COUNCIL OF EUROPE AVRUPA KONSEYİ AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ ÜÇÜNCÜ DAİRE ESER CEYLAN TÜRKİYE (Başvuru no. 14166/02) KARAR STRAZBURG 13 Aralık 2007 İşbu karar AİHS nin 44/2. maddesinde belirtilen koşullar çerçevesinde kesinleşecektir. Şekli düzeltmelere tabi olabilir. T.C. Dışişleri Bakanlığı, 2007. Bu gayrıresmi özet çeviri Dışişleri Bakanlığı Avrupa Konseyi ve İnsan Haklan Genel Müdür Yardımcılığı tarafından yapılmış olup, Mahkeme'yi bağlamamaktadır. Bu çeviri, davanın adının tam olarak belirtilmiş olması ve yukarıdaki telif hakkı bilgisiyle beraber olması koşulu ile Dışişleri Bakanlığı Avrupa Konseyi ve İnsan Hakları Genel Müdür Yardımcılığı'na atıfta bulunmak suretiyle ticari olmayan amaçlarla alıntılanabilir.
USUL Türkiye Cumhuriyeti aleyhine açılan 14166/02 başvuru numaralı davanın nedeni T.C. vatandaşı Eser Ceylan ın ( başvuran ) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ne 19 Ekim 2001 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ( Sözleşme ) 34. maddesi uyarınca yapmış olduğu başvurudur. Başvuran, Ankara Barosu avukatlarından S.C. Erkat tarafından temsil edilmiştir. OLAYLAR I. DAVANIN KOŞULLARI Başvuran 1975 doğumludur ve Ankara da ikamet etmektedir. 12 Aralık 2000 tarihinde, Ankara nın Kızılay semtinde F-Tipi cezaevlerine karşı düzenlenen izinsiz bir gösteri, bazı katılımcılar, bir grup milliyetçi ve güvenlik güçleri arasında şiddetli bir çatışmaya dönüşmüştür. Göstericiler arabalara ve bir mağazaya ağır maddi hasar vermiş ve olayda sekiz polis memuru yaralanmıştır. Başvuran, kız kardeşinin hukuk bürosuna gitmekteyken, yüksek basınçlı su sıkan panzerleri ve civarda başkalarına taş fırlatan bir grup kişiyi gördüğünü, kendisini polisten ve göstericilerden korumak için ÖDP (Özgürlük ve Dayanışma Partisi) binasına girmek zorunda kaldığını iddia etmiştir. Bir süre sonra, arama izni alan polis memurları ÖDP binasına girmişler ve başvuran da dahil olmak üzere o sırada içeride olan yaklaşık elli kişiyi yakalamışlardır. Başvuran yakalama sırasında aşağılandığını ve dövüldüğünü, bilhassa bacaklarına coplarla vurulduğunu ve polis memurlarından bir tanesinin kendisine cinsel tacizde bulunduğunu iddia etmiştir. Aynı polis memuru başvuran polis aracına yerleştirildikten sonra onun sağ gözünü yumruklamıştır. Aynı tarihte, başvuran, başka birkaç kişiyle birlikte, adli tabip tarafından muayene edilmiş ve tabip başvurana ilişkin olarak şunları kaydetmiştir: Sol paryetal kemikte 2 cm. çapında bir zedelenme, sağ gözün altında ve elmacık kemiğinin üzerinde geniş çürükler, alt dudakta bir yara ve pretibial kemikler üzerinde 3 4 cm. çaplarında abrazyonlar görülmüştür. Söz konusu yaralar Eser Ceylan ı yedi gün süreyle çalışamayacak duruma getirmektedir. 13 Aralık 2000 tarihinde, başvuran, tekrar bir adli tıp uzmanı tarafından muayene edilmiştir. Uzman, başvuranın bedeninde, 12 Aralık 2000 tarihli raporda belirtilen yara izlerinden başka izlere rastlanmadığını kaydetmiştir. 1
