İSLAMİ DÖNEM TÜRK DESTANLARI

Benzer belgeler
İnci. Hoca GEÇİŞ DÖNEMİ ESERLERİ (İLK İSLAMİ ESERLER)

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

İSLÂMİYET ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI İSLÂMİ İLK ESERLER SORU PROĞRAMI AHMET ARSLAN

TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ

10.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

İLK İSLAMİ ESERLER KUTADGU BİLİG (Mutluluk Veren Bilgi) YUSUF HAS HACİP ( )

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 10. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

ASıL ADı KITAB-ı DEDE KORKUT ALÂ LISAN-ı TAIFE-I OĞUZAN (OĞUZLARıN DILIYLE DEDE KORKUT KITABı)

İslam medeniyetinde Türk Edebiyatı

BENDEN SELAM OLSUN BOLU BEYİ'NE

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Konu Anlatımlı Soru Bankası ESKİ TÜRK DİLİ VE LEHÇELERİ...

İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ

Türk İslam Tarihi Konu Anlatımı. Talas Savaşı (751)

Karahanlılar ( )

Karahanlı Eserlerindeki Söz Varlığı Hakkında

TÜRK EDEBİYATI 10. SINIFLAR 17 Nisan 2015

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak

İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

DERSLER VE AKTS KREDİLERİ

BEP Plan Hazırla T.C Ceyhan Kaymakamlığı ALTI OCAK MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ Müdürlüğü Edebiyat Dersi Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı

TÜRK EĞİTİM TARİHİ 3. Dr. Öğr. Ü. M. İsmail Bağdatlı.

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır.

KARAMAN ERMENEK BALKUSAN KÖYÜ

Uluslararası Dede Korkut Konferansı

Türk Dili Anabilim Dalı- Tezli Yüksek Lisans (Sak.Üni.Ort) Programı Ders İçerikleri

DERS PLANI DEĞİŞİKLİK SEBEBİNİ İLGİLİ SÜTUNDA İŞARETLEYİNİZ "X" 1.YARIYIL 1.YARIYIL 2.YARIYIL 2.YARIYIL. Kodu Adı Z/S T+U AKTS Birleşti

Azrail in Bir Adama Bakması

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TEMSİLCİLERİ - III

DR. NURŞAT BİÇER İN TÜRKÇE ÖĞRETĠMĠ TARĠHĠ ADLI ESERĠ ÜZERİNE

Tablo 2: Doktora Programı Ortak Zorunlu-Seçmeli Dersler TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI DOKTORA PROGRAMI GÜZ YARIYILI

Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER

MARMARA ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK EĞİTİM FAKÜLTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ BÖLÜMÜ PDR ANA BİLİM DALI 2018 BAHAR YARIYILI TÜRK EĞİTİM TARİHİ DERSİ İZLENCESİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

DESTAN DÖNEMI TÜRK EDEBIYATI. Destan Dönemi

Aruzla şiire başlayan sanatçılar, Ziya Gökalp in etkisiyle sonradan hece ölçüsüyle yazmaya başlamışlardır.

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ

BATTALNAMENİN TÜRK DESTANLARI ARASINDAKİ YERİ *

ÜNİTE TÜRK DİLİ - I İÇİNDEKİLER HEDEFLER TÜRKÇENİN KİMLİK BİLGİLERİ

EDEBİYAT 9. SINIF 10. SINIF

T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

11.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi...

CEVAPLAR 1 C 2 D 3 E 4 A 5 D 6 C 7 E

T.C. NEVŞEHİR HACI BEKTAŞ VELİ ÜNİVERSİTESİ. Fen Edebiyat Fakültesi Dekanlığı İLGİLİ MAKAMA

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

Hacı Bayram-ı Velî nin Torunlarından Şair Ahmed Nuri Baba Divanı ndan Örnekler, Ankara Şehrengizi ve Ser-Güzeşt i

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ

OĞUZ TÜRKÇESİNİN ANADOLU DAKİ İLK ÜRÜNLERİ (XIII. - XIV.

FECRİ-ATİ EDEBİYATI SANATÇILARI

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1 BÖLÜM 2

HALK EDEBİYTI IV AŞIK EDEBİYATINDA ÜSLUP

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Tarih İçinde Türk Edebiyatı

SULTAN VELED DİVANI (ÇEV. PROF. DR. VEYİS DEĞİRMENÇAY) ŞEYDA ARISOY

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş

ETKİNLİKLER/KONFERSANS

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ YILLIK PLANI

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TEMSİLCİLERİ - I

ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI. Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi

TÜRK DESTANLARI. 1.Altay - Yakut

KIRGIZ MİLLETİNE AİT <KIRKKIZ> EFSANESİ

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Fen - Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

Bacıyân-ı Rum. (Dünyanın İlk Kadın Teşkilatı: Anadolu Bacıları)

İnci. Hoca DİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ II (BENTLERLE KURULANLAR)

HİKÂYE (ÖYKÜ) Tarihçe ve İlkler Dede Korkut (Korkut Ata) Kimdir? Dede Korkut Hikâyeleri ve Eğitim Araştırma Sonuçları Yararlanılan Kaynaklar

ADI SOYADI: SINIFI: NUMARASI: PUANI:

Lütfi ŞAHİN /

KARAHANLI ESERLERİNDEKİ SÖZ VARLIĞI HAKKINDA

Savaş, kahramanlık ve vatan sevgisi gibi konuları destansı ve abartılı bir anlatımla işleyen şiirlerdir.

Prof.Dr. Naciye Yildiz Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Völümü

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

kpss Önce biz sorduk 50 Soruda SORU Güncellenmiş Yeni Baskı ÖABT SOSYAL BİLGİLER Tamamı Çözümlü ÇIKMIŞ SORULAR

Balım Sultan. Kendisinden önceki ve sonraki Postnişin'ler sırası ile ; YUSUF BALA BABA EFENDİ MAHMUT BABA EFENDİ İSKENDER BABA EFENDİ

İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ PDF

I. BÖLÜM I. DİL. xiii

UNESCO GENEL KONFERANSLARI TARAFINDAN İLAN EDİLEN ANMA VE KUTLAMA YIL DÖNÜMLERİ

Canlı ve cansız varlıklara, çeşitli somut ve soyut kavramlara ad olan sözcük türüdür.

1 KAFKASYA TARİHİNE GİRİŞ...

Kısaltmalar. Kısaltmalar

Emine Aydın. Resimleyen: Sevgi İçigen. yayın no: 104 ÇOCUKLAR için islâm TARiHi

KURTALAN İLÇESİ. Siirt deki Kültür Varlıkları

TÜRK HALK ŞİİRİ EDB305U KISA ÖZET

İktisat Tarihi I

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 13.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Yunus Emre Hacı Bektaş-ı Velî Sultan Veled

İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK TARİHİ TEST

Transkript:

İSLAMİ DÖNEM TÜRK DESTANLARI kaderine rıza gösterir ancak oğluna, ne pahasına olursa olsun intikamını almasını söyler. Köroğlu Çamlıbel'e yerleşir, çevresine yiğitler toplar ve babasının intikamını alır. KÖROĞLU DESTANI Köroğlu Destanı, kahramanı Ruşen Ali'nin ve babası Koca(Seyis) Yusuf'un Bolu Beyi ile olan mücadelelerini ele alır. Kahramanı 16yy. da yaşamış halk ozanı Köroğlu'dur (Ruşen Ali). Bu destan Yaşar Kemal'in Üç Anadolu Efsanesi yapıtında yazına kazandırılmıştır. Bolu beyi, güvendiği ve sevdiği seyislerinden biri olan Yusuf'a : " Çok hünerli ve değerli bir at bul." emrini verir. Seyis Yusuf, uzun süre Bolu beyinin isteğine göre bir at arar. Büyüdüklerinde istenen niteliklere sahip olacağına inandığı iki küçük tay bulur ve bunları satın alır. Bolu beyi bu zayıf tayları görünce çok kızar ve seyis Yusuf'un gözlerine mil çekilmesini emreder. Gözleri kör edilen ve işinden kovulan Yusuf, zayıf taylarla birlikte evine döner. Oğlu Ruşen Ali'ye talimat verir ve tayları büyütür. Babası kör olduğu için Köroğlu takma adıyla anılan Ruşen Ali, babasının talimatlarına göre atları yetiştirir. Taylardan biri mükemmel bir at haline gelir ve Kırat adı verilir. Kırat da destan kahramanı Köroğlu kadar ünlenir. Seyis Yusuf, Bolu beyinden intikam almak için gözlerini açacak ve onu güçlü kılacak üç sihirli köpüğü içmek üzere oğlu ile birlikte pınara gider. Ancak, Köroğlu babasına getirmesi gereken bu köpükleri kendisi içer, yiğitlik, şâirlik ve sonsuz güç kazanır. Babası Hayatını fakirlere ve çaresizlere yardım ederek geçirir. Halk inancına göre silah icat edilince mertlik bozuldu demiş kırklara karışmıştır. Çeşitli dönemlere ve farklı siyâsî birlikler sahip Türk grupları arasında tespit edilen Türk destanlarının kısaca tanıtımı ve özeti bu kadardır. Bu destan metinleri incelendiğinde hepsinde ilk Türk Destanı Oğuz Kağan destanının izlerinin olduğu görülür. Bu destan parçaları Türk dünyasının ortak tarihî dönem hatıralarını aksettiren ilk edebî ürünler olarak da çok önemlidir. BATTALGAZİ DESTANI (BATTAL - NAME) Halk arasında Battal Gazi Destanı diye de anılan hikâyenin kahramanı Battal Gazi dir. Bu kişinin kahramanlıkları etrafında meydana gelen menkâbeler ilk defa Arapça Zelhimme adlı kitapta toplanır. Kitabın ilk bölümünde Seyyid Battal Gazi nin kahramanlıkları, 8. yüzyılda Bizanslılar la yaptığı savaşlar ve İstanbul u kuşatan Emevî kumandanı Mesleme nin silâh arkadaşı Sahsâh ın başından geçen olaylar anlatılır. Bir destan kahramanı olması dolayısıyla, kitabın ikinci bölümünde, o devirde ve daha sonraki devirlerde cereyan eden birçok olay da Battal Gazi ye mâl edilir. Görüldüğü gibi destanın kahramanı Arap cengâveri olmasına rağmen, Türk halkı ona Anadolu gazilerine uygun bir ünvan olmak üzere Battal Gazi adını verir. 12. yüzyılda Dânişmendliler Devleti nin gazi hükümdarları da Haçlılar ve Bizanslılar a karşı çetin mücadeleler verdikleri için, yaptıkları bu gazâlar halk arasında Emevî-Bizans ve Abbasî-Bizans savaşlarının devamı gibi gösterilmiş ve bu devirde geçen olaylar da Battal Gazi Destanı na ilâve edilmiştir. Böylece, 12. ve 13. yüzyıllarda Dânişmendliler Devleti bünyesinde nesir halinde yazıya geçen Battalnâme adındaki Türkçe destan bu şekilde meydana gelir.

Yazıya ne zaman ve kimin tarafından geçirildiği bilinmeyen ve Türkçe de çok çeşitli yazma ve basma nüshaları bulunan eser Türk halkı arasında büyük rağbet görmüş, bazı hikâyeler saz şairleri tarafından çeşitli meclislerde şifâhen (ağızdan, sözle) okunarak yayılması sağlanmıştır. Destanın esas kahramanı Battal Gazi tipi ayrıca bazı din kitaplarına, Yeniçeri Ocağı nda okunan destanî hikâyelere ve bazı tasavvufî şiirlere kadar da girmiştir. Danişmendnâme ilk olarak Sultan II. İzzeddin Keykâvus un emriyle, yazıcılarından İbni Alâ tarafından derlendi. Aynı eser, 14. yüzyılda I. Murad ın emriyle Tokat dizdârı Arif Ali tarafından 1361 yılında sade bir Türkçe ile on yedi bölüm halinde, araya manzum parçalar da ilâve edilerek yeniden yazıldı. Daha sonra Gelibolulu Åli eseri Mirkadü l-cihâd adı ile yeniden kaleme aldı. Battal Gazi Destanı, daha sonra, 18. yüzyılda Dârendeli Bekaî adlı bir halk şairi tarafından manzum olarak ve 7000 beyit halinde yeniden kaleme alınmıştır. Destanın esas hikâyesi, idealist bir İslâm cengâverinin olağanüstü olaylarla dolu macerasından ibarettir. Hikâyenin aslî kahramanı ise, İslâm dini uğrunda sadece Rumlar ve diğer kâfirlerle değil, cinler, devler, cadılar ve ifritlerle de çarpışmak zorunda kalır. Hikâyede ayrıca Battal Gazi nin atı Aşkar Devzâde de önemli bir yer tutar. Türk Edebiyatı tarihinde Türkler in İslâmiyet i kabul ettikleri ve yerleşik medeniyete geçtikleri dönemin yazılı ürünü olması bakımından ayrı bir önemi olan destanda, önceki dönemin alp tipi yerine, bu defa İslâm uğrunda gazâ eden gazî ve velî tipi geçer. DANİŞMEND GAZİ DESTANI (DANİŞMEND-NAME) DANİŞMENDNÂME NİN KONUSU KISACA ŞÖYLEDİR: Hicret ten 360 sene sonra Battal Gazi nin torunlarından Melik Ahmed Danişmend, Bağdat halifesinden izin alarak Tursun, Çavuldur, Kara Togan başta olmak üzere, arkadaşlarıyla Malatya dan hareket edip Rumlar üzerine yürür. Gayesi Anadolu yu fethetmektir. Önce Sivas a gider. Orayı tamir ettirir. Ordusunu ikiye ayırır. Bir kısmı İstanbul, diğeri ise Karaman üzerine yürür. Kendisi de Sivas dan Karadeniz e kadar olan bölgeyi fethetmek üzere harekete geçer. Çorum, Niksar ve Amasya yı alır. Canik i fethetmek üzere sefere çıkar. Ancak yolda kâfirler tarafından pusuya düşürülür. Çatışmada ağır yaralanır, Niksar a döner ve orada ölür. Danişmend Gazi nin ölümünden sonra Niksar, Amasya, Tokat ve Sivas teker teker Hıristiyanların eline geçer. Danişmend in İstanbul ve Karaman üzerine giden arkadaşlarından pek çoğu da ölmüşlerdir. Türklerin Anadolu yu fethini anlatan destandır. Anadolu da Türk büyükleri için 12. yüzyılda söylenmeye başlanan İslâmî-Türk Destanları nın 13. yüzyılda yazıya geçirilmiş bir örneğidir. Başta Battal Gazi soyundan olan Danişmend Ahmed Gazi olmak üzere Danişmendliler in kahramanlıklarını, bunların Bizanslı, Haçlı ve Ermeniler le olan savaşlarını anlatır. Bir bakıma Malatya nın Arap emiri Ömer bin Übeydillahi s-sülemî ye ait efsanenin Türk Destanı üslûbuyla söylenmiş bir devamı gibidir. Danişmend Gazi nin oğlu Melik Gazi, Bağdat halifesine başvurur. O da Horasan da, Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey e haber gönderir, Selçukluları gazâya davet eder. Tuğrul Bey Anadolu nun fethine Süleyman Şah ı memur eder. Süleyman Şah, Melik Gazi ile birlikte Anadolu yu fetheder. Anadolu nun fethini anlatan bu destanda Danişmentlilere büyük yer ayrılır. Destan kahramanı Danişmend Ahmet Gazi tam bir İslâm gazisidir. Dedesi Battal Gazi nin

