Total larenjektomi sonrası farengokutanöz fistül: Sıklığı, etkileyen faktörler ve tedavi yaklaşımı

Benzer belgeler
Total larenjektomi sonras nda farengokutanöz fistül s kl ve risk faktörlerinin analizi

Ethem fiahin, Ebru Tafl, fiükran Vural, Yusuf Eren, Celalettin Demir, Nihat Ayan, Ali Okan Gürsel

Total larenjektomi sonrası stomal nüks: Risk faktörlerinin klinik ve patolojik analizi

Larenks kanserinin preoperatif, intraoperatif ve postoperatif evrelemelerinin karşılaştırılması

24. ULUSAL TÜRK OTORİNOLARENGOLOJİ & BAŞ - BOYUN CERRAHİSİ KONGRESİ

Total larenjektomi sonras farengokutanöz fistül geliflimini etkileyen faktörler ve fistül tedavisine yaklafl m m z

LARENKS KANSERİ OLGULARIMIZIN RETROSPEKTİF ANALİZİ

Glottik Tümörlerin Tedavisinde Vertikal ve Suprakrikoid Parsiyel Larenjektomi

Total Tiroidektomi yapılan hastalarda MSKKM Nomogramının Değerlendirilmesi

Tiroidektomi Sonrası Hipokalsemi Gelişiminde İnsidental Paratiroidektominin, Hastaya Ait Özelliklerin ve Cerrahi Yöntemin Etkilerinin İncelenmesi

Ulusal Akciğer Kanseri Kongresi İleri Evre Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanserlerinde Neoadjuvan Tedavi Sonrası Pulmoner Rezeksiyon Sonuçlarımız

Lokal Hastalıkta Hangi Hasta Opere Edilmeli? Doç. Dr. Serdar Akyıldız E ge Ü n i v e r sitesi Tı p Fakültesi K B B Hastalıkları Anabilim D a l ı

Total Larenjektomi Sonras A zdan Erken Beslenmenin Farengokütanöz Fistül Geliflimi Üzerine Etkisi

Transoral robotik cerrahi uygulanan baş boyun kanserli hastaların ameliyat sonrası hemşirelik bakımı açısından değerlendirilmesi

Larenks kanserlerinde tümör yerleşimine göre invazyon derinliği ve tümör çapının değerlendirilmesi

Tiroidin en sık görülen benign tümörleri foliküler adenomlardır.

Near Total Larenjektomi Tecrübelerimiz

Trakea Rüptürü. Nadir Bir Entübasyon Komplikasyonu. Doç. Dr. Aydın KARAKUZU Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Lefkoşe, KKTC Nisan 2011

Total Larenjektomili Hastalarda Primer Trakeoözefageal Fistül Komplikasyonları ve Konușma Fonksiyonuna Etkisi

CORRELATION of CLINICAL and HISTOPATHOLOGICAL PARAMETERS to SURVIVAL and NECK METASTASIS in LARYNGEAL SQUAMOUS CELL CARCINOMA

Tamamlayıcı Tiroidektomi ve Total Tiroidektomi Komplikasyonlarının Karşılaştırılması. Doç. Dr. Mehmet Ali GÜLÇELİK

ERKEN LOKAL NÜKS GELİŞEN VULVA KANSERİ: OLGU SUNUMU

GERİATRİK HEMODİYALİZ HASTALARINDA KOMORBİDİTE VE PERFORMANS SKORLAMALARININ PROGNOSTİK ÖNEMİ; TEK MERKEZ DENEYİMİ

Dr. Figen HANAĞASI Gayrettepe Florence Nightingale Hastanesi Nöroloji Bölümü

OP. DR. YELİZ E. ERSOY BEZMİALEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ GENEL CERRAHİ AD İSTANBUL

Paratiroid Kanserinde Yönetim İzmir den Üç Merkezli Deneyim

KLİMİK İZMİR TOPLANTISI

HİPOFARİNKS KANSERİ DR. FATİH ÖKTEM

LAPAROSKOPİK SLEEVE GASTREKTOMİ SONRASI METBOLİK VE HORMONAL DEĞİŞİKLİKLER

KONVANSİYONEL/ LİGASURE TİROİDEKTOMİ

HEMODİYALİZ HASTALARINDA HUZURSUZ BACAK SENDROMU, UYKU KALİTESİ VE YORGUNLUK ( )

Epidermal Büyüme Faktörü Türkiye'de Uygulama Yapılan İlk Üç Hasta

Postmenopozal Kadınlarda Vücut Kitle İndeksinin Kemik Mineral Yoğunluğuna Etkisi

HEMODİYALİZ HASTALARININ GÜNLÜK YAŞAM AKTİVİTELERİ, YETİ YİTİMİ, DEPRESYON VE KOMORBİDİTE YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ

Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesinin Beş Yıllık ( ) Kansere Bağlı Ölüm Kayıtlarının Değerlendirilmesi

Tiroid Papiller Kanserde Güncel Kanıtlar ve Gerçekler. Kılavuzlara göre Ameliyat Stratejisi Değişti mi?

