzerinde olağan dışı odaklaşma ile oluşabilen benzer yaşantıları da içerir. Kendini gerçekdışı olarak algılama, derealizasyon ile birliktedir. Tipik olarak dış çevrenin değiştiği algısı vardır. Değişiklik büyüklük ve şekil de olabilir. Hastada bazen de diğer insanların otomatikleştiği, mekanikleştiği, insanlıktan çıktığı veya ölü oldukları gibi algılar olabilir. Bu algılara anksiyete, baş dönmesi, delirme korkusu, depresif duygular, obsessif düşünceler veya zaman algısında subjektif değişiklik algıları eşlik eder. Atak ani olarak başlar ancak düzelmesi yavaş olur. Belirti süresi dakikalar sürer. Tüm belirtilerin kaybolması ise saatler alabilir. Genellikle ergenlik döneminde başlar. Seyri süregen olup remisyon ve alevlenmelerle seyreder. Belirtileri anksiyete ile artar. Çevresel nedenlerle bağlantı varsa prognoz iyidir. İnsanlardan, çevreden veya düşüncelerinden kopma duyumudur. Paramnezi, distorsiyon (değişme, bozulma) ve anıların çarpıtılmasını içerir. Uzun süre bir objeye odaklaşan kişilerde ortaya çıkan bir durumdur. Buna pilotları ve radar operatörlerini örnek verebiliriz. Birey büyülenmiş olarak bir objeye takılı kalmıştır. Etrafındaki olup bitenlerden haberdar olamaz. Kişi için çok önemli, üzücü, ani bir durum ya da ağır bir gerilimli süreç sonrasında, olmayan sesler duyma, görüntüler görme, düşünce bozuklukları, kendisine ve etrafına yabancılaşma, çocuksu ve normal dışı davranışlar, ağlayıp-gülme gibi duygusal görünümde ani ve aşırı değişiklikler ya da tepkisizlik hali ile kendini gösterir. İlerleyici değildir. Bir kaç saat, bazen de bir kaç hafta sürebilir. Halk arasında" cinnet geçirdi" denilen durumdur. Hastanede yatması gereklidir. Bu durumun altında dissosiyatif kimlik bozukluğu olabileceğinden, olayı bir buzdağının üstü gibi düşünerek görünmeyen kısma yönelik tedavi başlatılmalıdır.

FOBİK NEVROZ: Fobik nevrozlarda kişi korkusunun anlamsız, gereksiz, mantıksız ve yersiz olduğunu bilir. Ancak korktuğu durum, nesne ve olayla karşılaştığında ya da bunları tasarladığında kaygı düzeyi yükselir ve panik başlar. Fobik nevrozun temel belirtisi kaygıdır (anksiyete). Ancak burada kaygı anksiyete nevrozunda olduğu gibi serbest (free floating) değildir. Bir nesneye, duruma, kişiye veya bedensel işleve bağlıdır.

FOBİK NEVROZ: Kaygının nedenlerine göre fobik nevrozlar dörde ayrılır: Nesneler; bıçak, iğne, kalem, şiş, düğme, ilaç gibi cansız nesneşer, her türlü zararlı, zararsız evcil olan veya olmayan hayvanlar; böcekler, akrep, yılan, mikrop, pislik vb. Belirli durumlar; kapalı yer, meydan, sokak, yükseklik, boşluk ev, okul, asansör, gemi, kayık, deniz, kapalı ve bulutlu hava, karanlık, gök gürültüsü, yıldırım, şimşek vb. Kişiler; özellikle karşı cins, kalabalık, toplumda belirli rolü ve yeri olan insanlar vb. Beden işlevleri; yüz kızarması, terleme, idrar kaçırma, gaz çıkarma vb.

FOBİK NEVROZ: Fobiler başlıca üç guruba ayrılabilir: DSM IV te agorafobiye ilaveten diğer iki fobi çeşidi, özgül fobi ve sosyal fobi ilave edilmiştir. Bu korkularda genellikle anksiyete veya panik bozukluk görüldüğü için anksiyete bozuklukları sınıfı içinde de değerlendirilmiştir. Sosyal fobi: Sosyal ortamlarda başkaları tarafından inceleme altında tutulduğu korkusu; performans gösterilmesi gereken durumlarda eleştirilme ya da küçük düşme korkusunun yaşanmasıdır. Kişi bu korkunun yaşanmasından kurtulmak için bu tür sosyal ortamlara girmekten kaçınır. Kaçınma nedeniyle kişinin sosyal, meslekî ya da aile yaşamı etkilenir.