Aynı tarihte, başvuran, Ankara Cumhuriyet Savcılığı na götürülmüştür. Başvuran, Cumhuriyet Savcısı huzurunda, yakalama sırasında maruz kaldığı cinsel taciz ve dayaklar hakkında şikayetçi olmuş ve söz konusu suçları işleyen polis memurlarının cezalandırılması talebinde bulunmuştur. Aynı tarihte, başvuran, yetmiş diğer kişiyle birlikte, Ankara Asliye Ceza Mahkemesi önüne çıkmıştır. İzinsiz bir gösteride yer almakla suçlanmışlardır. Başvuran, yakalanması sırasında dövüldüğünü ve cinsel tacize uğradığını yinelemiştir. Failler hakkında ayrıntılar vererek olayları tarif etmiştir. Mahkeme, başvuranın serbest kalması kararını vermiştir. 15 Aralık 2000 tarihinde, Ankara Asliye Ceza Mahkemesi hakimi, Ankara Cumhuriyet Savcılığı na bir yazı göndermiş ve neredeyse tüm dava sanıklarının güvenlik güçleri tarafından kötü muamele gördükleri konusunda şikayetçi olduklarını ve gerekli tedbirlerin alınması talebinde bulunduklarını ifade etmiştir. Ankara Asliye Ceza Mahkemesi nin yazısının eline geçmesi üzerine Cumhuriyet Savcısı olayların koşullarına ilişkin bir soruşturma başlatmıştır. Ankara 30 Ocak 2001 tarihinde, Cumhuriyet Savcısı ilgili zamanda görevde olan polis memurları hakkında takipsizlik kararı almıştır. Bu bağlamda, müştekilerin F-Tipi cezaevlerine karşı bir gösteride yer aldıklarını öne sürmüştür. Polisin müdahale etmeden ve yakalamadan önce göstericilere uyarıda bulunmasına ve dağılmalarını söylemesine rağmen göstericiler polise karşı koymuş ve taşlar fırlatmıştır. Daha sonra bazı göstericiler ÖDP ve TSİP (Türkiye Sosyalist İşçi Partisi) binalarına girmişler ve bu binalarda yakalanmışlardır. Cumhuriyet Savcısı, güvenlik güçleri tarafından başvurulan kuvvetin gereğinden fazla olmadığı ve müştekilerin aldıkları yaraların polis ve göstericiler arasında ortaya çıkan çatışma sonucu gerçekleştiği kanısına varmıştır. Müştekilerin güvenlik güçleri mensuplarının kendilerine yakalama esnasında ve sonrasında hakaret ettikleri ve kötü muamelede bulunduklarına dair soyut nitelikli iddiaları dışında somut bir delilin mevcut olmadığı kararına varmıştır. 18 Haziran 2001 tarihinde, başvuran, Ankara Cumhuriyet Savcılığı nın 30 Ocak 2001 tarihli kararına itiraz etmiş ve itirazı en yakın ağır ceza mahkemesine iletilmiştir. 6 Temmuz 2001 tarihinde, Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi başvuranın itirazını reddetmiştir. Bu süre içerisinde, İçişleri Bakanlığı, başvuran ve diğer sanıklar hakkında tazminat davası açmış ve yaralı polis memurlarına (idarece) ödenen tazminat miktarının başvuran ve diğer sanıklardan rücuen tahsil edilmesini talep etmiştir. 22 Ocak 2004 tarihinde, Ankara Asliye Ceza Mahkemesi, delil yetersizliği nedeniyle başvuranı beraat ettirmiştir. Mahkemenin gerekçeli kararı; görgü tanığı raporları, Emniyet Müdürlüğü video kayıtları, TRT (Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu) ve diğer ulusal televizyon kanallarının video kayıtları gibi delillere ve başka maddi delillere atıfta bulunmuştur. Dosyada mevcut olan bilgilere göre, tazminat davası, bu kararın alındığı tarihte halen devam etmekteydi. 2