ŞİZOFRENİ HASTALARINDA TIBBİ(FİZİKSEL) HASTALIK EŞ TANILARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Doç. Dr. Ahmet ALACACIOĞLU

TOTAL LARENJEKTOMİ SONRASI SES RESTORASYONU

Kanser Hastalarında Dental Yaklaşım. Dr.Kıvanç Bektaş-Kayhan İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş, Çene Cerrahisi Anabilim Dalı

Tiroid Cerrahisinde Nöromonitorizasyonun Rekürren Laringeal Sinir Hasarı Oranına Etkisi

Santral Bölge Diseksiyonunda Lenf Bezi Diseksiyon Genişliği ve Lokalizasyonunun Değerlendirilmesi

Lokalizasyon çalışmalarının şüpheli olduğu primer hiperparatiroidi olgularında 99 Tc-MIBI intraoperatif gama-prob kullanımı: Kohort değerlendirme

Baş ve boyun yassı epitel hücreli kanserlerinde boyun yayılım modelleri

İntraoperatif Rekürren Laringeal Sinir Monitorizasyonunda Tekrar Kullanım Güvenlimidir? Doç. Dr. Barış Saylam Ankara Numune EAH Meme Endokrin Cerrahi

Supraglottik larenks kanserlerinin cerrahi tedavisinde onkolojik sonuçlar m z

Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi. Dr.

FUNGall akademi. Klinik deneyim DR. ESİN ÇEVİK ŞİŞLİ FLORENCE NIGHTINGALE HASTANESI

TÜRKİYE DE MİDE KANSERLİ HASTALARIN KLİNİKOPATOLOJİK ÖZELLİKLERİ: -Çok Merkezli Retrospektif Çalışma- Türk Onkoloji Grubu

Piperasilin-Tazobaktam(TZP) a Bağlı Hematolojik İstenmeyen Etkiler

Diyabetik Ayak Yarası ve İnfeksiyonunun Tanısı, Tedavisi ve Önlenmesi: Ulusal Uzlaşı Raporu

Tükürük kreatinin ve üre değerleri kullanılarak çocuklarda kronik böbrek hastalığı tanısı konulabilir mi? Dr. Rahime Renda

Yoğun Bakım Ünitesinde Gelişen Kandida Enfeksiyonları ve Mortaliteyi Etkileyen Risk Faktörleri

Tamamlayıcı Tiroidektomilerde Gama Dedektör Yardımlı Cerrahinin Rolü

Küçük Hücreli Dışı Akciğer Karsinomunda Neoadjuvant Kemoterapi

Larenks karsinomu nedeniyle boyun diseksiyonu yapılan olgularda rastlantısal tiroid karsinomu: Olgu sunumu

Bir Üniversite Kliniğinde Yatan Hastalarda MetabolikSendrom Sıklığı GŞ CAN, B BAĞCI, A TOPUZOĞLU, S ÖZTEKİN, BB AKDEDE

Romatizmal Mitral Darlığında Fetuin-A Düzeyleri Ve Ekokardiyografi Bulguları İle İlişkisi

TOPLUM KÖKENLİ DERİ VE YUMUŞAK DOKU ENFEKSİYONLARINDA RİSK FAKTÖRLERİNİN BELİRLENMESİ VE TEDAVİDE SIK KULLANILAN ANTİBİYOTİKLERİN KARŞILAŞTIRILMASI

Performance of Cytoreductive Surgery and early postoperative intraperitoneal chemotherapy in a Gastric Carcinoma Patient with Huge Krukenberg tumor

GİRİŞ. Serebral Oksimetre (NIRS) kardiyak cerrahide beyin oksijen sunumunun monitörizasyonunda sıklıkla kullanılmaktadır

Dünyanın En Önemli Sağlık Sorunu: Kronik Hastalıklar. Dr. H. Erdal Akalın, FACP, FIDSA, FEFIM (h)

BARİATRİK AMELİYATLARIN KİLO VERMENİN ÖTESİNDE 7 ÖNEMLİ YARARI

Oral kavite skuamöz hücreli kanserlerinde evreleme ile perinöral, vasküler ve ekstrakapsüler invazyon bulgularının ilişkisi

(İnt. Dr. Doğukan Danışman)

STEROİDE DİRENÇLİ NEFROTİK SENDROM OLGULARINDA SİKLOSPORİN TEDAVİSİ: 12 AYLIK TAKİP

AKCİĞER APSESİNDE CERRAHİ TEDAVİ

Ventilatör İlişkili Pnömoni Tanısında Endotrakeal Aspirat Kantitatif Kültürü ile Mini-Bal Kantitatif Kültürü Arasındaki Uyum

ALİ BÜLBÜL, DERYA GİRGİN, SİNAN USLU, SELDA ARSLAN, EVRİM KIRAY BAŞ, ASİYE NUHOGLU

İntraoperatif Sinir Monitorizasyonunun Bir Cerrahi Kliniğe Katkısı

D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİNİN TOTAL TİROİDEKTOMİ SONRASI HİPOKALSEMİ RİSKİ ÜZERİNE ETKİSİ

Diyaliz hastalarında morbidite ve mortalite oranı genel populasyondan kat daha yüksektir.*

Burcu Bursal Duramaz*, Esra Şevketoğlu, Serdar Kıhtır, Mey Talip. Petmezci, Osman Yeşilbaş, Nevin Hatipoğlu. *Bezmialem Üniversitesi Tıp Fakültesi

Mide Tümörleri Sempozyumu

Dr.Selçuk Kaya KTÜ Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Trabzon. 01 Nisan 2015

Gastrointestinal Cerrahi Sonrası Erken Enteral Nutrisyon ABARTILMAKTADIR. Prof Dr Hedef ÖZGÜN

JİNEKOLOJİDE SİNGLE PORT OPERASYONLAR. Doç Dr Ahmet Kale. Kocaeli Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği

HASEKi TIP BULTENI. the medical bulletin of haseki hospital. Editör: Doç. Dr. Mustafa YENİGÜN HASEKİ HASTANESİ VAKFI VAYIN ORGANI

Limberg Flep Tekniği Uygulanan Pilonidal Sinüs Hastalığında Dren Kullanımının Etkinliği

Larenks kanserlerinde, servikal metastaz sıklığı ile tümöre ait faktörlerin ilişkisi ve bu olguların cerrahi tedavi sonuçları

