DÜNDEN BUGÜNE KIBRIS SİYASETİ, TÜRKİYE VE AKP Haziran 2011. I. Türkiye Kamuoyunun Kıbrıs Algısının Oluşturulmasında Kısa Tarihsel Arka Plan



Benzer belgeler
11 Eylül: AET Bakanlar Konseyi, Ankara ve Atina nın Ortaklık başvurularını kabul etti.

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ

Doğu Akdeniz de Enerji Savaşları

ABD - AB SERBEST TİCARET ANLAŞMASI Ve TÜRKİYE ÜZERİNE ETKİLERİ

1.- GÜMRÜK BİRLİĞİ: 1968 (Ticari engellerin kaldırılması + OGT) 2.- AET den AB ye GEÇİŞ :1992 (Kişilerin + Sermayenin + Hizmetlerin Serbest Dolaşımı.

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

Avrupa Birliği Yol Ayrımında B R E X I T

TÜRKİYE-HIRVATİSTAN-MAKEDONYA CUMHURİYETİ AVRUPA BİRLİĞİ MÜZAKERE SÜRECİ

BAŞBAKAN ERDOĞAN: KOPENHAG SİYASİ KRİTERLERİ NOKTASINDA EĞER HERHANGİ BİR SIKINTI DOĞACAK OLU

Ayşegül DEDE / Etüd Araştırma Servisi / Uzman 2009 YILI TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ GENEL DEĞERLENDİRME

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı

KIBRIS AKADEMİK DİYALOG

20. RİG TOPLANTISI Basın Bildirisi Konya, 9 Nisan 2010

ABD İLE YAPTIĞIN GİZLİ ANLAŞMAYI AÇIKLA -(TAMAMI) Çarşamba, 03 Temmuz :11 - Son Güncelleme Perşembe, 04 Temmuz :10

ĐKV DEĞERLENDĐRME NOTU

Türkiye nin Yeni AB Stratejisi ve Ulusal Eylem Planları

DenizBank Yatırım Hizmetleri Grubu Özel Bankacılık Araştırma İngiltere, Haziran 2017 Seçim Sunumu

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5

TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA GÜÇ KULLANMA SEÇENEĞİ ( )

A R A Þ. G Ö R. B A H A D I R B U M Ý N Ö Z A R S L A N

3 Kasım 2002 Seçimlerine Doğru: Senaryolar ve Alternatifler...

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

Yrd. Doç. Dr. Münevver Cebeci Marmara Üniversitesi, Avrupa Birliği Enstitüsü

Türkiye Ekonomisi 2000 li yıllar

Türkiye ve Avrupa Birliği

ACR Group. NEDEN? neden?

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

YAŞ ta bedelliye olumlu bakıldı

AB KRİTERLERİ IŞIĞINDA TÜRKİYE NİN UYUM SÜRECİ VE BEKLENTİLER

DİYARBAKIR GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE GENÇLİĞİN SİYASAL, SOSYAL VE GELECEK BEKLENTİLERİNİN TESPİTİNE YÖNELİK SAHA ARAŞTIRMASI.

Devrim Öncesinde Yemen

2000 li Yıllar / 6 Türkiye de Dış Politika İbrahim KALIN Arter Reklam Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

HAZİRAN AYINDA ÖNE ÇIKAN GELİŞMELER. AB Liderleri Jean-Claude Juncker in AB Komisyonu Başkanı Olması İçin Uzlaştı

KKTC SİYASİ ARAŞTIRMA RAPORU

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

24 Haziran Seçimlerine İlişkin Kamuoyu Eğilimleri

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

Sayın Büyükelçi, Değerli Konuklar, Kıymetli Basın Mensupları,

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

Türkiye Siyasi Gündem Araştırması

AVRUPA BİRLİĞİ İLE KATILIM MÜZAKERELERİ

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim MHP

ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 3 UNDERSTANDING IRAQ THROUGH CARTOONS 3

A N A L İ Z. 7 Haziran dan 1 Kasım a Seçim Beyannameleri: Metin Analizi. Furkan BEŞEL

Çarşamba İzmir Gündemi

AĞUSTOS 2015 TÜRKİYE GÜNDEMİ VESEÇMEN EĞİLİMİ ARAŞTIRMASI SONUÇ RAPORU 25 AĞUSTOS 2015

Çepeçevre Karadeniz Devam Eden Sorunlar, Muhtemel Ortakl klar - Güney Kafkasya ve Gürcistan aç s ndan

TÜRKİYE DE ETNİK, DİNİ VE SİYASİ KUTUPLAŞMA. Dr. Salih Akyürek Fatma Serap Koydemir

DURAP 20 OCAK - 04 ŞUBAT

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

Türk Elitlerinin Türk Dış Politikası ve Türk-Yunan İlişkileri Algıları Anketi

Kıbrıs Antlaşmaları, Planları ve önemli BM, AB kararları-1

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ İLE İLİŞKİLERİ

1990 sonrası MHP, CHP ve AKP nin Avrupa Birliği Politikalarının Karşılaştırması. Emre Tüysüz

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

İktisadi Kalkınma Vakfı

Yükseköğretim Kurumlarımızın Mühendislik Fakültelerinin Kıymetli Dekanları ve Çok Değerli Hocalarım..

