15.03.2010
Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MÜŞRİKLERLE İLİŞKİLER SERİYYE VE GAZVELER
Müşriklerle İlişkiler - İlk Seriyyeler ve Gazveler Gazve: Hz. Peygamber in katıldığı bütün seferlere gazve (ç. gazavât) denir. Asker sayısı az veya çok olsun, savaş için, yahut başka maksatla hareket edilsin, çarpışma meydana gelsin veya gelmesin
Müşriklerle İlişkiler - İlk Seriyyeler ve Gazveler Seriyye: Peygamberin; bizzat katılmadığı, bir sahâbînin kumandası altında gönderdiği askerî birliklere denir.
Yirmi yedi gazve gerçekleşmiştir. Bunlar; Ebvâ, Buvât, Bedru l-ûlâ-sefevân, Zü l-uşeyre, Bedir, Benî Kaynukâ', Sevîk, Karkaratülküdr, Gatafân, Benî Süleym,
Uhud, Hamrâülesed, Benî Nadîr, Bedru l-mev id, Zâtü r-rikâ, Dûmetülcendel, Müreysî (Beni l-mustalik), Hendek, Benî Kurayza, Benî Lihyân,
Gâbe, Hudeybiye, Hayber, Mekke nin Fethi, Huneyn, Taif ve Tebük tür.
Bu gazvelerden sadece dokuzunda çarpışma meydana gelmiştir.
Seriyyelerin sayısı hakkında; otuz beş ilâ altmış altı arasında çeşitli rakamlar verilmektedir.
Hz. Peygamber Medine'ye hicret ettikten sonra yeni bir devletin kurulması ve İslâm düşmanlarıyla savaşa izin verilmesi üzerine Medine'ye sığınan Müslümanları tehdit eden Kureyşlileri bu tehditten vazgeçirmek için onları ticaret yollarında tazyik ederek ekonomik baskı altına almaya karar verdi. Bu suretle onların İslâm'a ve Müslümanlara karşı düşmanlıklarına karşılık verilmiş olacaktı.
Bu maksatla çeşitli stratejik noktalara seriyye ve gazveler düzenledi. Büyük Bedir Gazvesi'nden önce bu amaca yönelik olarak Dört seriyye Dört gazve tertipledi.
Bunlardan Batn-ı Nahle Seriyyesi hariç diğerlerinde baskın yapılmadığı gibi çarpışma da meydana gelmedi.
Birer ay arayla meydana gelen ilk üç seriyye şunlardır:
Çarpışma meydana gelen dördüncü seriyye ise, hicretten on yedi ay sonra (Receb 2/Ocak 624) Abdullah b. Cahş başkanlığında gönderilen Batn-ı Nahle Seriyyesi'dir.
Hz. Peygamber, biraz sonra adı geçecek olan Bedru'l-Ûlâ (Birinci Bedir) seferinden dönünce, Receb ayında halası Ümeyme nin oğlu Abdullah b. Cahş ı, hepsi muhâcirlerden oluşan yedi (sekiz veya on iki olduğu da söylenir) kişilik bir birliğin başına tayin etti; Übey b. Ka'b'a da bir mektup yazdırarak kendisine verdi.
Ona, Medine nin doğu tarafındaki Necid yolunu takip etmesini, mektubu iki gün yol aldıktan sonra açmasını, içindeki emri yerine getirmesini ve arkadaşlarından kimseyi beraber gitmek için zorlamamasını söyledi. Abdullah b. Cahş iki gün yürüdükten sonra mektubu açtı ve arkadaşlarına okudu. Mektupta şunlar yazılıydı:
"Bu mektubumu okuduğunda Tâif-Mekke arasındaki Batn-ı Nahle ye kadar git. Orada Kureyş kervanlarını gözetle". Mektubu okuduktan sonra yola çıkan Abdullah b. Cahş ve arkadaşları, Medine'ye iki yüz kilometre mesafede bulunan Bahrân (Buhrân) adlı yere vardıklarında, kafilede bulunan Sa'd b. Ebû Vakkas ve Utbe b. Gazvân develerini kaybettiler.
Onu aramak için çıktıklarında yollarını kaybettiler ve kafileden ayrıldılar.
Diğerleri Batn-ı Nahle ye vardılar. Orada beklerken, Tâif ten dönmekte olan İbnü l- Hadramî başkanlığındaki dört kişilik Kureyş kervanına rastladılar. Savaşın yasaklandığı haram aylardan Receb ayının son günüydü.
Abdullah b. Cahş ve arkadaşları o günün Receb ayının son günü mü, yoksa Şaban ayının ilk günü mü olduğu hususunda bir müddet tereddüt ettiler.
Ancak daha sonra kervan başkanı Amr b. el- Hadramî yi öldürüp diğer iki kişiyi (Osman b. Abdullah ve Hakem b. Keysan) de esir ettiler. Halbuki Resûlüllah böyle bir şey emretmemişti. Dördüncü şahıs (Nevfel b. Abdullah) ise kaçtı. Abdullah b. Cahş ele geçirdiği ganimeti beşe bölerek, bir hissesini Hz. Peygamber için ayırdı. Geri kalanını da kendi aralarında bölüştüler.
Bu sırada ganimetlerin taksimini bildiren âyet (Enfal 41) henüz nâzil olmamıştı. Seriyye mensupları Medine'ye geldiklerinde, Hz. Peygamber iki esiri hapsetti. Ancak, kendisine ayrılan ganimeti almadı; haram ayda savaşmayı emretmediğini hatırlatarak onları azarladı. Abdullah b. Cahş ve arkadaşları Hz. Peygamber in ve Müslümanların kendilerini kınamalarına çok üzüldüler.
Bu arada Kureyş müşrikleri "Muhammed ve arkadaşları haram ayı helâl hâle getirdiler; haram ayda kan döktüler, kervanın mallarını aldılar ve adamları esir ettiler" diyerek müslümanları itham etmeye başladılar. Mekke'de bulunan müslümanlar da onlara verdikleri cevapta, olayın Şaban ayında meydana geldiğini söylediler.
Bir süre sonra Bakara Sûresinin 217. âyet-i kerimesi nazil olarak durumu aydınlattı. Bu âyet-i kerimede Cenab-ı Allah, Haram Aylarda savaşmanın büyük günah olduğunu, fakat Allah ı inkar etmenin, insanları Mescid-i Haram ı ziyaretten alıkoymanın ve halkını oradan çıkarmanın daha büyük günah olduğunu, fitne çıkarmanın adam öldürmekten daha beter olduğunu beyan etmektedir. (Bakara 217)
Böylece seriyye mensuplarının haklılığı ortaya çıkmış oldu. Bunun üzerine Hz. Peygamber de kendi hissesine ayrılan ganimeti aldı. Bu arada müşrikler iki esirin serbest bırakılması için Medine'ye fidye gönderdiler.
Fakat Hz. Peygamber, esirleri ancak Sa'd b. Ebû Vakkas ve Utbe b. Gazvân geri döndükten sonra iade etti.
Esirlerden Hakem b. Keysan İslâmiyet'i kabul edip Medine'de kalırken, Osman b. Abdullah Mekke'ye döndü. Bu seriyyeden yaklaşık bir buçuk ay kadar sonra Bedir Savaşı meydana gelmiştir.
Bu dönemde tertiplenen gazveler ise, Ebvâ, Buvât, Bedru l-ûlâ ve Zü l-uşeyre dir. Bu gazveler çeşitli sebeplerle hicretin ikinci yılında ve Bedir Savaşı'ndan önce düzenlenmişlerdir.