Dr.Şua Sümer Selçuk Üniversitesi Selçuklu Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD KONYA

Larenks kanseri nedeniyle cerrahi tedavi uygulanan hastaların ameliyat sonrası yaşam kalitelerinin değerlendirilmesi

Tl VE T2 LARENGEAL KARSİNOMALARDA CERRAHİ VE KÜRATİF RADYOTERAPİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

Kadınlarda Koroner Bypass Operasyonunun Özellikleri ve Sonuçları

TOTAL LARENJEKTOMİ SONRASI PERİSTOMAL NÜKS

Dr. Fatma PAKSOY TÜRKÖZ Atatürk Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji

Ertenü.M, Timlioğlu İper.S, Boz.E.S, Özgültekin.A, Kabadayı.M, Tay.S, Yekeler.İ

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ

LAPAROSKOPİK SURRENALEKTOMİ DENEYİMLERİMİZ

Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Sağlıkta Kalite ve Akreditasyon Daire Başkanlığı

Baş ve boyun kanserlerinin tedavisinde transoral minimal invaziv cerrahi tekniklerin yeri

KOLOREKTAL KARSİNOMLU HASTALARDA PRİMER İLE METASTAZ ARASINDA KRAS DİSKORDANSI

Toplum başlangıçlı Escherichia coli

Bariatrik cerrahi amacıyla başvuran hastaların depresyon, benlik saygısı ve yeme bozuklukları açısından değerlendirilmesi

Dünya genelinde her 3 4 kişiden biri kronik hastalıklıdır. (Ülkemizde Kronik Hastalıklar Raporu na göre,

Beslenme desteğinde hangi içerik kime, ne zaman, hangi yolla uygulansın?

PERİOPERATİF ANEMİ. Dr. Hüseyin İlksen TOPRAK İnönü Ün. Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Rean AD

Tiroid nodüllerinde TİRADS skorlamasının güvenirliliği

HEMODİYALİZ HASTALARININ HİPERTANSİYON YÖNETİMİNE İLİŞKİN EVDE YAPTIKLARI UYGULAMALAR

Transkript:

Kulak Burun Bogaz Ihtis Derg 2008;18(6):349-354 KLİNİK ÇALIŞMA Total larenjektomi sonrası farengokutanöz fistül: Sıklığı, etkileyen faktörler ve tedavi yaklaşımı Pharyngocutaneous fistula after total laryngectomy: incidence, predisposing factors, and treatment Dr. Davut AKDUMAN, Dr. Barış NAİBOĞLU, 1 Dr. Celil USLU, Dr. Çağatay OYSU, 1 Dr. Arman TEK, Dr. Mehmet SÜRMELİ, 1 Dr. Yasin KILIÇARSLAN, Dr. Muhammed YANILMAZ 2 Amaç: Total larenjektomi uygulanan hastalarda farengokutanöz fistül gelişme sıklığı ve fistül gelişimi üzerinde etkili olan faktörler değerlendirildi. Hastalar ve Yöntemler: Larenks epidermoid karsinomu nedeniyle total larenjektomi yapılan 53 hasta (46 erkek, 7 kadın; ort. yaş 59; dağılım 34-84) geriye dönük olarak incelendi. Risk faktörleriyle birlikte farengokutanöz fistül sıklığı, fistül gelişme süresi, tedavi yaklaşımları ve hastanede kalış süreleri incelendi. Bulgular: On dokuz hastada (%35.9) cerrahiden ortalama 7.4 gün sonra farengokutanöz fistül gelişti. Yaş, sigara, kronik sistemik hastalık varlığı, tümörün T 1 -T 2 evresi, yerleşimi, diferansiyasyonu, eşzamanlı iki taraflı boyun diseksiyonu yapılması, farenks kapatılmasında T/Y şeklinde dikiş tekniklerinin kullanılması ve ameliyat sonrası ilk 48 saatte ateş görülmesi, fistül gelişimi ile ilişkili bulunmadı; buna karşın, tümörün T 4 evresi, alkol kullanımı, ameliyat sonrası anemi, hipoproteinemi fistül gelişimiyle anlamlı ilişki gösterdi. Hastanedeki kalış süresi fistül gelişen hastalarda ortalama 40.5 gün, fistül gelişmeyenlerde 15.3 gün idi. Sonuç: Ameliyat sonrası anemi, hipoproteinemi, alkol kullanımı ve T 4 evresi farengokutanöz fistül gelişimini anlamlı derecede artırmaktadır. Anahtar Sözcükler: Kutanöz fistül/etyoloji; larenks neoplazileri/cerrahi; larenjektomi/yan etki. Objectives: We investigated the incidence and etiologic factors of pharyngocutaneous fistulas occurring after total laryngectomy. Patients and Methods: The study included 53 patients (46 males, 7 females; mean age 59 years; range 34 to 84 years) who underwent total laryngectomy for epidermoid carcinoma. Risk factors for pharyngocutaneous fistula, its incidence and time of occurrence, treatment approaches, and length of hospital stay were evaluated. Results: Pharyngocutaneous fistula developed in 19 patients (35.9%) within a mean of 7.4 days postoperatively. Age, smoking, the presence of chronic systemic disease; T 1 -T 2 stage, localization, and differentiation of tumor, concomitant bilateral neck dissection, T/Y shaped pharyngeal closure, and high fever in the first postoperative 48 hours did not show any significant relationship with the formation of fistula. Factors significantly associated with fistula formation were T 4 stage, alcohol consumption, postoperative anemia, and hypoproteinemia. The mean hospital stay was 40.5 days in patients with pharyngocutaneous fistula compared with 15.3 days in patients without fistula. Conclusion: Postoperative anemia, hypoproteinemia, alcohol consumption, and T 4 stage are significant risk factors for pharyngocutaneous fistula formation. Key Words: Cutaneous fistula/etiology; laryngeal neoplasms/ surgery; laryngectomy/adverse effects. Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 1. Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Kliniği, 1 2. Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Kliniği (1st Department of Otolaryngology, 1 2nd Department of Otolaryngology, Haydarpaşa Numune Training and Research Hospital), İstanbul; 2 Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı ( 2 Department of Otolaryngology, Medicine Faculty of Fırat University), Elazığ; all in Turkey. Dergiye geliş tarihi - 10 Ocak 2008 (Received - January 10, 2008). Düzeltme isteği - 4 Haziran 2008 (Request for revision - June 4, 2008). Yayın için kabul tarihi - 21 Ekim 2008 (Accepted for publication - October 21, 2008). İletişim adresi (Correspondence): Dr. Davut Akduman. Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 1. Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Kliniği, 34668 İstanbul, Turkey. Tel: +90 216-414 45 02 / 1744 Faks (Fax): +90 216-336 05 65 e-posta (e-mail): dr.akduman@gmail.com 349