bir benzeridir. Bütün gazâlarını İslâm uğruna yapar. En büyük gayesi Hıristiyanları hak dinine çağırmak ve ülkelerinin İslâm nuruyla aydınlanmasına vesile olmaktır. Battalnâme nin devamı gibi görünen eser, ondan daha küçük, daha az olaylı ve daha basittir. Ancak, mahallî özellikleri daha çoktur. Bu eserde münacaatlar, Allah a sığınıp yardım dilekleri, Hızır aleyhisselamın görünüp yaraları iyileştirmesi, bazı Hıristiyanların rüyalarında Peygamber efendimizi görerek Müslüman olmaları, kimi Hıristiyan kızlarının mücahidlerle evlenmeleri gibi dini motifler yanında tarihi ve efsanevi unsurlar da çoktur. Eserin son bölümü bir sonsözden ibarettir. Yazar burada dünyanın faniliğinden bahsederken dini ve ahlaki nasihatler verir. Danişmendname de tarihi, masallaştıran ve pek çok vak a için yanında tarihe ışık tutan parçalar da vardır. Eserde gazalara kimlerin hangi sıra ile katıldıkları belirtilmekte, özellikle başı açık, yalın ayak harb eden dervişlerin küffar ile yapılacak gazaya yürüyüşleri hakkında bilgi verilmektedir. 1820'yılından itibaren yazıya geçirilen Edige destanının Kazak-Kırgız, Kırım, Nogay, Türkmen, Kara Kalpak, Başkırt olmak üzere altı rivâyeti tesbit edilmiştir Çeşitli Türk guruplar arasında Alp Er Tunga ve Oğuz Kağan gibi ilk Türk destanlarının izlerini taşıyan Türk kahramanlık dünya görüşünü temsil eden burada bahsi geçenler kadar yaygınlaşmamış ortak Edebiyat geleneği içinde yer almamış pek çok başka destan örneği bulunmaktadır. Osmanlı sahasında destandan hikâyeye geçişte ara türler olarak da nitelendirilen çok tanınmış ve birçok Türk topluluklarınca da bilinen Köroğlu örneği yanında daha sınırlı alanlarda tespit edilen Danişmendname, Battalname gibi ilgi çekici örnekler de bulunmaktadır. Danişmendname nin kahramanı olan Melik Danişmend Gazi, Battal Gaziye benzeyen bir kişi olup, bilgili, dindar ve usta bir kumandandır. Bir kılıç darbesiyle, düşman askerinin başını ve vücudunu oturduğu atın eğer kayışına kadar ikiye böler. Muharebe esnasında attığı naralarla koca bir orduyu dağıtır. CENGİZ HAN DESTANI EDİGE DESTANI Bu destanda XIII. yüzyılda Hazar denizi kıyısında kurulan Altınordu Hanlığının XV. yüzyılda Timurlular tarafından yıkılışı anlatılmaktadır. Destanın adı, Altınordu Hanı ve bu destanın kahramanı Edige Mirza Bahadır'a atfen verilmiştir. Edige Mirza Bahadır'ın devletini ayakta tutabilmek için yaptığı büyük mücadeleler, ölümünden sonra XV. yüzyılda destan haline getirilmiştir. Ortaasya da yaşayan Türk boyları arasında XIII. yüzyılda doğup gelişmiştir. Cengiz nâme Moğol hükümdarı Cengiz in hayatı, kişiliği ve fetihleri ile ilgili olarak Cengiz in oğulları tarafından idare edilen Türkler tarafından meydana getirilmiştir. Orta Asya da yaşayan Türkler özellikle de Başkurd, Kazak ve Kırgız Türkleri, Cengiz destanını çok severek günümüze kadar yaşatmışlardır. Cengiz-nâme de, Cengiz bir Türk kahramanı olarak kabul edilmekte ve hikâye Türk tarihi gibi anlatılmaktadır.

Cengiz, Uygur Türeyiş destanının kahramanları gibi gün ışığı ile Kurt-Tanrı nın çocuğu olarak doğar. Cengiz-nâme, Moğol Hanlarının destanî tarihi olarak kabul edildiğinden tarih araştırıcılarının da dikkatini çekmiştir. XVII. yüzyılda Orta Asya Türkçesinin değerli yazarı Ebü l Gâzi Bahadır Han, şecere-i Türk adlı eserinde Cengiz-Nâme nin 17 varyantını tesbit ettiğini söylemektedir. Bu bilgi, bu destanın, Orta Asya daki Türkler arasındaki yaygınlığını göstermektedir. Hz. Muhammed kanatlı atı Burak ın sırtında göklere yükseldiği Mirâc Gecesinde gök katlarında kendinden önceki peygamberleri görür. Bunlar arasında birini tanıyamaz ve Cebrail e bunun kim olduğunu sorar. Cebrail : Bu peygamber değildir. Bu sizin ölümünüzden üç asır sonra dünyaya inecek olan bir ruhtur. Türkistan da sizin dininizi yayacak olan bu ruh Abdülkerim Satuk Buğra Han adını alacaktır. Hz. Muhammed yeryüzüne döndükten sonra her gün İslamiyet i Türk ülkesine yayacak olan bu insan için dua etti. Orta Asya Türkleri, Cengiz i islâm kahramanı olarak da görmüşler ve ona kutsallık atfetmişlerdir. Batıdaki Türkler tarafından ise Cengiz hiç sevilmemiştir. Arap tarihçilerinin, bu hükümdarı islâm düşmanı olarak göstermeleri ve tarihî olaylar onun sevilmemesinde etkili olmuştur. Moğolların Anadolu'ya saldırgan biçimde gelip ortalığı yakıp yıkmaları, Bağdat ın önce Hülâgu daha sonra Timurlenk tarafından yakılıp yıkılması, Timurlenk in Yıldırım Beyazıd la sebebsiz savaşı gibi tarihi gerçekler, Cengiz in de diğer Moğollar gibi sevilmemesine sebep olmuştur. Cengiz-Nâme batıda yaşayan Türklerin hafıza ve gönüllerinde yer almamıştır. Cengiz-Nâme nin Orta Asya Türkleri arasında bir diğer adı da Dâstân-ı Nesl-i Cengiz Han dır. Edige Bu destanda XIII yüzyılda Hazar denizi kıyısında kurulan Altınordu Hanlığının XV. yüzyılda Timurlular tarafından yıkılışı anlatılmaktadır. Hz. Muhammed in arkadaşları da bu ruhu görmek istediler. Hz. Muhammed dua etti. Başlarında Türk başlıkları bulunan silâhlı, kırk atlı göründü. Satuk Buğra Han ve arkadaşları selâm verip uzaklaştılar. Bu olaydan üç asır sonra Satuk Buğra Han, Kaşgar Sultanının oğlu olarak dünyaya geldi. Satuk Buğra Hanın doğduğu gün yer sarsılmış, mevsim kış olduğu halde bahçeler, çayırlar çiçeklerle örtülmüştü. Falcılar bu çocuğun büyüyünce müslüman olacağını söyleyerek öldürülmesini isterler. Satuk Buğra Hanı, annesi : Müslüman olduğu zaman öldürürsünüz. diyerek ölümden kurtarır. Satuk Buğra Han 12 yaşında arkadaşlarıyla birlikte ava çıkmağa başlar. Avda oldıkları günlerden birinde kaçan bir tavşanın arkasından hızla koşarken arkadaşlarından uzaklaşır. Kaçan tavşan durur ve bir ihtiyar insan görünümü kazanır. Satuk Buğra Han ın sonradan Hızır olduğunu anladığı bu yaşlı kişi ona Müslüman olmasını öğütler ve islâmiyeti anlatır. Satuk Buğra, Kaşgar hükümdarı olan amcasından islâmiyeti kabul etmesini ister. SATUK BUĞRA HAN DESTANI Kaşgar Hanı, müslüman olmayacağını söyler. Satuk Buğra Han ın işaretiyle yer yarılır ve hükümdar toprağa gömülür. Satuk Buğra Han hükümdar olur ve bütün Türk ülkeleri onun idaresinde islâmiyeti kabul ederler. Satuk Buğra Han, ömrünü müslümanlığı yaymak için mücadele ile geçirmiştir. Menkabelere göre Satuk Buğ-

