TÜRKİYE Yİ BEKLEYEN DEPREM TEHLİKESİ İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ NDE TARTIŞILDI koordinatörlüğünde hazırlanan Siyaset Akademisi-3 ün üçüncü haftasında, ülkemizde de zaman zaman yaşadığımız ve acı kayıplar verilmesine neden olan afet konusunu Van Depremi Işığında Türkiye Afetlere Hazır mı? sorusuyla değerlendirerek devam etti. Afet ve deprem konusunun tartışıldığı dersimizde günün ilk konuğu olarak deprem ve doğal afetler konusunda otorite isimlerden biri olan ve bu konuda önemli eserler vermiş olan İstanbul Teknik Üniversitesi Jeofizik Müh.Böl. Öğr. Üyesi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan aramızdaydı. Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan dersine öncelikle Neden KIRAN? başlıklı sunumuyla başladı. Ve bu sorunun devamı olarak da; Deprem, Uçkun, Sel, Kuraklık, Orman yangınları, Süpürtü, Hortum,Yanardağ, Çığ gibi birtakım doğal afet türlerinin tanımıyla ve bunların çevreye etkilerinin ne olduğunu belirten Prof. Ercan sözlerine şöyle devam etti: Neden doğal olaylar oluyor dersek yaratılışın dirilişini görürüz. Çünkü yaratılışta toplu iğnenin başı kadar bile bir eksiklik görmüyoruz. Depremler olmazsa yeryüzünün sonu gelmiş, bitmiş demektir. O zaman yer yarı bir göktaşına dönmüş olacak, depremler bitecek belki ama o zaman da ortada yaşam diye bir şey kalmayacak. Bir yerde belli bir büyüklükte doğal bir olay olursa gelecekte de yine aynı yerde aynı olay gerçekleşecektir. Çünkü bu doğal bir yasadır. Bu yerin yasası hiçbir zaman değişmez. Şaşırtıcı olaylar yapmaz. Ve bu yasanın gereği olarak bir bölgede uzun süre deprem olmazsa bilin ki sağlam bir deprem olması mümkündür. Sunumunun devamında depremde çevresel ve toplumsal yapay olaylara da dikkat çeken Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan Türkiye de depremlerin yoğun olarak yaşandığı bölgeleri göstererek sözlerine şunları ekledi: Van depreminde, Gölcük depremine oranla kurtarmacılık anlamında oldukça yol katedildi. Ancak daha önemlisi göçük altına adam sokmamaktır. Ne yazık ki Türk halkı depremin yazgı olduğuna inanmıştır. Gölcük depreminden sonra çığım görmüş yapılara az çığım raporu alınarak oturulma izni verildi.
Doğal olayların edinimlerin yitirilmesiyle sonuçlanmasına Kıran denir. Kıran ın nedenleri ise yönetimsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, eğitimsizliktir. Çözümü ise ülkenin bilgi ve beceri ile yönetilmesidir. Depremcikler, deprem yapacak yerlerde oluşur. Küçükçekmece nin önünü bir deprem bekliyor. Yapılan araştırmalar sonucunda Marmara Ereğlisi nde bir deprem beklenmektedir. Türkiye de ki yapıların % 38 inin yapılaşma izni,% 67 sinin de yapı kullanım izni yok. Türkiye de kaçak yapılanmaların önlenmesi ve kaçak yapıların yıkılması yerine yenilerinin yapılması gerekiyor. Medyada depremle ilgili konuşan kişilerin fikri var ama bilgisi yok. Çoğu, hayatları boyunca 1 saat deprem eğitimi almamıştır. Yoksulluk ne kadar büyükse deprem, afet etkisi de o derece büyük olur. Türkiye de depremde bir kişinin ölme maliyeti 1 milyon 250 bin dolar. Yakın zamanda İstanbul da deprem beklemiyorum. 2045 gibi bir deprem bekliyorum hatta daha da gecikebilir. Türkiye de deprem konusunda yaşanan kayıplarda suçlu ayağa kalk denirse ayağa kalkması gereken 5 unsur şunlardır: Bayındırlık Bakanlığı, belediyeler, üniversiteler, müteahhit, yapı denetim sayışmanı. Katılımcılarımızın sorularını yanıtladıktan sonra sunumunu tamamlayan Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan a katılımından ötürü teşekkür plaketi takdim edildi. koordinatörlüğünde hazırlanan Siyaset Akademisi-3, üçüncü haftası günün ikinci oturumunda CNN TÜRK Haber Editörü Ahu ÖZYURT ve Genç Liderler Derneği Van Koordinatörü Tolga YÜKSEL ile tartışmaya devam etti. Geçtiğimiz günlerde önemli kayıplar verdiğimiz Van depremi yaşanır yaşanmaz bölgeye ilk giden, yaşanan afete dair ilk gözlemleri paylaşan ve bölgenin atmosferini Türkiye ye aktaran önemli isimlerden Ahu OZYURT ve Tolga YÜKSEL, deneyimlerini Banu Dalaman ın moderatörlüğünde ortak oturumda paylaştılar. Bir basın mensubu olarak Van da yaşanan üzücü depremi sıcağı sıcağına yaşayan Ahu ÖZYURT sözlerine depremin hemen ardından bölgedeki acil yardım organizasyonlarının ne çapta geliştiğini, kurtarma ekipleri ve afet yönetim sisteminin işleyişinin ne yönde ilerlediğini anlatarak başladı. Van depreminin yanı sıra bölge şartlarının da, yardımların ulaşması, depremzedelere adilane bir biçimde dağıtılması, aksaklıkların giderilmesi, gerçek ihtiyaç sahiplerinin belirlenmesi gibi