Farengokutanöz fistül baş-boyun kanser cerrahisi geçiren hastalarda %3-65 oranında görülen bir komplikasyondur. [1,2] Her baş-boyun kanser cerrahı bu komplikasyonla karşılaşabilir. Fakat, ameliyat öncesi, sırası ve sonrası önlemlerle bu komplikasyonun oranı azaltılabilir. Yapılan pek çok çalışmaya rağmen, fistül oluşumuna yol açan etkenler üzerinde fikir birliği sağlanamamıştır. Farengokutanöz fistül için predispozan faktörler olarak tümör rezeksiyonu ile eşzamanlı boyun diseksiyonu yapılması, tümörün evresi ve supraglottik yerleşimi, ameliyat öncesi trakeotomi, erken oral beslenme, farengeal mukozanın T biçiminde kapatılması, ameliyat sonrası hemoglobin düzeyi, hipoproteinemi, kronik sistemik hastalık (diyabet, ateroskleroz, vb.) varlığı, ameliyat öncesi radyoterapi ve cerrahi sınır pozitifliği sayılmaktadır. [1-5] Hastalarda ameliyat sonrası hastanede kalma süresinin uzamasına ek olarak hastanın genel beslenme dengesini bozması, gerekli durumlarda ameliyat sonrası radyoterapiyi geciktirmesi, hastanede kalış süresi ve maliyeti oldukça artırması nedeniyle, ameliyat sonrası dönemde morbiditeyi en olumsuz etkileyen komplikasyon olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca, farengokutanöz fistül, karotis rüptürü, sepsis ve ölüm gibi çok ciddi komplikasyonların gelişimine neden olabilir. [6-8] Bu çalışmada, larenjektomi sonrası gelişen farengokutanöz fistül sıklığı, etyolojisinde önemli olan faktörler, tedavi yaklaşımlarımız ve sonuçları değerlendirildi. HASTALAR VE YÖNTEMLER Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1. ve 2. KBB Klinikleri nde 2002-2007 yılları arasında larenks kanseri nedeniyle total larenjektomi (TL) uygulanan ve kayıtlarına ulaşılan 53 hasta (46 erkek, 7 kadın; ort. yaş 59; dağılım 34-84) değerlendirmeye alındı. Larenjektomiler farklı cerrahlar tarafından uygulandı. Hastalara ameliyat sırasında tek doz ve ameliyat sonrasında ise 12 saat ara ile üç gün boyunca birinci kuşak sefalosporin antibiyotik profilaksisi uygulandı. Ateş varlığında anaerobik etkinliği olan antibiyotik eklendi. Tüm hastalar ameliyat sonrası birinci günde nazogastrik sonda ile beslenmeye başlandı ve oral beslenmeye, tükürük kaçağı olmayan hastalarda 7-8. günlerde başlandı. Hasta dosya ve kayıtları geriye doğru incelenerek, farengokutanöz fistül görülme oranı ve gelişiminde etkili olabilecek faktörler belirlendi. Bu faktörler istatistiksel analizler için kaydedildi. 350 Hastanın yaşı, sigara ve alkol alışkanlığı, kronik sistemik hastalık varlığı (koroner arter hastalığı, kronik obstrüktif akciğer hastalığı, diabetes mellitus, hipertansiyon, depresyon, vb.), hemoglobin ve kan protein değerleri incelendi. Tümörün yerleşimi, evresi, diferansiyasyonu, farenks kapatılırken kullanılan teknik (Y, T şeklinde) ve beraberinde iki taraflı boyun diseksiyonu yapılması hastalık ve tedaviye ait faktörler olarak ele alındı. Ameliyat sonrası ilk 48 saatte ateş saptanmasının farengokutanöz fistül gelişimini göstermesi açısından anlamlı olup olmadığı, farengokutanöz fistül gelişen hastalarda fistülün ortaya çıkış süresi, düzelme şekli, süresi ve fistül gelişiminin hastanede kalış süresine olan etkisi, farengokutanöz fistüle yaklaşım ve tedavi sonuçları değerlendirildi. Ameliyat sonrası dönemde insizyon yerinden tükürük gelmesi veya oral beslenmeye geçilenlerde insizyon bölgesinden gıda kaçağı olması durumunda farengokutanöz fistül tanısı kondu. Tanısından şüphe duyulan hastalara metilen mavisi ile boyanmış su içirilip fistül ağzından gelişi gözlenerek tanı kesinleştirildi. Değişkenlerin farengokutanöz fistül ile anlamlı birliktelik gösterip göstermediğini değerlendirmek için, sayısal değişkenlerin gruplara göre karşılaştırılmasında Student t-testi, sayısal olmayan değişkenlerin analizinde ise Fisher kesin ki-kare ve Yates düzeltmeli ki-kare testleri kullanıldı. BULGULAR Hastaların hepsinde epidermoid karsinom vardı. Hastalara total larenjektomi ve boyun diseksiyonu ameliyatı yapıldı (Tablo I). Ameliyat sonrasında 19 hastada farengokutanöz fistül gelişti. Bu hastaların yaş ortalaması 60 iken (dağılım 35-82), fistül gelişmeyen 34 hastanın yaş ortalaması 58 (dağılım 34-84) idi. Yaşın fistül gelişimi üzerinde anlamlı etkisi olmadığı görüldü. Hastalarımızı içtikleri sigara açısından adet/gün ve içtikleri süre açısından yıl olarak inceledik. Sigara kullanan 51 hastada (%96.2) ortalama 31.5 yıl, 26.2 adet/gün kullanım saptandı. Fistül gelişen hastaların hepsi ortalama 30.2 yıl, 24.1 adet/gün sigara içmekteydi. Fistül gelişmeyen hastalardan ikisi hiç sigara kullanmamışken, diğer hastaların ortalama 29.7 yıl, 20.3 adet/gün sigara içtikleri saptandı.