ra Han ın düşmana uzatıldığında kırk adım uzayan bir kılıcı varmış ve savaşırken etrafına ateşler saçıyormuş. 96 yaşında Tanrıdan davet almış bu sebeble Kaşgar a dönmüş ve hastalanarak burada ölmüştür. DEDE KORKUT HİKAYELERİ Oğuz Türklerinin diğer Türk boylarıyla ya da Rum, Abaza ve Gürcülerle yaptıkları savaşlara ait destanî hikâyelerdir. Halk arasında söylene söylene XIV. yüzyılda son şeklini almış, 15. ve 16. yüzyılda yazıya geçirilmiştir. Hikâyelerin yazarı belli değildir. Dede Korkut hikâyelerinin biri Almanya da Dresden Kütüphane si nde, diğeri Vatikan da olmak üzere, iki yazma nüshası vardır. hüküm süren Türk hakanlarına akıl hocalığı ve danışmanlık ettiği hikâyelerden anlaşılmaktadır. 1. DEDE KORKUT HİKAYELERİ NİN ÖZELLİKLERİ: Dede Korkut hikâyeleri on iki hikâye ile bir önsözden oluşmaktadır. Hikâyelerde olaylar nesir, kahramanların duygu ve düşünceleri nazımla dile getirilmiştir. Arı bir Dil kullanılmış, olağanüstü olaylara yer verilmiştir. Türkçenin canlı ve doğal anlatım güzelliğini gösteren hikâyelerde ses tekrarlan da sıkça yer almaktadır. Dede Korkut un Türkler arasında, ağızdan ağıza, dilden dile dolaşan hikâyeleri XV. yüzyılda Akkoyunlular devrinde Dede Korkut Kitabı adıyla bir kitapta toplanmış, böylelikle sözden yazıya dökülmüştür. Bu hikâyeler, Türk ruhuna, Türk düşüncesine, Türk kültürüne ve hayat tarzına ışık tutan en açık belgelerdir. Dede Korkut, Oğuz Türklerini, onların inanışlarını, yaşayışlarını, gelenek ve göreneklerini, yiğitliklerini, sağlam karakteri ve ahlakını, ruh enginliğini, saf, arı, duru bir Türkçe ile dile getirir. Hikâyelerdeki şiirlerde, çalınan kopuzların kıvrak ritmi, yanık havası vardır. Dede Korkut un kahramanları, iyiliği ve doğruluğu öğütler. Güçsüzlerin, çaresizlerin, her zaman yanındadır. Tok sözlü, sözlerinin eridirler. Türk milletinin birlik ve beraberliğini, millî dayanışmayı, el ele tutuşmayı öne çıkarır. Dede Korkut un kişiliği üzerinde yeterli bilgimiz yoktur. Korkut-Ata adıyla da tanınan Dede Korkut, söylentilere göre Oğuzların Bayat Boyundan Kara Hoca nın oğludur. Onun, IX. ve XI. yüzyıllar arasında Türkistan da Sir- Derya nehrinin Aral Gölüne döküldüğü yerde doğduğu, Ürgeç Dede adında bir oğlu olduğu, Oğuz Türklerinden büyük saygı gördüğü, bu bölgelerde 2. DEDE KORKUT HİKAYELERİ NİN EDEBİ DEĞERİ VE İÇERİĞİ: Türk edebiyatının en önemli eserlerinden birisi 12 hikâyeyi içine alan Dede Korkut Kitabı dır. Bu eser üzerinde yerli ve yabancı araştırıcılar tarafından yüzlerce çalışma yapılmıştır. Eserin iki önemli yazması bulunmakta olup bunlar Almanya nın Dresden şehrinde ve Vatikan dadır.