FOBİK NEVROZ: Sosyal fobi iki farklı şekilde görülür: Genel: Korkular hemen her durum için geçerlidir. Özel:Yalnızca özel bazı durumlar için geçerlidir. (Başkalarının önünde imza atmak, yemek yemek vb.). Sosyal fobisi olanlar, genelde aşağıdaki durumlarda sosyal fobi belirtilerini yoğun olarak yaşarlar: Topluluk önünde konuşmak, Bir işle uğraşırken seyredilmek, Başkalarının önünde yemek yemek-içmek, Otorite konumundaki kişilerle temas etmek, Misafir kabul etmek, Başkaları ile tartışmak, Toplulukta telefonla konuşmak, Tanımadığı kişilerin gözlerinin içine bakmak, İlgi odağı olmak, Başkalarının önünde yazı yazmak gibi.

Agorafobi: FOBİK NEVROZ: Fobiler arasında sık görülen agorafobi, eskiden yalnız meydanlardan veya açık yerlerden korku olarak bilinirdi. Şimdi ise agorafobi çok daha geniş bir anlam taşımaktadır. Yalnız başına kalmaktan, yalnız sokağa çıkmaktan veya kalabalık yerlere girmekten, örneğin; sinema, tiyatro, tünel, köprü, pasaj, asansör, otobüs, vapur ve uçak gibi yerlerde duyulan korkular artık agorafobi sayılmaktadır. Çoğu agorafobinin temelinde panik nöbetleri bulunmaktadır. Yani hasta panik nöbetleri geçireceği korkusu yüzünden yalnız başına sokağa çıkamamakta ve kalabalığa girememektedir. Agorafobi bireyin herhangi bir yerde panik nöbeti geçirme ve oradan çıkamama, tıkanıp kalma ve hiç bir seçeneği olamama korkusudur. Ağır agorafobikler yaşamın birçok etkinliğinden uzaklaşırlar. Bir süre sonra yaşamları o kadar kısıtlanabilir ki zamanla ciddi çökkünlük durumlarına girebilirler.

Özgül fobiler: FOBİK NEVROZ: Belirli nesneler veya durumlardan anormal korkudur. Bunları agorafobi ve sosyal fobilerden ayırt ettiren özellik korkunun özgül durumlar ve nesneler karşısında belirmesidir. Bu özgül durumlar ve nesneler olmadığında hastada rahatsızlık belirtisi yoktur. Bunlardan uzak olduğu sürece hastanın yaşamı etkilenmemektedir. Yalnız fobi nesnesi ya da durumuyla yüz yüze gelince panik derecesinde korku ortaya çıkmaktadır. Hasta bu nesne veya durumların nerede bulunabileceğini daha önceden inceler ve ona göre sakınarak sıkıntıdan kendini korumaya çalışır. Fakat çok sık karşılaşılan nesnelere karşı korku yaşamı çok kısıtlayıcı olabilir.

Belirtileri: FOBİK NEVROZ: Korku yaratan obje, durum ya da aktivite ile karşılaşıldığında anksiyete belirtileri ortaya çıkar. Panik atakta görülen belirtilerin hemen hepsi fobik durumla karşılaşıldığında ortaya çıkabilir. Titreme, terleme, bulanık görme, nefes darlığı, ağız kuruluğu, yutkunma güçlüğü, yüz kızarması ve çarpıntı görülebilir. Sosyal fobinin panik bozukluktan tek farkı belirtilerin belli durumlarda ortaya çıkmasıdır. Fobik panik bozukluğu olan kişiler ne zaman panik atak geçireceklerini bilirler ve panik atak geçirmemek için fobik durumlardan kaçınırlar. Örneğin asansör korkusu olan kişiler merdivenlerden çıkıp inmeyi tercih ederler bu şekilde panik atak gelmesini önlerler. Yine uçak korkusu olan kişiler uçağa binmek yerine başka vasıtaları kullanarak yolculuk etmeyi tercih ederler. Fobisi olan kişiler bu kaçınma davranışını kullanarak panik atak gelişmesini önlerler. Panik bozukluğu olan kişilerde fobilerden farklı olarak panik ataklarının ne zaman, nerede geleceği belli değildir ve atağın gelmesi genelde önlenemez.