HUKUK I. AİHS NİN 3. MADESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI Başvuran, yakalanması esnasında tabi tutulduğu kötü muamelenin işkence ve insanlık dışı muameleye vardığı konusunda şikayetçi olmuştur. Ayrıca, olay sırasında mevcut olan koşullara ilişkin yeterli bir soruşturma yürütülmediği konusunda şikayetçi olmuştur. 3. madde şöyledir: Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz. A. Kabuledilebilirliğe İlişkin Hükümet, AİHM den, bu şikayeti, AİHS nin 35/1. maddesi uyarınca iç hukuk yollarını tüketme şartına uymadığı gerekçesiyle reddetmesini talep etmiştir. Başvuranın, görüldüğü iddia edilen zarara karşılık idare mahkemelerinde dava açarak tazminat talebinde bulunabileceğini iddia etmiştir. Hükümet, ayrıca, başvurunun altı ay süresi içinde yapılmadığını ileri sürmüştür. Başvuran Hükümet in iddialarına itiraz etmiştir. Hükümet in iç hukuk yollarının tüketilmemesine ilişkin ön itirazı hususunda, AİHM, geçmişte benzer davalarda Hükümet in ön itirazlarını incelemiş ve reddetmiş olduğunu yinelemiştir (bkz., bilhassa, Karayiğit Türkiye, no. 63181/00, 5 Ekim 2004). AİHM, bu davada, yukarıda belirtilen başvurudaki kararlarından sapmasını gerektirecek özel bir durum görmemiştir. Dolayısıyla, Hükümet in ön itirazının bu kısmının reddine karar vermiştir. Hükümet in altı ay kuralına ilişkin ikinci itirazı hususunda ise, AİHM, AİHS nin 35/1. maddesi uyarınca, bir başvuruya, nihai kararın alındığı tarihten itibaren altı ay içinde bakabileceğini yinelemiştir. Bu davada, başvuranın kötü muamele iddialarına ilişkin nihai karar Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 6 Temmuz 2001 tarihinde verilmiştir. AİHM başvurusu 19 Ekim 2001 tarihinde yapılmış olduğuna göre, başvuranın şikayeti AİHM ye altı ay süresi içinde sunulmuştur. Yukarıda belirtilenler karşısında, AİHM, Hükümet in itirazlarının bu kısmının da reddine karar vermiştir. AİHS nin 35. maddesinin 3. paragrafı çerçevesinde başvurunun dayanaktan yoksun olmadığını kaydeden AİHM, ayrıca, başvurunun başka açılardan bakıldığında da kabuledilemezlik unsuru taşımadığını tespit etmiştir. Bu nedenle başvuru kabuledilebilir niteliktedir. B. Esas 1. Tarafların görüşleri Hükümet, başvuranın iddialarına karşı çıkmıştır. Sağlık raporlarında kaydedilen fiziksel bulguların, AİHS nin 3. maddesi kapsamına girecek derecede önem arz etmediğini bilhassa belirtmiştir. Hükümet, buna ek olarak, davanın koşullarına yönelik etkili bir 3
soruşturmanın yürütüldüğünü ileri sürmüş ve bu bağlamda, Cumhuriyet Savcısı tarafından alınan önlemlere atıfta bulunmuştur. Başvuran yakalama esnasında dövüldüğünü ve cinsel tacize uğradığını iddia etmiştir. Direnme göstermemesine rağmen tutukluluğa götürülürken kötü muamelenin devam ettiğini ileri sürmüştür. Başvuran, ayrıca, hakkındaki ceza davası zarfında, mahkemenin, gösteriye ilişkin video kayıtlarını incelediğini ve bu kayıtların kendisinin gösteriye katılmadığını ve ÖDP binasına girmeden önce bedeni hasarının bulunmadığını açıkça ortaya koyduğunu ifade etmiştir. Başvuran, bu bağlamda, Cumhuriyet Savcısı nın, polis memurları hakkında kötü muamele suçundan takipsizlik kararı verirken video kayıtları gibi maddi delilleri dikkate almadığını iddia etmiştir. 