Bir giriş ve on iki hikâyeden oluşan Dede Korkut hikâyelerinin konusu da çeşitlilik göstermektedir. Bunlardan birinci (Dirse Han Oğlu Boğaç Han) ve on ikinci (İç Oğuzun Dış Oğuza Asi Olup Beyrek in Öldürülmesi) hikâyelerde Oğuzların kendi aralarındaki mücadeleler anlatılmaktadır. Basat ın Tepegöz ü Öldürdüğü Hikâye ile Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Hikâyesinde ise Oğuzların olağanüstü güçlerle olan mücadelesi ele alınmıştır. Kalan sekiz hikâyede (Salur Kazan ın Evinin Yağmalanması, Kam Püre Oğlu Bamsı Beyrek, Kazan Bey in Oğlu Uruz Bey in Esir Düşmesi, Kanlı Koca Oğlu Kan Turalı, Kazılık Koca Oğlu Yigenek, Begil Oğlu Emren, Uşun Koca Oğlu Segrek, Salur Kazan ın Tutsak Olup Oğlu Uruz un Kurtarması) ise Oğuzların komşuları ile olan mücadelelerini görmekteyiz. Dede Korkut hikâyelerinin birinci derecede kahramanı Dede Korkut, Kazakis tan kaynaklarına göre Kızılordalıdır ve mezarı Sırderya Irmağı nın kenarındadır. Hikâye kahramanı Dede Korkut un doğumu, mitoloji ve Efsane ile süslenerek 36 ayda dünyaya gerçekleşmiştir. O, doğduğunda olağanüstülükler olmuş, mevsim değişmiştir. Tıpkı doğumu gibi Dede Korkut un ölümü de olağanüstülüklerle doludur. Bir rivayete göre 295 yıl yaşamıştır. Öleceğini hissedince dört bir yana gitmiş, ama her gittiği yerde kendi mezarını kazanlarla karşılaşmıştır. Bunun üzerine ölümden kaçamayacağını anlamış ve Sırderya Irmağı nın üzerine seccadesini sermiş ve ibadet etmeye başlamıştır. Bu sırada bir yılan onu sokmuş ve ırmağın dalgaları Dede Korkut u bugünkü mezarının olduğu yere bırakmıştır. Dede Korkut hikâyeleri IX ve XI. yüzyıllarda oluşmuş, XV. yüzyılın sonun da, adını bilmediğimiz biri tarafından yazıya geçirilmiştir. Hikâyeler, Hanlar Hanı Bayındır Han veya Salur Kazan ın verdiği ziyafetle başlar. Oğuz beyleri Bayındır Han veya Salur Kazan dan izin aldıktan sonra ava giderler. Bu arada yurtları düşman saldırısına uğrar. Bunun sonucunda mallarını kaybederler, bu sırada Oğuz beyleri bir bir gelirler ve düşmanı yenerek ülkelerini ve tutsakları kurtarırlar. Hikâyelerin geçtiği coğrafi alan Hazar Denizi nin doğusu ve batısıdır. Do ğusunda geçen yerler arasında Kazılık Dağı, Ala Dağ, vb. yerler ilk aklımıza gelenlerdir. Hazar Denizi nin batısında ise bu bölge Azerbaycan ve Türkiye nin Kuzey Doğu Anadolu Bölgesidir. Bu geniş coğrafya adı konulmasa da bir Oğuz ülkesidir. Dede Korkut, Oğuzların akıl hocasıdır. O, Oğuz kavminin sorunlarını çö zer, yeni doğan çocuklara ad verir, evlenmek isteyenleri evlendirir. O aynı zamanda kopuzun bulucusu ve ozanların piridir. Her hikâyenin sonunda yapılan şenliklerde kopuz çalar, destanlar söyler. Dede Korkut hikâyelerinde Hanlar Hanı Bayındır Han en üst mevkidedir. Ondan sonra Salur Kazan gelir. Her beyin bir divanı bulunmaktadır. Beylerin çocuklarına av avlayıp, kuş kuşladıktan ve baş kestikten sonra beylik verilir. Yine av avlamayan, kuş kuşlamayan ve baş kesmeyen çocuğa ad verilmez. Hikâyelerde beylerin yanında 300, çocuklarının yanında ise 40 yiğit vardır. Hatunların yanında da 40 ince belli kız bulunmaktadır. Hikâyelerde Oğuzlar Müslüman dırlar, ancak din kuvvetli bir unsur ola rak görülmez. Oğuz beyleri sefere çıkmadan önce arı sudan abdest alırlar, iki rekât namaz kılarlar. Düşmanlara saldırıları sırasında adı görklü Muhammed e salâvat getirirler. Savaşların sonunda daima düşmanlarından aldıkları kalelerdeki kiliseyi mescide çevirirler, keşişleri öldürüp ezan okuturlar. Ayrıca hikâye boyunca dört büyük melek (Cebrail, Azrail, İsrafil, Mikail)ten, peygamberler

(Hazreti Musa, Hazreti Muhammed)den, üç halife (Hazreti Ebubekir, Hazreti Osman, Hazreti Ali)den ve Kur an-ı Kerim (Amme, Tabereke, Yasin, İhlâs Sureleri, vb) den söz edilir. Bütün bunlara rağmen İslamiyet in yasakladığı içkiyi içerler, kâfir kızlarına sağrak dede, korkut[kadeh] sundururlar. At eti yerler, kımız içerler. Hatta Deli Dumrul, Allah ı tanımaz ve onunla savaşmak ister. Hikâyelerde aile çok sağlamdır. Bamsı Beyrek hikâyesinin dışında bütün Oğuz beylerinin tek eşle evlilikleri söz konusudur. Bamsı Beyrek in ikinci evliliği de Parasar ın Bayburt Hisarı ndan kurtulması sırasında kızın yardım etmesi ve Beyrek in verdiği sözden dolayıdır. Oğuz beyleri kadınlara karşı saygılıdırlar. Hikâyelerde, alp tipi evlilik vardır. Bunun en güzel örneği Bamsı Beyrek ve Kan Turalı hikâyelerinde görülmektedir. Bu arada beşik kertmesi evliliğin varlığından da söz edebiliriz. Yine Deli Karçar ın Banu Çiçek için istediği, 1000 dişisini görmemiş erkek deve; 1000 dişisini görmemiş koç; 1000 dişisini görmemiş aygır; 1000 kuyruksuz, kulaksız köpek; 1000 pire bu dönemin kalını (başlık parası)dır. Dede Korkut hikâyelerinde iki yüzlülük yoktur. Bütün beyler ve kadın lar merttirler. Yalan söylemezler, hikâyelerin tek yalancısı Yalancıoğlu Yaltacuk ise konu gereği Bamsı Beyrek hikâyesinde karşımıza çıkar. Anneye çok değer verilir, Oğuzlara göre ana hakkı Tanrı hakkıdır. Tercih edilen çocuk erkektir. Hikâyelerdeki hayat tarzı göçebeliktir. Tek varlıkları sürüleridir. Onların develeri, atları, koyunları çok kıymetlidir. Sayıları binlerle ifade edilen bu hayvanların çobanları vardır. Hikâyelerde kopuzun yanında davuldan da söz edilir. Savaşa gitmeden önce davul çalınırken kopuz hemen hemen her Oğuz beyinin yanından hiç eksik etmediği müzik aletidir. Hatta kopuz Oğuzlarda tanınma işaretidir. Hikâyelerde tabiat çok canlıdır, heybetlidir, hırçındır, dağlar geçit vermez. Hikâyelerde dağlar, sular canlı gibi düşünülmüş ve onlarla konuşulmuştur. Hikâyelerin değişmezlerinden birisi de avdır. Hemen hemen her hikâyede ava çıkılmaktadır. Av alanında önemli kararlarında alındığını hatırlatmakta yarar vardır. Eser, Türk dili ve kültürü açısından olduğu kadar halk bilimi açısından da son derece önemli bir kaynaktır. Türklerin doğum, evlenme ve ölüm âdetleri, antları, çocuk oyunları, halk hekimliği ve halk baytarlığı, vb. konularda başvuracağımız ilk kaynakların başında Dede Korkut hikâyeleri gelir. Türk âşıklık geleneğinin kökeni hakkında bilgi sahibi olduğumuz en önemli eser yine Dede Korkut hikâyeleridir. Hikâyenin giriş kısmında; Kolça kopuz götürüp ilden ile bigden bige ozan gezer. Er cömerdin er nakesin ozan bilür. îleyünüzde çalup aydan ozan olsun. Azup gelen kazayı Tanrı savsın hanum hey. denilerek âşıkların en önemli özelliği bu eserde ortaya konulmuştur. Halk mutfağıyla ilgili bilgileri yine bu eserde bulmaktayız: Kara koyun yahnisi, bazlama, bir külek yoğurt, vb. Dede Korkut hikâyeleriyle ilgili olarak Kilisli Muallim Rıfat, Orhan Şaik