TABLO I HASTA GRUBUNUN ÖZELLİKLERİ VE FİSTÜL GELİŞİMİNE ETKİLERİ Hasta Fistül Sayı Yüzde Sayı Yüzde p Cinsiyet Erkek 46 86.7 15 32.6 Kadın 7 13.2 4 57.1 Sigara 51 96.2 19 37.2 AD Alkol 7 13.2 4 57.1 <0.05 Primer tümör bölgesi Supraglottik 7 13.2 3 42.8 AD Glottik 16 30.2 5 31.2 AD Transglottik 30 56.6 11 36.6 AD Boyun diseksiyonu Tek taraflı 30 56.6 8 26.66 AD İki taraflı 23 43.4 7 30.43 AD Sistemik hastalık 17 32.07 4 23.52 AD T Evresi T 2 9 17.0 3 33.3 AD T 3 31 58.5 9 29.0 AD T 4 13 24.5 7 53.84 <0.05 Diferansiyasyon İyi 11 20.8 5 45.4 AD Orta 35 66.0 12 34.3 AD Az 7 13.2 2 28.5 AD Hipoproteinemi (<6.4 gr/dl) 10 18.8 6 60.0 p<0.01, p=0.004 Anemi (Hb<12.5 gr/dl) 12 22.6 8 66.6 p<0.05, p=0.018 Ameliyat öncesi trakeotomi 13 24.5 4 30.7 AD Farenks kapatma T 42 79.2 15 35.71 AD Y 11 20.8 4 36.36 AD Ameliyat sonrası ateş (>38.5 C) 9 16.9 3 33.3 AD AD: Anlamlı değil. Hastaların 46 sı (%87) alkol kullanmazken, yedisi (%13) alkol kullanmaktaydı. Alkol kullanım süresi ortalama 19 yıl idi. Alkol kullanan hastalardan dördünde fistül gelişti. Yaş ile sigara ve alkol alışkanlığı verileri Student t-testi ile analiz edildi. Yaş ve sigara açısından, farengokutanöz fistül gelişen ve gelişmeyen hastalar arasında anlamlı fark görülmedi (p>0.05). Bununla birlikte, alkol kullanımının fistül gelişimi üzerinde anlamlı etkisi olduğu görüldü (p<0.05). Hastaların 17 sinin (%32) özgeçmişinde sistemik hastalık bulunuyordu. Bunlardan sadece dört hastada farengokutanöz fistül gelişti. Kronik hastalık bulunması ve hastalık türü ile farengokutanöz fistül gelişimi arasında anlamlı birliktelik gösterilemedi (p>0.05). Hastaların 12 sinin ameliyat sonrası hemoglobin değeri 12.5 gr/dl nin altındaydı. Bu hastaların sekizinde ameliyat sonrası dönemde fistül geliştiği gözlendi. On hastada ameliyat öncesi dönemde hipoproteinemi vardı (protein değerleri 6.4 gr/ dl nin altındaydı) ve bu hastaların altısında ameliyat sonrasında fistül gelişti. Kan protein ve hemoglobin değerleri hem Student t- hem de Fisher kesin ki-kare testleri ile analiz edildi. Her iki test de hipoproteinemi (Student-t ile p<0.01, Fisher kesin ki-kare testi ile p=0.004) ve aneminin (Student-t testi ile p<0.05, Fisher kesin ki-kare testi ile p=0.018) 351