2. AİHM nin değerlendirmesi AİHM, 3. maddenin, tutuklamada bulunmak gibi bazı kesin tanımlanmış durumlarda kuvvete başvurmayı yasaklamadığını kaydetmiştir. Ancak, sadece zaruri olduğu ve gereğinden fazla olmadığı sürece kuvvete başvurulabilir (bkz., diğerlerinin yanı sıra, Rehbock Slovenya, no. 29462/95; Krastanov Bulgaristan, no. 50222/99, 30 Eylül 2004; Günaydın Türkiye, no. 27526/95, 13 Ekim 2005). Bu davada, başvuran, bilhassa, bacaklarına coplarla vurulduğunu ve sağ gözüne yumruk atıldığını iddia etmiştir. AİHM nin görüşüne göre, sağlık raporunda yer alan bulgular, en azından, başvuranın sağ gözüne yumruk atıldığına dair iddiasıyla örtüşmektedir. AİHM, başvuranın bedenindeki yaraların, 3. madde kapsamına girecek ölçüde ciddi olduğu kanısındadır. Hükümet, başvuranın bedenindeki yaraların, devlet görevlileri tarafından görev başında iken başvurulan kuvvet sonucu gerçekleştiğini inkar etmemiş; bununla beraber, olayda yer alan hafifletici sebepleri vurgulamıştır. AİHM, başlangıç olarak, başvuranın, farklı taraflar arasında şiddetli çatışmaların yaşandığı gösteride değil, ÖDP binasında yakalandığının tartışmasız olduğunu kaydetmiştir. Bu bağlamda, başvuranın, 22 Ocak 2004 tarihinde Ankara Asliye Ceza Mahkemesi tarafından, izinsiz bir gösteriye katılmak suçundan beraat ettirilmiş olduğunu dikkate almıştır. Dolayısıyla, başvuran, polis memurlarının bir ön hazırlık olmaksızın karşılık vermek zorunda kalacağı beklenmedik gelişmelere yol açabilecek plansız ve geniş bir gösteri sırasında yaralanmamıştır (bkz., üzerinde gerekli değişiklikler yapıldıktan sonra, yukarıda anılan Rehbock). Bu şartlar karşısında, AİHM, başvuranın yaralanmasıyla sonuçlanan kuvvet kullanımının gereğinden fazla olmadığını ikna edici delillerle kanıtlama yükümlülüğünün Hükümet e ait olduğu kanısındadır (bkz., üzerinde gerekli değişiklikler yapıldıktan sonra, Matko Slovenya, no. 43393/98, 2 Kasım 2006). Ancak, bu davada, Hükümet, başvuran da dahil olmak üzere göstericilere karşı kuvvete başvurulması gerektiğini ifade etmekle yetinmiş ve polisin başvuran üzerinde kuvvet kullanmasına yol açan şartlara ve başvuran üzerinde kullanılan kuvvetin kesin niteliğine ışık tutabilecek bir açıklama veya belge sunmamıştır. Bu bağlamda, AİHM, dava dosyasında, başvuranın, sağlık raporlarında kayıtlı yaraları gösteri sırasında almış olabileceğine veya polisin başvuranı ÖDP binasında yakaladığı sırada şiddetli veya aktif bir direnişle karşılaşması nedeniyle başvurana karşı kuvvet kullanmak zorunda kaldığına dair bir gösterge olmadığını gözlemlemiştir. Bu şartlar karşısında, AİHM, Hükümet in, aldığı yaralar sağlık raporları ile doğrulanan başvurana karşı kullanılan kuvvet derecesini açıklamakta veya haklı çıkarmakta temel oluşturacak ikna edici veya güvenilir deliller sağlamadığını tespit etmiştir. 4