Gökyay, Muharrem Ergin, Saim Sakaoğlu, Osman Fikri Sertkaya, Semih Tezcan, Dursun Yıldırım, Keriman Üstünova, Güllü Yoloğlu, Ali Duymaz, vb. bilimsel çalışma yapanlardan bazılarıdır. Ahmet Yesevi, şiirlerini daha çok 12 li hece vezniyle ve dörtlükler hâlinde, Hakaniye lehçesiyle yazmıştır. ATABETÜ L HAKAYIK EDİP AHMET YÜKNEKİ DİVANI HİKMET - AHMET YESEVİ Hoca, Ahmet, Yesevi XII. yüzyılda Orta Asya da hikmetleriyle büyük bir şöhret kazanmıştır. Ahmet Yesevi, Türk tasavvuf edebiyatının ilk büyük ismidir. Şiirleriyle bütün Türk ülkelerinde derin izler bırakmıştır. Yesevilik tarikatının da kurucusu olan Ahmet Yesevi daha sonra Anadolu da kurulan pek çok tarikata kaynak olmuştur. Orta Asya ve Türk boylarının bulunduğu bölgelerde yüzyıllarca sevilerek okunan Bakırgan Kitabı nın yazarı olan Süleyman Ata da, Ahmet Yesevi nin halifelerinden biridir. Onun eseri de dinî, tasavvufi ve öğretici şiirlerden oluşmaktadır. 1. DİVAN-I HİKMET İN ÖZELLİKLERİ: Divan-ı Hikmet, dinî, tasavvufi ve öğretici bir eserdir. Eserin yazılma amacı, halka İslamiyet i hikmetli bir şekilde öğretmektir. Dörtlüklerin her birine hikmet adı verilmiş ve bu hikmetler Orta Asya ve Anadolu da yayılarak halkı derinden etkilemiştir. Divan-ı Hikmet teki şiirler, sade bir dille yazılmış, öğretici mahiyette man zumelerdir. 12. yüzyılda Edip Ahmet tarafından aruz vezni kullanılarak dörtlüklerle yazılmıştır. Didaktik bir eserdir. Eserin adı hakikatler basamağı anlamına gelmektedir. Eser Sipehsalar Mehmet Bey e sunulmuştur. Hakaniye Türkçesiyle yazılmış olan bu eserde, bilginin faydası, cehaletin zararları, cömertlik, cimrilik, iyi ve kötü huylar anlatılarak halka yararlı olmak hedeflenmiştir. Hakaniye lehçesiyle yazılmış olan eserin dili biraz ağırdır. Eserde Arapça ve Farsça kelimelere rastlanır. Dörtlükler manilerdeki gibi aaxa şeklinde kafiyelenmiştir. Edip Ahmet in, bu eseri yazarken Kutadgu Bilig den etkilendiği bilinmektedir. On dört bölümden oluşan eserde kırk beyit ile yüz bir tane dörtlük bu lunmaktadır, eserin tamamı 484 mısradır. Nerede, ne zaman yazıldığı tam olarak bilinmeyen eser yine kim olduğunu, nerede hüküm sürdüğünü bilmediğimiz Türk ve Acem meliki Muhammed Dâd İspehsalar Beye sunulmuştur. Yazılış yeri ve tarihi henüz aydınlatılamamış olan Atebetü l-hakâyık da Kutadgu Bilig gibi aruzun feulün feulün fe ûlürı fe ûl vezniyle yazılmıştır. Atebetü l-hakâyık ın yazılışından çok sonra XV. yüzyılda düzenlenmiş biri eksik dört nüshası bilinmektedir.

1. ATEBETÜ L-HAKÂYIK IN EDEBÎ DEĞERİ VE İÇERİĞİ: Eser, Tanrı övgüsü ile başlamaktadır. Bunu, Peygamber, dört halife, Emir Muhammed Dâd İspehsalar ın övgüsü izler. Kitabın yazılış nedeninin belirtildiği bölümden sonra bilginin yararı, bilgisizliğin zararı, dilini tutmanın erdemi, dünyanın dönekliği, cömertliğin övülmesi, cimriliğin yerilmesi, kibir, harislik, zamanenin bozukluğu gibi konuların işlendiği bölümler yer alır. Öğretici bir ahlak kitabı olan eser, işlediği konular açısından Kutadgu Bilig ile benzerlik göstermektedir, ancak edebî açıdan Kutadgu Bilig daha sanatkârane yazılmıştır. Edib Ahmed eserini herkesin rahatça okuyup anlayacağı bir dille, kendi ifadesiyle (Anın uş çıkardım bu Türkî kitap) Türkçe yazmıştır. Atebetü l-hakâyık ın baş kısmındaki övgü ve sebeb-i telif kısımları beyit lerle ve kaside tarzındaki asıl eser ise, aaba/ccdc/eefe biçiminde uyaklanmış dörtlüklerle yazılmıştır. Ayrıca İslamiyet öncesi Türk şiirinde görülen dize başı uyak da çok kullanılmıştır. Tam ve yarım uyakların yanı sıra bazen redife de yer verilir. Vezin ve uyak bakımından kusurlu olan eserde çok sayıda imale ve zihaf bulunmaktadır. Aruzla şiir yazma geleneğinin yeni başlamış olmasından dolayı bu kusurlar olağandır. Eser üzerine ayrıntılı tek çalışma Reşit Rahmeti Arat tarafından yapılmış tır. Karşılaştırmalı metin, çeviri, notlar ve indeksi içeren bu çalışma 1951 de yayımlanmıştır. DİVANÜ LUGATİ T TÜRK KAŞGARLI MAHMUT Karahanlılar döneminde yetişen ve ilk Türk Dil bilgini olan Kaşgarlı Mahmut un doğum tarihi, kesin olmamakla birlikte 1025 olarak bilinmektedir. 1071-1077 arasında Bağdat ta bulunan Kaşgarlı Mahmut, Türk kültürünün Araplara tanıtılmasında büyük rol oynamıştır. Türk illerini adım adım dolaşan Kaşgarlı Mahmut, çalışmalarında Türk çeyi resmî Dil olarak kabul eden Karahanlı Devletinden de büyük destek görmüştür. Türkçenin serpilip gelişmeye başladığı o dönemde, Mahmut la birlikte Balasagunlu Yusuf Has Hacib de Türk diline büyük hizmet etmiştir. Bu iki Türk bilgini, ortaya koydukları eserlerle, Türk Dil birliğinin sağlanmasına önemli katkılarda bulunmuşlardır. Kaşgarlı Mahmut, ayrıca Türkçeyi Araplara öğretmek amacıyla Kitâb-ı Cevâhirü n-nahvi Lûgati t-türk adlı gramer kitabını yazmıştır. Kaşgarlı Mahmut, ömrünün sonlarına doğru tekrar memleketi Kaşgar a dönmüş, tahminen 1090 da burada vefat etmiştir. Kaşgarlı Mahmut un ünlü eserinin tam adı Kitab-ı Divanü Lûgati t- Türk tür. Araplara Türkçeyi öğretmek ve Türkçenin Arapça kadar zengin bir Dil olduğunu göstermek amacıyla yazılmıştır. Ebul Kasım Abdullah a