YENİ YAYIN ULUSLARARASI ÖRGÜTLER HUKUKU: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİ

Yunan, bu sefer de obüslerle Çanakkale yi hedef yaptı!..

YALOVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI TEZSİZ YÜKSEK LİSANS MÜFREDATI

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

Türkiye de Kutuplaşmanın Boyutları Araştırması. 1 Şubat 2016

Dr. Öğr. Üyesi İsmail SAFİ

AVRUPA BİRLİĞİ TARİHÇESİ

10 Ağustos. Cumhurbaşkanlığı Seçimleri Yazılı Medya Araştırması. 18 Ağustos Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimi Yazılı Medya Araştırması

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları

Sosyal Araştırmalar Enstitüsü 1 Kasım 2015 Genel Seçim Sandık Sonrası Araştırması

AESK ve Türkiye REX. Dış İlişkiler. Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi

VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE - MALEZYA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

Güncel Jeo-Politik ve D-8 Cuma, 08 Aralık :55

2015 Cumhurbaşkanı Adayı. Dört Boyutlu Siyaset

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ LİSANS TEZİ

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

KARADENİZ EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ 25. KURULUŞ YILDÖNÜMÜ ZİRVESİ BİLDİRİSİ. (İstanbul, 22 Mayıs 2017)

Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi. Avrupa Ekonomik ve Sosyal

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim AKP

Türkiye-Avrupa Birliği İlişkilerine Siyasal Partilerin Bakışı. Son 10 Yılda Ne Değişti

Beykoz Muhtarlar Derneği'nden...

ARAŞTIRMA GRUBU. Prof. Dr. Özer SENCAR Prof. Dr. İhsan DAĞI Prof. Dr. Doğu ERGİL Dr. Sıtkı YILDIZ Dr. Vahap COŞKUN MAYIS

IV. Uluslararası Türk-Asya Kongresi Sonuç Raporu

SAĞLIK DİPLOMASİSİ Sektörel Diplomasi İnşası

Sivil Toplum Geliştirme Merkezi KATILIMCI DEMOKRASİDE YEREL YÖNETİM-STK İŞBİRLİĞİ 1. TOPLANTI

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN İŞ DÜNYASI BAKIŞ AÇISIYLA TÜRKİYE DE YOLSUZLUK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

ULUSLARARASI EKONOMİK KURULUŞLAR (İKT206U)

2015 Cumhurbaşkanı Adayı. Dört Boyutlu Siyaset

Metodoloji Türkiye Ne Diyor?

Transkript:

DÜNDEN BUGÜNE KIBRIS SİYASETİ, TÜRKİYE VE AKP Haziran 2011 Sinan Dirlik* I. Türkiye Kamuoyunun Kıbrıs Algısının Oluşturulmasında Kısa Tarihsel Arka Plan Başpiskopos Makarios; 30 Kasım 1974 te Yunan ve Kıbrıslı Rum liderleriyle Türkiye nin Harekâtının ardından yaptıkları toplantıda eğer sonuçta Türklerin yüzde 40 a mı yoksa yüzde 28 e mi sahip olması arasında bir seçim yapmak zorunda kalsaydım, bizim rızamızla yüzde 28 e sahip olmalarındansa irademizi çiğneyerek yüzde 40 a sahip olmalarını tercih ederdim 1 derken, hiç kuşkusuz Rum milliyetçiliğinin özünü oluşturan ruh halini ifade ediyor olmalıydı Benzer yaklaşım Türk tarafında Rauf Denktaş tarafından da sarsılmaz bir inançla savunuldu. Denktaş ve Türk milliyetçiliği, Kıbrıs Cumhuriyeti ortaklığındansa adanın yarısından az bir bölgeye sıkışmış etnik bölünmeye razı oldu. Oysa 1974, hele ki 1963 öncesinde Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar birlikte adanın tamamına sahiptiler. Kıbrıs sorunu olarak bildiğimiz ve tarihimizin son 40-50 yılına nüfuz eden problem temelde Kıbrıslı Rum ve Türk milliyetçiliği ile Türkiye-Yunanistan-İngiltere stratejik alan çatışmasının sonucu olarak ortaya çıkmış olsa da bugün etnik milliyetçiliği de aşarak 1974 sonrasında ortaya çıkmış mülkiyet ve nüfus problemleriyle iyice karmaşıklaştı. Aslında 400 yıla uzanan Osmanlı-Türkiye-Kıbrıs ilişkileri tarihi, son 50 yıla kadar oldukça düşük volümlü bir seyir izledi. Osmanlı İmparatorluğu döneminde (1571-1878) adadaki halkların kayda değer bir etnik sorunla karşılaşmaksızın birlikte yaşadıklarını tarihi belgelerle biliyoruz. Sorun olmadığı sürece, Kıbrıs, İmparatorluğun gündeminde sadece vergileri ve adadan gelen ürünlerle yer alıyordu. Adanın İngiltere ye kiralanması ve kısa süre sonra İngiltere nin Adayı sömürgeleştirmesiyle birlikte bu yabancı gücün varlığı rahatsızlık kaynağı haline geldi. Osmanlı nın dağılmasının ardından Kıbrıslı Rumlar adanın Yunanistan a bağlanması fikrini benimsediler. Türkiye Cumhuriyeti nin tapusu olarak kabul edilen Lozan Antlaşmasıyla Türkiye Adadaki tüm haklarından İngiltere lehine vazgeçti. Antlaşmanın 21. maddesi ile Kıbrıslı Türklere İngiliz ya da Türkiye tabiiyetlerinden birini seçme hakkı verildi. İngiltere, adada Türk-Rum dengesinin korunmasını tercih ederek, Kıbrıslı Türklerin Türkiye ye göç etmesini teşvikten kaçındı. Dönemin Türkiye Konsolosu Asaf Bey in de çabalarına rağmen, Kıbrıslı Türklerin büyük bölümü Türkiye sınırları (Misak-ı Milli) dışında bırakılan adada kalmayı seçti. 2 Ancak bu göç dalgası yeni Türkiye hükümetinin önlemleriyle durduruldu ve adadaki Kıbrıslı Türk nüfus adeta kendi kaderine terk edildi. Ta ki 1950 lere kadar Kıbrıslı Türkler Türkiye nin gündeminde hemen hiç yer tutmadılar. İlginçtir, Yunanistan kökenli Helen Milliyetçiliği ve Kilise, Kıbrıs a olan ilgisini hiç kaybetmezken, Türkiye Kıbrıs ı uzaktan izlemekle yetindi. Kıbrıslı Türklerin ana vatan algısı organik bir siyasal bağdan çok, kültürel bir yakınlıkla sınırlı kalırken, Türkiyeli Türkler için Kıbrıs eski kaybedilmiş topraklarla birlikte anılara gömüldü. Lozan Antlaşmasıyla sınırlarını kesin biçimde perçinlemiş olan genç Türkiye Cumhuriyeti ve onun halkı için İmparatorluk tan gerçek bir tarihsel kopma yaşandığından, yeni kuşaklar eski yitirilmiş topraklarla duygusal bir bağdan da yoksun yetiştirildiler. Ta ki 1950 lere kadar * KKTC Cumhurbaşkanlığı eski danışmanı-araştırmacı 1 Druşotis, Kıbrıs, 1970-1974 EOKA-B, Yunan Darbesi ve Türk İstilası, Galeri Kültür Yayınları, s.549 2 Sabahattin İsmail, E. Birinci Kıbrıs Türklerinin Varoluş Savaşında İki Ulusal Kongre- Meclisi Milli (1918)- Milli Kongre (1931) Lefkoşa, 1987, Cyrep, s. 103 1