etkenlerinde ikinci bir zorluk aşamasına neden olduğuna değinen Ahu Özyurt un konuşmasından bazı önemli kısımlar ise şöyle özetlenebilir: Biz gazeteciler olarak bir takım denetim ve uyarı mekanizmalarının bırakıldığını fark ettik. Bazı durumlarda varoş mahallelerdeki durumları malum siyasi nedenlerden dolayı gazeteciler olarak aktaramadık. Bölgede daha fazla gözlem yapması gereken akademisyenler bölgeyi ne yazık ki çok erken terk etti. Yayın yaparken enkaz görüntüleri konusuna etik olarak bakarsak; mutluluk hikâyelerinin anlatılmasını herkes ister. Ancak bazı görüntüler vardı ki bunlar bir yerde sessiz kalmanın gerektiği anlardı. Van depreminde büyük resmin gösterilmesi kısmen engellendi. Şöyle de bir gerçek var ki; Biz BDP liyiz diye yardım gönderilmiyor diyen insan sayısı çok az. Bölge halkının çoğunluğu BDP nin hizmet partisi olmadığını bu depremde fark etti. Van halkı ne yazık ki yerel ve merkezi yönetimin arasında iki ateş arasında kaldı. İktidar dediğimiz yapı kendi koltuğunu korumak için gönüllü pek çok faaliyeti zaman zaman engelledi. Van depreminden sonra Türkiye bir gerçeği daha öğrendi ki o da sivil inisiyatifin ve gönüllü katılımın gelişmesi gerektiği ve kurtarma gruplarına katılımın daha fazla sağlanması gerektiğidir. Ardından sözü devralan Genç Liderler Derneği Van Koordinatörü Tolga YÜKSEL konuşmasına, depremin Türkiye nin kaçınılmaz bir gerçeği olduğuna ve daha önce yaşanmış kötü ve yetersiz deneyimlere rağmen Van depremiyle birlikte hala oturmuş bir Afet Yönetim Sistemi nin olmayışına ve hali hazırda hala bir alt yapı sorunu yaşanmasına değinerek başladı. Van daki yardım organizasyonlarında aktif olarak çalışan ve deprem atmosferini birebir yaşayan bir Sivil toplum kuruluşu temsilcisi olarak afet bölgesine dair gözlem ve deneyimlerini anlatan Tolga YÜKSEL in konuşmalarından bazı önemli kesitler ise şöyle: Depremin şokunu hala tam olarak atlatamamış Van da belli başlı temel ihtiyaçların temini hala sağlanmış değil. Van da yaşananlar insanların ekranlarda gördüklerinden çok daha fazla zor şartlar ve imkânsızlıklarla dolu.
Van da halkı bölge şartları ve kış mevsiminin de etkisiyle çözülmesi daha çok çaba isteyen yeni sorunlar bekliyor ne yazık ki. Ve yine bölgede okuyan öğrencilerin gelecekteki durumlarının ne olacağı da bu sorunlar arasında. Kurtarma ekipleri için bir alt yapı çalışması yoktu. Ve tüm bunlar olası bir krize ne kadar hazırlıksız olduğumuzu gösteriyor. Dernek olarak, doğal afetlerin parti programlarına alınması ile ilgili derslerin verilmesine yönelik projeler geliştiriyoruz. Şu an depremden sonra gözlemlediğimiz olası bir tehlike ise bir doğalgaz patlamasıdır. Etnik ayrım yapılmadan bölgedeki tüm halk bir vatandaş bir birey olduğunu kanıksamış durumdaydı. Konuşmalarının ardından Ahu ÖZYURT ve Tolga YÜKSEL e katılımlarından ötürü teşekkür plaketleri takdim edildi. koordinatörlüğünde hazırlanan Siyaset Akademisi-3 üçüncü haftasında, günün üçüncü oturumunda alanında uzman isimlerden biri olan İstanbul Aydın Üniversitesi Afet Araştırmaları Merkezi(AFAM) Başkanı Yrd. Doç. Dr. Kubilay KAPTAN değerli bilgilerini öğrencilerimizle paylaştı. Türkiye de geçmiş yıllarda da pek çok kez yaşanmış ve acı kayıplarla sonuçlanmış bir afet türü olan depremin tektonik hareketlerinin teknik açıdan oluşumunu, hazırladığı bir sunumla anlatarak dersine başlayan Yard. Doç. Dr. Kubilay KAPTAN, haritalar eşliğinde ülkemizde geçmişten günümüze yaşanmış depremlerin alt yapılarını, hangi bölgede ne sıklıkla yaşandığını ve bu depremlerin hangi dönemlerde hangi fay hatları üzerinde seyrettiğini göstererek deprem gerçeğinin ne olduğuyla ilgili teknik bilgiler konusunda katılımcılarımızı bilgilendirdi. Ardından yine Türkiye de Afet Yönetim Sistemindeki alt yapı yetersizliklerine dikkat çeken Yard. Doç. Dr. KAPTAN, Türkiye nin öncelikli olarak yapı ve imar tekniği açısından yabancı kaynaklı sistemlere bağlı kalmaması, olası bir depreme karşı alt yapı çalışmalarında kendi teknik kaynaklarını kullanmayı öğrenmesi, afet döneminde güçlü organizasyon sistemleri geliştirmesi ve toplumu deprem konusunda bilinçlendirmek için artık daha yapıcı eğitimler verilmesi gerektiği gibi konulara da değindi. Yard. Doç. Dr. Kubilay KAPTAN ın dersinden bazı önemli kısımlar ise şöyle: Kırıklar domino taşları gibidir ve gerçekten her bir hareket domino etkisiyle birbirini etkiler. İnsanların genel olarak yanlış bilgilendirildiği konulardan biri de depremin şiddeti ve büyüklüğünün ne olduğunun karıştırılmasıdır.