FOBİ NEDENİ FOBİ NEDENİ FOBİ NEDENİ Akrofobi Yükseklik Ailorofobi Kediler Zoofobi Hayvan FOBİK NEVROZ: Aerofobi Uçmak Sinofobi Köpekler Ofidifobi Yılan Agorafobi Açık Alan Demetofobi Delilik Ornthfobi Kuşlar Klastrofobi Kapalı Yerler Anthofobi Çiçekler Niktofobi Gece Kenofobi Karanlık Hiperfobi Sürüngen Pyrofobi Ateş Sefirofobi Köprüler Arakfobi Örümcek Thanatafobi Ölüm Astrafobi Şimşek Mikrofobi Mikroplar Trikofobi Saç Gürültüsü Brontofobi Gök Gürültüsü Hidrofobi Su Misofobi Pislik ve Mikrop Murofobi Sıçan Kseno-fobi Yabancı-lar Amaksofobi Manofobi Yalnızlık Yaralanma Yutma Eritrofobi Toplum içinde yüz kızarma Tapofobi Canlı toprağa gömülme Fonofobi Araba sürmek Yüksek sesle konuşma

TRAVMATİK NEVROZLAR: Tanımı: DSM sınıflandırmasına göre travmatik nevrozlar posttravmatik stres adını almıştır. Post-travmatik stres bozukluğu ve akut stres bozukluğu; herkes için ciddi zorlanmalar yaratabilecek kaza, doğal afet, işkence veya savaş gibi koşullar sonrasında ortaya çıkan ve kişinin yaşadıklarının yeniden canlanması sonucu yoğun anksiyetenin yaşandığı klinik bir tablodur.

TRAVMATİK NEVROZLAR: Posttravmatik (Travma Sonrası) Stres Bozukluğu: Belirtilerin temelini; olağanüstü önemli bir yaşam stresinin kişide yarattığı anksiyete oluşturur. Travmadan sonraki 4 haftadan sonra ortaya çıkar. Eğer hastalık, bir aydan daha kısa bir süre içinde ortaya çıkarsa, buna akut stres bozukluğu denir.

TRAVMATİK NEVROZLAR: Nedenleri: -1 Bu hastalığın oluşması için, öncelikle travmatik bir olayın varlığı gerekmektedir. Ölüm ya da ölüm tehlikesi yaşama, ağır bir yaralanma geçirme, ölümlü ya da yaralanmalı kavgalara tanık olma, işkence görme, tecavüze uğrama, doğal afetler, trafik kazaları, yangın ve savaşlar; hastalık oluşturan travma örnekleridir.

TRAVMATİK NEVROZLAR: Nedenleri: -2 Travmanın şiddeti, süresi ve kişinin travmaya yakınlığı, toplumsal desteğin zayıf oluşu, daha önceden psikiyatrik bozuklukların bulunması ve kişilik bozukluğunun varlığı gibi faktörler de hastalık kişilik bozukluğunun varlığı gibi faktörler de hastalık gelişme riskini artırmaktadır.

Belirtileri:-1 TRAVMATİK NEVROZLAR: Hastalığın genel seyri; travmadan hemen sonra akut stres bozukluğu belirtilerinin ortaya çıkması ve bu belirtilerin devam ederek post-travmatik stres bozukluğuna dönüşmesi şeklindedir. Bu hastalıkta aşırı korku, çaresizlik ya da dehşet duyguları yaşanır. Olguların yaklaşık yarısı 3 aydan uzun sürer ve 3 aydan uzun devam eden olgular kronik olarak nitelendirilir.