İngiltere nin Ada daki egemenliğini garantörlük sıfatıyla Türkiye ve Yunanistan la paylaşma yoluna gitmesi, o güne kadar Kıbrıs ı uzaktan izlemeyi tercih eden Türkiye nin gündemine bir anda sorunu da yerleştirmiş oldu. Mustafa Kemal in modern Türkiye yi inşa sürecinde Misak-ı Milli sınırlarına dâhil etmediği ve 1950 lere kadar Türkiye ile yakınlığı kültürel düzeyde kalan Ada, Kıbrıslı Türk ve Türkiyeli milliyetçilerin devlet destekli çabalarıyla milli dava haline getirilirken Taksim fikri daha 1974 müdahalesinden çok önce telaffuz edilmeye başlandı. Türkiye Türklerinin Kıbrıs algısının inşa edilmeye başlandığı 1950-1974 dönemi, aynı zamanda bizzat Kıbrıs Cumhuriyeti nin ilk Türkiye Cumhuriyeti (TC) Büyükelçisi Emin Dirvana nın ifadesiyle EOKA cıların şerri ve Rauf çuların (Rauf Denktaş) kışkırtmalarıyla alevlenen bir çatışmalar dönemidir. 3 O zamana kadar milliyetçi unsurların milli dava olarak lanse ettiği Kıbrıs davasının perde gerisinde yaşanan çatışmalar, ilk kez Nisan 1964 te Milliyet Gazetesi nde yayınlanan bir yazı dizisiyle su yüzüne çıkar. Ömer Sami Coşar imzalı yazı dizisi kapsamında Rauf Denktaş ın İfşa Ediyorum başlıklı bir mektubuna yer verilir. Denktaş bu mektubunda ilk kez açıktan açığa Türkiye nin Kıbrıs Büyükelçisi Emin Dirvana yı ağır bir dille eleştirerek, Türkiye nin yüksek çıkarlarına aykırı faaliyet içerisinde olduğu iddiasını gündeme getirir. Denktaş ın pasif davranmakla ve Türkiye nin yüksek çıkarlarının gerektirdiği operasyonlara engel olmakla suçladığı Emin Dirvana nın Dışişleri Bakanlığı tarafından geri çağırıldığı da iddialar arasındadır. Dirvana nın Denktaş a yanıtı gecikmez. 15 Mayıs 1964 tarihinde Milliyet Gazetesi nde yayınlanan mektubunda Türkiye kamuoyunun yanıltılmaya çalışıldığından yakınır ve görev kabul ettiği Kıbrıs Cumhuriyeti ni yıkmaya yönelik faaliyetlerle mücadelesinde her iki tarafın aşırılıklarına dikkat çeker. TC Büyükelçisi Emin Dirvana nın mektubunda örneklendirdiği olaylar ilginçtir. Örneğin 7 Haziran 1958 de Türk Basın Bürosu nda patlayan bombanın, etnik milliyetçilerin iddialarının aksine Rumlar tarafından yerleştirilmediğini, İstanbul daki 6-7 Eylül olaylarına benzeyen bir provokasyonun ürünü olduğunu açıkça ifade eder. Büyükelçinin bu mektupta yer verdiği ifadelerin iddiadan öte olduğu, Dışişleri Bakanlığı nın aynı gazeteye gönderdiği tekzip metninden de anlaşılmaktadır. 4 Bakanlık, tekzip mektubunda Emin Dirvana dan övgüyle söz eder ve Denktaş ın iddialarını yalanlar. Türkiye basınına yansıyan Denktaş-Dirvana tartışması sonrasında yaşanan gelişmeler zaman içerisinde Türkiye nin yaklaşık 40 yıl sürecek bir zaman diliminde Denktaş çizgisinde konumlanmasına yol açar. Denktaş çizgisi ile anavatan ile arasında sorun oluşturabilecek tüm unsurlar teker teker bertaraf edilir. 1974 ten itibaren de artık Türkiye nin Kıbrıslı Türkler ile bağı tamamen Denktaş kontrolüne geçer. Buraya kadar çok kısa olarak özetlenen gelişmeler, 1974 ten 2004 e kadar geçen 30 yıllık dönemde Denktaş çizgisinin; Türkiye medyasının, dolayısıyla Türkiye kamuoyunun belirgin enformasyon kaynağını oluşturma sürecine dair fikir verebilir. Denktaş Kıbrıs davasının kadim savaşçısı, anavatanın yüksek çıkarlarının savunucusu bir milli kahraman olarak kamuoyunun belleğinde tartışmasız bir yer edinir. Milli kahramanın mücadele arkadaşları tuhaf biçimde silikleştirilir. Örneğin Denktaş ın aşırılıklarını dizginlemeye çalıştığı bilinen Dr. Fazıl Küçük ün misyonu Türkiye kamuoyunda önemsizleştirilirken Dirvana gibi, İhsan Ali gibi diplomatlar birer Çerkez Ethem e dönüştürülmeye çalışılır. 3 Emin Dirvana nın Mektubu, Milliyet Gazetesi, 15 Mayıs 1964 4 TC Dışişleri Bakanlığı Tekzibi, 11 Nisan 1964 2

Türkiye nin 1974 te garantörlük haklarına dayalı olarak gerçekleştirdiği müdahalenin amacı, Harekâtı gerçekleştiren Barış Kuvvetli Komutanlığının yayınladığı bildiride de ifade edildiği üzere Kıbrıs Cumhuriyetindeki anayasal demokratik düzen yeniden tesis edilinceye kadar ve sadece Kıbrıslı Türklerin değil, başta Rumlar olmak üzere Adadaki tüm etnik unsurların can ve mal güvenliğini korumak ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Ancak meşruiyetini garantörlük haklarından alan ve haklı gerekçelere dayandırılan Harekâtın zaman içerisinde planlı bir işgal hareketine dönüşmesinde Rum milliyetçiliğinin uzlaşmaz tutumu kadar, Denktaş çizgisinin büyük rolü olmuştur. Zira Kıbrıs Cumhuriyeti nin dağılması ve adanın etnik temelde bölünmesi gerekliliğine Kıbrıslı Türklerin ve Türkiye kamuoyunun ikna edilmesi misyonunu üstlenen Denktaş çizgisinin bu gerekliliğin güçlü argümanlarının oluşmasını sağlayacak bir takım girişimlere ya önayak olarak ya da sessiz kalarak katkıda bulunduğu anlaşılmaktadır. II. AKP HÜKÜMETLERİ VE TÜRKİYE NİN MECBUREN YENİLENEN KIBRIS POLİTİKASI 1950 lerden 2000 lere kadar geçen yaklaşık 50 yıllık süreçte bir milli dava haline dönüştürülen adanın fiili olarak bölünmesi ve gerek uluslararası alanda gerek Türkiye-Yunanistan-Kıbrıs üçgeninde artık yabancılaşılan Kıbrıs sorununun seyri, Türkiye nin 2004 yılından itibaren devreye soktuğu proaktif dış politikayla yeni bir boyut kazandı. 2002 yılında AKP Hükümetinin iş başına gelmesiyle birlikte Türkiye nin iç dinamiklerinde ortaya çıkan değişim, dış politikasında da yankı yaratan değişimleri tetikledi. Temelde muhafazakâr sağ- İslamist bir siyasi gelenekten gelmesine rağmen Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), kuruluşundan itibaren Türkiye nin Avrupa Birliği (AB) perspektifinin güçlü bir savunucusu görünümüyle ortaya çıktı ve AB üyeliğinin önünde en önemli engel olarak görülen Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak, çözüm konusunda bir adım önde olma söylemini benimsedi. Türkiye nin AB macerası 1959 a dayanmasına rağmen 2002 ye kadar TC Hükümetlerinin AB müktesebatının uygulanması, uyum yasalarının çıkartılması ve kritik dış politik sorunların çözümü konusunda istekli olmadıkları bir gerçektir. Türkiye-AB ilişkilerinde temel öncelikli sorun olarak görüldüğü daha 26 Haziran 1990 Dublin Zirvesinde açıkça ifade edilmesine ve hemen ardından Kıbrıs Cumhuriyeti nin 4 Temmuz 1990 tarihinde AB tam üyeliğine resmen başvurusuyla derinleşmesine rağmen Denktaş ve Türkiye, sürece müdahale refleksini göstermekten kaçındı. Türkiye nin AB üyeliğini Kıbrıs Davası açısından açık bir tehdit olarak gördüğünü her fırsatta dile getiren Denktaş ve AB üyeliğinin koşullarını yerine getirme konusunda isteksizliği bilinen Türkiye Hükümetlerinin bu refleksi göstermeleri de beklenemezdi zaten. Bu açıdan süreci Türkiye ve Denktaş ın zaafı olarak değil, kararlı ve bilinçli tutumu olarak değerlendirmek gerekir. Kıbrıs Cumhuriyeti AB tam üyelik başvurusunun gereklerini yerine getirirken, Denktaş ve Türkiye bu başvurunun hukuki olmadığı yönündeki cılız itirazlar ve eğer Kıbrıs Cumhuriyeti nin AB üyeliği gerçekleşirse bunun Türkiye-KKTC entegrasyonuyla sonuçlanacağı yönündeki tehditler dışında hiçbir ciddi refleks göstermedi. Bütün bu süreç, önce Birleşmiş Milletler in (BM) taraflara 1991 yılında sunduğu Fikirler Dizisi Planında Kıbrıs Cumhuriyeti nin AB üyeliğinin her iki tarafta düzenlenecek referandumlarla onaylanması şartına bağlanması, 30 Haziran 1993 te Komisyon un Kıbrıs Cumhuriyeti nin Avrupa kimlik ve karakterine sahip olduğu açıklamasının, 25 Haziran 1994 te Korfu Zirvesi nde Kıbrıs Cumhuriyeti ile müzakerelerin hızlandırılması kararının, 9 Aralık 1994 te Essen Zirvesi nde ilk AB genişlemesinin Kıbrıs Cumhuriyetini kapsayacağı açıklamasının Denktaş ve Türkiye yi 3