352 farengokutanöz fistül gelişiminde anlamlı rol oynadığını gösterdi. Yedi hastada supraglottik (%32), 30 hastada transglottik (%50), 16 hastada glottik (%18) tümör saptandı. Tümör, hastaların 11 inde iyi (%24), 35 inde orta (%66) ve 7 sinde az diferansiye (%10) olarak değerlendirildi. Hastaların 8 inde T 2 (%24), 31 inde T 3 (%48), 14 ünde T 4 (%16) lezyon vardı. Transglottik lezyonu olan 11 hastada, supraglottik lezyonu olan 3 hastada ve glottik lezyonu olan 5 hastada fistül gelişti. T 4 lezyonu olan 7 hastada, T 3 lezyonu olan 9 hastada ve T 2 lezyonu olan 3 hastada fistül gelişti. Ayrıca, iyi derecede diferansiye tümör bulunan 5 hastada, orta derecede diferansiye tümör bulunan 12 hastada ve az derecede diferansiye tümör bulunan 2 hastada fistül gelişti. Tümör T 1 -T 2 evresi, yerleşimi ve diferansiyasyonunun farengokutanöz fistül gelişimi üzerinde anlamlı etkisi olmadığı saptandı (p>0.05). Fakat, T 4 tümörlerin fistül gelişiminde anlamlı derecede etkili olduğu görüldü (p<0.05). Ameliyat sonrası cerrahi sınırlarda infiltrasyon saptanan üç hastada ve ameliyat öncesi radyoterapi gören iki hastadan birinde ameliyat sonrası farengokutanöz fistül gelişti. Ameliyat öncesi trakeotomi açılan 13 hastadan dördünde farengokutanöz fistül gelişti. Kalan 40 hastaya operasyon sırasında kalıcı trakeostomi açıldı. Bunların 15 inde farengokutanöz fistül gelişti. Fisher ki-kare testine göre ameliyat öncesi ve ameliyat sırası trakeotomi açılmasının fistül üzerinde anlamlı etkisi görülmedi (p>0.05). Aynı seansta iki taraflı boyun diseksiyonu uygulanan 23 hastanın dokuzunda, aynı seansta tek taraflı boyun diseksiyonu yapılan 30 hastanın 10 unda farengokutanöz fistül gelişti. Fisher ki-kare testine göre, aynı seansta iki taraflı boyun diseksiyonu yapılmasının fistül gelişmesi üzerinde anlamlı etkisi görülmedi (p>0.05). Larenjektomi sonrasında, tüm hastalarda farengostoma 42 hastada T şeklinde, 11 hastada Y şeklinde, uzman ile birlikte kıdemli asistan tarafından kapatıldı. Y şeklinde kapatılan 4 hastada ve T şeklinde kapatılan 15 hastada farengokutanöz fistül gelişti. Farengostomanın kapatılma şekli ve fistül gelişimi arasında anlamlı ilişki saptanmadı (p>0.05). Farengokutanöz fistülün ortaya çıkma süresi ameliyat sonrası 6. ve 11. günler arasın da ve ortalama 7.4 gün olarak saptandı. Hastaların drenleri ameliyattan ortalama 2.2 gün sonra çekildi. Ameliyat sonrası yedinci günden sonra cilt dikişleri alındı. Hastalar nazogastrik sondaları çekilip oral beslenmeye başlandıktan sonra taburcu edildi. Primer ameliyattan sonra hastanede kalış süresi ortalama 24.3 gün (9-142 gün) idi. Bu süre farengokutanöz fistül gelişen hastalarda ortalama 40.5 gün (13-142 gün), fistül gelişmeyen hastalarda ortalama 15.3 gün (9-43 gün) bulundu. Student-t testi ile, farengokutanöz fistül gelişiminin, hastanede kalış süresini ve dolayısıyla hastane maliyetlerini ve morbiditeyi anlamlı derecede artırdığı görüldü (p<0.001). Ameliyat sonrası ilk 48 saatte 38.5 C nin üzerinde ateş görülen dokuz hastadan üçünde fistül gelişti. Yates düzeltmeli ki-kare testi kullanılarak yapılan analizlerde, farengokutanöz fistül gelişimi ile ameliyat sonrası ilk 48 saatte ateş görülmesi arasında anlamlı ilişki saptanmadı (p>0.05). Hastalarda oral beslenmeye genellikle ameliyat sonrası yedinci günde başlandı. Fistül gelişen hastalar, oral beslenme kesilip tekrar nazogastrik sonda ile beslendi. Oral beslenmenin denenemediği üç hasta dışında, ortalama 15.4 gün sonra oral beslenmeye geçildi. Fistül gelişen hastalardan oral beslenmeye geçilen 16 hastada, ortalama 26 gün sonra oral beslenmeye geçildi. Hastalarda oral beslenmeye geçildikten ortalama 2.1 gün (1-6 gün) sonra farengokutanöz fistül gelişti. Farengokutanöz fistül gelişen hastalarda tedavi olarak, öncelikle günlük yenilenen fistül traktının avivasyonu ile sıkı pansuman ve kültür antibiyogram sonucunda uygun antibiyoterapi uygulandı. Bu önlemlerle düzelmeyen hastalara ise cerrahi olarak primer kapatma veya farengostoma ile takip sonrası kapatma uygulandı. Farengokutanöz fistül dokuz hastada (%47.4) fistül traktının avivasyonu ve sıkı pansuman ile ortalama 31.8 günde, üç hastada (%15.8) primer cerrahi onarımla ortalama 27.1 günde, üç hastada (%15.8) farengostoma sonrası sekonder cerrahi onarımla ortalama 54.7 günde, bir hastada (%5.3) pektoralis majör flebi ile onarılarak 154 günde tedavi edildi. Üç hasta (%15.8) ise hayatını kaybettiğinde fistül devam ediyordu. Fistül oranlarının yıllara göre dağılımları arasında anlamlı fark görülmedi (p>0.05). Zamanla fistül görülme oranında azalma görülmekle birlikte, larenjektomi yapılan olgu sayısının azlığı sebebiyle bu oran anlamlı bulunmadı (Tablo II).