Güvenli yapı tasarımları için geçmiş depremlerden alınacak önemli dersler vardır. Dünya var olduğundan beri depremler, kasırgalar, volkanlar da her zaman var olmuştur. Dünya bu afetlerle bugün bu şeklini almıştır. Ülkemizin neredeyse %100ü fay hatlarıyla dolu." Ne yazık ki Türkiye olarak deprem için hiç bir hazırlık yapmıyoruz." Depreme karşı toplumu etkin bir biçimde bilinçlendirmenin yanı sıra önemli bir konu daha var ki o da engelli vatandaşların depreme karşı korunmasının sağlanması gerektiğidir. Bir depremde 1. dakikalık sürede ne yaptığınız önemlidir. Ölenlerin çoğu ise panik ve izdihamdan ölüyor. Konuşmalarının sonunda katılımcılarımızın sorularını da yanıtlayan Yrd. Doç. Dr. Kubilay KAPTAN a katılımından ötürü teşekkür plaketi takdim edildi. koordinatörlüğünde hazırlanan Siyaset Akademisi-3 ün üçüncü haftasında günün dördüncü ve son konuğu olarak Türkiye de afet yönetimi konusunda önemli deneyimlere sahip bir isim olan Meteoroloji Mühendisi ve İstanbul Teknik Üniversitesi Afet Merkezi Müdürü Prof.Dr. Mikdat KADIOĞLU aramızdaydı. Hazırladığı sunumla birlikte ilk olarak Afetlere Hazır mıyız? sorusu üzerinden dersine başlayan Prof.Dr. KADIOĞLU afetin ne olduğu, ne çeşit afetlerin var olduğu ve hangisinin nasıl etki ve zararlar bıraktığından bahsetti. Afet konusunda katılımcılarımıza sunduğu bilgileri video kaynaklarla da pekiştirmesinden özellikle olası bir depremde anahtar korunma yolunun ÇÖK-KAPAN-TUTUN yöntemi olduğunun üzerinde özellikle durup, afet yönetimi konusunda hangi yöntemlerin kullanılması gerektiğini anlattı. Prof.Dr. KADIOĞLU na göre deprem öncesi neler yapılması gerektiği şu şekilde sıralanıyor: Afetlere dirençli imar yapılanması, yapısal zararları önlemek, yapısal olmayan zararları önlemek, DASK poliçesi satın almak. Prof.Dr. Mikdat KADIOĞLU nun oldukça keyifli ve öğretici geçen dersinden bazı önemli noktalar ise şöyle: Afetlere hazırlıklı mıyız sorusuna gelirsek; toplumda herkes birey olarak hazırsa ancak o zaman hazırlıklıyız demektir. Afet Yönetim Sisteminde kullanılması gereken bazı yöntemler ise; zarar azaltma, hazırlık, tahmin ve erken uyarı, koruma-düzeltme, iyileştirme, müdahale,etki analizi vs.. Türkiye de ne yazık ki hala bilimsel anlamda bir afet yönetimi yok! Afet yönetiminde yeterli kalifiyede çalışan yok. Ülkece afet yönetimi konusunda bir aşama kaydetmek istiyorsak herkes ve her kurum üzerine düşeni fazlasıyla yapmalıdır.
Türkiye de ne yazık ki bir şike yasası kadar afet kanununa dikkat çekilmiyor. Türkiye uzun yıllardan beri fay hattına takılı kalmış bir ülkedir. Milletçe riski algılamada problem yaşıyoruz. Bu noktada deprem riskini algılayabilmek önemli. Sivil toplum kuruluşları arama kurtarmadan öte afet yönetimi üzerine uzmanlaşmalılardır. Katılımcılarımızın soruları da yanıtladıktan sonra dersini sonlandıran Prof. Dr. Mithat KADIOĞLU na katılımından ötürü teşekkür plaketi takdim edildi.