endişelendirmediğini ortaya koymaktadır. Zira bütün bu süreçte Denktaş ve Türkiye nin duruşu ve tezleri değişmemiştir. Kıbrıs Cumhuriyeti ni AB üyeliğine taşıyan ve bugün Kıbrıs sorununun Türkiye-AB ilişkilerinde kilit noktaya gelmesine neden olan gelişmeler sadece 1995 yılında Gümrük Birliği Antlaşmasının imzalanması öncesinde bir kırılma gösterdi. Türkiye 2 Şubat 1995 te Kıbrıs Cumhuriyeti nin AB üyeliği müzakeresinin yürütülmesine muhalefet etmeyeceğini resmen açıkladı. Bunun ardından Haziran 1995 te Lüksemburg da gerçekleştirilen Kıbrıs-AB Ortaklık Konseyi toplantısında Kıbrıs ın AB ye üyeliği için başlatılacak diyalogda Kıbrıs sorunun çözümü ile üyelik arasında bağlantı kurulmaması ve görüşmelerin yasal Kıbrıs Hükümeti ile yürütülmesi kararı çıktı. Türk tarafının bu gelişmeye verdiği tepki Denktaş-Demirel Deklarasyonu gibi sorunun kavrandığını değil, aksine yeni sorunlar ekleneceği tavrı oldu. 5 Bunu 20 Ocak 1997 tarihli Türkiye-KKTC Ortaklık Anlaşması ve 21 Ocak 1997 Tarihli Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) kararları izledi. 6 Türkiye-KKTC bütünleşmesini güçlendiren devam niteliğindeki adımlar ise 28 Ocak 1998 tarihli Devlet Yardımları Anlaşması, 26 Şubat 1998 tarihli Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması, 23 Ekim 1998 tarihli TC-KKTC İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Uygulama Anlaşmasının yürürlüğe sokulması ve nihayet 29 Mayıs 2001 tarihli Milli Güvenlik Kurulu kararıdır. 7 Bütün bunlara karşın, AB tarafından 17 Ağustos 1997 de yayınlanan Gündem 2000 Raporunda Kıbrıs Cumhuriyeti ile tam üyelik müzakerelerinin Kıbrıs ta bir anlaşma olsun ya da olmasın 1998 in başlarında başlayacağı görüşüne yer verildi. Türkiye nin aday ülke statüsünün ilan edildiği 11 Aralık 1999 tarihli Helsinki Zirvesi nde, bir yandan Türkiye yi aday ülke statüsüne kavuşturarak gönül okşanırken, öbür yandan da Kıbrıs ın tam üyeliği için sorununun çözümünün beklenmeyeceği açıkça belirtildi. 8 Görüleceği üzere Türkiye-AB-Kıbrıs tartışmaları 2002 yılına kadar karşılıklı güç gösterileri ve özellikle Türkiye açısından işlevsiz de olsa mütekabiliyet tavrı ile devam etti. İşlevsiz derken, aslında bütün bu sürecin bugün Türkiye-KKTC ilişkilerini zora sokan entegrasyonun inşa dönemi olduğunu da vurgulamadan geçemeyiz. 2010 yılına kadar sorunsuz ilerlediği gözlenen Türkiye-KKTC yakınlaşması 2010 yılından itibaren Kıbrıslı Türklerin kitlesel tepkilerine yol açan son derece gerilimli bir sürece dönüştü. Bu konunun detaylarına daha sonra yeniden döneceğiz. III. MUKTEDİR OLMA MÜCADELESİNDE MINTIKA TEMİZLİĞİ VE YENİ YAPILANMA Türkiye nin Kıbrıs Cumhuriyeti nin AB üyeliği konusundaki tavrında ilk değişim sinyalleri 3 Kasım 2002 seçimleriyle iş başına gelen AKP Hükümetinin lideri Erdoğan ın 40 yıllık Kıbrıs politikasının gözden geçirilmesi ve Denktaş ile Kıbrıs sorununda ilerleme sağlanmasının zora girdiği görüşünü 5 28 Aralık 1995 tarihli Denktaş-Demirel Deklarasyonuyla Türkiye nin içinde bulunmadığı bir AB ye Kıbrıs Cumhuriyeti tek başına giremez, AB Kıbrıs Cumhuriyeti ile ilişkilerini güçlendirdiği oranda Türkiye KKTC ile bütünleşme yoluna gidecektir, Türkiye KKTC yi desteklemeyi sürdürecektir görüşlerine yer verilmiştir. 6 21 Ocak 1997 tarihli TBMM Kararları, Denktaş-Demirel Deklarasyonunun devamı niteliğindedir. Bu kararlara göre Türkiye-KKTC bütünleşme yolunda yeni adımlar atacak, Türkiye-KKTC Ortak Savunma Konsepti oluşturulacak, Türkiye-KKTC Ortaklık Konseyi kurulacaktır. 7 29 Mayıs 2001 tarihli MGK kararında Rum Kesiminin AB üyeliğinin 2004 yılında tamamlanması halinde KKTC nin Türkiye ye entegrasyonuna kadar uzanabilecek bir sürecin başlayacağı görüşüne yer verildi. 8 Zirve de Kıbrıs ı ilgilendiren 9. Maddenin içeriği şöyledir: 9-a) Avrupa Konseyi 3 Aralık ta New York ta başlatılan Kıbrıs sorununun kapsamlı bir şekilde çözümüne yönelik görüşmeleri memnuniyetle karşılamakta ve BM Genel Sekreterinin bu sürecin başarılı bir şekilde sonuçlanmasına yönelik çabalarını desteklemektedir. 9-b) Avrupa Konseyi, siyasi çözümün Kıbrıs ın AB ye katılımını kolaylaştıracağını vurgulamaktadır. Katılım müzakerelerinin tamamlanmasına kadar herhangi bir çözüme ulaşılamamış olması durumunda Konsey katılım konusunda bu ön koşula bağlı olmaksızın bir karar verecektir. Konsey bu durumla ilgili bütün faktörleri dikkate alacaktır. 4