TABLO III FİSTÜL GELİŞEN HASTALARIN YILLARA GÖRE DAĞILIMI Yıllar Larenjektomi Fistül Sayı Sayı Yüzde 2003 9 4 44.4 2004 14 6 42.9 2005 13 4 30.8 2006 12 4 33.3 2007 5 1 20.0 Toplam 53 19 35.8 Ki-kare: 2.130; p:0.520; p>0.05. TARTIŞMA Ana damarlar için potansiyel tehlikeye sahip olan farengokutanöz fistül, beslenme tüpü ve tükürük akıntısına bağlı olarak hastanın yaşam kalitesini düşürmektedir. Morbidite ve hastanede kalış süresini artıran bu komplikasyonun gelişmesini kolaylaştıran faktörlerin kontrol altına alınmasıyla gelişim sıklığı azaltılabilir. Total larenjektomi sonrası farengokutanöz fistül gelişmini kolaylaştıran faktörleri belirlemeye yönelik birçok çalışma yapılmıştır. Soylu ve ark. [1] ameliyat sonrası farengokutanöz fistül gelişiminin erken oral beslenme, ameliyat öncesi radyoterapi, trakeostomi ve boyun diseksiyonuyla arttığını belirtmişlerdir. Şahin ve ark. [3] yaş, sigara, tümör evresi, yerleşimi ve diferansiyasyonu ile fistül gelişimi arasında ilişki olmadığını, diabetes mellitus, ameliyat sonrası anemi, hipoproteinemi, farenksin T şeklinde kapatılması ve eşzamanlı boyun diseksiyonu uygulanması ile ameliyat sonrası farengokutanöz fistül gelişimi arasında anlamlı ilişki olduğunu belirtmişlerdir. Galli ve ark. [4] sistemik hastalık varlığı, ameliyat öncesi radyoterapi, supraglottik tümör ve eşzamanlı radikal boyun diseksiyonu ile fistül gelişimi arasında anlamlı ilişki olduğunu; yaş, sigara, alkol, eşzamanlı fonksiyonel boyun diseksiyonu ile fistül gelişimi arasında anlamlı ilişki olmadığını saptamışlardır. Markou ve ark. [5] kanama, yara enfeksiyonu gibi erken ameliyat sonrası komplikasyon olması ve cerrahi sınırlarda infiltrasyon olmasının fistül gelişimini etkilediğini belirtmişlerdir. Virtaniemi ve ark. [2] supraglottik tümörlerde ve eşzamanlı boyun diseksiyonu yapılan hastalarda fistül oranın daha yüksek bulunduğunu belirtmişlerdir. Çalışmamızda yaş, sigara, kronik sistemik hastalık, 353 tümör T 1 -T 2 evresi, yerleşimi, diferansiyasyonu ve eşzamanlı iki taraflı boyun diseksiyonu uygulanması ile fistül gelişimi arasında ilişki olmadığı; buna karşın T 4 tümör, alkol kullanımı, ameliyat sonrası anemi ve hipoproteinemi ile fistül gelişimi arasında anlamlı ilişki olduğu görüldü. Ayrıca, farenks kapatılmasında T ve Y şeklinde dikiş tekniklerinin fistül gelişimi üzerinde anlamlı etkileri saptanmadı. Ameliyat sonrası cerrahi sınırlarda infiltrasyon saptanan üç hastada farengokutanöz fistül gelişti. Yapılan çalışmalarda TL sonrası değişen oranlarda farengokutanöz fistül görülmüş ve fistül gelişen hastalarda hastanede kalış süresi anlamlı oranda artmıştır. Soylu ve ark. [1] TL yaptıkları 295 hastadan 37 sinde (%12.5) farengokutanöz fistül gözlemişlerdir. Anılan çalışmada fistül, genellikle ameliyat sonrası sekizinci günde ortaya çıkmış ve 11 hastada 8 hafta içinde kendiliğinden kapanmış iken, 25 hastaya cerrahi kapatma uygulanmıştır. Ortalama hastanede kalış süresi fistül gelişmeyen hastalarda ortalama 12 gün, fistül gelişen hastalarda 41 gün olarak bildirilmiştir. Markou ve ark. [5] TL yaptıkları 377 hastadan 49 unda (%13) fistül bildirmişlerdir. Fistüller ameliyat sonrası ortalama 9.3 gün sonra gelişmiştir. Virtaniemi ve ark. [2] larenjektomi sonrası farengokutanöz fistül sıklığı ve etyolojisine yönelik çalışmalarında fistül oranını %15 (n=20/133) bulmuşlar, bunların %80 inde (n=16) fistülün kendiliğinden kapandığını bildirmişlerdir. Morton ve ark. [9] larenjektomi sonrasında 102 hastanın 17 sinde (%17) ameliyat sonrası ortalama dokuzuncu günde fistül geliştiğini bildirmişlerdir. Fistül gelişen hastalarda ortalama hastanede kalış süresini 50 gün, gelişmeyenlerde 16 gün bulmuşlardır. Şahin ve ark.nın [3] çalışmasında ameliyat sonrası ortalama 7.8 gün sonra 12 hastada (%38.7) farengokutanöz fistül gelişmiş ve fistül gelişen hastaların hastanedeki ortalama kalış süresi 30.4 gün bulunmuştur. Bresson ve ark. [10] ise TL hastalarında fistül oranını %65 olarak bildirmişlerdir. Sonuçların bu kadar değişik olmasını Horgan ve Dedo [11] hasta seçiminde çeşitlilik ve farklı cerrahi tekniklerin seçilmesine bağlamışlardır. Çalışmamızda fistül oranı (%35.9) ve fistülün ortaya çıkış süresi (7.4 gün) literatürle uyumlu bulundu. [1,2,6-13] Ortalama hastanede kalış süresi 24.3 gün idi. Bu süre fistül gelişen hastalarda 40.5 gün, fistül gelişmeyenlerde 15.3 gün olarak literatürle uyumlu idi. [1,2,6-13] Farengokutanöz fistül gelişen hastalarda tedavi olarak öncelikle günlük yinelenen pansumanlar-