Yukarıda belirtilenler ışığında, AİHM, yakalanması esnasında başvurana karşı kullanılan kuvvetin gereğinden fazla olduğu ve bu nedenle, AİHS nin 3. maddesi uyarınca, başvuran tarafından söz konusu tarihte alınan yaralardan devletin sorumlu olduğu kararına varmıştır. AİHS nin 3. maddesinin ihlal edildiği kararını vermiştir. Dava olaylarını, tarafların görüşlerini ve 3. maddenin ihlaline ilişkin yukarıda belirtilen kararını göz önünde bulunduran AİHM, bu başvuruda ortaya konan temel hukuki sorunu incelemiş olduğu kanısındadır. Bu nedenle, başvuranın 3. madde uyarınca olan geri kalan şikayetine ilişkin ayrı bir karar vermenin gerekli olmadığı sonucuna varmıştır (bkz., örneğin, Mehmet ve Suna Yiğit Türkiye, no. 52658/99, 17 Temmuz 2007; Uzun Türkiye, no. 37410/97, 10 Mayıs 2007). II. AİHS NİN 41. MADDESİNİN UYGULANMASI Sözleşme nin 41. maddesine göre Mahkeme işbu Sözleşme ve protokollerinin ihlal edildiğine karar verirse ve ilgili Yüksek Sözleşmeci Tarafın iç hukuku bu ihlali ancak kısmen telafi edebiliyorsa, Mahkeme, gerektiği takdirde, hakkaniyete uygun bir surette, zarar gören tarafın adil tatminine hükmeder. A. Tazminat, yargılama masraf ve giderleri Başvuran, 10.000 Euro maddi tazminat talebinde bulunmuştur. Bu miktar gelir kaybı ile sağlık masraf ve harcamalarını kapsamıştır. Başvuran, ayrıca, 100.000 Euro manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Hükümet, bu miktarlara itiraz etmiştir. Başvuran tarafından görüldüğü iddia edilen maddi zarar hususunda, AİHM, başvuranın, bu başlık altındaki taleplerini uygun şekilde doğrulayamadığı kanısındadır. Dolayısıyla, AİHM bu talebi reddetmiştir. Diğer taraftan, AİHM, başvuranın, tek başına ihlal tespitiyle tazmin edilemeyecek acı ve sıkıntı yaşamış olduğu kararını vermiştir. Bu davada tespit edilen ihlalin niteliğini göz önünde bulundurarak ve hakkaniyet temelinde karar vererek, başvurana, 5.000 Euro manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir. B. Gecikme faizi Gecikme faizi Avrupa Merkez Bankası nın marjinal kredi kolaylıklarına uyguladığı orana üç puanlık bir artış eklenerek belirlenecektir. BU GEREKÇELERE DAYANARAK, AİHM OYBİRLİĞİ İLE 1. Başvurunun kabuledilebilir olduğuna; 2. Başvuranın yakalanması esnasında aldığı yaralara ilişkin olarak AİHS nin 3. maddesinin ihlal edildiğine; 5
3. Başvuranın AİHS nin 3. maddesi uyarınca olan geri kalan şikayetinin ayrı olarak incelenmesinin gerekli olmadığına; 4. a) AİHS nin 44. maddesinin 2. paragrafı gereğince kararın kesinleştiği tarihten itibaren üç ay içinde, ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden Yeni Türk Lirası na çevrilmek üzere ve her türlü vergi ve kesintiden muaf tutularak Savunmacı Hükümet tarafından başvurana manevi tazminat olarak 5.000 Euro (beş bin Euro) ödenmesine; b) Söz konusu sürenin bittiği tarihten itibaren ödemenin yapılmasına kadar, Avrupa Merkez Bankası nın o dönem marjinal kredi kolaylıklarına uyguladığı faiz oranının üç puan fazlasına eşit oranda faiz uygulanmasına; 4. Adil tatmine ilişkin diğer taleplerin reddine KARAR VERMİŞTİR. İşbu karar İngilizce olarak hazırlanmış ve AİHM İç Tüzüğü nün 77. maddesinin 2. ve 3. paragrafları gereğince 13 Aralık 2007 tarihinde yazılı olarak bildirilmiştir. Stanley NAISMITH Katip Yardımcısı Boštjan M. ZUPANČIČ Başkan 6