dillendirmesiyle ortaya çıktı. Ancak bu görüş, milli davanın terk edildiği argümanını işleyerek Türkiye deki milliyetçi unsurları harekete geçirme başarısını gösteren Denktaş ın hamlesiyle bir süreliğine askıya alındı. Denktaş, ustaca bir operasyonla başta askerler, milliyetçi ve ulusalcı grupların Kıbrıs Davası konusunda ortak hareket etmelerini sağladı. Bu başarı Türk tarafının 10 Mart 2003 te kritik önem taşıyan Lahey deki toplantıya katılmama kararını getirdi. Denktaş ve Türkiye geleneksel dış politikasının bu son hamlesi, Türkiye de muktedir olma mücadelesi veren AKP Hükümeti açısından da önemli kırılmalardan biri olarak değerlendirilebilir. İktidarını AB perspektifiyle gerçekleştirilebilecek bir yeniden yapılanma ile olanaklı ve sürdürülebilir gören AKP, bu alanda dünya prömiyeri sayılabilecek en önemli çıkışını Kıbrıs ta gerçekleştirdi. Tüm beklentilerin aksine, Kıbrıs Cumhuriyeti nin 1 Mayıs 2004 te resmen AB üyesi olması öncesinde Adanın AB ye birleşik biçimde girebilmesi için son şans sayılan BM Planını destekleme kararı alan AKP Hükümeti Avrupa vizyonu konusundaki samimiyetini kanıtlama şansı buldu. 24 Nisan 2004 te gerçekleştirilen referandumda Kıbrıslı Türklerin yüzde 65 oranında Evet oyu vermesinde, hemen ardından Denktaş ın tasfiye edilmesinde çok önemli bir misyon üstlenen AKP Hükümeti bu tavrıyla bir yandan içe kapanmacı geleneksel Türk Dış Politikasında devrimsel bir manevra yapmayı başarırken, öbür yandan da ülke içerisindeki statükocu-milliyetçi- Kemalist ittifakın geriletilmesi yönünde önemli bir mevzii kazanmış oldu. Kıbrıs ın Kuzeyinde AB yanlısı sol parti CTP Hükümetinin kurulması, Denktaş ın tasfiye edilerek Çözüm ve Birleşik Kıbrıs konusunda son derece berrak bir tutum izlediği bilinen M. Ali Talat ın desteklenmesi Türkiye nin Kıbrıs politikasındaki keskin dönüşümün tezahürleri olarak dikkat çekti. Bu açıdan bakıldığında, Kıbrıs sorunu sadece BM ve Avrupa açısından kemikleşmiş bir uluslararası sorun değil, aynı zamanda Türkiye nin kendi iç dönüşümüyle doğrudan ilintili, Avrupa Birliği ile bütünleşmenin hızını ve derecesini belirleyen çok bileşenli ulusal meselelerden biridir. Türkiye de evrensel demokratik değerlerin yerleşip güçlenmesi ve AB ile bütünleşmenin sağlanması yolunda en önemli engeli oluşturan statükocu-milliyetçi-kemalist ittifakın eylem hattını oluşturan iki önemli konu Kıbrıs Sorunu ve Kürt Sorunu. AKP ye kuşkuyla yaklaşan ve Türkiye de evrensel demokratik değerlerin yerleşip güçlenmesi ve AB ile bütünleşme konularında ne kadar samimi? sorusunun yanıtı biraz da burada. Muktedir olmanın yolu milliyetçi-kemalist statükonun geriletilmesinden geçiyorsa, bu ancak tam da milliyetçi-kemalist ittifakın kırmızı çizgilerini oluşturan Kıbrıs gibi, Kürt sorunu gibi temel konularda derinlikli çözümler üretilebilirse başarılabilecek. Bununla beraber, AKP nin kendi içerisinde de bir güç savaşı yürüttüğünü gerek Kıbrıs, gerek Kürt sorununda sergilediği dalgalanmalardan anlayabiliyoruz. Zira AKP Hükümeti İslamist ve batı karşıtı hassasiyetleri yüksek, milliyetçi-muhafazakâr-sağ tabanını 2002-2011 arasındaki iki iktidar döneminde zihinsel bir dönüşüme uğratma becerisini gösterdiyse de, bunu yaparken zaman zaman kendisi toplumsal dönüşüm hızının gerisine düştü. IV. GERİLİMLİ DALGALANMA SÜRECİ: 2009-2011 2003 ten başlayarak Denktaş ın etkinliğini adım adım gerileten ve toplumu Annan Planını kabul etmeye ikna edecek kadar devrimci bir Kıbrıs politikası oluşturan ve bu tutumuyla Kıbrıslı Türklerin sempatisini kazanan AKP Hükümeti, 2009 dan itibaren tutuculaşan, çatışmacı ve sert bir üsluba yöneldi. Entegrasyonun yeniden bir devlet politikasına dönüşmekte olduğunu düşündüren müdahaleler sonucu, Türkiye ile ilişkilerde beliren geri dönüşe tepki veren Kıbrıslı Türklere karşı diplomatik nezaket sınırlarını aşan AKP Hükümeti, bu yeni evrede geleneksel Türkiye-KKTC ilişkilerinde sorunsuzluk siyasetini terk etmişe benziyor. 5