la takip ve düzelmeyen olgularda cerrahi onarım önerilmiştir. Saydam ve ark. [12] larenks epidermoid karsinomu nedeniyle TL ve total larengofarenjektomi yapılan 48 olgunun altısında (%12.5) farengokutanöz fistül bildirmişlerdir. Fistüllerin hepsi yara bakımı ile ortalama iki haftada kapanmıştır. Galli ve ark. [4] TL nedeniyle ameliyat ettikleri 268 hastanın 43 ünde (%16) farengokutanöz fistül bildirmişlerdir. Fistül ortalama ameliyat sonrası 10 günde gelişmiştir. Fistül çapı 1-2 cm olan 28 hastanın fistülleri konservatif tedavi ile ortalama 20 gün sonra kapanmıştır. Fistül çapı 2-3 cm olan 15 hastaya dört haftalık bekle-gör sürecinden sonra cerrahi onarım yapılmıştır. Yazarlar, fistüle yaklaşım olarak 28 gün beklenmesiyle küçük fistüllerde kendiliğinden kapanma görülebileceğini, geniş fistüllerde ise fistüllerin küçülmesi halinde uygulanacak cerrahi müdahalenin başarısının artacağını savunmuşlardır. Çalışmamızda, farengokutanöz fistüller dokuz hastada (%47.4) fistül traktının avivasyonu ve sıkı pansuman ile ortalama 31.8 günde, üç hastada (%15.8) primer cerrahi onarımla ortalama 27.1 günde, üç hastada (%15.78) farengostoma sonrası sekonder cerrahi onarımla ortalama 54.7 günde kapandı. Friedman ve ark. [13] 138 hastalık serilerinde, majör baş-boyun cerrahisi sonrası fistül gelişen 28 hastadan 22 sinde (%79) ameliyat sonrası ilk 48 saatte 38.6 C üstünde ateş görülmesini fistül ile ilişkili bulmuşlardır. Çalışmamızda, fistül gelişen hastaların beşinde, fistül gelişmeyen hastaların ise dördünde ameliyat sonrası ilk 48 saatte 38.5 C nin üzerinde ateş görüldü. Fistül gelişimi ile ateş görülmesi arasında ilişki saptanmadı. Sonuç olarak yaş, sigara, tümörün T 1 -T 2 evresi, yerleşimi, diferansiyasyonu, kronik sistemik hastalık varlığı, eşzamanlı iki taraflı boyun diseksiyonu yapılması, farenks kapatılmasında T/Y şeklinde dikiş tekniklerinin kullanılması ve ameliyat sonrası ilk 48 saatte ateş görülmesi ile fistül gelişimi arasında ilişki saptanmadı. Ayrıca, farenks kapatılmasında T ve Y şeklinde dikiş teknikleri kullanılmasının fistül gelişimini etkilemediği görüldü. Buna karşın, tümörün T 4 evresi, ameliyat sonrası anemi, hipoproteinemi ve alkol kullanımı fistül gelişimini artırmaktaydı. Fistül gelişmesi hastanede kalış süresini ve morbiditeyi de artırmaktadır. KAYNAKLAR 1. Soylu L, Kiroglu M, Aydogan B, Cetik F, Kiroglu F, Akçali C, et al. Pharyngocutaneous fistula following laryngectomy. Head Neck 1998;20:22-5. 2. Virtaniemi JA, Kumpulainen EJ, Hirvikoski PP, Johansson RT, Kosma VM. The incidence and etiology of postlaryngectomy pharyngocutaneous fistulae. Head Neck 2001;23:29-33. 3. Şahin E, Taş E, Vural Ş, Eren Y, Demir C, Ayan N ve ark. Total larenjektomi sonrası farengokutanöz fistül oluşumundaki predispozan faktörler. Bakırköy Tıp Dergisi 2005;1:105-10. 4. Galli J, De Corso E, Volante M, Almadori G, Paludetti G. Postlaryngectomy pharyngocutaneous fistula: incidence, predisposing factors, and therapy. Otolaryngol Head Neck Surg 2005;133:689-94. 5. Markou KD, Vlachtsis KC, Nikolaou AC, Petridis DG, Kouloulas AI, Daniilidis IC. Incidence and predisposing factors of pharyngocutaneous fistula formation after total laryngectomy. Is there a relationship with tumor recurrence? Eur Arch Otorhinolaryngol 2004;261:61-7. 6. Papazoglou G, Doundoulakis G, Terzakis G, Dokianakis G. Pharyngocutaneous fistula after total laryngectomy: incidence, cause, and treatment. Ann Otol Rhinol Laryngol 1994;103:801-5. 7. Moses BL, Eisele DW, Jones B. Radiologic assessment of the early postoperative total-laryngectomy patient. Laryngoscope 1993;103:1157-60. 8. Bastian RW, Park AH. Suction drain management of salivary fistulas. Laryngoscope 1995;105:1337-41. 9. Morton RP, Mehanna H, Hall FT, McIvor NP. Prediction of pharyngocutaneous fistulas after laryngectomy. Otolaryngol Head Neck Surg 2007;136(4 Suppl):S46-9. 10. Bresson K, Rasmussen H, Rasmussen PA. Pharyngocutaneous fistulae in totally laryngectomized patients. J Laryngol Otol 1974;88:835-42. 11. Horgan EC, Dedo HH. Prevention of major and minor fistulae after laryngectomy. Laryngoscope 1979;89:250-60. 12. Saydam L, Kalcioglu T, Kizilay A. Early oral feeding following total laryngectomy. Am J Otolaryngol 2002;23:277-81. 13. Friedman M, Venkatesan TK, Yakovlev A, Lim JW, Tanyeri HM, Caldarelli DD. Early detection and treatment of postoperative pharyngocutaneous fistula. Otolaryngol Head Neck Surg 1999;121:378-80. 354