TRAVMATİK NEVROZLAR: Belirtiler-2 Olayın tekrar tekrar yaşanması: Olay, kişinin rüyalarında ya da rüya benzeri durumlarla; hallüsinasyonlar ve ilüzyonlar şeklinde tekrar tekrar sıkıntı verici bir biçimde yaşanır. Dışarıdan bakıldığında olayı yeniden yaşıyormuş izlenimi veren dissosiyatif nöbetler geçirebilir. Kişi olayı ya da olayın bir yönünü çağrıştıran durumlarla karşılaştığında yoğun sıkıntı duyar ya da fizyolojik tepkiler gösterir. Travmaya eşlik etmiş olan uyaranlardan kaçınma ve daha önceki yaşantıya kıyasla genel bir tepkisizlik hali: Aşırı uyarılmışlık belirtileri: Olaylardan kaçınma: Çevrede olup bitenlerin farkında olamama, dalgınlık, derealizasyon, depersonalizasyon veya dissosiyatif amnezi vardır. Kişi travma ile ilgili konuşmalardan, etkinliklerden ve kişilerden kaçınmak için çaba gösterir. Kişinin dış dünyaya tepki verme düzeyinde genel bir azalma olur ve insanlardan uzaklaşma, dostluk, sevecenlik, cinsellik gibi durumlara karşı bir ilgisizlik hali ortaya çıkar. Hasta artık bir geleceği kalmadığı duygusunu yaşayabilir. Travma öncesine göre kişi gergin ve sıkıntılıdır. Uykuya dalma ve sürdürme güçlüğü, hipervijilans (uyaranlara aşırı dikkat), aşırı irkilme tepkisi, irritabilite (huzursuzluk, aşırı tepki), öfke patlamaları, dikkati toplayamama ve iş veriminin düşmesi gibi belirtiler olabilir. Travmayı çağrıştıran olaylardan kaçınma nedeniyle aile içi, mesleki ve toplumsal ilişkiler bozulabilir. İşe yaramazlık, utanç, üzüntü ve öfke gibi duygular yaşanabilir ya da kendine zarar verici davranışlar görülebilir. Hastalar toplumdan uzaklaşabilir veya kişilik değişiklikleri gösterebilirler.

TRAVMATİK NEVROZLAR: Akut Stres Bozukluğu: Akut stres bozukluğunun başlıca özelliği, aşırı travmatik bir stres kaynağı ile karşılaştıktan sonraki bir ay içerisinde bu hastalığa özgü bir anksiyetenin, dissosiyatif ve diğer semptomların gelişmesidir. Akut stres bozukluğunun semptomları travma sırasında ya da travmadan hemen sonra yaşanır, en az 2 gün, en çok 4 hafta sürer, 4 haftadan sonra ortaya çıkan olgulara posttravmatik stres bozukluğu tanısı konur. Süre dışında, dissosiyatif ve diğer belirtilerin daha fazla ve ağır olmasıyla post-travmatik stres bozukluğundan ayrılmaktadır. Akut stres bozukluğu tanısı koymak için klinik açıdan belirgin bir sıkıntının ortaya çıkması ve mesleki ya da işlevselliğin diğer alanlarında bozulmalar oluşması gerekmektedir.

REAKTİF DEPRESYON: Tanımı: Depresyon (çökkünlük): Derin üzüntülü bir mizaç içinde düşünce, konuşma ve hareketlerde yavaşlama ve durgunluk, değersizlik, küçüklük, güçsüzlük, isteksizlik, karamsarlık duygu ve düşünceleri ile bedensel fonksiyonlarda yavaşlama gibi belirtiler gösteren bir rahatsızlıktır.

REAKTİF DEPRESYON: Herkes zaman zaman bir çökkünlük hissedebilir. Depresyon, özellikle bir kayıp ya da hayal kırıklığı yaşandıktan sonra ortaya çıktığında, normal bir duygudurum olarak kabul edilebilir. Ancak haftalarca süren hüzün, umutsuzluk ya da günlük etkinliklere karşı ilgisizlik, daha ciddi bir soruna işaret edebilir. Ancak 2 haftadan uzun sürmesi ve başka belirtilerin de eşlik etmesi durumunda, önemli bir sıkıntı ve işlevsel yetersizlik nedeni olan depresif hastalık olasılığı akla gelmelidir.