O kadar ki, devrimci tutumunu terk ettiğini ilan edercesine 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri öncesinde seçim bildirgesinde Kıbrıs a sadece iki paragrafla ve oldukça rutin ifadelerle yer vermeyi uygun görüyor. 9 Büyük ölçüde bir önemsizleştirme eğilimini düşündüren bu tutum, önceki gelişmelerle birlikte okunduğunda AKP açısından siyaseten bir gerilemeyi işaret ediyor. Kuşkusuz bu gerilemede Türkiye nin iki temel problemi olan ve kısmi başarısızlıkla ya da en azından beklenen başarıdan uzak bir performansla kesintiye uğrayan Kıbrıs ve Kürt sorununu çözme girişimlerinin AKP de geleneksel muhafazakâr-sağ seçmeni ürkütme ve kaybetme endişesine yol açmasının payı yüksek. Nihayetinde muhafazakâr-sağ niteliğe sahip bir parti olan AKP nin gerek Kıbrıs konusunda gerek Kürt sorununda kontrolü kendisi dışındaki unsurlara, özellikle de radikal unsurlara kaptırmış bir görüntü vermekten büyük rahatsızlık duyduğu ve süreci yönettiğini göstermek istediği anlaşılıyor. Kıbrıs sorununda genel olarak uyumlu bir çalışma arkadaşlığı göstermiş olsa da M. Ali Talat ın ve O nun Cumhurbaşkanlığı döneminde Kıbrıs ın Kuzeyinde hükümet olan CTP nin zaman zaman kontrol dışına çıkan davranışları AKP nin bu ekibe olan desteğini gözden geçirmeye zorladı. Talat ın Birleşik Kıbrıs konusunda aşırı istekli ve coşkulu tutumu ve bu doğrultuda zaman zaman Türkiye yi zorlayan çıkış ve girişimleri AKP nin Talat ı destekleme konusunda eskisi kadar hevesli davranmamasına ve sonuçta Talat ın ikinci kez girdiği Cumhurbaşkanlığı yarışını kaybetmesine neden oldu. Bunun da öncesinde KKTC ekonomisinde köklü yapısal değişimi hedefleyen düzenlemelere direnen CTP Hükümetinden desteğin çekilmesi ve daha az sorun çıkartması beklenen UBP nin desteklenmesi zaten AKP nin tutumunu özetliyor. AKP nin Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin tutumunda belirleyici olma isteği ve belirleyiciliği yitirdiği hissinden ürkme duygusunun ağır bastığını söylemek yanlış olmaz. Üçüncü kez girdiği seçimlerde yüzde 50 gibi olağanüstü bir başarı sergileyen AKP nin bundan sonraki adımlarında çok daha özgüvenle hareket edeceğini söylemek elbette bir kehanet değil. İktidarı önünde en büyük engel olarak gördüğü milliyetçi-kemalist ittifakı ağır biçimde gerilettiği konusunda eskiye oranla çok daha rahat olan AKP, son iki yıldaki tutumuyla AB ye karşı da artık eskisi kadar istekli bir duruş sergilemek zorunda olmadığını düşünüyor izlenimi veriyor. Bunda kuşkusuz şiddetli ekonomik ve siyasal krizlerle çalkalanan AB nin küresel krize rağmen ekonomisini güçlü tutmayı başaran Türkiye açısından cazibesini yitirmesinin büyük payı var. Ortadoğu da beliren demokratikleşme dalgasının bölgeyle derin tarihsel ve siyasal yakınlığı bulunan Türkiye ye yepyeni fırsatlar sunması da Erdoğan ın ilgisini çekmeye yetiyor. Bu yeni konjonktürde AKP Kıbrıs ta inisiyatifi yitirmeyeceği, Türkiye nin stratejik çıkarlarından vazgeçmeyeceği ama 2004 ün de gerisine düşmeyecek yeni bir pozisyon almaya çalışıyor. 9 AKP 2011 Genel Seçim Beyannamesinde Kıbrıs Başlığıyla yer alan bölüm sadece 2 paragraftan ibaret: Türkiye nin Kıbrıs politikasının iki ana stratejik hedefi, Kıbrıs Türk halkının çıkarlarının korunması ve Doğu Akdeniz de bir istikrar ortamının yaratılmasıdır. Kıbrıs Türk Halkının güvenlik ve refahının sağlanması için KKTC nin her alanda uluslar arası saygınlığını ve etkinliğini artırmak için bugüne kadar gösterdiğimiz çabayı bundan sonra da sürdüreceğiz. AK Parti iktidarı döneminde KKTC nin uluslar arası tanınması ve saygınlığı önceki yıllarla mukaşese edilmeyecek kadar artmıştır. Yeni dönemde bu çalışmalarımız aynı kararlılıkla devam edecektir. Kıbrıs ın bir barış ve huzur adası haline gelmesi için yürüttüğümüz ilkeli ve kararlı dış politika, bundan sonra da Kıbrıs politikamızın ana çerçevesini oluşturacaktı. 6