sunulmuştur. Kitap için çok kısa bir tanım yapmak gerekirse; Ansiklopedik Sözlük denmesi uygun olur. Orijinalinin nerede olduğu bilinmemektedir. Bu gün elimizde bulunan Şamlı Mehmed bin Ebu Bekir in, 1266 yılında kopya ettiği bir nüshası vardır. Bu nüsha, İstanbul Fatih teki Millet Kütüphânesindedir. Aynı zamanda filolog, etnograf ve ilk Türk haritacısı olan Kaşgarlı Mahmut, Divanü Lûgati t-türk adlı eserinde; yaşadığı devirdeki Türk illerinin ve boylarının kullandığı ağızları tespit etmiştir. Oğuz Türklerinin 24 boyu ile ilgili şemayı da verdiği Divan ında Türk dilinin grameri yanında, Türk yer adları, Türk damgaları ve Türk topluluklarını da etraflı şekilde anlatmıştır. Divanü Lugati t-türk; bir sözlük olmakla birlikte, Türk milletinin yüceli ğini de anlatan bir abide eserdir. Sekiz bölümden oluşur. Kitapta yaklaşık 8.000 kelime vardır. Kelimelerin anlamlarının iyi anlaşılması için deyimlerden, atasözlerinden ve şiirlerden, örnekler verilmiştir. Bu yönüyle eser, bir kültür hazinesi değerine kavuşturulmuştur. Eserde yer alan harita ise. Türk Dünyası ile ilgili olarak yayınlanan ilk haritadır. Divanü Lügati t-türk, Türkçenin ilk sözlüğü ve Dil bilgisi kitabıdır. Türk boyları ve coğrafyası ile Türklerin örf ve gelenekleri üzerine önemli bilgiler vermektedir. Hakaniye lehçesi ile yazılmıştır. 1. DİVANÜ LUGATİ T-TÜRK ÜN EDEBÎ DEĞERİ VE İÇERİĞİ: Ansiklopedik bir sözlük olan Divanü Lugati t-türk, içerik olarak bize o dönemdeki Kaşgarlı Mahmut, Türk boyları, bu boyların kullandıkları Türkçe arasındaki farklılıklar ve en önemlisi de sözcükler hakkında bilgi veren geniş bir sözlüktür. Türk Lehçeleri Divanı anlamını taşıyan Divanü Lugati t-türk, eserin yazarının yaşadığı dönemdeki Türk toplulukları ve onların dili hakkında ses, biçim, anlam ve sözvarlığı konusunda bilgiler vermektedir. Araplara Türkçe öğretmek, sözvarlığı, anlatım özelliği, kültürel zen ginlik açısından Türkçenin Arapçadan hiç de geri kalmayan bir Dil olduğunu göstermek amacıyla meydana getirilmiş olan eser, Türkçenin en önemli kültür hazinesidir. Divanü Lugati t-türk ün temel sözvarlığını Kaşgarlının kendisinin de men subu olduğu dönemin ve ülkesinin yazı dili olan Karahanlı (Hakaniye) Türkçesi, yazarın kendi tabiriyle Türkçe oluşturur. Bunun yanı sıra Hakaniye Türkçesinin yayılma alanına en yakın boyların dillerine yer verilmiştir. Bunlar Çiğil, Yağma, Karluk, Yemek, Oğuz, Bulgar, Suvar, Argu, Kençek, Basmıl dır. Kaşgarlı Mahmud eserini oluştururken bir alan araştırıcısı gibi çalışmış, böylece Türk dilinin lehçelere göre dilbilgisi kurallarını başarıyla ilk kez belirlemiştir. Divanü Lugati t-türk sadece bir sözlük olarak değerlendirilmemelidir. Türk edebiyatının XI. yüzyıldaki durumunu edebî yapısını ve özelliklerini de öğrenmemize yarayan eşsiz bir eserdir. Kaşgarlı Mahmud, dilbilgisi özelliklerini verirken nasıl kendi mensubu olduğu lehçenin dışına çıkıp diğer lehçelere de yer vermişse Edebiyat malzemesini sunarken de aynı yolu izlemiş; sadece kendi mensubu olduğu boyun Edebiyat malzemesini değil, aynı zamanda kendi döneminde yaşamış olan ulaşabildiği bütün Türk boylarına ait edebî malzemeyi de yazıya geçirmiştir. Eserini oluştururken nasıl bir yol izlediğini şöyle ifade eder: Ben onların (yani Türklerin) en uz dillisi, en açık anlatanı, akılca en incesi, soyca en köklüsü, en iyi kargı kullananı olduğum halde onların şarlarını (şehirleri-

ni), çöllerini baştan başa dolaştım. Türk, Türkmen, Oğuz, Çiğil, Yağma, Kırgız boylarının dillerini, kafiyelerini belleyerek faydalandım. Öyle ki, bende onlardan her boyun dili en iyi şekilde yer etti. Ben onları en iyi surette sıralamış, en iyi düzenle düzenlemişimdir. Eserinde her lehçeye aynı derecede ağırlık vermemiştir, örneğin yukarıda verdiğimiz kendi ifadesinde yer almasına rağmen eserde Kırgızların diliyle ilgili hiçbir bilgi yer almamaktadır. Divanü Lugati t-türk ün edebî değeri hem bize ulaştırdığı bu sözcüklerden, hem de sözcükleri açıklarken örnek olarak verdiği manzum parçalar (dize sayısı 764 tür) ve atasözlerinden (289 tane) kaynaklanmaktadır. İslamiyetin kabul edildiği dönemde meydana getirilmiş olan bu manzume ler üzerine eserin ilk yayımlandığı zamandan itibaren çalışmalar yapılmış ve şiirlerin hece ölçüsüyle mi aruz ölçüsüyle mi yazıldığı tartışılmıştır. Eserdeki manzumeler üzerine ilk yapılan çalışmalarda şiirlerin hepsinin hece ölçüsüyle yazıldığı görüşü hakimdir. Daha sonra başka araştırıcılar tarafından tam tersi görüş savunulmuş ve şiirlerin tamamının aruz vezniyle yazıldığı iddia edilmiştir. Sonuçta bu şiirlerin hem eski Türk halk şiiri örneklerini hem de XI. yüzyılda Karahanlılar çevresinde yetişen ilk Müslüman Türk şairlerinin aruzla yazılmış eserlerinden alınmış manzum parçaları içerdiği, halk şiiri ve aydın zümre şiiri olarak iki kolda geliştiği ortaya konmuştur. Şiirlerde kullanılan Nazım birimi ise beyit ve dörtlüktür. Divanü Lugati t-türk teki dörtlük ve beyitler madde başlarında verilen sözcüklere ilişkin örnekler olduğu için eserde dağınık halde bulunmaktadırlar. Bu manzum parçalar konularına göre bir araya getirilmiştir. KUTADGU BİLİG YUSUF HAS HACİP İslami dönem Türk edebiyatının ilk eseri olan Kutadgu Bilig, 11. Yüzyı lın başlarında Balasagun da doğmuş olan Yusuf Has Hacip e aittir. Balasagun da yazmaya başladığı Kutadgu Bilig adlı kitabını 1069 yılında Kaşgar da tamamlayarak Karahanlı hakanlarından Tabgaç Buğra Han a sunmuştur. Eserin temelinde kâmil insan kavramı yatmaktadır. Özellikle insanı geliş tiren ve güçlendiren faziletler dikkati çeker: Bilgi edinmek, okumak, güzel yazmak, çeşitli bilimlere sahip olmak, sevilen millî sporlara ve maharetlere değer vermek başta gelir. Bir yönü ile bir nasihatname niteliğinde olan Kutadgu Bilig, başka bir yönü ile de bir siyasetname karakterindedir. 1. KUTADGU BİLİG İN ÖZELLİKLERİ: Kutadgu Bilig, Hakaniye lehçesiyle yazılmış, didaktik bir eserdir. Mutluluk veren bilgi anlamına gelmektedir. İnsana her iki dünyada gerçekten kutlu olmak, mutlu yaşamak için gerek li yolu göstermeyi amaçlayan bu kitap, aruz vezni ile yazılmıştır.