Nedenleri: REAKTİF DEPRESYON: Depresyon, başka bir hastalığın semptomu olarak görülebilir. Depresyonu çoğunlukla birden fazla etken başlatır. Bunlar; Biyolojik etkenler: Bazı kişilerde kalıtım yoluyla geçebilen bünyesel özellikler depresyona yol açabilir. Kişisel özellikleri: Titiz, evhamlı, kılıkırk yaran, ya da olumsuz düşünmeye eğilimli kişilerde depresyon daha sıktır. Yaşanan çeşitli kötü deneyimler ve hayat olaylarının yanı sıra, stresle başa çıkmadaki zorluk, kendine değer vermemek ve kötümserlik gibi bazı kişilik özelliklerinin de depresyona eğilimi arttırdığı bilinmektedir. Üzücü yaşam olayları: Boşanmalar, bir yakının kaybı, ilişkilerde yaşanan güçlükler, göç, işsizlik, doğum, ağır hastalıklar gibi yaşam olayları bir depresyon dönemini başlatabilir. Bazı bedensel hastalıklar veya ilaçlar da depresyonu başlatabilir.

Belirtiler Ruhsaldavranışsal belirtiler; Bilişsel alanda; Fiziksel (somatik) düzeydeki belirtiler; Çocuklarda, Yaşlılarda, REAKTİF DEPRESYON: Sürekli olarak hüzünlü, kaygılı ya da "boşluk" hissi ile nitelenen duygudurum vardır. Durgunluk, alçak sesle, yavaş ve az konuşma, Geçmiş pişmanlık ve acı veren kötü hatıraların aklına gelmesi ve sık ağlama, Düşüncelerde yavaşlama, unutkanlık, Keder, çaresizlik, ümitsizlik, cesaretsizlik, değersizlik (kendini işe yaramaz ve küçük görme) gibi duygular ile belirli çökkün mizaç (disforik mood), İlgi ve zevklerde azalma, Davranış alanında ajitasyon, kendine yönelik yıkıcı eylemler, intihar girişimleri ve intihar en sık görülen davranış değişmeleridir. Dikkati yoğunlaştırmada güçlük, entelektüel işlevlerde yetersizlik, Geçmişte zevkle yaptıklarını değersiz ve anlamsız görme, gelecek için karamsarlık, Kendini suçlama ve giderek kendini günahkar görme, 'komada' hatta 'ölü' olduğu biçiminde hezeyanlar gelişebilir. Uyku, iştah, cinsel istek ve güçte azalma, Genel enerji azlığı, halsizlik, sürekli yorgunluk, Anksiyete ve tedirginliğe bağlı baş ve sırt ağrıları, kabızlık, kan basıncında ve nabızda değişiklikler sık görülür. Duygudurum bozukluğunda ne hissettiklerini çoğu zaman ifade edemezler. Çoğunlukla huysuzluk, kendine zarar verme, her şeyden nefret ettiğini söyleme, arkadaşları ile sorun yaşama ve okul başarılarında azalma görülür. Depresyon ve fiziksel işlevlerdeki gerilemenin, birbirini pekiştirerek, bedensel ve psikolojik sağlıklarının kötüleşmesine yol açmaktadır. Aktivitilerde ve yaşam sevincinde azalma görülür.

REAKTİF DEPRESYON: Distimi (Kronik Depresyon): APA nın tanımına göre distimi: son 2 yıl süreyle depresif ruh halinde olmak ve bunun yanı sıra iştah azalması veya aşırı yemek, sürekli yorgunluk durumu, düşük benlik algısı, uyku bozuklukları, yoğun ümitsizlik duyusu, yoğunlaşamama ve kararsızlık gibi belirtilerden en az ikisinin bulunduğu tablodur. Siklotimide ise şiddetli semptomlar yoktur, hastalık sinsi bir şekilde değişerek, uzun seyreder.

NEVRASTENİ: Tanımı: Nevrasteni; zihin ve vücudun aşırı derecede yorgun düşmesi sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Çok sayıda fiziksel ve psikolojik yakınmanın eşlik ettiği ancak temel yakınmanın "yorgunluk" olduğu bir hastalık olarak tanımlanmıştır.