Görünen o ki AKP Türkiye si 2012 ye doğru Kıbrıs konusunu nihai sonuca bağlayarak öyle ya da böyle bir çözümün bileşeni olmayı planlıyor. 7 Temmuz 2011 de BM Genel Sekreterinin gözetiminde yapılan Eroğlu-Hristofyas görüşmesinin ardından ortaya çıkan gelişmeler Türkiye nin yeniden inisiyatifi ele alacağını gösteriyor. Rum tarafını şaşırtan bir hamleyle toprak konusunu müzakereye hazır olduğunu açıklayan Türk tarafı, yine Rum tarafının itirazlarına rağmen müzakerelere zaman sınırlaması getirilmesini ve 2012 de yeni bir referanduma hazır olduğunu bildirdi. Türkiye böylelikle çözüm konusundaki hevesini yitirmediğini, bilakis süreci hızlandırmaktan yana olduğunu göstermeyi hedeflerken, Rum Yönetimini 2012 deki dönem başkanlığı öncesinde bir referanduma zorlamak ve beklentiler doğrultusunda yapılacak referandumda çözüme ikinci kez hayır demiş bir AB dönem başkanı görmek istiyor. Elbette çözüme ikinci kez hayır demesi beklenen Rum tarafının AB dönem başkanlığı, sadece Türkiye açısından en az zararla geçiştirilecek anlamına gelmiyor, bölünmüşlüğü kalıcılaşan bir Kıbrıs ta Türkiye nin artık bundan sonrası için sakin kafayla yeni bölgesel stratejilerini oluşturma rahatlığı anlamını taşıyor. Görünen o ki, Ortadoğu haritası yeniden şekillenirken Türkiye Kıbrıs ın kuzeyinde sonsuza kadar sorgulanmaktan kurtulacağı yeni pozisyonunu en etkin biçimde değerlendirebilme özgürlüğünün tadını çıkartmaya hazırlanıyor 7