Nazım şekli mesnevidir. Ayrıca içerisinde pek az miktarda dörtlükler de var dır. Edebiyatımızda aruz ölçüsünün kullanıldığı ilk eser olarak kabul edilmek tedir. Eserde adaleti, aklı, saadeti ve devleti temsil eden dört kahramanın çevresin de gelişen olaylarla yazar, devlet idaresinin ve sosyal düzenin nasıl olması gerektiğini anlatır. Kutadgu Bilig, Karahanlılar çağının siyasi ve kültürel bakımdan önemli bir merhalesini temsil eder. Kutadgu Bilig, alegorik bir münazara karakterindedir. Münazaranın kah ramanları dört kişiden ibaret olmakla beraber, genel olarak ağırlık noktalarını, iki kişi arasındaki konuşmalar oluşturur. (Kün-toğdı: kanun; Ay-toldı: saadet; Ögdülmiş: akıl; Odgurmış: akıbet) Kutadgu Bilig, Dil özellikleriyle olduğu kadar düşünce derinliği ve zevk ince liğiyle de yeni bir çığır açan eserlerdendir. devleti yönetenler ve yönetim biçimleriyle ilgili sözleri ve deyişleri Orta Asya daki Türk hükümdar ve devlet büyüklerinden seçmiştir. Onun devlet hizmetinde bulunduğu uzun zaman dikkate alınırsa, eserinde kendi gözlem ve tecrübelerine de yer verdiği görülür. Yusuf Has Hacib in yönetim ve siyaset alanında başka kaynakları da vardır. İlk İslamî eser olması dolayısıyla ilk Müslüman filozoflar ve onların kaynağı olan Batılı düşünürlerden Eflatun ve Aristo nun bu konuda yazdıkları, görüşleri ve felsefeleri Yusuf Has Hacib e kaynak olmuştur. Batının fikir ve görüşlerini alarak bunu İslamî görüşlerle bağdaştıran Müslüman filozof Fârâbî nin eserleri de devlet ve yönetim konusunda başvuru kaynağıdır. Yusuf Has Hacib eserinde dört soyut kavramı kişileştirmiş, bu kişilere de uygun adlar vermiştir. Eserinin baş kısımlarında bu dört kişiden bahseder ve onları okuyucuya tanıtır. Bu kişiler ve temsil ettikleri kavramlar şunlardır: 2. KUTADGU BİLİG İN EDEBÎ DEĞERİ VE İÇERİĞİ: Kutadgu Bilig 900 yıllık bir geçmişi olan İslamî Türk edebiyatının ilk en büyük verimidir. 6645 beyitlik didaktik bir manzume olan eser, aruzun fe ûlün feulün feulün fe ûl vezniyle yazılmıştır. Yusuf Has Hacib eserini meydana getirirken gerek Nazım örgüsü, gerekse epik üslup açısından Firdevsi nin Şehnâme sinden etkilenmiş, Onun Farsçada yaptığını Türkçede yapmıştır. Firdevsî nin Fars-İslam biçimine dönüştürdüğü İran destanını, Türk destan geleneğini bir tarafa bırakıp Fars-İslam hükümdarlık ideallerini alarak yapmaya çalışmış ve bunları Orta Asya Türk Edebiyat geleneği ile birleştirmiştir. Yusuf Has Hacib, bu eseriyle Türk hükümdarlık, devlet idaresi ve hikmet geleneklerinin Arap ve Fars gelenekleri ile karşılaştırılabilecek derecede başarılı olduğunu göstermek ve ispatlamak amacını gütmektedir. Bu amaçla da Kün Togdı (hükümdar) gün doğdu, doğan güneş, adaleti temsil eder. Ay Toldı (vezir) ay doldu, dolunay, baht, talih ve ikbali temsil eder. Ögdülnıiş (vezirin oğlu) övülmüş, akıl ve anlayışı temsil eder. Odgurımş (vezirin kardeşi) uyanık, dünya işlerinin sonunu temsil eder. Eserin ilk yarısı bu karakterlerin ilk üçü arasındaki ilişkileri anlatır ve çoğunlukla İran edebiyatından kaynaklanan geleneksel hükümdarlara ayna temalarını ele alır. Eserin ikinci yarısı ise, daha çok muhalif karakter olan Odgurmış üzerinde yoğunlaşır ve sûfîlik ya da İslam mistisizmine ilişkin dinî temaları içerir. Eserde bu dört ana karakterin dışında anlamlı adlar taşıyan üç kişi daha vardır: Küsemiş (Ay Toldı başkente geldiğinde ona yardım eden kişi), Ersig (hüküm-

darın mabeyncisi) ve Kumaru (Odgurmış un mürididir). Kutadgu Bilig didaktik bir eser olmasına rağmen yer yer şiirselliğin ve lirizmin görülmesi (özellikle eserin başındaki Tanrı ve Peygamber övgüleri, bahar kasidesi ve hükümdar övgüsü bölümleri) Yusuf Has Hacib in duyarlı bir şair olduğunu göstermektedir. Dört kişi arasında geçen münazarayı andıran eser, eski dönemlerden kalma atasözleri ve bilgelik ifadesi taşıyan deyimlerle süslenmiştir. Hatta Yusuf Has Hacib, eserine önceden yazdığı şiirlerini de katmıştır. Karahanlılar döneminde yazılmış iki önemli eser olan Kutadgu Bilig ve Divanü Lugati t-türk, bu dönemde Türk şiirinin başlıca iki kolda geliştiğini göstermektedir: Eserin başında mensur ve manzum mukaddimeler ile babların (bölümlerin) fihristi bulunmaktadır. Bunların devamında yer alan Tanrı övgüsü ve Tanrıya yakarış İslamî Türk edebiyatının bize kadar gelen ilk tevhit ve münacat örneğidir. Otuz üç beyitten oluşan bu manzume mesnevi şeklinde yazılmıştır. DERLEYEN / DÜZENLEYEN AHMET AYDIN 1.Halk şiiri, 2. Aydın kesimin şiiri. Halk şiiri örneklerini daha çok Divanü Lugati t-türk te görmekteyiz. KÜTAHYA GEDİZ MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ (KIZ MESLEK LİSESİ) TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ Kutadgu Bilig, Halk şiirinin dışında kalan ve araştırıcılar tarafından Aydın zümre şiiri olarak değerlendirilen ikinci grup içinde yer alır. Bu türdeki şiirler aruz vezni ile yazılmıştır. Ancak Dil yönünden halk ve aydın dili gibi bir durum görülmez. Yusuf Has Hacib in eserini halk da anlar, çünkü o halkın konuştuğu Dil ile yazmıştır. Yusuf Has Hacib, alışık olmadığı bir vezin türü olmasına rağmen bunu şiirine başarıyla uygulamıştır. Kutadgu Bilig in vezni daha önce de belirttiğimiz gibi feulün feulün feulün feül dür. Yusuf Has Hacib, Türk edebiyatında ilk kaside yazarı olarak görülür. Kutadgu Bilig in sonunda yer alan kasideler bunun açık örneğidir. O bu kasidelerin ilk ikisinde feulün feulün feulün feulün veznini de kullanır. Bu durumda şair, aruzun iki veznini kullanmıştır. Kutadgu Bilig ten edindiğimiz bilgilere göre onun başka şiirleri de vardır. Akla ve bilgiye önem vermesi açısından Âşık Paşa ya da tesir etmiştir.