NEVRASTENİ: American Psikiyatrist Beard e göre sanayinin süratli gelişmesi ile ilgili olarak oluşan stres bu hastalığın meydana çıkmasında önemli rol oynayan etkenlerdendir. Nevrasteni kronik asteni olarak tanımlanmaktadır. Tıbbi bir belirti ve patolojik bir durum olan yorgunluk için Asteni terimi kullanılmaktadır. Asteni "güç/enerji yokluğu" anlamına gelen "asthenos" sözcüğünden türetilmiştir. Çoğunlukla genel bir bitkinlik, amaçsızlık, kolayca tükenme ve gündelik yaşamla başa çıkamama duygusunu tanımlar. Doğal yorgunluk dinlenmekle geçer. Astenide ise kişi hem sürekli bir yorgunluk hisseder hem de yorgunluğa eşlik eden isteksizlik ve motivasyonsuzluk vardır. Üstelik astenide hissedilen yorgunluk dinlenmekle geçmez.

NEVRASTENİ: Nedenleri: Üzüntü, sıkıntı, endişe, ruhsal travmalar, gerilimli çalışma ortamı, toksik nedenler, yeteri kadar dinlenmeye vakit ayırmadan uzun süre çalışmak, bazı enfeksiyon hastalıkları ve sinirleri uyarıcı ilaçları uzun süre kullanmak nevrasteni için gerekli olan zemini hazırlar.

Belirtileri:-1 NEVRASTENİ: Kişi gerçekte hasta olmadığı halde bazı organlarının hastalığından ve her yerinin ağrıdığından yakınır. En basit işte bile çabuk yorulur (asteni), ruh hali değişir, çabuk sinirlenir, huzursuzdur ve baş ağrıları vardır. Bazen de gözlerinin iyi görmediğini söyler. Dikkatini toplayamaz. Uyku bozuklukları; geç uyuma, yüzeysel uyku, kabus görmeler ve uykudan uyanırken kendini mutsuz hissetme gibi belirtiler görülür. Seksüel bozukluklar olduğunu ve hazımsızlık çektiğini söyler. Bu hastalığın özelliği, bu bireylerin kendi hastalıklarını "abartmalarıdır." Öyle ki, nevrasteni kendini ağır hasta gibi ortaya koyar, muhtelif hekimlere müracaat eder. Gerekli psikiyatrik yardımı alamayan bu tip hastalar çabuk bir ruhî çökkünlüğe ve kötümserliğe maruz kalırlar.

NEVRASTENİ: Belirtileri:-2 Hastalığın kliniğinde üç aşama vardır. 1. Hipersteniya : Uyarana karşı hassasiyetin artması, sabırsızlık, sebatsızlık, çabuk sinirlenme ve dikkatin bozulmasıdır. Bazı durumlarda "astenik mentizm", yani düşüncelerin karmaşıklığı tesbit edilebilir. 2. Huzursuz edici zayıflık : Genel zayıflık, ruh halinde çökkünlük ve uykuculuk ortaya çıkar. 3. Hiposteniya: Ruhsal ve fiziksel yorgunluğun baskın olması ile ortaya çıkar.

PSİKONEVROZLARDA HEMŞİRE YAKLAŞIMI: Modern psikiyatri hemşireliği yaklaşımı, insanı bir bütün olarak bedensel, ruhsal hem de sosyal yönden ele alarak incelmeye ve bu durumların bozukluğunda yardım etmeye çalışır.

PSİKONEVROZLARDA HEMŞİRE YAKLAŞIMI: Psikiyatri hastaları; psikiyatristi ve psikiyatri hemşiresini bir otorite figürü olarak görürler. Hasta, çoğunlukla kendi yaşantısında bulamadığı anlayışı bu otoriter figürlerinden bekleyen kişidir. Psikiyatrik hastalar; başkalarından çok kendileriyle ve yaşamlarıyla ilgilenirler ve daha çok kendileri hakkında konuşmak ve kendileriyle ilgilenilmek isterler.